dandelion || taejin

By controlvjin

134K 10.1K 7.9K

uyarı: hibrit au! Kim Seokjin gece vakti kapı tırmalanma sesleriyle uyandığında ve dış kapıyı açtığında karş... More

giriş
bir
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört - part bir
otuz dört - part iki
final

yirmi üç

5.4K 274 162
By controlvjin

uyarı: smut bölümü. +18. hyung kink. (hyung kinksiz ben olmam zaten...) bunu çok kötü yazdım ama olsun<3


_



yirmi üç: together, whenever



Hyung.

Zihninin derinliklerinden süzülen sesler gözlerinin önünde yeşermiş olan beş yaşındaki hibritin masum lila gözlerine karışıyordu, ses ondan gelemeyecek kadar derin ama o olacak kadar da tanıdıktı.

Hyung.

Seokjin ellerini yedi yaşındaki hibrite uzattı; birlikte dondurma almaya giderlerken kulaklarını ve kuyruğunu neşeyle oynatan küçük kaplan hibrit yavaş yavaş öğrenmeye başladığı insan diliyle konuşuyordu, bugün bahçede gördüğü kediyi nasıl korkuttuğunu anlatırken hyungunun ellerini bırakıp kedinin büyüklüğünü gösterdi. Görünüşe göre öyle büyüktü ki lila gözleri onu kovalamanın gururuyla parıldıyordu.

Seokjin.

Hibrit şimdi gece gördüğü bir kabustan dolayı hyungunun yanına uzanmıştı –Seokjin, boyunun yarısına anca gelen sekiz yaşındaki hibriti koluna almış, gümüş saçlı hibrit başını hyungunun güçlü koluna yaslarken huzurla uykuya dalma aşamasındaydı, hyungunun yanında küçük durmaktan haz etmiyordu ama kabuslardan nasıl kaçacağını da bilmiyordu. Hyungu onu hep rahatlatıyordu.

Jinnie.

Ses yakınlardan geliyordu.

Jinnie.

Seokjin tenine fısıldayan nefesle gözlerini araladı –kırpıştırarak açtığı gözlerinin arasından bacak arasında oturan mor gözlü hibriti seçebiliyordu; gözleri morun en koyu tonunda dans ediyordu, bakışları cüretkar ve itaat isteyen bir tondaydı. Tehlikeliydi.

"Jinnie."

Seokjin vücudunun ağrısını kemiklerine kadar hissediyordu.

Jinnie.

Taehyung.

Rut.

Hibrit usulca öne eğildi, Seokjin'in boylu boyunca uzanan bacağını hafifçe kırıp çenesini hyungunun diz kapağına yasladı; mor gözleri sıcak kahve gözlerle birleşmişti. "Günaydın, Jinnie." Sesi ölümü andırıyordu, karanlık ve okyanus kadar derindi. Taehyung göz temasını kesmeden hyungunun diz kapağına bir öpücük bıraktı. İki elini de çıplak baldıra sarıp iri elleriyle okşuyordu, ısırık izlerinin beyaz tende yarattığı morluklar hibritin göz renkleriyle yarışacak derecedeydi.

Seokjin ağlamak istiyordu –çok yorgundu. "Su," diye sızlanabildi yalnızca, Taehyung'un elleri baldırında tehlikeli derecede hassas dokunuşlarda bulunurken. Alt tarafının tamamen çıplak olduğu gerçeğiyle hibritin iri ellerinin getirdiği sıcak temas birleşince karnında karıncalanmalar oluşuyordu bile; kalp atışları atımlar kaçırmaya hazırdı.

Komodinin üzerindeki soğuk suyu Seokjin'e veren Taehyung'du; hyungunun doğrulmasına yardım edip suyu küçük yudumlarla içirdi –Seokjin suyun soğukluğundan bile hibritin ondan önce uyandığını anlıyordu. Kaç saattir uyuduğunu ya da hibritin ne kadar uyanık olduğunu bilmese bile bunları düşünebilecek kafada değildi şu an. Üzerine beyaz bir tişört geçirilmişti, Seokjin uyurken onu giydiğini hatırlamıyordu. Taehyung'un evde giymeyi çok sevdiği Gucci tişörttü bu.

"Gü-günaydın," diye fısıldayabildi, Taehyung elindeki bardağı alıp geri komodine koyarken. Hibrit kontrollü görünüyordu, Seokjin'den çok önce uyanmış olmalıydı. "Sabah oldu mu?"

Taehyung'un dudakları soruyla yukarı kıvrıldı, tehlikeli bir şekilde. "Daha olmadı. Birkaç saate güneş doğacak."

Hala aynı gündeler miydi? Ağlamak istiyordu, daha hibritin rutunun ilk günüydü ve şimdiden kemiklerindeki sızı fazlaydı.

Seokjin diyecek bir şey bulamadı; terlemiş, dağınık ve tamamen mahvolmuş halde en az onun kadar terli ve dağınık görünen hibrite bakıyordu.

Ki hibrit de işi ona bırakmadan kendi başına halledebilecek derecede istekliydi, hyungunun bacaklarını okşayan elleri parmak uçlarında dokunuşlar bırakarak aşağılara kaydı ve Seokjin'in bir bacağını omzundan yukarı attığında Seokjin şaşırdı, irkilerek bacağını çekmeye çalışınca hibrit ayak bileğinden tutarak hyungunun bacağını omzunda sabitledi.

"Şş, sakin ol," diye mırıldandı hibrit, hyungunun ayak bileğini öperken. İnce dudakları beyaz tene tatlı ısırıklar bırakıyor, hibrit kuyruğu Seokjin'in boştaki bacağını okşuyordu.

Soğuk su boğazındaki kuruluğu giderse de hala sesine tam kavuşamamıştı, insan çaresizce alt bedeninin çıplaklığını görmezden gelmeye çalışıp konuştu: "B-ben saki-nim."

"Kalp atışlarını buradan duyabiliyorum, Jinnie, korkuyor musun?"

Seokjin cevap vermektense yutkunup başını iki yana salladı. Taehyung'un karanlık gülümsemesi yüzünde yeşerirken hyungunun omzundaki bacağını bırakmadan parmaklarını çıplak tenden yukarı kaydırdı, beyaz meninin kapladığı ve kurumaya başladığı deliğe geldiğinde gözlerini kahve gözlerden çekmeden sakince iki parmağını boğumuna kadar içeri soktu, Seokjin'in suratındaki korku saniyelerle değişirken insan başını yastığa yaslayıp inlemekten başka bir şey yapamadı.

"T-taehyung!"

"I-ıhm," diye mırıldandı hibrit, neredeyse kıkırdarken. Parmaklarını daha da derine, iki parmağı da tamamen içeri gömülecek şekilde ittiğinde Seokjin altındaki kirli çarşafı avuçlamıştı, hızlanan kalp atışları ve pembeleşen yanaklarıyla üzerindeki hibrite bakıyordu. "Hala sana öğretemediğime inanamıyorum, Jinnie. Hyung."

Seokjin yutkundu, kendini parmaklara itme düşüncesi zihninde dönerken bunları hemen kafasından geriye attı –Taehyung ilk adımı atmadan kıpırdayamayacak kadar bilinci yerindeydi. Kendini ötekine tamamen teslim etmesi için iki şeye ihtiyaç vardı.

Ya tamamen sarhoş olmalıydı ya da Taehyung'un zorlamalarıyla kıvama gelmeliydi. Korkuyla karışık utanç ve gariplik Seokjin'in ruhuna karışmıştı, yetiştirdiği birinin karşısında böyle olmanın getirdiği utanç kulaklarını, hatta göğsünü bile kızartmıştı.

Ki şu an Taehyung'un zorlamalarının niyeti açıktı; hibritin mor gözlerinden alevler saçılıyordu, gümüş saçlarından terler usulca akarken ve dudaklarında ölümcül bir gülümseme saklıyken hibritin kontrolü kaybedeceğini düşünmek şaşırtıcı değildi. Terler bile tenine öyle yakışıyordu ki.

"Hyung," diye ısrar etti hibrit.

"Mmh," diye inledi Seokjin, başını iki yana sallayarak. İçine itilen parmaklarla yuvarlanan gözlerini kapatmış, başını geriye atıp gerdanını açığa çıkarmıştı. "Diyemem, çok utanç verici."

"Nedenmiş?" Taehyung öne doğru eğilip hyungunun kasıklarına öpücükler bıraktı, beyaz, terli teni dişleri arasında kıstırıp emerken bile tek düşüncesi bedende iz bırakılmamış hiçbir zerre olmamasıydı –hyungunun köprücük kemikleri ve boynu tamamen morluklarla kaplıyken şimdi ayak bileklerinde bile izler yeşerecekti, kasıkları ve iç bacakları bile Taehyung'la dolu olacaktı.

Taehyung'un izleri.

inin izleri.

Hırlamaya benzeyen bir sesle Taehyung dört parmağını da elinin altındaki delikten içeri ittiğinde Seokjin dudaklarından sökülen çığlığı yarım yamalak duydu, Taehyung'un adı yatak odasında yankılanıp kaybolduğunda bile Seokjin inlemelerini kesememiş, en hassas noktasına ritmik hareketler uygulayan dört parmağa yenilmişti.

Taehyung parmaklarını kullanmasını çok iyi biliyordu.

"Nedenmiş diye sordum." Taehyung kuyruğunu Jinnie'nin bacağına dolayıp narin bedeni biraz daha kendine çekti, Seokjin'in bir bacağı omuzunda asılıyken diğer bacağı usulca çıplak bele sarınmış; hyungunun terlemiş pembe yüzü ondan sadece bir öpüşme mesafesi uzakta kalmıştı. Taehyung öne uzanıp onu öpmek istese dahi kabullenişi görene kadar yapmamaya karar verdi –o dolgun dudakları belki birazdan başka işler için kullanabilirlerdi. Sonuçta ikisi de biliyordu ki Jinnie'sinin dudakları Taehyung'un erkekliğine sarılıyken çok güzel görünürdü.

"Ç-çünkü..." Seokjin en hassas noktasında dört parmak onu mahvederken konuşmakta zorlanıyordu. "Be-n senden büyüğ-büyüğüm !" Taehyung parmaklarını içerde makas yapıp duvarları genişlettiğinde Seokjin'in aralık dudaklarından çığlıklar kaçtı. "T-TAEHYUNG!"

"Hyung," diye ısrar etti yeniden küçük, alevler mor gözlerine mesken olmuşken. "Yaşın önemi yok ve sen de biliyorsun."

"Siktir, Taehyung! Y-yavaşla!" Seokjin vücudu ikiye ayrılacakmış gibi hissediyordu –saatler önce düğüm kaldırabilmiş birine göre oldukça nazlı olduğunun farkındaydı ama yorgunluğuyla birlikte zihninde ona işkence eden düşünceler birleşirken tek bir zevk parçasına tutunmak zordu.

"Hyung de önce."

"Demeyeceğim!"

Taehyung hyungunun iniltileri ve haykırışları arasında kıkırdadı; odayı dolduran hırlamaları ve kıkırtıları hyungunun iniltilerinin yanında bastırılıyordu. "Jinnie, Jinnie, Jinnie," diye fısıldadı usulca, öne uzanıp hyungunun erkekliğine kısa bir öpücük bırakırken. "Burada kontrolün kimde olduğunu unutuyorsun, küçüğüm."

Ve parmaklarını geriye çekti.

Zevk dalgası da onunla birlikte yok oldu. "T-Taehyung,"

"Efendim bebeğim?" Hyungunun omzunda duran ayak bileğini emdi, dudaklarından kaçan sesler Seokjin'in mızmızlanmalarına karışırken hibrit tınlamadan ayak bileğine kızarıklar bıraktı.

Seokjin vücudundan çekilen parmakların yokluğuyla ağlamak istiyordu –bu kadar yorgunluğuna rağmen hala bedeninin öteki için kıvranıyor olması haksızlık değil miydi? Rutunda olan karşısındaki hibritken kendisi neden böyle kontrolsüzce davranıyordu?

Gururunu yuttu ve usulca fısıldadı. "Hyung."

Taehyung dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi, suratında alçakça bir sırıtış vardı ama Tanrım, öyle yakışıyordu ki sert yüz hatlarına, Seokjin yarı aralık gözlerinin ardından hibritin günahkar yüzüne bakarak bile boşalabilirdi.

"Ne istediğini söyle bana."

"Seni," diye tısladı Seokjin, gözlerinden iki damla süzülürken. Günahkar tatlı bir şeye bu kadar yakın olup aynı zamanda bir o kadar da uzak olmak onu delirtecekti.

En azından şimdi Taehyung'un ne hissettiğini anlıyordu. Hibritin her gece düşlediği bedenine göz devirirken şimdi bir bedeni arzulamanın, özellikle de sevdiği bir bedeni arzulamanın ne hissettirdiğini; Taehyung hyungunu her şort içinde gördüğünde ama dokunamadığında, Seokjin her kalçasını sallayıp dans ettiğinde ve Taehyung uzaktan onu izleyip gülümsemekten başka bir şey yapamadığında...

Evet, Seokjin bunun ne demek olduğunu daha şimdi anlıyordu.

"Seni istiyorum! Seni. Hyung, lütfen, lütfen Jinnie'ni becerebilir misin artık?"

Taehyung daha fazla uzatmak isterdi. Elinden gelse hyungunun dudaklarından sonsuza dek kirli sözcüklerin dökülmesini sağlayacak kadar yalvartmak isterdi, onun altında parçalanışını ve gözlerini bile açamayacak haldeyken yine de hyung diye daha fazlasını istemesini...

Ama ikisinin de bildiği bir şey daha varsa, o da Taehyung'un sabırsız bir hibrit olduğuydu.

Ve yine bilincinin kararışını ve ruhunun bir kaplana teslim edilişini hissediyordu.

Hırlayıp tek hamleyle hazırladığı delikten içeri etti kendini, Seokjin'in omzundaki bacağı titrerken ve hyung diye çığlık atarken ve aralık dudaklarından dili dışarı çıkarken ve altında bu denli güzel görünürken...

Taehyung boştaki elini hyungunun yüzüne götürdü ve çenesinden kavrayarak onu sert bir öpücüğe çekti. Hyungunun nane ve çilek kokulu vücudunun esnekliği Taehyung'u daha da hırlatırken Seokjin'in pembe, çilekli dudaklarından çıkan nefesler öpücüğe hapsoluyor, dilini kavramaya çalışan dili ve vücuduna sertçe itilen erkekliği iliklerinde hissediyordu.

Taehyung ise Seokjin'in teninde boğulmak ve yeniden o tende yüzeye çıkmak istiyordu.

Seokjin'in nefesi tükendiğinde ve dudağından kaçan inlemeler önlenemez hale geldiğinde Taehyung dudaklarını dolgun dudaklardan çekip daha aşağılara, çoktan izler bıraktığı köprücük kemiklerine kondurdu –dilinin darbeleri terli teni daha da ıslatırken hyungunun en derin noktasına ittiği erkekliği her saniyede mümkünmüş gibi daha da derine iniyor, hızını asla kesmeden altındaki bedeni mahvediyordu.

İlk düğüm geldiğinde Seokjin ikiye ayrılacağını sanmıştı, birazdan ikincisinin geleceği düşüncesiyle daha da korkuyor, elinin altındaki çarşafı kavrayıp yatakta uzanan ve hibritin kuyruğu tarafından okşanan bacağını yatağa sürtüp zevk ve acı dalgalarıyla kıvranmaktan başka bir şey yapamıyordu. Ayak parmaklarına kadar bükülmüş, terlerin hiç akmayacağını düşündüğü yerlerine kadar terlemişti.

Ah, bir de kapalı tutamadığı dudaklarından salyaları akıyordu, hibrit ise bunu cezbedici bulmaktan kendini alamayıp hyungunun çenesine süzülen salyaları yalıyordu.

"Jinnie," diye hırladı, dili terleri ve salyaları emerken. "Siktir, hala nasıl darsın?"

Seokjin gözlerinden akan zevk yaşları ve ellerinin kavradığı çarşafları umursamadan ötekinin üstündeki yüzüne baktı, ondan akan terler tenine karışıyor, her kendini ileri itişinde Seokjin'in hassas noktasına çarpıp onu daha da mahvediyordu. "Taehyung," diye inledi, hibrit kendi dünyasında kayıpken. "Y-yavaşla, siktir!" Böyle devam edersen haftayı atlatamayacağım.

"Siktir, siktir-"

Hibrit hırlayarak düğümlendiğinde Seokjin başını yana çevirip kocaman bir çığlık açtı –ince sesi odada yankılanırken Taehyung'un içinde büyüyen erkekliği vücudunu ikiye ayırıyormuş gibi tenini yakıyordu; içine akan sıcak sıvı tüm pembe duvarlarını beyaza boyuyor, içini yakıyordu. Daha şiddetli ağlamaya başladığında Taehyung'un derin nefesler alarak üstünde durduğunu fark etti –hibrit usulca hyungunun omzunda sallanan bacağını yatağa indirdi ve Seokjin'i koltuk altlarından kaldırarak beş kiloluk bebekmiş gibi kucağına oturttu. Seokjin'in üzerindeki büyük, beyaz tişört dışında her yerleri çıplaktı ve tenlerinin teması ikisini de yakıyordu.

Hibritin koyu mor gözleri yeniden lilaya dönüştü, çok yavaşça.

"İyi misin?" diye fısıldadı Taehyung, kucağında, erkekliği tamamen içinde ve acı çekerek oturan hyungunun göğsüne başını yaslayarak. Deli gibi atan kalp atışlarını hem hibrit kulağında hem de insan kulağında duyuyordu –ritmini kaçırmış atımlar gözyaşları ve hıçkırıklarla karışarak ona doluyordu.

"Jinnie?"

Seokjin ağlayarak başını küçüğünün omzuna yasladı, ötekinin teri alnındaki terlere karışmıştı. "Bilmiyorum," diye fısıldadı, çatlamış sesiyle. Taehyung hyungunun pozisyonuna dikkat ederek usulca yatakta kendini geriye yasladı, sırtı yatağın başlığına değdiğinde kucağında, bacakları açık şekilde duran ve üzerindeki tişört bile terden koyulaşmış hyungunun bellerini tuttu. İnce kıvrım onu her seferinde delirtiyordu.

Erkekliğinin etrafına sarılı olan pembe delik, hyungunun hassas noktası, onun mor gözlerini lilaya çevirebilecek tek şeydi.

"Namjoon hyung insanlar düğüm kaldırabilir demişti," diye devam etti Seokjin, kırıklık sesine bulanmışken. "A-ma acıyor." İçini dolduran beyaz sıvı onu gıdıklıyordu.

"Bilmiyorum," Taehyung sevgilisinin terden yüzüne yapışan saçlarını eliyle geriye attı, hyungunun dolu dolu kahve gözleri onun lilalarıyla birleştiğinde usulca yanağını okşadı. "Özür dilerim."

"Dileme, kendim istediğim için yapıyorum bunu."

"Garip hissettiriyor, değil mi?" diye sordu Taehyung, hyungu bacaklarını usulca beline sarıp erkekliğin etrafında daha da daralırken. Birbirlerine kenetlenmişlerdi, düğüm çözülene kadar kıpırdamanın veya geriye çekilmenin hiçbir yolu yoktu.

"Senle yapmak mı?" Seokjin başını küçüğünün boynuna yasladı, dolgun çilek dudakları tende dinleniyordu. Konuştukça terli tene çarpıyor, Taehyung'un ruhunda yangınlara sebep oluyordu. "Evet, biraz garip hissettiriyor."

Taehyung cevap vermedi –düğüm çözülene kadar öyle kaldılar. Hyungunun boynuna sardığı kolları arasında sakince uyumaya başladığını derin nefeslerden anlıyordu, Taehyung'un boynuna doladığı elleri usulca iki yanına düşmüştü. Terlerle ve hararetle kızarmış pembe yanakları öpülesi duruyordu, Taehyung düşüncesini hayata gerçekleştirme dürtüsüne engel olmadan öne uzanıp hyungunun pembe elmacık kemiklerini öptü. Uzun kirpiklerinde yaşlar ve yıldız tozları parıldıyordu –aralık dudaklarından sökülen nefesler bile huzuru getiriyordu Taehyung'a.

Düğüm çözüldüğünde bile Taehyung kıpırdamadı, hyungu göğsünde usulca uyurken ve erkekliği içinde dinlenirken ve güneş usulca doğarken uykuya daldılar.

Yeniden Taehyung'un gözlerinin mora dönüşüşüyle uyanmak için, gerçi. 

Continue Reading

You'll Also Like

17.3K 609 2
Oneshot|| Mature content || Switch Jungkook, şaraplara ve kadınlara tapan bir adamdı. Park Jimin ise eh, bir erkekti ve ne kadınlara ne de içkilere...
9.8K 856 12
Perestiş: Tapınma, Delicesine sevme, Tutkunluk. Park Jimin kendi için de, hayallerin de yaşadığı aşkı herkesten saklayıp belli etmek istemezken oynad...
70.9K 7.7K 11
jjk: affedersin, tavşanımı hamile bırakan senin tavşanın mı? semetae / texting+18 (ağırlıklı) / text ~ #1-taekook {020524} #1-vkook {120424} {030524}...
124K 11.3K 21
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedicated to the person I had to leave. |08.02.24|