13:''YAKINLAŞMA''

338 14 9
                                    

28 Aralık 16:38

Kar soğuğu bastırmış ve fırtına ile beraber çiseler gibi yağan kar taneleri, mutfak camına yapışmıştı. Soğuk hava şehri öylesine sarmıştı ki, pencereye tutunan irili ufaklı kar tanelerinin, bu soğukta erimesi imkansızdı.

Şafak ve Sibel, perdesi bile olmayan bu ufak pencerenin diğer tarafındalar. Gül, ocakta kaynattığı türlünün pişmesini beklerken, onlar da başında duruyordu. Sanki, yemeğin pişmesini bekleyen, sabırsız ama karnı aç çocukları anımsatıyorlardı.

Konuştukları ise, başında durdukları tencerenin yakınından bile geçmiyor. ''Şaşırtıcı. İnsan eşini böyle bir işte görmek istemez.''dedi Şafak, kesme tahtası üzerinde duran salatalıklardan bir tanesini ağızına götürerek.

''Evli değil o.''dedi Sibel.

''Bu yaşında, evlenenmiş mi?''diye sordu bu kez, merakla.

Gül, tahta kaşığı ile karıştırmaya başladığı tencerenin kapağını geri kapattı. ''Boşandı Mücahit. Olmuştur, 4 sene.''

''Kendi mi istedi?''diye sordu bu kez, Şafak.

''Evet ama olaylı bir evliliği vardı zaten. Bir de erkek evladı. Eşi çok nemruttu ama oğlu için aynı şeyi söyleyemem. Melek gibi bir çocuğu vardı.''

''Ay evet,''diyerek içlendi Sibel. ''Yazık oldu, o çocuğa da.''

''Neden ki?''

''İlik kanserinden kaybetti evladını. Çok küçüktü bir de, 8 yaş ne ki?''

''Melek oldu yani.''dedi Güler tepkisizce. ''Hatırlarım o zamanları. Yaklaşık iki ay boyunca, gazinoyu açmadı Mücahit, yas tuttu. Herkes Sarıgün kapandı diye dedikodu çıkardı ama acısı büyüktür evlat kaybının,düşünemezdi mekan falan..''

Sibel bir elini mutfak tezgahına dayadı. ''Aynen.''dedi, onaylayarak. ''Zaten eşini de çocuk öldükten hemen sonra boşadı. Bana kalırsa evladı için, evliliğini devam ettiriyordu. Yoksa öyle bir kadınla zor ya..''

''Nesi vardı, kadının?''

''Ne bileyim, çok değişik, suratsız biriydi.''dedi Sibel. ''Sürekli evliliğini sağa sola anlatır, Mücahit beni dövüyor diye dedikodu yayardı. Defalarca karakolda şikayetçi olmuş eşinden işte."

''Neden dedikodu olacak, o halde?''diye sordu Şafak yutkunarak. ''Dövüyormuş demek.''

''Sanmıyorum.''dedi Güler. ''Karakolda verdiği şikayetlerden sonra, memurlar neden boşanmıyorsun dediklerinde, yuvamı bozmak istemiyorum demiş. Yuvamı bozmak istemiyorum ama bana ettikleri yanına kalmasın dediğini ve sonrasında anlattıklarını komşuları doğruluyor."
 
''Anlattıkları ne?''

''Çocuk öldükten sonra boşanmamak için yalvardığı, ağladığı. Boşanmayı isteyen Mücahit idi. Nitekim davaya bile, ilk duruşmada gelmedi eşi. Zor bela boşandı yani ondan.''

''Ayrıca mekana da gelirdi.''dedi Sibel, sofra için tabak ararken. "Öyle dayak yemiş gibi de durmazdı. Izdırap olurdu çalışan kadınlara. Bağır çağır, küfürler.. Bazen düşünürüm, Mücahit gibi bir adam onunla nasıl 9 sene baş edebildi?" Tabakları içeri götürürken alaycı bir tonla, "Büyük başarı valla."dedi.

Sibel'in söylediklerine, şaşırdı ama ikna olmadı Şafak. Hatta söylediklerinin kulaktan dolma, tutarsız olduğunu bile düşündü. "Abartıyor bu.."dedi Güler'e dönerek.

"Ne abartacağım kız!"

İçeriden gelen sesin ardından tekrar mutfağa döndü. "Babamın oğlu mu Mücahit? Yanlışları çoktur, ben şahsen kendisini hiç sevmem ama doğruya doğru. Eş konusunda şanssızdı. Ben Mücahit'in kaç kez  kollarında çizik yakalamış insanım."

BEYAZLAR SÖNSÜNWhere stories live. Discover now