QUERENCİA |•| NisBar

By Bluee_Alienn

22.7K 1.5K 2.3K

Kod adıyla var olan gerçek adı gizli bir yazar: Lila Blanca. Değer görebilecek yazarları kendi bünyesi altınd... More

K A R A K T E R L E R
Promoción/ Lila Blanca
Bölüm 1/ Valor
Bölüm 2/ Lamentar
Bölüm 3/ Lo Sé
Bölüm 4/ Preparación
Bölüm 5/ Tu No Me Tienes
Pregunta - Respuesta
Bölüm 6/ Belleza
Bölüm 7/ Miedo
Bölüm 8/ Ligero
Bölüm 9/ Regalo Sorpresa
Bölüm 10/ Difícil
Bölüm 11/ Ladrón
Bölüm 12/ Abuso
Bölüm 13/ Carga
Bölüm 14/ Recuerdos
Bölüm 16/ Enfermedad

Bölüm 15/ Comer

834 91 220
By Bluee_Alienn

Aşk, sabırla, şefkatle ve tahammülle ölçülür.

L. Macfarlane

🍃

Birine gösterdiğiniz minik bir şefkat kırıntısı, onu deli gibi mutlu edebilir.

📚

Dakikalar geçtikçe, Nisa içinde tuttuklarını hıçkırıkları eşliğinde anlattıkça denizin dalgaları hırçınlaşmış rüzgar hızını ve sertliğini artırmıştı.

Nisa hâlâ ağlarken Barış az önce dinlediklerinin şokundan çıkamamıştı. Aklında şekillenen şeyler ona acı vermeye başlamıştı.

Nisa'nın hırsı, korkuları, soğuk tavırları... Hepsi, bunların her biri 5 yıl önce olan iğrenç bir olay yüzündendi. Belki davayı kazanmıştı ama o anlar onun peşini bırakmamıştı.

Asansör korkusunu az çok yenmişti. Artık asansöre binebiliyordu. Fakat karanlık korkusu hâlâ devam ediyordu. Aynı şekilde güven problemleride.

Barış bir şeyler söylemek için ağzını açtı fakat ne diyebileceğini bilmiyordu. Böyle berbat bir durumda ne diyebilirdi ki?

"O kadar güçlüsün ki. Olanlardan sonra düşmene rağmen ayağa kalkıp hırsla devam ettin. Yeteneğini ispat etmek istedin. Yaptın da. Sana ne diyeceğim. Şirkette en çok tasarımını senin yaptığın kapaklı kitaplar satılıyor. Gelirin büyük bi' kısmında senin parmağın var." diyebilmişti sadece.

O çok önemli bir şey demediğini düşünse bile Nisa için öyle değildi. Hızla ona döndü göz yaşlarının sırılsıklam yaptığı yanaklarıyla.

"Gerçekten mi?" tebessüm etti Barış.

"Gerçekten. Sana demiştim sen bu şirketin kovacağı en son kişi bile değilsin. Başardın." dediğinde Nisa denize döndü.

"Hayır. Daha bitmedi. Onun karşısına çıkmam için daha da ileri gitmem lazım. Onun bende bıraktığı yaraları yok etmiş olmam lazım. İşte o zaman karşına çıkıp burdayım diyebilirim. Beni öyle görmemeli."

"O yaralar yok olacak. Sen çok güçlüsün ve bu gücünle o yaraları da yok edeceksin. Edeceğiz." dedi Barış ona bakıp.

"Sana yaklaşmaktan çok korkuyorum. Korkumun sebebi bunlardan biri değil. Beni aldatmazsın belki ya da o iğrenç şeyi yapmazsın. Ama kendine bağlarsın. Ve ben sana bağlanırsam kopamam."

"Kopma. Kopmanı istemiyorum ki."

"Yapma Barış. Bu öyle bi' şey değil. Ben sadece... Of bilmiyorum." deyip kafasını dizlerine gömdü Nisa.

Barış aklına gelen şeyle biraz tereddüt etse de vazgeçmedi.

"Dizime yatmak ister misin? Belki biraz rahatlarsın." Nisa ona döndü.

Kabul etmemesi lazımdı. Ama istiyordu. Dizlerine yatıp biraz şefkat görmek istiyordu. Güçlü olabilirdi ya da korkak olabilirdi. Fakat ne olursa olsun onun da herkes gibi bu tarz bir sevgiye, ilgiye, şefkate ihtiyacı vardı.

Cevap vermek yerine ağır hareketlerle Barış'ın dizine doğru uzandı. Bacaklarını kendine çekip kollarını sardı ve esen rüzgardan korunmaya çalıştı.

O uzandığında heyecanlansa bile şu an bundan daha önemli şeylere odaklanmak istedi Barış. Battaniyeyi üşüdüğü belli olan Nisa'nın üstüne örttü ve yüzüne baktı. Gözleri ve yanakları ağlamaktan kızarmıştı. Hatta gözleri kısılmış iyice küçülmüştü.

Esen rüzgar saçlarını uçurduğu için biraz karışmış ve dağılmıştı. Hâlâ çok güzel görünüyor oluşu Barış'ın dikkatini çekmişti. Üstelik bu haliyle çok da tatlıydı. Gülümseyip denize doğru baktı. Az önceki olanlardan sonra bu an kendisine ilaç gibi gelmişti.

Peki ya o?

Tekrar ona baktığında gözlerinin neredeyse kapalı olduğunu fark etti. Elini ürkekçe kaldırıp saçlarına doğru götürdü. Rahatsız olup olmayacağını düşünüyordu. Fakat denemeden öğrenemezdi. Hafifçe saçına değdiğinde gözleri açıldı Nisa'nın. Okşamaya başladığındaysa belli belirsiz bir tebessüm gördü yüzünde. Gözlerini tekrar kapadığında gülümsedi Barış.

Rahatsız olmamıştı.

Evet rahatsız olmamıştı çünkü bir erkek tarafından en son dört yıl önce saçı okşanmıştı. Selim amcasıydı yapan da.

Saçında gezinen o el onun içini kısa süreli dahi olsa rahatlıkla dolduruyordu. Kendini birine teslim etmeyeli uzun zaman olmuştu.

Neden ona bu kadar çabuk güvenmişti? Biraz duraksaması lazımdı. Yavaşlaması ve nefes alması gerekiyordu.

Fakat bunu biraz bekletebilirdi değil mi?

Bu anın bozulmasını, rahatının kaçmasını istemiyordu. Yaptığı bencillikti ve bunun da farkındaydı. Kötü de olsa biraz kendinin de bencil olmaya hakkı olduğunu düşünüyordu. Düşünceli olmak onu yormuştu. Fark etmişti ki bencil olanlar bu hayatta daha kolay var oluyordu daha kolay yaşıyordu. Biraz kolaylık istiyordu hayatında.

Yavaş yavaş bilinci kapanırken aklında kalan son şey saçında dolaşan eldi.

Bir saatin ardından Barış artık eve gitmeleri gerektiği için Nisa'yı uyandırmak istiyordu. Seslenmeye başladığında Nisa biraz kıpırdansa da uyanmamıştı. Fiziki ve ruhi olarak yorgundu.

Her ne kadar zorlamak istemese bile Nisa utanmıyordu ve Barış bu durumda kucağına almak zorundaydı. Çok sarsmamaya dikkat ederek arabaya taşıdı. Üşümesin diye de üstüne battaniyelerden örtmüştü. Denizin karşısında ve tepede yeterince üşümüştü zaten.

Çok da uzun sürmeyen bir yolculuk ardından Nisa'nın evine varmıştı. Fakat tekrar kucağına almak istemiyordu. İlkinde olmazdı belki ama ikinci kez yaparsa rahatsız olabilirdi. O da bunu istemiyordu. Tekrar çağırmaya başladı.

Nisa bu kez uyandığında etrafa bakır önce. Nerede olduğunu kavramaya çalışıyordu.

"Uyandırmayı denedim ama uyanmadın. Bende yorgunsun zaten diye çok zorlamak istemedim. Sorun olmaz umarım."

İki yana salladı başını Nisa. Bu kadarı sorun değildi. Fakat düşünmesine sevinmişti. Hem yorgun olduğu için uyandırmamış olmasına hem de rahatsız olabileceğini düşündüğü için sormasına sevinmişti. Bu kadar düşünülmek onun için çok fazlaydı aslında. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamıştı.

"Daha iyi misin?"

"İyiyim." deyip derin bir nefes çekti ciğerlerine. Ardından Barış'a döndü.

"Teşekkür ederim. Beni dinlediğin, yanımda olduğun ve iyi hissetmem için çabalayıp bunu başardığın için... O ilacı almak istemiyorum. Aldığımda bi' kez görmüştün zaten. Öyle oluyorum. Geceden kalma gibi. O şeyi içmeyi ya da sonrasında olanları sevmiyorum."

"Seni anlayamıyorum. Ama anlamak için çaba sarf ediyorum. İlaç almadığım için ne yaşıyor olduğunu sadece tahmin edebiliyorum. Acı veriyor sana. Kendi benliğinde değilmişsin gibi oluyor."

"Evet. O ilaçtan sonra ben Nisa Bölükbaşı olmuyorum. Çok farklı biri oluyorum."

"Ama gün gelecek o ilacı almaya ihtiyaç duymayı geçtim o ilacın var olmasına bile ihtiyaç duymayacaksın." gülümsedi Nisa.

"İnşallah öyle olur... Ben artık gideyim." deyip kapıya yöneldi.

"Tekrar teşekkür ederim." Barış gülümseyerek karşılık verdi.

Nisa arabadan inip eve doğru ilerledi. Bahçeden içeri girdiğinde Barış'ın gidiş sesini duydu. Kafasını kaldırıp gökyüzüne doğru baktı.

"N'oluyor anne? Neden böyleyim?" kaçıncı olduğunu sayamadığı derin nefeslerinden birini çekti içine.

Kafası karışık ve düşünceliyken ruhu çok rahattı. Sabah olanlar olmamış gibi hissediyordu ve bu hiç normal değildi.

Eve girdiğinde kapıya doğru koşan Lale'ye baktı.

"İyi misin?"

"İyiyim. Sen?"

"Korkuyorum." ona baktı Nisa şaşkınca.

"Neyden?"

"İlacı almadın. Ne yaptınız Nisa? Nasıl sakinleştirdi seni? Sen nasıl şu an ilacın etkisiyle uyuyor olmak yerine sakince eve geliyorsun?"

Korkusu gözlerinden okunan Lale'ye baktı ve derin bir nefes aldı.

"Geç içeri kahve alıp geliyorum." dediğinde Lale kafasını salladı ardından içeri geçti.

Nisa eşyalarını portmantoya bırakıp mutfağa girdi ve kendilerine kahve yaptı. Lale'nin yanına gittiğinde yanına oturdu. Aniden çalan zille ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Karşısında duran Cemal, Aycan, Ardahan ve Berkan dörtlüsüne göz devirip içeri aldı. Onlara da kahve yapıp içeri geçti tekrar. Olanları anlattığında hepsinin yüzü şekilden şekile gitmiş tepkileri sürekli değişmişti.

"Nisa. Sen ciddi misin?" her şeyi anlattığında Lale tarafından ilk duyduğu şey buydu Nisa'nın. Kafasını salladı ve kahvesinden bir yudum aldı.

"Evet ciddiyim. Ben bile hâlâ şaşkınım. O kadar şey oldu ki bugüne kadar. Artık ben kendimi tanımıyor gibiyim. Sanki vücudumun içine bambaşka biri girmiş gibi." deyip kafasını geriye doğru attı.

"Çok şaşırma kuzu ya. Karşısına doğru kişinin çıkması lazımmış belki de bunlar için. Hem iyi bi' şey bence bu." diyen Cemal'e baktı.

"Bence de. Yıllardır sürekli böyleydin. Öncesinde nasıldın peki? Sürekli gülen, enerjik, pozitif ruhlu. O halinden bu haline döndüğünde bunu sen hariç herkes garipsedi. Şimdi normal kendine dönmeye başlıyorsun belki de ve bunu da sen hariç herkes normal karşılıyor." dedi Aycan'da Cemal'i destekleyerek.

"Hem kuzu ne dersin bilmiyorum da... Eninde sonunda sende ona teslim olacaksın." tekrar Cemal'e döndü.

"Seninle onlar kadar uzun süredir tanışmıyoruz ama az çok tanıdım bende. Zor şeyler yaşadığın halde güçlü kalmışsın. Etrafındaki bi'kaç kişi dışında kimseden sahici bi' sevgi alamamışsın. O bi'kaç kişiye alıştığın içinde başka birinin sana böyle davranıyor olmasını garipsiyorsun bence." Berkan'da konuşmaya dahil olduğunda kalan tek kişi Ardahan'dı.

"Şimdi ben de konuşayım diyeceğim ama ne desem bilemedim ki babuş. Hayırlısı olsun yani." dediğinde hepsi onun bu haline gülmüştü.

"Aslında en güzelini söyledi. Hayırlısı olsun be Niso'm." dedi Lale'de.

"Ay neyse. Hadi kalkalım biz. Yarın iş vaar." diyerek kalktı Aycan.

"Son gün son. Ertesi gün tatil." kapıya yöneldi Cemal'de.

Onlar çıktıklarında kızlar da yatmaya hazırlanmışlardı.

"Niso. Ben yarın akşam annemlere gideceğim. Şehir dışından birileri geliyormuş misafir. Orda kalacağım. Sorun olur mu?"

"Olmaz. Keyfine bak sen."

"Çok samimi olmadığım insanların yanında ne kadar keyifli olabilirim ki? Neyse iyi geceler kuzu."

"Sana da."

Kızlar uykuya daldıklarında bu yorucu gün onlar için artık bitmişti. Ertesi gün neler olacağını bilmiyorlardı ama güzel bir gün olmasını diliyorlardı.

(BÖLÜM OY SINIRI 65 YORUM SINIRI 95!)

İkiside alarm sesiyle uyandıklarında Nisa'nın üstünde bir ağırlık vardı. Yataktan kalkıp mutfağa gittiğinde Lale'yi tost yaparken buldu.

"Lale. Benim boğazım acıyor. Halsizlik de var." dediğinde Lale ona döndü ve yanına geldi. Elini alnına koyup çok kısa bir süre kontrol etti.

"Çok ateşin yok. Bi' ilaç al yine de." diyen Lale'yi onaylayıp ilaçların olduğu yere gitti ve kendine bir soğuk algınlığı ilacı aldı.

Bunun işe yaramasını umuyordu. Bugün son iş günüydü ve yarın tatildi. En azından bugün biraz daha sağlam kalmalıydı ki işlerini yetiştirebilsin. Birkaç gündür olan olaylar yüzünden yeterince boşlamıştı işleri. Artık eski hırsına geri dönmesi gerekiyordu.

Tekrar mutfağa gittiğinde Lale masayı hazırlamıştı. Kısa bir kahvaltı ardından hazırlamaya başladılar.

Nisa'dan

Hızlıca hazırlanıp şirkete doğru yol aldım. Umarım bugün bir an önce biterdi. Eve gidip dinlenmek istiyordum. Lale'de yoktu zaten. Çok vakit harcamaz hemen uyurdum.

İçeri giriş yaptığımda tanıdık olan kişilere selam verip kendi bölümüme gittim. Berkan'a baktığımda bir çizimle uğraştığını gördüm. Yerime geçip hızla kendi çizimlerime başladım bende.

Yemek saatine kadar yarım kalan çizimlerle uğraşmış onları tamamlamaya çalışmıştım. İşi üst üste ekince böyle oluyordu. Sıkışmıştım. Birikmiş olan çizimleri büyük bir dikkat ve özenle çiziyor, hızlıca bitirmeye çalışıyordum.

"Nisa. Gel hadi yemeğe iniyoruz." diyen Berkan'la ayağa kalktım ve aşağı inmeye başladık. Yemekleri alıp masaya oturduğumuzda bir sessizlik hakim olmuştu aniden.

Bir süre sonra Barış'da geldiğinde hiçbirimiz konuşmuyorduk. Karşımda oturan Barış'ın yemek yemediğini fark ettiğimde ona baktım. Onun da bana bakıyor olduğunu görmüştüm. Gülümseyip yemeğine döndüğünde bende yemeğe döndüm.

Masadan kalktığımızda hepimiz yemeği yemişken Barış neredeyse hiç dokunmamıştı.

Hepimizden önde ilerleyip yukarı çıktığında Berkan'a döndüm.

"Nesi var?"

"Anlamadım. Kötü bi' şey olsa söylerdi ama. Biraz bekleyelim belki anlıktır. Sana noldu? Sesin bi' değişik."

"Üşütmüşüm. İlaç aldım ama sesim değişmiş demek." dediğimde dikkat etmemi söyleyip yerine geçti. Bende kendi yerime geçmiştim.

Bitmiş çizimleri onay için Barış'a götürmem gerekiyordu. Aslında Berkan'a verebilirdim ama kendim götürmek istiyordum. Odasına doğru yol aldım.

Kapıyı tıklayıp içeri girdiğimde Barış önce bana baktı. Ardından önündeki çizim yaptığını düşündüğüm kağıtları çekmeye sıkıştırdı. Önüne doğru gittim ve çizimleri koydum önüne.

O incelerken ben de ona bakıyordum. Neden saklamıştı ki?

"Sende mi çizim yapıyorsun?" bana bakıp kafasını salladı.

"Evet. Yapıyorum öyle arada."

"Bakabilir miyim peki?" gözlerini kırpıştırdı.

"Bittiğinde göstersem."

"Sürpriz olmasını mı istiyorsun?" dediğimde gözleri büyüdü.

"Ne?"

"Çizdiğin kapağın diyorum. Sürpriz olmasını mı istiyorsun?"

"Ha kapak. Evet. Sürpriz olsun istiyorum bitince göstereceğim." dediğinde kafamı salladım ve ona baktım.

"İyi misin?" dedim.

"Evet. İyiyim. Neden?"

"Bi' değişiksin." bana baktı bir süre.

"Açım. Açım çünkü. Çok yemedim yemekte de."

"Aç olman iyi bi' şey değil ki." gülümsedi.

"Yemek yiyelim o zaman." kaşlarım çatıldı.

"Yiyelim mi?" gülümsemeye devam ederken kafasını salladı.

"Evet. Cadde yakın zaten. Bi' restorana gidelim yemek yiyelim. Çizimler tamam zaten. Gerçekten çok güzel olmuş. Özellikle burdaki geçiş. Benim de işim bitti. Yemek yiyelim hadi." deyip ayağa kalktığında güldüm.

"Ciddi misin?" güldü o da.

"Evet. Hadi." kapıya yöneldi. Şaşkındım.

"Bekle eşyalarımı alayım."

"Tamam. Asansörün orda bekliyorum. Olur mu?" diye sorduğunda gülümsedim. Rahatsız olabileceğimi düşünüyordu ve bu yüzden soruyordu.

"Olur. Asansörün orda bekle." o da gülümsediğinde odadan çıktık. Ben kendi bölümüme ilerledim ve eşyalarını aldım.

Aniden karar vermiş olsam da gidecektim. Çizimler tamamdı. Bundan sonrası için yemek olmasaydı diğer çizimlerin taslağını çıkaracaktım. Fakat şu an yemeğe gidiyordum.

Çok ciddi olacağımızı sanmıyordum. Sıradan bir yemek olacaktı sadece. Şu an için böylesi daha iyiydi.

Asansöre geldiğimde Barış düğmelerin olduğu duvara yaslanmış bir şekilde telefona bakıyordu. Yanına gittiğimde kafasını kaldırdı ve gülümsedi.

"Hadi o zaman." dediğinde bende gülümsedim. Düğmeye bastığında kapı direkt açıldı. Sanırım ben gelmeden çağırmıştı.

Aşağı indiğimizde onun arabasına doğru ilerledik. Zaten buraya geri döneceğimiz için arabayı dert etmemiştim. Caddede güzel yemekler yapan bir restorana gelmiştik. Ne yiyeceğimi bilmiyordum çünkü çok aç değildim. Daha yaklaşık yarım saat önce yemek yemiş biri olarak fazla yiyemeyeceğim belliydi.

"Ben sadece tatlı alacağım. Yemek yedim zaten aç değilim."

"Tamam o zaman bekle beraber yeriz." dediğinde kafamı salladım.

O söylediği yemeğini yerken bende etrafa bakıyordum. Yemek ardından tatlı söylediğimizde konuşarak yiyorduk.

"Röportaj kaldırıldı. Kadın yanlış cümleler kurduğunu söyleyip özür dilediği bi' yazı paylaştı. Adın temize çıktı. Hatta yanlış haberden dolayı kadına kızanlar bile oldu." diyen Barış'a döndüm.

"Ne ara halloldu ya? Daha dün bir bugün iki."

"Ben yaparım." deyip göz kırptığında güldüm ve göz devirdim.

Tatlıların da ardından yola koyulduk.

"Caddedeki dükkana bi uğrayalım diyorum. Geçen gün sorumlu aradı. İç dizaynda minik bi' sorun çıkmış. Uyar mı sana?" kafamı salladım.

"Uyar. Belki bende bakarım. Bi' yardımım dokunur." gülümsedi.

"Süper olur. Tam da senin alanın aslında." dediğinde heyecanlan yapmıştım. Alanım çizimdi peki dizayn ile ne alakası vardı?

Kısa sürede dükkana vardığımızda aşağı indim ve hızla içeri girdim. İçeriye baktığımda duvarların üzerinde çizimler vardı. Fakat boyanmamıştı. Boyanmamış olması çok iyiydi çünkü çizimler çok basitti.

"Sorun burası mı?" deyip bir duvarın önüne geçtim. Çocuk kitapları içindi.

"Evet. Çizimler içimize sinmedi. En iyisi Barış Bey görsün bi' dedik." diyen çalışana döndüm.

"Gerekli malzemeleri getirir misin?" söylediklerim ardından Barış'a baktı. Barış kafasını salladığında hızla merdiven ve boyaları getirdi. Önce çizimi baştan aşağı yeniledim.

Önce ince uzun duvarı tek çizgiyle çapraz bir şekilde böldüm. Ardından alt kısmına yol, at arabası ve şato çizdim. Şatonun tepesinde bulunan balkona bir çift çizip üst kısma geçtim. Orayı da eşit iki parçaya bölüm geçişli bir şekilde altını deniz üstünü uzay yaptım. Denizde balıklar, mercanlar, deniz atları gibi şeyler vardı. Uzaydaysa uzak mekiği, gezegenler, yıldızlar vardı. Aşağı inip tabldotun bölümlerine farklı renkte boyalar koyup fırçalarla yukarı çıktım.

Her bir fırçayla bölümlere uygun renklerden çizgiler çektim ve aşağı indim. Diğerlerini de çizip işimi tamamladım.

"Boyarken bu renklere uygun boyayın. Ve tek bi' yöne doğru boyayın. Gelişi güzel değil. Boya için birini çağırmaya gerek yok. Kolay iş detaylara dikkat edin ama. Sonrasında hatları siyahla geçmek için isterseniz birini çağırırsınız. Çizimleri bozmayın. Kendinize güvenmiyorsanız da görevli çağırın. Tamam mı?" dediğimde çalışan şaşkınca başını salladı.

"Burdaki iş bitti. Başka bi' şey yoksa gidebiliriz." Barış gülümsedi ve kapıyı gösterdi. Dışarı yöneldiğimde çıkmamı engelleyen bir şey vardı.

"Bu raflar burda çok saçma durmuş. Bence çocuk kitapları için rafları onların ilgisini çekecek şekilde yapmak daha mantıklı. Mesela araba, şato, uzay, deniz. Hatta hayvanlar alemi. Sıradan raflardan yetişkinler bile sıkılıyorken küçük çocukların sevmesini beklemek saçma. Hiçbi' çocuk gözüne çarpmayan bi' şeyle ilgilenmez." dedikten sonra ilerledim.

"Bu duvarı sadece çocuklara ayırıp kasa yanındaki kısma internet kitaplarını koymak daha mantıklı. Çocuk rafları da onların boyuna uygun hale getirilirse tamamen onlara ait bir alan olur." deyip onlara döndüm. İkiside bana bakıyordu. Başımı ne var anlamında salladım.

"Bence... Aşşırı mantıklı. Böylelikle çocuklar kitaplarla ilgilenir ve alışkanlık kazanması daha kolay olur." dedi Barış beni destekleyerek.

Tekrar yola koyulduğumuzda üşüdüğümü hissetmiştim. Üstümdeki hırkayı iyice sarıldım. Eve gittiğimde kendimi battaniyelere satmam lazımdı. Hasta olmak istemiyordum. Lale'de yoktu.

Eve vardığımızda hava kararmıştı. Artık yavaş yavaş sonbahara girmiştik. Evin önünde durduğunda araba kafamı kaldırdım.

"Sen iyi misin? Sesin zaten bi' değişik ama yüzün bembeyaz."

"İyiyim ya. Biraz üşütmüşüm sadece. İlaç aldım ama. Şimdi de uyuyacağım. Yarın tatil. Dinlenirim bi' şeyim kalmaz." deyip gülümsedim.

"Emin misin? Bi' hastaneye gitsek."

"Hayır. Ben hastane sevmiyorum. Gerek yok gerçekten. İyiyim."

"Tamam. Ama bi' şeyleri olursa olur da kötüleşirsen hemen beni arıyorsun. Berkan söyledi Lale evde yokmuş bugün. Malum onlar sevgili oldu ya." güldüm.

"Öyle oldu. Neyse ben gideyim artık. İyi akşamlar." el sallayıp arabadan indim. Ardından tekrar ona döndüm.

"Benim..."

"Göndereceğim arabayı buraya merak etme." dediğinde gülümsedim. Cümlemi tamamlamadan anlamıştı ne diyeceğimi.

Eve girdiğimde iyice üşümeye başlamıştım. Kendime su kaynayıp kalın yorganlardan birini yatağıma birini de koltuğa koydum. Televizyon izlemek istiyordum.

Kanallarda gezip ilgimi çeken bir filmi izlemeye koyuldum. Kaynayan suyla önce bir bitki çayı yaptım ardından da sıcak su torbasına koyup sarıldım. Terlersem belki geçerdi.

Koltuğa uzanıp televizyon izlemeye devam ettim. Telefonumun şarjının az olduğunu gördüğümde uzatmayı çektim. Biraz daha bakacaktım ama iyice halsizleşmiştim. Yorganı üstüme çekip uzandım. Gözlerim yanıyor ve açılmıyordu. Vücudum istemsizce kendiliğinden titrerken birine ulaşabileyim diye telefonumu şarja taktım. Kabloyu telefona taktığım anda giden ışık ile olduğum yerde sıçradım.

Nefesim daralmaya başladığında ayağa kalkmaya çalıştım fakat kalkamadım. Gücüm iki türlü de yoktu. Hastalık yeterince yok etmişti. Şimdi ışıkların yok olması da üstüne gelmişti. Yanımdaki telefonu alıp Barış'ı aramaya çalıştım. Lale'nin buraya gelmesi en az bir saati bulurdu.

Birkaç çalış ardından açılan telefonla nefes almaya çalıştım. Sesim çıkmıyordu.

"Alo. Nisa."

"I-ışıklar..." deyip tekrar koltuğa yığıldım.

Geriye kalan son gücüm de vücudumu terk ettiğinde, gözlerim kapanmadan önce ağzımdan tek bir kelime çıkmıştı.

"Gel."

📚

Selaam!

Öncelikle baya geç gelen bölüm için çok özür dilerim. Derslerim başladı ve biraz sıkıştım. Düzenimi oturttuğumda her şey daha kolay olacaktır diye düşünüyorum.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Okuyucu kitlemin azalmış olmasın asla istemem.

Ve harika bir haber benim için.

10.000 okumaya ulaştık!

Şaka gibi geliyor. Bu kadar büyüyeceğini asla tahmin etmemiştim. Hepinize çok tişikkirleer! Güncel durum 11.000 okuma ve 1000 oy. Siz neler yapıyorsunuz böyle? Çok teşekkürler gerçekten.

O zaman gelelim sınıra.

BÖLÜM OY SINIRI 65YORUM SINIRI 95!

Ne kadar sürede dolar bilmiyorum ama hemen dolarsa hemen atmaya çalışacağım. Zorlanıyorum ama eğer siz destek olursanız kolayca üstesinden gelebilirim.

Tişikkirler.

-Blue Alien🌃

Continue Reading

You'll Also Like

469K 2.3K 4
tamamlandı. acar arslan dünyaca ünlü bir futbolcudur. bir gün eski hattını geri takar ve instagram'dan 'bebeğim kişisi instagramda, ona merhaba demek...
250K 5.9K 4
Derin Gökser, 17 yaşında babasının işleri nedeniyle doğup büyüdüğü ilçeden, evinden ve okulundan ayrılmak zorunda kalır. Duygusal sancıların içinde...
92.3K 1.1K 18
İçimden bir ses eskiye dönebiliriz diyordu ne kadar bazı kötü şeyler yaşanmış olsada o benim ilk aşkımdı. "Esin ben seninle eskisi gibi olmak istiyor...
20.5K 802 38
Bir açıklamada bulunmak istemiyorum okuyarak karakterlerimin dünyasına katılmayı deneyin :)