Her şey rüya gibiydi: Aşkları, birbirlerine olan sevgileri ve birbirlerine verdikleri değerleri; hepsi onlara rüya gibi geliyordu...
Aynı rüyayı, hayatı, dünyayı, kaderi paylaşıyorlardı onlar. Dışarıdan bakanların kıskanacağı türden bir bağ ile bağlılardı birbirlerine. Onlar, birbirlerinde eksik olan yerleri tamamlıyorlardı ve en güzeli ise kendilerine baktıklarında yine birbirlerine ait şeyler görmeleriydi.
Onlar birbirlerine o kadar derin bağlanmışlardı ki, göremediler: Rüyanın sona ereceğini fark edemediler. Rüya, Kabus'a dönmüş ve bazı yalanlar atmıştı ortaya kabus. Bu yalanlar bir peri masalını andıran tatlı rüyanın son bulmasına sebep olmuştu...
"Fadime'yi Furtuna'nın kalbine yerleştireceğiz."
Furtuna köyünün kalbinden arazi alan Koçariler, kime ait olduğunu göstermek için Fadime Koçari'yi, onu koruyacak adamlarla birlikte oraya yerleştirir.
"Seninle düşmanluk etmek benim için onurdur Fadime Koçari."
İntikam yolunda atılmış her adım geçmişlerinden bir parçayı Fadime'nin önüne atıyordu. Belirsiz olan bu yolun sonu nasıl oluyor da İso'nun kalbine çıkıyordu?
"İkimizin adı aynı cümlede yan yana geçiyorsa biz bir suç işliyoruz demektir."
"Çokça günah işledin.
Favori suçun neden benim?"