Believe in Lie ❧ Rosékook

By Roseanneismine

200K 18.2K 25.3K

"Ve muhtemelen bunu hatırlamıyorsun ama erkek arkadaşın Jungkook."diyerek az önce boş bakan koyu renk saçlı ç... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.1
52
Sweetener/ Forbidden Love | Yeni hikayeler

5.0

3.8K 397 555
By Roseanneismine

Selaaammmmmm

50.bölüme geldik resmennn ve 80k olmamıza çok az kalmışşş!!! 100k olduğumuz günleri de görebiliriz umarımmm 💃🏻💃🏻💃🏻

Birazcık geç ama uzun bir bölümle geldim. Bölüm birazcık ağır ve karmaşık gelmiş olabilir ama umarım öyle değildi afsdgds yazması biraz güç bir bölüm oldu benim için ve umuyorum ki doğru aktarabildim.

Son zamanlarda hiçbir kitabıma bölüm yazamıyorum nedense ve haftalar sonra bu bölümün büyük bir kısmını yazabildim. Hemen tamamlayıp atacaktım aslında ama daha sonra blackpinkin yeni şarkısı çıktı ve ben büyük bir sinir krizi yaşayıp bölümü tamamlayamadım. Bölüm sonuna da mv ile ilgili düşüncelerimi paylaştım. Okuyup sizde düşüncelerinizi belirtirseniz çoook sevinirim. (Ben birazcık uzun yazmış olabilirim sdfgsdgs ama başka oturup bu kadar uzun süre boyunca kimseye anlatamazdım)

+250 oy +450 yorumdan sonra yb gelir

İyi okumalar...

(Rosé'nin son zamanlarda verdiği dekolteler beni öldürüyor...)

"Bak bu söyleyeceklerim belki inandırıcı gelmeyecek ve inanmak istemeyeceksin ama doğrular bunlar Chaeyoung."

Anlamıyorum."diye mırıldandım gözlerim ellerime kayıp orada oyalanırken. "Bana hiç tanımadığım birinden bahsediyorsun ve ona annem diye inanmamı mı bekliyorsun gerçekten." Gözlerim tekrar gözlerine çıktığında elini saçlarından geçirerek derin bir nefes aldığını gördüm.

"Beni hiç bölmeden dinleyecek misin?"

"Doğru söylediğini nereden bileceğim ki?"diye sordum tek kaşımı kaldırarak. Birkaç dakika önce kurduğu cümle kulağıma hala komik geliyordu. Ne annesinden bahsediyordu!

"Benden bunları öğrendikten sonra babanla konuşacağını biliyorum. O zaman doğru söylediğime inanacaksın ama şimdi lütfen,"diyerek elinin içindeki elimi okşadı. "Lütfen bölmeden beni dinle. Sana her şeyi açıklayacağım."

Başımı sallayarak derin bir nefes aldım. İlk kurduğu cümle hala aklımın bir köşesinde dolanıyordu ama tam anlam veremediğim için tepkisiz kalıyordum.

"Mi Ran gerçek annen değil Chaeyoung, senin gerçek annen hala daha tanışmadığın Clare Park."

Kaşlarım istemsizce çatılırken boğazımdaki yumruyla zorlukla yutkundum. "Benim annem Mi Ran Jungkook, karıştırıyorsun."

Başını iki yana sallayarak başını aşağı eğdi. "Karıştırmıyorum, Mi Ran Alice'in annesi fakat senin annen değil."

Boğazımdaki yumru daha da büyürken gözlerimin dolduğunu hissederek gözlerimi Jungkookun gözlerine diktim. "Şimdi de babamın annemi aldattığını mı söylüyorsun bana?" Alayla gülerek kurduğum cümleden sonra bakışları gözlerimle buluştu. Gözyaşlarım akmak üzereydi ama buna tezat olarakta gülüyordum.

"İnanması güç ama gerçek bu Chaeyoung."

Dolu gözlerimden bir damla süzülürken bunun doğru olmadığına kendimi inandırmak istercesine başımı iki yana salladım ve elimle yanağımdaki tek gözyaşını sildim. "Yalan söylüyorsun."

Jungkook ensemden tutarak beni kendisine çektikten sonra başımı göğsüne yaslayarak başını iki yana salladı. "Söylemiyorum."

"Babam böyle bir şey yapmaz Jungkook. O, annemi çok seviyor."

"Öz anneni de çok seviyordu." Göğsündeki başımı kaldırarak ona bakmaya çalıştığımda buna izin vermeden ellerini saçlarıma çıkarttı ve okşamaya başlayarak derin bir nefes aldı.

"Clare Park ve baban birbirlerine liseden beri aşık bir çiftmiş. Birbirlerini çok seviyorlar ve evlenmek istiyorlarmış ama annenin maddi durumunun babanınkinin aksine kötü olduğu için babanın ailesi bu evliliğe onay vermemiş."

"Büyük annemler öyle bir insan değiller."dedim karşı çıkarak. Söylediği her şeye bir bahane bulurdum.

"O zamanlar böyleymiş Chaeyoung."dedi bedenimi kucağına çekerek yanlamasına oturttu.

"Anneni babandan uzak tutmak amacıyla uzak bir ülkeye yollamışlar ve gerçeği babama söylemeyerek annenden nefret etmesini sağlamışlar. Birkaç yılın ardından ise babanın ailesi babanı Mi Ran'la tanıştırıp evlendirmişler."

Anlattıkları bir yandan gözlerimi doldururken ellerimle yaşlar akmadan gözlerimi siliyordum.

"Babam aklında başka birisi varken böyle bir şey yapmaz Jungkook."

Başımı tekrar göğsünden ayırdığımda elini yanağıma getirip şefkatle okşadı. "Biliyorum, inanması çok güç ama bunlar yaşanmış Chaeyoung. Baban Clare Park onu terk etti sandığı için ona inanılmaz bir nefret duymaya başlamış ve böylelikle bu evliliği kabul etmiş."

Bu kez yanağıma kayan gözyaşını Jungkook yanağımdaki elleriyle temizleyip başımı tekrar kendi göğsüne yasladı.

"Baban her ne kadar istese de Mi Ran'ı sevememiş ama saygı duymuş, aralarındaki sevgi daha çok arkadaşlık gibiymiş ama buna rağmen bir torun beklendiği için denemeye karar vermişler ve böylelikle Mi Ran Alice'e hamile kalmış."

Boğazımdaki düğüm yerini korumaya devam ederken hem babamın hem de annem sandığım kadının gözümdeki değerleri değişiyor gibime geliyordu. Ne Alice ne de ben bunları hak etmiyorduk.

"Alice doğana kadar araları hala arkadaş gibi kalmaya devam etmişler ama bu durumun Alice doğduğu zaman düzeleceğini ve birbirlerini karı koca gibi görebileceklerini düşünmüşler ama yine düşündükleri gibi olmamış. Tam tersi sürekli kavga etmeye başlamışlar ve baban en sonunda dayanamayıp evi terk etmiş."

"Alice?"diye sordum ağlamaktan dolayı çatallı çıkan sesimle.

"O daha çok küçük olduğu için bunları hatırlamıyor muhtemelen. Baban evi terk ettiğinde 2-3 yaşlarındaymış."

Gözyaşlarım daha çok akmaya devam ederken daha çok Jungkookun göğsünü ıslatıyordum.

"Baban 2 aya yakın eve gitmediği aylarda tekrar Clare Park ile karşılaşmış ve hem içindeki özlem hemde yaşadığı sıkıntılar nedeniyle onunla gizli bir ilişkiye başlamış. Daha sonrasında Clare Park sana hamile kaldığı zaman işler değişmiş ve babanla olan ilişkileri bozulmuş."

"Neden?"diye araya girdiğimde parmaklarını saçlarıma çıkarttı. "Çünkü babanın evli olduğunu bilmiyormuş ve hamile kaldığı zaman bunu öğrendiği için kendisini suçlu hissederek babandan ayrılmak istemiş. Bununla ilgili büyük kavgalar etmişler ve sonuç olarak ilişkileri son bulmuş. Baban Mi Ran ile konuşup her şeyi anlattıktan sonra tekrar eve dönmeye karar vermiş ve 9 ay sonra da seni Clare Parktan zorla alarak anneni Mi Ran olarak bilmeni sağlayarak büyütmüş."

"Buna inanamıyorum."dedi gözyaşlarımı silerken. "Babam bunları yapmış olamaz Jungkook. O böyle bir adam değil."

"Üzgünüm güzelim."diyerek alnıma bir öpücük bıraktı. "O zamanlar genç olduğu için doğrunun ne olduğunu bulamamış olabilir."

Başımı sallayarak devam etmesini bekledim. "Sen nasıl girdin peki benim bu hikayeme?"diye sordum merakla.

Derin bir nefes alarak dudaklarını ıslattı ve gözlerini kaçırdı. "Anne ve babamın arası hiçbir zaman iyi olmamıştı. Şirket ortaklığıyla evlenmişlerdi ve babam annem sevmiyordu. Annem ise tam tersi babama aşıktı ve eğer bir çocukları olursa aralarının düzeleceğini düşünerek kendini avutuyordu. Sonunda da hamile kaldı."

Sesi titrerken bu kez ben elimi onun yanağına çıkartıp hafifçe okşadım. Ben belki bebek olduğum için hatırlamıyordum ama Jungkook her şeyi çok net hatırlıyor gibiydi ve bu içimi daha çok burkuyordu."

"İlk doğduğum zamanlar araları gerçekten annemin düşündüğü gibi iyi olmaya başlamış, mutlularmış ve birbirlerini seven evli bir çiftten farkları yokmuş. O zamanları hatırlamıyorum tabii ama 9 yaşımdaki zamanları hatırlayabiliyorum."dedi ve yutkunarak devam etti. "Ben 9 yaşına girdiğim zamanlar anne ve babam kavga etmeye başladı. Evde asla bir sakinlik olmuyor hep bir gürültü oluyordu. Öfkelerinden yerlere fırlatılan eşyaları hatırlayabiliyorum."diyerek gözlerini yumdu. O günleri hatırlamak ağır gelmiş olmalıydı.

"Devam etmek zorunda değilsin Jungkook."

Merak ediyordum. Benim ailemle ilgileri neydi merak ediyordum ama bu konu onu bu kadar üzüyorsa anlatmasını istemiyordum da.

Gözlerini arayalarak tebessüm etti elimi dudaklarına götürerek parmak boğumlarını öptü.

"Bazı zamanlar buna dayanamayıp evden kaçtığım oluyordu ve bu yıllarca sürdü." ve gülümsedi. "Taehyungla da bu şekilde tanıştık zaten. Sürekli evden kaçtığıma şahit olan tek insan oymuş ama ağladığım için her zaman yanıma gelmekten çekinmiş. 13 yaşlarındayken de en sonunda dayanamayıp yanıma gelmişti ve derdimi ilk kez ona anlatmıştım. O zamandan beri de hiç ayrılmadık zaten."

Söyledikleri istemsizce gülümsetirken elini avcuma çektim ve parmaklarıyla oynamaya başladım. "Sonra?"

"Sonra..."diyerek derin bir nefes aldı. "Yine evden kaçtığım gecelerin birinde Taehyungla bahçede gizlice oturup dertleşirken babamın anneme bağırarak öfkeyle evden çıktığına şahit olduk. Gecenin bir yarısıydı ve nereye gittiğini merak ederek onu takip etmeye çalıştık. Arabasıyla gittiği için ve bizim de yanımızda para olmadığı için taksiye binip onu takip edememiştik ama bir sonraki gün Taehyungta bende hazırlıklı gelerek ceplerimize para doldurmuştuk. Ertesi günde böyle bir kavga olacağını biliyorduk çünkü bu her gece oluyordu zaten ve bizde bu yüzden babam evden çıkmadan hemen önce taksiyi aramış ve arka koltuğuna binerek saklanmıştık. Çok geçmeden de babam evden çıkmıştı ve yine arabasına binerek evden uzaklaşmaya başlamıştı. Taksici ise küçük olduğumuzu vurgulasa bile yine de babamı gittiği yere kadar takip etmiş ve babamın arabası durduğunda ücreti alarak bizi indirmişti."

Tekrar derince soluklandı. "O gece babamın annemi aldattığını öğrendik. Annem onu hala deli gibi severken babam başka bir kadınla birlikteydi."

"Kadının kim olduğunu öğrendiniz mi peki?"diye sordum kaşlarımı kaldırarak.

Buz gibi olan bakışları bana dönerken başını salladı. "Clare Park."

Gözlerim ve aynı zamanda dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken başımı Jungkookun göğsünden kaldırarak kucağından kalktım ve şaşkınlık dolu bakışlarımı gözlerine diktim. "Bu gerçek olamaz."

Başını sallarken gözlerinin dolduğunda şahit oldum. "O gece oraya gelip babamı yakalayan bir tek biz değildik. Annemde şüphesine yenik düşerek gizlice babamı takip etmiş ve aldatıldığını öğrenmişti. Daha sonra ise," sesi titrerken gözyaşı damladı. "Babamla o kadınının yanında tekrar kavga edip arabasına binerek uzaklaşmaya çalıştı ama daha arabasını park yerinden çıkarttığı gibi arkadan son hızla gelen aracı fark etmedi ve büyük bir çarpışma yaşadılar."

Acıyla tebessüm etti. "Annem gözlerimin önünde can verdi."

Bu kez benimde yeni durulmuş gözyaşlarım akarken ellerimi Jungkookun yanaklarına koyarak onun gözyaşlarını sildim. "Özür dilerim Jungkook."

Başını iki yana sallayarak yanağındaki ellerimi tutarak kucağına indirdi. "Babamdan nefret ettim, o kadından da aynı şekilde."dedi ve yutkundu. "O kadını araştırıp bir kızı olduğunu öğrendiğimde ise senden nefret ettim Chaeyoung."

Zorlukla yutkunarak bakışlarımızı birleşik olan ellerimize çevirdiğimden kısa bir süre sonra çenemde parmaklarını hissettim. Başımı kaldırıp gözlerimizi tekrar buluştururken çenemdeki elini yanağıma çıkartarak okşadı. "Senden nefret ettim ama yine de seni korumaya çalıştım.

"Ne-" Sesim bozuk çıkınca boğazımı temizleyip sorumu yineledim. "Neyden?"

"Annem öldükten yaklaşık iki ay sonra baban Kore'ye geldi çünkü Clare Park bir anda babana yaşananları anlatıp seni geri istemiş. Senin varlığını da bu şekilde öğrendim zaten ve içimi intikam ateşi barındırdı. Yaşım çok küçüktü ve annem gözlerimin önünde ölünce her şeyi Clare Park'a bağlamıştım. Ben annemin ölümünü gördüysem o da kızının çöküşünü görsün istedim ve yıllarca bunu takip ettim."

Elimi ellerinden ayırıp yatakta biraz geriye kaydım. Kendimi berbat hissediyordum ve gözlerim ağlamaktan ağrımaya başlamıştı.

"Baban seni Avustralyadan ayırmak istemiyordu çünkü Kore'ye gelirsen öz annenin karşına çıkacağını düşünüyordu ama işler istediği gibi gitmedi. Alice Kore'de kendisi için iyi bir iş bulduğunda yalnız kalmaması için seni de onunla beraber yollamak zorunda kaldı. Birbirinizden saatlerce uzak olsanız bile baban yine de Avustralya'dan seni takip edebiliyordu ve Clare Park ile karşılaşmaman için her şeyi yapıyordu ama..." eliyle yüzünü sıvazladı. "Sen lise sona geçtiğinde Clare Park karşına çıktı ve siz tanıştınız. Babanın bunu öğrenmesi ise şaşırtıcı bir şekilde aylar sürdü. Sen onu annen diye değilde sürekli gittiğin kafenin işletmecisi olarak tanıyordun ve gayet iyi anlaşıyordunuz. Bense o kafeye sürekli gidip seni gözlüyordum, Clare Park'ı üzmek için fırsat kolluyordum. Bu yüzdende Kore'ye gelmen çok işime gelmişti."

Kazadan sonra hafıza kaybı geçirdiğimde birkaç yılımı unutmuştum ama daha sonra birçok şeyi geri hatırlamıştım her ne kadar bu aylarımı alsa bile ama o kadını hala hatırlamıyordum. Jungkook Clare Park ve benim iyi anlaştığımızı ve sürekli onun kafesine gittiğimi söylüyordu ama bununla ilgili hiçbir şey anımsayamıyordum bile.

"Okulların bitmesine çok az bir süre kaldığı zaman baban bu durumu öğrenmiş ve ertesi günü Kore'ye gelmişti. Uçaktan indiği gibi ise ilk işi o kafeye gidip Clare Park'a hesap sormak olmuştu çünkü aile hayatınız çok iyi giderken Clare Park'ın senin kafanı karıştırmasını istemiyordu. Hesaba katmadığı şey ise senin okuldan çıktıktan sonra o kafeye gidecek olmandı."

"Onları mı gördüm?"dedim sesim titrerken.

"Baban ve Clare Park seninle ilgili konuşurken her ne kadar mutfak kısmında olsalar bile sesleri kafenin içine kadar geliyordu ve sende Clare Park birisiyle sorun yaşıyor zannedip ne olduğuna bakmak için mutfağa kadar gittin ama onları görmene engel olarak oturduğum yerden kalktım ve seni oradan uzaklaştırdım."

"Neden yaptın bunu?"diye sordum gözlerim tekrar dolarken. Bir ağlıyor bir susuyordum ve artık başımı ağrıtmaya başlamıştı bu durum. "Neden onlarla yüzleşmeme izin vermedin?"

"Kıyamadım."diyerek kızarık gözlerini sildi. "Kafeye ilk girdiğinde o kadar masum geldin ki gözüme her ne kadar seni annen yüzünden kullanmayı aklıma koymuş olsam bile o an kıyamadım sana. Benim çocukken yaşadığım acıyı bu kez sen yaşama istedim çünkü aileni kaybetmenin ne olduğunu çok iyi öğrenmiştim ama sen tam her şeyi öğrenmek üzere olana kadar bunu fark edemedim."

"Jungkook..."

"Özür dilerim."diyerek başını eğdi ve parmaklarını saçlarının arasına geçirdi. "Belki seni oradan uzaklaştırmasaydım hafızanı kaybetmeyecektin."

"Ne?" Ellerimle gözlerimi silerken çatılmış kaşlarımla ona baktım. "Neyden bahsediyorsun?"

"Seni o arabaya zorla bindirmediğimi söylemiştim ama yalan söyledim. O arabaya senin zorla binmeni sağladım ama yemin ederim amacım kaza yapmak değildi, seni oradan uzaklaştırmak ve gerçekleri öğrenmemeni istedim. Harika bir hayatın varken bunun bu şekilde bitmesini istemedim."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken içimdeki öfkenin dolduğunu ve taşmak üzere olduğunu hissediyordum. Bunu nasıl yapardı? Böyle önemli bir şeyi öğrenmeme engel olması doğru değildi. İyiliğim için yaptığını söylüyordu ama her şey daha kötü olmuştu.

"Neden?"diye sordum öfkemin sesine yansımasına engel olamayarak. "Madem iyiliğimi düşünerek beni oradan uzaklaştırdın sonra neden hafızamı kaybettiğimde benimle oynadın Jungkook!?"

Sesim sonlara doğru yükselirken Jungkook gözlerini kaçırdı. "Jenn-"

"Jennie bir bahane değil!" diyerek yataktan öfkeyle kalktım ve karşısına dikildim.

"Çünkü hala daha Clare Park'ın ailemi bilerek parçaladığını düşünüyorum!"

"Fikrini değiştiren neydi?" Dudaklarımı dişlerken titreyen ellerimi durdurmak için kollarımı önümde birbirine kavuşturdum.

Jungkook elini koluma koyarak beni tekrar yanına oturttuğunda ona itiraz etmeden söyleyeceklerini bekledim.

"Suçlunun sen olmadığını bildiğim için ilk başlarda bunu yapma konusunda emin değildim zaten ama daha sonra Jennie araya girince bu oyuna girişmeye karar verdim ama daha sonra çok pişman oldum Rosie. Sen hastaneden çıktıktan birkaç hafta sonra Clare Park kazayı öğrenmiş ve yanına gelmeye çalışmıştı ama baban, sen her şeyi unutmuşken o kadını tekrar tanımanı istemeyerek ona engel oldu."

"Bu sırada da ben onları uzaktan dinliyordum ve Clare Park ağlayarak babanın yanından ayrıldığında bilerek karşısına çıktım. İlk önce öfkemi kustum ama daha sonra ne olursa olsun karşımdaki bir kadını bu denli ağlayarak görmek içime dokundu ve onu evine götürdüm. Clare Park ise benim kim olduğunu öğrendiği ve kendini suçlu hissettiği için kendini bana açıklamaya çalıştı." Eliyle yüzünü sıvazladı ve gözlerini yüzüme çıkarttı. "Öz annenin tek suçu yanlış adamlara aşık olmakmış Chaeyoung. Babam annemle boşanmak üzere olduğunu söyleyerek Clare Parktan bir şans istiyormuş ve annemin öldüğü gece de Clare Park'ın yanına onu ikna etmek için gitmiş."

"Bunların hepsi çok karmaşık ve ağır."diyerek ellerimle yüzümü kapattım. Saatlerce daha ağlamak istiyordum ama şimdiden başım çatlıyordu ve gözlerim çok ağrımaya başlamıştı.

"Biliyorum Rosie." Jungkook naif çıkan sesiyle omuzlarımdan tutarak beni kendisine çekti ve başımı göğsüne yaslayarak çenesini saçlarımın üstüne koydu. "Bunların hepsini ailenle konuşup her şeye sıfırdan başlamalısın. İstersen beni hayatına tekrar alma ama daha fazla da üzülme Chaeyoung. Yaşadığın bunca ağır şeylerin bir kısmını da benim yüzümden yaşadın sonuçta ve eğer beni istemezsen sana saygı duyacağım."

Onu hayatımdan tamamen çıkartmak mı?

"Bunları şimdi düşünmek istemiyorum."diyerek başımı iki yana salladım ve ellerimi yüzümden çekerek kucağıma bıraktım. Burnum Jungkookun boynuna sürterek kokusunu bana daha güzel duyururken yumduğum gözlerimle huzuru aradım. "Alice tüm bunları biliyor mu?"

Jungkook başını iki yana salladı. "Bir tek sen, ben, baban, Clare Park ve Park Mi Ran gerçeği biliyor."

"Hem öz annemin, hem yıllarca annem sandığım kadının aynı soyadına sahip olmaları komik."diyerek alayla gülerek iç çektiğimde Jungkook saçlarıma minik bir öpücük bıraktı.

"Beni eve götürür müsün Jungkook?" Başımı göğsünden kaldırarak gözlerimi ona çevirdiğimde başını belli belirsiz sallayarak yerinde doğruldu ve saçlarındaki elini çekerek kendi saçlarını karıştırdı.

"Kahvaltı yapmak ist-"

"Hiç bir şey istemiyorum. Evime gitmek istiyorum." İlk uyandığımda ufak bir açlığım vardı ama duyduklarım beni mahvettiği için ne açlığımı düşünebiliyordum ne başka bir şeyi.

Jungkook uzatmadan başını salladıktan sonra ayağa kalkarak eşyalarını toplamaya başladı. Bende ayağa kalkarak önce yatağı topladım ve sonra da zaten bir önceki gün toplamış olduğum çantamı elime alarak odadan çıktım.

Jungkookta arkamdan çantasıyla geldikten sonra fazla vakit kaybetmeden evin son kontrollerini yaptı ve eşyalarımızı bagaja bırakarak arabaya bindik.

Son 15 dakikadır olan sessizliğimiz hükmünü sürdürürken yeni yeni açılmış karlı orman yollarını herhangi bir tehlikeye karşı yavaşça geçiyorduk.

Jungkook, arabaya bindiğimiz gibi klimayı açtığı için üzerimdeki mont beni bunaltmıştı. Kemerimi birkaç saniye için çözerek montumu çıkarttıktan sonra eşyalarımı arka koltuğa bıraktım ve kemeri tekrar takarak arkamı yaslandım.

Arabada kısık sesle çalan slow müzik istemsizce içimi daha da karamsarlığa sokarken derin bir nefes alarak başımı koltuk başlığına yasladım ve gözlerimi yumdum.

"Uyuyacak mısın?"

"Hıhım." Dudaklarımı aralamadan sadece mırıldanarak Jungkooka onay verdim. Sabahtan beri ağladığım için olsa gerek başım feci bir şekilde çatlıyordu ve yorulan gözlerim sadece dinlenmek istiyorlardı. Ne kadar kızarık ve şişmiş olduklarından ise bahsetmek bile istemiyordum...

"Torpidoda ağrı kesici var. Baş ağrın geçmediyse içebilirsin." Gözlerimi yavaşça aralayarak elimi torpidoya uzattım ve ağrı kesici kutusunu elime aldım. Jungkook tek eliyle direksiyon hakimiyetini sağlarken diğer elini yan tarafındaki kapının cebine uzatıp su şişesi çıkarttı ve bana uzattı.

Açılmamış şişeyi birazcık uğraşarak açtıktan sonra hızlıca yuvarlak tableti ağzıma attım ve kutuyu torpidoya geri atıp, şişeyi de kendi tarafımdaki kapının cebine koydum.

Tekrar biraz önceki pozisyonuma gelerek gözlerimi yumduğumda düşünceler tekrar beni sarmıştı.

Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Hem aileme hem Jungkooka karşı nasıl bir tavrımın olması gerektiğini kestiremiyorum ve bu beni mahvediyordu. Tanıdığımı sandığım onca insan bir anda yabancım olmuştu sanki ve şimdi hiçbirini tanıyamıyordum.

Babamla bu konuyu konuşmam gerekiyordu ama nasıl olacağı hakkında bir fikrim yoktu. Hem ona karşı hem de yıllarca annem sandığım Mir An'a karşı ne diyeceğimi bilmiyordum. Tek bildiğim Mir An'ı hala annem gibi görmeye devam edeceğimdi çünkü bu hikayedeki en suçsuz kişi olmakla birlikte bana olan anneliğini asla esirgememiş ve öz kızından ayırmamıştı.

Clare Park?

Bilmiyordum. Onun hakkında hiçbir şey düşünemiyordum da hatırlayamıyordum da. Kazadan önce tanışıklığımız olduğunu ve iyi anlaştığımızı söylemişti Jungkook ama yine de neden onu hatırlayamıyordum. Unuttuğum birçok şeyi tekrar hatırlayabilmiştim zamanla ama o kadınla ilgili tek bir anım bile yoktu hala daha.

O kadın... Öz olduğunu öğrendiğim kadın bana o kadar yabancıydı ki ona annem bile diyemiyordum.

*****

Yüzümde hissettiğim parmaklarla gözlerimi yavaşça aralarken Jungkook telaşla parmaklarını geri çekti.

"Saç-" Boğazını temizledi. "Saçların önüne düşmüştü, onu düzeltmek istemiştim."

Yaptığı açıklamayla istemsizce çatılmış kaşlarımı düzeltirken parmaklarımı önüme düşmüş saç tutarmış götürerek kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Geldik mi?"
Oturduğum yerde dikleşerek kafamı koltuk başlığından kaldırdığımda gözlerimle etrafı süzüyordum. Evimin önünde duruyorduk. "Yeni mi geldik? Neden uyandırmadın?"

Gözlerim tekrar Jungkooka kayarken gözlerini kaçırarak yerinde kıpırdandı. "Yeni geldik sayılır, yorgunluğunu al diye uyandırmamıştım."

Dudaklarımı ıslatarak arka koltuğa uzandım ve eşyalarımı alarak kucağıma koydum. Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.

"Jungkook ben-"

"Bir şey söylemek zorunda değilsin. Sadece bundan sonra beni istemediğini söylersen bile kararına saygı duyacağımı bil yeter."

Başımı sallayarak gözlerimi kucağıma indirdim ve yutkundum. "Ben bilmiyorum. Ne yapmam ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Sanırım yalnız kalmaya ihtiyacım var."

Ellerimi avuçları içine alarak kafasını eğdi ve gözlerime bakmaya çalıştı. "Seni düşünebilmen için yalnız bırakacağım ama daha sonra yine geleceğim Rosie, taa ki sen beni istemediğini söyleyene kadar peşinde dolanacağım."

Dudaklarım istemsizce iki yana kıvrılırken kendimi zorlukla durdurup dudaklarımı birbirine bastırdım ve gözlerimi gözleriyle buluşturdum. "Bahsettiğim zaman dilimi ne kadar sürer bilmiyorum Jungkook."

"Olsun."diyerek omuz silkti. "Seni yine de bekleyeceğim."

Yüzündeki tebessüm iç çekmeme sebep olurken kollarımı hızlıca boynuna dolayarak sıkıca sarıldım.

Benim hızlanmış kalp atışlarımın yanına Jungkookunkiler eklenirken belime sıkıca kollarını dolayarak başını boynuma gömdü.

Jungkookun boynum ve saçlarım arasına karışmış burnundan derin bir nefesi içine çektiğini duyumsarken gözlerimin dolmasına engel olamayarak zorlukla yutkundum ve bu sefer derin bir nefesi ben içine çekerek burnumun bu güzel kokuyla sokulmasını sağladım.

Umarım yola çıkmadan önce ona fark ettirmeden çantama attığım tişörtünü fark etmemeye devam ederdi çünkü kokusu gidene kadar o tişörtünü uyurken başımın ucunda tutmak istiyordum.

"Seni seviyorum Rosie."diye mırıldandı boğuk çıkan sesiyle. "Oyun yok artık yemin ederim. Seni gerçekten çok seviyorum. Tahmin edemeyeceğin kadar çok."

Gözyaşlarım gözpınarlarıma doluşurken ensesinde duran elimi hızlıca gözüme getirip akmasına izin vermeden sildim ve tekrar ensesine koydum.

"Seni seviyorum Jungkook ama bunun anlamı seninle tekrar olabileceğim anlamına gelmiyor, üzgünüm."

Başını salladı. "Biliyorum ama bekleyeceğim. Sen isteyene kadar bekleyeceğim."

Kollarımı boynundan çekerek kendimi ondan uzaklaştırdım.

"Ya hiçbir zaman istemezsem."

Belimde ki kolları aşağı düşerken seslice yutkundu. "Yine de hiçbir zaman umudumu kaybetmeyeceğim."

Eliyle narince yanağımı okşadı ve gülümsedi. "Her zaman küçük bir umuda tutunup seni bekleyeceğim Rosie, ömrümün sonuna kadar sürse bile seni bekleyeceğim."

Ona nasıl veda edecektim ben?

(Ah Jeongguk hüzünlü kekim...)

Nasıldıııı???

Yaşanan şeyler hakkında ne düşünüyorsunuz düşüncelerinizi görmeyi çokkkk isterim.

Biraz karmaşık oldu sanırım ama konuyu basit bir şekilde bitirmek yerine biraz daha karışsın istedim çünkü yaşananlar kolay bir şey değildi hem Rosé hem Jungkook için ve bu yüzden de bunu basit bir sebebe sığdırmak istemedim.

Rosie yerinde siz olsaydınız tepkiniz ne olurdu?

Jungkook yerinde olsaydınız tepkiniz ne olurdu?

Biliyorum bölüm epey gecikti ama gerçekten son zamanlarda yazmak kolay gelmiyor. Bölüm kafamda oturmuştu ama yazıya bir türlü dökemedim. Tam kendimi yazmak için hazır hissedip uzun bir kısım yazmıştım ki sonra Blackpink'in yeni şarkısı çıktı ve tüm modum tekrar düştü. Bu nedenle de tamamlayamadım bölümü. Modumun neden düştüğünü tahmin edebilirsiniz ve ben bu konuyla ilgili saatlerce konuşabilirim çünkü mv çıktığında gerçekten çok sinirliydim tüm gün. ANA VOKALE EN AZ LİNE VERMEK NEDİR GERÇEKTEN?

Upuzun bir rap partı hazırlıyorsunuz(sanırım 3 kısımdan oluşuyor) ama ana rappere bir bölüm bile vermeyerek vokal kısmını 4 kişiye söyletiyorsunuz! Herkes kendi pozisyonunda kalabilseydi böyle büyük kavgalar çıkmayacaktı. Jisoo Bar ve Rosé Bar albümden paralarını çektiler de iyi mi oldu gerçekten? Rosé'nin en az söylemesini geçtim mv boyunca en az gösterilen üye de oydu, en özensiz olanda. Tüm mv boyunca günlük bir makyaj ve aynı saç modeliyle göründü. Şirket neden bu kızı bu kadar değersiz görüyor anlamış değilim ve gerçekten sinirleniyorum.

Suçu Lisaya asla atamam ki dün onun için çok üzüldüm çünkü çok gereksiz bir linç yedi ve konuyu ölmüş babasına kadar getirmişler gerçekten bunu yapmaları çok aptalcaydı. Lisanın ve diğer kızların ne kadar üzüldüğü bence dünkü canlı yayınlarında oldukça belliydi. hylt çıktığı zamanki canlı yayında ne kadar neşeliyken şimdi ne kadar neşesizler. Gerçekten üzüldüm ve çok sinirlendim.

Stanlar stream kasmıyor diye de çok laf ettiler falan ama doğrusuna bakarsak bence haksız değildi kimse. Ben blackpinki tanıdığımdan beri (aiiyl zamanından önce) biasım hep Rosé'ydi ve mv de onu azıcık görüp duymak aşırı hevesimi kırdığı için stream kasmak istemedim. İlk başta streame başladım ama daha sonra içimden gelmeyince bıraktım ama biraz daha geçince kızların bir suçu olmadığı için tekrar stream kasmaya çalıştım. Yani kısacası solo stanları çokta haksız bulmuyorum.

Şarkı sanki Selena-Lisa-Jennie collabı gibi duruyordu ve Chaesoo aşırı derece harcandı. Grubu yeni tanıyan birisi pozisyonları da yanlış tanımış oldu ve zaten çoğu konuda geri kalan Chaesoo için bu kötü oldu. Tam Amerika'da daha çok parlayacak bir şarkıydı bu ama Chaesoo tamamen geri plana atıldı. Rosé'nin solosu yaklaştı (tabii kandırılmıyorsak) ve promo yapması gerekirken tek promo yapmayan ve geriye atılan üye oldu. Her zaman en çok line'ı alıyor zaten diyordunuz ve evet doğru kızın yüzü bir tek bu konuda gülüyordu ama şimdi bunu da elinden aldılar. Mutlu musunuz? Selena Gomez'i çocukluğumdan beri severim ve işbirliğine çok sevinmiştim ama bir daha işbirlikleri bu şekilde olacaksa gerçekten collab yapmalarını istemiyorum.

Muhtemelen okumadan geçtiniz ama ben yine de içimi dökmek istedim çünkü bunu doğru düzgün konuşabileceğim birisi yoktu ve bende bu şekilde sizlere anlatmak istedim dünden beri olan düşüncelerimi. Okuduysanızda çok teşekkür ederim sizleri seviyorum.

Diğer kitaplarıma da destek olmayı unutmayın lütfen...

+250 oy +450 yorumdan sonra yb gelir

Sonraki bölümde görüşmek üzre hoşçakalın LOVE YOU❤️

Continue Reading

You'll Also Like

43.6K 2.2K 14
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
154K 14K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
197K 19.7K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
198K 8.1K 37
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!