Yıldızlar Şahidim

Oleh theruhsuz

902K 35.3K 11K

"Seviyorum lan!" Kükreyişi kaldırımlarda değil, kalbimde yankılandı sanki. İçim titredi, beynim sarsıldı ama... Lebih Banyak

1. B Ö L Ü M
2. B Ö L Ü M
3. B Ö L Ü M
4. B Ö L Ü M
5. B Ö L Ü M
6. B Ö L Ü M
7. B Ö L Ü M
8. BÖ L Ü M
9. B Ö L Ü M
10. B Ö L Ü M
11. B Ö L Ü M
12. B Ö L Ü M
13. B Ö L Ü M
14. B Ö L Ü M
15. B Ö L Ü M
16. B Ö L Ü M
17. B Ö L Ü M
18. B Ö L Ü M
19. B Ö L Ü M
20. B Ö L Ü M
21. B Ö L Ü M | f i n a l I
E P İ L O G 🥀
adı bende ya'saklı
Yeni Mahalle Hikayesi: Gül'üşüm

21. B Ö L Ü M | f i n a l I I

29.9K 992 76
Oleh theruhsuz

Medya: Bizimkiler 💓


21. B Ö L Ü M | f i n a l I I
————



"Hıı! Cihangir! Cihangir kalk, kalk, kalk! Geç kaldık, vallahi çok geç kaldık." Yataktan bir fırlayışım, banyoya koşuşum vardı ki... Hızla elimi yüzümü yıkadım ve geri odaya yürüdüm. Adımlarımı hızla atarken hala biraz ıslak ama dağılmış olan saçlarımı topluyordum.

"Cihangir uykucu olan bendim ya!" diye hayıflandım ve yatağa atlayarak sırtını sarsmaya başladım uyanması için.

Birden döndü ve beni kelepçe gibi sararak yatırdı. Ödüm koptu, ufak bir çığlık attım. "Nasıl güzel uyandırıyorsun sen öyle karıcım," diye ironi yaptığında kahkaha attım. Kollarımı yakaladığında durdu ve oturdu. Saçı başı dağılmış, gözleri uyumaktan şişen suratına baktım.

"Geç kalacağız!" dedim andan çıkarak. Ofladı ve bıraktı beni. O banyoda kaybolurken üzerimi değiştirdim ve telefon cüzdanları kendi çantama topladım. Pasaportları kontrol ederken Cihangir giyinmiş ve hazır bir halde girişe gelmişti. Ufak iki bavulu aldı ve evden çıktı.

Ben de kapıyı kilitleyerek peşinden gittim. O bavulları bagaja yerleştirirken ben arabaya oturdum. Isısını açtığımda Cihangir'de arabayı çalıştırdı ve havaalanına doğru yola koyulduk.

Sanırım yeni uyandıktan sonra bir şey yapmak ikimize de yaramıyordu. Kendim zaten uyandıktan sonra yataktan kalkana kadar bir 10 dakika geçiyordu normalde. Konuşmak falan hiç benlik değildi ki az önceki telaşın ardından hiç havam değildim.

Tuhaf olan Cihangir'in de böyle olduğunu hiç tahmin etmemiştim ve bu gerçekten hoşuma gitmişti. İçten içe güldüm. Söylendiği gibi, gerçekten de eş denilen birbirini tamamlıyordu. Aynı olmak, birbirini tamamlamak, çatlakları doldurmak...

"Ne oldu?" dedi bana yandan bir bakış atarken. Sesi daha yeni uyandığını belli edercesine çatallıydı. "Hiç," dedim ve vitesin üzerindeki elini yakaladım. Tutuşumla, baş parmağı elimin üzerini hafifçe okşadı. Yüzüne baktığımda ifadesi yumuşamıştı.

Havaalanına vardığımızda bavulları teslim ettik. Kontuarlarda geçtiğimizde bekleme salonu doluydu bile. Yaklaşık bir 10 dakika beklemiştik sadece yolcu alımının başlamasına. Kıl payı yetişmiştik gerçekten de. Biletlerimizi yırtıp geri veren görevliyi geçtik ve uçağa doğru yürüdük.

Açıkcası gergin hissetmeye başlamıştım. En son uçakla uçtuğumda daha küçük bir çocuktum ve uçmak için sabırsızlıkla yerimde saymıştım. Şimdiyse aynılarını söyleyebilecek miydim emin değilim.

"Cam kenarına oturmak ister misin?" diye soran Cihangir'e gülümsedim safça. "Yok, sen otur ben ortaya geçerim," diye yanıtladım. Kapkara gözleri üzerimde gezindi. Aklında dönen tilkiler onu bir fikre ikna etmiş gibi ağızının kenarı kıvrıldı. Ses etmeden oturduğunda ben de yanına oturdum.

Uçak havalanmaya hazırlanırken yanıma oturan kadına kısaca gülümsedim ve önüme döndüm. İyiki aralarına oturmuşum demeden edemedim. Cihangir aramızdaki koltuk kolçağını yukarı kaydırarak kaldırdıktan sonra kolunu kaldırıp etrafıma sardı.

Göğsüne yerleşerek onun yaptığı gibi gözlerimi kapadım. Uçuş için hızlanırken, motordan çıkan ses ve yandan vuran rüzgarın sarsıntısı bana anlık bir korku yaşatırken kulağıma yaklaşan sese odaklandım.

"Güzelim sakin," diyordu. Biraz uzaklaştım anlamak için. Gülerek sağ elini sımsıkı sarıldığım kolunun üzerine koydu ve okşadı. Gözlerine baktığımda güven veriricesine, bakışlarını çekmeden baktı. Kapkara gözlerine daldım ve etrafı görmezden gelmek istedim.

Havalanma anında oluşan o hafiflikle kasıldığımı hissetsem de Cihangir yanağımı avuçladı ve kafamı göğsüne yatırdı. Gözlerim kapandı ve inişe kadar uyuduk.

————

Bavullarımızı da aldıktan sonra havalimanından çıktık ve bizi bekleyen araca yöneldik. Otele gidene kadar yol kenarında sadece masmavi deniz vardı. Şimdiden sabırsızlıkla suya girmeyi bekliyordum.

Otele vardığımızda resepsiyonda Cihangir giriş işlemlerini hallederken, görevli biri bavulları yukarı taşıyordu. İşini bitirdiğinde ve oda kartıyla geri dönerken bana göz kırpan kara gözlerine sırıttım ve birlikte asansöre bindik.

Üçüncü katta duran asansör, kapılarını açtığı gibi çıktık. Oda da bizi bekleyen kocaman, beyaz çarşaflarla bezenmiş büyük bir yatak, karşısında televizyon vardı. Yataktan biraz uzak bir bar, üzerinde küçük bir su ısıtıcısı ile sallama bitki çayları vardı. Bar tezgahın altında mini buz dolabı mevcuttu. Yatağın diğer tarafında komodin ve makyaj masasıyla birlikte bir ayna vardı.

"Ne yapmak istersin?" Cihangir kendini yatağa gelişi güzel attı. Omuzlarımı çektim ve balkondan denize doğru bir bakış attım. Mükemmel görünüyordu!

"Bugün girsek ya havuza? Yarın denize gireriz. Su sporlarına filan katılırız?" dedim heyecanla. Yattığı yerden hafif kafasını kaldırdı ve bana baktı. Bir süre üzerimde gezinen kara harelerine anlamsızca baktım. Sonra dirseklerinin üzerine yaslandı ve çarpık bir şekilde sırıttı.

"Ne?" diye anlamsızca sordum kafamı sallayarak. Cevap da vermiyordu sinir! Dondu mu diye yanına gidip yatağa oturdum. Elimi kaldırarak bir kez daha seslendim ve kolunu dürttüm. "Ne sırıtıyorsun?" diye söylendiğimde koluna dokunan elimden yakaladı ve hızla yatağa çekti. Sırtım yatakla buluşurken o da üzerime geldi. Bir eli belimin hemen yanında beni kafeslerken, diğer eli yanağına destekleyerek yatakta dirseğinin üzerinde yaslı duruyordu.

"Sen çok fena bir adamsın!" diye hayıflandım tavana bakarken. Hmladığını duydum fakat yine de bakmadım. Belimdeki eli havalandı ve boynuma yerleşti. İpeksi bir dokunuşla baş parmağı yüzümü okşadığında yüzüme yakın olan yüzüne kaydı gözlerim. Pembe dudaklarından yukarı kaydı dikkatim. Uzun, siyah kirpiklerinin her bir tanesini yakından şahit olurken, kapkara gözleri öyle yoğun bakıyorlardı ki, yutkunma ihtiyacı hissettim.

"Ne fenalığımı gördün?" diye fısıldamasıyla etkisinden çıkmak için tavana baktım yeniden. Yaptığımla cık cıkladı "Aşk olsun." diye.

"Olsun!" siye söylendim ve kollarından çıkmaya çalıştım. Yattığım yerden doğrulduğumda aptal aptal sırıtıyordu yüzüme. "Olsun," diye güldü. İnanamaz bir halde kafa salladım ve bavulumu açmak için yanına gittim.

Yatağın üzerine koyarak bavulu açtım. İçinden bikinimi çıkarttım. Çaktırmadan göz ucuyla Cihangir'e baktığımda kolları kafasının altında çarpık bir gülümsemeyle bakıyordu. Yatağa bıraktığım kıyafetlere gözü anlık değdiğinde kaşları anlamayarak çatıldı hafif. Ben o sıra bavuldan tül bir plaj elbisesini çıkartıyordum.

Hızla yerine oturdu ve elini turuncu bikiniye attı. "Bu ne?" diye sorduğunda düz bir ifadeyle yüzüne baktım. "Bikini?" dedim ben de aynı onun gibi. Anlamış gibi yaptı ve gülerek bikiniyi yatağa bıraktı yeniden. "Hayatım ne gerek var bunlara? Direkt çıplak gitsene. Sen de alemsin ya," diye gülerken arkasını yatağa yasladı.

"Gülmem mi gerekiyordu buna?" diye somurttum. Otuz iki diş sırıtarak kafa salladı. Ayaklanarak yanıma geldi ve göğsümde bağladığım kollarımı çözdü. İşaret parmağının ucu tişörtümün yakasından girdi ve araladı. Ben ne yapmaya çalıştığını anlamlandıramazken dekolteme baktı, ardından kirpiklerinin arasından çıra gibi bir bakışı armağan ederek geri çekildi. "Bence şu an üzerindeki daha kapalı bundan." dediğinde kapkara gözlerine takılı kaldım. Çenesi sıvazladı ve bana kısa bir bakış attı. "Ben anladım, senin zorun bana."

Anlamayarak baktım bir süre. Jeton düştüğünde gözlerim kocaman açıldı. "Saçmalama istersen Cihangir?" derken sinirim bozuldu ve güldüm. "Ben giyinmeye gidiyorum sen de artık ne yaparsan yap."

"Burada giyin?" diyen sesini duymazlıktan geldim. Ben cevap vermeyince çocuk gibi bana laf atıyordu. "Sanki görmedik!" diye söylendiğinde susması için ölümcül bakışlar attım. Sinirle dudaklarını birbirine bastırdı ve balkona döndü.

Ben de banyoya giderek üzerimi değiştirdim. Bikiniyi ve dizlerime gelen beyaz bir elbise giyindim. Çıktığımda ufak bir çanta hazırlayarak havlu, plaj elbisesini ve güneş kremini attım. Güneş gözlüğünü de açık saçlarımın arasında yerleştirdiğimde hazırdım. Balkona kısa bir bakış attım, hala oradaydı.

Kalbime bir gülle oturdu sanki. İlk günden bu gereksiz dram ne içindi? Kapıyı çarpıp çıkarken gözlerim doldu. Ağlayacak ne vardıysa sanki diye kendime kızdım. Gözlükleri indirdim ve ıslaklığı gizledim.

Havuz başına indiğimde boş şezlonglardan birine çantamı attım ve oturdum. Etrafta eğlenen insanlar vardı, müzik çalıyordu ve gülüşmeler duyuluyordu. İnadımdan da arayıp sormadım gelsin diye.

Derin bir nefes aldım ve çantadan havluyu alarak şezlonga serdim. Üzerimdeki elbiseyi çıkarttım ve kremi sürebildiğim kadar kollarıma, bacaklarıma sürdüm. Gözlerimi kapadım ve güneşin altında, şezlongda uzandım.

Çok geçmeden güneşi örten bir karartı hissettim. Birileri tam önümde konuşuyor olmalıydı fakat beklesemde gitmemişti. Huysuzca gözlerimi açtım ve güneş gözlüğünü hafifçe burnumdan iterek önümdeki bedene baktım. Tam ağzımı açmış söylenecekken, kara saç tutamlarından göğsüne doğru, oradan da sıkı karnında gezinerek mavi şortun içine doğru kaybolan damla damla su akan gövdeye bakakaldım. Dilim tutuldu ve bana inci gibi dişlerini sunan kapkara gözlerin sahibine öfkeyle baktım. Havalı bir şekilde ıslak saçını arkaya attı ve üzerime eğildi.

"Karıcım!" diye sevinçle kollarını açtı. Şimdiden üzerime gelen birkaç soğuk damlayla çığlık attığımda aldırmadı ve beni olduğum gibi kucakladı. Gözlerim etraftaki insanlara hızla kaydı. Birkaçının dikkatini çekmiştik bile.

"Cihangir Allah aşkına bırak çok soğuksun!" diye yalvardığımda dizlerimin altındaki eli sıkılaştı ve güneş gözlüğümü kaparak şezlongun üzerine attı. Ardından havuza doğru attığı adımlarla, alnını alnıma yasladı. Saçlarından birer birer akan her damla suya sinir oldum. "Sen bunu çok pis ödeyeceksin Cihangir!" dediğimde sırıttı ve inadına kafasını salladı. Kafasını sallamasıyla saçlarından şiddetle dökülen su damlalarına çığlık attım.

"Baktım balkondan öyle masum kedi gibi oturmuş somurtuyorsun, dedim geleyim sevgili karımın yanına." Kaşlarımı çatarak baktım. "Lütfettin!" dedim küskünce. Sonra sırıttı ve ben bir şey diyemeden suya atladık.

————
21. B Ö L Ü M  S O N U



yarım yamalak düzenlendi.
21/11/12

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

1.3K 159 13
Artık sen sevdiğim mevsim bende anlamı büyük
12.5M 506K 84
Romantizm #1 Hiçbir hasta inancını kaybetmiş bir insan kadar umutsuz vaka değildir. Umudumu ve sahip olduğum tüm inancımı kaybetmiş ve son olarak da...
157K 8.8K 44
15 yıldır İspanya'da olan Barones Carmen Escoder. Zamanında annesine yapılanların intikamını almak için memleketi Fransa'ya döner ama hepasa katmadığ...
9.4K 4.5K 34
"Sen benim diğer yarım oldun uzun zaman önceden. Şimdi seni tekrar kaybedemem." "Kolyedeki Kalp değil mi bizim hikayemiz?" Güldüm. "O kolyeyi saklar...