"Kimsenin oğlu ve herkesin kelebeği, kulağa ne kadar da melodramatik geliyor değil mi Dedektif?" "Kes sesini...KES SESİNİ!" diye bağırdım elimdeki silahı daha da sıkı kavrarken. O ise doğrudan gözlerime, ruhumun yansımasına bakıyordu, "Yani beni gerçekten öldürecek misin?" "Sadece...yapacağım." "Pekâlâ, devam et öyleyse." Parmaklarımı tetiğe yaklaştırdım, gözlerimin dolduğunu ve ciğerlerimin acıyla kıvrandığını hissedebiliyordum. "Bunu yapmayacaksın," dedi. "Tetiği çekemezsin." Bana daha çok yaklaştı, silahın namlusu şimdi göğsüne, kalbinin olduğu yere haşince baskı yapıyordu. Sanki bunun olmasını istiyordu. Ama koyu yeşilleri bir saniye bile benim dolmaktan cam gibi olmuş mavilerimden ayrılmadı. "Tetiği çekemezsin çünkü beni seviyorsun." Silahın namlusu onun göğüs kafesine dayalıydı fakat ben mermiyi kendi kalbimde hissettim. Gitgide daha çok yaklaştı, aramızdaki mesafe azaldı, azaldı... "Bunu ancak çok ketum ve cesur bir kadın yapabilir, Mary." Üzerime doğru eğildi, çok sevdiği kızıl saçlarımın arasından kulağıma fısıldarken gözlerimden usulca bir damla yaş aşağıya süzüldü. "Ve sen bunu yapamazsın." ********************