I Love Rock 'N Roll || Sekai

By Wu_GalaxyHun

6.4K 1K 1.4K

Koskoca iki adam kapıdan kapıya küfürleşiyorduk. Aslında daha çok ben sayıyordum, o ise beni ahlaksızlıkla it... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm |M|

9. Bölüm

338 61 68
By Wu_GalaxyHun

Hemen atmayacaktım ama bazı saçma, nefret dolu insanların iğrenç küfürleri eşliğinde siyaset yapması buradan bile soğuklaştırdı beni. Ne olursa olsun, kime karşı olursa olsun nefret sözleri, küfürleri; ara bozucu, saygısız, ergence ve iğğğrençç bir şey. Burası ise bizim hayal kurduğumuz bir yer ve burayı kimse bozamaz, böyle bir ortamı biraz olsun hem sizle hem kendimle dağıtmak adına bölümü artık paylaşayım dedim, eğlendiğinizi bana gösterin ve mutlu olun, yorumlarınızla bende mutlu olayım.💕













"Çocuklar yemeğe!"

İple çektiğim pazar gününün akşamında nadir yaşadığım, pazar sendromuna girmeden çalışırken kurduğum masaya çocuklarımı çağırdığımda kısa adımlarını çabuk çabuk atarak mutfakta bittiler.

"Çok acıktım!" Rox söylediği gibi yemeğine başladığında zorla beyaz önlüğünü yakasına takmaya uğraşıyordum.

"Yavaş." Dedim kıkırdalarım arasında.

Biricik kızım ise gülümseyen yüzüyle beni bekliyordu.

Oğlumun yanağını da öomek isterdim ancak şu an çok meşgul olduğu için benim uslu uslu bekleyen kızımı öpüp önlüğünü taktım.

Sehun'un, çocuklarımı sıktığımdan bahsettiği her aklıma geldiğinde sinirleniyor ve üzülüyordum. Günümüzde, kötü şeyler iyilerden çok olduğu için çocuklarımı tek başıma, olabildiğince korumaya çalışıyordum sadece. Biliyorum onlara daha çok zaman ayırmam da gerekti ama tek başıma ancak bu kadar oluyordu ve şu rockçı herifin bundan bahsetmesi canımı birkaç gündür gerçekten sıkıyordu. Her söylenilene takılan biri olmak da beni üzüyordu. Onun kadar rahat biri olabilsem keşke.

Ancak şu hâlimizi görmediği için böyle dediği kesindi. Birbirimizi sevdiğimize inanıyordum. Şahsen onlar için her şeyimi verirdim ki, onlar için bu hayattaydım. Hiçbir şey bilmeden beni yargılaması ve ileri gitmesi canımı çok sıkmıştı. İlk iki gün fazla takmamıştım ancak durdukça sinirim geçmiş üzülmeye başlamıştım. Kötü bir baba olduğumu hiç düşünmemiştim. Kendime en ufak bir alan bile bırakmıyordum onların yanında olan tek ebeveyni olduğum için. Eğlencem yoktuyu geçtim odam da bile onlar olduğundan beri yalnız kaldığım zamanlar oldukça nadirdi. Hep onlarla ilgili iyi bir baba olduğumu düşünürdüm, ta ki Sehun onları sıkmamdan bahsedene kadar.

Bu yaşlarında bile Sehun'un yanına kaçıp duruyorlar, acaba büyüdüklerinde onları sıktığım için beni bırakırlar mı diye düşünüyordum ve sürekli kalbim sıkışıyordu. Üzülmekten biraz şekerim bile çıkmıştı.

Şu zamana kadar onların ve benim geleceğimiz hakkında toz pembe hayaller hariç başka bir şey düşünmüyordum ancak şimdi yeterli olup olmadığımı düşünerek üzülüyordum.

Üçümüz de yemek yerken ve ikizlerim aralarında 'ikiz diliyle' konuşurken hâlâ bunları düşnüyordum ki üst üste gelen bildirim sesleri düşünceleri böldü. Cebimdeki telefonu çıkardığımda gelen bildirim beni birkaç gündür kötü hissetmeme neden olan Sehun'du. Ama kasıtlı yapmadığı o günkü ifadesinden belliydi. O yüzden kızsam da çok da ileri gidemiyordum.

Oh Sehun:
Doğrusu mesaj atmalı mıyım emin olamadım ama sen izlemesende çocuklar merak ediyor, onlara havalı bir komşuları olduğunu göstermelisin ;D

Önce bir link, altında ise bu mesajı yazmıştı.

Sen misin havalı olan?
Göstermeyeceğim çocuklarıma


Bunları yazdığım hâlde kendimi biraz kötü hissettim, çünkü her şeye rağmen konuşmalarımız bitsin istemediğimi farkettim. Sehun eğlenceli biriydi ve şimdi farkediyordumdu ki, iş ve çocuklarım sorumluluğum dışında onun eğlencesiyle üç yılın ardından nefes almış gibiydim.

Neyse ki mesajımı hemen görüp yine pozitif bir şekilde cevap verdi.


Hadi hadi, beni gördüğünde
seksiliğinden bayılacağım
demiyorsunda, çocukları bahane ediyorsun

Gözlerimi devirip güldüm, karşılık olarak da bir şey yazmadan yemeklerinin sonunu getiren çocuklarıma döndüm.

"Sehun'u izlemek istiyor musunuz?"

"Evet!" En yüksek sesle cevap veren Rox'tu. Gerçekten Sehun'la bff olmuş.

"Peki..." Deyip mutfakta kurulu televizyonu açtım ve attığı linkin sayfasına telefonumdan bakıp televizyondan bularak açtım.

Önce şarkının adı "Voices" altında da ingilizce, dövüşçü Randy Orton için olduğu ve hemen altında da Sehun'un ismi çıktı. Sonra dövüşçülerin girmesi gereken yerde tanıdığım bedenin loş ışıklar altında belirmesi heyecan vericiydi. Aynı zamanda hayranlarının attığı çığlıklar tek kaşımı kaldırıp gülmeme neden oldu. Belli ki seviliyor.

Şarkıya öyle bir giriş yaptı ki, ondan böyle bir sesi duyacağımı hiç beklemiyordum ve itiraf etmem gerek ki sesi harikaydı.

Şarkıyı söyleye söyleye ilerleyip dövüşün olacağı ringe çıktığında her zamanki gibi üstünde hiçbir şey yoktu, dövmeleri olduğu gibi görünüyordu ve bu sefer altında uzun bir şort yerine yırtık, siyah, dar pantolonuyla oldukça dikkat çekiciydi. Ya da kamera dar pantolonundan dolayı kaslı bacakları ve kaslı gövdesini çok iyi çekiyordu. Sanırım bu yüzden "beni gördüğünde seksiliğinden bayılacağım, demiyorsun da" diye mesaj atmıştı. Ayrıca düşük bel pantolonundan dolayı kasıklarında var olan bir dövme daha dikkatimi çekmişti.

Sokmaya hazır bir akrep.

Akrebin iğnesi ise göbeğinin altından uzanmış bence manidar bir yerleri gösteriyordu. Farkettiğim ayrıntıyla başımı sağa sola sallayarak güldüm.

"Ay! Çok güzel!" Lana ilk yorumu yaptığında Rox (Sehun'dan çok duyduğum için Minho yerine bunu kullanmaya başlamıştım) zıplaya zıplaya eğleniyor gibi duruyordu ama "kulağım acıdı" diye yorum yaptığında oldukça gülmüştüm. Aslında çok bağırdığı bir şarkı değildi, metal kategorisinde de değildi. Ama pop şarkısı duymaya alışmış oğluma fazla gelmiş olmalıydı.

"Bence çok güzel söylüyor." Dedim bende.  Lana da hemen atladı. "evet, ben beğendim baba! Sehun'u arayalım mı? Söyleyelim mi?"

"Bence o geldiğinde beğendiğini söylemen daha doğru olur."

Bakışlarımı tekrar ekrana yönelttiğimde bağırdıkça eğilmesi ve sahnesine hâkim olması oldukça havalı duruyordu. Onu ilk defa izliyordum ve işinde ciddi, başarılı olması baya hoşuma gitmişti.

Şarkısının ortasında, ekranda bir dövüşçü belirip ringe tempolu kısa adımlarla yürüdü. Şarkının bitmesine yakın dövüşçü sahneye çıktı ve Sehun şarkısını bitirdiğinde birbirlerini selamlayıp alandan ayrılırken video bitti.

Şarkı o kadar hoşuma gitmişti ki, stüdyo versiyonunu spotifydan bulup favoriledim.

Diğer şarkılarına belki sonra bakardım. Hem bunların grubu yok muydu? Neden tek çıkmıştı ki?

Çocuklarımla oyun oynayarak geçirdiğim bir akşam vaktinden sonra uzun uğraşlar sonucu bugün on bir de zorla yatırdım ikizlerimi. Hem yorgundum ve uyumak istiyordum hem de kendi kendime biraz vakit geçiresim vardı. Bebeklerim uyuyana kadar onların yanında kaldıktan sonra salona geçip televizyondan film açtım. Bir de çok sıcak olduğundan mutfak ve salon karşılıklı olduğu için iki taraftan cam açıp biraz olsun esinti gelmesini sağladım.

Saat çok geç olurken filmi merak ettiğim için başından ayrılamıyordum, o yüzden kısa kısa geçerek sonunu getirmeye çalışıyordum ki kulaklarımı, yanımdaki açık camdan, tanıdık bir ses doldurdu.

Keyifsiz keyifsiz, sakin sakin 'Kill Bill' söylüyordu.

Yattığım koltuktan doğrulup pencereden baktım. Birkaç gün önce sinirle yanından ayrıldıktan sonra ilk defa gördüğüm yüzdü. Tabii televizyondakini saymazsak.

Neden bunu yaptım bilmiyorum ama saysak adımlarıyla evine doğru yol almaya çalışan komşumun yanına çıkmak istemiştim. Evin anahtarını da alıp ön kapıdan çıkarak çitlere yaklaştığımda sırıtıyordum.

"Sehun?" Adını söylediğimde susup bir gözünü kısarak bana baktı.

"Jongin?"

Bu sefer ondan önce davranıp çitlere yaslanan bendim.

"Ayakta durabilecek gibi misin?" Diye sorduğumda alayla güldü.

"İnsan bir oturmaya davet eder, görmüyor musun yaşlanıyor... Yok yalpasıyor... Ah... Yalpalıyorum." Zaten yarım ağız konuşmasından belliydi ne kadar sarhoş olduğu ama biraz ona takıldıktan sonra rahat bırakacaktım.

"Gel, oturalım şurada." Evin küçük verandasını gösterip söylediğimde başını sağa sola salladı.

"Boşver... Dinle bak ne diyeceğim." Dediğiyle birlikte önümde birden gülmeye başladı. Gülüşü gittikçe büyüyüp kahkahaya dönüştüğünde sarhoşluktan bu hâlde olduğu belliydi.

"Ah! Jongin! Gelirken ne gördüm biliyor musun?" Lafı doğru düzgün bitmeden ellerini dizlerine koyup daha çok güldü. "Bir çocuk scooterla bayır aşağı son hızla giderken duran arabaya çarptı." Kendini kaybederek gülüyordu. Öyle ki kıpkırmızı olmuş yüzünden, gözünden yaşlar geldi. "Ah, ah, çok komik... Saatte 90 kilometre hızla bayır aşağı sürülür mü salak?!" Nasıl bir şey görmüştü de bu kadar gülüyordu bilmiyorum ama o kadar çok güldü ki komşular rahatsız olmasın diye uzanıp bir elimi ensesinden güç almak için koyup diğer elimle de ağzını hafifçe kapattım.

"Şşş, sessiz gül." Dediğimde bende ona gülüyordum. Sonra biraz olsun kendine geldiğinde beceriksizce gözlerini silmeye çalıştı ama başaramadı. Ben de ellerimi başından çekip hemen önümdeki yüzün gözlerine ulaşıp yaşlarını sildim.

Bir süre bekleyip baktı bana. Sonra kollarını çite dayayıp güç alarak ayakta durmaya çalıştı. Artık biraz daha ciddiydi.

"Güzel evim var ama... burada kalmak istemiyorum." Başını çitlere koyduğu kollarına dayayıp konuştuğunda sarhoşluktan gözleri buğulu ve kısık bakıyordu. İrisleri simsiyahtı.

"Neden kalmak istemiyorsun?" Diye sordum, gerçekten ilgileniyordum sanırım.

"Burası çok soğuk hissettiriyor... sende bana parmak salladığında beni gıcık ediyorsun, biliyorsun değil mi? O parmağına neler yapasım var bir bilsen..." Yan bir şekilde gülerken sonlara doğru tonu mayışmışça kısıldı. Bu hâlde bile bana haddimi bildirmeye çalışıyordu ama masum gözüktüğü için gülümsedim. Bende yüzüne eğilmek için hemde... bilmiyorum, onunla eşitlenmek için sanırım, başımı kollarım üzerinden çitlere yaslayıp ona baktım.

"Ailen ve sevdiklerin olmadığı içindir. İnsan tanımadığı bir yerde, tanımadığı kişlerin arasında yalnız kalınca... kötü hissediyor." Kısık gözlerini benden çekmeden bakarken tekrar gülümsedim. O duyguları en iyi ben tanıyordum ve onu anlıyorum. Sonra o da gülümsedi.

"Böyle gülümseyince insana benziyorsun biliyor musun?" Keyifle söylediği şeyle kısık bir kahkaha attım. "O gün söylediklerim kalbini mi kırdı?" Soruma karşılık 'bilmem' der gibi alt dudağını büktü.

Sinirlendirmeseydi söylemezdim ama tek söylediğim şey "Özür dilerim." oldu. Duyguların en yoğun yaşandığı gece vakitlerinde barış yanlısıydım.

"Bende özür dilerim..." Dili dolanmadan doğru düzgün diyebilmişti bunu. Bir süre gözlerime baktı, bir süre gözlerime bakışını bozmadan gözlerine baktım. Sonra çok alakalı bir soru sordu.
"Burnun estetik mi?"

"Ne?" Cidden ne? Böyle bir soruyu özürden hemen sonra beklemediğim için yerimde doğrulup gülmeye başladım.

"Minicik. Dudakların da botoks değil mi? Tavuk götü gibi şişirmişsin." Tek tek yüzüm hakkında yaptığı yorumlar beni şaşırtırken o da başını benim gibi doğrultup bana baktı.

"Hayır, burnum estetik değil. Dudaklarım da botoks değil. Hem neden dudaklarımı şişireyim ki? Ben erkeğim." Verdiğim bilgilerle kaşlarını çatıp dudaklarını 'o' biçimine soktu.

"Hayır, estetik ve botoks." Yarım ağız konuştuğunda gülerek sinirlendim. "Sehun! Yüzüm doğal dedim sana." Sonra yine aynı şekilde kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü. Bense konunun saçmalığına gülüyordum.

"Yüzün, bir kız kadar güzel..." Ciddi ciddi konuşup ciddi bir ifadeyle baktığında bunu beklemiyordum.

Şaşırdım ve... utandım. O fark etmedi ama seslice yutkundum.

"Ve sen bir erkeksin." Tam konuşacağım sırada cümlesine ekleme yapmasıyla "yani?" Diye sordum.

"Yanisi, erkeklerin yüzü böyle olmaz. Sen güzelsin, mmmh..." Parmaklarını birleştirip dudaklarına götürerek öptü ve "enfes." Diyerek cümlesini tamamladı.

Bu sefer daha büyük bir şaşkınlıkla güldüm.

"Sehun... sarhoş olduğun için saçma konuşuyor ve saçma düşünüyorsun."

"Şiş şiş duruyorlar." Dudaklarıma bakıp söylediğinde yan bir şekilde sırıtıyordu. Bense ona ne diyeceğimi düşünürken benden izin almadan parmaklarını uzatıp dudaklarıma dokundu.

Kapalı dudaklarım hafifçe, yavaş bir şekilde aralandı ve hiçbir şey düşünmeksizin, söylemeksizin ne yaptığına odaklanabildim.

İşaret parmağı başta olmak üzere dudaklarımda dolanırken ister istemez nefesimi tutmuştum. Çitleri tutan ellerim sıkılaşmış ve bedenim kasılmıştı. Sonra işaret parmağını kısaca dudaklarıma bastırdığında anlamamış gibi kaşlarını çattı. Bende çektiği parmaklarıyla dudaklarımı kapatıp tekrar yutkundum.

"Botoks gibi durmuyor... Gerçi botoks dudaklara da hiç dokunmadım, ama böyle olmamalı... Yine de senin dudakların şiş!"
Aman Tanrım, sarhoş Sehun'un ya kavgası ya da inadı oluyordu anlaşılan ve hiç çekilecek gibi değildi.

"Sehun, saçmalamayı kes artık."

"Burnuna da bir bakayım mı?" Dediğiyle eş zamanlı elini yine uzattığında bu sefer kolunu tutup indirdim.

"Hadi Sehun, evine git. Saçmalayıp duruyorsun." Derken gülümsüyordum. Hiçbir şey demeden, yapmadan geri çekildi. Sonra yerinde durarak evine bir süre baktı ve hemen ardından ellerini cebine koyup yokladı.

"Ah... Eve giremem ki..." Kendi kendine konuşup ceplerini dışarı çıkardığında nedenini anlayıp hâline güldüm.

"Anahtarın yok mu?" Soruma cevap vermeksizin yüzüme boş boş baktı. Az sonra sızıp kalacak bir hâli vardı.

"Hadi bize gel. Yarın bakarız evin çaresine." Söyledikledime rağmen hâlâ yerinde duruyorken "hadi Sehun!" Dedim bastırarak. O ise çitlere bakıyordu.

"Nasıl geleyim?" Dedi itiraz eden hasta çocuklar gibi.

"Bak şurada kapı var ya, oradan gelebilirsin."

Buraya kadar nasıl geldi bilmiyorum ama buraya kadar gelmesi bile mucizeydi anlaşılan.

Benim ilerlememle birlikte o da yalpalayan adımlarıyla zor zahmet geldiğinde kapıyı açtım. Öte tarafta, ayakta yaprak kadar bile canı kalmayan bedenine yaklaşıp kolunun altına girdim ve belinden tuttum. Aynı zamanda ağırlının bir çoğunu bana bıraktığı için kısa bir süre yalpaladım.

"Sehun, eve kadar gayret eder misin?" Sorduğumla birlikte ufak ufak adımlarımı atmak yerine hızlı hızlı bir an önce eve girmek istedim. Zor zahmet evin kapısına gelip kilidi açarak girdiğimizde bedenini neredeyse tamamen bana bırakmıştı.

Seni eve kalmaya davet ettiğime ben...

Onu, girişin hemen yanında kalan salona atmak zorunda kalmıştım.

Koltuğa yatırdığımda çoktan sızmış olduğunu gördüm.

Sıcaktan nefret ediyordu ama üstüne bir pike getirmenin doğru olacağını düşündüm. Bir de yastık başının altına koyduğumda açık ağzıyla uyuyan yüze baktım.

O an, odama gitmek istemedim. Kısa bir süre orada kalmak istedim çünkü kalbimin ritmini kulaklarımda duyabiliyordum.

Sehun genel olarak gıcık biri gibi dursa da hayatıma girip renk kattığı için hayatımdan çıksın istemediğimi fark ediyorum.

Neden böyle yaptım bilmiyorum ama yattığı, nefes almaksızın uyuduğu koltuğun yanına oturdum. Dirseğimi bedeninden açık kalan yere dayayıp elimi de ağzıma götürüp izliyorum onu.

Olabilecek en yakın şekilde, yan komşumun bana yaklaşımını kesmek istemiyorum. Evime hep gelsin, çocuklar uyusun ve gece geç saatlere kadar sohbet edelim.

Çok yalnız kalmışım, çok kendi başıma kalmışım ve yalnız kalmaktan bu renkli kişiliğe çekiliyorum.





Voices☝🏼

Continue Reading

You'll Also Like

56.7K 7.8K 31
Babasının istediği için ondan iki yaş küçük olan ve zorbalık yaptığı çocuk ile kendi rızasıyla evlenen minho, jisung ile kendi arkadaşlarının olduğu...
392K 32.7K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
412K 49.5K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
32K 1.7K 11
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...