Dostlar Gecesi - Sibel

234 13 7
                                    


(Bu bölümün bir kısmı, gerçek bir röportajdan alınıp, olay örgüsüne kurgulanmıştır. İyi okumalar.)

                                                                  -Güzide Sibel Serici

                                                                  -Güzide Sibel Serici

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kütahya Simav, Pınarlı köyünde doğdum. Gerçek ismimle salon ismim aynı. Bu aleme düştüğümde takma ismim olması gerektiğini, başta söylemediler. Öğrene kadar herkes beni Sibel olarak tanıdı. Sonra da değiştirme gereği duymadım, zaten beni tanıyan kimse kalmamıştı hayatımda.

Eğer bir gün Sarıgün'den kopabilirsem, hayatıma Güzide olarak kaldığım yerden devam edeceğim. (Burada kendi ile alay eder gibi gülümsüyor.) Mümkün olursa tabi.

Biraz şanssızım. Köy yaşamını benimsemiş, baskıcı bir aileden geliyorum.
Köyde yaşadığımız zamanlarda babam, hiçbir zaman kente gelmek istemedi. Benim ise İstanbul merakım hiç bitmezdi. Köyde doğup büyüyenler bilir, İstanbul başka bir dünya gibidir. Yaşam ve özgürlük, sanki orada bizi bekler gibi hissederiz.

Burası küçük bir yer. Tüm akrabalarımızla burada, iç içe yaşadık yıllarca. Evlilikler bile bu küçük köyde, dört beş aile arasında yapılırdı. Dışarıdan kız alınmaz, dışarıya kız verilmezdi.

Yaklaşık üç sene boyunca merkeze, yalnızca okul için gidip geldim. 1 erkek kardeşim olduğunda, babam beni kardeşime bakmam için okuldan aldı. Bilmiyorum, belki de bahanesi buydu. Simav gibi bir yerde de olsa, merkeze inmemden hep endişe ederdi. Çok sonra anladım ki, kafesten uçmamam içinmiş.

Annemi çok hatırlamıyorum. Sevgisini hissettiğim bir kadın olmadı. Anneliğin ne olduğunu bu yüzden pek bilmem ama çevremde şahit olduğum kadarıyla, vefalı ve derin bir duygu olsa gerek.

Okuldan ayrıldıktan sonra yaklaşık 4 yıl, merkez yüzü görmedim. 15'e basmadan babam köşeye çekip adet olup olmadığımı sordu. Olmadığımı söyleyince, yalan söylediğimi sanıp ahırda bir güzel dövmüştü. Annem o an neredeydi bilmiyorum. Hikayemde yeri yok. O zamanlar ona içimden çok kızardım ama artık kızmıyorum.

Belimin ağrısından o gece uyuyamadım. Sabaha karşı kan gördüğümde, panikle annemi uyandırdım. O kadar şiddetli bir ağrı ki, ben yediğim dayaktan falan sanıyorum. Annemi uyandırdığımda beni direkt banyoya soktu ve ne dedi biliyor musun? (Buradaki alaycı gülüşüyle, gözleri doldu.) Bu adet kanıdır, dedi. O anı, beni öldürseler unutmam.

Şafak hep der, kaderin işi diye. Anlarsın ki böyle bir ailede doğmak, ancak kaderin işi olabilir.

İçindeki tüm inancı, sevgiyi söküp, yerine derin bir öfkeyi aileden başka kimse bırakamaz. Öyle bir güç yok yani.

Babam adet gördüğümü öğrendiği gibi, 1 aya kalmadan köyden birine verdi. Karşılığında ne kadar aldılar bilmiyorum. Evlendiğim gece gördüm adamı. Yarım akıllı, asalak bir herif. Kimseyi bulamamışlar evlendirecek, kaderin işi ya, geldi beni buldu.

BEYAZLAR SÖNSÜNWhere stories live. Discover now