ÖZGÜR-TAMAMLANDI

By muslumbozkurt

386K 49.4K 7.4K

Özgürlüğü için ailesi de dahil herkesi karşısına alan bir adam; Mert Çağan. 18 yaşında hayatı kendi istediği... More

GİRİŞ
DAYI
ÖZGÜR
TERCİH
YOLCULUK
DENİZ
YURT
AİLE
DAVET
AKBABA
AYRILIK
YENİ
KEŞİF
İLK GÜN
ARKADAŞLAR
HURİ
ARAYIŞ
ÂŞIK
DÜŞÜNEN ADAM
BEKLEYİŞ
İHANET
TANIDIK
BİLİNÇALTI
EKSİK
DAYAK
HASTA
KIRIK
İŞ
ÇALIŞMA
YATAY GEÇİŞ
İTİRAF
MESAJ
KİRALIK EV
YARDIM
ÇIĞLIK
HAP
KIZIL SAÇLI KIZ
SÖZ
VALİZ
MÜSTEŞAR
İSTEK
ŞİMŞEK
PAYLAŞMAK
HESAP
ANNE
YETENEK
VİZE
DÜZEN
SARHOŞ
ASİYE TEYZE
SEVDALIK
CEZA
FİLİZ
GERÇEK
ŞAHİT
KAÇIŞ
GERİDE KALAN-FİNAL

ŞAKA

2.3K 581 51
By muslumbozkurt


Mert ilk makalesini gezegenler üzerine yazdı. Onların sıralanışlarından ve soğukluk, sıcaklık durumlarından bahsetti. İnsanoğlunun olası bir yeni gezegene taşınma durumunda bunu yapması için en uygun gezegenin hangisi olduğunu yazdı. Bilimsel nitelikte bir yazı olmuştu. Mert yazısını fazlasıyla yararlı ve bilgilendirici buldu. Yazısını sayfaya yolladıktan birkaç saat sonra onaylanmadığına dair bir mesaj aldı.

Hemen mesajı açıp yazsının neden onaylanmadığına baktı. Mesajda gençlere yönelik şeyler yazılar yazması isteniyordu. Mert bir an durup düşündü. Ne yani? Gezegenimizi yok ediyor olmamız gençlerin problemi değil miydi? Bu saçmalık dedi kendi kendine. Bu bütün insanlığın problemiydi. Elbette gençleri de yakından ilgilendiriyordu. Hatta gençleri daha çok ilgilendiriyordu. Seksen yaşına gelmiş bir yaşlı artık bu olayları düşünmeyi bırakıp dünyadaki son yıllarını keyif içinde yaşamak isteyebilirdi. Ama gençlerin bu problemleri görmezden gelme lüksü yoktu. Gençler bu problemleri yakından takip etmeli ve onların çözümü için teoriler geliştirmeliydi. Mert bu fikirlerini site editörleriyle de paylaştı. Editör ona haklı olduğunu ancak gençlerin bu tarz haberlere tıklamadığını bu yüzden para kazanamadıklarını söyledi. Mert mesajı aldı. Eğer para kazanmak istiyorsa onların ilgisini çekecek bir şeyler yazmalıydı. Bunun üzerine yeni bir makale yazdı.

Yeni makalenin konusu bir şarkıcıyla bir oyuncunun sürpriz aşkıydı. Mert onların birbirlerine ne kadar çok yakıştıklarından bahsetti. Ama ilişkilerinde ortaya çıkabilecek sorunlarında olduğunu yazdı. Mesela şarkıcı olanın sık sık farklı illere konsere gittiğinden ayrı kalacaklarını yazdı. Mert'in tahmine göre bu ilişki pek yürümezdi. Çünkü kızın popülaritesi erkekten fazlaydı ve kızın aşk yaşamı çok hareketliydi. Sevgililerinden çok çabuk sıkılıyordu. Bu yüzden bu sevgilisinin de ömrü uzun olmayacaktı. Bu ve buna benzer boş bilgilerle dolu bir yazı yazıp siteye gönderdi. Saat geç olduğundan ne cevap vereceklerini beklemeden uyudu. Bütün gün iş aramaktan çok yorulmuştu. Henüz tam anlamıyla iyileşmiş sayılmazdı.

Gözlerini kapattığında kızıl saçlı kızın hayalini gördü. Onu unutmuş değildi. Artık istese de onu unutamazdı. Ancak onunla şimdi konuşamazdı. Çünkü ona çay ısmarlayacak kadar bile parası kalmamıştı. Onu en güzel yerlere götürmek istiyordu. Onla ilk buluşmasında mutlaka elinde güllerle karşılamak istiyordu onu. Olabilecek en romantik şekle bürünmeliydi ilk buluşma. Mert işini şansa bırakmak istemiyordu. Onu etkileyebilmek için tüm kozlarını oynayacaktı.

Sabah uyandığında ilk iş yazısının onaylanıp onaylanmadığına baktı. Yazısı onaylanmıştı. Hatta yüz tıklanma bile almıştı. Mert bunu çok garipsedi. İnsanlar kendi hayatlarındaki sorunlar yerine popüler insanların hayatlarıyla ilgilenmeyi seviyorlardı. Bu ona son derece saçma geldi. Zaten hiçbir zaman bir insana derin bir hayranlık duyan ve onun her adımını takip eden biri olmamıştı. Kalbi onu hemen uyardı "Kızıl saçlı kızı unuttun sanırım." Dedi uyaran bir ses tonuyla. Beyni "Tabi ki unutmadık. Popüler insanlardan bahsediyorduk." Dedi. Kalbi tartışmak için bahane arıyordu "O benim için en popüler insandır." Dedi. Beyni cevabını hazırlamıştı ama aşağılardan bir ses duyuldu. Mideydi bu. "Ben acıktım." Diye guruldadı aşağıdan. Tartışmaktan vazgeçtiler hemen. Çünkü mide demek enerji demekti. Bir an önce onu doldurmaları şarttı. Mert midesinin uyarısı üzerine kahvaltıya gitti.

Kahvaltısını yaparken bir yandan da yazısının okunma sayısı artıyor mu diye bakıyordu. Şimdiki okunma sayısı yüz otuz olmuştu. Site editörü her bin okunmada üç lira kazanacağını söylenmişti. Bu da demek oluyordu henüz sadece otuz kuruş kazanmıştı. Mert bu işten para kazanması için sürekli yazı yazması gerektiğini düşündü. Ama sürekli yazı yazamazdı. Çünkü yazı yazmak için bazı yaşantıların olması gerekirdi. Bu yüzden bu işten çok fazla para kazanamazdı. En azından bu aşamada kendisine yetecek parayı kazanması için başka bir iş daha bulmalıydı.

Mert üniversite çevresindeki kafelere iş sordu. Arkadaşları ikinci seçenek olarak ona buraları önermişti. Aslında iş yine garsonluktu. Ama onu ilk olarak restoranlara göndermelerinin sebebi oralarda daha iyi paralar vermeleriydi. Kafeler garson bulmakta zorlanmadığından düşük paralara işçi çalıştırıyorlardı. Kafelerde çalışanların hepsi de öğrenci olduğundan çoğu bu paraları kabul ediyordu. Kabul etmeseler bile kafeler bunu hiç umursamıyordu. Etrafta garsonluk yapabilecek bir sürü genç öğrenci vardı.

Kafelerin bazıları şuanda garson ihtiyaçları olmadığını söyledi. Nadir olarak bir kaçı ise telefonunu bırakmasını istediler. Büyük ihtimalle aramazlar diyordu Mert. Ama yine de bir umut bırakıyordu numarasını. Belki arayan olurdu. Verdikleri ücretler çok azdı. Başka çaresi olmadığından bu fiyatları kabul etmek zorundaydı.

Yurda gittiğinde Mustafa'yı bilgisayar başında oyun oynarken buldu. Bu toramanın yaptığı başka bir iş yoktu zaten. İkinci öğretim olduğundan gündüzleri oyun oynuyor, akşamları derse gidiyordu. Temel ihtiyaçlar dışında bilgisayarın başından hiç kalkmıyordu. Mert'i görünce "Sana iş buldum." Dedi. Mert onu pişmiş kelle gibi sırıtmasından şüphelense de "Ne iş buldun?" diye sordu. Mustafa büyük bir keyifle anlattı. "Zor bir değil canım. Günde birkaç saat dişini sıkacaksın." Dedi. Mert "Günde birkaç saat önemli değil. Akşam okuldan sonra olsun yeter." Dedi. Mustafa sırıtmaya devam etti "Müşterilere saati sen söylüyorsun. Ama akşam olsa tabi daha çok kazanırsın." Dedi. Mert onun bu rahatsız edici sırıtmasından ciddi olmadığını anlamıştı. Ama belki de ciddidir diye devam etti "Ne kadar para verirler peki?" diye sordu. Çünkü en önemli önceliği paraydı. Mustafa bir kahkaha attı. "Sen parayı kafana takma. Bu iş çok kazançlı bir iştir. Paraya para demezsin." Dedi. Mert iyice heveslendi. "Nedir bu iş?" diye sordu. Mustafa gülmeye başladı. Bir süre güldü. Sonra bir anda ciddileşti. "Şu ilerde bir köprü var biliyor musun?" diye sordu. Mert "Evet, biliyorum." Dedi. Onun bu uzun gülüşünün ardından kendisiyle eğlendiğini anlamıştı. Mustafa "İşte o köprünün altında çalışacaksın." Dedi ve bastı kahkahayı. Mert ona tiksinerek baktı. Demek bütün derdi bu berbat espriyi yapmaktı. Mustafa'nın köprü altında çalışmaktan bahsettiği fahişelik yapmaktı. Mert ona hiçbir şey demeden yatağına geçip uzandı.

Siteye girip yazısının tıklanma sayısına baktığında iki yüz olduğunu gördü. Bu şekilde para kazanamazdı. En iyisi boşluk buldukça yazı yazmaktı. Kafelerden de umudu kesmişti. Belki sitedeki yazısının sayısını arttırırsa para kazanma ihtimali olurdu. En azından sigara parasını çıkaracak kadar kazanabilirdi bu siteden. Daha fazlası için daha çok çalışması gerekecekti. Elinde bundan başka bir para kazanma yöntemi de kalmamıştı.

Mert sosyal medyada biraz gezindi. Gençlerin en çok neler hakkında konuştuklarına bakmıştı. Genelde magazin haberleriydi. Hemen kendine yeni bir ünlü seçti ve onunla ilgili bir yazı yazdı. Bu yazı yazma işlemi öyle göründüğü kadar basit değildi. Mert hiç tanımadığı insanlar hakkında yazacak bir şey bulamazdı. O yüzden önce hakkında yazı yazacağı ünlüyü uzun uzadıya araştırıyor sonra yazı yazmaya başlıyordu. Yeni yazısını yazması üç saatten fazla sürdü. Yazısını bitirdiğinde çok uykusu gelmişti. Bu yüzden biraz uyumaya karar verdi.

Uykusundan onu oda arkadaşlarının gürültüsü uyandırdı. Artık onlarla hiç muhatap olmadığından kimin sesine uyandığını da merak etmedi. Kalkıp elini yüzünü yıkamaya gitti. Odaya geldiğinde yüzünü kurulamak için havlusunu kullandı. Mustafa tam da o sırada "Sana iş buldum." Dedi. "Ne geri zekâlı bir çocuk. Aynı espriyi yine yapacak sanırım. Ama bu kez o numarayı yutmayacağım." Dedi kendi kendine. Onu duymazlıktan geldi ve gidip yatağına uzandı. Mustafa ona dönerek "Sana iş buldum." Dedi. Mert sinirlenmeye başladı. Yönünü duvara dönerek "Ya Rabbi! Ya Sabır!" dedi. Mustafa "Lan sana iş buldum, diyorum." Dedi. Mert sinirle aniden arkasını döndü "O numarayı bir daha yutmam." Dedi dişlerini sıkarak. Mustafa "Numara falan yok. Bu sefer ciddiyim." Dedi. Mert yine onu son bir kez uyarmak istedi. "Bak aynı şakayı yine yaparsan senin için iyi olmaz." Dedi. Mustafa "Yok be oğlum! Bu defa ciddiyim." Dedi ve ekledi "Gel bak şuraya.". Bilgisayara bakması için Mert'i çağırıyordu. Mert belki bu sefer doğrudur diye kalkıp yanına gitti. Mustafa bilgisayarı ona çevirdi. Ekranda Miranda Kitap&Kırtasiye grubunda paylaşılmış bir yazı vardı. Şöyle yazıyordu "Kırtasiyemizde haftanın yedi günü saat 16.00 ile 21.00 arasında çalışmak üzere yardımcı arıyoruz. Öğrenci olması öncelikli tercihimizdir. Haftalık ücreti altmış beş lira olacaktır." Yazıyordu. Mert hemen merakla sordu "Nerede bu kırtasiye?". Mustafa ona yerini tarif etti. "Eğer işe alınırsan bir tane pizzamı isterim." Dedi. Mert "Pizza sana feda olsun." Dedi. Hızla üstünü giydi ve kırtasiyenin yolunu tuttu.

Kırtasiyeye geldiğinde kendisini iki genç adam karşıladı. Onların da öğrenci oldukları her hallerinden belliydi. Mert iş ilanı için geldiğini söyledi. Gençlerin ona bakışı sertleşti. Ona az ileride fotokopi makinesini tamir etmekle uğraşan adamı gösterdiler. Onunla konuşması gerektiğini söylediler. Mert adamın yanına gitti. Adamın arkası dönüktü. Geldiğini fark etmedi. Mert hafifçe öksürdü. Adam arkasını döndü. "Ben iş ilanı için gelmiştim." Dedi net olmaya çalışarak. Adam ona hangi bölümde okuduğunu, her gün gelip gelemeyeceğini ve ücreti okuyup okumadığını sordu. Mert hepsini tek tek cevapladı. Sakin olmaya ve güçlü görünmeye çalışıyordu. Adam Mert'in verdiği cevaplardan memnun kaldı. "Yarın gel başla." Dedi. Mert kırtasiyeden adeta uçarak çıktı. Sonunda iş bulmuştu. Elerini semaya açtı ve "Şükürler olsun Allah'ım." Dedi. Şöyle bir düşündüğünde çok çabuk iş bulduğunu düşünmek yanlış olmazdı.

Yurda neredeyse koşarak gitti. Her zaman küfür ettiği o dik yokuş bile hızını kesemedi bu defa. Mustafa'ya ilk haftalığını alır almaz pizzasını ısmarlayacağına dair söz verdi. Ondan mutlusu yoktu şuanda. Haftalık altmış beş lira onun için kötü para sayılmazdı. Hele bir de bursu onaylanırsa o zaman babasından hiç para istemeden geçinirdi. Tek büyük masrafı sigara ve yurt parasıydı. Yurt için aylık yüz lira gidiyordu. Sigara için ise aylık yüz yirmi lira gidiyordu. Burs parası aylık iki yüz altmış liraydı. Bu paradan ikisini rahatlıkta çıkarabilirdi.

Ama burada önemli olan bursların açıklanması hala bir ay vardı. Bu yüzden o zamana kadar kırtasiyeden aldığı para ile geçinmeliydi. Hem şimdilik bursu düşünmemesi iyi olurdu. Çünkü burs çok az kişiye çıkıyordu. Büyük ihtimalle kredi çıkardı ve o krediyi de kullanmak istemiyordu. Şu durumda başka bir çaresi de kalmamıştı. "Daha bir ay var. Şimdi bunları düşünmenin sırası değil." Diye düşündü. İş bulmuştu. Kazandığı parayla kızıl saçlı kızla ilk buluşmasını ayarlamalıydı. Artık bu konuya yeniden öncelik verebilirdi.

İnstagram:bzkrtmslm1

Continue Reading

You'll Also Like

336K 28.8K 17
Sertçe yutkundum ve kısık çıkan sesimle "Çok acıyor mu?" diye sordum. "Evet ama senin ölmüş olman daha çok acıtıyordu." dedi. Gözlerimin dolmasına en...
1.7M 28.8K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
2.3M 75.1K 58
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
782K 54K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...