"Bir Sen Geçti"

4 0 0
                                    

Takvimler 2024'ün Aralık ayını gösterirken yıllanmış, ihtiyar ama yine de dinç olan bedenimi neredeyse boşaltılmış evin içerisinde telaşla bir oraya bir buraya savuruyordum. Taşınma telaşı gençken güzel idi fakat şimdi, 55 yaşında, pek de eğlenceli sayılmazdı. Komşularım, genç bir çift, bana bu kargaşada yardım etmek için gönüllü olmuşlardı.
"Jane teyze! Otursana sen, biz hallederiz diyorum sana!"
"Olmaz evladım, olmaz. Birlikten kuvvet doğar. Hem dinçim ben, ağrımıyor bir yerim."
Genç adam pek de emin olmamış bir şekilde tezgahta duran kitapları kolilemeye devam etti. O sırada ise ben eski bibloları kırılmayacak şekilde kaplara yerleştiriyordum.
Aradan çok geçmeden yüksek sesli bir adım sesi duyuldu bodrumdan buraya doğru koşturan, odanın kapısı açıldı ve içeriye heyecanlı bir şekilde Alice girdi.
"Jane teyze! Bu eski polis dosyası da ne? Kolileyecektim ama...Sen emekli olunca belki de depoda unutmuşsundur dedim."
Kaşlarım nazikçe çatıldı, Alice yanıma kadar gelip bana doğru eğildi. Elinde bir dosya tutuyordu, eski bir dosya. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Olduğum yerde gördüklerime inanamıyormuşçasına doğruldum.
Genç kadının elinden dosyayı neredeyse titrek ellerimle aldım, kucağıma yerleştirdikten sonra polis dosyasının kalın kapağını araladım. Araladığım gibi oldukça kabarık bir sürü poşet dosya ve kağıttan önce bir fotoğraf karşıladı bizi; benim bir fotoğrafım, taş köprüye yaslandığım ve uçsuz bucaksız denize arkamı verdiğim, turuncu saçlarım rüzgârdan kabarmışken fotoğrafı çeken kişiye ruhumdaki o derin arzuyla meydan okuyorum adeta. Ya da belki de yeniliyorumdur. Parmaklarımın arasındaki silik fotoğrafın arkasını çevirdim usulca, onun el yazısıyla...
'Kayıp ruhların öpüştüğü mâbet, 1992'
Dudaklarım usulca aralandı,
"Bir sen geçti üzerimden..."

Like a TattooWhere stories live. Discover now