Winter's Tale | Taekook

By susuluvtata

18.6K 2.2K 1.7K

Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç... Başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler bu sokaklar, bu meyd... More

1❄
2 ❄
3❄
5❄
6❄
7❄
8❄
9❄
10❄
11❄
12❄
13❄
14❄
15❄
16❄
17❄
18❄
19❄
20❄
21❄
22❄
23❄
24❄
25❄
26❄
27❄
28❄
29❄

4❄

759 80 35
By susuluvtata


Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudun okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki "söz ver kendine"
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım.*

Su jeong teyze elindeki kitaptan okudu dizeleri. Daha öncede söylediğim gibi tatlı bir kadındı. Sanki yıllardır bu kulüpteymişim gibi ben de oturup onlarla birlikte içimde tatlı bir huzurla okunan alıntıları dinliyordum. Su Jeong teyze bitirdiğinde "Ne düşünüyorsunuz?" dedi. "Ağlamak istiyorum." Dedi Kim Namjooni herkes güldü. "Su Jeong noonanın seçimi her zaman ki gibi çok iyi" dedi Jimin. Taehyung'un kardeşi atıldı o arada. "Bende hazırladım kışla ilgili b-" Jİmin onu susturdu.

"Hayır hayır sen sonra anlatırsın aramıza yeni katılan Jungkook'un da bir şeyler anlatmasını istiyorum."

"Jungkook'un hazırlıklı geldiğini sanmıyorum. Bu seferlik onu geçelim." Dedi Taehyung. Benim yerime bunu söylemesine şaşırdım. Onu şaşırtmak istedim. Aklımdaki şiiri okudum.

Yalnızlığın sesinden bir resim yaptım
Kararan kalabalıklardan süzdüm ışığını.
Akşamüstleriyle boyadım vazgeçen ağzını
Parmaklarını uzattım gece suları gibi ıssız
Salkımsöğütlerden bir beden çizdim usul
Hiçbir rüzgarın duruşunu bozamadığı
Bütün yağmurları topladım yapraklarına.
Sonra tüm yolcuların silindiği bir ufuk
Örttüm kâkülleriyle alnının üşümesini.
Puhu kuşlarının avazını yerleştirdim dudaklarına
Uzanıp uzanıp öptüm sonra acıyla.
Gözlerini kapalı çizdim görmesinler diye kimseyi
Madem görmeyecekler bundan sonra beni.
Astım saçlarından odamın boşluğuna...

Uzun sustum, ey durmadan konuşanlar
Geçmedi üşümem
Ben bir aşkın kar yağışından geliyorum... **

"Nereden bu şiir?"

"Shim Myeong Hyo'nun çöller kitabından." Dedim.

"Bilmeyenler için Shim Myeong Hyo Jungkook'un teyzesi ve bir zamanlar en çok satan yazarlardandı."

"Hepsini nasıl ezberledin Jungkook-ah. Çok etkilendim şiirden." Dedi Su Jeong teyze. Utanmıştım kafamı eğdim gülümseyerek.

Daha sonra kitaplardan alıntılar ve onun üzerine konuşmalar bitti. Büyük baba bize pişirdiği kestaneleri ikram etti. 9 yaşındaki torununu getirmek için geliyordu o da. Sohbete katılmasa da konuşulanları dikkatle dinlediği belliydi. Her yaştan insanın katıldığı bu kulüpte kitaplar hakkında konuşmak hayal gibi geliyordu. Kestanelerimizi yerken Taehee ve eczacının kızı Jihyun ile Jİmin'in atışmalarına güldük. Kim Namjoon ajussi dükkânında yaşadığı sıkıntılara söyleniyordu. Su Jeong teyze bir anne gibi hepimize şefkatle yaklaşıyordu. Uzun zaman sonra kendimi çok mutlu hissediyordum. Taehyung etrafı toplamaya kalkmış diğerleri de koyu bir sohbete dalmışlardı. Ben de yüzümden silemediğim gülümsememle onları izliyordum. Yana dönüp mutfak tezgahında bulaşıklarla uğraşan Taehyung'a baktığımda sanki ona baktığımı görmüş gibi o da bana döndü. Göz göze geldik. Ben hala gülümsüyordum. Benim güldüğümü görünce o da gülümsedi. Kare gülümsemesini ilk kez bu kadar geniş görüyordum. İçimi sımsıcak yapan bir gülüştü.

Kulüp üyeleri dağıldığında yalnız kalmıştık. Ben neden gitmedim bilmiyorum. bu kitapçı sanki evim gibiydi artık kendimi rahatsız hissetmiyordum. Etrafı toplamasına yardım ediyordum sessizce.

"Aslında son zamanlarda pek kitap okumuyorum." Dedim sessizliği bozmak için.

"Neden?" dedi hemen bakışlarını bana çevirerek.

"Kitaplar insanlarla ilgili hikayeler anlatır ya beni yoruyordu okumak. Kendi hayatım yeterince zordu. Başkalarının dertleriyle uğraşacak halim yoktu."

"Mantıklı." Dedi kafasını sallayarak.

"Bu yüzden okumuyordum ama buraya geldikten sonra kitaplar tekrar ilgimi çekmeye başladı. Bu kitabı merak ediyorum." dedim elimdekini göstererek. Taehyung'un alıntı yaptığı kitaptı.

"Bu iyi bir şey." Dedi güzel gülümsemesiyle.

"Yakında iade ederim. Aslında diğerini de bitirmemiştim daha ama."

"Sorun değil hiç acele etme." Dedi. Masaya geçmiştik konuşurken. Karşılıklı oturuyorduk.

"Jimin komşu olmamıza rağmen birbirimizden uzak olduğumuza şaşırdığını söyledi. Bende düşündüm ve gerçekten nedenini bulamadım. Sen ve ben aynı sınıftaydık aynı yerde oturuyorduk ama birbirimizi tanımıyorduk." Bir şeyler demesini bekledim ama silik bir gülümseme verdi bana. Hüzünlü duruyordu. Devam ettim konuşmaya.

"Ama seninle ilgili bazı anılarım var. Bazen okula gidip gelirken karşılaşırdık. Bazen de öğle arası sınıfa gelirdim sen kitap okuyor olurdun pencere kenarında. Kitap okurken çok huzurlu görünürdün."

TAEHYUNG

Karşıma oturmuş heyecanla ikimiz hakkında konuşuyordu. Lisede onun için yok etmiştim kendimi. Aşık olduğumu birileri anlar diye konuşmayı bırakın bakışlarımı bile onunla buluşturamazdım. Ama her yerde de onu izlerdim. O beni zar zor hatırlarken ben onun okula ilk geldiği günden itibaren her şeyi hatırlıyordum.

Öğretmen onu sınıfa getirip bu yeni arkadaşınız diye tanıttığında masum yüzü beni çok etkilemişti. Bakışları hüzünlüydü ama bir o kadar da parlak. Sadece yakın arkadaşının yanındayken gülerdi yüzü. O kıza aşık olduğunu düşünürdüm hatta. Araları bozulduğunda çok sevinmiştim ama sevincim kısa sürmüştü çünkü Jungkook çok mutsuzdu. Jungkook çok yalnızdı. Her ne nedenle okul hatta şehir değiştirdi hala bilmiyorum ama onu üzen bir şeyler vardı bundan emindim.

Müzik sınıfında ilk kez piyano çalışını da unutamıyorum. Öğretmenin zoruyla çalmıştı ama hayatımda dinlediğim en güzel müzikti onun parmaklarından çıkan notalar. Bütün sınıf çok etkilenmiştik.

Ertesi gün her gün olduğu gibi yine sabah erken kitapçıya gelmiştim. Kar yağmıştı etraf bembeyazdı. Arabadan almam gereken bir şey için dışarı çıktığımda karşımda Jungkook görmeyi beklemiyordum. Elindeki part time iş ilanı ile gülümseyerek bana bakıyordu. Kafasında şapkası elinde eldiveni kızarmış burnuyla çok sevimliydi. Sabah sabah gördüğüm bu görüntü ile baş etmekte zorlanıyordum. Gülen gözleri beni mahvediyordu. Yanaklarını sıkarak sevmek istiyordum belki üşüyen burnundan da öpmek istiyor olabilirdim. Hayallere dalarsam çıkamam. Kendime gelip neden geldiğini sordum. Part time iş için gelmişti. Kayak pistinde çalışacak bir öğretmene ihtiyaç vardı iş buydu.

"Yani çocuklar için kayak öğretmeni ilanıydı bu?" dedi geldiğimiz kayak pistindeki çocukları üzgün suratıyla izlerken.

"Kaymayı biliyor musun?" dedim.

"Hayır. " dedi dudaklarını büzerek. Tanrım...

"Piyano öğretmeni arayan birilerini tanıyor musun?" dedi. Hayır anlamında kafamı salladım. Bir şeyler yapmalıydım onu böyle üzgün görmek istemiyordum.

"O zaman ben burada çalışayım sen kitapçıda dur." Dedim.

"Neden?"

"Neden. E-evet. Çünkü ben kayak yapmayı biliyorum."

Neden böyle bir teklifte bulunduğumu anlamasa da teklifi kabul etmişti. Onu kitapçıya bırakıp ben kayak pistine gittim. Geldiğimde onu kitap okurken buldum. Akşam olmuştu. Zaten kitapçıda işler yoğun olmazdı. Biraz kitapçı hakkında konuştuktan sonra Jimin geldi. Bira getirmişti. Hep birlikte içtik. İçmek iyi gelmişti. Lisedeki anılardan bahsettik yine üçümüz.

"Kim Bo Yeong seninle görüşmek istediğini söyledi Jungkook. Aranızda bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledi. "

"Yanlış anlaşılma kelimesinden nefret ediyorum." dedi Jungkook. Neden böyle demişti anlamamıştım. Bo Yeong ile aralarında ne geçtiğini hep merak ediyordum.

"Yanlış anlaşılma demek ben yanlış yapmadım sen yanlış anladın demektir. Benim yaptıklarım doğruydu özür dilememe gerek yok demektir." Bo Yeong gerçekten onu üzecek bir şeyler yapmış olmalı. Ve ben yine onu üzgün görmeye dayanamıyorum.

Ertesi gün yağmur yağıyordu. Kahvemi alıp dışarıya çıktım. Yağmuru izlemek için. Huzurla yağan yağmuru izlerken Jungkook geldi. Huzurum ikiye katlandı. Yüzü gülüyordu yine.

"Kahve içmek ister misin?" dedim sevimlice kafa salladı. Onu böyle mutlu görmek beni nasıl mutlu ediyordu tahmin edemezsiniz.

Kahvesini içerken "Çok lezzetli!" dedi heyecanla. Ben oturuyordum o da ayaktaydı. Yağmur gelmiyordu olduğumuz yere.

"Dün gece çok eğlenceliydi. Çabuk sarhoş oluyorsun Taehyung." Dedi.

"Evet galiba pek alışkın değilim içmeye."

"Uyuyakaldın kanapede bende üzerine battaniye örttüm. Sayıklıyordun."

"Ne? Rahatsız edici bir şeyler demedim umarım. Saçmalamışımdır. "

"Çok mu seviyorsun onu?"

"Ne?"

"Burada olduğun için çok mutluyum ruh eşim dedin sayıklarken." Deyip güldü.

"Ben mi?" dedim telaşla.

"Eveet sen. " dedi gülerek. Nasıl kıvıracaktım bir fikrim yoktu.

"Baya etkileyici bir tonda söyledin üstelik." Kahkaha attı. Benimle eğleniyordu. Ne cevap vereceğimi düşünerek kıvranırken biri geldi yanımıza.

"Merhaba Jungkook. Nasılsın?"

Bo Yeong gelmişti. Jungkook'un ne tepki vereceğini deli gibi merak ediyordum.

cuyeoni 💜

Oy ve yorumları unutmayalım lütfen. Beğeniyorsanız ya da sıkıcı buluyorsanız belli edin lütfem😔

*: Nietzche'ye ait bir şiir
**: Şükrü Erbaş'a ait bir şiir

Continue Reading

You'll Also Like

3.9K 528 5
Jungkook,pek de sıcak bulmadığı alfaya mesaj atmak zorunda kalır. Texting ağırlıklı Omegaverse
210K 8.6K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
197K 21.9K 41
omegaverse* twin* ''beni çeken bir ip tüm bu yanlış yollardan, doğruca kasaba barına tek bir altın iplik beni sana bağladı'' jeon jeongguk, kendini b...
362K 33.3K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...