✦ PUSULA ✦

By redndyellow

184K 22.1K 17K

Reva Devran, yaşadığı acı tecrübeleri sadece geçmişinde bırakmış soğuk yüzüyle her şeyi maskelemişti. Sadece... More

TANITIM/1.Bölüm 1 Temmuz'da.
✦ BÖLÜM 1: "Kapışma"✦
✦ BÖLÜM 2: "İddia"✦
•UFAK BİR ALINTI•"Kutup Yıldızı"
✦ BÖLÜM 3: "Galip ve Mağlup" ✦
✦ BÖLÜM 4: "Öfkeli Bir Kadın"✦
✦ BÖLÜM 5: "Karayev Cehennemi"✦
✦ BÖLÜM 6: "Pişmanlık"✦
✦BÖLÜM 7: "Karayev İni"✦
✦BÖLÜM 8: "Düşmanın Koynunda"✦
✦BÖLÜM 9: "Değişen Düzen"✦
✦BÖLÜM 10: "Nefret Tohumları"✦
✦BÖLÜM 12: "Eski Defterler"✦
✦BÖLÜM 13: "Bir Günlük Ateşkes"✦
✦BÖLÜM 14: "Küçük Bir Devran Meselesi"✦
✦BÖLÜM 15: "Kaçış"✦
✦BÖLÜM 16: "Geçmiş"✦
✦BÖLÜM 17: "Lale'nin Oğlu"✦
✦BÖLÜM 18: "Ateşe Doğru"✦
✦BÖLÜM 19: "Kutup Yıldızı"✦
✦BÖLÜM 20: "Özel Konuk"✦
✦BÖLÜM 21: "Başlangıç"✦
✦BÖLÜM 22: "Yörüngesine Hapsolan Gezegenler"✦
✦BÖLÜM 23: "Sürpriz"✦
✦BÖLÜM 24: "İlk Yalan"✦
✦BÖLÜM 25: "Maskeli Balo"✦
✦BÖLÜM 26: "Küçük Sarışın"✦
✦BÖLÜM 27: "Ben kazandım."✦
✦BÖLÜM 28: "Kuzey'in Kadını"✦
✦BÖLÜM 29: "İhtiyar Kadın"✦
✦BÖLÜM 30: "Tuzak"✦
✦ BÖLÜM 31: "Votka Şişesi"✦
✦BÖLÜM 32: "Çıkmaz"✦
✦BÖLÜM 33: "Sihirbaz"✦

✦BÖLÜM 11: "Kılıçlar Çekilirken"✦

4K 687 520
By redndyellow



*Playlistteki parçaları atmaya devam.


Yıldızlamayı, 🌟🌟🌟

Yorumlamayı,

Unutmayın. 🖤


Gelecek bölüm ithaf zamanı. 😙

3.GÖZ

    Emre, kız ne olduğunu anlamadan yataktan kalkıp kıyafetlerini giymeye başladığında Reva şaşırdığını inkar edemezdi. Normalde kalmak için uğraşan gencin şimdi bir an önce gitmek istiyor gibi bir hali vardı. Aslında onunla yaptığı en kötü sekslerden biri olabilirdi çünkü bunu iç dünyasında tamamen kendi için yapmıştı ve Kuzey'e inat olan hırsına odaklandığı için zevk bile almamıştı.

Çünkü bunu yapma nedeni Karayev'e karşı tamamen kalkanını sağlam tutmaktı. Onunla yaşadıkları planlarını etkilememeliydi, hala o ormanın misillemesini yapmak istiyordu, bu yüzden Emreyle yatmıştı çünkü şimdi Karayev'e dair yumuşak bir tavrı olmayacaktı, onu kafasından atabilirdi. (Tam bir baddiesin be güzelim*)

-Hey! N'oluyor? Ne bu acele?" Reva ayağa kalkıp kolundan tuttuğunda ona bakmadı bile Emre, pantolonunu giymeye devam etti ama kız yeniden bileğini tuttuğunda ondan kurtulup bir adım geriledi. Kusursuz çene kasları kasılmış, renkli gözlerini hayal kırıklığı kaplamıştı.

-Reva, senin umrunda değilim değil mi?" Kızın kaşları çatıldı saniyesinde, böyle bir soruyu beklemiyordu. "O yüzden ilgileniyormuş gibi yapmayı kes."

-Ne saçmalıyorsun sen?!" Emre, kafasını sağa sola sallayarak kendi haline acıyla güler gibi gözlerini kaçırdı. Elbette değildi, soruyor muydu?

-Değilim. Biliyorum. Ama bu kadarı..." pantolonunun kemerini taktı ama komidindeki saatine gelince onun binlerce dolar olmasına bile aldırmadan duvara fırlattı. "Siktir Reva, içindeyken başka birinin ismini söyledin." Yeşiller iri iri açıldı.

Ne?

-Ne?" Gerçekten de haberi yoktu, Emre başta yalan söylüyor sanıp yüzüne dikkatle baktı ama hayır o kadar üzgün görünüyordu ki... "Ben...Hadi ya. Gerçekten mi?" Ne diyeceğini bilememişti, bugüne kadar kendisi asla böylesi sorun yaşamadığı için bilmiyordu ama gerçekten berbat bir his olmalıydı. Çünkü kendisine yapılsa karşısındakinin yüzüne bile bakmazdı.

-Evet gerçekten. Sen..." devamını getiremedi, odanın kapısında yerde olan tişörtüne doğru yürüyüp yerden aldı ve Reva'nın sessizliğine tahammül edemeyerek yeniden ona döndü. "Kahretsin, Kuzey dedin! Bana o sikik herifin ismiyle seslendin!" Birkaç adımda kızın yanına gelirken, sinirden yüzü kıpkırmızı olmuştu. "Onunla yattın mı? Bu yüzden mi onun ismini söyledin? Öyle bir adamla nasıl yakınlaşırsın?!" Reva'nın kolunu tutmuş kendine getirmek ister gibi sarstığında ondan kurtulup öfkeyle baktı Emre'ye kız.

-Yatmadık." Aslında sadece kendisini parmaklamıştı bu yüzden yalan söylemiş sayılmazdı değil mi? Öyleyse de kimin umrundaydı? "Sana ne? Seni ne ilgilendirir?!" Alaylı bir gülüşle dudakları kıvrıldı. "Kaç kızın içindeyken beni düşündün Emre?" Genç adam birkaç adım gerileyip şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdığında ellerini iki yana açtı. "Gördün mü? O kadar da büyük bir olay değil. Seninle seviştim sonuç olarak ve Kuzeyle olan bir şeyi düşündüğüm için de onun adını söylemişim. Bunu bu kadar büyütme." Böyle söylese de kendisi de şaşırmıştı Kuzey'in ismini söylemesine, sanırım organı onu gerçekten etkilemişti ya da parmakları. İkisinden biri ya da her ikisi de. Her neyse işte.

Emre, gerçekten öfkesinin onu ele geçirmeye başladığını hissediyordu. Kızın bu umursamazlığı canını tahmin edemeyeceği kadar çok yakıyordu. Hem de çok. Eğer şuana kadar üzdüğü kızların cezası Revaysa bile bu çok ağır bir cezaydı...

-Onu hayal ettin!" Dedi tükürür gibi konuşurken. "Onu istedin! Beni değil. Reva, sana inanamıyorum. Evet ben başkalarında seni düşündüm çünkü onları..." sesi cümlenin sonuna doğru güç kaybederken pürüzlü bir tonda konuştu. "Sevmiyordum."

-Ne dedin sen?" Reva'nın soruyu öfkeyle sorması üzerine çekinerek geriledi. Bunu söylememeliydi, ağzından çıktığı an pişman oldu. Çünkü bir daha Revayla olamayacağı kesinleşmişti, onun bu duyguya tahammülü olamazdı.

-Doğru duydun, ben seni çok seviyorum." dedi artık daha da batamayacağı kesinleştiği için. "Seninle olmayı, güldüğün zamanları, saçma filmler hakkındaki aşağılamalarımızı, saçlarınla oynamayı, seninle sevişmeyi ve seni görmeyi. Hepsini seviyorum. Ama bunu söylediğim için bana böyle bakmandan nefret ediyorum. Hayatıma devam etmem ve muhtemelen beni seven biriyle olmam lazım ama yapamıyorum." Reva, iç çamaşırlarını giydiği zaman gözlerinin dolmasına engel olamadı. Tükendiğini hissediyordu, onu öylece izlerken tamamen tükendiğini fark etmişti.

Reva'nın sevgisini beklemek bir ölünün dirilmesini ummak kadar saçmaydı.

-Bir şey söylemeyecek misin?" Reva, ona baktığında gözlerini kaçırmamak için çaba sarfetti çünkü iyi bir şey söylemeyeceğini anlamıştı.

-Ne söylememi bekliyorsun? Seni sesli olarak reddetmemi istemiyorsan niye bu saçma itirafı yaptın Emre?" Pişmanlık. Emre'nin o anda hissettiği tek şey pişmanlıktı. Ama bir yanı da rahatlamıştı, en azından artık onun kendisini seveceği umudu yoktu içinde.

-Haklısın. O zaman...Hoşçakal." Gülümsemeye çalıştı ama sadece çalıştı. "Umarım sevgini hak eden birileri karşına çıkar Reva." Telefonunu cebine atıp ayakkabılarını giydi ve kız kendisine bakmadan içecek bir şeyler koyarken, ekledi. "Ama umarım o da en az senin kadar acımasız olur." Öfkesinden böyle konuşuyordu, bu yüzden bir şey demedi Reva, onu zaten çok üzmüştü.

Kapıyı açtığında, son bir kez kıza baktı ve bir şeyler söylemesi gerektiğini düşünen Reva omuz silkerek bardağını eline aldı.

-Böyle olmanı istemezdim. Kusura bakma." Yeşillerde hiçbir şekilde üzüntü ya da pişmanlık yoktu, Emre'nin canını da asıl bu yakmıştı zaten.

-Bu berbat bir özürdü." Dedi ve kapıyı çekip çıktı. Derin bir nefes alan kız, içkiyi tek seferde fondiplerken çalan telefonunun kafasını dağıtmasını umdu ve dileğinin kabul olması uzun sürmedi. Arayan Rüzgardı.

-Kulüpteyim." Karşılık vermeden telefonu kapatırken kıyafetlerini giymeye başladı, ama Kuzey'in aldığı elbiseyi değil... Aptal herif, onun ismini söylemese Emre'yi bu kadar üzmezdi. Evet onu sevmiyordu Reva ama Emre çok kötü birisi değildi, bu kadar üzülmesini istemezdi. Bir yandan da bunun olmasına sevinmişti çünkü şuan kendisini seven bir adamla da hiç uğraşamazdı. İlişki zaten ona göre hiç değildi.

Altına güzel bir lacivert jean geçirip, üstüne belini oldukça açıkta bırakan beyaz tişört çekti. Neredeyse bordo sütyeninin dantelleri görünüyordu kollarını hafifçe kaldırdığında bile. Altına bağcıklı ince topuklularını giyip aynaya bakarak saçlarını topladı. Hiç de aşk itirafı almış bir kız gibi durmuyordu, her zamanki Revaydı işte. Yine de bir parça kötü hissetmişti, vicdansız olmak onun için zorlaşıyordu bazı zamanlar.

Bara indiği zaman Volkanla karşılıklı kahve içen Rüzgar'a gülümsemeden edemedi. Onu da kendine benzetmişti, genç adam yeni gelen içkileri yerleştirirken bir yandan Rüzgarla sohbet ediyordu ara kahvesini yudumluyordu ve komik olan Türk kahvelerinin shot bardaklarında olmasıydı.

-Rüzgar gülü, hoşgeldin." Kolunu sırtına dolayıp yanağına bir öpücük kondurduğunda, elini onun omzuna attı Rüzgar da, geri çekilmesine izin vermeden. "Nasılsın?"

-İyiyim. Sen nasılsın? Emre'yi gördüm üzgündü, tartıştınız mı?" Onun hiçbir şeyi kaçırmayan gözlerine küfretti içinden Reva, gerçekten Rüzgar'a biraz umursamazlık aşılamayı çok isterdi ama bu hiç mümkün görünmüyordu. Herif olağanüstü sezgi ve analiz güçlerine sahipti.

-Yani, kapattık defteri diyelim." Çocuk ne yaparsa yapsın Reva'nın yanında olacak türdendi, bu yüzden asıl defteri kapatanın kız olduğunu anladı Rüzgar. "Ee Evayla nasıl aranız? Barışmaya yakınsınız sanırım." Delikanlının yüzü ucundan güldüğünde, eliyle onun çenesini kavradı Reva küçük çocuk sever gibi. "Yerim seni yerim, hep mutlu ol."

-Sen de." Bunu söylerken ciddi olması yeşillerini kaçırmasına neden olmuştu, iri elini Reva'nın beline koyarken onu kendine doğru çekti ve gözlerini kaçırmaması için uzun uzun baktı Rüzgar. "Sen de mutlu ol." Reva, buna karşılık sessiz kalıp dudaklarını birbirine bastırarak gülümseyince, gelme nedeni aklındaki bütün şeyleri sildi. "Söylediğin şeyi yaptım. Ama bunu yaptığım için hiç mutlu olmadığımı bilmeni istiyorum öncelikle."

Kızın yeşilleri iri iri açılırken, Volkan'a gitmesi için bir bakış attı ve adam uzaklaştığında Rüzgar'ın kolları arasından çıkıp hemen yanına, yüksek sandalyeye oturdu. (Kıskanmayın kızı Rüzgarla yakın diye, nazarınız değecek...)

-Biliyorum. Seni zor bir duruma soktum. Sana çok zıt düşen bir şeyi istedim." İstediği şey Kuzey'in asıl evine gidip kasasındaki -böyle bir adamın kimseyi sokmadığı evinde mutlaka özel kasası olurdu- gizli şeylerini bulmasıydı. Ve Rüzgar bunu hakkıyla yapmıştı. Çünkü Reva'ya ne isterse istesin yapacağına söz vermişti. "Bir şeyler bulabildin mi?" Etrafı kolaçan ederek bacağının altına koyduğu bordo renkli deri defteri çıkarıp kıza uzattı. "Ne bu?"

-Lale Karayev'in günlüğü." Reva'nın kaşları çatılınca, yutkunmadan önce ekledi. "Kuzey'in annesi."

Bu gerçekten çok özeldi, öyle ki Reva bir an kutsal olan bir şeye izinsiz dokunmuş gibi defteri fırlatacaktı, bu yüzden gözleri tedirgin bir ifadeyle kaplanırken gül işlemeli defterin sert yüzeyine dokundu.

-Çok mu kötü?" Rüzgar'ın ifadesinin kireç gibi olmasına bakılırsa öyleydi, genç adam sen bak der gibi eliyle defteri göstererek kahvesine döndüğünde Reva da yavaşça açtı. Zaten Karayev özelini yeterince didiklemişlerdi, Reva'ya oturup anlatmak saçma olurdu, kendi okumalıydı.

Kusursuz bir el yazısıydı. Sağa yatık ve oldukça ufaktı, inci gibiydi. Çizgiler olmamasına rağmen dümdüz yazılmıştı. Ve bu kadar güzel yazının sahibi, iyi şeyler yaşamadığının sinyallerini ilk cümlelerle veriyordu.

"Öldüğümü hissediyorum. Burada kaldığım her gün cehennem.

Neyse ki defter ve kitap isteğimi göz ardı etmedi. Okumayacağına dair yemin etti ama ona zerre güvenmiyorum, bu yüzden saklayacağım. Ondan o kadar nefret ediyorum ki, buna artık alıştı ve umrunda bile değil. Tamamen aklını kaçırmış sanki.

(Eğer okuyorsan, senden hala nefret ettiğimi iyi bil.)

Oysa hangi kız, kendisini kaçıran bir adama aşık olur ki? Ailemin olmaması bir kez daha yakıyor canımı. Çünkü biliyorum ki bu saray evinde ölürsem, kimsenin ruhu bile duymayacak."

27 Kasım 1984

-Kuzey'in babası Asaf Karayev, Lale Hanım'ı kaçırmış. O zaman Azerbaycan'dan Türkiye'ye iş nedeniyle gelmiş. Uçak biletini bile buldum." Reva, Rüzgar'ın söylediği şeyle kafasını sallarken, Karayev soyadının zaten alışılmış bir soyad olmadığını düşünüyordu. Demek Azerbaycan ha? Sayfayı çevirdiğinde, yine Lale Hanım'ın nefretini kustuğu kelimelere denk geldi.

Hızlı hızlı okurken beş altı sayfa çabucak geçmişti çünkü not alır gibi kısa kısa yazıyordu. Sonunda boş bir sayfaya geldiğinde, bu sayfanın ıslanıp kurumuş, buruş buruş ve izlerle dolu olduğunu gördü. Sadece "O" yazmıştı ve mürekkep dağılmıştı.

O boşluktan önce son yazdığı sayfa "18 Ocak" tarihini gösteriyordu ve yazdıklarına bakılırsa hala Asaf Karayev'den kurtulamamıştı. Sonunda arkasını çevirdiğinde, 27 Mart'ta yazılmış sayfaya denk geldi Reva. Onun neden ara verdiğini merak etmişti ama merakın sonucu hiç iyi bitmedi.

"O bana dokundu."

Gözleri dolmaya başlarken, dişlerini birbirine bastırdı ve kirpiklerini kırpıştırdı. Sayfaları hızla çevirirken kadının sonrasında hiçbir şey yazmadığını gördü. Ta ki son sayfaya kadar.

Tarih 1985, Hazirandı. Yazın sıcak yüzünü göstermeye başladığı zamanlar.

"İçimde ona ait bir parça taşıdığım için artık kendimden de ölesiye nefret ediyorum. Evet hamileyim. Hem de o canavardan.

Anıları artık parça parça hatırladığım için mutlu mu olmalıyım bilmiyorum. Bazen hamile olduğumu bile unutuyorum. Keşke tamamen unutmanın bir yolu olsa.

O da mutlu değil, hissediyorum. O zaman neden benim hayatımı mahvetti? Neden buna ikimizi mecbur etti? Bilmiyorum. Kendi bencilliğinin kölesi olan bir adam.

Kendimi öldürmeyi denedim ama buna izin vermedi. Çocuğunun yaşamasını istiyormuş. Onun çocuğu.

Ölüme bile hakkım yok artık. Sadece her gün içimde büyümeye devam eden bu iğrenç varlıkla -onun çocuğu- kalakaldım. Yemek yemiyorum, uyumuyorum. Ama vücudum hala ölmemekte çok ısrarcı. O günü hatırlamamak için uğraşırken, bana her gün hatırlatacak bir canlı büyüyor içimde.

İsmi Kuzey olacak bir canlı.

En azından ona isim vermeye hakkım varmış. Ve hiç tanıyamadığım, buna rağmen annemin nefret ettiği, anlattığı hikayelerle benim de gizli bir nefret beslediğim babamın ismini "biricik oğluma" veriyorum. Nefretim ona karşı artık daha güçlü.

Onu asla sevmeyeceğim.

Asla.

Evdeki yardımcılar aralarında fısıldaşırken onun hiçbir günahı olmadığını söyledi, dediklerine göre "Kuzey" daha bir melekmiş. Öyle bir adamın oğlu nasıl melek olabilir ki?

En az onun kadar cani, kibirli, kötü kalpli olacağına adım gibi eminim. Tıpkı onun gibi görünecek ve onun oğlu gibi acımasızca davranacak. Bana her gün o geceyi hatırlatırken acımasızca büyüyeceğine, bana utanmadan anne deme cüreti taşıyacağına ve hiçbir şeyi bilmediği için o aptal masum yüzüyle sürekli karşımda duracağına eminim. Tahammül edemeyeceğimi biliyorum.

Umarım içimde ölür ve ikimizi de bu işkenceden kurtarır. Yaşama işkencesinden.

Ama artık beni kurtarabilecek hiçbir şey yok. Karanlıktayım ve burası artık benim ebedi yerim, sonsuz mahkumiyetim. Tek kurtuluşum ölmek, anneme kavuşmak olacak."

-İyi misin?" Rüzgar'ın sesiyle son satırları 5. Kez okumayı bitirip kafasını kaldırdı ve çenesinden akan yaş eline damlarken kimsenin görmediğine emin olmak için etrafı kolaçan edip genç adamın verdiği mendille yaşlarını kuruttu. Ağladığını fark etmemişti bile. Vay be, ağlamayalı çok uzun zaman olmuştu.

Lale Karayev. Kendisinden bile daha büyük bir kurbandı.

-Kuzey... O tecavüz çocuğuymuş yani." Kafa salladı Rüzgar.

-Derin bir şekilde araştırma yapmadım henüz çünkü dünden beri bu defter yüzünden kafam dağıldı." İç çekti, eliyle karışık olan siyah saçlarını daha da karıştırdı. Gerçekten üzgün ve uykusuz duruyordu. "Reva, bu çok ağır bir gerçek. Senin okumanı özellikle istedim çünkü bu işi çok ileri boyutlara götürüyorsun." Sesindeki ciddiyetin kızı kendine getirmesini umdu.

Haklıydı. Orman olayını bilmiyordu henüz ama öğrense bile yine de bunun çok ağır olduğunu düşünürdü.

-Ben...Bir kahve alıp geliyorum." Defteri Rüzgar'ın kucağına bırakıp, yerinden kalktığında sık sık kirpiklerini kırpıştırarak gözlerinin dolmasını engellemeye çalışıyordu. Tezgahın arkasından dolanıp kapıyı ittirecekken duyduğu sesle duraksadı.

-Manyak diyorum ya manyak herif. Silah taşıyormuş bir de inanabiliyor musun? Reva'yı niye görmeye geldi acaba..." Aryaydı. Kapıyı açtığında mor lensleri Reva'yı görür görmez iri iri açıldı.

-Kim gelmiş?" Reva'nın yüzündeki üzüntüyü ikisi de fark etmişlerdi ve bu yüzden birkaç saniyeliğine şaşkınlıktan sustular. "Size diyorum? Kim beni görmeye geldi?" Volkan, söylemesi için Arya'ya baksa da, kız korkudan bir şey demeyince kendisi söyledi.

-Kuzey Karayev. Dün seni görmeye gelmiş." Kız şaşırdığını inkar edemezdi, Emreyle yatmasının bir diğer sebebi, üzerindeki o "Karayev" orgazmı etkisini atmaktı ama gelmesine bakılırsa o da kendisini çok arzulamıştı.

-Öyle mi?" dedi kafasının karıştığı yüzünden belli olurken. "Ne için gelmiş?" Arya, omuzlarını kaldırıp indirdi.

-Sana bakmaya. Ama Emreyle öpüştüğünüzü görünce locadan indi. Sonra da dünkü doğum günü grubundan sarışın bir kadınla ayrıldı." Reva alayla gülümsedi. "Bana sakın söyleme diye kükredi, manyak herif bu patron. Cidden manyak, silahı da vardı."

-Ya." Kaşlarını kaldırıp derin bir nefes alırken kendine simsiyah renkteki kahveyi doldurdu. "Takılma sen, bir şey olmaz." Bardaktan bir yudum alıp kupayı tepesinden beş parmağıyla tuttu ve işaret parmağını Arya'ya doğrulttu. "Seni tehdit etti mi?"

-Şey... Yani tek kelime edersen seni öldürürüm bir tehdit sayılıyorsa..." Volkan onun bu tedirginliğine kahkaha patlatınca kaşlarını çattı. "Ne gülüyorsun göt herif! Adamın silahı var silahı. Ama gelip hesabını sorarsa Volkan söyledi diyeceğim!" Gülse de kızın son cümlesiyle o tebessüm kayboldu Volkan'da.

-Siktir oradan kızım, bana ne bulaştırıyorsun Karayev canavarını? Seni öldürsün hepimiz rahatlayalım işte." Reva, onların bu atışmasına dudak kıvırmak isterdi ama aklına Lale Karayev'in Kuzey'in babası için söylediği "canavar" kelimesi gelince yapamadı, kapıya doğru yürüdü ve ittirmeden önce ikisine döndü.

-Arya dert etme, ben hesabını görürüm. Bir sik yapamaz." Aslında gayet yapabilirdi ama kızı korkutmanın anlamı yoktu, Arya bariz bir şekilde rahatlarken elleriyle alkışladı Reva'yı.

-Yaşa be patron! Bir gün lezbiyen olursam bil ki sebebi sana olan aşkım." Kapıdan çıkarken gülümseme çabası başarıyla sonuçlandı Reva'nın ama Rüzgar'ın yanına geldiği an o gülümseme yok oldu. Çünkü genç adamın yanında bekleyen biri daha vardı.

Kuzey Karayev.

Siyah halkalarından ateş çıkarken kıza gözünü kırpmadan bakıyordu, öyle ki kız da yerinden kıpırdamamıştı. Biliyordu.

Defterin onda olduğunu, biliyordu. Gözlerindeki inanılmaz nefretten anladı.

Ve Reva hesabını görmekte ilk kez zorlanacağını anladı. Kılıçlar çekiliyordu ve Kuzey'in onu bu yaptığından sonra en ağır şekilde yaralayacağı artık kesindi.



•✦ ✧PUSULA  - Bölüm Sonu ✦ ✧•



Sınır tamamlanır tamamlanmaz yolladım bölümü.

Artık yıldızlar unutulmuyor (100 kere söyleyince olsa da) sanırım.

400 yıldız&yorum unutulmaması çok hoş.

*Dipnot: Sınır sadece uykusuz kalıp yazdığım ekstra bölüm için yaptığım bir şey. Yoksa sizi 2 hafta bölümsüz bekletecek halim yok. Haftada bir düzeni hep olacak ama siz sevginizi gösterdikçe ben de daha özveriyle yazıyorum.

Yani benim yaptığım sınır koymak değil aslında çünkü her hafta bölüm geliyor, bölümü geciktirecek yüksek sınır koymuyorum, yaptığım o haftaki "ekstra bölüm" için teşvik. Yoksa sınır dolmasa da bölümü düzenli atacağım, sadece daha geç gelecek. Bu da sınır koyanlardan ayırıyor.

Alıntılar, bilgilendirmeler ve daha fazlası için,
INSTAGRAM; tutkudevran




Sevin, sevilin. ❤️❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

22.7K 9.3K 36
O gün, "Bir insan kaç kere ölür," demişti silahın namlusunu koluma sürterken. Geçmişi düşünürken acıyla gülümsedim. "Bir insan kaç kere ölür, gece yü...
1.8K 1.3K 19
Bismillahirrahmanirrahim Rahman ve Rahim olan Allah'ın c.c adıyla. Tasavvuf ve tarikat hakkında merak edilen tüm sorulara cevap vermek maksadıyla yaz...
3.7M 145K 60
Bizim aşkımız sarılmayla başlamıştı, sarılmayla devam edecekti ve sonumuz, ikimiz sarılıyorken bitecekti. Bizimki aşk hikayesi değil, bizimki bir...
6M 191K 72
"Hiçbir ölümlü, seni benden alabilecek kadar kudretli değil." Etrafa korku saçan gizemli bir adamın rüyasına giren ve rüyasında ona sığınan bir kıza...