Virane Düşler (TAMAMLANDI)

By umrantan

4.6M 303K 104K

Her şeyin değişmesi için bazen bir gece yetiyordu. Süveyda Karayağız sadece bir gecede kimsesiz kaldığında te... More

Tanıtım
GİRİŞ
BÖLÜM 1: UMUT TOHUMLARI
BÖLÜM 3: BURUK BİR MUTLULUK
BÖLÜM 4: DÜŞLER SOKAĞI
BÖLÜM 5: GEÇMİŞİN HAYALETLERİ
BÖLÜM 6: BOZULAN KALP RİTİMLERİ
BÖLÜM 7: KAR KÜRESİ
BÖLÜM 8: YAKINLAŞMA
BÖLÜM 9: AŞK MI LANET Mİ?
BÖLÜM 10: TEMAS
BÖLÜM 11: SINIR
BÖLÜM 12: KORKU
BÖLÜM 13: ŞÜPHE
BÖLÜM 14: BELİRSİZLİK
BÖLÜM 15: KARANLIK GEÇMİŞ
BÖLÜM 16: VEDA
BÖLÜM 17: SENİ BIRAKMAM
BÖLÜM 18: İMTİHAN
BÖLÜM 19: SÖZ VERİYORUM
BÖLÜM 20: AŞKIN ŞARABI
BÖLÜM 21: SENDEN VAZGEÇMEM
BÖLÜM 22: KOR
Zeynep & Vural
BÖLÜM 23: YÜREĞİN BENİM
BÖLÜM 24: GERÇEĞİN İZLERİ
BÖLÜM 25: KORKU
BÖLÜM 26: ACI MESAFE
BÖLÜM 27: KISKANÇLIK
BÖLÜM 28: GERÇEKLER
BÖLÜM 29: DEĞİŞEN DENGELER
BÖLÜM 30: SUÇLAMA
BÖLÜM 31: GİRDAP
BÖLÜM 32: ENKAZ
BÖLÜM 33: VUSLAT
BÖLÜM 34: SANRILAR
BÖLÜM 35: TENİ TENİME
BÖLÜM 36: SİLİNMEYEN İZLER
BÖLÜM 37: DOKUNUŞ
BÖLÜM 38: OPERASYON
BÖLÜM 39: YANILGI
BÖLÜM 40: İYİ Kİ
BÖLÜM 41: KALP BOŞLUĞU
BÖLÜM 42: MESAFE
BÖLÜM 43: AŞK VE BAĞIMLILIK
BÖLÜM 44: KAYIP
BÖLÜM 45: YÖRÜNGEM
BÖLÜM 46: BOŞLUK
BÖLÜM 47: TUTKUN
BÖLÜM 48: TEKLİF
BÖLÜM 49: YEMİN
BÖLÜM 50: IŞIK
FİNAL

BÖLÜM 2: KADERİN SATIRLARI

105K 7.1K 2.3K
By umrantan

Keyifle okuyuun✨

•Sedef Sabüktekin Kayboluyorum

"Günaydın."

Elimdeki kitabı rafa yerleştirirken saçı karlarla kaplı olan Nazlı'ya kocaman bir gülümsemeyle baktım. Başını sallayarak saçlarındaki karı savururken "Günaydın," diye şakıdı. Kırmızı atkısını çıkarırken "Resmen kardan kadına döndüm," diye söylendi.

Sözleri üzerine kısık bir sesle kıkırdadım. Nazlı çok tatlı ve esprili biriydi. Bunu burada çalıştığım on günlük sürecin içinde öğrenmiştim. Açıkçası yıllar sonra hayatımın en iyi günlerini geçirmiştim çünkü Barış ve Nazlı, iyi insanlardı. Deneme sürecinden sonra işe alındığım için mutluydum, onlarla çalışmak gerçekten de keyifliydi. İkisi de bana karşı nazik ve sıcak davranıyorlardı. Burada kavga, içki kokusu, uyuşturucu illeti ya da pis bakışlar yoktu. Yıllardan beridir hasret kaldığım aile ortamı ve huzur vardı sadece.

"Sen nasılsın?"

"İyiyim, sabah birkaç kız kitap almaya geldi. Güne güzel başladık."

Beyaz kaşe kabanını çıkardıktan sonra gülümseyerek bana doğru döndü.

"Çok sevindim, işler bu ara iyi gidiyor."

Elimdeki son kitabı rafa yerleştirdim. "Evet, insanlar kışın kitap okumayı seviyor."

O sırada iki kişi içeri girdi. İstedikleri kitabı sorup bilgisayarda arattım. Son bir kitap kalmıştı. Kitabı onlara satınca Nazlı yazarın diğer kitaplarını getirmek için depoya gitti. Masanın üstündeki kitapları alıp yerlerine yerleştirmeye devam ettim. Yaptığım işe o kadar dalmıştım ki içeri giren adamı görmemiştim bile. Tüm dikkatim kitaplardaydı. Titiz bir şekilde boyutlarını kıyaslayıp hizaladım. Elimde kalan son kitabı yerleştirmeden önce durup kitabın kapağına baktım. O kadar zarif duruyordu ki yüzümde oluşan hayranlık dolu ifadeyle adını okudum.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, adı da kapağı kadar güzeldi. Bu kitabı yakın zamanda okumayı aklıma not ettim.

"Ben yalnızca sana inanıyorum, yalnızca seni seviyorum ve yalnızca sende, biraz daha yaşamaya devam etmek istiyorum."

Aniden duyduğum, güçlü erkek sesi üzerine korkuyla irkildim ve kitabı düşürdüm. Şaşkınlık ve korkudan irileşmiş gözlerim, sesin sahibine döndü. Fakat yakınımda duran yabancı adam yere eğilmiş düşürdüğüm kitabı alıyordu. Bu yüzden sadece açık kestane rengi saçlarını görebildim.

Meraklı bakışlarım onun üstünde sabitlenirken adam, zarif bir şekilde doğruldu. İlk fark ettiğim şey, uzun boyu oldu. Gözlerim, adamın siyah botlarından başlayıp yavaşça siyah kotundan, geniş göğsünü sarmalayan siyah, boğazlı kazağına kadar tırmandı. Üstündeki siyah paltonun düğmeleri açıktı. Giyimi son derece hoştu ve boyu, o kadar uzundu ki yüzünü görebilmek için başımı geriye atmak zorunda kaldım. Yüzüne baktığım an, göz göze geldik.

Derler ki kaderin, görünmez bir ipliği vardır. Önce kalbe dokunur ardından ruha karışır. Bu rivayeti anımsadığımda bu ara çok fazla kitap okuduğumu anlamıştım.

Gözlerimi bir kez kırptım. Gözleri ela rengindeydi ve güzeldi...

Yirmilerinin sonunda duruyordu, beyaz tenliydi ve kemikli yüz hatları vardı. Geniş, kare çenesini kaplayan hafif kirli sakalı, ona farklı bir hava katıyordu. Fakat çenesindeki gamze bu sertliği yumuşatıyordu. Burnu düzdü ve yüz şekline yakışıyordu. Açık pembe dudakları dolgun ve biçimliydi. Hafif dalgalı saçları, düzgün bir şekilde geriye atılmış geniş alnını açıkta bırakıyordu. Yüzündeki tek kusur, kaşının üstündeki soluk ama hayli derin olan izdi. Yine de bu iz, erkeksi güzelliğinden bir şey kaybettirmemişti.

Boğazımı hafifçe temizleyip yumuşak bir sesle konuştum.

"Size nasıl yardımcı olabilirim?"

Adam ise sessizce gözlerime bakıyordu. Yüzüme, ardından saçlarıma bakarken kaşları çatılmıştı. Uzun düz kirpiklerle çevrili olan gözleri, hafif çekik bakışları ise cesurdu. Çok yakışıklı bir adam olduğu su götürmez bir gerçekti. Bunun yanı sıra kendine güvenen biri olduğu dik duruşundan bile anlaşılıyordu. Elinde tuttuğu kitabı gösterdi.

"Daha önce okudunuz mu?"

Soru karşısında yanağımın iç kısmını ısırırken başımı iki yana doğru salladım. Bakışları elinde tuttuğu kitaba kaydığında tok çıkan buğulu sesiyle konuşmaya devam etti.

"Tavsiye edeceğim bir kitap."

Gözlerimi kaçırıp profesyonel bir gülümseme takındım. Yakışıklı bir adam olsa da bu kadar kapılmam çok saçmaydı.

"Mutlaka okuyacağım."

Yavaşça kitabı açtı. Yüzünde oluşan anlamlı bir gülümsemeyle açılan sayfayı okumaya başladı.

"Sana, diyor yazar kitabında. Beni hiç tanımayan sana."

Güzel ses tonuyla okuduğu kısa alıntı çok etkileyiciydi. Hafifçe iç çektim.

Böyle bir kitabı daha önce okumadığım için kendime kızarken "Sanırım bu hafta okunacak kitap belli oldu," dedim. İçten gülümsemeyle konuşmaya devam ettim. "Takipçiler, alıntıları çok beğenecek."

Sözlerimi başıyla onayladı. "Bana önerebileceğiniz bir kitap var mı?

Profesyonel bir ifadeyle "Tabii ki," dedikten sonra arkamı dönüp raflara bakmaya başladım.

"Sanırım klasik kitaplardan hoşlanıyorsunuz," diye bir tespitte bulundum.

Aldığım kısa cevaptan sonra bir an duraksadım. Açıkçası onu etkilemek istiyordum. Saçma bir dürtüydü ama kendime de engel olamıyorum. Bu yüzden büyük bir hassasiyetle kitapları incelemeye başladım. Gözüme çarpan kitabı görünce dudaklarım kıvrıldı. Kitabı elime alıp uzun uzun baktım.

Genç Werther'in Acıları, bu kitabı çok seviyordum. Bendeki yeri çok farklıydı çünkü bu kitabın acıyla yıkanmış bir ruhu vardı. Werther'in Lotte'ye duyduğu imkânsız aşk ve yaşadığı çaresizlik, çok etkileyiciydi. Yavaşça beni izleyen adama doğru dönüp elimdeki kitabı uzattım. Sessizce elini uzatıp kitabı aldı. İncelemeye başladığı sırada onun yaptığı gibi sevdiğim bir alıntıyı ezbere okumaya başladım.

"Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, hem de öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez, bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?"

Karşımda gizleyemediği bir hayranlıkla bakıyordu şimdi. "Etkileyici," diye fısıldadığında, yüzümdeki kızarıklık arttı. İlk defa bu kadar yoğun ve etkileyici bakan biriyle tanışmıştım.

"Kitabı alacak mısınız?"

Gizemli bir gülümsemeyle "Evet," dedi.

Satış yapmanın mutluluğuyla kasaya doğru yürüdüm. Elimdeki titremeyi görmezden gelip kitabı poşete koydum ve ücreti söyledim. Ücreti ödedikten sonra poşeti uzattığım sırada göz göze geldik. Bu defa gözlerimi hemen kaçırdım. Aynı etki altına girmek istemiyordum. Hem müşteri ile aramdaki mesafeyi korumam gerekiyordu.

"Nihayet buldum kitapları."

Nazlı'nın sesini duyunca bakışlarımı ona çevirdim. Başını elindeki kitaplardan kaldırınca gözleri irileşti. Bakışlarına bir anlam veremezken Nazlı, kınayan gözlerle adama bakıyordu.

"Yine mi kim olduğunu söylemedin?"

Kafam iyice karışmıştı. "Anlamadım?" dediğimde Nazlı, gülümseyerek yanımıza geldi.

Kitapları masaya bıraktıktan sonra adamın koluna girip başını omzuna yasladı. Gördüğüm manzara karşısında iyice şaşkına döndüm.

"Süveydacığım tanıştırayım Oğuz Sarhan, kitapçımızın esas sahibi."

Oğuz utangaç bir ifadeyle gözlerini kaçırırken "Burası senin Nazlı," diye söylendi.

Şaşkınlıktan havalanan kaşlarım neredeyse saç köklerime değecekti. Resmen buranın sahibine kitap satmıştım. Yanaklarım bir kez daha kızarırken ne diyeceğimi bilemedim. Bakışlarımı Oğuz'a çevirdiğimde hafifçe gülümsediğini gördüm. Öfke ve utançla dudaklarımı birbirine bastırdım. Beni kandırmıştı!

Oğuz sessizce uzanıp elimdeki poşeti aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Bana kitap aldıran ikinci kişi."

Nazlı kıkırdadı. "Evet, Burak da işinde iyiydi. Barış'ın onu kovması kötü oldu."

Konu hakkında bilgi sahibi olmadığım için sessiz kaldım.

Oğuz kolunu, samimi bir şekilde Nazlı'ya sardı. "Sen nasılsın küçüğüm?"

"İyiyim abicim, seni hangi rüzgâr attı buraya?"

Çenesini kaşıdı. "Geçerken uğramak istedim."

Nazlı tek kaşını kaldırdı. "Yeni çalışanımızı merak etmedin yani?"

Demek Nazlı, Oğuz'a kendisinden bahsetmişti. Buranın esas sahibi olduğu için normaldi aslında.

Oğuz sessiz kalırken Nazlı, bana dönüp sıcak bir şekilde gülümsedi. "Senden o kadar çok bahsettim ki merak etmesi normal."

Sözleri içimi ısıtmıştı. Daha on gündür hayatımdaydı ama annemin bana sağlayamadığı güven ve sevgiyle yaklaşmıştı. Bu durum, kanamaya devam eden yaramı acıtıyordu. Çünkü bana annemin beni mahrum bıraktığı sevgiyi anımsatıyordu. Babam öldükten sonra sokaklarım karanlığa gömülmüştü. Sadece Şeyma yanımda olmuştu. Hafifçe iç geçirdim, daha şimdiden Nazlı'ya çok alışmıştım. Mahcup bir gülümsemeyle ona baktığımda bana, uzaktan öpücük yolladı.

"Kahve içelim mi abi?"

Oğuz, Nazlı'ya bakıp "Olur," dedi.

Biraz yalnız kalmak istiyordum bu yüzden hızla "Ben yaparım," deyip kahveleri yapmak için yanlarından ayrılınca derin bir nefes alabildim. Yaşananlar çok tuhaf geliyordu.

Kafenin mutfağına girince kahveyi nasıl içtiklerini sormadığımı fark ettim. Tekrar mutfaktan çıktım.

İkisi kitapçının ambiyansına uygun bir şekilde ayarlanan küçük şirin koltuklarda karşılıklı oturuyorlardı. Yanlarına gitmek için hareket ettiğimde adımı duyunca bir an durdum.

"Bahsettiğim kadar tatlı bir kız değil mi?"

Nefesimi tutup vereceği cevabı bekledim.

Oğuz sırtını koltuğa yaslarken yavan bir sesle "Bilmem," dedi.

En azından kötü bir şey söylemediği için rahatlamaya çalıştım.

"Ketum herif," deyip dil çıkardı. Oğuz uzanıp Nazlı'nın çilli, ufak burnunu sıktı. Karşımdaki manzara karşısında hafifçe gülümsedim. Aralarındaki bağ çok sağlam ve doğal duruyordu, bir an için imrenmiştim.

"Cimcimeye bak hele, büyümüş de abisine laf ediyor."

Nazlı omuz silkti. "Ederim tabii, resmen güvenmiyorsun bana."

Oğuz başını yana doğru eğdi. Sert bir sesle "Ne alakası var Nazlı?" dedi.

Ardından boğazını temizledi. "Gerçekten de Aylin'e benziyor."

Sözlerini duyunca kaşlarım çatıldı. Aylin de kimdi? Oğuz "Özellikle," dediği sırada Nazlı araya girdi. "Saçları ve gözleri..."

Oğuz başıyla onayladığında kafam karışmış bir hâlde yanlarına yaklaştım. İkisinin bakışları beni bulduğunda gergince "Kahvelerinizi nasıl alırdınız?" diye sordum.

Aklım az önce duyduklarımdan ötürü bulanıktı.

Nazlı bana dönüp gülümsemeye çalıştı. "Orta olsun."

Yanlarından ayrıldığımda ikisi de sessizdi. Uygun bir zamanda Aylin'in kim olduğunu sormaya karar verdim. Onları dinlemekle suçlanırsam da planlı olmadığını söylerdim. Kafam karışmış bir hâlde mutfağa girip kahveleri hazırlamaya başladım. Aklım onlarda olduğu için hareketlerim aksaktı. Fincanları tepsiye yerleştirirken derin bir nefes aldım.

Yanlarına doğru yürürken Nazlı'nın "Söz ver Oğuz," dediğini duydum.

İçime dolan meraka engel olamazken Oğuz beni gördü ve cevap vermedi. Elimde dikkatle tuttuğum tepsideki fincanı ilk önce ona uzattım. Oğuz bol köpüklü kahveyi alırken özellikle bana bakmıyor gibiydi. Aynı durum benim için de geçerliydi, ona bakmamak için ekstra çaba sarf ediyordum. Bu defa Nazlı'nın kahvesini uzattım.

"Teşekkür ederim."

Yavaşça doğrulup "Afiyet olsun," dedim.

Nazlı ayakta dikilen bana döndü.

"Sen de otur lütfen."

Soruya cevap veremeden kitap kafenin kapısı açıldı. On üç - on dört yaşlarında iki kız ve bir erkek içeri girdi. Hızla "Ben müşterilere bakayım," deyip yanlarından ayrıldım.

İkisine arkamı dönüp kızlara doğru ilerlemeye başladım. Sırtımda hissettiğim bakışları ve varlığı, o kadar yoğundu ki yüzümün ısındığını hissettim. Başımı iki yana sallayıp varlığını unutmaya çalıştım. Şu an daha önemli işlerim vardı. Kızların yanına yaklaşınca tatlı bir gülümsemeyle "Merhaba," dedim.

Kızlar bana doğru dönüp heyecanlı bir sesle aradıkları kitabın isimlerini söylediler. Hevesleri karşısında gülümserken onlara yardımcı olmaya başladım. Kitaplara düşkün insanları gördükçe mutlu oluyordum. İzlendiğimden habersizce kızlarla ilgilendim.

"Bu yazarı her yerde aradım ve sonunda buldum. Allah'ım çok mutluyum!"

Kızın samimi heyecanı karşısında güldüm. Uzanıp saçını okşadıktan sonra raflara uzandım. Parmaklarımın ucunda yükselip üst raflarda olan kitabı aldım.

"Al bakalım."

Kitabını alırken hafifçe zıplayıp yanındaki arkadaşına döndü. "Bulduk, bulduk!"

Ardından hevesle bana kitabın konusunu kısaca anlattı. Kitabın uyarlama olduğunu anlayınca kısa bir an düşündüm.

"Size bu kitabın esin kaynağı olan kitabı da göstermemi ister misiniz?"

Kızlar hevesle onaylayınca kitabı raftan alıp onlara uzattım. Kızlar incelerken "Bunu da almak istiyoruz," dediler.

Birlikte kasaya ilerledik. Kitap hakkında konuşmaya devam ederlerken ücreti alıp kitapları verdim.

"İyi iş çıkardın Süveyda."

Nazlı'nın sesini duyunca onlara doğru ilerledim. "Sadece istedikleri yazarın kitabını onlara verdim."

Ufak bir gülümsemeyle konuşmaya katıldı. "Ve klasik bir kitap..."

Hissettiğim utançla boynumu kaşıdım.

"Sadece önerdim."

Oğuz boşalan kahve fincanını masanın üzerine bıraktı. Ardından yavaşça ayağa kalktı. Kirpiklerimin altından onu izliyordum. İfadesiz bir yüzle bana bakan Oğuz elini uzattı.

"Tanıştığımıza memnun oldum."

Bana uzatılan ele baktım. Kemikli ve uzun parmaklı eli, beyaz olduğu için üstündeki mavi damarlar belirgindi. Tereddütlü bir şekilde elimi uzattığım sırada bakışlarımı elinden çekip gözlerine çevirdim. Gözleri bir kez daha çarpışırken ılık elim, sıcak eline dokundu. Oğuz güçlü bir şekilde elimi kavrarken elinden tenime akın eden sıcaklık, kalbime aktı.

Ve kaderin satırları, kırmızı kalemle yazıldı.

Ve Oğuz Sarhan, sahalarda...
Bakalım aralarında neler neler olacak🙊
Yeni bölümde görüşmek üzere, oy ve yorumun az olması beni üzer, üzmeyin benii djsjjs

Bölüm alıntı ve tarihleri için İnstagram adresim umrantn

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 51.9K 45
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
2.4M 27.1K 6
"Elinin altında atan senin kalbin." Al benimki de senin olsun be adam! Yemin mi ettin beni öldürmeye? Çok zalimsin! Ruhum bedenimi terk etti. Rabbim...
122K 6.8K 37
Kader, onları bir araya getirdiğinde ortaya çıkacak felaketleri hesaba katmamıştı. Biri ölümden kaçıyor, diğeri yaşamaktan korkuyordu. Böyle bir teza...
Haz By 🍀

Romance

373K 5.7K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...