Kuzgunun tüyleri yolunmuş, derisinden sarhoş bir kadının içtiği kadehten süzülen şarap gibi kan akıyordu. Sarmaya çalıştı Hatem o yaraları; bilmiyordu ki ölü birinin acıları bitmez, onlar iyileşmeye küsmüş olanlardı. Çektikleri acı kadar vardı onlar, iyileşirlerse unuturlardı. Ölüm arkamda bir kuzgun gibi, nefesi ensemde. Hissediyorum onu, orada ama hareketsiz. Gagasını saplayacağı anı ölümün sessizliğiyle bekliyor. †† Gölgeşa, sadece bir yer değil, aynı zamanda karanlığın içine sızan bir lanetin yansımasıydı. Gecenin kolları arasında kaybolan bu şehir, doğanın kendisi tarafından unutulmuş, sessizce çürüyordu. Sokaklarında dolaşanlar, gölgelerin arasında kaybolmuş hayaletler gibi geziniyor, yüreklerine düşen korkuyla adımlarını hızlandırıyorlardı. Gölgeşa'nın sırları, zamanın çizgileri arasında kaybolmuş bir harita gibi. Bu lanetli şehir, her anın bir son olabileceği, umutsuzluğun çaresiz kollarında boğulmuş bir zindandı. İçinde sakladığı karanlığı, yutkunarak büyüttüğü bir hapishaneydi.
10 parts