HIERARCHY

بواسطة shinye-jun

82.7K 5.7K 1.9K

"Kaç yaşındasın sen?" Bir anda beklemediğim bir soru sorunca şaşkınca ona baktım. Yüz ifadesi yine sert ama s... المزيد

1
Bilgilendirme
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
13
14

12

4.1K 332 157
بواسطة shinye-jun

     Daewon sigarasını küllükte söndürdükten sonra ayağa kalkarken ben de endişeyle oturduğum yerden kalktım. Kapıya doğru ilerleyecekti ki hiç düşünmeden onu kolundan yakaladım ve bana dönmesini sağladım.

     "Birini mi bekliyordun?"

     Kaşlarını çatmış halde yüzüme bakarken olayı fazla abarttığımın farkındaydım ama beni anlaması gerekiyordu.

     "Hayır."

     Kısa ve net cevabının ardından mutfaktan çıkıp kapıya ilerledi. Ben de ona yetiştim ve kapıdan biraz ileride kimin geldiğini görmek için endişeyle bekledim.

     Daewon kapıyı açtığında, uzun süre beklemekten sıkılmış Woojin'i görmemle rahatlarken Daewon ise benim tersime garip bir şekilde gerilmişti.

     Onların yanına doğru yaklaştım ve kapıda dikilen Woojin'e gülümsedim. Daewon'un bana baktığını hissetmemle ona dönerken bakışlarını aniden benden Woojin'e çevirdi.

     "Bugün hastanede çok işim yoktu. Uğrayıp Yejun'un nasıl olduğunu göreyim dedim."

     Woojin'in sözleri üzerine tam iyi olduğumu söyleyecekken Daewon söyleyeceklerimi yutmama neden oldu.

     "Kimse senden böyle bir şey istemedi."

     Daewon'un ani çıkışıyla Woojin afallarken benim de durumum ondan farklı sayılmazdı. Gerektiğinden fazla sert çıkan sesinin nedenini çözemezken ikimiz de ne diyeceğimizi bilemez bir şekilde ona bakarken sözlerine devam etti.

     "Senden tek bir şey istediğimi hatırlıyorum. O da Yejun'un benimle kaldığını kimseye söylememen."

      Dün ben baygınken kavga mı etmişlerdi yoksa daha öncesinden aralarında bir sıkıntı mı vardı hiçbir fikrim yoktu ama dün aralarında hiçbir sorun yok gibi görünüyordu.

     "Senin emirlerine göre hareket edecek değilim. Senin için değil, dün beni iyileştirmem için çağırdığın Yejun'u görmek için geldim."

     Ortamdaki hava giderek soğurken araya girmem gerektiğini hissedebiliyordum.

     "Daewon... ne oluyor sana? Kötü bir amacı yok. Sadece beni düşünmüş-"

     "Ben varken bu iş ona düşmez."

     Sözleriyle olduğum yerde donup kalırken midemde bir şeylerin kıpır kıpır olduğunu hissedebiliyordum. Bu hissi tetikleyen neydi bilmiyordum ama nefesim kesilirken ve kalbim giderek hızlanmaya başlarken vücudumda hiç iyi şeylere yol açmadığı kesindi.

     "Bana bak, seni sürekli anlayışla karşıladım ama bu kadarı da yeter!"

     Woojin, eve adım atıp Daewon'un üzerine doğru gidiyordu ki aralarına girdim. İkisi de oldukça sinirliydi ve iki alfanın arasında kalarak büyük bir riske giriyordum.

     "Durun! Napıyorsunuz siz?!"

     Benim sözlerim onlarda hiçbir etki yaratmazken birbirlerinin üstüne her an atlayacak gibiydiler.

     "Yaptıklarımdan sonra bana minnettar olman gerekirken şu yaptığına bak! Ben olmasaydım Yejun senin sorumsuzluğun yüzünden ölecekti!"

     Hayretle onları izlerken bu konuşmanın kötü sonuçlanacağını bildiğim için bir şeyler yapmam gerektiğini hissedebiliyordum.

     "Hayır... Onun gerçekten bir suçu yok. Tamamen benim hatamdı."

     Daewon'un gözleri benim ve Woojin'in arasında gidip geliyordu ve kalbim gereksiz yere hızlanıyordu. Bir günüm de sorunsuz geçsin diye düşünmeye başlamışken ne olacağını bilmeden ortalarında öylece duruyordum.

     "Yejun, odana git."

     Sesindeki keskinlik onun kendini zor tuttuğunu kanıtlar nitelikteydi. Ateş gibi parlayan gözlerine karşılık verdim. Tabii ki de burada birbirlerine girmelerine izin verip odama gitmeyecektim. Onun bakışları altında ne kadar zayıf hissetsem de ona karşı çıktım.

     "Hayır."

     Beni gittikçe ürküten bakışlarından kaçıp Woojin'e döndüm. Suçsuz taraf olmasına rağmen Daewon'a göre daha sakin görünüyordu.

     "Geldiğin için teşekkürler Woojin. Artık daha iyiyim. Yardımların için minnettarım-"

     Konuşmamı tamamlayamadan bileğime dolanan el ile geriye çekilirken neredeyse dengemi kaybediyordum. Öfke saçan bir çift gözle karşı karşıya geldiğimde sakin kalmaya çalıştım.

     "Odana git dedim. Sadece konuşacağız."

     "Hiçbir yere gitmiyorum. Ne konuşacaksanız ben buradayken konuşun."

     Daewon'un sabrını giderek zorladığımın farkındaydım ve bu yüzden ses tonuma olabildiğince dikkat etmeye çalışıyordum.

     "Sorun yok, Yejun. Hadi sen odana git."

     Bana çocukmuşum gibi davrandıkları gözümden kaçmıyordu ve bu az da olsa canımı sıkıyordu. Bir süre Woojin'e baktıktan sonra ikna olmuş bir şekilde yavaş adımlarla odama doğru ilerlemeye başladım. Daewon'un bana olan buz gibi bakışlarından, başta onu değil de Woojin'i dinlediğim için öfkeli olduğunu görebiliyordum.

     Ben odama varıp kapıyı üstüme kapatana kadar tek bir ses bile çıkarmadılar.

     Odanın içinde dönüp dolaşmaya başlarken ister istemez ne konuştuklarını duymaya çalışıyordum ama her ne konuşuyorlarsa benim duymamı istemiyorlardı ki seslerinden hiçbir şey anlaşılmıyordu. Ne konuştuklarını deli gibi merak ediyordum ama gidip dinlemek hiç de doğru olacakmış gibi gelmiyordu.

     Ama yine de merakım giderek ağır basarken kapımı yavaşça araladım ve olabildiğince sessiz çıkmasına uğraştığım adımlarla salona doğru ilerlemeye başladım.

     Sesleri yavaş yavaş netleşmeye başlarken onların konuştuğu yere yakın bir oda seçip beni görme ihtimallerine karşı içeri girdim.

     "Bak, Daewon. Askerlerin her yerde Yejun'u aradığının farkındasındır umarım. Dün akşam sizin evinizden çıktıktan sonra hastaneye giderken yolda beni durdurup sorguladılar. Bu bölgenin yakınlarında onun izini kaybettiklerini söylediler ve onu aramaktan vazgeçeceklerini hiç sanmıyorum."

     Korku tüm bedenime işlerken odanın üzerime doğru geldiğini hissedebiliyordum. Askerlerin adı bile geçse kötü olurken, beni çok yakınlarda arıyor oldukları düşüncesi nefes almamı dahi zorlaştırıyordu.

     "Yarın ne olacağı belli olmaz. Burada güvenli değil."

     Tüm vücudum hissizleşirken kendimi yavaşça yere bıraktım. Sırtımı duvara dayayıp bacaklarımı kendime çektim. Ağlamak istiyordum. Artık sürekli kovalandığım bu kâbustan uyanmak ve normal bir hayat yaşamak istiyordum. Ama hayatımdaki bu engel, normal bir yaşamı bırak şu anki yaşamımı bile elimden almaya niyetliydi.

     "Tüm bunların farkındayım. Ama benim yanımda güvende."

     Daewon'un sesi beni birazcık bile olsa sakinleştirirken kollarımla vücudumu daha sıkı sardım.

     "Peki... öyle olsun." Uzun bir sessizliğin ardından Woojin tekrar konuştu. "O zaman artık bana neden ona yardım ettiğini açıklamaya ne dersin?"

     Neyi kastettiğini anlamazken seslerini daha iyi duymak için duvara daha da yaklaştım. Daewon ona zaten her şeyi açıklamamış mıydı?

     "Sana zaten söyledim ya! Yejun benim ruh eşim ve-"

     "Evet, o senin ruh eşin... Bunu biliyorum. Asıl merak ettiğim şey onu reddetme seçeneğin varken neden onu ruh eşin olarak kabul ettin? Eğer ilk karşılaşmanızda onu reddetseydin aranızda hiçbir bağ oluşmayacaktı ve yaşamak için birbirinize ihtiyacınız falan kalmayacaktı."

     Duyduklarım karşısında sakin kalmaya çalışıyordum. Okula gitmediğim için bırak omegaları, alfalarla ilgili kendi öğrendiklerim dışında hiçbir bilgiye sahip değildim. Bana anlattığı kadarıyla anlamıştım ki, birbirlerini bulmuş ruh eşleri arasında bir bağ oluşur ve birbirlerinden uzaklaşması sonucu bu bağ kopar ve iki taraf da hastalanıp yavaş yavaş ölmeye başlar. Sanki vücudundaki bir organın işlevini yavaş yavaş yitirmesi gibi. Ama... ruh eşini reddetme gibi bir seçeneği olduğundan söz etmemişti.

     "En başında onunla arandaki bağdan kurtulmanın bir yolu vardı ve sen bu yöntemi denemek yerine onun seninle kalmasını tercih ettin. Peki bundan onun haberi var mı?"

     "Yeter artık... Bunu bilmesi neyi değiştirecek? Hem benim için de en mantıklısı buydu."

     "Hayır Daewon, kendini hatta Yejun'u kandırabilirsin ama beni değil. En başında eğer isteseydin ondan rahatça kurtulabilirdin. Ama onu korumayı ve onun ruh eşin olmasını kabul ettin."

     "Evet! Onu öylece bırakamazdım. Ölmesine izin veremedim, anlıyor musun? Aynı şeyleri tekrar etmeyi kes de sadede gel."

     "Öyle ya da böyle, umarım bu ciddi durumun farkındasındır. Yejun'u bulmaları demek, ikinizin de geleceğinizi hatta yaşamınızı ciddi anlamda etkileyecek demek. Madem onu yanına alarak böyle bir riske girdin, ona çok dikkat etmelisin."

     "Ne yapmam gerektiğini ve diğer her şeyin farkındayım. Bu durum seni neden bu kadar ilgilendiriyor? Bunu düşünmek sana düşmez."

     "Neden her davranışımı ters algılıyorsun? Neden sadece yardım etmek istediğimi kabul etmiyorsun?"

     "Bir de soruyor musun?"

      "Onu benden deli gibi kıskanıyorsun değil mi? Seni gerçekten anlamıyorum. Tek amacım size yardım etmek."

     Aklım karmakarışıktı. Daewon'un beni gerçekten kendi isteğiyle  korumak istiyor oluşu beni mutlu etse de benden kurtulma gibi bir seçeceği varken bunu kullanmak yerine bu işe karışarak kendi başını da yakmış olması düşüncesi aklıma geldikçe bu mutluluğun ne kadar bencilce olduğunun farkına varıyordum.

     Belki de ben gelmeden önce çok sakin ve güzel bir hayatı vardı ve benim yüzümden altüst olacaktı. Kendimi berbat hissediyordum.

     "Bu dediklerine gerçekten kendin de inanıyor musun? Küçüklüğümden beri beni kıskanan ve her şeyimi elimden almaya çalışan biri mi söylüyor bunları?"

     "Geçmişimizle ilgili bir sorunun olduğunu bilmiyordum."

     Bedenim tüm bu duyduklarımı ve içimdeki yükün ağırlığını daha fazla içinde tutamayacaktı. Sessizce ağlamaya başlarken tartışmalarını duymaya devam ediyordum. Hiçbir yere varmayan boş atışmaları bir süre devam ettikten sonra tüm seslerin kesilmesiyle konuşmalarının bittiğini anladım.

     Yine ses çıkarmadan bulunduğum yeri terk ettim ve odama doğru ilerledim. Odama girip kapıyı arkamdan yavaşça kapattıktan sonra aynaya baktım. Gözlerim ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Burnum ve gözlerimin çevresi beyaz tenim yüzünden kızarmıştı ve çok göze batıyordu. Yüzüme bakıp da ağladığımı farketmemek imkansızdı.

     Tam da bunu düşünürken odama doğru yaklaşan ayak seslerini duymamla hemen gözyaşlarımdan ve mümkün olmasa da yarattığı izlerden kurtulmaya çalıştım.

     Kapının açılmasıyla yüzümü saklamak için o tarafa bakmazken heyecanımı ve düşüncelerimi uzaklaştırmaya çalışıyordum.

     "Woojin gitti." Az önceye göre daha sakin olan sesine karşılık kafamı sallamakla yetindim. "Doğru düzgün bir şeyler yemedin. Mutfağa gel de kahvaltını bitir ve ilacını iç."

     "Tamam, az sonra geliyorum."

     Sesimin titremesini engelleyemezken yüzümü ona dönmemek için resmen şekilden şekile giriyordum. Buna rağmen bana yaklaştığında artık yapabileceğim hiçbir şey yoktu.

     "Bana bak."

     Yere sabitlediğim bakışlarımı yavaşça onun üzerine çevirdim. Kıpkırmızı gözlerimle karşılaşmayı beklemeyen bakışları bir süre beni inceledi.

     "Neden ağladın?"

     Sorduğu soruyla ona tabi ki konuşmalarını dinlediğimi ve konuştuklarından etkilendiğimi söylemeyecektim. Aklıma gelen ilk bahaneyi söylerken bunun doğurabileceği sonuçları düşünmeden kelimelerin ağzımdan çıkmasına izin verdim.

     "Ben... sadece dünkü gibi biraz kötüleştim."

     Bu bir yalan olsa da şu an gerçekten iyi hissetmediğim bir gerçekti. İfadesi bir anda değişirken bunu söylediğim için anında pişman olmuştum.

     "Ne? Neden bana seslenmedin? Woojin evdeydi, seni kontrol ederdi. Şu an iyi mi-"

     Soruları art arda sıralarken ona aniden sarıldım. Parmak uçlarımda yükselip kollarımı boynuna sararken kokusunu içime çektim. Ona her sarıldığımda tüm yüküm hafifliyordu, kokusu beynimi uyuşturuyor ve kötü düşünceleri aklımdan rahatça uzaklaştırmamı sağlıyordu.

     Onu öperek susturmak isterdim ama tabi ki bunu yapacak cesaretim yoktu. Ama basit bir sarılmanın bile hissettirdikleri bambaşkaydı.

     "Evet, daha iyiyim."

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

Bağ (+18) بواسطة imkansızım

الخيال (فانتازيا)

15.1K 673 21
Kaderin bana oynadığı o cilveli oyundu karnımdaki bağ. İki krallığın acımasız savaşının ortasında kalmış hamile bir kadın mı? Ondan hamileydim...
7.2M 644K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
Kara Melek بواسطة hayaletelf

الخيال (فانتازيا)

274K 18.6K 32
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...
7.7M 450K 84
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...