HOLD ME ﻬ jikook

By loytnant

30.3K 2.5K 3.8K

Jeon Jungkook kız arkadaşına evlenme teklifi edeceği gün aldatılan bir polis. Park Jimin'se son dansına çıkan... More

HARD ﻬ
CLAMP ﻬ
DEMOLITION ﻬ
AGREEMENT ﻬ
OUTLAWS OF LOVE ﻬ
MERGER ﻬ
CONFRONTATION ﻬ
RENAISSANCE ﻬ
FIRST MESSAGE ﻬ
JUST YOU ﻬ
WHO AM I? ﻬ
BLANK SPACE ﻬ
HOUSEMATE ﻬ
ﻬ REAL LOVE

PRISONER ﻬ

2.6K 249 396
By loytnant

Kapanan kapının ardına bıraktı kendisini. Sırtı az önce yaşadığı gerginlikten dolayı terlemiş ve üniformasına yapışmıştı. Ağır ağır nefeslerini verip almaya başladı Jungkook... Hayatının bu kadar tepe taklak olmasına anlam veremiyordu. Her şey aniden olmuştu. Daha iki güne kadar aşık olduğu kadın ve imajını koruduğu bir işi vardı. Fakat şimdi kadını gitmiş ve işi de ellerinden kaymak üzereydi. Duvara dayadığı bedeni yaşlı bir çınar ağacını anımsatıyordu. Güçlü, kuvetli, sağlam fakat artık köklerine veda etmesi gereken bir çınar ağacını.

Her şey iki gün önce başlamıştı. Hiç şüphesiz bu kadar kaos deryasına karışmasının tek sebebi sarı saçlı ve ince bir bele sahip, dolgun dudakları suratında misafir eden ve pek de çekici bir özelliği olmayan dansçı yüzündendi. Kafasını karıştırıyordu, sürekli onu öldüresiye dövmek hayatın 24 yıldır üzerine yüklediği yüklerin acısını kana kana ondan çıkarmak istiyordu. Yüzünü görmeyi, o dalgacı ve sinir bozucu çok bilmiş kelimelerini görmeyi bırak nefesinin sesinin bile kulaklarına dolduran dünyayı yok etmenin kirli düşünceleri içindeydi. Bir insan için bu kadar kısa bir süre içerisinde nasıl bambaşka duyguları hissedebileceğinin tuhaf etkisi altına girmişti.

Hiç bir erkek ile böyle saçma ve tuhaf bir durum içinde bulunmamıştı. Eğitimini almış, gururlu bir yüksek lisansın ardından bir lokantada Soni ile tanışmıştı. Genç kız ile 3 yıldır beraber yaşıyorlardı, onu seviyordu ve ona aşıktı. Aklının ucundan dahi geçmezdi ona bunu yapacağı. Demek ki bu aşkın tek tarafıydı Jungkook. Gerçekten Soni onu sevseydi bir başkasına değmeyi bırak bunu düşünemezdi bile. Dalgınca düşünmeye devam etti, nerede yanlış yapıyordu?

Ona yakın bir tarihte evlenme teklifi etmeyi bile düşünmüştü. Hayattan pek bir şey beklemeyen hergelelerden bir kaçıydı sadece Jungkook... Saygı görüyor, seviliyor ve ailesi tarafından takdir ediliyordu. Her şey tamdı tek eksiği bir kadındı, Soni ise 2 gece öncesine kadar kusursuz görünüştü genç oğlanın gözlerine.

Emniyet Müdürü Shin onda bir gariplik olduğunun farkına varmıştı. Belki de kendi bile kendinin farkında değildi. Bu kadar dibe batmıştı ki yaşlı bir ihtiyar olan Shin fark edebilmişti Jungkook'un halini. Sesli bir şekilde mırıldandı Jungkook "Eziksin."

Dünya Jungkook'un sesini duymuştu belki de yoksa Jimin denilen herif iki yanında polislerle ve kolları kelepçeden ayrılmış bir şekilde ona orta parmak çekiyor olmasının hiç bir ihtimali olamazdı. Jimin, Jungkook'un duyabileceği kadar yükseklikte bağırmaya başladı, onu rezil etmek umurunda dahi değildi. Kendisi zaten yeterince rezil olmuştu. "Kendi kazdığın çukura düşeceksin, sende benimle yanacaksın. Sana beni bu ateşte tek bırakacağını inandıran şey neydi?"

Jungkook elleriyle suratını sıvazlayarak sert bir ifadeyle Tanrıya bu adamın kendisine nereden bela olduğunu sormaya başladı. Bir hayli sinir bozmaya başlamıştı bu çok bilmiş romanlardan çıkan cümleleri. Ukalaydı ayrıca, cümleleri, her bir kelimesinden önce belirginleşen çatılı kaşları, kasılan bedeni, dudakları, nefes alması bile... Ama en çok ukala olan gözleriydi, koyu gözleri ne zaman Jungkook'un kahverengiliklerine değse kendini gerilmiş bir böcek gibi hissediyordu.

"O sikik çeneni kapat dansçı."

Jimin gür bir kahkaha attı, koridorda bir kaç kişinin olması onun cümle kurmasına rahat bir ortam sağlıyordu. Histerik bir gülüşle dolgun dudaklarını kıvırttı. Jungkook'un gözleri Jimin'in gözlerinden parlak dudaklarına kaydı. Hayatında belki de hiç bu kadar pürüzsüz dudakları görmediği aklının bir köşesine not edildi. Tek bir çatlak dahi yoktu kalın ve ıslak dudaklarda, karnına ağrıların girmesine ufak bir neden sağladı dansçının dolgun pembelikleri... Çattığı kaşlarının bir deniz gibi dalgalanmasıyla ve zihnini azıcık da olsa pembeliklerden uzaklaştırmasıyla tekrar gözlerine çıkarttı dansçının kısık gözlerine.

İki insanın gözleri daima birbirine bakarken kinle dolardı. Gözlerden daima nefret akardı, bu yüzden gözler bir olmalıydı. Eğer gözler bir olursa ateş erkenden harlanacak ve yıkım başlayacak demekti. Gözler savaşın minik bir çıtırdamasıydı aslında...

"Doğrusunu söylemek gerekirse o sikik çenemi nasıl kapatacağımı bilmiyorum. Öğretebilecek birilerini tanıyor musun?"

Jungkook sıktığı yumruklarıyla tepkisiz bir şekilde kıpırdandı. Nefesi boğazını tırmalamaya çoktan başlamıştı bile, ağır nefeslerle istifini bozmadan kaldırdığı başını tekrar eğdi. Artık daha fazla sorun istemiyordu. Kimi kandırıyordu ki, daha fazla dansçıyla ilgili hiç bir şey istemiyordu. Çünkü onu görürse kafası karışacaktı, vicdanı onu ele verecekti. Ve Jungkook vicdanına çok önceden veda etmişti.

Jimin ringlerde kazanılan bir yarışın galibinin dudaklarında nasıl bir tebessüm belirirse aynı o şekilde gülümsüyordu.. Birilerini kızdırmak değildi amacı, o sadece umursamıyordu. Evet, belki bencildi fakat kesinlikle mutluydu. Bencil, mutlu, umursamaz, ukala, sürtük bu sıfatlarla sorunu yoktu. Mutluluk aralarında olduğu sürece kesinlikle bu sıfatlarla sorunu olmadığının bir kanısına daha vardı dansçı.

Hiçbir şey aniden olmazdı bu hayatta; savaşlar nedensiz olmazdı, nedensiz bebekler doğmazdı, nedensiz insanların ölmediği gibi. Mutlaka her şeyin bir nedeni vardı, elimize aldığımız kalemin, tuvalet peçetesinin, bir cep telefonunun... Nedenler için yaşamıyor muyduk? Öğrenciler sınavlara giriyordu, neden? İyi bir yaşam, iyi paralar kazanabilmek içindi bu savaş, bu hırs. Kazanmak için yaşıyordu insan, kaybedeceğini bile bile savaşmak zorunda kalıyordu. Tok bir hayvan gibi belki de daima kazanmak istiyordu...

Jungkook da o gün Jimin'in yüzüne sert yumruğunu nedensiz geçirmemişti. Yumruk yaptığı ellerini dansçının güzel ve aydınlık yüzüne savurdu.. Az önce pür dikkat izlediği dudakları kırmızı kana bulanmıştı, burnu büyük ve en iyi ihtimalle kırılmıştı. Artık o umursamaz ve ukala tebessüm Jimin'in dudaklarından silinmiş ve Jungkook'un dudaklarında yerini bulmuştu. Derin bir nefes aldı Jungkook, ardından da ellerini Jimin'in ufak çenesine yerleştirip sıkmaya başladı. Yumuşak bir teni vardı, elleri kaşınmaya çoktan başlamıştı bile...

Herkes bu tuhaf tartışmanın sadece kelimelerle başlayıp, kelimelerle son bulacağını tahmin ediyordu. Kim bilebilirdi ki bir kan gölüne kurban gidecekti ikisinden birisi...

Jungkook hiç pişman olmamıştı bu yaptığından. Galip kendisiydi, bu oyunun kazananı ve kaybedeni kendisinden başka kimse değildi, olamazdı. Jimin'e hiç bir şekilde yer yoktu bu oyunda... Gerekirse kaybederdi yahut kazanırdı. En iyi ihtimalle de ikisi olurdu fakat Jimin'e hiç bir şekilde hayatında yer vermezdi.

"Karşında altına gireceğin bir adam yok." Herkes pür dikkat onları izlerken dansçının kulağına yaklaştı ve tahrik edici bir tonda "Sikimi o kadar kolay yalayamayacaksın."

Dansçının kısık gözleri hazinelerinden ayrılıp kocaman olmuştu. İlk kez gözlerinin rengini daha dikkatli görme şansı tanınmıştı belki de Jungkook'a. Koyu gözleri vardı, kusursuz dudaklarıyla uyum içerisinde dans ediyordu. Dudakları, pembe dudakları, kusursuz yumuşak dolgun ve ıslak dudakları... Jungkook neden daha farklı şeyleri düşünemeyecek kadar dansçının dudaklarına sarhoş olmuştu?

Eğdiği belini düz bir şekile sokacağı sırada Jimin mırıldanarak "Pişt baksana."

Jungkook yine ne var dercesine gözlerini Jimin'e döndürdü. Jimin kendisine dönen irisleri hoş bir gülümsemeyle kabul ederek Jungkook'un kendisine yaklaşmasını bekledi. Gömleğinin uçlarını beyaz ve tombul parmaklarıyla yakaladı.

Herkes hala bir kaç kişi hariç meydanda neler olduğuna dair mantıklı bir sebep aramakla meşguldu. Fakat dansçı hayatında daha önce yaptığı şeyi yaptı, kendinden başkasını umursamadı.

Genç polisin kulak memesine yaklaşıp kan dolu dudaklarını hareket ettirdi. İnsanın içini ele veren, karnını ağrıtan ve dizlerini titreten bir noktaydı kulak memesi... Jimin bu yüzden hiç bir zaman tahammül edemezdi kulak memesinden öpülmesine, dokunulmasına ve hatta yaklaşılmasına. Bu iki saniye içinde boşalmasına bile neden olabilirdi. Dansçı kulağına doğru yükselen yele bile tahammül edememekle beraber Hoseok'un kulağına bir şeyler fısıldamasına bile izin vermiyordu. Çünkü o arkadaşı bile olsa kulağına yanlışlıkla değen bir dudak onun ihtiyaçlarını aktif hale getirirdi.

"Bana kalırsa ikimizde benzer insanlarız.." ellerini Jungkook'un siyah kotunun üzerinde hareket ettirdi, bacakları oldukça yapılıydı. Parmakları Jungkook'un uysal penisinin üzerinde turladı. Bir kaç saniyeye bir taş kadar sertleşen erkekliğin üzerinde halkalar çizmeye başladı. Halkalar? Halkalar ona iki sabah önce Jungkook'un memesine dişleriyle çıkarttığı izleri hatırlattı.

Genç polis bir dizinin yere temasıyla taş kesilmişti. Neyin ne olduğunu hemen altında bulunan bir dansçının ne yapmaya çalıştığını idrak edemiyordu. Daha olayın nedenini ve amacını kavrayamadan onları izleyen bir topluluğa göz attı. Çoğu insan evrak ve tuhaf belgelerle ilgileniyor gibi gözükse de herkesin odağı hiç şüphesiz bir zanlı olarak görülen dansçının elinin kıdemli polis memuru Jungkook'un kabaran penisinde olmasıydı. Jimin kadar rahat ve umursamaz değildi Jungkook. Belki de bu yüzden mutluluk ona hiç uğramıyordu, olamaz mıydı yani?

"Bilirsin hemen kalkan sikler insanlara haz kazandırmaz. Birazcık el hareketiyle bir koca penisinin kalkmasını sağladım. Sence.." Dansçı olacakların farkında değildi bu yüzden bu kadar rahat ve ukala konuşuyordu. Jungkook'un şimdiden bile seğiren erkekliğini ince ve hafif dokunuşlarla okşarken mırıldanmalarına devam etti. Genç Polis gözlerini kapatmış ve titreyen bedeniyle dansçının ellerine bırakmıştı kendisini. "Yalasam kim neler neler olurdu?"

Hiç beklenmedik anlarda olurdu bazı şeyler, rahat bir uykunun ardından annelerin kahvaltıya çağırması ya da derste uyuyan bir öğrenciyi uykusundan kaldıran öğretmen.. Penisini okşayan ellerde önce erkekliğini sıktı ardından hiç vakit kaybetmeden erkekliğine yediği yumruk Jungkook'un zemine serilmesine neden oldu. Verdiği acının ardından gözlerini kapayan Jungkook'u izleyen tek şey seğirmiş penisi izleyen dansçıydı.

***

"Tanrı aşkına Jungkook 2. kat koridorunda olanlarda neyin nesi?" Taehyung ellerini saçlarında gezdirdi, alnına üşüşmüş terleri ters çevirdiği bileğiyle silerek karşısında sinirden çatlamak üzere olan Jungkook'a göz attı. Genç polis bir kaç saat önce olanlar yüzünden ofisinden çıkamıyor, pencereyi dahi açamıyordu. Taehyung olanları duyar duymaz Yoongi'nin ofisinden ayrılıp soluğu arkadaşının yanında bulmuştu. Dakikalar geçmesine rağmen Jungkook hiç bir tepki vermeden pencerenin önünde ölmüş ve vızırdayan sineği izlemekten bir an olsun vazgeçmemişti.

Sinek daha bu sabah hademe tarafından temizlenen camda sağdan sola doğru hareket ediyor, ufak ve naif kanat sesleriyle havalanıyor fakat bir kaç saniye sonra tekrar az önce yapıştığı cama geri dönüyordu.

"Jungkook sikini kabartan ve iç çamaşırından çıkmasına neden olan bu dansçıyla olayın ne senin?" En sonunda günlerdir aklına takılan ve takıldıkça tuhaf fikirlerle karışan sorusunu yöneltti Jungkook'a... Jungkook'u vızıldayan sinekten ayırmıştı Taehyung'un bu tuhaf sorusu. Hırsla oturduğu pencere kenarından kalkıp yumruğunu masaya savurdu. Öfkeli ve çileden çıkmış bir boğayı andırıyordu. Fakat Taehyung'un ondan çekineceğini sanması işleri tuhaflaştırmaya çoktan başlamıştı bile. Taehyung Jungkook'un çattığı kaşlarını görünce iki ellerini bir suçlu gibi havaya kaldırarak "Bu odadan çıkarsan duyardın herkes sen ve kabarıp ıslanan iç çamaşırından bahsediyor."

"İç çamaşırım falan ıslanmadı." Jungkook'un hiç çekinmeden ettiği hakaretler Taehyung'un tüylerini diken diken etmeye yetip artmıştı bile. "Kabardığı doğru yani. O kadar sertleşmişsin ki yoldan geçen herkesi sikecek kadar belirginleşmiş penisin.. Doğruyu söyle konuyu değiştirme senin olayın ne bu dansçıyla?"

Jungkook sinir bozucu bir tavırla bağırmaya başladı karşısında Taehyung'un olduğu şu saatten sonra zerre umurunda dahi değildi. "Ne olayından bahsediyorsun Tanrı aşkına? Onun gibi bir sürtükle ne gibi bir olayım olabilir?" Taehyung histerik bir tavırla yumruk yaptığı ellerini masaya çarparak bağırmaya başladı, şu an sesinin ne derece ofis dışında duyulacağı zerre sikinde değildi çünkü çıldırmanın eşiğine gelmiş vaziyetteydi. "Jeon Jungkook kendine gel!"

Jungkook histerik bir kahkaha attı ardından da sırıtarak konuşmaya başladı "Hiç kimsenin kendinde olmadığı bu dünyada sen bana az önce kendime gelmemi mi söyledin?"

Taehyung beklenmedik bu cümlenin ardından açık alana yapılmış ve gözler önüne serilen lavabonun mermerine dayadı iç bileklerini. Derin bir nefes alıp tane tane konuşmaya özen göstererek "Ona sadece barlarda dans ettiği için sürtük muamelesi yapamazsın-" cümlesini yarıda kesen ses Jungkook'un beyaz duvara fırlattığı cam bardaktı. Öfke problemleri vardı, kendinde hiç bir zaman olmamıştı. Taehyung onu omuzlarından tutacağı sırada Jungkook "Ona dansçı olduğu için değil sabahın bir vakti elini penisimde bulduğum için sürtük muamelesi yapıyorum"

Derin bir nefes alıp bir adım geriye çekildi. Bedenine yapışan siyah tişörtü meme uçlarını belli ediyordu, dar pantolonu ise erkekliğini...

Etrafında bir kaç tur dönerek "Tanrı aşkına Taehyung, ben gay bile değilim."

Taehyung başını öne eğip kare gülüşünü zemine çaldıktan sonra dişleriyle alt dudağını ezerek parmaklarıyla Jungkook'un yeni yeni sönmüş penisini işaret etti. "Sen öyle diyorsun ama başkaları bunun tam tersini söylüyor."

Ellerini refleks gereği penisine örten Jungkook hızla dün geceden kalmış çarşafı beline sardı ardından da Taehyung'un bir açıklama bekleyen gözleriyle karşılaştı. Gözlerini parmak uçlarına odakladı. Bir açıklama yapmak zorundaydı.

"Dün yanına gittim. Ardından geldim. Sonra Shin-" Taehyung ellerini havaya kaldırarak başını sağa sola salladı ve bir kaç adımda yanına ulaşıp masanın üzerine kalçalarını dayayarak "Bana yalan söyleme, herkese söyle ama bana değil. Olanları biliyorum sırf sikindirik egonu tatmin etmek için dansçının suratına suratına prezervatif saçtığını, ardından ona kendini kurtarması için birileriyle-" Jungkook hızla ayağa kalkıp Taehyung'un ağzını eliyle kapattı.

Bu olanların devamını duymak dahi istemiyordu, yaptığının doğru tek bir tarafı dahi yoktu bunu bir başkasından duyunca her şeyi kavraması daha kolay bir hal almıştı. Titreyen ellerini Taehyung'un ağzından çekip yavaşça kalktığı koltuğa oturdu.

Odanın birden açılan kapısı düşünce duvarlarını yıkıp yakmıştı bile.. Asistan içeriye girip Taehyung'un kulağına bir şeyler fısıldadı ardından hiç bir vakit kaybetmeden Taehyung Jungkook'un yanından ayrılmış ve onu bir kara delik olan düşünceleriyle baş başa bırakmıştı.

Yaptığında bir yanlışlık olma ihtimali var mıydı? Dansçıya haksızlık mı ediyordu? Ama her hetero bir erkek için normaldi bu değil mi bu aşırı tepkisi? Hayatında hiç bir tane sike bile dokunmuşluğu yoktu. Dansçı onu mutlu etmiyordu, yahut azdırmıyor.. Ona lan duyguları sadece öfkeden ibaretti. İçi bomboştu; Jungkook Jiminden zerre hoşlanmamıştı. Parmaklarını saçlarına geçirip oflamaya başladı. Ne yapacağı ya da ne yapamayacağı kafasını allak bullak ediyordu. Her şey tersten işlemeye başlamıştı. Tüm doğruları birer yanlış, tüm yanlışları hala birer yanlıştı.

Bu da yetmezmiş gibi 2 yıldır imajını koruduğu Karakol'a ve Müdür Shin'e rezil olmasını da işin içine katarsak her şey tek kelimeyle özetlenebilirdi. Yıkım..

Seğiren erkeklğine göz attı, havası sönmüş ve çürümüş bir balon gibiydi. Parmaklarını uzvuna götürdü, yavaşça baş parmağı ile kumaşın üzerinden okşamaya başladı. Boğuk inlemeleri ağzının içine doluşuyor ve damağında yankılanıyordu. Koca bir inlemeyi dişlerinin arasından havayla buluşturdu. Fakat kirpiklerinin açıkta bıraktığı çatlaklardan sadece Dansçının herkesin içinde sikini kavrayan minik, beyaz ve siyah ojeli parmaklarını ayırt edebildi.

Yavaşça kapattığı gözlerini bir o kadar hızlıca açtı. Koca bir nefesi bedeniyle buluşturdu ve öfkesini çıkarmak için yumruk yaptığı elini bacak arasına yolladı. Ne zaman penisine dikse gözlerini zihninde dansçının minik ve siyah ojeli parmakları dolaşıyordu. Bundan sonra böyle devam ederse hayatı boyunca ne yapacaktı?

Sıktığı yumruğunu erkekliğine indirdi. Acı içince yumrtuk attığı penisi ağlamak üzereydi belki de... Hızlı vuruşu yüzünden acı içinde bacak arasına savrulan erkekliğini korumaya alması gerekiyordu. Öfke problemleri korkunçtu.. Hiç bir insan sadece öfkelendi diye erkekliğine yumruk atar mıydı?

Telefonunun sesini duymasıyla sekerek masanın diğer ucuna ulaştı. Acıdan dolayı nefesi kısık kısık ve tane tane geliyordu. Onu hattın diğer ucundan dinleyen Taehyung eğer arkadaşının bu kadar kötü durumda olmadığını bilseydi mutlaka ateşli bir seksin ortasında olduğunu kanaat getirirdi.

"Jungkook."

Taehyung'un sesi tuhaf bir şekilde sakindi. Bir terslik olduğunu buradan ayırt edebilirdi Jungkook. Taehyung'u akademiden beri tanıyordu. Bu yüzden ne zaman gülüp ne zaman ağlasa mutlaka o söylemeden farkında varırdı. Yine aynısı oldu Jungkook, Taehyung'un tek kelimesinden felaketin yaklaştığını anladı.

Eğdiği belini düz tutup kocaman bir nefes alarak ses tonunu stabil tutmaya çalıştı. Ne zaman damadığına çarpan boğuk inlemeleri kulağına dolsa zihnini sikini kavrayan dansçının yanında kaybediyordu. "H-ah Taehyung."

Taehyung lafı uzatmadan açıklamasını yapmak istemişti. Fakat kulağına dolan inlemelerden dolayı Jungkook'un kendine dokunduğu kanısına varmak hiç de zor olmamışa benziyordu. Jungkook'un onu göremediğini bildiğinden dolayı ufak bir şaka yapmak istediği sırada bir telefon görüşmesi esnasında ona dik dik bakan Müffetiş Min kısaca "Acelemiz var, işini yap." Bakışlarından bir ok fırlattı.

Taehyung sesinin tonunu saygın bir ifadeye çevirerek Jungkook'un karnını ağrıtacak şu konuşmanın ilk kelimelerini mırıldanarak "Dansçının kan testini yaptırdık."

Jungkook gözlerini devirerek cümlenin devamını beklemeye başladı. Fakat Taehyung aynısını düşünmüyordu çünkü bundan sonra diyecekleri herkes için hayati bir önem arz etmeye çoktan başlamıştı bile.

"Kanına uyuşturucu yahut alkol yoktu.. Kanında sigaraya sarılmış ve yoğun miktardı toz haline getirilmiş bir Percodile (azdırıcı markası) bulundu."

Jungkook hızla elleriyle ağzını kapatarak bağırmaya başladı. "Deme!"

Başına gelecekleri, yakın tarihte ona yapılacak olanlar göz önüne geldiğinde dizleri titremeye başladı. Tutunduğu dolaba yaslanarak Taehyung'un cümlesinin devamını dinledi.

"Ve Jungkook, dansçı senden şikayetçi. Bir kaç dakika sonra bileğinde 3 sabah önce ona takılan bir kelepçenin benzerini bulursan hiç şaşırma-" ellerinden yavaşça kayan telefon ve düşüncelerini bastıran ses ofisinin önünde bekleyen kalabalıktan ibaretti.

Ne ara bu kadar ezik duruma düşecek hale gelmişti anlam veremiyordu Jungkook. Bir an pencereden atlayıp ölmeyi bile düşündü, fakat o bir sincap değildi bir süper kahraman gibi zemine inemezdi. Büyük ihtimalle kolu ve bacağı kırılırdı.

Düşünmeye başladı genç oğlan, eğer kolu ve bacağı kırılırsa belki de dansçının vicdanı sızlar ve onu yola getirirdi öyle değil mi?

Hızlıca sineklerin ölüsünden bir cenazenin diğer sinek kardeşliği tarafından düzenlendiği pencereye yöneldi. Bir kaç dakika önce penisinde gezinen elini pencerenin kulpuna yöneltti ve soğuk rüzgarın suratını yalamasına göz yumdu.

Açtığı pencerenin dışarısına göz attı. Bakışlarını dışarıya verince ofisinin 5. katta oluşu ve Müfettiş Min ile sırf bu yüzden kavga etmeleri geldi. Bu ofisi Taehyung'un ofisiyle aynı katta olması açısından istemişti. Peki Müfettiş niye bu kadar ısrar etmişti bu 5.kattaki ofis için. Jungkook mırıldandı, vakti azalıyordu. "Eminim 5.katta olduğu için üşenmiştir."

5.katta olması sadece kolu ve bacağının kırılmayacağına ufak bir ana tutuyordu. O bir sincap değildi yahut çocukların ağzının suyunu akıttığı bir süper kahraman... Eğer buradan atlarsa yüzde yüz felç kalırdı. Ve ömrünün sonuna kadar Taehyung'a ajitasyon yaparak ona bakması için bir evlilik teklifi ederdi. Fakat sikik bir dansçı için kusursuz bedeninin yaşamının son anına kadar bozulmasını da kabul edecek hali yoktu.

Bu yüzden dirseklerini dayadığı pencere pervazından uzaklaşıp üniformasının üzerinde ki armasına göz attı. Mutlaka kurtulurdu, o suçsuz bir devlet memuruydu. O suçsuz olduğu için kurtulacaktı diğer kıdemlileri gibi suçları işleyip sonra özgürlüğe kavuşmak değildi amacı...

Belki Dansçının o gece sigarasına azdırıcı koyulmasını anlayabilirdi fakat onu kaçırması da neyin nesiydi? Kafası iyi olan dansçı kilitli olan bir evden bir adamı hele de kendisinden katbekat daha iri olan bir adamı nasıl kaçırabilirdi ki? Bu vaka bu kadar basit değildi. Hiç şüphesiz bu hikayenin en masum iki kişisiydi dansçı ve kendisi.

Ne kadar unutmak istese de o geceyi düşündü. Silik silik hatırlıyordu her şeyi sanki birileri devasa bir silgiyle zihninin aralayıp silmişti o ana dair tüm verileri. Tek hatırladığı aynı yatağın içinde gördüğü beyaz ve yumuşak kalça yanakları ve sarı saçlardı. Kabul etmeliydi ki ne kadar ilgisini çekmese de dansçı kusursuz bir bedene ve yüze sahipti. Aklına tekrar tek bir çatlağın dahi olmadığı ıslak pembe dudakları geldi, elinden gelse onları koparırdı.

Genç oğlanı dolgun dudaklardan sıyıran, yüreğini attıran ve bedenini tir tir titreten ses bir kaç iş arkadaşının daha doğrusu kendisine bağlı kalan bir alt düzeyin elinde kelepçelerle onun ofisine girişiydi. Jungkook ağzından tek bir kelime dahi dökemeden bileklerini sarmalayan demir parçalarının içinde buldu kendisini. Bu duruma düşmek, bu duruma düşürülmek içini kor bir ateşe kurban etmişti dansçı onu.

Kelepçenin takılmasının ve daha bir kaç saat öncesine kadar onun götünü yalayan memurlardan birisi ellerini Jungkook'un ensesine attı. Başını hızla yere eğip ofisten çıkarttılar. Tek duyabildiği ses Taehyung'un boğuk ve gür nidasıydı. Aklında ki ses arkadaşının kalın sesini bastırıp bir kenara çoktan atmıştı bile.

Aklına dansçının daha bir kaç saat önce koridorda ettiği cümleler doluştu ne demişti dansçı:"Kendi kazdığın çukura düşeceksin, sende benimle yanacaksın. Sana beni bu ateşte tek bırakacağını inandıran şey neydi?"

Jimin başarmıştı, Jeon Jungkook kendi kazdığı kuyuya düşmüştü. Kendi ateşinde yanarken tek kalmamıştı, beraber yanacaklardı.

Jungkook eğdiği başını yavaşça kaldırdı. Ne zaman başı kalksa sürekli bir kaç gün sonra terfisini geri çekeceği memur Jungkook'un ensesinden tutup zemine eğiyordu kafasını. Öfkeli gözlerle dikkatli bir biçimde irislerini havalandırdı. Hücre katına geldikleri sırada pencere kenarında durdurdu bakışlarını. Memurlar ne olduğunu anlayamıyordu. Jeon Jungkook ise sadece pencerenin ardından bir bankta sigarasını ateşleyen dansçıya değdirdi gözlerini, boğuk bir şekilde mırıldandı.

"Yaktın beni dansçı."

***

YAKTIN BENİ HOLD ME

Neyse yana yana kül olalalım bakalım.

Arkadaşlar farkındasınız değil mi? Jungkook sınırları olan bir adam. Jimin'in gelişiyle sınırları yıkılıyor ve bundan dolayı çok rahatsız. Ben baş edemiyorum bu adamla???

Bölüm nasıldı? Siz ne düşünüyorsunuz sizce bu çirkin tezgahı hazırlayanlar kim?

Şimdi bu soruları cevaplamadan gitmiyorsunuz benden söylemesi!!

UÇALIM KAÇALIM LOTİ

Continue Reading

You'll Also Like

44.5K 3.4K 28
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
644K 70.1K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir
12.1M 586K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
159K 17.9K 39
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.