50. BÖLÜM: "KUYU TOPRAĞI"

165K 8.7K 38.2K
                                    

08.02.2021

Empyrean, Micheal FK

İyi okumalar!

                                            03

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


                                           
03.41

Sessizliğin tahtına oturduğu saatti.

O tahtın hemen yanında duruyor, yakalanıp geçmişe teslim edilen anılara bakıyordum. Yıkımın bittiği yerde, değişimin başladığı anın içindeydim. Kararlı, bir o kadar da sakindim. Aynı gecenin ardında beni bekleyen sabahlar değişmişti. Korkmadığımı söyleyemezdim ama korkuyla savaştığımı söyleyebilirdim. Bu savaşınsa bir kuralı yoktu; yeri geldiğinde kazanmak için kaybetmek bile gerekiyordu.

Karşı şeritten gelen aracın ışığı yüzüme çarpıp arabanın içini aydınlattığında katlayıp dizime yasladığım kâğıdın üzerinde kalemi gezdirmeye devam ettim.

Kalem darbeleri çoğalıyor, çizgiler artıyor, parmak uçlarımla dağıttığım gölgeler yerini alıyordu ve ortaya tek bir resim çıkıyordu; tıpkı geride kalan onca yılın sadece bir gerçeği göstermek için bir araya gelmesi gibi. Zihnim, içini kâğıda dökmeme rağmen hâlâ doluydu. Resme can veren parmaklarım, başımdaki ağrıyı yok etmek için şakaklarıma dokunduğunda geride bıraktığım yılların bir araya gelerek gösterdiği gerçeğe bakıyordum: İnsan kendini, kendini hapsettiği o küçük yerde kaybediyordu. Ruh hiç bilmediği geleceğin içinde yolunu bulurken belki de her anını anımsadığı geçmişin içinde kayboluyordu.

Aydınlığın ve karanlığın gökyüzünde birbirine karıştığı bir vakit, Ediz Çağıran'ın yanındaydım.

Kolumu sıkıca kavrayan parmakları adımlarımı yönlendirmeden hemen önce dağ evine bakmıştım; ahşaptan yapılan ev sessizliği ağırlıyor, rüzgârın uğultusu etrafında dolanıyordu. O an, o evde beni bekleyen geleceği görememiş ama varlığını hissetmiştim. Ölümün geldiğini görmüş ama kapıyı çalmadan gideceğini fark etmemiştim.

Tutsak edildiğimi düşünmüş ama özgür bırakıldığımı görmemiştim.

Geçmiş etrafımı kuşatmıştı. Sımsıkı tuttuğum anahtarla arabaya doğru ilerleyişimi, arabanın yanında durduğumda tedirgin gözlerle onun peşimden gelip gelmediğini kontrol etmek için dağ evine bakışımı, ardından arabanın kapısını açarak içine girişimi izledim.

Kader bütün hayatı etkilerken kaderi etkileyen hayatın küçük bir parçası olabiliyordu. Tıpkı o arabada bulduğum fotoğrafın yürüyeceğim bütün yolları değiştirmesi, hayatımın yeni bir haritasını çıkarması gibi.

Parmak uçlarım çizdiğim resmin üzerinde dolanırken gözlerimi kapattım ve başımı arkaya doğru arabanın koltuğuna yasladım.

Aynı anda hem merhameti hem acımasızlığı hissettin mi? İntikam alma arzunun soluklandığı yer bağışlama dürtüsünden inşa edilen yer oldu mu? Hiç gökyüzünde gece ve gündüzü aynı anda gördün mü?

YABANCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin