Amir (Avukat Kitabı Serisi)

By eminenurcannn

202K 10.3K 1K

Canını vatan uğruna feda eden, kalleş saldırılar sonucu hayatını kaybeden bütün aziz şehitlerimize saygı, sev... More

AVUKAT - 1.Bölüm : Çocuksu Bir İnat
2.Bölüm : Denize Çıkan Yollar
4.Bölüm : Küçük Sürprizler
5.Bölüm : Bağlanmak
6.Bölüm : Siren Sesi
7.Bölüm : Akıl ile Kalbin Savaşı
8.Bölüm : Beni Bırakma
9.Bölüm : Rüyalar ve Gerçekler
10.Bölüm : Bir Parça Mutluluk
11.Bölüm : İtiraflar
12.Bölüm : Masal Gibi
13.Bölüm : Bir Küçük Aslancık
14.Bölüm : Vicdan Azabı
15.Bölüm : Sonsuza Kadar
16.Bölüm : Uyumak
17.Bölüm : Uyanmak
18.Bölüm : Kalbin İçindeki Buz
19.Bölüm : Her Şeye Rağmen
20.Bölüm : Aileden Biri
21.Bölüm : Tuz Buz
22.Bölüm : Geçmeyen Yara
23.Bölüm : Son Bakış
24.Bölüm : Geride Kalanlar
25.Bölüm : Sevdaya Çıkan Yollar (Final)
SAVCI - 1.Bölüm : İki İnatçı Keçi
2.Bölüm : Kimsesiz Kalmak
3.Bölüm : Ölümün Kokusu
4.Bölüm : Sönmeyen Ateş
5.Bölüm : Yaramaz Çocuk
6.Bölüm : Kadın
7.Bölüm : Sil Baştan
8.Bölüm : Yeni Hayatımın İlk Günü
9.Bölüm : Tatlı Bela
10.Bölüm : Görevimiz Tehlike
11.Bölüm : Sevgilim
12.Bölüm : Komşu Kızı
13.Bölüm : Gidersen Ölürüm
14.Bölüm : Çoban Yıldızı
15.Bölüm : Liseli
16.Bölüm : Pisliğin İçindeki Adam
17.Bölüm : Aşk Olsun
18.Bölüm : Bir Ömür
19.Bölüm : Ona Dokunma
20.Bölüm : Bul Beni
21.Bölüm : Binboğanın Kızı
22.Bölüm : Sen Ağlama
23.Bölüm : Köstebek
24.Bölüm : Prens ile Prenses
25.Bölüm : Senden Vazgeçmem (Final)
AMİR - 1.Bölüm : Aklım Fikrim Sen
2.Bölüm : Koparılan Çiçekler
3.Bölüm : Tek Başına
4.Bölüm : Yuva

3.Bölüm : Bir Yere Ait Olmak

8.3K 352 38
By eminenurcannn

Bavulumu hazırlayıp son kez etrafa baktıktan sonra odadan çıktığımda Mahir'i dış kapıdaki polis memuruyla hararetli bir şekilde konuşurken bulmuştum ancak beni görmesiyle konuşmayı bitirerek adımlarını bana yönlendirdiğinde eli bavuluma uzanırken ifadesi anlam veremediğim bir şekilde fazlasıyla gergindi.

"Ne konuşuyordunuz polisle?" diyerek merakla sorarken Mahir memura kısa bir bakış atıp bana döndü.

"Boş ver. Önemli bir şey değil." dedikten sonra bavulumla birlikte evden çıkarken bense evin dağılmış odalarına bakarak peşinden gittim. Merdivenlerden inip apartman boşluğuna geldiğimdeyse hüzünle bisikletime baktım. Onu da geride bırakmak zorundaydım çünkü bisikletim bile benim değildi. Ev sahibinin şehir dışında okuyan oğlunun bisikletini o yokken ben kullanıyordum. Hiçbir zaman bana ait olmamıştı. Elbette bisiklet alacak param vardı ancak kendimi bildim bileli böyle yaşıyordum. Hayatta bir iz bırakmadan, kendime ait hiçbir şey olmadan... Çünkü hayat bana bunu öğretmişti. Eğer bir şeyi çok seversem eninde sonunda onu kaybederdim ve sırf bu yüzden hiçbir şeye bağlanmıyordum. Sahip olduğum tek şey bavula koyduğum birkaç kıyafet, birkaç da kitaptan ibaretti. Tek bir bavul ile arkama bakmadan dünyanın öbür ucuna gidebilirdim.

Apartmanın az ilerisinde arkası dönük bekleyen Mahir'i gördüğümde az önce düşündüklerimi sorgulamaya başlarken beni beklemesi bile içimi ısıtıyordu ancak bir yandan bu durum beni rahatsız ediyordu. Çünkü ona bağlanmak istemiyordum. Hatta bundan korkuyordum. O sırada yanına geldiğimi anlayan Mahir'in arkasını dönmesiyle göz göze gelirken titrek bir nefes verdiğimde korktuğum şeyin çoktan başıma geldiğini anlasam da henüz kendime itiraf edecek cesaretim yoktu.

"Kusura bakma beklettim." derken birkaç adım daha atarak mesafeyi kapadığımda Mahir az öncekine nazaran daha sakin görünüyordu.

"Önemli değil. O kadar beklemedim." deyip tebessüm ettiğinde ilgiyle beni izlerken istemsize gözlerimi kaçırdım ve başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda havanın kararmak üzere olduğunu fark ederek sıkıntılı bir nefes verdim.

"Sen artık gidebilirsin."

"Nereye gideceksin?" diyen Mahir'le aynı anda kurduğumuz cümleler ikimizi de duraksatırken hafifçe gülümsedik. "Bu kadar çabuk mu bıktın benden? Güvende olduğunu göreyim gideceğim merak etme."

"Yok ondan değil. Sabahtan beri peşimde helak oldun. Beni merak etmene gerek yok. Bu gece otelde kalırım. Yarın da ev bakmaya başlarım. Bulunur elbet bir yer." dediğimde sesimdeki yorgunluk dışarı yansımıştı.

"Seninle gelmemi ister misin? Kapıda nöbet tutabilirim." demesi ufak bir kahkaha atmama neden olduğunda beni bu halde bile güldürdüğüne inanamıyordum.

"Prenses miyim ben Mahir? Muhafızlık mı yapacaksın bana?" diyerek gülmeye devam ederken Mahir dudaklarındaki tebessümle beni izliyordu ki bize doğru yaklaşan taksiyi gördüğünde el işaretiyle durdurdu ve bavulumu sürüyüp taksinin bagajına yerleştirdikten sonra bana döndüğünde hemen arkasında olduğum için aramızda az bir mesafe kalsa da kendini geri çekmedi.

"Varınca bana haber ver. Seni tekrar rahatsız ederlerse de beni ara. Saat kaç olursa olsun." deyip bir yandan binmem için kapımı açtığında gözlerimi ondan ayırmak istesem de başaramıyordum.

"Ne o? Yoksa beni kurtarmaya mı geleceksiniz Muhafız Bey?" dediğimde Mahir gözlerime uzun uzun baktıktan sonra etkileyici bir sesle cevap verdi.

"İki elim kanda da olsa gelirim Prensesim." derken kalbim ilk defa heyecanla değil de huzurla attığında zihnimdeki korkular arka planda kendini hatırlatsa da bu kez onları susturmaya çalışarak kendimi akışa bıraktım. Ardından açtığı kapıdan arabaya binerken Mahir kapımı kapadıktan sonra şoförün yanına gidip sessizce bir şeyler tembihledi ve çok sürmeden hareket ettiğimizde oturduğum yerden çaktırmadan arkama döndüğümde Mahir'in hala beni izlediğini görürken hayatımda ilk defa yalnız olmadığımı hissederek mutlulukla gülümsedim.

~*~

Taksiciye verdiğim adrese doğru ilerlerken kulaklığımı takmış müzik dinlediğimde camdan dışarıyı izliyordum ki aracın durmasıyla önüme dönerken otele geldiğimi fark ederek parayı ödeyip indim. Bagajdan çıkardığım bavulla birlikte içeri girerek resepsiyona ilerlediğimdeyse kimliğimi çıkarıp görevli personele uzattım.

"İyi geceler. Bir kişilik oda tutacaktım." dediğimde orta yaşlı kadın başını sallayarak işlemleri hallederken sıra ödemeye geldiğinde kredi kartımı çıkardım ancak post makinasına taktığı karttan uyarı gelmesi sonucu kartımı geri verdi.

"Üzgünüm hanımefendi ancak kartınız bloke edilmiş. Ödemeyi başka şekilde yapmanız mümkün mü?" diyen kadına hayretle bakarken kimliğimi de bana uzattığında kaşlarım çatıldı.

"Bu imkansız. Daha bu sabah kullandım. Hiçbir sorun yoktu." desem de başını iki yana salladığında bu kez cüzdanımı açıp nakit para çıkardım ancak yetmeyeceğini fark ederek geri koyarken umutsuzca kadına baktıktan sonra kimliğimi alıp otelden çıktım. Anlaşılan Mahir'le uğraşanlar her kimse şimdi de benimle uğraşmaya başlamıştı. O esnada aklıma gelen fikirle telefonumu çıkarıp üniversiteden arkadaşım olan Gizem'i aradım.

"Alo Gizem. Senden bir şey iste-"

"Canım sonra konuşsak olur mu? Samet'le yemek yiyoruz." deyip lafı ağzıma tıkan Gizem'in cümlesi sinirle solumama neden olurken bir müddet sessiz kaldım.

"Olur. Ben de öylesine aramıştım zaten. Size afiyet olsun." dedikten sonra telefonu kapattım. "Çok güzel. Şimdi nerede kalacaksın bakalım Yıldız Aslan?" diyerek kendi kendime konuşurken kenardaki durağa geçip oturduğumda çenemi ellerime yaslayıp etrafı izledim. Hava gittikçe soğumaya başlamıştı ve her an yağmur yağacak gibi bir hava vardı. Yapacak bir şey olmadığı için avukatlık büroma gitmeye karar verirken karşıdaki sokak lambasının altında siyah kabanlı, siyah şapkalı bir adam gözünü dikmiş bana baktığında tedirgin olarak çaktırmadan ayağa kalktım. Ardından bavulumu da alıp usul usul ilerlemeye başlarken birkaç dakika sonra taksi bulmak için arkama baktım ve adamın peşimden geldiğini fark ettiğim gibi gözlerimi büyütürken adımlarımı hızlandırıp bulduğum ilk sokaktan sola saparak bir apartmanın boşluğuna saklandım. O an ne yapacağımı bilemeyerek tedirgin bir şekilde beklerken çantamdaki biber gazını çıkardım fakat neredeyse bitmişti. O sırada telefonum çalmaya başlarken telaşla çantamdan çıkarıp sesini kıstım ve ekranda Mahir'in adını görürken bir süre düşündükten sonra açtığımda tam bir şey diyecekti ki ondan önce davrandım.

"Mahir peşimde bir adam var. Deminden beri beni takip ediyor. Biber gazım vardı o da bitmiş. Ne yapacağım?" diyerek sessizce konuştuğumda bir süre karşıdan hiçbir cevap gelmezken uzakta bir yerde bir arabanın ani fren yaptığını hem telefondan hem de bulunduğum yerden işittim.

"Tamam. Tamam sen sakin ol. Fazla uzakta değilim. Yerini söyle geliyorum." dediği sırada adamın ayak sesleri gittikçe yaklaştığındaysa elimi ağzıma kapatıp beni duymaması için nefesimi tuttum. "Yıldız orada mısın? Bir şey söyle." diye bağıran Mahir'e cevap vermeye kalmadan adam elindeki fenerle ilerlerken en sonunda ışığı yüzüme tuttuğunda gözlerimi kapatarak derin bir nefes verip geri açtım. Ardından adam bana yaklaşıp telefonumu alırken tam çığlık atacaktım ki ani bir hareketle elini ağzıma kapatıp başını iki yana salladı ve telefonumu alıp Mahir'in yüzüne kapadıktan sonra bana geri verdi.

"Sesini çıkarma. Sana zarar vermeye gelmedim. Şimdi elimi yavaşça ağzından çek-" diyordu ki hiç beklemediği bir anda çenesine bir yumruk atarak dengesini bozarken çantamdaki biber gazını çıkarıp son bir ümit bütün şişeyi gözüne sıktım. Adam bağırarak geriye doğru yalpalarken biber gazım tamamen bittiğindeyse bu kez boş şişeyi kafasına attım ve arkamı döndüğüm gibi koşmaya başlarken eş zamanlı olarak bulunduğumuz sokağa ani bir manevra ile giren arabanın ışıkları gözümü aldığında içinden inen Mahir'i görüp sesli bir nefes verdim. Şoför koltuğundan inen kumral, genç bir adam ise gözünü tutmaya devam eden adamın yanına giderken Mahir birkaç adımda yanıma geldiğinde hiç yapmayacağım bir şey yaparak yanına gidip bir anda boynuna sarıldım; Mahir'in elleri birkaç saniye havada kaldıktan sonra sırtımı bulduğundaysa sesli bir nefes verip ihtiyaçla gözlerimi kapadım.

"İyi misin? Bir şey yaptı mı sana?" diye endişeyle sorarken olumsuz anlamda bir nida çıkarsam da Mahir geriye çekilip gözlerini kısarak vücudumu inceledi.

"İyiyim. Biraz korktum sadece." derken arkamdaki adama baktığımda Mahir'in yanında gelen kumral adam tarafından yüzüstü yere yatırılmış ters kelepçe takılıyordu. Ardından belindeki silahı ve çorabına gizlediği bıçağı çıkarıp kendi cebine koyduğunda ürperdiğimi hissettim fakat çenem bir el tarafından tutulurken Mahir'le göz göze geldiğimde bu his yerini güvene bıraktı.

"Geçti artık. Ben yanındayım. Bir daha da sana yaklaşmalarına izin vermeyeceğim. Söz veriyorum." diyerek kararlı bir tavırla konuşurken elindeki su şişesiyle yanımıza gelen adamın varlığıyla birbirimizden uzaklaştık.

"Yüzün bembeyaz olmuş. Biraz iç istersen." deyip kapağını açtığı suyu bana uzatırken zorla gülümseyerek şişeyi alıp birkaç yudum içtim. "Bu arada Adem ben. Organize Şube'den. Sen de şu meşhur Yıldız olmalısın. Namını çok duydum." deyip tebessüm ettiğinde Mahir sesli bir şekilde genzini temizlerken Adem hızlıca devam etti. "Yani o kadar avukat içinde bir tek sen yardım edince Emine teyze pek bir methetti seni. Oradan biliyorum." diyerek açıklama yaptığında verdiği sudan birkaç yudum daha içip Adem'e geri verip teşekkür ettim.

"Polislere haber verdik. Birazdan burada olurlar." diyen Mahir'in dediği gibi ekipler çok sürmeden olay yerine gelirken adamı onlara teslim ettikten sonra Adem'in arabasıyla ifade vermek üzere karakola doğru yol aldık. Birkaç saat sonra bütün işlemler biterken eve gidebileceğim söylendiğindeyse kendimi yeniden yolda bulsam da bu defa yalnız değildim.

"Siz artık gidebilirsiniz. Ben de büroma geçeceğim buradan. Bir süre orada kalırım artık." dememle yanımda yürüyen Mahir ile Adem birbirine kısa bir bakış attı ve Adem önden giderek biraz ilerideki arabasına doğru yürürken Mahir'le yalnız kaldığımda bana baktığını hissedebiliyordum.

"Bu gece olanlardan sonra ofiste tek başına kalman çok tehlikeli. Otelde kalmana da gönlüm razı değil." dedikten sonra karşıma geçip beni durdurduğundaysa bir süre düşündükten sonra tereddütle konuştu. "Bu söyleyeceğimi kabul etmeyeceğini biliyorum ama ben yine de şansımı deneyeceğim. Bu akşam bize gelir misin?" diyen Mahir'in sorusu ağzımı açık bırakırken tam cevap verecektim ki devam etti. "Eğer yalnız kalırsan aklım sende kalacak. En azından tehlike geçene kadar yanımda ol. Annem de çok sevinir. Çıktığım günden beri seni sorup duruyor."

"Mahir bilmiyorum. Ben-" diye mırıldanırken Mahir bir anda bileğimi tuttuğundaysa kalbim hızla atarken gözlerimin içine öyle bir baktı ki bütün gardımın indiğini hissettim.

"Yıldız. Lütfen. Hem annem su böreği yapmış. Annem diye demiyorum ama bu konuda üstüne tanımam." dediğinde ne diyeceğimi bilemeyerek Mahir'e bakarken daha fazla dayanamadım.

"Sadece börekler için geliyorum. Sabah olunca giderim ona göre." dememle dudaklarında zafer dolu bir gülümseme oluşurken başını bir defa salladıktan sonra bavulumu aldığı gibi arabaya doğru yürüdü.

"Adem bagajı açsana." diye seslendiğinde Adem bagajın kilidini açarken arabadan inip Mahir'in yanına gittiğinde birlikte bavulumu bagaja koydular; çaktırmadan onlara baktığımdaysa bir yandan da bir şeyler fısıldaştıklarını gördüm ve dinliyor gibi durmamak için arka koltuğa otururken birkaç dakika sonra onlar da arabaya geçti. Ardından Adem arabayı çalıştırıp yola koyulduğundaysa birden Mahir'e dönüp gülümserken bu bakışların ona dönmesine neden oldu.

"Heyt be! Aslanım benim. Sen içerde bir güzelleşmiş, bir serpilmişsin he." diyerek Mahir'in yüzünden makas alan Adem'in hareketlerine gülümsemeden edemediğimde Mahir utanarak Adem'in elini itti. "Utanma utanma. Senin de bende gönlün var biliyorum." derken alayla güldüğündeyse Mahir derin bir nefes vererek oflarken dikiz aynasından bana baktı.

"Beni içeri geri yollasana ya." diye yalandan yakındığında şaka yaptığını bilsem de ciddiyetle konuştum.

"Sen böyle davranmaya devam edersen bu gidişle o da olacak." dediğimde Mahir aksine haylazca gülerek önüne dönerken Adem merakla bana baktı. 

"Bavul ne iş? Seyahate mi çıkıyorsun?" diye sorduğunda bugün yaşananları hatırlayarak düşüncelere daldım; evimin geldiği hal, babamın fotoğrafları, evden kovuluşum, beni öldürmeye çalışan adam..

"Seyahat değil de sürgün yedim diyelim." dediğimde anlamayarak Mahir'e bakarken Mahir ise Adem'e kısa bir bakış atıp önüne döndü. O saatten sonra üçümüzden de ses çıkmazken yaklaşık 30-35 dakika sonra bir mahalleye girdiğimizdeyse Mahir etrafa dikkatlice bakmaya başladı. Her geçtiğimiz dükkanın içine bakıyordu. Mahallenin ara sokaklarından birinde bir yol kenarına arabayı park ettikten sonra arabadan inen Adem bagajı açıp içini boşaltırken ön koltukta oturan Mahir bana dönüp içtenlikle gülümsedi.

"Mahalleme hoş geldiniz Avukat Hanım." deyip arabadan indiğinde onun ardından ben de inerken önce mahalleye sonra önünde durduğumuz açık mavi apartmana baktım. "Bu taraftan." diyerek apartman kapısını gösteren Mahir'i takip ederken arkamı dönüp bavulumu taşımakta olan Adem'i görerek duraksasam da içten bir şekilde gülümsediğinde aynı şekilde karşılık vererek önüme döndüm; çok sıcak kanlı bir insana benziyordu. Önde Mahir, arkasında ben, benim arkamda Adem merdivenleri çıkarken Mahir ikinci kata geldiğimizde soldaki kapının ziline bastı ve kapı birkaç saniye içerisinde açılırken Emine teyze göründü. Mahir'i gördüğü gibi şefkat ve özlemle gülümserken hemen yanında duran beni gördüğündeyse gülümsemesi büyüdü.

"Yıldız? Kızım hoş geldin. Bu ne güzel sürpriz böyle?" derken bir anda kapıya çıkıp bana sımsıkı sarıldığında bunu beklemediğim için hayrete düşmüştüm. Çünkü hayatım boyunca hiç kimse bana böyle sarılmamıştı. Annemi hiç tanımamıştım. Babam da ben 6 yaşındayken hayatını kaybetmişti ve üvey annemle kalmıştım. O ise sarılmak şöyle dursun yüzüme bile bakmazdı. Ellerimi ürkek bir şekilde Emine teyzenin sırtına koyarken burnuma dolan kokusu nedense evimde gibi hissetmeme neden olmuştu ve bu çok tuhaftı.

Emine teyze güler yüzüyle bizi içeri davet ederken her birimize giymesi için dolaptan terlik çıkardığında gösterdiği hürmet karşısında minnetle gülümsedim. Ardından eve girdiğim anda yabancı olduğum için Mahir nereye gitse oraya giderken ilk olarak mutfağa gittiğini görüp ben de peşinden mutfağa girdim.

"Kaynanan seviyormuş. Börekler kıymalı." diyen Mahir arkasına dönmeden konuşurken masanın üzerinde duran börek tabağından bir dilim alıp tek seferde ağzına attığında kurduğu cümle duraksamama oldu. O sırada Emine teyze yanımıza geldiğindeyse şefkatle bana baktıktan sonra kolumu sıvazladı.

"Mahir telefonda bahsetti. Bir süre bizde kalacakmışsın. Hiç çekinme tamam mı güzel kızım? Kendi evin gibi davran." 

"Sadece bu gece kalacağım ama yine de teşekkür ederim." derken Emine teyze anlayışla gülümsediğinde Mahir'e dönüp göz kırptıktan sonra mutfaktan çıktı. O an Mahir'le baş başa kalırken ağzı dolu olduğu halde bir dilim daha aldığındaysa kendimi tutamayarak güldüm.

"Yavaş ye boğulacaksın." dediğimde böreği çiğnemeye devam ederken zor da olsa yuttuktan sonra bana doğru bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapadı.

"Neden? Boğulursam üzülür müsün?" diye sorduğunda dudaklarındaki belli belirsiz gülümseme dikkatimi çekerken cümlenin altında yatan imayı anladığımda burnumdan bir nefes verdim.

"Seni düşünende kabahat." dedikten sonra sinirle soluyarak mutfaktan çıkıp salona girdiğimde Adem çoktan masaya oturmuş tabağına yemek dolduruyordu.

"Gel kızım sen şöyle otur." diyen Emine teyze sandalyelerden birini oturmam için gösterdiğinde itiraz etmeden otururken göz ucuyla kapıya baksam da Mahir henüz gelmemişti. "Oğlum sen de kendine bir tabure getir." diyerek Mahir'e seslendiğinde birkaç saniye sonra elinde tabureyle salona gelmesinin ardından herkes yerine geçmişti ki elimde bir el hissederek yanımda oturan Emine teyzeye döndüm. "Günlerce doğru düzgün yemek yemedim. Oğlumun acısından gözüme uyku girmedi. Çok zor günler geçirdim. Şimdi masaya bakıyorum da, haftalar sonra ilk defa doldu. Yüzüm ilk defa gülüyor. Oğlum yanımda ve bunlar senin sayende oldu güzel kızım." diyerek elimi sıkan Emine teyzenin gözleri dolmasına rağmen gülüyordu. "Hadi soğutmadan yiyin börekleri. Sizin için kendi ellerimle yaptım." demesiyle Mahir annesinin elini tutup avcunu öperken Emine teyze de şefkatle gülümseyerek yanağını okşadığında hepimiz yemeğe başladık ve o andan itibaren bütün akşam Mahir'in bakışlarını üzerimde hissetsem de ona bakmadan yemeğimi yedim. 

Dakikalar sonra çalan kapının sesiyle herkes birbirine bakarken kapıya en yakın olduğum için ayağa kalkacaktım ki Emine teyze benden önce ayaklanıp salondan çıkarak kapıyı açtığında sesleri salona geliyordu.

"Oğlum hoş geldin. Abin içerde yemek yiyoruz." derken şen bir şekilde konuşan Emine teyzenin sesi gittikçe yakınlaşırken yanında üniversite çağında bir çocukla içeri girdi. "Abine hoş geldin desene Oğuz." diyen Emine teyze anlam veremediğim bir çekingenlikle konuşurken çocuk Mahir'e tuhaf bir şekilde baktığında abisini gördüğüne pek sevinmişe benzemiyordu.

"Hoş geldin." diyerek üzerindeki ceketi çıkarıp koltuğa atarken Mahir ise kolunu sandalyeye yaslayarak arkasını döndüğünde kardeşine özlemle bakıyordu.

"Sen de hoş geldin. Nereden böyle okuldan mı?" dediğinde o da çekingen bir şekilde konuşurken Oğuz göz devirdiğinde tavırları rahatsız olmama neden olmuştu.

"Bu kadın kim?" diye aniden sorduğundaysa cevap vereceğim esnada Emine teyze lafı devraldı.

"Abinin avukatı Yıldız. Mahir onun sayesinde kurtuldu." demesiyle Oğuz'un yüzünü buruşturması bir olurken koltuğa bıraktığı ceketi geri alıp salondan çıktı.

"Bir katilin avukatıyla aynı masaya oturmayacağım. Size afiyet olsun." deyip kapıyı çarparak evden çıktığında masada derin bir sessizlik oluşurken Mahir sertçe yutkunarak önüne döndüğünde bana özür dileyen bakışlar atsa da o saatten sonra ağzıma tek lokma koyamamıştım.

~*~

Yemek bittikten sonra hep birlikte sofrayı kaldırdığımızda herkes balkona geçtiği için ben de onları takip etmiştim. Balkonda sohbet ederken Emine teyze ve Adem Mahir'e, Mahir ise bana bakıyordu. Az önceki olaya bozulduğumu anlamış olsa gerek bir gözü hep bendeydi. Ben ise konuşulanları dinliyor gibi yapıyor, bir yandan da sokağı seyrediyordum. Çünkü istesem de dediklerine kulak veremiyordum. Bugün benim için fazlasıyla zor bir gün olmuştu. Önce iki tane zor davaya girmiş, sonra evimden atılmıştım. Üstüne bir de babama dair hatıralarımı yakmışlardı ve benim için en ağırı buydu. Fakat en son olan olay, o adamın yüzü aklımdan bir türlü çıkmıyordu.

"Kızım yorgunsan yatağını hazırlayayım mı?" diyerek kolum bir el tarafından tutulduğunda dalmış olduğum için irkilirken Mahir'in annesi olduğunu anlayıp gülümsedim.

"Zahmet olmasın Emine teyze. Sen yerini göster ben hazırlarım." dedim solgun bir şekilde. Gerçekten yorulmuştum fakat bu gece uyuyabileceğimi sanmıyordum. Kadıncağız gülümseyerek ayağa kalktığında ben de ayaklansam da oturmam için işaret etti.

"Uyuyacak mısın hemen?" diye soran Adem saati yadırgayarak bana bakarken amacım uyumak değil yalnız kalmak diyemeyeceğim için kısa bir açıklama yaptım.

"Çok yoruldum bugün. Yatsam iyi olacak." dediğimde Mahir dikkatli bir şekilde beni izlerken Emine teyze içeriden seslenip birinin yardıma gelmesini istediğinde Adem Mahir'den önce ayaklandı ve o an Mahir'le yalnız kaldığımızda bir şey söylemek istiyor da söyleyemiyor gibiydi. Bakışlarımı ondan çekerek yere diktiğimdeyse nefes aldığını duyarak bir şey diyeceğini anlamıştım.

"Oğuz adına senden özür dilerim. Ama sen üzerine alınma. Amacı benim canımı yakmaktı." dediğinde bakışlarım Mahir'i bulurken sabahki gibi suçlu bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Sorun değil. Senin kardeşin sonuçta şaşırmıyorum." deyip kendi kendime gülerken Mahir başta şaşırsa da bir süre sonra cıkcıklayarak o da güldü. "Ama anlamadığım bir şey var. Duruşmada aklandın. Gerçekten suçlu olsan şu an burada olmazdın zaten. Kardeşin neden hala bu kadar tepkili?" diye merakla sorduğumdaysa gülüşü solarken cevap vermek için dudaklarını araladı fakat o esnada Emine teyze içerden yatağın hazır olduğunu söyleyerek seslendiğinde benimle beraber Mahir de ayağa kalkarken birlikte içeri girdik.

"Ben gideyim artık. Malum yolum uzun." diyerek dış kapıya yönelen Adem portmantodan ceketini alırken arkasından Mahir de ilerlediğinde merakla onu izledim.

"Karşı apartmanda oturuyorsun ama neyse." deyip gülen Mahir montunu askısından alıp giydiğinde bir an gitmesini istememiştim çünkü bu evde tanıdığım tek kişi oydu. Tedirgin bakışlarla onları izlerken Mahir iç sesimi duymuş gibi bana döndü. "Biz gidelim. Sen de yat dinlen. Yarın işimiz var." dediğinde ne işimiz olduğunu anlamasam da kafamı sallarken ikisi evden çıkmıştı.

~*~

Ben uyuyacağım diye Emine teyze odasına geçmiş Oğuz ise bütün gece eve gelmemişti. Mahir ile Adem evden çıktıktan sonra bavulumu salona getirip perdeleri ve lambayı kapatarak pijamalarımı giymiş, havanın serin olmasını umursamadan balkona çıkarak sandalyelerden birine oturup bacaklarımı karnıma çekerek kendime sarıldım. Ardından bugün olanları ve bundan sonra olacakları uzun uzun düşünmeye başladım. Birincisi bir günde nereden ev bulacaktım? Bulsam hangi parayla tutacaktım? Mahir'in davasını aldığım günden beri anlamadığım bir şekilde kimse avukatı olmamı istemiyordu ve bu durum beni maddi açıdan zora sokmaya başlamıştı.

Saatlerce bunun gibi birçok sorunu düşündüm. Bir ara yanan fotoğraflar gözümün önüne geldiğindeyse üşüdüğümü hissettim. Babamı hatırlatacak bir şey yokken kendimi eksik, yarım hissediyordum. Üşüyen kollarımı ovuşturarak ısınmaya çalışırken başımı kaldırıp gökyüzüne baktığımda havanın aydınlanmaya başladığını gördüm ve eş zamanlı olarak balkona giren siluet ile irkilerek sandalyede doğruldum. Balkonun iki kapısı vardı. Biri salona diğeri mutfağa açılıyordu. Gelen kişi de mutfak kapısından gelmişti.

"Sen hala uyumadın mı?" diye soran kişiyse Mahir'den başkası değildi. Elindeki su bardağı ile balkona çıkarken beni fark ettiğinde o da en az benim kadar şaşırmıştı. Onun olduğunu idrak ederek rahatladığımda hayır anlamında başımı sallayıp önüme döndüm.

"Uyuyamadım." dediğimde Mahir bir süre bana baktıktan sonra yanımdaki sandalyeye oturduğunda dışarıyı izleyerek konuştu.

"Neden ki? Yerini mi yadırgadın?" deyip tereddütle sorduğundaysa sorusu beni güldürmüştü. Ben zaten her yeri yadırgıyordum. Kendi evimde bile bir yabancı gibiydim.

"Ondan değil. Düşünmekten uyuyamadım. Bundan sonra ne yapacağımı düşündüm. Ev meselesini nasıl halledeceğim vesaire." derken bir anda uykumun geldiğini hissederek elimi ağzıma kapatıp esnediğimde Mahir'in bakışları beni buldu. Uyumadığım için her yerim şişmiş olmalıydı. Gözlerini yüzümde uzun uzun gezdirirken dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm oluştuğundaysa çok uzun baktığını fark etmiş olsa gerek gözlerini kaçırıp suyundan bir yudum alırken her an uyumak üzere bir halde onu izledim.

"Aslında sabah söyleyecektim ama madem uyanıksın şimdi söyleyeyim." dediğinde ne diyeceğini merak ederek sırtımı dikleştirdim. Bütün gece aynı pozisyonda kaldığım ve üşüdüğüm için ağrıyordu ama aldırmadım.

"Ne söyleyeceksin?" deyip yeniden esnediğimde neredeyse uyuyacaktım. O sırada Mahir bakışlarını balkondan dışarı çevirip bir yere odaklandığında ne söyleyeceğini merak ediyordum ancak bir yandan da öyle bir uyku bastırmıştı ki neredeyse şimdi uyuyacaktım. "Mahir?" diyerek söylemesi için ısrar ettiğimde sonunda konuştu.

"Şuradaki evi görüyor musun?" diyerek işaret parmağı ile karşıyı gösterdiğinde hangi ev olduğunu görmek için baktığı yöne baktım. Tam bulunduğumuz balkonun karşısındaki daireye bakıyordu. Perdesiz, karanlık, içi boş bir evdi.

"Ee ne olmuş o eve?" derken merakla sorduğumda Mahir suyundan bir yudum daha aldıktan sonra bana döndü.

"Artık senin evin."

Duyduğum cümleyi uykusuzluktan olsa gerek başta idrak edememiştim. Birkaç saniye boş boş yüzüne baktığımdaysa rüyada olup olmadığımı ayırt etmeye çalıştım. Mahir bardağındaki son yudumu içtikten sonra ayağa kalkıp içeri girdiğinde beni balkonda yalnız bırakırken başımı çevirip gösterdiği boş daireye baktım fakat dediğini ciddiye almayarak gözlerimi kapatıp kollarımı kendime sararak uykuya daldım.

BÖLÜM SONU

Avukatına ev tutmayan da ne bileyim kjhkjhdsk. 

Yıldız'ın yaşadıkları hakkında ne düşünüyorsunuz? Kendisine yeni bir hayat kurabilecek mi? Birlikte göreceğiz. Bakalım. Nasipte varsa shdjlkdjsd. Bir sonraki bölüm görüşmek üzere bebeklerim. Kendinize çok iyi bakın.

Continue Reading

You'll Also Like

180K 2.5K 6
#polisiye 1. Sıra 30.06.2019 #savcı 1. Sıra 30.06.2019 #şehit 1. Sıra 30.06.2019 #tuzak 1. Sıra 07.08.2019 #icat 1. Sıra 07.08.2019 Bir savcı kendi a...
1.2M 52.9K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...
734K 6.4K 21
"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç isteğine dayanamadım." "Konuşmak yerin...
35.2K 2.5K 50
but loving him was red.