nothing like us, taekook

By merhope

431K 41.2K 56.1K

Kim Taehyung'la, beni terk etmesinden yıllar sonra bir arkadaş buluşmasında yeniden karşılaştığımızda değişen... More

0: "Zamanın eli değdi bize."
1: "Yok, öyle el gibi durma, gül biraz; sana gülmeler yaraşır."
2: "Ben inerken en dibe ağır, sen, seni gördüğüm ilk günden bile güzelsin."
3: "Sen kendime yaptığım en büyük saygısızlıksın."
4: "Aslında bu kadar da kırılgan değildim kendi yarattığım düşmanlara yenildim"
6: "Alıp da başını gitmek istersin, karanlık sokaklar; kör, sağır, dilsiz."
7: "Gonca yüklü dallarıma ayaz vurdu."
<Sorular | Playlist>
8: "İnsan insan derler idi, insan nedir şimdi bildim."
9: "Sensiz ellerim üşür, içerimde kar yağar."
━Duyuru
10: "Döndürebilsek bile zamanı geriye, aşk bitmiş be aşk..."
11: "Seni pamuklara sarmalar sararım; ne bedel isterim ne hesap sorarım."
12: "Sevgilinin nazına doyulur mu?"
13: "Hepsi aşktan..."
14: "Bu kalçalara yağmur gibi defalarca kez yağdırabilirim."
15: "Son bakış."
16: "Bu vuslat çok başka, hem yanlış hem doğru."
17: "Gecenin en güzel yanı sensin.."
18¹: "Bir aşk, iki ağız."
18²: "Gonca gibi, diken gibi.."
19: "Bizim gibisi gelmeyecek."

5: "Acına da gülerim bin kere, derdini de çekerim çok kere."

19.6K 2.8K 2.6K
By merhope

beni gerçekten de çok rahatsız eden bir konu var arkadaşlar: bir çoğunuz sürekli "yb" "yb at" tarzında yorumlar yapıyorsunuz, sizler çok istiyorsunuz diye acele edip gerektiğinde uyumadan bölümleri yazıp atıyorum, sonra ne oluyor biliyor musunuz? bu yb diye yalvaranlar hiç yorum yapmıyor ama bir süre sonra "yb" diye beni yeniden darlamaya başlıyorlar. bir kesim de var ki bölüm boyunca ne yorum yapıyor ne de oy veriyor ama bölüm sonunda "yb" "yb at" diye emrediyor ve bu çok sinir bozucu?

sizden tek istediğim yorum, bölümleri yazarken sürekli "acaba bu kısma nasıl tepki verirler" diye tepkilerinizi düşünerek yazıyorum ve durum buyken bazılarınızdan sadece "yb" yorumu görmek aşırı derecede kırıcı. lütfen bölüme hiç yorum yapmazken yahut oy vermezken "yb" emri vermeyin, hatta hiç emir vermeyin, rica edin mesela?

medya: hiraizerdüş: beni sevmedi(aşk dediğin ölmez yok yere) resmen buranın jeongguk'unun taehyung'a olan merhametini anlatıyor.

***

Seokjin hyungun sorduğu, "Gidiyor musun?" sorusuna ithafen hiç beklemeden, "Evet, eve gidiyorum çünkü kuru kalabalıktan fazlası değilim şu an burada." dediğimde aynı zamanda fermuarını az önce çektiğim deri ceketimin yakalarını düzeltiyordum. Bedenime bir beden büyük olmasına rağmen hiç sırıtmayan, hatta ayrı bir hava kattığını düşündüğüm ceketimin geniş yakalarından ayrılan sağ elim evden bir anda çıktığım için hiçbir şekilde taramadığım saçlarımın arasına girip dağınık tutamlarımı, tarak görevi gören aralıklı parmaklarımla hafifçe düzeltmeye çalıştığında, "Aslında en mantıklısı," diye mırıldandı hyung. "ben de birazdan ayrılacağım zaten buradan, Taehyung'un gelmesini bekliyorum sadece."

Gümüş yüzüklerle süslenmiş sağ elim saçlarımdan ayrıldı, ellerim bedenimin iki yanına düştü ve, "Öyleyse bana yol göründü, bir şey olursa ararsın." dedim ve hemen karşımdaki duvara sırtını vermiş bir şekilde yere çökerek oturan Taehyung'un eşine hiçbir şekilde bakmayıp son bir kez hyunga el salladım ve hastanenin çıkışına götüren merdivenlere doğru yürümeye başladım.

Pekâlâ, kesinlikle hastanelerle ilgili hiç iyi anım yoktu ve bunun sadece bana özel olduğunu da düşünmüyordum; bir kadının hamile olduğunun haberini aldığı yahut doğum yaptığı anlar dışında bu duvarlar hiç mutlu bir âna şahitlik etmiyordu bana göre, insanların hastalıklarından kurtulduğunu öğrendikleri anlar dışında elbette.

Dakikalardır burda olduğum halde bir türlü alışamadığım keskin dezenfektan kokusu burnumdan ilişip çiğerlerimi yakarken bakışlarım önümdeydi, adımlarımsa küçük fakat hızlıydı çünkü aşırı ama aşırı derecede yorgundum ve çabucak evime gidip uyumak, hem de saatlerce uyumak istiyordum aksi takdirde bu yorgunluğumu başka bir şekilde asla atabileceğimi düşünmüyordum zira gece beşten beri ayaktaydım ve beni anca uzun bir uyku peklerdi. Evet, gerçekten de gece beşten beri ayaktaydım ve bunun tek nedeni Jisoo'nun gece rahatsızlanmasıydı. Saat beşi on geçe Taehyung Seokjin hyungu aramış ve durumu anlatmıştı, biz de soluğu burada almıştık işte.

Seokjin hyung yolda Taehyung'un onu aslında sadece kendisine destek olması için aradığını ve yanına çağırdığını söylemişti, sanırım tam da bu yüzden Taehyung'un elinin ayağının birbirine dolanmış bir halde olmasını beklemiştim fakat hayır, öyle değildi aksine geldiğimiz andan beri çok, çok soğuk kanlıydı, yüzüne resme ölümün soğuk kanlılığı sinmişti ve bu beni aşırı derecede şaşırmıştı; aynı, asonsere binmek istemediğim için kullandığım merdivenlerin basamaklarını ikişer ikişer aşıp çıkışa vardığımda hemen ilerimdeki bankta, soğuk havaya rağmen sadece ince bir gömlekle oturarak şaşırttığı gibi.

Elleri dizlerinin üzerindeydi, başı eğikti ve sırtının da kesinlikle başından bir farkı yoktu, öyle ki resmen resmen kamburu çıkmıştı. Yüzünü eğik başı yüzünden göremiyordum ve bu yüzden ifadesi hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bedenini gördüğüm anda irileşen gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım, soğuk hava yüzünden ellerimi ceketimin geniş ceplerine soktuğumda adımlarım elimde olmadan yavaşlamıştı çünkü düşünmeden edemiyordum. Üzgün gözüküyordu ve muhtemelen bunun nedeni Jisoo'ydu, ki üzülmesini de kesinlikle anlayabiliyordum çünkü Jisoo benim evladım olmadığı halde zehirlendi haberini alınca yüreğim ağzıma gelmişti, durum buyken onun böyle olması anormal değildi fakat zaten benim de asıl düşündüğüm şey bu değildi.

Doğum gününden beri aşırı derecede soğuk hissediyordum Taehyung'a karşı ve bu yemin ederim ki elimde değildi; ruhum ruhuyla arasına benim bile aşamayacağım kadar büyükçe bir mesafe koymuştu ve onu düşünmek bile irrite ediyordu beni. Açıkçası bu durumdan çok memnundum, resmen zihinsel bir korumaydı bu soğukluk benim için, yıpranmama engel oluyordu.

İşte, tam da bu yüzden hiç istemesem de yanına gidip ne olduğunu sormalı mıydım yoksa kötü olduğu halde sanki görmemişim gibi geçip gitmeli miydim, diye düşünüp duruyordum çünkü onunla iletişim halinde olmak istemiyordum. Pekâlâ, gördüğümü bilse bile geçip gittiğimde bana laf söylemeye hakkı yoktu çünkü yıllar önce o da aynısını yapmıştı bana fakat onun laf söylemeye hakkı olmasa bile vicdanımın buna çok güzel hakkı vardı, adımlarımın ona doğru yönelmesinin nedeni de buydu ya; eve gidip yastığıma başımı koyduğumda vicdan mahkememde yargılanıp durmak ve uykumun zehir olmasını istemiyordum.

Tanrı'm, düşünmeden edemiyordum. Taehyung benim yerimde olsaydı mesela ve onun bana yaptıklarını ben yapmış olsaydım, yıllar sonra yeniden karşılaştığımızda benim gibi mi karşılardı tüm bunları yoksa dünyamı başıma mı yıkardı? Ya da benim bir kızım olsaydı ve o zehirlendiğinde böylesine üzgün olsaydım gelir ve teselli mi ederdi yahut geçer gider miydi? Başka bir insan veya o olsaydı, sanırım..Sanırım benim aksime geçer giderdi ve kimse de ne onu ne de diğerlerini yargılardı, bizler böyle varlıklardık, bazı yanlışları insanlık olarak adlandırıyorduk ve buna kimse sesini çıkarmıyordu çünkü belli şeylerde kin tutmak olması gerekendi.

Peki benim tüm bu yaptıklarım neydi? Enayilik mi? Halbuki hangi din kitabına bakarsanız bakın, tüm tanrılar benim bu davranışlarımı savunan şeyler söylemişti ya da çoğu düşünürler kötülüğe iyilikle karşılık vermeyi savunmuştu ama insanlara göre bu davranışlarım tanrıların düşüncelerinin aaksine olgunluk değil aptallıktı fakat engel olamıyordum işte bu şekilde davranmama çünkü insanların aptallık olarak adlandırdığı tüm bu eylemler davranışım olmuştu bir süre sonra resmen. Kendime saygısızlık etmek istemediğimden böyle davranıyordum ve bana bu hareketlerin yakıştığını da düşünüyordum ama bunlar, enayi gibi hissetmeme engel değildi maalesef ki. Ama yine de, tüm bu aptal gibi hissetmelerime karşın hâlâ daha kötüle iyilikle karşılık veriyordum çünkü bir başkasını kendimden daha çok önemseyerek defalarca kez özsaygımı zedelemiştim, tam da akıllanmışken kötülüğe kötülükle karşılık vererek buna ters düşecek bir hareket yapmam uygun değildi.

Hem bu davranışlarım beni Jeongguk yapan şeyler değil miydi zaten?

Tüm bu eylemlerim beni ondan ayıran, onun gibi kötü biri olmaktan koruyan yegâne şeylerdi.

Tüm bunları kendin için, kendine olan özsaygını yitirmemek adına yapıyorsun, diye içimden defalarca tekrar edip yürümeye devam ettiğimde en fazla yarım dakika sonra Taehyung'un oturduğu bankın dibinde bittim ve Taehyung tepesinde dikildiğimi fark edemeden yanındaki boşluğa hemencecik oturdum. Âni hareketim, bakışları ellerinde dolanan bedenin kafasını bana çevirmesine neden olduğunda benim bakışlarım karşımdaydı, ellerim ceplerimde saklanıyordu ve sağ ayağımı sol bileğimin üzerine çapraz bir şekilde bıraktığım için aralıklı dizlerim hafifçe kırılmıştı.

Dudaklarım hafifçe kıvrıldı, derince bir nefes aldım ve rüzgâr saçlarımın uçuşup alnıma sürtünmesine neden olurken, "Çok düşünüyorsun," dedim sakin bir sesle. "başını ağrıtır, bedenini ağrıtır..ruhunu ağrıtır." Sesim, cümlemin sonuna doğru esen rüzgârın alıp götürdüğü bir fısıltıya dönüştüğü vakit sağ yanağım şaşkın olduğunu tahmin ettiğim Taehyung'un bakışları yüzünden binlerce karınca tarafından ısırılıyormuş gibi sızlıyordu ve sadece bakışları yüzünden böyle hissetmem hiç de garip değildi çünkü Taehyung hayatımda gördüğüm en ağır ve yoğun bakışlara sahip insandı.

O baktığı anda güçsüz düşüyordunuz resmen.

Dilim, soğuktan dolayı kurumuş dudaklarımı nemlendirmek adına aralıklı dudaklarımı kullanıp ağzımdan sıyrıldığında bakışlarım karşımdaki bankları terk edip Taehyung'un yüzünü buldu; gözleri kısılmıştı ve ne denli uykusuz kaldığını kanıtlarcasına aşırı derecede bayık bakıyordu, esmerin cidden de en güzel tonundan var olma teni sarımtırak bir hâl almıştı, göz altları aşırı derecede şişti ve her daim kıpkırmızı olan dolgun dudaklarıysa bir hastanın dudakları misali gül kurusunu giymişti bugün. Bu hastalıklı görünüşü istemim dışında hafifçe kaşlarımı çatmama neden olduğunda, "İyi misin?" diye, biraz merak biraz da endişe kokan bir sesle sormadan edemedim. Nemli dudaklarımı birbirine bastırdığım sırada Taehyung'un gözleri, sorumun üzerine resmen alayla kıvrılan dudakları yüzünden biraz daha kırıştı, kirpiklerine değin inen dağınık saçları rüzgâr yüzünden kirpiklerine sürtünmeye devam etti ve Taehyung, "Bilmiyorum," dedi cidden de hiçbir fikri yokmuş gibi bir tonda. "İyi miyim? Sanırım.." Dudakları düşündüğünü belli edercesine kıvrıldığında bakışları da gözlerimden çekildi, birkaç saniye sonraysa yeniden gözlerimi buldu. "sanırım iyi değilim," dedikten hemen sonra dik duran omuzlarının düşüşüne anbean şahit oldum, dudakları da hafifçe büzüldüğünde yüzündeki o alaylı ifade çoktan silinip yerini sevimsiz bir hüzne bırakmıştı, ta ki, "ama öyle olmak zorundayım, babayım sonuçta, kötü hissetmeye hakkım yok..öyle değil mi?" diyene kadar.

Dudakları, söylediklerinden hemen sonra alayla iki yana kıvrıldığında gülümsemesinin peşi sıra sahteliği tenine dahi sıçrayan bir kıkırtı bıraktı ortaya. Kaşlarım işittiğim cümlelerin anlamından dolayı çatılırken Taehyung'un kullandığı ses tonu yüzünden bariz bir şekilde ortada olan kinaye beni şaşırtmıştı. Sanki bu cümle onun düşüncesi değildi de bir başkası ona daha önceden kurmuştu ve onu, üzülmemeye mahkum etmişti. "Baba olman neyi değiştirir ki?" diye naif tutmaya çalıştığım sesimle sorduğumda kaşlarım da eski halini almıştı. "Bir babadan önce insansın sen, elbette kötü hissedebilirsin. Tamam, evet çok fazla sorumluluğun var ve bu yüzden çoğu zaman kötü hissetmeye vaktin bile olmuyordur elbette ama bu sorumlulukların seni bir robota çevirmemeli."

Hani herkesin bir kırılma noktası olur ya, içimizde belki onlarca yıl biriktirdiğimiz şeyleri en olmadık yerde çok saçma bir şeyden dolayı kusmaya başlarız; bir otobüs yolculuğunda, temizlik sırasında ya da bir kitabın herkesin es geçtiği cümlesini okuduğumuzda. Bir şekilde hepimizin kırılma noktaları vardı ve alakalı ya da alakasız herhangi bir şey, yuttuğumuz her şeyi oluk oluk kusmamıza neden oluyordu.

Sanırım benim cümlelerim de Taehyung'u tetikleyen şeydi, aksi takdirde cümlelerim bitince dudaklarımı birbirine bastırdığım an alayla kıvrılan dolgun dudakları ruhunun birazdan yıkılacağının sinyalini verir gibi usul usul titremeye başlamazdı. Taehyung'un saatlerdir ciddi bir ifadeyi giyinen yüzü kasıldı ve yorgun olduğundan olsa gerek belirginleşmiş olan gözlerinin akındaki kırmızı damarlar içlerinden ateş parçaları geçiyormuşçasına parlamaya başladı fakat ne gariptir ki bu ince dalları parlatan ateş değil gözyaşıydı.

Sadece bir saniye sonra gözleri gözyaşı tabakasıyla kaplandığında, "Beceremiyorum," dedi dudaklarını terk ettiği anda cılız bir dal gibi kırılan sesiyle. Sesine işlenmiş pes etmiş ton ve gözlerinin dolması bakışlarımı irileştirmeme neden olduğunda Taehyung kesinlikle durmamıştı ve bu dakikadan sonra da durdurulması da imkânsız gibiydi.

"çok çabalıyorum, yemin ederim ki çok çabalıyorum Jeongguk." Kelimeleri dudaklarını terk ettiği anda ipiri bir gözyaşı damlası sağ gözünden taşıp göz altlarını aşmaya çalıştığında yüzündeki ifade öyle samimiydi ki, yalan söylüyor bile olsa inanmaktan başka bir şansım yoktu resmen. Yüzündeki ifade, o iri damladan sonra göz pınarlarından hızlıca kaçmayı başaran gözyaşları ve titreyip duran dudakları bir anda çaresizliğin kucağına düşmeme neden olduğunda ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Teselli etmek için çok erkendi ve ben de teselli nasıl yapılır bilmiyordum, bu yüzden sadece içini dökmesini bekledim. Zaten onun da isteği bu değil miydi?

Taehyung, "İyi bir baba olmak için çok çabalıyorum ama bir halt becerebildiğim yok, bak, b-bak ben," diyip ne diyeceğini bilemez bir şekilde bir sağa sola baktı ve benim bakışlarım neredeyse tamamen ıslanan kırmızı yanaklarında dolanırken Taehyung, ağladığı için kırılan derin sesine karışan küçük hıçkırıkları umursamadan aradığı kelimeyi bulmuş gibi yakınmaya devam etti: "yemin ederim ki çabalıyorum tamam mı? Boktan herifin tekiydim, o-onlar için hayatımı bir düzene soktum, sevdiğim her şeyden onlar için vazgeçtim; s-saçlarımı Jisoo için boya-boyamıyorum mesela, saçını boyamayı çok fazla istiyor ve ben saçlarımı boyarken, ona bunun sağlıksız olduğunu söyleyip izin vermememin bir anlamı ol-olmadığı için boyamıyorum. Onlar için büyümek zorunda kaldım, a-artık çocuklaşamıyorum, bir yemin ettim, onlar büyüyene kadar çocukluğumu öldüreceğim konusunda yemin ettim, sanki babam defalarca öldürmemiş gibi..." Her bir kelimede yükselen sesi cümlesinin sonuna doğru kısıldığında kalbim korkudan öyle hızlı atıyordu ki, elimi göğsüme koymadığım halde tenime yaptığı darbeleri hissedebiliyordum. Korkuyordum çünkü hıçkırıkları aşırı derecede artmıştı ve hıçkırıkları yüzünden nefes alamıyor gibiydi; geniş göğsü, siyah gömleğine rağmen hızlı hızlı yükselip alçalıyordu, her bir hıçkırıktan sonra derince iç çekiyordu ve bu da nefeslerinin ona yetmediğinin bir kanıtıydı işte.

Onunla yıllar sonra karşılaştığımda geçirdiği değişim beni şok etmişti ve bunu geçen zamana bağlamıştım ama şimdi anlıyordum ki o, çocukları için değişmişti. Tüm piercinglerinden kurtulması, asla çıkarmayacağını düşündüğüm kot pantolonlarını giymemesi ve saçlarını hiç sevmediği geceyi giydirmesi bundandı; Jisoo'ya bazı şeyler hususunda hayır derken kendisi onları kullandığı için bundan güç alıp daha da ısrarcı olmaması yahut iyi bir şey olmadığını anlaması ve belki de gözlerinde olgun bir profil çizmekti. Baba profili.

"Jisoo-Jisoo'yu ne zaman parka götürsem ondan önce salıncaklara koşmak istiyorum; defalarca kayayım, tahteravalliden saatlerce kalkmayayım ama yapamıyorum-yapmıyorum, bir yemin ettim çünkü, onlar büyüyene kadar ben içimdeki çocuğu uyutacağıma, tüm önceliğimin onlar olacağına dair yemin ettim ama yine de..Yine de beceremiyorum işte! Onları koruyamıyorum, iyi bir baba olamıyorum! Ne kadar çabalarsam çabalayayım; Jisoo'nun babasından çok arkadaşı olsam da, Chaeryoung'u gözümden dahi sakınsam da onları korumayı başaramıyorum. Bi-bir şekilde inciniyorlar, onlara en büyük zararı ben veriyorum! Ama yemin ederim ki J-jeongguk, çok çabalıyorum." Sözlerini bitirdiği anda hıçkırıkları deprem etkisi yaratıp omuzlarının sallanmasına neden olduğunda düşündüğüm tek şey Taehyung'un yeminler ederek beni değil resmen kendisini iknâ etmeye çalıştığıydı.

Sanki ettiğim tüm yeminler içten içe kendisine bir teselli gibiydi.

Avuçları gözyaşlarıyla ıslanan yüzüne kapandı, hıçkırıkları ellerinin ayasına çarpıp tenine sıçrayadururken Taehyung, "Beceremiyorum, iyi bir baba olmayı beceremiyorum!" diyerek içli içli ağlamaya devam ediyordu. Baba olmak nasıl bir histi, ne gibi sorumluluklar getiriyor bilmiyordum, bildiğim tek şey kalbimin ağrıdığıydı ve bu çok garipti işte! Dakikalar önce ona karşı hissettiğim irriteden ötürü yanına bile gelmek istemezken şimdi kendini yetersiz görmesine üzülmem çok, çok garipti. Ne yapacağımı bilmediğim için önce derince bir nefes aldım, ardından da, "Beceremiyor değilsin," diye samimi çıkan bir sesle konuşmaya başladığımda amacım kesinlikle teselli değil düşüncelerimi dile getirmekti. Sözü aldığım anda Taehyung'un susmasını sağlamıştım ama elleri hâlâ daha yüzündeydi ve omuzlarıysa hıçkırıkları küçülse bile sarsılıp duruyordu. "sen çok iyi bir babasın Taehyung. Yani..iyi bir baba nasıl oluyor bilmiyorum ama kötü bir babanın nasıl olduğunu biliyorum ve sen kesinlikle kötü bir baba değilsin. Çocuklarına değer veriyorsun, onları önemsiyorsun ve bununla da sınırlı değil; onların hem annesi hem de babası gibisin. Bak.." dediğimde gözlerim derince iç çektiği için yükselip alçalan sırtına dalmıştı. "benim düşüncelerimin ben on sekiz yaşındayken bile babam için bir değeri yoktu, babamla oturup iki dakika sohbet ettiğimizi ya da benimle dertleştiğini; günümü anlattığımda zevkle dinlediğini veya bir konu hakkında fikrimi aldığını hatırlamıyorum. Sense böylesine güzel değer veriyorsun Jisoo'ya. Ona bir çocuk gözüyle bakmıyorsun, onun da bir felsefesi olduğunun bilincindesin. Düşüncelerini onun zihnine yerleştirmiyor, kendi düşüncelerinin daha bu yaştan oluşmasına imkân sağlıyorsun ve bu öyle yüce bir şey ki..." Hâlâ daha işittiğim iç çekişler dünyanın en hüzünlü melodisi gibi gelirken sağ elim tamamen benim istemim dışında ceketimin cebinden sıyrılıp nefesleriyle yükselen geniş sırtına yerleşti, şimdi avcum tamamen sırtına yaslıydı hatta oval oval şekiller çiziyordu geniş tende. Dakikalardır sadece bir gömlekle bu soğuk havada oturduğu için adeta buz tutmuş sırtta ellerim teselli verir gibi dolanırken, "Ben seksen yaşına dahi gelsen kot pantolonlarından ya da o renkli saçlarından vazgeçmezsin sanırdım," dediğimde içten içe, canını dahi vermek zorunda kalsan bile benden vazgeçmezsin sanırdım, diye istemsizce düşündüm ve bu, sırtında dolanan elimin birkaç saniyeliğine duraksamasına neden oldu. Cebimden çıktığı için şoğukla buluşmak zorunda kalan parmak uçlarım yumruk halini almak adına sızlamaya başladığında tek yaptığım güç bela elimi yeniden hareket ettirmek ve konuşmaya devam etmek olmuştu.

"ama sen vazgeçebildin ve bunu sadece onun gözünde biraz daha olgun bir baba görünümü kazanabilmek için yapmışsın, hataların elbette olabilir ama bu kötü bir baba olduğun anlamına gelmez, sadece insan olduğunun bir göstergesi işte. O yüzden kendini suçlamayı bırak, Jisoo'nun zehirlenmesi senin suçun değil ve daha büyük bir sorun yaşasaydı da senin suçun olmayacaktı, o bir çocuk, elbette düşe kalka büyüyecek ama o her düştüğünde kendini suçlayıp durursan sen nasıl büyüyeceksin ki?" Sızlayan kalbim eşliğinde konuşmamı bitirdiğimde şöyle kocaman bir nefes vermeden edemedim. Hıçkırıkları çoktan iç çekişlere dönmüş olan Taehyung, ellerini yüzünden çekmeden, "Sana karşı çok büyük hatalarım var ama.." dedi ağladığı için aşırı derecede boğuk çıkan sesiyle. Ellerini hâlâ daha yüzünden çekmemesi yüzünü görmememi istemediğini düşünürken elinin altından taşıp çenesinden damlayan yaşlar ağlamaya devam ettiğini anlamam için yeterliydi. "hâlâ daha bura-buradasın, beni teselli ediyorsun, neden? Neden Jeongguk? Beni kırmak yerine neden iyileştirmek için çabalıyorsun?"

Kesik kesik sorduğu sorusu dudaklarımı hafifçe kıvırdığında, "Sen," diye başladım cümleme. "sen benim eski dostumsun Taehyung; ne yeniden eskisi gibi olabileceğim ne de yüz çevirebileceğim birisin, bu yüzden yeri gelir bin kere acına gülerim, yeri de gelir derdini çekerim...hem de çok kere."

***

hepinizin(en çok da benim beklediğim) o kritik bölümün gelmesine en fazla iki bölüm kaldı, bu yüzden o bölum gelene kadar böyle bir-iki bölüm jeongguk'un karakterini ele almak istedim

ben bu bölümü çok sevdim, umarım siz de sevmişsinizdir<33

30.08.2020

Continue Reading

You'll Also Like

151K 13.6K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
25.1K 3.4K 65
Hep aynı yıldıza bakarsan yolunu asla kaybetmezsin...
85.6K 7.2K 16
"Bir pişmanlık mı bin pişmanlık mı..?" ||Angst||
581K 65.2K 40
çapkın bir omega olan kim taehyung, kızgınlıklarını geçirmek için gözüne alfa jeon jungkook'u kestirir