Operasyon: Mühendis (Tamamlan...

Oleh nisanyagmuru12

18.6K 1.2K 128

Nihat Öztürk adında ülkenin önemli bir mühendisi, yıllar önce bir uçak kazasında kaybolur ve herkes onun öldü... Lebih Banyak

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
Final
Özel Bölüm

14. Bölüm

504 43 2
Oleh nisanyagmuru12

Tercih sonuçlarını öğrendikten sonra önümde İstanbul'a gitmemek için hiç bir engel kalmamıştı. Okulun açılmasına son bir hafta kala valizime koymam gereken bütün her şeyi yerleştirmek, oda arkadaşlarımla son zamanlarımızı doya doya geçirmek ve belki de buraya ne zaman geri döneceğimi bilmediğim için son kez yoldaşım olan parka gitmekle, her yeri yeniden keşfetmekle geçirmiştim.

Buradan ayrılmak her ne kadar üzücü de olsa İstanbul' a gidip Nihat amcayı geçen bu bir yılın ardından yeniden görebileceğim içinse çok mutluydum.

Gideceğim gün geldiğinde sabah erkenden kalkıp kızlarla biraz daha zaman geçirmek istedim. Gaye ve Deniz benden sonra gidecekleri için onlarla son kez vedalaşıyordum.

"Kızlar bugüne dek sizinle büyük bir aile olduk. Ve birbirinden anlamlı ve güzel zamanlarımız oldu. Ve ben inanıyorum ki bugünden sonra da hep kardeş olarak kalacağız. Her ne kadar farklı yerlere gidiyor olsak da. Sizi çok özleyeceğim."

"Biz de seni çok özleyeceğiz Asya. Ama olsun istediğimiz zaman bir araya gelip geçmiş günleri yad edebiliriz. Biz artık bir aileyiz."

Hepsine birer birer sarıldıktan sonra aşağıya inip Hülya ablanın odasına yöneldiğim. Odaya girdiğimde Hülya abla bilgisayarın başına geçmiş bir şeyler yapıyordu.

"Gelsene Asya."

Kapıyı arkamdan kapattıktan sonra ona doğru yaklaşıp, "Ben artık gidiyorum bu yüzden gitmeden önce gelip sizi görmek istedim. Bana bugüne dek çok fazla destek oldunuz bu yüzden size fazlasıyla minnettarım. Ve her şey için çok teşekkür ederim."

"Demek artık veda vakti geldi. Biliyor musun Asya seni ilk kez gördüğümde kaçıp günlerce ortadan kaybolmuştun o günden sonra sana karşı farklı bir sempati duymuştum. Sen çok güçlü bir insansın. Ve eminim ki hayatının bundan sonra ki dönemlerinde de büyük işler basaracaksın. Kendine iyi bak ve Hülya ablanı da unutma sakın. Bir sıkıntın olduğunda hemen beni ara tamam mı?"

Hülya ablaya yeniden teşekkür edip sarıldıktan sonra odadan çıkıp valizimi aldım. Ototgara yalnız gidecektim. Bunu kızlardan ben istemiştim. Artık geçen zaman boyunca vedalara karşı farklı bir bakış açısı kazanmıştım. Bu yüzden ototgara yalnız gidip otobüse tek başına binecektim.

Yurt bahçesinden çıkarken son kez arkamı dönüp, veda etmek istedim. Sonuçta üç yıl boyunca beni bünyesinde misafir etmişti. Bu kadarını da hak ediyordu sanırım. Dönüp binaya baktığımda bu duvarlarla çevrili alanın her bir metre karesinde bir yaşanmışlığın izlerini görebiliyordum.

İlk geldiğim gün arkama bile bakmadan koşarak kaçmayı denemiştim. Halbu ki bunu yapmamı gerektirecek çokta geçerli bir sebebim yoktu. Belki de sadece çocukluk yapmıştım. Buraya ilk geldiğimde on beş yaşına girmek üzereydim. Şimdi ise on sekiz yaşına bastım.

Üç yıl boyunca bu duvarları aşınmış, ama içinde ki sıcacık insanlarla bir arada hayatımda çok güzel anlar yaşamıştım. Evet üç yıl boyunca burada kaldığım süreç içerisinde bina olduğu gibi kalmış hiç bir yenilik yapılmamıştı.

Bu yurt aslında bana birçok şey öğretmişti. Bana kan bağı olmasa da başka insanlarla da bir aile olunabileceğini öğretmişti mesela. Ya da bir yetiştirme yurdunun da sıcak bir ev ortamını aratmayacağını.

Burada ki insanların şu kapıdan içeri girdiklerinde buraya nasıl geldikleri önemli olmuyordu. Bu binaya girdikten sonra insan sahip olamadığı ailesine burada sahip oluyordu. Burada benzer acıları paylaştığın insanlarla bir arada olmayı öğretiyordu.

Hayat bizi buraya sürüklediğinde başlangıçta bizim kaçmak isteyebileceğimiz bir yere dönüşüyordu adeta ama burada tanıdığınız insanlarla hayata bambaşka bir pencereden bakmayı öğreniyordu insan.

***
Yeniden arkamı dönüp elime valizimi aldıktan sonra yeni bir hayatın başlangıcına doğru gitmek üzere yola koyuldum.

Köşede ki durağa geçip bir süre otogara gidecek olan dolmuşu beklerken her bir noktayı hafızama kazımak adına tekrar tekrar seyrediyordum. Bu bir veda değil demek istesem de aslında bu bir vedaydı. İçimden bir ses bir daha uzun bir müddet buraya gelmeyeceğimi söylüyordu.

Artık kendime yeni bir yol çizecek ve yeni bir hayatın kollarına kendimi bırakacaktım. Bu yüzden her şeyi hafızamın dolaplarına saklıyordum. İhtiyaç duyduğumda hepsini çıkarıp yeniden hatırlayacaktım.

Az sonra dolmuş geldiğinde derin bir nefes alıp verdikten sonra arkalarda ki bir koltukta yerimi alıp yol boyu üç yıl boyunca yürüdüğüm, koştuğum sokakları izliyor, her bir sokakta farklı bir ben görüyordum.

Bir ara parkın önünden geçerken kiraz ağacının mis gibi kokan çiçeklerinin altında eline sevdiği bir kitabını almış, yanında lacivert sırt çantası ve paketi açılıp çimlerin üzerine bırakılmış atıştırmalıkları ile saçlarını at kuyruğu toplamış bir Asya görüyordum.

Kendini kitabın sayfalarına o kadar kaptırmıştı ki az sonra yanından hızla koşup geçen insanları, bisikletli çocukları bile görmüyordu.

Dolmuş hızla parkın önünden geçip giderken Asya' yı da geri de bırakmıstım. Şimdi kim bilir kitabın kaçıncı sayfasını okuyordu. Kitabın karakteri şimdi hangi maceralara doğru yola çıkmıştı.

Kafamda ki düşünceleri geri de bıraktıktan sonra başımı cama yaslamış kulaklığımı da kulağıma takmış ve kendimi müziğe bırakmıştım.

*****
Otobüste ki yerimi aldıktan sonra bir süre oturup otobüsün hareket zamanını bekledim. On dakika sonra artık gitme vakti geldiğinde içimde tuhaf bir heyecanın kıpırtıları geziniyordu.

Yolculuk uzun süreceği için başımı koltuğa yaslamış yanımızdan hızla geçip giden manzarayı seyrediyordum.

Saatler sonra nihayet İstanbul'a geldiğimizde köprüden geçerken meraklı gözlerle etrafıma bakıyordum. Her şey o kadar güzel görünüyordu ki. Bu benim için bir ilk ti kendi kasabamız ve yurttan başka bir yeri görmemiştim. Bu yüzden bu benim için ilkti. İlk kez şehir dışında bir yere gidiyordum.

Nihayet otogara geldiğimizde ise inip etrafıma şöyle bir bakındıktan sonra derin bir nefes alıp, "Yeni hayatına hoşgeldin Asya." Dedim.

İlk iş olarak aldığım adresle birlikte kalacağım yurdu bulmaya çalıştım. Etraftaki insanlara nasıl gideceğimi sorduktan sonra nihayet bir dolmuşa binip şehrin muazzam sokakları arasında ilerlemeye başladık.

Buraya tamamen yerleştikten sonra bütün bu sokakları yeniden kesfedeceğime dair kendime bir söz vermiştim.

Uzun bir dolmuş yolculuğunun ardından nihayet kalacağım yurdun binasından içeri girmeyi başarmıştım. Burası daha önce kaldığım yetiştirme yurduna kıyasla oldukça iyi görünüyordu. Bizim yurdun ki kadar olmasa da büyük bir bahçesi ve kenarlar da da küçük kamelyalar vardı.

Hemen girişte ise bir güvenlik kulübesi duruyordu. Kulübeye yaklaşıp içinde ki görevliye yurda yeni kayıt olduğumu söyleyip içeri geçtim. Binaya doğru ilerlediğimde karşıma kırmızı renkte ki altı katlı büyük bir bina çıktı. Binadan içeri girdiğimde de beni yine bir guvenlik görevlisi karşıladı bu kez bir kadındı.

Ona da durumu izah ettikten sonra alt katta bir odadan yastık, yorgan ve kılıfla, çarşaf aldıktan sonra üçüncü katta bulunan odama çıktım. Yeni odamda toplamda dört yatak bulunuyordu.

Köşede ki boş olan yatağa geçip eşyalarımı kenara bıraktıktan sonra yatağımı hazırlayıp uzun bir yolculuğun etkisiyle hemencecik uykuya dalivermiştim. Uyandığımda ise çoktan sabah olduğunu gördüm. Amma da uyumuştum. Etrafa bakındığımda odada ki diğer kızların hala uyuyor olduklarını gördüm.

Onları rahatsız etmemek için yavaşça odadan çıkıp hava almak için aşağıya indim. Yarın okula gidip ders programını öğrenecektim.

******

Ertesi gün okula gittiğimde her şey o kadar karmaşık geliyordu ki küçük bir yerden gelipte bu kadar büyük bir yere alışmak benim için epey zor olacak gibi görünüyordu. Üstelik kaldığım yurtla okul arası oldukça uzak olduğu için aldığım bursun neredeyse üçte biri yol parasına gidiyordu. Bu da demek oluyordu ki ilerleyen zamanlarda çalışmam gerekecekti.

Günler süren bir uğraştan sonra okula alışmaya başlamıştım. Ama daha çok yoğunlaşan derslere yetişmekse bir hayli zoluyordu beni.

Bu bu şekilde dönem sonuna kadar devam etti. Dönem sonu geldiğinde ise yurtta ki herkes birer birer ayrılırken işte o zaman anlamıştım. Aslında gidecek hiçbir yerim olmadığını. İşte o an da içimde ki burukluğun ve anne ve babama duyduğum özlemin yeniden canlanmaya başladığını hissedebiliyordum.

Her ne kadar buna alışmışta olsam ait olduğum bir evin olmaması bunu alışmaktan çıkarıyor ve yurtta kalan diğer herkes gibi bir aileye ait olma isteği doğuyordu. Ben de bu dönem kendime bir iş bulup zamanı bu şekilde geçirmeyi kafama koyup, kendime iş aramaya koyuldum. Ama bu işin hiçte kolay olmayacağını görmem ilk iş arayışımda hüsrana uğramamla ortaya çıkmıştı.

Birkaç lokantaya, kırtasiyeye, kitapçıya ve daha birçok yere basvurmama rağmen hiç bir iş bulamamıştım.

Deniz kenarında bir parkta ki banka oturup etrafı izlemeye koyuldum. Bir süre öylece umutsuzca oturduktan sonra karşımda ki denizden geçen vapurlar aklımda bir fikrin uyanmasını sağlamıştı. Tabi ya neden olmasın di ki şimdiye kadar en iyi bildiğim ve yaptığım şey balıkçılıktı.

Şansımı bir de hal e gidip balıkçıların yanında çalışmakla deneyebilirdim. Kafama koyduğum bu fikirle oturduğum yerden bir hızla kalkıp hal in yolunu tuttum. Gittiğimde burasının çok kalabalık ve bir o kadar büyük bir yer olduğunu gördüm. Bütün balıkçılar tezgahlarına çeşit çeşit balıkları dizmiş.

Gelen müşterilere balık satma çabasıyla avazları çıktığı kadar bağırıp gelen müşterileri kendi tezgahlarına çekmeye çalışıyorlardı. Bu hengamenin arasına girince kendimi bir an da beş altı yıl öncesinde bulmuştum. Babamla birlikte tekneyle açılmış ağları denize atıp balıkların gelmesini bekliyorduk.

Babam balıkları beklerken onun ağları denizden çıkarısını büyük bir sevinç ve heyecanla bekliyordum. Acaba bugün ne kadar balık çıkacak diye.

Sonra arkamdan duyduğum bir sesle kendime gelip arkama döndüm.

"Tezgaha bu kadar baktığına göre balıktan anlıyorsun sanırım."

"Efendim. Evet aslında balıklardan anlarım."

Karşımda duran ellili yaşlarda güler yüzlü tonton bir amcaydı.

"Halinden anladığıma göre öğrencisin ve iş ariyorsun?"

"Evet. Nereden bildiniz?"

"Daha öncede gelenler olmuştu ama sonra çabuk pes ettiler."

"Yok ben pes etmem. Yani benim ailem balıkçıydı. Denize açılmayı ve balıkla uğraşmayı severim."

"Desene işin ustasını bulmuşuz. Ben Yunus."

"Memnun oldum Yunus amca ben de Asya."

"İsmin de pek güzelmiş, hadi bakalım o zaman al şu önlüğü de tezgahın başına geç bakalım."

Yunus amcanın elinden önlüğü aldıktan sonra tezgahın başına geçip gelen müşterilerin istedikleri gibi balıkları temizliyor ve her gelen müşteriye en iyi şekilde balıkları satıyordum. Bir süre sonra Yunus amca köşede duran küçük piknik tüpünün üzerine çay yapmak için bir çaydanlık dolusu soğuk su koydu.

"Vakit epey geçti. Acıkmış olmalısın sen de bana eşlik et. Çok çalıştım ilk günden. Ayrıca seni tebrik ederim kızım balıkçı kızı olduğunu ispat ettin. Bundan sonra sıkılan kadar burada çalışabilirsin."

"Teşekkür ederim Yunus amca elimden geleni yapmaya çalıştım."

O gün tüm gün Yunus amca ile birlikte balık satıp bezen de sohbet dip çay içmiştim. Tezgahta ki balıklar bitmeye yakın zaman geç olmaya başlayınca Yunus amcadan izin alıp yurdun yolunu tuttum. Yurda geldiğimde bütün vücudumun ağrıdığını hissedebiliyordum.

Her ne kadar yıllarca bu işi yapmış olsam da uzun bir süredir bu işlerle uğraşmadığım için haliyle çabuk yorulmuştum.

****
Aradan bu kadar zan geçmesine dek Nihat amca ne bir ses vermiş ne de ziyaretime gelmişti. Aslında bu birkaç yıl yoğun geçeceğini ve yurt dışında olabileceğini söylemişti. Belki de hâlâ yurt dışından dönmemişti kim bilir.

Sonra ki dönemde bir süre daha Yunus amca ile çalıştıktan sonra dersler yoğunlaşınca işi bırakmak zorunda kalmıştım. Zorlu bir dönemden sonra nihayet yaz tatili geldiğinde kendime kalmak için bir yer bulmam gerekiyordu.

Ama bunun için öncelikle bir iş bulmam gerekliydi. Eğer kendime bir ev bulur ve yurttan çıkarsam tatillerde de kalacak bir yerim olacağını düşünmüştüm. Nihayetinde artık bir yılı geride bırakmış ve İstanbul'a ve okula da uyum sağlamıştım.

Balık halinde ki iş deneyiminden sonra başka nerede iş bulabilirim diye üniversite yakınlarında bir sokakta dolaşırken ara sokakların birinde bir kitap evi gördüm. Dışardan bakıldığında sanki insanı kendisine çeken tuhaf bir havası vardı. Aslında dışardan çokta büyük ve göz önünde bir yer değildi ama buradan bakınca içeri girmem gerektiğini söyleyen bir hava vardı.

Acaba şimdiye kadar burayı neden fark etmemiştim. Durduğum yerden yeniden hareket edip hedefe doğru yürümeye başladım. Kitap evine yaklaştığımda girişte ahşap merdivenler oldğunu gördüm. Dış cephesi de açık kahverengi tıpkı sütlü çikolataya benzeyen bir rengi vardı. Konumuz değil ama bir an da çikolata deyince çikolata yeme isteği geçmişti aklımdan.

Basamaklardan çıkıp süslü kapıdan içeri gireceğim sırada pencerede yarı zamanlı çalışacak öğrenci aranıyor yazıyordu. Daha önce kimsenin bu haberi görmemiş olmasını dileyerek kapıdan içeri adımımı attım.

İçeri girdiğimde ellili yaşların başlarında hafif kırlaşmış saçlı babacan görünümlü bir adam kasanın başında oturmuş karşısında duran kumral düz saçları  omuzlarının biraz daha altında kalan, yeşile çalan açık kahverengi gözleri ile karşısında ki adamla hararetli bir konuşmanın tam da ortasında olan, oturduğu sandalye de orta boylu olduğunu tahmin ettiğim bir kız vardı. Tahminimce o da benim yaşlarındaydı.

Durmuş onları izlerken bir an için neden burada olduğumu unutmuştum. Sonra kendimi toparlayıp adama yaklaştım ve, "Merhaba, bölüyorum ama ben şu camda yazan yarı zamanlı iş için gelmiştim." Dedim.

O sırada karşı da ki kız itiraz edip, "Ama Murat amca bu işi bana vereceksin."

"Sakin ol Bade kızım. Önce bir bakalım."

"Bakın benim bir an önce iş bulmam gerekiyor ve ben kitapları çok severim. Çalışmayı da severim. Yani bu işi yapabilirim."

"Ben de edebiyat öğrencisiyim Murat amca kitaplar benim işim. Üstelik ben ileri de bir kitap evi açmak ve kendi kitaplarımı yazmak istiyorum."

"Tamam ben yazmaktan anlamam, edebiyatla da işim olmaz. Ama çok iyi pazarlayabirim."

Bir an da hemen sağ tarafımda duran ve adının Bade olduğunu öğrendiğim kızla birlikte kitap evi sahibine doğru eğilmiş kimin bu işi daha çok hakkettiğine ve bu işi kimin daha iyi yapacağına dair tartışmaya koyulmuştuk.

En sonunda kitap evi sahibi yani Murat amca ikimizi de susturduktan sonra, "Tamam çocuklar bu kadar yeter. Anladım bu işe ikinizin de çok ihtiyacı var. Ama..." Dedi.

O ama dedikten sonra sözünün devamını getirmesini beklerken geçen saniyeler ikimizinde heyecanını artırmaya başlamıştı.

"Sen." Dedi Bade ye dönüp, "Kitap işinden iyi Anlıyorsun belli ki." Dedi. O an işi alamadığımü düşünüp, "İyi günler benim burada işim bitti sanırım." Deyip kaderime boyun eğdikten sonra kapıya doğru ilerliyordum ki, "Dursana nereye gidiyorsun. Ben daha işi kime verdiğimi söylemedim ki." Dedi Murat amca.

Sonra bir heyecanla yeniden dönüp sandalyeye yerleştim.

"Bakın sizin işe ihtiyacınız var benim de bana yardımcı olacak, çalışacak ve de yanımda dertleşecek evlatlara ihtiyacım var. Bu yüzden ikinizi de işe almaya karar verdim."

Murat amca işi bize verdiğini söyledikten sonra Bade ile birlikte ayağa kalkıp aynı an da çığlık attıktan sonra Murat amca ya dönüp teşekkürleri sıraladık.

"Çok teşekkür ederiz Murat amca."

"Tamam hadi bakalım siz biraz dükkanı inceleyin ben de size biraz sonra işleyiş hakkında bilgi vereceğim."

Murat amcayı onayladıktan sonra gidip bu muhteşem kitap evini incelemeye koyulduk.

Ama öncelikli işim bu hayatıma yeni giren kızla tanışmak oldu.

"Bu arada ben Asya."

"Ben de Bade." Dedi yüzünde ki kocaman gülümsemesi ile.

İşte Bade ile yollarımız o gün kesişmisti. Kimderdi ki yıllar süren bir yolculuğa adım atacağımızı.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

1.4K 122 15
Müge türlü yalanlar ve sakladığı geçmişiyle, iki yıllık evlilik sonrası terk ettiği eşine altı yıl sonra dönmeye karar verir. Herkes Müge'yi daha iy...
967K 53.6K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
Hemdem Oleh Firuze

Fiksi Remaja

13.9K 907 36
Seninleyken çıkıyor benim gamzelerim 🌼
100K 6.3K 27
Kapak yapımı @misspoulain 'e aittir. Teşekkürler ! Asel Hayatı boyunca türlü zorlukları bir başına aşmıştı. Hayat , henüz o küçükken engebeli yollar...