8:"KIRIK PARÇALAR"

255 22 15
                                    

''Buyurun?''dedi, kapıyı açan adam,sanki ofisinde sabahlamış gibi epey uykuluydu.

Karşısında gördüğü, takım elbiseyle adeta jilet gibi bir görüntüye sahip adamın,sabahın dokuzunda neden ofis kapısında dikildiğini anlayamadı.

Arkasındaki, diğer iki adam ise talimat bekler gibi ayaktaydı.

''İzin vereceksen, buyuralım.''

Kapıyı girmeleri için açmadı. Sezdiği his, biraz sonra burada güzel şeyler olmayacağının habercisiydi. ''Henüz ofisi açmadım.''diyerek, içeri girmelerini reddetti. "Öğlen açacağım.''

Kapıyı örtmek isterken, Mücahit elini koyarak engelledi. ''Ne zaman açacağını sormadım.''

Ardındaki adam ise paltonun kenarını kaldırarak gösterdiği silah ile göz dağı vermişti.

Bu saatte kapısına dikilip, zorla ofisine girmek isteyen adamlara karşı çok huysuzdu. "Ne istiyorsunuz? Bu şekilde ofisime girmenize izin veremem. Zorlarsanız, polisi çağıracağım.''

''Peki vaktin olacak mı?''

Kaşlarını çattı ve anlamsız bir ifade ile, kastettiği şeyi anlamaya çalıştı. ''Ne demek bu?''

Aralanmış kapı arasından, gömleğini tuttuğu gibi kendine çekti ve sertçe bir kafa indirdi. Bağırmasına fırsat vermeden, ofisin içine savurarak düşürdü. İçeri girdikten sonra ise kapıyı örttü.

Yere düşürdüğü adam, kanlanmış burnunu tutarak, acı içinde kıvranmaya başladı. Bağırışları acı ve öfkeyle harmanlanmıştı.

''Kimsiniz siz! Ne diye bunu yapıyorsunuz? Ah burnum! Burnumu kırdın, namussuz herif!''

Mücahit yerden kalkmasını bekledi. Yalnız yüzü kan içine adamın acılı kıvranışları ve söylemleri bitmeyecekti. ''Eşkiya herifler! Buradan çıktığınızda, elinizi kolunuzu sallayarak gezeceğinizi mi sanıyorsunuz?''

''Ayağa kalk.''dedi Mücahit.

Eline doluşan kanı görünce, tüm öfkesiyle bağırmayı seçti.''Or*spu evladı!''

Bir kerede, yakasını tutup onu ofisin ortasına doğru sürüklemeye başladı. Yüzünde tüm işittiklerine karşı öfke barınması gerekirken, tepkisiz bir ifade vardı.

''Bırak l*n beni!''

Tam ofisin ortasına getirince, iterek bıraktı. Ardında eğildi ve yerdeki adamın gözlerine avlar gibi baktı. ''Çeneni kapatmazsan, neden geldiğimi bile bilmeden öleceksin.''

Yüzündeki acıyla susamayacak kadar öfkeliydi. Nitekim çenesini kapattığında bile, sıktığı dişlerinin arasından hırlıyordu.

''Neden geldiğimi tahmin etmek...''

''Seni tanımıyorum bile.''dedi, konuşmasına izin vermeden tersledi. ''Nereden bileceğim?''

Bakışlarını çekerken ve gizlice kapı arasından bakınan diğer adamla göz göze geldi. Arkasındaki adamlara emir verir gibi, konuştu. ''Onu da getirin!''dedi odayı işaret ederek.

''Ne yapacaksın bize? Seni hiç görmedim, benimle ne derdin olabilir?''

Öyle bir sakinlik vardı ki suratında. Sanki karşısındaki adamı kanlar içinde bırakan kendisi değil gibiydi. Korumaların odadan çıkardığı adam da, sürüklenerek ofisin ortasına getirildi.

Korumalardan uzun boylu olan, ''Odada bir şey çıkmadı.''dedi. Ardından ofisin içini, Mücahit'in anlaşılmayan mimik emri ile etrafı aramaya başladılar.

BEYAZLAR SÖNSÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin