x6

1.7K 112 48
                                    


Hafta sonu Nisa için çok kötü geçmişti. Okul hayatı boyunca ilk defa, Nisa hafta sonunun bir an önce bitmesini istiyordu. Öğretmeni aklından çıkmıyordu. Telefonundaki fotoğrafa gözünü ayırmadan bakmaktan sıkılmıştı ve tek istediği şey tekrar yüz yüze gelebilmekti.

Salonda otururken hiçbir şey yapmadan ekrana baktığı bir anda babasının dikkatini çekmişti. Ekrana uzun süre bakmaması hakkında onu uyarmaktan başka bir şey yapmayacağını düşünürken, babası birden ekrana bakmak için eğildiğinde Nisa anında ekranı kilitlemişti. Bu kadar ile kurtulacağını umarken babası birden elinden telefonu çektiğinde Nisa kalbinin yerinden çıkmak üzere olduğunu düşündü. Babasının ekranı açmak gibi bir şey yapmayacağını umuyordu, açmaması için dua ediyordu, çünkü kilit ekranı Ogeday'dı. Bir süre elinde telefonu tuttuktan sonra Nisa'ya döndü.

"Nisa, telefonunda fazla zaman geçirmen hakkında sana ne söyledim ben? Şu ekrana bakmaktan kör olacaksın." Telefonu elinde sallarken Nisa'nın aklındaki tek şey yanlışlıkla elinin bir tuşa değmemesi, ve ekranın açılmamasıydı. 

"Üzgünüm..." Gözlerini telefondan ayırmadı. "Cemal ile mesajlaşıyorduk, uzun zamandır görüşemiyoruz. Arabasını alır almaz buraya geleceğini söylüyordu." 

"Tamam," Nefes verip telefonu Nisa'ya geri uzattı. "Ama fazla sürmesin. Birazdan yemek yiyeceğiz, ve annen masada telefon kullanılmasını sevmiyor, biliyorsun."

"Biliyorum, tamam." 

-----

Sonunda Pazartesi günü geldiğinde, Nisa mutluluktan ağlayabilirdi bile. Hayatında ilk defa, sabah o saatte uyanıp hazırlanmış olabilirdi. Normalden 20 dakika önde hazırlanmış bir şekilde aşağı indiğinde annesi bile şok olmuştu.

"Nisa, erken kalkmışsın. Kahvaltı ister misin?"

"Gerek yok," Kendine çay doldururken annesinin üzülmüş bakışlarını görünce nefes verdi. "Tamam, olur."

Annesi heyecanla yerinden kalktığında Nisa kendi kendine göz devirdi. 

"Neden bu kadar erken kalktın?"

"Hiç, bir sebep yok." Annesinin önüne koyduğu tostu alıp gülümsedi. "Bugün de fazladan bir sandviç koyar mısın?" 

"Tabii, koyarım. Sen kiminle paylaşıyorsun bu sandviçleri? İkisini de kendin mi yiyorsun?"

"Evrim ile paylaşıyorum. Okulun yemeklerini sevmiyor o da."

"Anladım canım."

Tostunu bitirip çayını kafasına diktikten sonra ayağa kalktı. "Ben çıkıyorum, görüşürüz."

"Görüşürüz canım. İyi dersler!" 

----

İlk dördünün nasıl geçtiğini asla anlamamıştı. Tüm derslerde en arkada oturmuş, ve sadece öğretmenini düşünmüştü. Bugünkü öğle yemeği için fazlasıyla heyecanlıydı, bir an önce o derse gitmek istiyordu.

Çalan zil ile beraber hemen sırasından kalkıp hızlı bir şekilde Ogeday'ın sınıfına ilerledi. En önü kapması gerekiyordu. En rahat oradan öğretmenini izleyebiliyordu.

Sınıfa geldiğinde kimsenin olmadığını görüp öğretmenler masasının hemen önündeki sıraya yerleşip gülümsedi. Saate baktı. Dersin başlamasına 15 dakika vardı, ve Ogeday genelde derse 10 dakika kala gelip slaytlarını hazırlardı. Nisa defterini ve renkli kalemlerini çıkarıp masaya koydu. Geçen hafta sohbet arasında Ogeday'ın bahsettiği bir kitabı gidip almıştı ve öğretmenini beklerken onu okuyor gibi yapacaktı. Böylece Ogeday, söylediği her şeyi dikkatle dinlediğini fark edebilirdi. 

teacher's pet // ognisWhere stories live. Discover now