heaven and back // larry

By deepdeepatlantis

21K 2.2K 2.5K

"O" dedim ve sustum. Gözlerimi kapattığımda zihnimde onu canlandırdım. Uzun saçlar , yeşil gözler , pembe du... More

🍾
chapter one: the lonely soul meets the ghost town
chapter two: why do i remember your face when everything else is fading away
chapter three: make this a better place
chapter four: just for a day, could we pretend
chapter five: gone with the wind
chapter six: with an empty heart
chapter seven: high all the time
chapter eight: girl with motorcycle
chapter nine: hallucinating
chapter ten: did i love a dream?
chapter eleven:i wished for u every night knowing u would only come in my dreams
chapter twelve: i wanted to leave
chapter thirteen: green eyes , that hypnotize
chapter fourteen: unexpected feelings
chapter fifteen: if only you saw what i can see
chapter sixteen: hold me 'till the storm is over
chapter seventeen: a sound, a light, it rips through the night now too far away
chapter eighteen: i should've left but your touches were begging me to stay
chapter nineteen: but staying wasn't enough , i was hurting all the same
chapter twenty one: I can't say it back but I want you to know
chapter twenty two: ur kiss makes me feel dizzy,ur moans r killing my mind
chapter twenty three: there's no pain when it's about you
chapter twenty four: i can't count the days just to let you go
chapter twenty five: bring the drugs , baby , i can bring my pain
chapter twenty six: looking into your eyes baby you were still high
chapter twenty seven: maybe there aren't any happily ever afters
chapter twenty eight: well it's cold when we're apart & i hate to feel this die
chapter twenty nine:i'm only scared cause i'm lost in the truth
chapter thirty: nothing will remain , we'll be the hurricane
chapter thirty one: i just wanna be yours
but my thougts you can't decode
chapter thirty two: in the land of gods & monsters , i was an angel
chapter thirty three: reborn with the endless fire
chapter thirty four: held between heaven & hell as they're dancing
chapter thirty five: darling , do you feel , there's a storm coming our way
chapter thirty six: you love me suffering , hate to tell you things are better
chapter thirty seven: you're my best friend i'll love you forever
chapter thirty eight: such a beautiful boy filled with so much sin
chapter thirty nine: what if i told you , i've been sinking in my sleep
chapter fourty: but what you did was just as dark darling ,this was just as hard

chapter twenty: you remind me of the moonflowers

466 49 68
By deepdeepatlantis



you remind me of the moonflowers , they bloom at night and wilt in the morning



Bir hayalet gibi yanından geçip odasına ilerledim. Durdurmadı , bir şey söylemedi , bana bakmadı bile. Kötü hissettim. Gerçek manada bir fazlalık , yük gibi hissettim. Hiçbir şey yapmadığıma ve kendisi istasyona gelip kalmamı istemesine rağmen arkadaşının beni bir çöp gibi hissettirmesine sesini çıkarmadı.

Yatağına uzandım. Gözlerimi sıkı sıkıya bastırırken düşünmemeye çalıştım. Sonsuza kadar uyursam annemi bulabilir miydim? Yük olmadığım tek kişi oydu.

Annem , onu özledim.

Odanın kapısı açıldı. Adım sesleri parkelerde yankılandı. Yatak gıcırdadı , boş tarafta ağırlığı beraberinde kokusu belirdi. Nefesimi tuttum. Kokunun aklımı karıştırması şu an istediğim son şeydi. Başım ağrıyordu. Yüzümü buruşturdum , başım çok fazla ağrıyordu.

"Louis..?"

Cevap veremedim.

"Kontrol etmeyi öğrenmelisin. Kendini sıkma , izin ver." Alnıma dokunan soğuk parmaklar nazikçe aşağıya kaydı , boynumdan inip göğsüme doğru hareket etti. "Her bir hücrende hisset. Dışardaki kimse bilmek zorunda değil ama sen kabul etmek zorundasın. Hislerini kabullenmeli ve sindirmelisin. Başını ağrıtan şey kendinsin. Her şey daha güçlü , daha yoğun biliyorum. Ama sorun değil , sadece izin ver. Sen içindeki fırtınayı kabullenmediğinde onlar dışarı vurup.. yeni fırtınalar oluşturuyor."

Rüzgarın uğultusunu ve şiddetli yağmur damlalarını o an duydum. Eli karnımda oyalanmış , minik daireler çiziyordu. "Onlar seni ele geçirmeden sen onları ele geçir. Her şeyi hisset. Bu seni zayıflatmayacak aksine güçlendirecek. Kendi fırtınalarını kendin oluşturabilirsin. Ölümcül ağrılar çekmeden. Sadece hissederek ve düşleyerek." Parmakları şimdi kollarımda geziniyordu. Ne demek istediğini anlamaya çalışırken daha fazla ağrı çekmeme engel olamadım. Gök gürlemesinin ardından kapalı olduğunu bildiğim pencere çarparak açıldı. Yağmur damlaları odaya giriyor ve üzerimize serpiyordu. Rüzgar kuvvetle esmeye devam ederken pencere birkaç kez daha arkasındaki duvara çarptı.

"Louis , hissetmeni söyledim. Kaçmanı değil." Üzerime eğildiğini bacaklarımız birbirine dokunduğunda fark ettim. Eli yüzümü kavradı. "Bana bak." diye fısıldadı sakince. Gözlerimi açtığımda parlak yeşiller tam karşımdaydı. Ağrı katlanılamayacak şekilde artarken gözlerimi kaçırdım. "Bana bak." diye tekrarladı. Nefesimi verdim. Gözlerimiz yine birbirine kilitlendi.

"Ne hissediyorsun?"

Normalde de önüne gelen herkesin kucağına atlar mısın yoksa anneni kaybetmenden kaynaklanan bir şey mi?

"Acı." diye fısıldadım zorlukla. Dudaklarım titriyordu.

Sen deli değilsin.

Gerçeğim. Hissetmiyor musun? Dokun , kokumu al , sesimi duy , gör.. Buradayım , tam buradayım. Ellerinin arasındayım.

"Güç."

Sen.. Sen benim hiçbir şeyim değilsin.

"Zayıf- Kırılgan.Yalnız."

Beni öp.

Gitme.

Senin kokunla uyanmayı seviyorum.

"Fazla.. Fazla-"

"Fazla?" dedi merakla. Gözlerimi kaçırdığımda pencere yine sertçe duvara çarpmış , dudaklarımın arasından güçsüz bir inleme dökülmüştü.

"Louis.."

"Aşk." dedim çatlamış sesimle. Gözlerine kısa bir bakış attım. "Çam ağaçları. Yağmur. Ay sarmaşıkları." Yine göz gözeydik. "Onlar sadece geceleri çiçek açar , büyüleyici bir kokuya sahiptirler. Ama sabah olduğunda- solarlar. Ve zehirlidirler de. Bir gece tüm güzelliğiyle parlıyordur ama sonra güneş doğar ve bir bakmışsın.. gitmiş." Ağrı hafifliyordu. "Bana ay sarmaşıklarını hatırlatıyorsun."

Bir süre ikimiz de sustuk ve yağmurun eski düzeninde atıştırmaya dönmesini dinledik. Nefeslerimiz odayı doldurdu , gözlerimiz ayrılmadı ; o üzerime doğru uzanmış bacakları benimkilere dolanmış halde öylece kaldık.

"Geçti mi?" dedi sonunda.

"Hayır." diye yanıtladım. "Geçmeyecek."


Az önce ne olduğunu bilmiyordum.

Yalnız kaldığım yatakta uzanmış tavanı izlerken buna emindim. Kendimi imkanı olmayan saçmalıklara mı inandırıyordum- Ama öyleydi. Onun söylediklerini yapmam , hissetmem , ağrıyı hafifletmişti. Duygularım havanın seyrini değiştirmişti.

Bu kasabada pek çok garip şey dönüyordu ama ben onlardan biri olamazdım. Garip ve ürkütücü olan hiçbir şeyle alakam yoktu. O zaman neden bir açıklama bulamıyordum? Baş ağrısı. Evet , belki de baş ağrısı beni bu hale getirmişti. Zihnimin benimle eğlenmesine olanak sağlayan şey tam olarak buydu. Başımdaki ağrı odaklanmamı engelliyor ve her şeyi bulandırıyordu.

İç çekip kafamı yana yatırdım ve sağımdaki pencereye döndüm. Havanın kararmasına bakılırsa düşündüğümden de uzun süredir burada hareketsizce yatıyordum. Yerimden doğruldum. Esnemek için kollarımı iki yana açtım. Onun adını seslendiğimde cevap almamak beni şaşırtmadı.

Ayaklarımı neredeyse sürüyerek odasını terk ettim. Salona geçtiğimde beklediğim son şey bile , yere oturmuş büyük bir dikkatle yap-boz parçalarıyla uğraşan Harry'i bulmak değildi.

"Gittin sanmıştım." dedim karşısına yerleşirken. Bana bakmak yerine elindeki parçayı birkaç yere deneyip sonunda pes etti. O yere bırakmadan parçayı elinden çektim ve doğru yere taktım. Dikkatini üzerime çekmeyi başarmıştım.

"Güzel. Bir yap-boz dehası olman eksikti."

Cevap vermeden yerden bir parça daha kaptım. Oluşan resmi taradıktan sonra doğru kısma yerleştirip bir yenisine uzandım. Elim havada kesildi.

"Tek başıma yapmaktan memnunum." dedi ve elimi parçalardan uzak bir tarafa doğru iteledi.

"Kıskançlığı bırak. Beraber daha hızlı bitiririz." diye karşı çıktım.

"Öyle bir amacım yok. Kendimle baş başa kalıp yap-bozu tamamlamak istiyorum."

"Sesimi çıkarmam Harry. Sadece.. Geldiğimden beri hiçbir şey yapmıyorum. Resim çizmekten bile sıkıldım. Bir işe yarıyor gibi hissetmek istiyorum. Anlıyor musun?" Sesim kısıldı. "Fazlalık olmak değil."

Duymazdan geleceğini düşünüp bir parça daha aldım. İtiraz etmedi. Ben parçayı koyacak yer ararken , kesinlikle yer aramıyor dolan gözlerimi fark ettirmemeye çalışıyordum , onun da benim kadar kısık olan sesi odayı doldurdu.

"Yük değilsin Lou. Benim için hiçbir zaman değildin."

Sessizlik. Ürkütücü , rahatsız edici , sinir bozucu ve bunun gibi bir çok iğrenç sıfatı daha önüne getirebileceğim sessizlik. Yap-boz parçalarını bu sessizlik içinde yerleştirirken beşinci kez ağzıma gelen soruyu ona yöneltmeden yaptığım şeye devam ettim.

Bir parçayı daha yerine bıraktım , yine dudaklarımı ısırarak ona kaçamak bir bakış yolladığımda "Ne var?" dedi bıkkınca. Gözleri halıdan bana döndüğünde yorgun gözüküyordu. "Söyle artık."

Nefesimi verip "Şey.." diye mırıldandım.

"Ne?"

"Harry..."

"Louis..?"

Sadece baktım. O da baktı. Aklımdaki şeyi sormadım , bilmek istediğime emin değildim. Bir süre daha bakışmaya devam ettik. Üstelemedi ve sonunda gözlerini benimkilerden çekti. Ayağa kalkarken "Bir şeyler yemeliyiz." diye söylendi.

"Aç değilim."

"Yemek yiyoruz." dedi sakin ama kararlı bir şekilde.

Ayağa kalkıp peşinden mutfağa geçtim. Ona ayak bağı olacağımı düşünerek mutfakla salon arasındaki tezgaha oturdum. Buz dolabından birkaç malzeme çıkardı. O sıcak su kaynatırken önümde birleştirdiğim ellerimi izliyordum. Bana dönük olan sırtına baktım ve gözlerimi yine ellerime çevirdim. "Yaraların nasıl?"

"İyi." dedi belli belirsiz bir tonda.

"Bir daha pansuman yapmamız gerekebilir."

"Gerek yok."

Oldukça üzgün ve durgun olması beni de aynı şekilde üzüyordu. Ama elimden bir şey gelmeyeceğini biliyordum. Neye üzüldüğünü bile bilmezken ve o beni biraz olsun umursamazken ne yapacaktım ki? Belki de varlığımla insanların modunu düşürüyordum. Tezgahtan atladım. "Yardıma ihtiyacın var mı?"

"Hayır." Derken arkasına bile dönmedi.

"Peki. Ben odanda olacağım."


Continue Reading

You'll Also Like

365K 33.7K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
18.9K 2K 11
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
12.1M 586K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
87.7K 3.6K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...