ÖZGÜR-TAMAMLANDI

By muslumbozkurt

386K 49.4K 7.4K

Özgürlüğü için ailesi de dahil herkesi karşısına alan bir adam; Mert Çağan. 18 yaşında hayatı kendi istediği... More

GİRİŞ
DAYI
ÖZGÜR
TERCİH
YOLCULUK
DENİZ
YURT
AİLE
DAVET
AKBABA
AYRILIK
YENİ
KEŞİF
İLK GÜN
ARKADAŞLAR
HURİ
ARAYIŞ
ÂŞIK
DÜŞÜNEN ADAM
BEKLEYİŞ
İHANET
TANIDIK
BİLİNÇALTI
EKSİK
DAYAK
HASTA
KIRIK
İŞ
ŞAKA
ÇALIŞMA
YATAY GEÇİŞ
İTİRAF
MESAJ
KİRALIK EV
YARDIM
HAP
KIZIL SAÇLI KIZ
SÖZ
VALİZ
MÜSTEŞAR
İSTEK
ŞİMŞEK
PAYLAŞMAK
HESAP
ANNE
YETENEK
VİZE
DÜZEN
SARHOŞ
ASİYE TEYZE
SEVDALIK
CEZA
FİLİZ
GERÇEK
ŞAHİT
KAÇIŞ
GERİDE KALAN-FİNAL

ÇIĞLIK

4.4K 282 98
By muslumbozkurt


Multimedia: Ahmet Kaya-Ayrılığın Hediyesi

Mert eve baktıktan iki üç gün sonra eve taşındı. Ali Yavuz valizlerini ve diğer eşyalarını taşıması için ona arabasını verdi. Mert arabaya eşyalarını yükleyip evine getirdi. Yurttaki arkadaşlarıyla vedalaşmak içinden gelmiyordu ama yine de bu dünya ölümlü dünya mantığıyla hareket etti ve onlarla vedalaşıp helallik aldı. Arkadaşları onun tek başına nasıl eve çıktığını merak ettiler. Bu Mert'i sinir etse de onlara iki ayrı işte hatta siteye yazı yazma işiyle birlikte üç ayrı işte çalıştığını söyledi. Arkadaşları bundan sonra ikna oldular.

Yurttan ayrılma işlemleri için müdürün yanına gitti. Müdür onu ayakta karşıladı. Oturması için masasının önündeki sandalyeleri işaret etti. Mert yurttan ayrılmak için geldiğini söyleyince müdürün rengi sarardı. Zavallı adam ne kadar da korkmuştu. İlk başta onu bu fikrinden vazgeçirmeye çalıştı. Mert'in yurdu sevmediğini ve yurttan bu yüzden ayrıldığını düşünüyordu. Böyle bir durumda ise Mert'in milliyetçi partide genel sekreter olan akrabasının yurdu arayacağını ve onlara sağlam bir fırça atacağını düşünüyordu.

Muhtemelen kendi akrabasını memnun edemeyişlerinden dolayı onlara soruşturma bile açacaktı. İşte müdür tüm bu kötü ihtimalleri bir bir aklından geçiriyordu. Mert'i bir süre ikna etmeye uğraştı. Ama kararının kesin olduğunu görünce "En azından Ahmet Çağan beyefendiye sorunun bizimle ilgili olmadığını söyleseniz olmaz mı?" Diye sordu oturduğu yerde iki büklüm olarak. Mert adamın derdini anlamıştı.

Hemen bir yalan uydurdu. Ne de olsa bu konuda iyiydi. "Ben onunla konuştum. Bana yurtta bir aksilik olup olmadığını sordu. Ben de hiçbir sorunun olmadığını sadece odaların çok kalabalık olmasından dolayı rahatsız olduğumu söyledim. O da bu durumu anlayışla karşıladı." Dedi. Müdür buna inanılmaz derecede sevindi. "Çok teşekkür ederiz." Dedi. Müdür yardımcısını yanına çağırdı ve Mert'in ayrılış işlemlerini halletmesini istedi. Müdür yardımcısı yaklaşık yirmi dakika sonra bütün işlemleri halletmişti. Mert odadan ayrılırken yurt müdürü "Bir sıkıntınız olursa istediğiniz zaman gelebilirsiniz. Yurttan ayrılıyorsunuz diye çekingenlik yapmayın, mutlaka yine gelin." Dedi.

Hâlbuki içinden "Oh be bu beladan da kurtulduk." Diyordu. Utanmasa Mert yurttan ayrılıyor diye zil takıp oynardı. Çünkü böylelerini memnun etmek zordur. Yani Ankara'da bir yerlerde üst düzey tanıdığı olan insanlar her zaman sıkıntılı olurdu. Aslında yurt müdürü koca genel sekreterin akrabasının devlet yurdunda ne işi olur diye de düşünmüştü. Ama bir türlü cesaret edip de bunu dillendirememişti. Şimdi Mert gittiği için de artık böyle şeyler düşünmesine hiç gerek yoktu.

Mert yeni evine taşındığı ilk gün güzel bir temizlik yaptı. Ama yine de öyle dört dörtlük bir temizlik olmamıştı. Çünkü o zamana kadar eline toz bezi bile almamıştı. İşte özgürlüğün bir bedeli daha ödenmişti. O zamana kadar elini dahi sürmediği bütün angarya işleri şimdi kendisi yapmak zorundaydı. Çünkü artık bu evde kalacaktı ve tek başına olacaktı. Bu yüzden temizliğini de kendisi yapmalıydı. Sadece temizliğini de değildi. Yemeğini de yapmak zorundaydı. Asıl zor olan da yemekti zaten. Ama zamanla alışacağını düşünüyordu.

Yeni evine taşındığı ilk gece uyuyamadı. Çünkü tuhaf bir şekilde yatağından kızıl saçlı kızın kokusu geliyordu. Mert sağa dönüyor olmuyor, sola dönüyor kurtulamıyordu. Her yerde kızıl saçlı kızın o muhteşem kokusunu duyuyordu. Onun adının Filiz olduğunu bilmesine rağmen onunla ilgili bir şey hatırlarken hep kızıl saçlı kız diye hatırlıyordu. En başından beri onu bu şekilde aklına kodladığından şimdi ondan ismiyle bahsetmekten hoşlanmıyordu. Kızıl saçlı kız ona daha hoş geliyordu. Sanki masal kahramanı ismi gibiydi. Aslında o da bir nevi masal kahramanı sayılırdı. Çünkü masallardaki prensesler kadar güzeldi.

Yatağından kalktı. Belli ki kızıl saçlı kızın kokusu uyumasına müsaade etmeyecekti. Evin içinde dolaşmaya başladı. Canı bir sigara çekti. Terasa çıkıp enfes manzarayı izlerken bir sigara yaktı. Sigarasını içerken bile hala onu düşünüyordu. Artık alkol miktarını arttırması gerektiğine karar verdi. Çünkü eskisi kadar uyuşmuyordu bedeni. Hele beyni hiç uyuşmuyordu. Zaten o uyuşmayınca sürekli kendisine kızıl saçlı kızı hatırlatıyordu.

O zaman yüreği ona isyan ediyordu. "Bir an bile unutmamıza izin vermiyorsun. Bari geceleri izin ver de uyuyalım." Diyordu. Ama beyin söz dinlemiyordu. Sürekli duyu organları aracılığıyla kızıl saçlı kızı hatırlatıyordu. Gözünü kapatsa kızın yüzünü bütün ayrıntılarıyla hatırlıyordu. Gözünü açsa bu kez ya kızın sesini duyuyor ya da kızın kokusu geliyordu burnuna. İlk gece böyle geçti. Gün ışırken yanındaki boş alkol şişelerinin yardımıyla kanepede uyuyabildi. Canı çok yanıyordu. Kızın aşkı onu harap etmişti.

Ertesi sabah okuluna giderken yokuşu çıkmakta bile zorlanıyordu. Kendisini öylesine halsiz hissediyordu ki bir ara yokuşu çıkamayacağını bile düşündü. Ancak pes etmedi. Çünkü belki derse girersem kafam biraz olsun dağılır diye umuyordu. Bu şekilde biraz olsun kızıl saçlı kızın hatırasını unutabilirdi. Unuttuğunda ise acısı azalırdı. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamadığından bu acıyla nasıl başa çıkabileceğini de bilmiyordu.

Derslerin de bir faydası olmadı. Bir tek işin faydası oluyordu. Kırtasiye de çalışırken ya da kafeterya da garsonluk yaparken kafası biraz olsun kızıl saçlı kızdan uzaklaşabiliyordu. Ancak bulduğu ilk fırsatta beyni yine ona kızıl saçlı kıza dair hatırladığı ne varsa hepsini getiriyordu. Kız gideli uzun bir süre olmasına rağmen ona dair hiçbir şey unutmamıştı. Bugün bile yüzünü bütün ayrıntılarıyla tarif edebilirdi. En çok da onun gülüşünün güzelliğini unutamıyordu. O güzel gülüşün bir kez olsun sebebi olmayı çok istemişti.

Ama hiçbir şey sadece istemekle olmuyordu. Koşulların da uygun olması gerekliydi. Oysa onun istediği şey için koşullar hiç de uygun değildi. Kızıl saçlı kızla aynı şehirde bile değildi. Kaldı ki aynı şehirde olduğu zamanda kızı bir kez olsun güldürmeyi başaramamıştı. Çünkü kızın sevgilisi vardı. Yüzsüzlük yaparak sevgilisi olmasına rağmen kıza duygularını açmıştı. Ama kız ona sevgilisinin olduğunu söyleyerek onu reddetmişti. Bu reddedilişi bir türlü hazmedemiyordu. Belki de kızıl saçlı kızı bu kadar unutulmaz yapan başlıca faktörlerden birisi de Mert'i ilk kez reddeden kız olmasıydı.

Üstelik ilk kez ilk görüşte bir kıza âşık oluyordu ve onun da sonucu hüsran oluyordu. Bu sorunu halletmek istiyordu. Bu acıyla böyle yaşanmayacağını biliyordu ama elinden de bir şey gelmiyordu. Onu unutması gerektiğini bilmesine rağmen beyni her boş bulduğu anda onun hayalini gözlerinin önüne getiriyordu. Bu şekilde kızı unutmasının hiçbir imkânı yoktu. Hatta günler geçtikçe kızıl saçlı kıza daha çok âşık olduğu bile söylenebilirdi.

Bir gece yarısı Mert'in aklına uzun zamandır yapmadığı bir şey geldi. Siteye uzun zamandır yazı yazmıyordu. Çünkü bu ara o magazin ünlüsü saçma sapan insanların boktan hayatlarını takip edecek kadar boş vakti yoktu. O kadar vakti olsa dahi tahammülü kalmamıştı. Eskiden zar zor idare edilen her ne varsa şimdi hepsi çekilmez geliyordu. Hepsini tek tek hayatından çıkarmıştı. Ünlülerin magazin hayatlarını takip edemediğinden dolayı da artık siteye yazacak bir şey bulamıyordu. O gece bir karar aldı. İçindekileri dökmek için bundan güzel bir fırsat olamazdı.

Telefonunu aldı ve siteyi açtı. Yazısına nasıl başlayacağını hiç bilmiyordu. En iyisi her şeyi olduğu gibi anlatmak diye karar verdi. Ama olayları bir öykü tadında anlatmak daha iyi olacaktı. Bu şekilde siteyi ziyaret eden insanların okuması da kolay olurdu. Birkaç defa yazmayı denedi ama olmadı. Kalktı gidip dolaptan rakısını çıkardı. Bir kadeh doldurup yanına getirdi. Sonra bir sigara yaktı. Bir duman çekti. Bir yudum rakı içti. Sonrası kendiliğinden geldi. İşte şöyle bir yazı oldu:

"Geride Kalmışın Çığlığı,

İçim acıyor. Öyle bildik acılar gibi değil bu. Daha önce hiç yaşanmamış olanlardan. Üstelik vücudum da nankörlük ediyor bana. Bu kadar kısa zamanda bütün bu organları nasıl hayran bırakabildin kendine? Beynim sana dair olmayan hiçbir bilgiyi kabul etmiyor. Gözlerim senden başka hiçbir görüntüyü görmüyor. Burnum senin kokundan sonra işi bıraktı. Artık hiçbir kokuyu bir diğerinden ayırt edemiyor. Şimdi sadece iki çeşit koku var. Senin kokun ve diğerleri. İnan bana diğerlerinin arasında senin kokuna uzaktan yakından yanaşabilecek hiçbir koku yok. Kulaklarım seninkinden başka hiçbir sesi duymuyor. Sağır oldum desem değil. Senin sesin hala yanımda konuşuyormuşsun gibi canlı geliyor.

Tabi bir de gülüşün var. Aslında ona ayrı bir parantez değil ayrı bir sayfa açmak gerekiyor. Hatta bir kitap bile yazılabilir o güzel gülüşle ilgili. Sen gülünce sanki Afrika da açlık sona eriyor. Sen gülünce özgürleşiyor sanki tüm köleler. Sen gülünce adalet yerini buluyor gibi dünyada. Hiç olmadık şeyleri olduruyor gülüşün. Sen gülüyorsun bütün hücrelerim yaşam enerjisiyle doluyor. Bütün kötülükler bitiyor sen gülünce. Sanki cennet oluyor her yer sen gülünce.

Nasıl bu kadar kanlı canlısın hatıralarımda bilmiyorum. Elimi uzatsam dokunacak gibiyim sana. Ama yoksun aslında. Yokluk senin olmayışının anlamını karşılamakta güçlük çekiyor. Olsa olsa bir felaket denir buna. Bir doğal afet gibi gidişin. Gittiğinde vücudumun çeşitli yerlerinde günlerdir söndürülemeyen yangınlar yandı sanki. Hayallerimde büyük çapta bir deprem oldu. Hepsi göçük altında kalıp can verdi kurduğum senli düşlerim. Erozyona uğradı dilimin sana söylemeye hazırlandığı kelimeler. Hasretinse bir çığ gibi büyüyor günden güne.

Korkuyorum. Bir gün beni esir alacak. Ben de o çığ kütlesine katılıp sürükleneceğim. Kendimi bundan koruyamıyorum. Seni unutturması umuduyla başka bir sevgili edindim kendime. Aslında tek bir adı var; alkol. Ama her yerde farklı isimleriyle biliniyor. Bütün farklı isimleriyle çağırıyorum onu. Her gece başka bir adıyla buluşuyor dudaklarımla. Ama nafile. Hiçbir ismiyle tam anlamıyla senin adını silemiyor hafızamdan. Gün geçtikçe daha derine bir yerlere iniyorsun yüreğimde.

Bana ne yaptın bilmiyorum. Sana neden aşığım bilmiyorum. Bana gelir misin bilmiyorum. Beni sever misin onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şeyler var. Sensiz yaşayan bir ölüye dönüştüğümü biliyorum. Aldığım nefesin dahi bana zor geldiğini biliyorum. Olur da herhangi bir ihtimalde bana gelsen her yerde kırk gün kırk gece kutlamalar yapılır. Bir masal kahramanı kadar güzelsin çünkü. Rapunzel kadar uzun saçların yok ama senin saçlarının kızılı ondan daha güzel kılıyor saçlarını.

Külkedisi gibi bir perin yok. Çünkü sen benim ilham perimsin. Çünkü sen benim masalımın mutsuz sonusun. Sen olmadan tamamlanamaz bu masal. Sen olmadan bitemez bu acı. Ama sen yoksun. Kim bilir hangi tatlı sözde teselli buluyorsun şimdi. Oysa ben en güzel şiirlerimi sana biriktirmiştim. Bu gece seni bu kadar anmak yeter. Sanki aklımdan çıktığın bir an varmış gibi şimdi de kâğıdıma bulaşıyorsun. Lütfen uykularımı bana geri gönder.

Kızıl Saçlı Kadına"


İnstagram:bzkrtmslm1

İnstagram:muslumbzkrt_kitap "Mert'in fotoğraflarını paylaşıyorlar. Merak edenler bakabilir. Ben de takip ediyorum:)"

Continue Reading

You'll Also Like

1M 36K 46
Bardağı geri tezgaha koyduğum esnada ensemde hissettiğim nefes ile çığlık atmak için ağzımı açtım. Ne yapacağımı önceden biliyor gibi eliyle ağzımı k...
997K 58K 39
Ayağa kalkıp göz yaşlarımı sildim. Gözlerim son kez baktı ardından. Son kez seslendim adını. Bana öyle bir yara bırakmıştı ki, asla affetmeyecektim o...
25.1M 898K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
396K 33.5K 52
Texting ağırlıklıdır. (galiba) Dershanenin homof*bik serserisi Mete ve kalbi güzel sert oğlanımız Dorukhan arasında geçen pek de hoş olmayan mevzular.