SOĞUK SEMT

By ElaSelviNur

182K 10K 2.6K

Sessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere dü... More

❌ 1. BÖLÜM ❌
❌ 2. BÖLÜM ❌
❌ 3. BÖLÜM ❌
❌ 4. BÖLÜM ❌
❌ 5. BÖLÜM ❌
❌ 6. BÖLÜM ❌
❌ 7. BÖLÜM ❌
❌ 8. BÖLÜM ❌
❌ 9. BÖLÜM ❌
❌ 10. BÖLÜM ❌
❌ 11. BÖLÜM ❌
❌ 12. BÖLÜM ❌
❌ 13. BÖLÜM ❌
❌ 14. BÖLÜM ❌
❌ 15. BÖLÜM ❌
❌ 16. BÖLÜM ❌
❌ 17. BÖLÜM ❌
❌ 18. BÖLÜM ❌
❌ 19. BÖLÜM ❌
❌ 20. BÖLÜM ❌
❌ 21. BÖLÜM ❌
❌ 22. BÖLÜM ❌
❌ 23. BÖLÜM ❌
❌ 24. BÖLÜM ❌
❌ 25. BÖLÜM ❌
❌ 26. BÖLÜM ❌
❌ 27. BÖLÜM ❌
❌ 28. BÖLÜM ❌
❌ 29. BÖLÜM ❌
❌ 30. BÖLÜM ❌
❌ 32. BÖLÜM ❌
❌ 33. BÖLÜM ❌
❌ 34. BÖLÜM ❌
❌ 35. BÖLÜM ❌
❌ 36. BÖLÜM ❌
❌ 37. BÖLÜM ❌
❌ 38. BÖLÜM ❌
❌ 39. BÖLÜM ❌
❌ 40. BÖLÜM ❌
❌ 41. BÖLÜM ❌
❌ 42. BÖLÜM ❌
❌ 43. BÖLÜM ❌
❌ 44. BÖLÜM ❌
❌ 45. BÖLÜM ❌
❌ 46. BÖLÜM ❌
❌ 47. BÖLÜM ❌
❌ 48. BÖLÜM ❌
❌ 49. BÖLÜM ❌
❌ 50. BÖLÜM ❌
❌ 51. BÖLÜM ❌
❌ 52. BÖLÜM ❌
❌ 53. BÖLÜM ❌
❌ 54. BÖLÜM ❌
❌ FİNAL ❌
❌ GAZEL ARSLANOĞLU ❌
❌ GİRAY DEMİRSOY ❌

❌ 31. BÖLÜM ❌

2.1K 168 82
By ElaSelviNur

Playlist: Sara Phillips - The Way You Move

Bazen "özlüyorum" derken "z" harfi fazla gelir.

GAZEL'İN  ANLATIMINDAN;

Zaman kelimesinin ne olduğunu şimdi daha iyi anlıyordum. Birçok kişinin bildiğinin aksine zaman, iyileştirmezdi. Zaman sadece uyuştururdu. Hissetiklerimizi, duygularımızı, çevremizdekileri, olan olayları ve bizi...

Ne olduğunu veya neler olduğu hakkında pek bir şey bilmiyorum ama tek bildiğim, ölesiye uykumun olduğuydu. Vücudumda hissetiğim acıya, yorgunluğa ve halsizliğe rağmen bilincim tamamen kapanmış değildi. Hemen yanı başımdan gelen sesleri ve avucumun içindeki o sıcaklığı halâ hissedebiliyordum.  Konuşma sesleri daha çok bağırış gibiydi. Kim olduklarını merak etsem de bu durumda yapabileceğim pek de bir şey yoktu. Bilincimin yavaş yavaş karanlığa gömüldüğünü inceden inceden hissederken, daha fazla karşı koymayıp kendimi ucu bucağı olmayan karanlığa bıraktım.

(5 Saat sonra)

Fazla uzaktan gelmeyen ama yine de uğultulu konuşma sesleri ile yavaş yavaş kendime gelmeye başlamıştım. Vücudumdaki her bir kas ve kemiğin acısını hissederken bunu belli etmemeye çalışıyordum. Her zamanki gibi "iyiyim" mesajını vermek benim için çok da zor değildi. Bilincimin yerine gelmesine rağmen gözlerimi açmazken, konuşma seslerini dinlemeye başladım.

"Hayır anlamıyorum ki hepimiz uyandık bu halâ daha uyanamadı."

Yağız'ın sitemli sözlerine karşılık Giray dişleri arasından konuşmuştu.

"Artık kes o sesisini Yağız, yoksa gelip ben kökten kesicem ne var ne yoksa!"

Yağız'ın sesi anında kesilirken bu duruma içimden gülmeden edememiştim.

"Lan yalnız harbiden he halâ niye uyanmadı, ters giden bir şey olmasın sakın."

Giray'ın sözlerinin ardından birinin seslice oflamasının ardından Barış lafa atlamıştı hemen.

"Yav Giray, doktor demedi mi vücunda  çok ezik büzük var diye. Hem Gazel kim bilir en son ne zaman uyudu, bırak da uyusun biraz kız."

Barış'ın sözleri Giray'ı yatıştırmış olmalıydı ki sesler kesilmişti. Daha fazla böyle durmanın bir anlamı olmayacağına karar  verip yeni uyanıyormuş gibi yavaşça gözlerimi açıp sersemce etrafa bakmaya başladım. Olduğumuz oda oldukça büyüktü ve altı tane yatak vardı. Hepimizi bir odaya koymuşlardı anlaşılan. Ama bunu yapan kimdi?

"Sonunda uyandın. Biraz daha uyusaydın seni öpmeye gelecektim."

Barış'ın dedikleri ile ister istemez gülerken Giray, Barış'a 'sen bittin' bakışları atıyordu.

"Seni kurbağaya çevirmeden kes o sesisini!"

Poyraz, Yağız ve Osman karşımızda Giray, ben ve Barış ise onların tam karşılarındaydık. Tam ne olduğunu soracaktım ki kapının açılması ile susmak zorunda kalmıştım. Gelenler amcamlardı. Sancar, Pusat, Korel ve amcam sırasıyla odaya girip bize bakmaya başladılar.

"Sizin ne işiniz var lan burda?!"

Poyraz yattığı yerden doğrulmuş hatta ayağa kalkmaya çalışıyordu. Bir yandan bağırırken bir yandan da elinin üzerindeki serum iğnesini çıkartmaya çalışıyordu.

"Rahat dur ve otur yerine Poyraz."

Giray sakince ama karşılık istemeyen bir tonda konuştuktan sonra gözlerini önce bana daha sonrada amcam olacak adama çevirdi.

"Evet, neden burdasınız?"

Giray'ın bu kadar sakin olmasına bir yanım şaşırken diğer yanım bunu hiç yadırgamıyordu. Aksine onun sabırlı biri olduğunu ilk gördüğüm zaman anlamıştım.

"Sizi o depodan çıkartıp hastaneye getiren bizdik."

Korel babasının arkasından konuşurken, dedikleri ile ister istemez kaşlarım çatıldı. Böyle bir şeyi neden yapmışlardı ki? Sonuçta Giray ve arkadaşları onların düşmanıydı,  ben desen onlar için düşmandan da beterdim.

"Yoksa Gazel için gelip sonradan bizi de mi aldınız?"

Barış'ın masum sorusu ile önce ona sonra da Osman'a baktım. Gözleri dolmuş, kafasını yana yatırmış bana bakıyordu. Bu bakışı biliyordum. Bana üzülüyordu hatta belki de acıyordu. Kendimi zorlayarak hafiften tebessüm edip bende kafamı yana eğip tekrar eski halime geldim.

"Hayır, onun için gelmedik. Aksine sizin için geldik."

Sancar'ın konuşması ile gülümsedim. Ama nasıl desem, hani insan bildiği çok kötü bir şeyi en sevdiğinden duyar ve bir anlık gülümser ya, bende aynı öyle gülümsedim. Kırgınlık, hayal kırıklığı ve acı dolu...

Her ne kadar vücudumun her yerinde olan ağrıları hissetsem de yattığım yerde doğrulup bacaklarımı aşağı sarkıttım. Sırtım onlara yüzüm ise Giray'a dönüktü ama bir kere bile bakmamıştım ona. Çıplak ayaklarım soğuk zemine değdiği gibi tüm soğuğu içine çekerken buna aldırmamaya çalışarak dirseğimin iç kısmındaki serum iğnesini çıkardım. Kolumdan süzülen kanı üzerimdeki mavi hasta önlüğüne silip yavaşça ayağa kalktım. Odadaki koltuğun üzerinde Giray'ın ceketi vardı, yavaş adımlarla oraya gidip ceketi elime aldım. Büyük ceketi üzerime geçirip cebindeki sigara paketini ve çakmağını çıkardım. Büyük camın oraya doğru ilerlerken herkesin beni izlemesini zerre kadar umursamıyordum. Camı aralayıp paketten çıkardığım tek dalı dudaklarımın arasına yerleştirip ucunu alevledim. Çakmağı ve paketi yeniden ceketin cebine koyup sigaramı içmeye devam ettim, bu arada da onlar konuşmaya devam etmişlerdi.

Bazen kendi kendime 'keşke annemle babamın yerine ben ölseydim.' demeden edemiyordum. Belki de o zaman bana karşı bu kadar hırs, bu kadar nefret, bu kadar öfke ve kin olmazdı. Bazen onların yokluğunu öyle çok hissediyordum ki tüm gücüm bitmiş tükenmiş gibi oluyordu. Bana doğruyu ya da yanlışı, iyiyi ve kötüyü öğreten olmamıştı. Ben yaşadıklarımdan sonra kötüye iyi, iyiye ise kötü demeye başlamıştım. Kendi doğrularımı ve yanlışlarımı ben belirlerken, aklıma koyduğum hiçbir şeyden vazgeçmemeyi, pes etmemeyi ve hayal denen saçmalığı kurmamayı yine kendime ben öğretmiştim.

Yağmur yağdığı zaman bir annenin 'dışarıya çıkma hasta olursun' lafı yerine ben, o yağmurun altında saatlerce boş bir eve nişan alarak antreman yapıyordum.  Hasta olduğumda ne babam, ne annem, ne amcam ne de abilerim kimse başımda beklemez, alnıma ıslak bez koymazdı. Ben kalkar o bezi ıslatır yine ben koyardım alnıma. Hiçbir çocuk bunu yapmak zorunda kalmamalıydı. Hiçbir çocuk ya da kişi bunları yaşamak zorunda olmamalıydı ama ben yaşamıştım çünkü zorunda kalmıştım. Kimsem yoktu, bende kendimin her şeyi oldum. Işte çaresizlik buydu. Kendi kendinin hem her şeyi hem de hiçbir şeyi olmamaktı.

Sigaramı içmeye devam ederken hemen arkamda olan konuşmaya kulak kesildim ama hiçbir şey anlayamamıştım. Tam sigaramdan bir nefes daha çekecektim ki omzuma konulan el ile yerimde sıçradım. Parmaklarımın arasından yere düşen sigaraya bakıp daha sonra arkamı dönerek hemen karşımda duran amcama baktım.

"Seninle biraz yalnız konuşabilir miyiz?"

Adımı söylemiyordu. Hatta nerdeyse hiçbiri adımı söylemiyordu belki de söyleyemiyorlardı. Kafamı usulca aşağı yukarı sallayıp tekrar arkamı döndüm. Önce açtığım camı kapattım daha sonra da yere düşen ve hala yanan sigaraya çıplak  ayağımı bastırıp söndürdüm. Odanın çıkışına ilerleyen amcamın ardından bende yavaşça yürüyüp odadan çıktım. Nerdeyse vücudumdaki tüm kaslar gerilmişti. Içimde gerginlik yaşarken bunun yanında heyecan da vardı. Amcam ile ilk defa yalnız ve karşılıklı sakin bir şekilde konuşacaktık. Amcam, kaldığım odanın tam karşısında olan büyük tekli koltuğa oturunca ben de hemen karşısında ki koltuğa oturup arkama yaslandım ve ona bakmaya başladım.

Bir çok kişinin aksine yakışıklı bir amcam vardı. Beyaz tenine oldukça yakışan ela gözleri vardı. Saçları yaşına göre olukça gür ve siyahtı. Evet daha aklar bile düşmemişti. Kendisi babasına çektiği için boyu uzundu ve sürekli ve düzenli bir şekilde spor yaptığı içinde atletik bir vücuda sahipti. Tıpkı babam gibiydi o. Babama görünüş olarak çok benziyordu. Ona ne zaman baksam babamı görürdüm sanki, sıkıca boynuna sarılıp delice öpmek isterdim ama sonra onun babam olmadığı bir kez daha yüzüme çarpardı. Benim babam ölmüştü. Öldürülmüştü.

"Şey, ben sana bir şey söylemek istiyorum."

Konuşması ile kafamdaki düşünceleri bir kenara bırakıp ona odaklandım. Bana bir şey söylemek istiyordu ama bunu nedense bir türlü söyleyemiyordu. Ne vardı gözlerinde, pişmanlık mı?

"Dinliyorum."

Ellerini birbirine bastırıp sıkıntıyla etrafına bakınmaya başladı. Kafasını önüne eğerek sessizce fısıldadı:

"Özür dilerim. Her şey için."

Işte bu kelimeler bende bir an nefessizliğe sebep oldu. Her şey durdu o anda, bütün sesler kesildi, herkes yok oldu. Sadece o ve ben kaldım. Benden özür diliyordu, hemde her şey için. Bunca yıldan sonra benden özür diliyordu. Benim sessizliğim ona cesaret vermiş olmalıydı ki kelimelerini sıralamaya devam etti.

"Ben şimdiye kadar birçok hata yaptım. Bunlardan en önemlisi ise seni abilerinden, kuzeninden ve benden ayırıp uzaklara göndermek oldu. Sen gittikten bir sene sonra anlamıştım ne kadar büyük bir hata yaptığımı. Bunu anlamamı sağlayan ise Sancar abin olmuştu. Abin sen gittikten sonra benimle konuşmayı kesti. Herkese soğuk bana ise buz gibi davranmaya başladı. Sen ne kadar bilmesen de seni seviyordu. Geceleri sen uyuduktan sonra odana gelir, uyurken seni izlerdi. Gündüzleri sen odandan hiç çıkamadığın için geceleri o da senin yanından hiç ayrılmazdı. Ama sen gittikten sonra ne o odaya girdi ne de benimle eskisi gibi samimi oldu. Sen büyüdükten sonra geri dönmeyince sana karşı da kendi içinde nefret besledi ve bu nefret senin olmadığın her gün, her saat ve her dakika çoğaldı. Seni gönderdikten sonra senin peşini asla bırakmadım ben 'taki sen kendini geliştirmeye başlayana kadar. Ben o zaman anladım küçük bir kız çocuğunu ne hâle getirdiğimi. Biliyorum şimdi bu söylediklerim belki de hiçbir işe yaramayacak, belki de beni affetmeyeceksin zaten sen affetsen de ben kendimi affedemem. Kardeşimin emanetine sahip çıkamadım. Koruyup, kollayamadım. Ama Gazel, beni olmasa da kuzenini ve abilerini affet olur mu? Onları daha fazla sensizlik ile sınama kızım. Beni dinlediğin için de teşekkür ediyorum. Bu arada ne zaman ihtiyacın olursa bir amcan olduğunu asla unutma çünkü ben bir yeğenimin olduğunu hiç unutmadım."

Oturduğu koltuktan yavaşça kalkıp koridorun sonuna doğru ilerlemeye başladı. Ne arkasından dur diyebildim ne de kalkıp arkasından gidebildim. Ölüm sessizliği oldu. Bütün cümleleri, kelimeleri kafamın içerisinde ordan oraya savrulurken, nedense içime bir ferahlık gelmişti. Amcam belki de onca yıldan sonra omuzlarımdaki yükü almıştı. Peki ben kalbimdeki bu yük ile ne yapacaktım, işte  onu hiç bilmiyordum.

BÖLÜM  SONU

Continue Reading

You'll Also Like

DUDAKLARIN KARARACAK By *

Historical Fiction

8.4K 1K 46
Ben bu hayattan kaçmıştım, yaşamak istemiştim. Ancak bu kaçışın bütün hayatımın yalanlarıyla ödeneceğini bilemedim. Özgürlük kaçıştı, kaçış ise zorlu...
1.3M 88.3K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
14.3K 1.5K 107
TARİHİN GÖRDÜĞÜ EN ACIMASIZ KRALLAR OLDU. ŞİMDİ TARİH, EN ACIMASIZ PRENSESİ GÖRECEKTİ. AMA PRENSESİN ACIMASIZLIĞI ZALİMLEREYDİ. TARİHİN GÖRDÜĞÜ ÇOK...
343K 22.2K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...