BENİMLE YAN (2.kitabı geliyor)

By beyzazaydin

152M 3.9M 2.6M

EPSİLON YAYINLARI ARACILIĞIYLA KİTAP OLDU. KİTAPLIĞINIZDA BULUNMASI DİLEĞİYLE <3 "Bizim bir hikayemiz yok"... More

BENİMLE YAN
BY-1-
BY-2-
BY-3-
BY-4-
BY-5-
BY-6-
BY-7-
BY-8-
BY-9-
BY-10-
BY-11-
BY-12-
BY-13-
BY-14-
BY-15-
BY-16-
BY-17-
BY-18-
BY-19-
BY-20-
BY-21-
BY-22-
BY-23-
BY -24-
BY-25-
BY-26-
BY-27-
BY-28-
BY-29-
BY-30-
BY-31-
Yarışma Soruları(Havamız olsun:DF)
BY-32-
BY-33-
BY-34-
BY-35-
BY-36-
BY-37-
BY-38-
BY-39-
BY-40-
BY-41-
BY-42-
BY-43-
BY-44-
BY -45-
BY-46-
BY-47-
BY -48-
-48'in tamamı-
BY-49-
BY-50-
BY-51-
BY-52-
BY-53- 10M olmanın şerefine!!!
BY- 54-
BY-55-
BY -56-
BY -57-
BY -58-
BY-59-
BY-61-
BY-62-
BY -63-
BY -64-
BY -65-
BY -66-
BY -67-
BY -68-
BY -69-
BY-70-
BY-FİNAL-
BENİMLE YAN -Özel-
Benimle Yan Özel geldi!
BENİMLE YAN KİTAP OLUYOR

BY -60-

1.8M 42.2K 42.4K
By beyzazaydin

Bölüm şarkısı; Duygusal kısımları için; Ella Mae Bowen Holding Out For A Hero Eğlenceli kısımlar için; My Heart Is - Tiffany Alvord. 

Tiffany Alvord Alev karakteri bu arada, bilmeyenler için :D

Multimedia; @ybnckzblog12345'ın yaptığı Alev-Anıl çalışması. Teşekkürler! Aynı zamanda @xinlifespinosax'ın da bir çalışması var kitabın facebook hesabından ulaşabilirsiniz. Bu bölüm ikinize!

Facebook hesabı demişken iki facebook hesabı var. Paylaşımlar oluyor arada bende paylaşım yapıyorum, diğer bölümden kesitler veriyorum daha bölümü paylaşmadan. Takip ederseniz hayrınıza yani :D Birinin adı 'Kiraz Mevsimi Wattpad' diğerinin adı 'Kiraz Mevsimi Ayaz  Masal' yada 'Kiraz Mevsimi Masal Ayaz'dı pek hatırlamıyorum D:

@blackberrywinter1 kullanıcısıyla bir röportaj yaptık. Takipte kalın yakında paylaşacaktır. Final hakkında bir konuşmada var :D Teşekkürler @blackberrywinter1 ! :)

İnstagram hesabımızda @kirazmevsimi_wattys2015 . Takip edin! Kesitler paylaşılıyor seri olarak. Benim instagram hesabımda @beyzsteampp.

Kiraz Mevsimi'nin whatsapp grubuna girmek isteyenler bana numaralarını atsınlar. Yer açığı var.

Ayrıca Kiraz Mevsimi hayranları için bir kullanıcım kitap yapmak istiyor. Uysalcıklar. O kullanıcı bana bir daha ulaşabilir mi unuttum kullanıcı adınıda :D  Ve o kitap için kapak gerekiyor. Öyle çok çaba gerektiren bir kapak değil, Kiraz Mevsimi hikayesine uyacak üzerinde 'Uysalcıklar' yazacak bir kitap. Ben yapabilsem sizden istemezdim :D Ve bana attığı kapağı paylaşmaya söz verip de paylaşmadığım kişiler varsa bana faceden, wattpad den yada twitterda ulaşsınlar. Önceki bölümlerin multileri boş tek tek yerleştireceğim. Yeni bölümlerede ekleyeceğim, facebook da falan paylaşacağım.

Yeter lan artık bölüm okumak istiyorum, diyorsunuz. Tamamdır bölüm sizin :D  İyi okumalar;

60. bölüm-***

Dua edin buraya da not eklemedim :D

"Özür dilerim.."

Çok üzgünüm Masal.

"Onu kaybettik."

"Senin yüzünden!"

"Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim!" diye bağırdım ellerimi sertçe kulağıma çarparken. Bana öfkeli gözlerle bakanlarla dolu koridorda koşmaya başladım.

Anneler ölmez Masal. Giderler ama ölmezler. Anneler yaşar sen hatırladıkça. Yaşıyorum birtanem.

"Hayır." diye bağırdım var gücümle. Dizlerimin üzerine çöktüm, acıyı omuzlarım kaldıramadığında.

"Lütfen!" diye bağırdım.

Anneler, evlatlarını bırakmaz birtanem.

Elimi kulağıma yasladıkça ses yükseliyordu. Ses kulağımı acıtıyordu. Ses beni öldürüyordu.

"Yapma, sus. Hayır!" dedim hıçkırıklarımın arasından. Ellerim soğuk fayanstan destek alırken alnımı yere yasladım. "Hayır." diye fısıldadım gözlerim açıkken bile karanlığı görürken.

Oturma öyle yerde. Soğuk kaparsın kızım. Artık bende yokum. Kim bakar sana?

Çığlıklar atarak küçük yumruklarımı yere vurmaya başladım. Acı git gide azalmıyordu. Acı git gide artıyordu ve ben daha fazla gidemiyordum.

"Bitsin artık. Dur!" diye bağırdım yanaklarımdaki yaşlar yumruk attığım yere damlayıp, elimi ıslatırken.

"Sen yaptın!"dedi gözlerimin önünden Umut'un görüntüsü giderken.  Onun öfke dolu sesi kulağımdan gitmezken zihnimden giden görüntüsünün ardından küçüklüğümüzdeki bir anımız canlandı gözümde.

İkimizde küçüktük. İkimiz kaldırım üzerine oturmuş oyun oynuyorduk. Mahalledekiler bizi dışlamıyordu. Biz onları dışlıyorduk çünkü iki kardeş birbirine yeterdi.

"Dur, yeter!" diye çığlık attım sıktığım yumruğum yavaşça gevşerken. Artık durmalıydı. Kafamdaki sesler durmalıydı. Karanlığı görmek istiyordum ben. Rüzgarı duymak istiyordum. Elimde hissettiğim şeyin, soğuk fayansa vurmanın verdiği acı değil de yumuşak bir el olmasını istiyordum.

Yapma kızım..

"Anne!"  Vücuduma sarılı kolları itip kalkmaya çalıştığımda kolların sahibide arkamdan kalkıp beni tutmaya çalıştı. Dolu gözlerimle önümü göremesem de onu itmeye başladım. "Git başımdan! Rahat bırak beni!"

"Masal dur.." diyip bileklerimden tuttu ve ona vurmamı engelleyip beni kendine çekti. Güçlü kolları belki de en güçlü anlarını yaşıyordu ağlayan bir kızı sarıp onu sakinleştirirken. "Güzelim sadece kabus. Geçti.."

"Geçmiyor!" diye çığlık attım. Kolları arasından çıkmaya çalışıyordum çünkü beni sakinleştiriyordu. Ve ben sakinleşmek yerine ağlamak istiyordum. Kendime zarar vermek, birilerinin bana zarar vermesini istiyordum.

 "Masal sakin ol!" diye bağırdı kollarımı tam da istediğim gibi gevşettiğinde. Ama şimdi bana kollarından çıkma fırsatı vermesine rağmen çıkamıyordum çünkü gözlerime bakıyordu kızarık gözleriyle. Uykusuz ve yorgun görünüyordu. Onunla alakası bile olmayan olayda o bile böyle gözüküyorsa, ben nasıl gözüküyordum?

Ben derin bir nefes alıp dudaklarımı birbirime bastırdığımda ve ağlamamak için gözlerimi kaçırdığımda ellerini yanaklarıma getirdi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ellerim daha önceden onu itmek için göğsündeyken şimdiyse ona tutunuyordum.

Dudaklarını dudaklarımdan çektikten sonra alnını alnıma yasladı. "Sakin olman gerekiyor çünkü eğer ağlamaya devam edersen sana ağlamaya başlamayacağımın yada hastaneyi yıkmayacağımın bir garantisini veremem."

Bakışlarım siyah tshirtündeyken nefes nefeseydim. Dediği gibi artık ağlamıyordum ama bu ağlamaktan daha yorucuydu.

"Annem.." diye fısıldadım birden gözlerim gözlerine çıkarken. Kolları arasından çıkıp koridorda etrafıma bakındım.

"Annene bir şey olmadı güzelim."

"Nerede o?" diye bağırdım ellerim saçlarıma giderken. Sorunlu gibi etrafıma bakıyordum. Yabancıydı bu koridor bana. Yada bu hastane. Bana yabancıydı, herkesin yabancıladığı gibi. Annem de yabancı olacaktı bana. Tabi ölmediyse..

"Nerede?" diye bağırdım sesim çatallıyken. Koridorun sonunda Anıl'ı, Atalay'ı, Hande'yi ve Selin'i gördüğümde koşmaya başladım. Ayaz'da bağırarak arkamdan geliyordu ama şuan onu düşünemiyordum. Selin'in yanına vardığımda kollarına yapıştım ve bana bakmasını sağladım.

"Annem nerede?"

Kollarımdan kurtulmaya çalışmak yerine gülümsedi. "Üst katta ki bir odada. Yoğun bakımdan çıkardılar." dedikten sonra bana beklediğim cevabı verdi. "Durumu iyi."

Kolundaki parmaklarım gevşeyip iki yanımdan yere sarktı ve omuzlarım çökerken nefesimi titrekçe üfledim. Şimdi ağlamamam gerekiyordu ama gülemiyordum da. İçimde bir rahatlık vardı, ölürmüş gibi olduğum rahatsızlığın hemen önünde.

"Durumu iyi." dedim Selin'in dediği gibi. Gözlerimi ona çevirdiğimde gözleri yaşlı olsa bile mutlu gözüküyordu. Tabii ya. Onunda annesiydi. Değil mi?

"İyi." diye tekrarlayıp kollarımı boynuna doladım. Sanki bunu bekliyormuş gibi hemen sarıldı bana. Sarıldığım kişinin Selin olduğundan çok ablam olduğunu düşünmek garipti. Gerçek olup olmadığını bilmesem de öyle bir ihtimal artık bana çok da kötü gelmiyordu. Selin'in bana çok yardımı dokunmuştu, onun kardeşi olduğumu sandığı sürece. Onun için değer vermek zor değildi ama değer vereceği kişileri de kendisi seçiyordu.

Şanslıydı.

"Onu görmelisin." dedi beni kendinden biraz uzaklaştırıp. "Ben göremiyorum ama sen görmelisin."

Annem Selin'i bilmiyordu.Ama Selin'in de bilmediği bir şey vardı. Selin'in annemi görmesinden, 'iyisin' diye sarılmasından daha zordu benim bunları yapmam.

Başımı hızla onaylamazca salladım. "Olmaz ki.." dedim titrek sesimle. Biri çıkıp 'olur' dese kanacaktım ama. Bakışlarım yerdeyken önce kokusu sonrada güçleri kolları değdi tenime.

"Hadi güzelim. Bende yanındayım. Anneni görmen lazım."

Başımı ona çevirdim. Sonrada vücudumu. Kolları bundan yararlanıp daha sıkı sardı vücudumu. "Ama beni görmek istemezse..."

"Anneni görmek istediğini biliyordum. Onun seni görmesinden daha çok istiyorsun onu görmeyi. Gerekirse hastanenin kamera kayıtlarının olduğu odaya sokarım seni.  Sonra şımarma ama istediğin her şeyi yaparım."Yaşlı gözlerle gülümsedim. Gülümsememi gördüğünde rahatladı ve oda gülümsedi.

"Hadi kardeşim." Ayaz Atalay'a döndü ama Atalay bana bakıyordu. İçim de saniyelik bir mutluluk oluşmuştu çünkü birileri tarafından değer görmek güzeldi. Bana 'kardeşim' diye seslenen Atalay'a baktım. Üniversite için gittiği Bursa'dan gelmişti. Ne zaman geldiğini görememiştim çünkü bütün gün boyunca Ayaz'ın sakinleştirici sözlerini duymakla, dokunuşlarını hissetmekle meşguldüm.

"Hepimiz yanındayız. Annenin de seni görmek istediğine eminim."

"Hadi be kanka. Kovacak değil ya seni. Gelen çiçeğin gülünü koparıp Alev'e fotoğrafını atmama rağmen beni kovmadıysa annen, seni de kovmaz." Gülecek gibi oldum. Ne zamandır uyuyordum bilmiyordum ama Anıl yine yerinde durmamıştı belli ki. "Seni özledi Masal. Uyandığında ilk seni sordu." dedi Hande. Bütün bakışlar ona döndüğünde bakışları kısa bir anlığına Atalay'a döndü. O kısa anda çok şey söylemişti aslında Atalay'a. Özür dilemişti mesela. Üzgün olduğunu söylemişti. Ve onu sevdiğini.. Arkadaşımı tanıyordum ben. Atalay Hande'ye daha uzun süre bakmıştı ama sonra kendine gelip hemen bana döndü ve gülümsedi."Hadi Masal."

Dudağımı ısırıp Ayaz'a baktım. Son sözü ondan bekliyordum. Benim için en kötü kararları verende, en iyi kararları veren de oydu. "Elini hiç bırakmayacağım." diye güvence verdikten sonra elini belimden çekip elime indirdi ve parmaklarımızı kenetledi. "Teşekkürler." diye fısıldadım. Aralarından biri duymuş muydu bilmiyordum ama aralarından hepsine söylemiştim bu sözü.

Biz merdivenlere yöneldiğimizde başımı geriye çevirip orada kalan Selin'e baktım."Sen..""Ben hava alacağım." dedi alel acele. Koridordaki diğer merdivenlere hızla yöneldiğinde tedirgin bakışlarım Ayaz'a döndü."Ona bir bakar mısın?"

"Sikeyim onu." diye sızlandı ama bakışlarıma dayanamayıp derin bir nefes aldı ve elimi bırakıp beni yavaşça Atalay'a yaklaştırdı. Bakışları Atalay'dayken "Yanından ayrılma." dedi. Atalay'ın kolunu hemen omzuma attı ve saçımı karıştırdı. "Ayrılmam."

"Ayrılma dediysek de eline koluna hakim ol pezevenk." dese de Atalay'ın omzuma attığı kolunu itmemişti yada Atalay'a yumruk atmamıştı. Gülümsedim. Atalay'a güveniyordu. Benim de desteğe ihtiyacım olduğunu biliyordu. Bakışları bana döndü ve hafifçe eğilip dudağım kenarını öptü."Aşşağıya inen tangacıyı hallettikten sonra yanına geleceğim."

"Onuda getir." dedim hemen. Aklım hala tangacı demesinde kalmıştı. Alayla söylemişti biliyordum ama nedense kötü hissetmiştim. Sanırım Selin'i benimsemeye başlıyordum. Selin'in hala Atalay'a ilgisi olduğunu düşünüyordum ama Atalay boştayken Selin'in yanına gitmesini istesem Hande kötü hissedecekti hem Atalay'ın da ona karşı bir şeyler hissetmediği kesin değildi. Ama artık Ayaz'ın beni sevdiğine emindim ve Selin'de Ayaz'la aramızı düzeltmede en çok etkileri olanlardan biriydi. Aralarında bir şey geçemeyiceğine emindim. Anıl'sa Selin'i getirmeyi beceremezdi. Hande Selin'e gitmezdi bile. O yüzden Ayaz'dan istemiştim.

Başıyla onayladı ve son kez Atalay'a bakıp Selin'in arkasından gitmeye başladı. Önüme döndüm. Atalay omzumdaki eliyle omzumu sıvazladı. "Sakin ol." Başımla onayladım ve derin bir nefes aldım. Üst kata çıktığımızda ve Anıl'ın söylediği odaya geldiğimizde Atalay benim açamayacağımı anlayıp kapıyı benim için açtı. Önce Anıl'ı içeri ittirdi. Sonrada kendisi girdi ve benide içeri çekti. İlk gördüğüm şey yatağın yanındaki tekli koltukta oturmuş annemin elini elleri arasına almış Umut'tu. Ellerindeki narin eli takip ettim ve annemin yüzünde durdu bakışlarım. Gözleri yaşlıydı. Diğer elinden de Hande'nin annesi Semra Teyze vardı. Annem ellerini çekmeye çalışıyordu ama izin vermiyorlardı. Semra Teyze'ye döndü. "Bebeğim yok mu?"

Gözlerim dolarken odadan çıkmaya çalıştım ama Hande'ye çarpınca çıkan sesten annemler bana döndü. Başını pencrenin camına yaslamış ve gözlerini yummuş olan babamda bana döndüğünde nefes almak zorlaşmıştı.

"Ben..." diye fısıldadım yanaklarım çoktan ıslanmışken. Hande destek verircesine elimi sıktı ama Ayaz'ın yokluğunu arıyordum. Ve annemin sevgi dolu bakışlarının yokluğunu."Gel.." diye fısıldadı annem titrek kollarını kaldırdığında. Bir saniye bile beklemeden hızlı adımlarla Umut'un kalktığı koltuğa oturdum ve başımı annemin göğsüne yaslayıp kollarımı beline doladım ve ağlamaya başladım."Çok üzgünüm anne.."Kabusumda onun öldüğünü sandığımda ki kalp çarpıntım şuanda bana dejavu etkisi yaratıyordu. Ölmemişti, ama ben onun için yaşıyor muydum bilmiyordum. Bebeği ölmüştü benim yüzümden ve...

O bebek benim kardeşimdi.

"Bende.." dedi ağlarken. O vaziyette kaç dakika durmuştuk bilmiyordum. Odadan kaç kişi çıkmıştı yada kaç kişi girmişti, hiçbir fikrim yoktu. Yüzüm annemin hastane giysisinin göğüs kısmına yaslıyken koltuktan düştüm düşecektim. Yere sabitlenmiş koltuğu hareket ettiremediğim için ve annemin göğsüne  başımı koymak istediğim için pomun ucuyla oturuyordum koltuğa.Ağlayışlarım iç çekişlere döndüğü zaman başımı hafifçe kaldırdım ve kızarık gözleriyle bana bakan anneme baktım. "Beni affedebilecek misin?"

"Tabii ki de hayır!" diye bağırdı Umut arkamdan. Başım hızla ona döndü. Kapının orada dikilmiş ellerini havada savurarak bağırıyordu."Her zaman ne yaparsan yap affedildin ama bu sefer affedilemezsin çünkü kardeşimizi öldürdün Masal! Bu sefer affedilemezsin!"

"Umut.." diye mırıldandı annem ben sessizliği tercih ederken. Daha doğrusu sessizlikten başka bir seçeneğim yoktu. "Onlarca gece eve gelmedi neredeydi kim bilir? Kapıyı çarpıp çıktı her seferinde. Geri döndüğünde özür dilemedi bile ama geri dönmesine izin verdiniz. Her zaman korudunuz onu ben her laf ettiğimde. Şimdi de mi koruyacaksınız?"

"Umut çık odadan!" diye bağırdı babam. Umut onu umursamadan bana yaklaşmaya başladı. "Asıl odadan çıkması gereken kişi ben değil habire sorunlar yaratıp duran bu abla demeye çekindiğim kişi." diyip bileğime uzandı. Beni odadan çıkaracağını anladığımda bileğimi çektim ama tekrar uzandı.Umut'tan önce başka bir el tuttu bileğimi. Umut'u sertçe ittiren Ayaz elini bileğimden elime indirdi ve beni koltuktan kaldırdı. Annemin karnına olan elimde yavaşça çekilirken annemin son anda tutan ellerini hissetmiştim.  Başım ona döndü. "Git." dedi konuşmakta zorlanırmış gibi. "Şimdi olmaz." diye devam etti.

Dudaklarımı birbirine bastırıp babama baktım. Gözleri bendeydi ama ona baktığımda kaçırıp tekrar pencereden dışarıyı izledi. Gözüm en son Semra Teyze'ye dönmüştü. Başını yana eğdi ve her zaman ki gibi beni kurtaran o oldu."Umut yapma ablana bak harap olmuş. Senden daha az mı acı çekiyor sanıyo.."

"Semra Teyze sen koruma bari! Annemin Masal bu odaya girmeden önce ki krizini ne çabuk unuttun? Bebeği öldü bebeği! Ve şimdi ona sebep olan kızı mı koruyorsun? Annem bile onu korumazken?"

Annem bile onu korumazken..

Bakışlarım anneme döndü. Gözlerini kapatmış kesik nefesler alıp veriyordu. Bu ortamda olmak istemeyen tek kişi o değildi. Benim dışımdaki herkes bu ortamda olmak istemiyordu ama ben istiyordum. Kim beni çıkarmaya çalışırsa çalışsın, hangi kavgalar çıkarsa çıksın ben annemin yanında kalmak istiyordum ama Umut'un da dediği gibi o beni korumuyordu ki."Ayaz beni götürür müsün?" diye fısıldadım alnımı omzuna yaslarken sadece onun duyabileceği bir sesle. Kolu belime dolandı ve beni daha da kendine çekti. Hiç kimsenin gözünü üzerimde hissetmiyordum o kolları bedenimi kapattığında. Odadan çıktığımızda bir el bileğime dokundu ve Ayaz'da durdu. Ayaz durunca bende hiç istemesemde durup bileğime dokunan kişiye bakmak zorunda kalmıştım."Semra Teyze teşekkür ederim ama olmuyor işte...." Lafımı kesip "Sen onu bekle." dedi ağlamaklı ağlamaklı. Kaç senelik arkadaşı bebeğini kaybetmişti ve şimdide büyük kızını kaybediyordu belkide. Yada büyük kızı onu kaybediyordu."Seni affedecek ama önce Umut'un, babanın siniri geçmesi lazım. Annenin de acısı azalmalı. Sonra seni affedecek. Sen bekle." diyip elini yanağıma getirdi ve okşadı.

"İstersen bu akşam gel bizde kal. Hande sana yardımcı ol..."

"Benim yanımda olacak." dedi Ayaz net bir sesle. Bakışlarımı Semra Teyze'den kaçırdım. Allah bilir benim hakkımda neler düşünüyordu.

"Ö-öyle mi? Peki.." dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Yinede fikrini değiştirirsen evimiz her zaman açık kızım.""Teşekkür ederim." diye fısıldadım. O şaşkın bakışlarla bize baka baka hastane odasına tekrar girdiğinde Ayaz'a döndüm. Bir şey demeden beni kendine çekti ve merdivenlere yöneldi. Eli saçlarımda geziniyordu. Alnını dudağıma yaslayıp birkaç saniye tuttuğunda gözlerimi kapattım.Her ne olursa olsun dönebilecek bir evin olması güzeldi. Benim evim artık bana hakaret eden kardeşimin olduğu ev değildi. Bana kızgın olan, gözlerime bile bakmayan babamın, beni sevmezse hak vereceğim annemin olduğu ev değildi. Ayaz'ın bana hiç kapatmadığı bu sıcak göğsü zamanla benim asıl evim oluyordu.

Ayazlara gittiğimizde beni odasına çıkardı. Beni kaldırıp hiçbir zaman kullanmadığı çalışma masasına oturttuktan sonra gözlerime çıkardı bakışlarını."Uyumak istiyorum." dedim gözlerim söylediğime destek verircesine baygın bakarken.Hemen başını onayladı. "Tamam." diyip arkasını dönüp yatağa yöneldi. "Yeni çarşaf seriyorum. Geçen turuncu bir nevresim takımı almıştım." dedikten sonra bir avuçlamayla yorganın altından yastığı ve çarşafı tuttu. Avuçladığı  şeyleri yere attıktan sonra sadece yatak kalmıştı."Hemen geliyorum." diyip odadan çıktı. Arkasından bakarken gülümsedim. Neredeyse koşturuyordu. Birkaç dakikada geri döndüğünde elinde yorgan falan vardı. Yanımdan geçip de yatağa yöneldiğinde yeni yıkanmış yorgan ve yastık kılıfının kokusu burnuma gelmişti ama onu bastıran daha güzel bir koku vardı hemen Ayaz'da.Kılıfı beceriksizce yastığa geçirmeye çalışırken bacaklarımı çalışma masasından sallıyordum.

Bakışlarım odada gezinirken Ayaz'ın kılıfa ettiği küfürleri duyuyordum ama ses çıkartmıyordum."Pekala bitti." dediğinde önce Ayaz'a sonra yatağa sonra tekrar Ayaz'a baktım. Alaylı bakışlarımı gördüğünde dudağını büzdü. "Neyi yanlış yaptım?"

"Bir tane uzun pike gibi bir şey var. Biz ona çarşaf diyoruz. Onu yağata serdiğinde on tane yastık kılıfını yağata ard arda koymana gerek kalmıyor."

Bakışları yastık kılıflarını çarşaf gibi dizdiği yatağa kaydı. "Evet daha mantıklı." diye sızlandı. İki saattir onlarla uğraştığı için güldüm ve masadan kalkıp yanına gittim. Çarşafları yere attıktan sonra getirdiği şeylerin arasından çarşaf bulup yatağa serdim. Yastığın Ayaz'ın yanında olduğunu gördüğümde "Yastığı uzatır mısın?" diye sordum. Hemen başıyla onaylayıp eğildi ve yastığı uzatmadan önce . "Yastık değil. Kılıf geçirdiğim yastık." dedi. Dudaklarım kıvrıldı. "Tamam. Kılıf geçirdiğin yastığı uzatır mısın?"

Yastığı uzattığında elinden alıp yatağın üzerine attım ve yorganıda serdim.  Ben de bir kılıf geçirmekle okadar uğraşacak beceriksizlikte olsam Ayaz gibi yapardım. Yorganı serdikten sonra Ayaz'a döndüm. Elini çenesine yaslamış bir şeyler düşünüyordu."Ayaz?"

"Ne istiyorsun?" dedi hemen elini çenesinden çekip. Benim için bir şeyler yapmak istediğini görebiliyordum ama bu kadar telaş yapması komikti.Dudaklarımı aralamıştım ki konuşmaya başladı. "Süt mü istiyorsun? Daha rahat uyursun falan diye? Muzlu süt yok bizim evde haliyle ama gidip alabilirim. Normal süt var muz dilimleyebilirim." Güldüm. Yüzünü buruşturdu. "Onu siktir et. Ben gidip sana muzlu süt alacağım." dediğinde onu durdurdum.

"Sadece uyumak istiyorum."

"Tamam." diyip beni yavaşça yatağa götürdü ve uzandırdı. Üzerimi yorganla örttükten sonra yatağın ucuna oturdu."Ben seni bekliyorum." Tavana bakıp güldüm. "Gelsene yanıma. Niye bu kadar telaş yapıyorsun?"

Kalkıp üzerindeki tshirtü çıkarttıktan sonra pantolonunuda çıkarttı. Dolaptan bir eşortman alıp altına geçirirken onu izlememeye çalışmaya çalışıyordum. Çok da zordu bunu yapmak.Yorganı kaldırıp yanıma uzandıktan sonra vücudunu bana döndürdü. Bende vücudumu ona döndürdükten sonra elimi yanağımın altından yastığa yasladım. Benim başımın altında yastık varken o başını yatağa yaslamıştı.

"Neden bu kadar telaşlısın?"

Gözleri baktı gözlerimin içine, gözlerime bakan herkesin aksine. Benden fazla uzak duramayan eli yanağımı buldu. Dudaklarını araladığında daha sesini duymadan biliyordum kalbimi hızlatacağını.

"Ailenle olan sorunlarından bana sığınıyorsun. Her canın acıdığında gözlerin bana kayıyor. Benim her dediğime inanıyorsun. Bana güveniyorsun. Bana kaçıyorsun. Hiçbir şey yapamama rağmen nasıl her şeyin sahibi oldum anlayamıyorum. Elimden bir şeyler gelsin istiyorum ama işte.." diyip alayla gülümsedi. "Sonuç bu."

Derin bir nefes aldım mükemmelliğine. O gözlerini benden almadıkça verebileceğimi de sanmıyordum. "Ayaz.." diye mırıldanıp yanağımdaki elini tuttum. "Bana moral sözlerini söyleyememen moral veremediğin anlamına gelmiyor. Sana kaçmamın sebebi senin her şeyi düzelteceğin evet ama bunu bir uğraş sonucunda yapmıyorsun ki..." Bana dikkatle bakan sıcacık kahverengi gözlerine gülümsedim. "İşte böyle bakıyorsun, geriye bir şey kalmıyor zaten.""Seni sevdiğimi biliyorsun." dediğinde güldüm. Seni seviyorum, demekle arasında bir fark yoktu ama böyle söylemeyi tercih etmişti. Varsın odun olarak kalsın. Yanımda kalsın da."Göğsünün çok rahat olduğunu da biliyorum." dediğimde gülümsedi ve beni kolları arasına alıp saçlarımı öptü.  Bir eli saçlarımda diğer eli belimde gezinirken gözlerimi kapattım. Ben uyuyana kadar uyumayacağını biliyordum. Bazen ben uyuduğumdan sonrada uyumadığını söylüyordu. Beni izlemeyi seviyordu ve bende onun beni izlemesini seviyordum. Onun hayatında bir yerim olmasını seviyordum. Çünkü o benim hayatımın çok büyük bir yerini kaplıyordu.

------

Ayaz salondan çıkarken gözlerim poposunda geziniyordu. Eğer kız olsaydı, bu güzel popo yüzünden çok çekecekti. Gerçi hala kız olma şansı vardı.

Kendi kendime güldüm. Adınıda Ayazriye diye değiştirirdik artık. Hem Anıl bu duruma çok sevinirdi.

Dış kapının açılma sesi geldiğinde tekli koltukta uzanır pozisyon alıp bacaklarımı koltuk kolundan sarkıttım.

"Niçin ölmedin?"

Kaşlarımı çattım. Ayaz'ın bunu sorabileceği birçok kişi olduğu için gelen kişinin kim olduğunu anlayamamıştım.

Karşı taraftan bir mırıltı geldi ama algılayamamıştım. Başımı diğer kola yaslayıp merakla içeri girecek kişiyi beklemeye başladım. Koridordan gürültüler geliyordu ama henüz kim olduğunu anlayamamıştım. Uzanıp sehpadan bir bira daha aldıktan sonra tekrar eski pozisyonuma döndüm. Kedicikli şortun açıkta bıraktığı çıplak bacaklarımı sallarken birayı açıp büyük bir yudum aldım.

Uyandıktan sonra Ayaz'in hazinesine dadanmıştım ama onları içmeme izin vermeyip bana bira almıştı. O içkiler beni çarparmış falan filan. Çarpılmak için içiyordum zaten.

Kapıdan önce Anıl girdi. Daha doğrusu uçtu diyebiliriz. Havada ninja kaplumbağa gibi uçan Anıl benim karşımdaki tekli koltuğa kondu ve hiç bozmadan oturur pozisyona girdi. Ayaz'da kapıdan girip koltuğa fırlattığı Anıl'a ters ters baktı.

"Oysa ki duvarı nişan almıştım."

Kıkırdadım. Benim gülüşümle Ayaz'ın asık suratı bana döndü. Kaşları gevşerken yanıma gelmeye başladı. Elimden birayı alıp sehpanın üzerine koydu. Tam sızlanacaktım ki beni tekli koltuktan kaldırdıktan sonra kendisi oturdu. Gözlerimi bu dünya şaheseri karşısında pörtlettim.

"Dünyada gördüğüm en odu..."

Beni kucağına çekip kollarını doladığında söyleyeceğim hakaret yarıda kaldı ve yanağımı göğsüne yaslayıp ona daha da sokuldum. Küçük ellerim bellerine giderken Anıl'a baktım.

"Neden annenin yanında yanlışlıkla küfür etmiş gibisin?"

Elleriyle yüzünü sıvazlarken homurdandı. "Çünkü fena kötü yemeğe bastım ki benim için her yemek güzeldir. O kadar dehşet söylüyorum yani."

Ellerini yüzünden çekti ve bacaklarına yasladı. Başı sağa sola sallanıyordu. O zaman onunda benden olduğunu anladım ve elimi havaya kaldırdım.

"Sarhoşlar kardeşliğine."

"He ondan" diye sızlanıp işaret parmağını havaya kaldırdı ve hayali bir altılık çaktık. Gözlerim kısılırken elimi kucağıma yerleştirdim. Ayaz hemen elimi kavrayıp parmaklarımızı kenetledi. Gözüm arada kenetlenmiş ellerimize kayarken Anıl'a ters ters "Ama senin de elini kaldırman gerekiyordu. Bir beşlik bile çakamadık!" dedim.

Beni takmadan Ayaz'a baktı ve kaşlarını çattı. "Ya resmen beni whatsapptan, facebooktan, twitterdan, instagramdan, ask.fmden, rehberden engelledi. Oda yetmedi arkadaşından beri arayıp 'Sakın bir daha benim yanıma gelme, polisi ararım' dedi. Dinazor Dino olsaydım da bugünleri görmeseydim. "

"O çok seksiydi." dediğimde harıl harıl konuşan Anıl ve onu siklemeyen Ayaz bana baktı ve kaşlarını kaldırdılar. Şirince sırıttım yada sırıtmaya çalıştım. "Ne? Çakmaktaşları izlemeyen bizden değildir."

Ayaz bana sorunluymuşum gibi bakışlar atarken sanki çok da umrundaymış gibi Anıl'a yavaşça "E-e?" diye sordu. Anıl anlatmaya devam ettiğinde oflayarak ellerimi Ayaz'dan çektim ve kollarımı göğsümde birleştirip somurttum.

"Sonra tabii bende fake hesap açtım. Hemen de farketti. Ama ben düşünmüştüm zaten kapak fotoğrafına kanayan gül koyarsam benim olduğumu anlar diye. Keşke başka bir şey koysaydım."

Ayaz çenesini omzuma yaslayıp başını kulağıma çevirdi ve "Ellerin üzerimdeyken çok da mutluydum." diye fısıldadı. Nefesi boynuma çarptığı için ondan uzaklaşmaya çalışıp kıkırdadım. Huylandığım için elim boynuma gitmişti. Benim bu halime gülümseyip beni daha çok kendine yaslamak dışında bir şey yapmamıştı.

"Profilin neydi?" diye sordum Ayaz'ın tshirtünün ucuyla oynarken.

"Ayaz'ın resmiyle, yemek resmi yapmak arasında kaldığım için iki resmi shopladım. Ayaz senin kafan muzun ucunda ama kızmazsın inşallah."

"Anıl seni öyle bir sikerim ki Bülent Ersoy'a, Bülent Ersoy'dan daha çok benzersin."

Anıl tedirgince sırıttı. "Eve gidince kaldırayım ozaman."

Ayaz çenesini saçımın üzerine yaslayıp, saçlarımı parmağına dolarken "İyi olur." diye tısladı. Saçımla oynamayı seviyordu. Yada belki de ben sevdiğim için oynuyordu bilmiyordum. Ama bazen bu her zaman ki hareketiymiş gibi geliyordu. Yani küfür etmek yada birilerini yumruklamak gibi her zaman saçımla oynama ihtiyacı hissediyormuş gibi. Çünkü bazı zamanlar elinin saçımda olduğunu farketmiyordu.

"Aha bira." dedi Anıl sehpanın üzerine devirdiğimiz biraları görünce. Yüz ifadesi ilk defa kendi görüntüsünü görmüş bebekler gibiydi. Yada Anıl'ı hamburgeri lavaşla sarıp yerken görmüş ben gibi. O kadar dehşet, şaşkın.

Hemen uzanıp kollarını biralara sardı ve alabildiği kadar bira alıp tekrar koltuğa oturdu. Biraları kucağına bıraktıktan sonra bir tanesini alıp açtı ve içmeye başladı.

"Ee nerde kalmıştık?"

"En son senin siktir olup gitmenden konuşuyorduk." diye mırıldandı Ayaz. Anıl onu takmadan bana döndü. "Ne olmuş yani kızı bimde ped alıyorken görüp whatsapptan öneri yaptıysam? Çok arada kalmış gibi görünüyordu."

"Ayaz bile böyle bir odunluk..." diyip Ayaz'a baktım ve fikrimi değiştirdim. Alayla sırıtıyordu. Burnumu kırıştırdım ve Anıl'a döndüm. "Yapar sanırım. Neyse sen devam et.."

"Evlenmeyeceksek neden tanışıyoruz değil mi?"

Ayaz, Anıl'ın mantığına sessiz bir küfür mırıldandıktan sonra "Lan sana başka kız mı varda Alev'e saçma sapan hareketler yapıyorsun?" dedi acımasızca. Güldüm. Ayaz'ın iltifatına (!) karşılık "Sana başka kız mı yok?' desen daha hayra geçerdin." dedi Anıl mutsuzca. Birkaç saniye sonra mutsuz tavrından kurtulup anlatmaya devam etti.

"Sonra da işte olan oldu. Bana önce whatsapptan sövdü.  Sonra yetmedi aradı sövdü. O da yetmedi beni buluşmaya çağırdı. Bende vahiy iner, şimşekler kopar bana aşık olur diye koşa koşa gittim. Beni dövmek için çağırmış meğersem. Polisler elinden zor aldı beni. Bakın.. Allah'tan yüzüme çalışmadı ama karnım.." diyip tshirtünü çıkardı ve dudağını sarkıtıp karnındaki morlukları gösterdi. Anıl'ın şeker paresi var sanıyordum ama beğersem çocuk da baklava doluymuş. Ayaz kadar fazla olmasa da Alev'in tipine yeter de artardı bu baklavalar.  Güzel kıza, fazla baklavalı erkek geliyordu sonuçta.

Şuan daki depresyon tipime güzel dediğim için kendi kendime kıkırdadım.

"Ben yüzüne çalışacağım." Ayaz beni yavaşça kucağından indirdi. Sonra hızla Anıl'ın yanına gitmeye başladı. Kalçamı koltuğun koluna yaslarken sırıtıp olacakları beklemeye başladım.

Anıl karnındaki morluklara bakmayı kesip de başını kaldırdığında ve kendisine yaklaşan Ayaz'ı gördüğünde "ALLAHU EKBER." diye bağırıp koltuktan çekirge gibi sıçrayıp indi ve salonun kapısına koşturdu.

Ayaz koltuktan Anıl'ın çıkarttığı tshirtü aldığı gibi peşinden koşarak salondan çıktı.

"Ayaz sivilcen olayım patlat beni Ayaz. Affet yemeğini yiyim affet Ayaz. Ah!" Takır tukur sesler geldiğinde güldüm. Ya Ayaz yine Anıl'ı fırlatmıştı yada Anıl yere yapışmıştı.

"Masal'ın yanında tshirtünü çıkarttığın gibi sikini de çıkartıyım mı lan?"

Bir takırtı daha geldiğinde Ayaz'ın iş başı yaptığını anlamıştım. Hızlı adımlarla kapıya yaklaştım.

"Ya ben artık Masal'a bir bacı, bir Mahmut Tuncer, bir Fethullah Gülen, bir Canan Karataymış gibi bakıyorum. Valla aklıma gelmedi yoksa çıkartmazdım tshirtü. Biliyorsun bedenimi sadece sana açıyorum A..."

"Ulan!"

Kapının önüne yetiştiğimde Anıl'da havadaki sineğe yetişmek istercesine mutfağın açık kapısından çöp kutusuna uçtu. Ayaz bununla yetinmeyip hızlı adımlarla mutfağa yöneldiğinde hızla Ayaz'ın önüne geçtim.

"Bütün vücudunu ağdalarım ama cımbızla tüylerini çekerim benim sinirimi bozma!" diye bağırdı Ayaz, Anıl'a bakarken bir yandan da beni önünden çekmeye çalışarak.

"Yenge kurtar beni! Popom çöp kutusuna sıkıştı kaçamıyorum da!"

"Senin götünü bırak çöp kutusunu, ızgara arasına sıkıştıracağım bekle sen!" diyip kollarımdan tuttuğu gibi beni kutuymuşum gibi kaldırdı ve uzağına bıraktıktan sonra hızlı adımlarla mutfağa yöneldi. Ben olduğum yerde şok olmuş bir şekilde Ayaz'a bakıyordum. Anıl ellerini havaya kaldırıp "Masal!" diye bağırdı. Omuz silktim.

"O cnbc-e bense flash tv. Ne yapayım adamı nasıl durdurayım?"

Anıl benim dediğime gülecekmiş gibi oldu ama Ayaz yakasından tutup kaldırdığında gülmeye fırsatı olmamıştı. Poposunun sıkıştığı çöp kutusuda Anıl'la beraber kalkınca kahkaha attım. Ayaz gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra Anıl'ı bıraktı.

"Vurasım gelmiyor ananı sikeyim." diyip kahkahalar atmaya başladı. Ondan önce gülmeye başlamış olan benim de gülüşlerim arttı ve birbirimize yaslandık.

Anıl poposunun hemen arkasındaki çöp kutusuyla ve çatık kaşlarıyla 'Alev bunu neden sevmiyor?' sorusuna cevap veriyordu.

"Tamam mısınız artık?" diyip kollarını beline yasladı. Ayaz Anıl'ı uçurmaya başlamadan önce tshirtü giydirmişti görünen o ki. "Çünkü burada bir popo kurtarma operasyonu yapmamız gerekiyor."

"Siktir git bahçede testere var. Kendi işini kendin hallet." dedi gülmesini yeni kesmiş Ayaz. Güldüğü için kalp atışları hızlanmıştı ve kulağım tam da sol göğsüne yaslıyken gülmesini en çok isteyen kişi olmalıydım.

Anıl'ın gözleri irileşti. "Ya popomu kesersem yanlışlıkla?"

"Önü olmayanın arkası da olmasın." dedi Ayaz. Birkaç saniye bekledikten sonra gülmeye başladım. Biraz geç basmıştı ama iyi basmıştı.

"Şu kızın yanında bana dedirttiğin şeylere bak." diyip kolunu belime sardı Ayaz. Şimdi böyle diyordu ama konu Damon'a yada Şarapçı Hüseyin'e geldiğinde kıskançlıktan iki kelimesinden biri küfür oluyordu.

"Yanında küfür etmeye çekindiğin kız..." diyip dehşetle beni gösterdikten sonra devam etti. "...İki dakika tuvalete gittim diye telefonumu almış. Wi-fimi açmş, GPS mi açmış, Bluetoothumu açmış,mobil verimi açmış, parlaklığımı fullemiş. Neden diye bir sor?"

Ayaz kısa bir an bana baktıktan sonra tereddütle "Damon'a mı laf ettin?" diye sordu. Kahkahayı bastım. Kendisinden tecrübeliydi. Damon yastığımı parçaladı diye bıçakla Ayaz'ın peşinden koşturup, kendini banyoya kilitlemesini sağlayan bendim sonuçta.

"Ama senin bilememen gerekiyordu." diye sızlandı Anıl. "Böyle heyecanı olmuyor. Ben 'Damon'a laf ettiğim için' diye bağıracaktım. Sende 'Oha Anıl'ı sikeyim' diyecektin. Mutlu mesut bir günün daha sonuna gelecektik."

"Ayaz.." diyip kollarına yapıştım. Anıl'da olacakları görmüş gibi birkaç adım gerilemişti.

"Kuzenim..." diyip her korktuğunda yaptığı gibi araya kuzeni sıkıştırdı

"Kuzenini mi yedin?" dedi Ayaz alayla. Altında yatan siniri görmemek için Alev olmak gerekirdi. Pis pis sırıttım. Bunu facebooka yazıp Anıl'ı etiketlemem gerekecekti ama Anıl benim hesabımdan girip Alev'in fotoğraflarının altına 'çok güzelsin- Anıl'ım ben.', 'Güneş senin yanında halt etmiş -Anıl', 'arkadaki çocuk sana mı bakıyor? -Ben Anıl', 'Bu fotoğrafı ben çekmiştim -Anıl Anıl. Sevgilin olan. ' gibi yorumlar attığı için kız beni de engellemişti.

Anıl bir an tereddütte kalınca güldüm. "Hayır." dedi yavaşça.

"Kuzenini mi siktin?"

Anıl biraz önceki yavaşlığının aksine hemen "Hayır." dediğinde yine güldüm. Her gülüşümde Ayaz'ın bakışları kısa bir anlığına bana dönüyordu ve gülüşümü kesmek zorunda kalıyordum. Yumuşak bakıyordu ama kendimi sanki testere filminin çekimine giden dominos pizzacısı gibi hissediyordum onlar hararetli konuşurken güldüğümde.

"Kuzen, kuzen ne kuzen ozaman pezevenk?"

"Tamam al." diyip kollarını kaldırdı Anıl. "Gel hadi bakmıyorum vur." tek gözünü kapattı ve diğer gözüne de elini getirip parmaklarını görebileceği şekilde araladı. "Bakmıyorum bakmıyorum. Vursana."

Ayaz hareketlendiğinde sırtına atlayıp koala gibi yapıştım. "Ayaz yapma kaşını patlatmışsın zaten."

"Kızlık zarını patlatacağım şimdi şerefsizin.." diyip ben sırtındayken Anıl'a ilerlemeye başladığında hızla sırtından indim. Anıl'a dudaklarımı oynatarak "Benden bu kadar." diyip yere oturdum ve bağdaş kurdum. Adam ben sırtındayken bile yumruk atabilecek kapasitedeydi. Araya kaynamak istemiyordum.

Anıl bana Adnan'ın final bölümünde Bihter'i Behlül'le yakaladığında Behlül'e attığı bakıştan attıktan sonra poposunda çöp kutusu varken koşmaya çalıştı. Koşuştan çok, kabız olmuşta yürüyemiyormuş gibi gözüküyordu. Ayaz Anıl'ın ensesinden tuttuğunda ve Anıl'ın kaçmaya çalışmalarına son verdiğinde elimle yüzümü kapattım. Kulağıma gelen boğuşma seslerinden başka şeyler düşünmeye başladım.

Damon! Damon ölmemişti. Bence bunu düşünebilirdim.

Onun kasları ve mavi gözleri yine ekranlardaydı ve benim dudaklarımda yine laptopun ekranındaydı.

"Vovovoov. Ayaz Barkın'a yumruk atabi....." Sevinçli cümlesini tamamlayamamıştı.

Gürültüler ve bağrışlar gelmeye devam ederken bu sefer de Stefan'ı düşündüm. Onun hakkında tek sadece gıcık ve tipsiz olduğunu düşünebileceğimi fark ettiğimde istemeden tekrar Anıl'la Ayaz'a odaklanmıştım.

"Duvara uçmak ata sporum oldu artık yeter be mendebur!"

"Mendebur?" Ayaz kükreyince yüzümdeki elimin parmaklarını aralayıp açık mutfak kapısından baktım. Bakış hizamda sadece Anıl vardı ve yerde geriye doğru sürünüyordu. Gördüğüm kadarıyla pek hasarı yoktu. Diğer kaşıda patlamıştı okadar.Çöp kutusuda poposundan çıkmıştı.  Ayaz'ın onu döverken fazla yüklenmedini çok önceden fark etmiştim. Kendi kabullenemese bile benden başka bazı insanlarıda koruyordu ve incinmelerini istemiyordu. Anıl'da bu özelliği biraz esniyordu ama Anıl'da hakkediyordu şimdi.

"Duvara uçmak ata sporum oldu artık yeter be mendebur, demiş Nasrettin Hoca Hacivat'a. Hacivat'ta demiş ki 'Sanane anası güzel?' Sonra.. Sıkılmış gibisin. Anlatmaya devam edeyim mi?"

Ayaz'ı görmüyordum ama Anıl'ın yaptığı dönüşe kanmamış olacak ki Anıl dudaklarını büzüp başını eğdi. "Sol omzuma az vurdun. Oraya vur bari."

"Gel ayağımın ucuna yorma beni." dedi Ayaz öne bir adım atıp bakış hizama girdiğinde. Ellerini bellerine koymuş, yorgun bir edayla Anıl'a bakıyordu.

"Kendi dayak yiyişime yardım ediyorum, lanet girsin."

Ayaz kaşlarını kaldırıp "Zamanımdan çalıyorsun. Daha gidip Masal'ı öpeceğim. Geliyor musun ayağımın ucuna?" dediğinde Anıl homurdanarak yerde uzandı ve yuvarlanarak Ayaz'ın ayağına gitti. Ayaz onun bu haline gülüp yavaşça karnına vurdu. Korkudan gözlerini kapatmış Anıl yavaşça araladı.

"Ayağıma gel derken vuracağını sanmıştım. Okşayacağını bilseydim mutfak dışında bir yere yuvarlanırdım Ayaz aşkım. Sonuçta burada nimetler va....Ah!"

Al işte. Tatlı mı tatlı aslancığımın, 'cık' ekini kendisi çıkarıyordu. Sonra benim kapatıcımı alıp morlukları kapatmaya çalışıyordu. Zaten kullanmadığım kapatıcımı doğum gününde Anıl'a hediye etmeyi düşünüyordum. Kullanılmış ve eskiydi ama Anıl'ın çok sevineceğine emindim. Birde yanına döner alıp üstüne mum diksem tamam işte.

Gülerken başımı onaylamazca salladım ve yerden kalkıp salona geçtim. İşleri bitince gelirlerdi. Daha doğrusu Ayaz'ın siniri geçince. Ayaz'ın sinirinin geçmesi için Anıl'ın susması gerekiyordu ki Anıl'da susmayı beceremiyordu.

Koltuğa oturup da yüzümdeki gülümsemeyi sildiğimde yavaşça yutkundum. Ayaz ve Anıl'ın yanındayken aklıma gelmeyen gerçekle elim benden habersiz saçlarıma gitti. Annem beni affedeceğini söylemişti ama tek önemli olan da bu değildi. Kardeşim benim yüzümden ölmüştü. Annem benim yüzümden ağlamıştı. Babam benim yüzümden üzülmüştü. Ve kardeşim..  Ve benim yüzümden benden nefret ediyordu.

Annem ölmemişti ama yanımda da sayılmazdı. Yanında olsam beni affetmesi için her şeyi yapardım. İstediği her şeyi. Çünkü yokluğu çok belliydi. Onunla kavga ettiğimiz zamanlarda bile geri döndüğümde bir gülümsememde gülümseyeceğini biliyordum. Ama şimdi öyle değildi. Geri dönemiyordum ki en başta!

 Ağlamaktan ölürken, gözlerimden yaşlar akmıyordu. Ağlayışım bana acı veren kalbimdeydi yada gözlerimden gitmeyen bir bakışta. Annemin Semra Teyze'ye 'Bebeğim yok mu?' derken ki bakışı...

Bira titrek elimden düştüğünde elim boşta kalmadan yüzüme yerleştirdi ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Ayaz'ın yanında ağlamamaya çalışıyordum çünkü üzülüyordu. Elinden bir şey gelmediğini söyleyip kendine kızıyordu. Yada bütün her şey kendisinin suçuymuş gibi davranıyordu. Ama aynı zamanda başkasının yanındada ağlayamazdım çünkü beni durdurabilecek biri yoktu.

Birkaç saniye sonra sıcacık göğse yaslıydı ıslak yanağım.  Ayaz olduğunu bilmem için görmeme gerek yoktu. Kollarımı beline dolamak istiyordum ama öyle yaparsam ağlayışım artacaktı. Aramızda kalmış ellerimi ısrarla yüzümden çekmiyordum.

"Masal..." diyip elini saçlarımda dolaştırmaya başladı. Ağlamamı durdurmak için parmaklarına doladığı saçlarımın, parmaklarında nasıl bir his oluşturduğunu düşünmeye çalıştım.

"Güzelim..." diyip dudaklarını başımın üstüne bastırdı. "Lütfen.."

Ayaz'ın nadir 'lütfen' değişlerinden sanırım ikincisini yada üçüncüsünü yaşıyordum. Ellerimi yavaşça yüzümden çekip kızarık gözlerle gözlerine baktığımda gözlerinin dolu olduğunu gördüğüm gibi parmaklarımın üzerinde yükselip kollarımı boynuna doladım. Yüzümü boynuna gizlediğimde kulağıma eğilip  fısıldamaya başladı o kulağa melodi gibi gelen sesiyle.

"Sana yardım edemiyorum biliyorum. Moral vermede süpersonik değilim anlaşılan. Benim cümlelerim süslerle değil küfürlerle dolu. Belki sana söyleyecek iki çift güzel sözüm yok ama bakışlarım seni kırmaz Masal. Dokunuşlarım canını acıtmaz."

Yüzümü geri çektim ve kahverenginin en güzel tonu olan gözlerine baktım. Bir elini belimden çekip yavaşça yanağıma getirdi. Elinin tersi yanağıma değdiğinde gülümsedim. Pamuk gibiydi dokunuşları ve aynı zamanda yavaştı. O güçlü ellere yumruktan daha çok yakışıyordu bu.

"Annen seni affedecek. Babanın kızgınlığı geçecek. Umut ne kadar saçmaladığının ve onu yumruklamamı istemeyeceğinin farkına varacak ve sana söylediği sözleri geri alacak. Onlar mutlu olacak, sen mutlu olacaksın. Sen mutlu olacaksın, ben mutlu olacağım."

"Anlamıyorsun.." diyip başımı eğdim. Yanağımdaki eli havada kalmıştı böylece. Çok geçmeden elini çeneme getirdi ve başımı kaldırıp gözlerine bakmamı sağladı.

"Seninle aramızda geçenleri biliyor." dedim utana sıkıla. Gözlerimi kaçırmamam oldukça mucizeviydi. Bebeğini kaybetmenin acısı azalsa bile eskisi gibi olmayacaktı ki. Bir gün gelip soracaktı işin aslısını ve bende anlatmak zorunda olacaktım. Hayal kırıklığı yaşayacaktı ama bende yaşamıştım Selin'le kardeş olduğumuzu öğrendiğimde. Yada böyle bir ihtimalin büyük olduğunu.

"Ne olmuş?" diye sorduğunda yüzüne bıçağı geçirmek istedim.

"Kendi ailenden değil, benim ailemden bak Ayaz."

Kısa bir an sessiz kaldıktan sonra bakışlarını kaçırıp başıyla onayladı. "Baktım." dedikten sonra gözlerini gözlerime çevirdi. "Yine, ne olmuş?"

"Mal mısın?" diye bir tepki verdim arada burnumu çekmeme rağmen. Ağlarken ona hakaret etmek yerine ona sarılmam gerekiyordu.

"Kedicik..." diyip ellerini belime indirdi ve vücutlarımız arasındaki mesafeyi kapattı beni kendine yaslayarak. "Parmağında taktığım yüzük var. İleride de elimizde evlilik cüzdanımız olacak. Seninle bir gecelik bir ilişki geçirmedik bunu biliyorsun. Daha ne sik var çözünmemiş onu anlamadım?"

"Annem bilmiyor." dedim Ayaz'ın dediği şeylerden sonra içimde bir umut yeşerirken. Annem Ayaz'la evleneceğimizi bilmiyordu. Aslında bizde pek biliyor sayılmazdık sözlü gibi davranmıyorduk ama Ayaz hatırlatmaktan da geri durmuyordu. Bu yüzük Ayaz'a 'Sanane?' diye bağırma hakkımı elimden almıştı ama bana birçok hak daha vermişti.

Onunla bir gelecek kurmayı hayal edebilme bu hakların en güzeliydi.

Ayaz'la evleneceğimizi öğrendiğinde, vereceği tepki azalır mıydı?

Ayaz dudaklarını araladı ama Anıl neredeyse üstümüze atladığında sözü kesilmişti.

"Sevda kucaklaşması ve bana yer yok mu? Bozulurum ama size."

"Yüzüne 'siktir git artık evimden' diyorum dediğin şeye bak. Bozulsana lan. Hiç değilse ayıp olmasın diye bozul." dedi Ayaz ters ters. Bir yandan da dirseğiyle Anıl'ı itti.  Anıl birkaç saniye somurttuktan sonra sırıttı ve tekrar bize sarıldı. "Korkmayın şaka yaptım. Bozulmayacağım size."

Gözlerim yaşlıyken kıkırdadım ve bir kolumu Ayaz'ın boynundan çekip Anıl'ın sırtına attım. Ayaz homurdanarak elini Anıl'ın sırtına emanetmiş gibi koydu. Diğer koluysa beni sımsıkı kavramıştı.

"Masal bacım üzülme. Bir ölene bir sevene çare yok bu dünyada. Şekil a; ben. Mesela bir keresinde online oyunda karakterimi öldürmüşlerdi. Böyle birde kredi kartından para yüklemiştim çok zengindim. Oyunun Ali Ağaoğlusuydum. Sonra tabii ölünce paralarda gitti.  Bir hafta acısını çekmiştim. Sonra geçti."

Ben şaşkın şaşkın Anıl'a bakarken Ayaz derin bir nefes aldı. "Anıl ananı sikerim sus."

Anıl "Bencede." diye fısıldadıktan sonra bana özür dilercesine baktı. Gülümsedim. İkiside moral vermeyi beceremese de benim için bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı ve buda beni duygulandırıyordu. Ayaz'ın boynunda olan kolumla Ayaz'ı, Anıl'ın sırtında olan kolumla Anıl'ı kendime daha çok çekip gülümsedim. Anıl ve Ayaz da hemen sarılışıma karşılık vermişlerdi.

Ayaz'ın da dediği gibi annemin affedeceğini, babamın kızgınlığının geçiceğini, Umut'un nefretinin biteceğini biliyordum. Zaman gerekiyordu ve benim de ailem için her zaman zamanım vardı. Yanımda bu iki beyni defolu varken o zaman boyunca da çok gülerdim. Aynı, o zamandan sonra da çok güleceğim gibi.

"Masal'a mı dayanıyorsun lan yavşak?"

"Tövbe haşa. Ne sana ne de Masal'a dayanıyorum."

"Çek lan kendini aranıza elimi koyacağım."

"Perde çekseydin abicim?"

Anıl'ın alayla söylediği şeye Ayaz "İyi fikir. Gidip Atalay'ın odasının perdesini indireceğim." diyip kollarımızdan çıkacağı sırada gülüp onu çektim. Atalay'ın bana büyük bir teşekkür borcu vardı çünkü uzaylı baskılı perdesini çok seviyordu ama kötü amellere alet edilmesini istemezdi. Ayaz'da tam bu yüzden onun perdesini kullanmak istemişti ya zaten.

"Anıl son kez söylüyorum arada iki metre olacak."

"Zihin gücüyle mi sarılacağız?" dedi Anıl ters ters.

"Yumruğun gücü adına duvarla sarıltırım seni. Ya iki metre yada hiç."

Anıl gülümsedi ve geriye doğru beş altı adım attıktan sonra kollarını kaldırdı. "Masal gir kollarıma kardeşim."

Gülüp kollarımı kaldırdım ve aramızda iki üç metre olmasına rağmen sarılıyormuş gibi yaptım. Ayaz ikimizede ters ters baktıktan sonra "Yok böyle de kıskanıyorum." diyip benim Anıl'a sarılıyormuş gibi yaptığım kollarımı indirdi.

Gözlerimi devirdim. "Ne var?" Bunu söylerken kaldırdığı kaşları ve silktiği omzuyla oldukça tatlı görünmüştü gözüme. Aslında o her zaman tatlıydı da benim radarlarım her zaman açık olmuyordu.

"Giydiğim kıyafetten de kıskanacaksın yakında beni."

Alayla güldü. "Her dışarıya çıktığımızda illa bana bakan bir kıza dudaklarını oynatarak küfrediyorsun birde çaktırmamaya çalışıyorsun. Sonra tek kıskanç ben oluyorum öyle mi?"

Bende aynı şekilde güldüm. İfşalara başladıysak.. "Hadi ben yine küfrediyorum. Sen direk saldırıya geçiyorsun Ayaz."

Ellerini kaldırıp yüzünün iki yanında tuttu ve omuz silkti. "Bu kaslar boşuna yok değil mi? Kullanmam için Allah başıma pezevenk yağdırıyor."

Ayaz sinirlendiğinde benden daha korkunç oluyordu. Ben korkunç bile olmuyordum ki. Ama Ayaz susmayan benim bile sesimi kestirebiliyordu bazen. Ben Ayaz'a sinirlendiğimde Ayaz alttan alıyordu, konuyu kapatmaya çalışıyordu yada dalgaya vuruyordu. Kavga çıkmasın diye uğraşıyordu ama Ayaz bana sinirlendiğinde ben kendime engel olamıyordum. Birde bakmışım karşılıklı bağrışıyoruz.

Bir şey diyemediğim için sırıttı. Tabii ki de kasları vardı. İnkar edemezdim ama kalkıp tüm cesaretimle (!) 'kasların var!' da diyemezdim. Birkez sarhoşken birkez de uçurumda Ayaz bana çıkma teklifi etmeden önce oynadığımız oyunda söylemiştim ona kaslarının var olduğunu. Onlar da hala yetiyordu görüldüğü gibi. Oflayıp ayaklarımı yere vura vura tekli koltuğa oturdum ve bir bira daha aldım. Ayaz elimden almaya kalkıştığında hemen geri çektim. Aynı zamanda Anıl'da Ayaz almasın diye biralara sarılmıştı. Ayaz bir bana bir Anıl'a baktı. İstese beni Anıl'ın oturduğu yere, Anıl'ı benim oturduğum yere aynı anda fırlatabilirdi ama çok başka planlar yapıyormuş gibi gözüküyordu.

"Sarhoş olmayacağım." dedim hemen Ayaz'ın kurnaz planlarından korktuğum için.

Bakışları Anıl'a döndüğünde Anıl bir elini yüzünün yanında kaldırdı ve "Vovovov haram. Sarhoş olmak mı? Asla." dedikten sonra elini kalbine yasladı.

"Sarhoş olursan seni taş diye Alev'in camına atarım." dedi Ayaz heybetli vücuduyla ayaktayken işaret parmağıyla onu gösterip.

"Asla." diye tekrarladı Anıl korkuyla. Bu tehditten sonra sarhoş olmak biraz sıkardı sanırım.

Sonra bana döndü ve işaret parmağını da bana çevirdi. "Sarhoş olursan..." dedikten sonra dudağını büzüp ayaklarımdan yüzüme kadar süzdü beni. Tam ona sapık damgası basacaktım ki beni süzmeyi kesip gözlerime baktı. "Sanırım seni öperim. Sarhoş olunca çok tatlı oluyorsun."

Güldüm. Eğer tehdit buysa biraları kapsam iyi olacaktı. Anıl "Oh ne ala!" diye bağırdı. Beni kıskanmış olsa gerekti. Ayaz sert bakışlarını ona çevirdiğinde Anıl sırıttı. "Pekala ozaman.." diye mırıldanıp birayı dudağına götürdü. Bende yerinde olsam Ayaz'dan korkardım.

Biramı yudumlamaya başladığımda Ayaz'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ne kadar içtiğime bakıyordu yada beni süzüyorda olabilirdi. İkinci seçeneği düşünmemeye çalıştım çünkü saçımı düzeltme isteği duyuyordum o seçenekte. Ve ben bu topuzu açmaya kalkışırsam parmaklarım saçlarımdan kurtulamazdı.

Biradan az az yudumlarken sarhoş olmayacağımı kendime hatırlatıyordum. Hem ikimizde demiştik, sarhoş olmayacağız diye. Ona göre kendimizi durdururduk.

Yani sanırım.

Yarım saat sonra....

Biri koşa koşa yanıma geldi ve yerde uzanmış bana bakıp derin bir nefes aldı. "Kalk seni de kusturacağım." diyip bileğimi tuttu ve beni hızla kaldırdı. Çığlık atıp boynuna sarıldım.

"Sen Ediz Çağıran mısın?"

Beni kendinden uzaklaştırmaya çalışırken "Bana değişik değişik küfürlerle gelme. Kusmaya gidiyorsun diyorum." diyip bileğimden tuttu ve banyoya sürüklemeye başladı. Sevinçten yerimde duramıyordum. Her adımımı zıplayarak atarken "Katilim beni kaçırmaya geldi!" diye bağırdım.

"Kes sesini Anıl'ı anca kafasını duvara vurarak uyutabildim. Eğer uyandırırsan bırak katili tecavüzcün olurum. O yüzden sessiz dur."

Anıl kimdi pek şey yapamamamıştım ama Ediz'im gelmiş beni kendi evine sürüklüyordu.

"Gir banyoya." diyip beni banyodan içeri ittirdi. "Birde sarhoş olmayacağım dediniz ya, al kafayı sürt duvara." diye tıslayıp arkamdan banyoya girdi ve beni lavabonun önüne ittirdi.

"Kus."

Bana 'soyun' demişti. Birazdan da adamını arayıp Atalay'ın kafasına silah dayamasını söyleyecekti. Sonra bana tekrar 'ya soyunursun yada abini öldürürüm' diyecekti. Sonra bende soyunacaktım. Sonra ağlayacaktım. O ağlamama dayanamayacaktı. Sonra öpüşecektik.

Hemen repliklere bağlı kaldım. Ağlamaya çalışıp "Lütfen..." diye fısıldadım.

"Kus dedim Masal."

Orada Doğa, demesi gerekiyordu ama sorun yoktu. Başımı onaylamazca salladım. "Kus dedim kedicik."

"Bana kedicik deme!" diye bağırdım Doğa'nın Ediz'e 'Bana şahmeran deme' diye bağırışı gibi. Şu ana kadar iyi gidiyorduk. Böyle giderse Ediz Çağıran'ı kapacaktım.

Kitaptan aklımda ne kaldıysa söylemeye başladım. "Kedicik çok yüce birici ve...." Demek ki bu kadar kalmıştı.

"Masal birayı ağzından içmemiş gibi davranma. Sorunlu hareketleri bırak da kus artık. Sonra kahve yapacağım sana."

Kaşlarımı çattım. "Ama böyle olmaması gerekiyordu!" diye bağırdım. Beni umursamadan elini enseme götürdü ve başımı eğdirdi. "Kus."

"Ya kusasım yok bıraksana!" diye bağırıp elini ittirdikten sonra baktım ki geri tutmaya çalışmıyor hemen elini tekrar tuttum. "Hadi çimen yeşili gözlüm. Kaçır beni!"

Bakışlarını tavana çıkardı. "Sarı karta turuncu kart diyen kızdan hangi beynin hangi işlevini bekliyorum ki ben?"

Kahkahalar atmaya başladım. "Çok salak kızmış. Ben olsam yeşil kart derdim. O ne salakmış öyle."

Eliyle yüzünü sıvazladıktan sonra ellerini yanaklarıma getirdi. "Masal. Biliyorum zorlanacaksın ama senden bir şey isteyeceğim." dedi sanki anaokulu çocuğuymuşum gibi tane tane.

Hevesle "Benden hayatın boyunca seninle kalıp, sen çok karanlık olduğun için benim karanlığı aydınlık olarak görüp, seni iyileştirmemi mi isteyeceksin?" dediğimde gözlerini yavaşça kapatıp açtı.

"Pek sayılmaz."

"Bana şahmeran kolyesimi vereceksin?"

"Hayır."

"Benden soyunmamı mı isteyeceksin?"

"Belki." dedi pis sırıtışıyla. Ben inme inmiş gibi kaldığımda gözlerini devirip ellerini omuzlarıma getirdi ve tüm ciddiyetiyle "Senden mantıklı olmanı ve kusmanı istiyorum." dedi.

Pufladım. O eğlence istemiyordu demek ki.

"Kusarım duvarların ardından çıktıktan sonra." diyip güldükten sonra ciddileştim. "Sen neden gülmüyorsun?"

"Dediklerinden bir bok anlamıyorum."

'Yabancı' kitabının içerisindeydi ve ne demek bir şey anlamıyordu?

"Onu bırak da sen gözlerinden haber ver. Buradan kahverengi gibi duruyor. Hani yeşildi seninkiler? Kandırdın mı milleti?"

Başımı yana eğip dikkatli bir şekilde gözlerine baktım ama hala kahverengiydi.  Acaba ışık yüzünden böyle mi gözüküyordu?

"Ay! Kaslarında var. Resmen Ediz Çağıran gelmiş!"

"Ediz'i alırım soyadıyla çarparım sana katıp duvara fırlatırım adamı hasta etme. Ediz Çağıran şu kitap karakteri değil miydi? Damon gitti Ediz mi çıktı lan başıma?"

"Ama Ediz sensin." dedim ellerimle yanaklarını tutarken. İşaret parmağım yanlışlıkla gözüne girdiğinde çığlık atıp ellerimi çektim. "Özür dilerim özür dilerim! Sakın ailemi öldürme Ediz!"

Ediz dudaklarını aralamış sinirle bir şeyler söyleyecekti ki "Anam!!" diye bağırışı duyduğumuzda ikimizde kapıya baktık. Ediz birkaç kez burnunu çekip "Yanık mı kokuyor?" diye sorduğunda gülümsedim.

"Boşver onu. Hadi kaçır beni."

"Ya bir git abdest al kendine gel." diyip beni duşa kabine ittirdikten sonra hızlı adımlarla banyoyan çıktı. Koridorda Anıl diye birinin ismini bağırıyordu ve onu öldüreceğini söylüyordu. İşte benim Ediz Çağıran'ım! Gözleri yeşil olmadığı için biraz defolu olsada sonuçta o Ediz'di ve gözleri yüzünden ondan şüphelendiğim için kendimden iğreniyordum.

Beni ne zaman kaçıracağını sormak için Ediz'imin peşinden koştum. Mutfağa girdiğinde bende arkasından girdim ve yüzümü buruşturdum.

"Bu koku ne be?"

Sarışın bir çocuk yerde ezgin gibi oturmuş ocağa bakıyordu. "Alevi özlemiştim."

"Ulan senin götüne silah sokup türk hava yollarından geçireceğim. Öt de bir gör sonra neler oluyor. Alev'i özlediysen git sapıklık yap pezevenk. Gidip ocağı yakmak ne demek?"

"Alev işte." diye mırıldandı yanan elinin üzerine bakarken. Çok küçük bir kısmıydı. Hatta nokta gibi gözüküyordu ama kızarmıştı ve acıyor olmalıydı. Ocağın üzerindeki patates kızartmasına baktım. Yağ sıçradığında 'Anam!' diye bağırır mıydı bir insan ya?

Birkaç saniye bekledikten sonra ne dediğini anlayıp dizlerimin üzerinde çöküp kahkahalar atmaya başladım. Buda Uygar olmalıydı. Peki Gece neredeydi?

"Bir kişi kendisini yakan alevi özler mi ya?"

"İnsan olandan bahsediyoruz şurada." diye tısladıktan sonra Ediz'e döndü ve kollarını kaldırdı. "Beni yatağıma götürür müsün?"

"Seni yatağa götüreceğim ben." dedi Ediz başını deliymiş gibi sallarken. Aşırı sinirli gözüküyordu ve fazla tehditkarca bakıyordu. Ediz'im birazdan silahını çıkaracaktı kesin.

Büyük adımlarla Uygar'ın yanına gidip oturdum ve sırıttım. "Naber Uygar?"

Sarışın Uygar'da sırıttı. Aslında bunun sarışın olmadığını sanıyordum ama istisnalar kaideyi bozmazdı. "İyidir Abdülrezzak. Sen?"

Ediz ikimize de ters ters baktığında beni Uygar'dan kıskandığını düşünmüştüm ama daha çok bıkkınmış gibi gözüküyordu. Sonunda bizi korkutmaktan vazgeçip yanımıza oturdu, sırtını duvara yasladı ve eliyle yüzünü sıvazladı.

"Anıl pezevenki yetmiyordu. Birde Masal girdi hayatıma. İkisi de baş belası, ikiside ömrüm boyunca yanımda olacak." dedikten sonra elini yüzünden çekti ve Uygar'a baktı. "Anıl sen defolup gitsene lan. Masal'ı kovamam."

Hop! Orada duracaktı. Masal kimdi de benim Ediz'im onun ismini ağzına alabiliyordu? Birde onun ismini söylediğinde dudakları kıvrılıyordu. Kimdi benim yeşil gözlümün etkilendiği kız?

"Kanka ben yüzsüzüm gitmem biliyorsun." diyip yerde yayıldı ve gözlerini kapattı Uygar. Bakışları bana döndü Ediz'im. Elini yanağıma getirip makas aldığında kıkırdadım. Kızamazdım çünkü sırıtışı çok tatlıydı.

"Arada sinirimi bozuyorsun, saçınla tetristeki solucanı oynamak istiyorum ama yinede seviyorum be!"

Ediz. Çağıran. Bana. İlan'ı. Aşk. Etmişti!!!

"Ama 'Solucan' başka hikaye." dedim son anda farkettiğim detayla. Burnunu kırıştırdı ve kolunu omzumun üzerinden atıp ağzımı kapattı. "Konuşmadığında daha sevilesi oluyorsun. Sus ve uyu." diyip Uygar gibi yere uzandı ve beni üzerine çekti. Neden mutfakta uyuduğumuzu sorgulamayacaktım çünkü ben Ediz'in kollarında uyumanın derdindeydim.

"Hadi alayınıza iyi geceler." diye seslendi. Sonrada "Anıl hariç." diye eklediğinde Anıl tek gözünü açıp "Başka kim kaldı Ayaz'ım?" diye sordu. Benim Ediz'im dediğim adama o neden Ayaz diyordu çözememiştim ama Ayaz olsada Ediz olsada çok güzel bakıyordu ve ismi önemli değildi. Katil olsa yeterdi anlayacağınız.

"Ulan kül tablosuna derim sana yine demem." diye sataştı Ayaz-Ediz , Uygar'a.

"Sen ne dersen de ben yine rüyamda seni göreceğim aşkım." Elini uzattı ama Uygar'a yetişemeyince geri çekti. "Dua et üstümde Masal var."

"Asıl sen dua et. Üstünde Masal var daha ne istiyorsun?"

"Tam tersi  fena olmazdı." dediğinde başımı kaldırıp kaşlarımı çattım. Pis pis sırıtıyordu. Kaşlarım gevşediğinde Ediz diyeceğim saçma şeyleri anlamış gibi elini enseme götürdü ve yanağımı tekrar göğsüne yasladı.

"İyi geceler kedicik."

"Sanada iyi geceler bir tanem." dedi Uygar.

Bacaklarımın altındaki bacaklarından biriyle Uygar'a tekme attıktan sonra kolunu belime doladı ve omzumu öptü. "Yarın sabah ilk yapacağım iş sarhoş olursan yapacağımı söylediğim şeyi gerçekleştirmek."

"Beni ne zaman kaçıracaksın?" dedim başımı kaldırmaya çalışırken. İzin vermeyip göğsüne yasladı.

 "İyi geceler Masal." dedi sorumu takmadan.

Gülümsedim. "İyi geceler Ediz."

Altımdaki vücudunu hareketledi ve sinirle inledi.

"Hay Allah'ım ya! Ne bok yiyeceğim ben seninle? Hemde bütün ömrümde!"

---

Sonlarını 'Yabancı' adlı kitabı okumadan pek anlayamazsınız ama herkesin de okuduğunu düşünüyorum :D Okumayan bizden değildir :D

Valla bölüm nasıl oldu hiçbir fikrim yok. Gece kitap okuduğum için uyuyamadım okula da gitmedim. Uykusuzlukla yazdım yazım yanlışı görürseniz söylersiniz. Saçmalamışsam da eyvallah deyin geçin :SDF Yinede bölümü beğendiniz mi? diye soruyorum korka korka.

İyi günler!! :)

Continue Reading

You'll Also Like

401 30 3
Ölümlü biri değil, ölümün ta kendisi; beni ölümden uzaklaştırırken cehenneminde sonsuzluk vaat ediyor olabilir miydi? O kesinlikle ölümü bir bitiş d...
1.4M 82.3K 53
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
1.6K 898 12
"Bir semte ilk geldiğin gün seni yağmur karşılıyorsa o gözyaşlarındır. Son kez gerçek acı ile akarlar." "Buz kesmiş" bir yandan kediyi okşarken bana...
385K 32.4K 51
Texting ağırlıklıdır. (galiba) Dershanenin homof*bik serserisi Mete ve kalbi güzel sert oğlanımız Dorukhan arasında geçen pek de hoş olmayan mevzular.