Merkür Retrosu

Від miss-different

2.2K 219 2.3K

Tutmak istediğim eller... İsmimi duymak istediğim ses... Beni güldüren o temiz kalp... Uzanıyorum fakat boşl... Більше

'ᴇʀɪs' I
'ᴇʀɪs' II
'ᴍᴀᴋᴇᴍᴀᴋᴇ' I
'ᴍᴀᴋᴇᴍᴀᴋᴇ' II
'ʜᴀᴜᴍᴀᴇ' I
'ʜᴀᴜᴍᴀᴇ' II
'ᴘʟüᴛᴏɴ' I
'ᴘʟüᴛᴏɴ' II
'ɴᴇᴘᴛüɴ' I
'ɴᴇᴘᴛüɴ' II
'ɴᴇᴘᴛüɴ' III
'ᴜʀᴀɴüs' I
'ᴜʀᴀɴüs' II
'sᴀᴛüʀɴ' II
'ᴊüᴘɪᴛᴇʀ'
'ᴄᴇʀᴇs'
'ᴍᴀʀs'
'ᴅüɴʏᴀ'
'ᴠᴇɴüs' I
'ᴠᴇɴüs' II
'ᴠᴇɴüs' III
'ᴍᴇʀᴋüʀ' II
'ᴍᴇʀᴋüʀ' III
'ɢüɴᴇş' (ғİɴᴀʟ)

'ᴍᴇʀᴋüʀ' I

72 8 40
Від miss-different

O akşam başımı yastığa koysam ile uyuyamamıştım. Defalarca yazdığım hikâyelerimi düşünüp duruyor artık sesleri olduğu için daha fazla ağlıyordum. Benim yıllar önce sessizliğe gömülen hayatım artık oradan çıkmış ve özgürlüğe adım atmaya başlamıştı. Yıllarca döktüğüm yaşlar ve hayal kırıklığı artık mutluluktandı. Ve ben sonunda hayalimi gerçekleştirmiştim. Hayat bana şans vermiş ve yıllar sonra beni hatırlamıştı.

Dün acente sahibine acil olarak şehir dışına çıkacağımı söyledim. Ve Merih'e ise dükkânı bir günlüğüne Miraç'a bırakmasını ve sabah yola çıkmamız gerektiğini söylemiştim. Ne yapacağımıza dair hiçbir fikri yoktu. Ona sadece iş için derken merakını bilmeme rağmen konuşmamak içinde ben de zor durmuştum. Sabah saat on gibi çıktığımız yol boyunca bir kaç kez sıkıştırdı Merih beni. Ona sadece iş yüzünden olduğunu ve yalnız gitmek istemediğimi söylemiştim. Yapmam gereken işi bile merak ederken sigorta için neden şehir ışına çıktığımı ise ayrı bir merak ediyordu.

Navigasyon sayesinde sonunda yayınevinin önüne geldiğimiz zaman Merih binanın üzerinde yazılan yazıyı okudu. "Burası bir yayınevi,"

Arabadan indim ve binaya doğru ilerledim. Uğur Beye geldiğimi haber ederken bana hemen karşılık vermiş ve lobide beni beklediğini söylemişti. "Nisan burası bir yayınevi! Neden buraya geldik?"

Ona uzandım ve elinden tuttum. Üzerine ufak bir öpücük kondurduktan sonra "Sadece benimle gel," diye konuştum. Beni durdurup kendisine çevirdi. "Bana cevap ver,"

"Vereceğim sadece biraz daha bekle!"

Binaya girdik. Uğur Bey bizi karşıladı. "Nisan kardeşim hoş geldin," Güzel girişi ile yüzüm aydınlandı. Gülümseyerek "Hoş buldum Uğur Bey. Sizi Merih ile tanıştırayım,"

Uğur Bey uzandı ve Merih ile tokalaştı. "Ah koleksiyon sanatçısı?" Başımı salladım. "Tanıştığımıza memnun oldum. Bir kitap karakteri ile tanışmak güzel hissettirdi. Gerçekten yazdığın gibi mi?"

"Hem de her bir harfi,"

Merih şaşkınlıkla bizi izliyordu. Bana soru sormak istiyordu fakat ağzını açıp bir şey demeye korkuyordu. "Henüz ona bir şey demedin mi?" Başımı hayır der gibi salladım. "Peki, öyle ise yukarıya çıkalım siz konuşun bizde dışarıda bekleriz,"

Onu onayladım ve asansör ile yukarıya çıktık. Çıkan her katta kalbim daha fazla sıkışıyor ve daha fazla heyecanlanıyordum. Yeniden ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Sonunda kata geldiğimiz zaman indik ve beni bir odaya soktu. Kapı ardımdan kapanırken heyecanla masada oturan adama baktım. Yaşının büyük olduğunu tahmin ettiğim adam gençti. Saçları yeni beyazlamaya başlamıştı. "Merhaba,"

Adam biraz sert bir ifade ile beni izledi ve karşılık verdi. "Demek Uğur'un anlatı bitiremediği yazar adayı sensin?" Başımı eğdim ve odanın içinde ilerledim. Beyaz zemin üzerinde çıkan tok ses ben sandalyeye oturana kadar devam etti. Deri koltuklara oturduğum zaman adamda yerinden kalktı ve karşıma oturdu.

"Anlat bakalım. Neden seni bünyemize kabul edelim?"

Bu soruyu sürekli olarak girdiğim mülakatlarda duymuş ve tek tük cevap vermiştim. Fakat şimdi bu iş benim en büyük hayalimdi. Adama sakince anlatmaya başladım. "Çünkü çocukluğumdan beri kendi hayal dünyamı oluşturup küçük insanlar yazmayı seviyorum. Onlara birer ses verip hayatlarını oluşturmaları için fırsat tanıyorum. Yazarlık sadece yazmak değil hayat vermektir de. Ve ben beynimin içinde yaşayan insanların öylece karanlıkta kaybolup gitmesini istemiyorum. Yıllar sonra elime ilk defa böylesine bir fırsat geçmişken bunu sonuna kadar kullanmak istiyorum."

Adam beni dinlerken sözlerimden tatmin olmamış gibiydi. Titriyordum. Tüm bedenim heyecandan titriyordu. Ellerim dizlerimin önünde birbirine kenetlenmişti. "Hayat vermek istediğini söyledin. Hadi diyelim yazar oldun kitapların basıldı ve ben de senin bir kitabını okuyorum. Bana ne kazandırabilirsin?"

Sakince nefes alıp verdim. Yutkundum ve boğazımı ıslatmaya çalıştım. "Karakterlerimi yazarken acaba ben yaşasaydım nasıl olurdu diye düşünüyorum. Ve başlarına gelen her bir olay gerçek hayatta sürekli karşılaştığımız olaylar. Kimileri bunu kaldıramazken kimileri ise ağır yaralar alarak kurtuluyor. Fakat ben bundan korkulmaması için ve her türlü iyi veya kötü olayda kendimizden bir şey kaybetmede tam tersi bir şeyler kazanarak yola ilerlememiz gerektiğini vurgulamaya çalışıyorum. Karakterlerim her zaman zengin değil ya da şanslı ya da mükemmel bir hayatları yok. Her birinin bir kusuru var. Okurken kendinden de bir şeyler bulabileceğin karakterler. Eğer bunu yaparken başarabilirsem işte o zaman okuyucunun kalbine dokunup bir şeyler değiştirebilirim,"

Adam güldü. Bu sinir bozucu bir gülüştü. Korku ile izlemeye devam ettim adamı. Masanın üzerine uzandı ve eline bir nesne alıp onunla oynamaya devam ederken bacak bacak üstüne attı. "Herkes aynı şeyi söylüyor. Birilerinin kalbine dokunmak! Sence birisinin kalbine bu kadar çabuk dokunabilir misin?"

Bu sefer gülen ben oldum. "Eğer kitap okuyorsa her zaman bir yolu vardır. Kitap okuyan kitlenin zihnini salakça şeyler ile doldurmak yerine sıcak dokunuşlar ile onu elde edebilmek çok zor değil," Adam benimle ilgilenmiyordu bile. Bu durum iyice canımı sıkmaya başlamıştı. "Başka merak ettiğiniz bir şey var mı?"

"Sen devam et ben dinliyorum,"

Gözlerimi kısa bir süreliğine kapattım. Öfkenin yavaşça beni elde ettiğini hissettim. Sakinleşmek için bir kaç kez derin nefesler alıp verdim. "Sizce kitap yazma bu kadar basit mi?" Sorduğum soru ile bakışları bana döndü. "Bir şeyi elde edebilmek için sürekli savaşıp duran biziz. Peki sizce yazmak bu kadar kolay mı?"

Eminim şu ana kadar bir kitap yazma arzusu ile dolmamıştır. Yazarlığı bu kadar basit görüyor olmasından nefret ediyorum. "Kitap yazmak çok basit. Bir kötü çocuk bir iyi kız. Ve olay lisede geçiyor,"

"Ah klişe yazmaz istiyorsunuz yani? Ben lise hayatımda hiç kötü çocuk görmedim. Olsa bile sonları ya okuldan atılmak oluyor ya da başka liseye gönderiliyor. Sizce şimdi ki çocuklar sadece sert oldukları için mi kötü oluyorlar. Ben markette çalışırken çok güzel bir lise öğrencisinin ertesi gün uyuşturucu kullanıp çarptığı tabureye özür dilediğini gördüm. Sizce hayat bu kadar basit mi? Kitap yazarken gerçekleri koymamız gerekmiyor mu?"

Adam elinde ki nesneyi bıraktı ve oturduğu yerden kalkıp masa başında çekmeceden bir şey çıkartıp yanıma geldi. Önüme koyduğu bir kitaptı. Kötü çocuk ile alakalı bir kitaptı. "Sana klişe gelebilir fakat bunu kaç defa bastırdılar biliyor musun?"

"İşte bu kitaplar yüzünden Jane Austen değer görmüyor. Ya da Sabahattin Ali? Başka saymamı ister misiniz? Şimdi bunlar defalarca basılsa bile yüzyıl sonra kaybolacakları için tamamen zaman kaybı. Eğer yazdığım kitap edebiyat dersinde işlenmeyecekse ben yazar olmayı hak etmiyorum,"

Adam güldü yeniden. Parmağını bana uzattı ve salladı. Tüm bedenim öfke ile doluydu. Öfkelenmemin asıl nedeni ise şu an böyle kitaplar yüzünden asıl kitapların kaybolup gidişiydi. "Düşünceni sevdim fakat bunu başarmak çok imkânsız,"

"İmkânsız değil. Zor evet ama imkânsız değil. Van Gogh çizdiği her tablo ilgi görmezken şu an ben Yıldızlı Gece'yi telefon ekranı yaptım. Ressam asıl omuzlarda taşındığı zaman eğer görecek dediği sözüne inanıyorum. Eğer yaşarken rağbet görmezsem öldüğüm zaman hayalimin gerçek olacağına inanıyorum. Bu yüzden izin verin o hayale bir adım daha yaklaşayım."

Yeniden masasından kalkarken bu sefer ne yapacağını düşündüm. Merakla onu izledim. Kalbim öylesine atıyordu ki tüm bedenim titriyordu. Yeniden yanıma dönerken elinde kağıt kalem vardı. Bana uzattı ve "Ben ölen bir yazar ile yükselmek istemiyorum. Bana yaşarken ölen ve buna rağmen yazarken deliren bir yazar gerek." diye konuştu. Kağıdın üstünde anlaşma ile ilgili şeyler yazıyordu. Kalem önümde dururken bir süre baktım kağıtlara. Bu kabul edildim demek mi oluyordu? Gülümsedim. Fakat bu daha çok dudağımın seğirmesiydi.

Avuç içlerimi dizlerime sildim. Kaleme uzanırken elim titriyordu. Sadece imza attığım zaman benim için hayat yeni başlıyor demekti. Hayatıma adım atacaktım. "Öyle ise size deliren bir Nisan vereceğim," diye konuşup anlaşmanın üzerine imzamı attım. Ayağa kalktı ve benimde kalkmamı bekledi. Ayaklarımın üzerine bassam bile zemin kayıyor gibiydi. Elini öne uzattı. Bende öne uzandım ve elini tuttum. Havada bir kaç kez salladıktan sonra konuştu. "Aramıza hoş geldin Yazar Nisan," Gülümsedim. "Hoş buldum," diye karşılık verdim.

Odadan çıkarken hala bedenim titriyordu. Bekleme yerinde beni bekleyen Merih'e ve Uğur Beye doğru adım attım. İkisi de büyük adımlarla yanıma ulaştı. Merih beni tuttu. Ondan destek aldım. Ona baktım ve ağlamaklı sesim ile konuştum.

"Artık gerçek bir yazar oldum. Yazar Nisan Mutlu,"

(..)

"Beni sabahın bu saatinde kaldırdığına değer umarım!"

"Sen sevgiline güvenmiyor musun?"

Göz devirdim. Başımı geriye yaslarken yolu izledim. Saat sabahın kaçıydı? Uzanıp telefonuma baktım. Saat dörde çoktan geçmişti. "Saat dörtte benimle olmak istiyorsun değil mi?"

Göz ucuyla bana baktı. "Sadece saat dörtte değil her saat seninle olmak istiyorum." Kıkırdadım. Bu hoşuma gitmişti. Uyku bana sıkı sıkı sarılmıştı ve ben sadece uyumak istiyordum. "Merih benim uykum var!"

Dudak büzdü. "Öyle mi? Tamam gideceğimiz yere gelene kadar uyuyabilirsin," Ona baktım. "Nereye gidiyoruz peki?"

Güldü. Hırıltılı tatlı gülüşü kalbimi eritmişti. O da uykuluydu buna rağmen sapasağlam ayakta durabiliyordu. "Neden sadece uyumuyorsun?"

"Eğer uyursam yalnız kalacaksın. Olmaz uyanık kalmak zorundayım."

Bunu dedikten belki on dakika sonra uykuya düşmüştüm. Ne gördüğümü bilmediğim rüyalardan beni Merih'in sesi uyandırmıştı. Yüzümü okşadı. "Meleğim! Uyanmalısın geldik!" Sesi öylesine yakından geliyordu ki. Gözlerimi açtım. Yüzümün hemen önünde duan yüzü gülümsüyordu. "Oh! Uyandın. Bu kadar çabuk olacağını bilmiyordum."

"Ben her zaman böyleyim." Gülümsedim. Uzanıp beni öptükten sonra konuşmaya devam etti. "Bu anı kaçırmaman gerek,"

Önümden çekildi ve nereye geldiğimizi gösterdi. Deniz kenarındaydık. Şaşkınlıkla ağzım açılırken ona baktım. "Sahil! Sahile neden? Bir dakika güneşin doğuşunu mu izleyeceğiz?"

Başını salladı. Ellerimi heyecanla çarparken dışarıya baktım. Yere bir örtü örtülmüştü ve üstüne bir şeyler konulmuştu. Arabadan inerken koşarak yaptığı şeyin yanına gittim. Yaptıklarına bakarken iki gün önce ona kızdığım gün geldi aklıma. Ona döndüm. Bana yaklaşıyordu. Yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. "Sürpriz..." Tatlı çocuksu bir ses tonuyla sesini bana duyurdu. Ellerimi göğsüme koydum. "Keşke bunu ben sana demeden sen hazırlasaydın." Yanıma ulaştığı zaman başımı yana çevirdim ve tatlı küskünlüğümü gösterdim. Elleri yüzümü tuttu ve ona bakmamı sağladı. "Benden istediğin her şeyi sana vereceğim,"

Omuz silkip dudak büzsem bile bu hareketim bana sarılması ile son bulmuştu. Göğsüme yerleştirdiğim kollarımı ona sardım yarım yamalak. "Benim sevgilim beni çok düşünüyor." Çenesinin üzerine öpücük kondurdum ardından dönüp yere serdiği örtünün üzerine oturdum. Serin rüzgar içime işlerken karnıma sancılar girmişti. Bunun çağrısını biliyordum. Üşütürsem tuvalete gitmem gerekecekti ve burada tuvalet yoktu.

Yanıma oturdu ve sırtımı göğsüne yaslamamı sağladı. Üzerime battaniye sararken başımı omzuna dayadım. Havanın kızıllaşmasını ve hala gözüken yıldızlara baktım. Gökyüzü kızıl lacivert tonları arasında geçiş yapıyordu. Ve denizin görebildiğim uzaklığında duran bulutlar kızıl renge bürümüşlerdi. "Çok güzel değil mi?"

Başımı salladım. Hep hayalini kurup durduğum şey bu manzaraydı. "Bir gün rüyamda seninle birlikte deniz kenarına güneşin doğuşunu izlemeye gittiğimizi görmüştüm. Tabi ben bunu o zamanlar yazacağım liseli dizi sahnesinde kullanacaktım. Şimdi o rüyanın gerçek olduğunu görmek... Güzel... Çok güzel hissettiriyor."

Yüzünü bana yasladı. Çıkmaya başlayan sakalları alnıma batıyordu. "İçinde bizim olan rüyaların gerçek olmasını sağlayacağım," Kıkırdadı. Kollarını bana biraz daha sararken hırıltı eşliğinde soludu. Yüzümü çevirip ona baktım. Elleri üzerinde duran ellerimden birisini onun yüzüne uzattım. Dudakları üzerinde çıkan bıyıklarını izledim. Yanağının üzerinde çıkmış ve iyileşmeye başlayan sivilce izini. Çenesinde yoğunlaşan sakallarını. Yere düşmüş kaşlarını ve onları az çok kapatan yağlanmaya başlayan siyah saçlarını. Nasıl olurda başka birisinin gözüne kötü gelen bu kusurlar bana mükemmel geliyordu? "Fakat şimdi sana bakınca en çok hangisinin güzel hissettirdiğini merak ediyorum. Benim ilk aşkım nasıl olurda bu kadar güzel olur?"

Ban baktı. Onun aksin benim daha fazla kusurum vardı. Uzun zamanlardan beri uğraştığım akne ve gözenek sorunlarımı yeni yeni yenmeye başlamıştım. Ve en kötüsü ise akneler sivilce ardından yara olup leke bırakıyordu. Yüzümü ondan kaçırmak istesem bile ona bakmamı sağladı. "Benim sevgilimin her bir kusuru bile bana güzel geliyor. Kendine karşı çok fazla güvenin olmasa bile en güzel kadın sensin."

Yüzümün kızardığını hissettim. Bedenim onun bedeni sayesinde sıcakken şimdi daha fazla ısınmıştı. "Bu sefer seninle tartışmayacağım. Hala benim yanımda olan bu adam sayesinde tüm dünyayı karşıma alabilirim." Güldü. "Güneşin doğuşunu kaçıracaksın." Başımı sallayıp doğacağını tahmin ettiğim noktaya baktım. Hava artık aydınlıktı. Denizin üstünde kızıllık hakimdi. Sahile sakince duran dalgalar huzurlu bir ses çıkarıyordu. Ve bugün bir nisan aynının verdiği soğukluk olmadığı için memnundum. Ya da soğuk olmasına rağmen ben güneşe en yakın gezegen olan Merkür olduğum için ateş içindeydim.

Geçen zamanla birlikte uyku bana gelmeye başladı. Uyumamak için onunla konuşmaya başladım. Belki yarım saat boyunca normal şeyler hakkında konuştuk ya da önceden yaptığımız güzel anılar hakkında. Bazen geleceğimizi düşünüp çocuklarımıza hangi isimleri koysak diye konuştuk. Eskiden çocuklardan nefret eden ben yeğenim olduktan sonra ve ardından markette çalıştığım süre zarfında gelen tatlı çocukları gördükten sonra sevmeye başlamıştım. Benim aksime ise o çocukları hep seviyordu. Hatta bazen parka gittiğimiz zaman bir kaç çocukla şakalaşır ve bazen kucağına alarak severdi. O anlar boyunca onun her zaman mükemmel bir baba olacağını hissettim. Belki de çocuklara karşı olan soğukluğumu asıl yenmemi sağlayan oydu. Çünkü ben en çok onun yanında olgunlaşmıştım. Ve onunla birlikte gelişen düşüncelerim sayesinde evet ben gerçekten iyi bir anne olabileceğim demiştim. Ve asıl korkumu o yenmemi sağlamıştı. 'İleride eşim olduğu zaman çocuklarına uzak davranan babalar gibi mi?' olacaktı düşüncemi yenmişti. Bu adam benim çocuklarımın babası olduğu zaman dünyaya gelen her çocuğumuz mükemmel bireyler olacaktı.

Geçen zaman sonunda ufukta bulutların arasından çıkan bir ışık süzmesi gördük önce. Sonra yavaş yavaş yükselmeye başladı. Etraf kızıl renge büründü. Denizin üzerinden sahilin ıslak kumlarına kadar olan yere yansıma vururken gökyüzü pembe bir hal aldı. Dalgalar sakin sakin sahile vururken güneş iyice yükseldi ve denizin üstü kızıl renge büründü. Ağzım hafif aralık manzaranın mükemmelliğini izlerken kulağımda duyduğum hayranlık sesleri ile nefes alış verişi vardı.

Düşünmeden telefonumu çıkardım ve bu anın ölümsüz olması için ilk önce güneşin doğuşunu kaydettim ardından kamerayı bize çevirip gülümsedim. O an çenesini bana yaslarken sakince soluduğunu duydum. Ve biliyordum ki o da tebessüm ediyordu ve yanakları tombullaşmaya başlamıştı. Sonra kaydı durdurdum. Ve manzaranın keyfini çıkarmaya devam ettim. "Bu güzel anı bana verdiğin için teşekkürler," diye mırıldandım. Çenesini şakağıma ve yanağıma sürdü. "Teşekkür etme. Bunu yerine bana göster," Kıkırtı eşliğinde güldüm. Kollarını bana sıkıca bir kez daha sardı. Ellerimi ellerinin üzerine koydum. Bir parmağı ile oynarken "Seni seviyorum," diye mırıldandım.

"Seviyorum. Ben de seni seviyorum..."

Продовжити читання

Вам також сподобається

84.8K 7.5K 29
Not: Sayılar ön yargınız olmasın. Her şey eski bir kitapçıda yaşanan küçük bir tesadüfle başladı. Ve geleneksellikle modernliğin yüzyıllardır mücadel...
263K 1.7K 21
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
Kristal Kadeh Від Simge Işık🧚‍♀️

Історичні романи

13.5K 1.3K 25
#1-Sihirligüçler/İhanet intikamı doğurur derler. Hele ki ihanet bir krallıkta zehirli köklerini salmışsa. On sekiz yıl önce Floga Krallığı'nda kral...
98.4K 5.7K 44
https://www.tilkikitap.com/kitaplar/?a=Çöl%20hırsızları https://www.dr.com.tr/kitap/col-hirsizlari/edebiyat/roman/turk-romani/urunno=0002115725001 ht...