4:"TOKAT"

439 25 5
                                    

''O paraları nereden buldun, dedim sana?''

Tırnaklarındaki ojeyi farkında olmadığı bir stresle soymaya başlamıştı. Telefonun diğer ucundaki kadına karşı bir süre yalan aradı ama bulamadı. Tek yaptığı yalan ararken, sessizliğe gömülmek oldu.

''Derin seninle konuşuyorum? O çekmecede o kadar paranın ne işi var?''

Bulamadığı cevap karşısında annesinin sesi gittikçe artmaya başlıyordu. O kadar cevapsız bıraktı ki sorularını, geç gelen yanıtı bile Rabia Hanım'ı inandırmaya yetememişti. ''Hep oradaydı, hem biriktirdiklerim onlar.''

''Yalan konuşma!'' Telefonda yükselen sese karşı gittikçe savunmasız kalıyordu. ''O çekmeceyi ilk kez temizlemiyorum. Sana basit bir soru soruyorum...''

''Anne onlar biriktirdiklerim dedim.'' Arkasına bakındı ve siyah perdede söyleyeceklerini duyacak kimseyi kolladı. ''Hem odamı kurcalamayı bıraksan diyorum, çekmecelerimi de.''

''Derin senin...''

''Anne gelince konuşalım, lütfen. Şimdi olmaz.''

'Derin...''

''Kapatmak zorundayım.''dedi araya girerek.

''Beni dinl...''

Tekrar araya girdi ve görüşmeyi sonlandıran taraf oldu. ''Kapatmak zorundayım, özür dilerim.''

Telefonun ucunda ulaşan son cümleleri anlayamadı ama sonlandırdığı telefonu masaya bıraktığında, aslında ilk gün kendini bıraktığı yerdeydi. Siyah perdenin ardında. Kaçamadığı Sarıgün Gazinosunda. Üstelik o yüksek platformlu ayakkabılar üzerinde, bir kez daha Şafak olmaya hazırlanmıştı.

Sol elin baş parmaklarındaki kırmızı objelerin bir kısmı soyulmuş, yüzünde aynı kırmızının tonlarını taşıyan ağır bir makyajı yakıştırmış. Dikkat çekmesi için üzerinde kısa fırfırlı bir etek vardı ve saçları at kuyruğu toplanmıştı. Gövdesi açıkta kalmış ve hiçbir aksesuar kullanmadan çıplak bırakmıştı. Yalnızca straplez bir bluz vardı, tüm belini sarmaladığı.

İçeriden yükselen Ankara havası ve ona gelecek sırayı bekliyor gibiydi. Saatler gece 23:45'i gösteriyordu ama halen sahneye çıkmamıştı. Bu mekana adım attığı andan itibaren yüzünde farkında olamadığı bir sima oluşuyordu. Gece bitene kadar ise asla kaybolmuyordu.

Siyah perde çekildi ve ardında Mücahit sert ifadesi ile belirdi. Kafası ile içerideki kadını işaret etti. ''Ondan sonra sen çıkacaksın.''

Oturduğu deri koltuktan kalktı ve tüm cesaretiyle ona yaklaştı. ''Baksana!''

Yaklaştıkça, o dev cüsse karşısındaki bedeni küçülüyordu. Arasında belirli bir mesafe bırakarak durdu. Mücahit ise onun ani ve konuşma isteğine karşı kaşlarını anlamsızca çattı. Ardından arasındaki mesafeyi kendisi kapattı. İyice yaklaştı ve bakışlarını diktiğinde sanki göz dağı vermişti. ''Bakıyorum.''

Karşısındaki adamın dikili bakışlarının hedefinde korkmadı ama bellide korksaydı, daha kolay olurdu her şey. ''Beni buraya zorla getirdikten sonra emir verir gibi konuşamazsın.''

''Öyle mi?''dedi Mücahit, kaşlarını kaldırarak. ''Nasıl konuşurum?''

''Son kez buraya geldiğimi bil. Paranı istemiyorum ama bir kez daha beni tehdit edersen, tehditlerinle birlikte seni polise şikayet edeceğimi de bilsen iyi olur.''

Karşısındaki adam yüz ifadesini bozmadı. Onu ciddiye alacağı hiçbir yanı yoktu. ''Ne diyeceksin, peki?''dedi alayla gülümseyerek.

BEYAZLAR SÖNSÜNWhere stories live. Discover now