HIERARCHY

By shinye-jun

83.5K 5.8K 1.9K

"Kaç yaşındasın sen?" Bir anda beklemediğim bir soru sorunca şaşkınca ona baktım. Yüz ifadesi yine sert ama s... More

1
Bilgilendirme
2
3
4
5
6
7
9
10
11
12
13
14

8

4.9K 373 135
By shinye-jun


     Gözlerimi açabilmek için büyük bir uğraş verirken alfa feromonlarının kokusunun neden bu kadar yakından geldiğini anlamaya çalışıyordum. Vücudumu hareket ettirmemi engelleyen bir şey olduğunu farkederken göz kapaklarımı yavaşça araladım.

     Gözlerim yanımda yatan bedeni idrak etmeye çalışırken beni saran kollarına baktım. Benim ellerim ise onun gitmesini engellemek ister gibi tişörtünü kavramıştı.

     Telaşla Daewon'un bedeninden uzaklaşıp kendimi yataktan uzağa atarken onu çok da derin olmayan uykusundan uyandırmış oldum. Neler olduğunu anlamaya çalışırken neredeyse üzerine basmak üzere olduğum kırık bardağı farkettim. Tüm olanlar bir bir aklıma gelirken ani bir hareketle camların olduğu yerden uzaklaşmaya çalıştım.

     "Dikkat et."

     Daewon'un sesi ile ona dönerken tek düşünebildiğim saatler önceki utanç dolu anlarımdı. En son bayıldığımı hatırlıyordum ve yatağa nasıl yattığım ya da yatırıldığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Özellikle Daewon'un yatağımda ne işi vardı bilmiyordum ve sanırım az sonra düşüp bayılacaktım.

     "S-sen... neden buradasın?"

     Yatağın üzerinde uzanırken bana kaşlarını çatıp bakmaya başladığında ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Aklımı zorlayıp ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum ama yaptığım şey boşunaydı. Belki de sadece beni yatağa yatırmıştı ve unuttuğum hiçbir şey yaşanmamıştı ama bu yanımda neden yatıyor olduğunu açıklamaya yetmiyordu.

     Gözlerini üzerimden ayırmadan kalktı ve yatağa oturdu. Uyandığından beri hiç değişmeyen ifadesi benim oldukça gerilmeme neden olurken sonunda cevap vereceğini anladım.

     "Yanında kalmam için bana yalvardıktan sonra bir de üstüne neden burada olduğumu mu soruyorsun?"

     Söyledikleriyle afallarken onun yüzüne bakacak cesareti kendimde bulamıyordum. Böyle bir şeyi ondan istemiş olduğuma inanamıyordum. Kalp atışlarım hızlanırken kıpkırmızı olduğumdan adım kadar emindim. Bu benim suçum değildi, hepsi onun feromonları yüzündendi.

     "Ne?!"

     Elim ayağım birbirine dolanırken ona kısa bir bakış attım ve bakışlarımı tekrar yere indirdim. Az önceye kadar beni saran kolları ve vücudu bundan hiç de şikayetçi durmuyordu ama şu anki bakışları buz gibiydi ve nedenini anlayamıyordum. Belki de odadan çıkıp kaçmalıydım.

     "B-ben... hatırlamıyorum." Bundan sonra onun yüzüne nasıl bakacaktım bilmiyordum. Bana doğru gelmeye başladığını farkedince istemsizce geriye doğru bir iki adım geriledim ama yanılmıştım. Yüzüme bile bakmadan hemen yanımdaki kapıdan çıkıp giderken arkasından bakakaldım. Yanımdan geçerken feromonları odanın içinde son kez yayıldı.

      Yanlış bir şey yapmış olup olmadığımı düşünmeye başlamıştım. Hatırlamadığım için mi sinirliydi yoksa ona başka bir şey mi yapmıştım bilmiyordum ama iki ihtimal de saçma geliyordu. Böyle bir şeye sinir olmayacağını hatta benim dünkü rezil halimden keyif alacak ve alay edecek biri olduğunu anlayacak kadar onu tanıyordum.

     Dakikalarca olduğum yerde öylece beklerken neyi yanlış yaptığımı bilmiyordum. Ona yakın da uzak da olsam aynı şey oluyordu ve buna katlanamıyordum. Artık düşünmeyi bırakıp kendime gelmem gerektiğini hissettiğimde eğilip yerdeki kırık cam parçalarını toplamaya başladım. Tamamen tuzla buz olmuştu ve her yere dağılmışlardı.

     Elime herhangi bir cam parçası batmaması için dikkatlice parçaları toplarken üstüme doğru bir gölge çöktüğünü hissetmemle durdum.

     "Bırak."

      Hemen arkamda dikilen bedene ait olan otoriter ses üzerine hiçbir tepki vermedim ve camları narin ellerimle toplamaya devam ettim. Amacım ona karşı çıkmak değildi ama onun sesini duymamla titreyemeye başlayan ellerimi saklamanın tek yolu buydu.

     "Bırak dedim. Elini keseceksin, ben hallederim."

     Beni ikinci kez uyarması üzerine topladığım cam parçalarını yere bıraktım ve ağır hareketlerle ayağa kalktım. Benim bıraktığım işlemi o devam ettirmeye başladığında onu izliyordum. Derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarımı yere indirdim.

     "Daewon..." Ona alçak bir sesle seslenirken bana arkası dönük olduğu için ona rahatça bakabileceğim için bakışlarımı ona çevirdim. "Ben... yaptıklarım için özür dilerim. Kendimde değildim."

     Bir süre cevap vermesini bekledim ama beni dinlediğinden bile emin değildim. Bu kendimi çok tuhaf hissettiriyordu. Ona yanımda kalması için yalvardığım ve benim yanımda yatmak zorunda olduğu için mi bu kadar sinirliydi? Bu da bir ihtimaldi ve yanımda yatmaktan hoşlanmak için bir nedeni yoktu. Tek artım feromonlarımdı ve bu her omegada bulunan bir şeydi. Belki de haddimi fazla aştığımı düşünüyordu.

    "Anlamıyorum... Bana neden bu kadar sinirlisin?"

     Yerden hızla kalktı ve camları çalışma masasının altındaki çöp kutusuna attı. Bakışları en sonunda beni bulurken gözlerimi kaçırmamaya çalışıyordum.

     "Sana sinirli değilim."

     Söylediğine kendisinin bile inandığını sanmıyordum. Bana olan bakışlarındaki soğukluğu hissedebiliyordum.

     Yanımdan geçip gitmeye kalktığında onu bileğinden kavradım ve bu konuşmayı bununla sonlandırmasına izin vermedim.

     "O zaman sorun ne?"

     Bana öfkeyle dönerken neye uğradığımı şaşırdım. Kendimi duvarla onun arasında bulduğumda reflekslerinin ne kadar hızlı olduğuna bir kez daha şahit oluyordum.

     "Bir sorun olduğunu nerden çıkarıyorsun? Her şeyin normal olduğunu anlaman için sana nasıl davranmam gerekiyor?"

     Elleriyle kollarımı kavramış bir biçimde gözlerimin içine bakıyorken sakin kalamıyordum. Bir anda bana yüklenmesiyle ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

     "Benim normalim bu. Buna alışırsan iyi edersin."

     Son sözlerini de söyledikten sonra odadan çıktı ve beni düşüncelerimle yalnız bıraktı. Kafam allak bullaktı. Bir anda neden hiç beklemediğim birine dönüşmüştü bilmiyordum.

     Yatağıma otururken belki de kızışma geçirmeseydim bunların hiçbiri olmayacaktı diye aklımdan geçirmeye başladım. Kızışma nedeniyle ona çok yakınlaşmam onu rahatsız etmiş olmalıydı. Artık kendi başımın çaresine bakmalıydım. Bir daha kızışmamda bana yardım etmesine asla izin vermemeliydim.

     Kızışma dönemimin içinde olduğum için bu her an olabilirdi ve önlem almak belki de en iyisi olacaktı. İlaçlarımın olduğu çekmeceyi açtım ve bastırıcılardan bir tanesini alıp içtim.

     İlacı tekrar yerine koyacakken durdum. Daha önce bir tane bastırıcının etki etmediği zamanlar olmuştu. Bu yüzden iki tane daha alıp ağzıma attım. Fazlasının zararlı olabileceğini biliyordum ama umrumda olan tek şey rezil olmamaktı.

     Acıktığımı farkettiğimde mutfağa gitmek üzere odamdan çıktım. İçeri girdiğimde Daewon da oradaydı. Kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı hatta üzerindeki kıyafetleri bile değiştirmişti. Fazla resmi giyindiğini farkettiğimde bunun nedenini merak etmiştim ama sormadım ve masaya doğru ilerledim.

     Masaya bir tane servis açılmıştı. Tek tabak ve tek chopstick. Bunu farketmemle tek başına yemek istediği, beni burada istemediğini ve daha birçok şeyi düşünmeye çoktan başlamıştım. Sabahtan beri bana oldukça soğuk davrandığını göz önünde bulundurursam bunu yapması tuhaf kaçmazdı. Boğazımda bir yumru oluşurken zaten benim mutfakta olduğumu henüz farketmediğini düşündüğüm Daewon'a arkamı dönüp odanın çıkışına yöneldim.

     "Buraya gel."

     Sesiyle irkilirken arkamı döndüm. Bana bakan bir çift gözle karşılaşınca ağır adımlarla ona yaklaştım.

     "Uzun süredir holdinge uğramadığım için bugün işe gitmem gerekiyor. Sen de otur ve yemeğini ye."

     Bu, neden bu şekilde giyinmiş olduğunu açıklıyordu. Yemeği benim için hazırlamış olması beni şaşırtırken odadan çıkan Daewon'un peşinden kapıya ilerledim.
    
     "Sen bir şey yemeyecek misin?"

     Evin giriş kapısının karşısındaki dolaptan geçende benim için aldığı telefonu çıkardı ve elime tutuşturdu.

     "Şirkette yerim."

     Bir elimdeki telefona bir de ona bakarken neden bunu bana aniden verdiğini açıklamasını bekliyordum.

     "Eve geç gelirim. Bir şey olursa beni ara. Telefona numaramı kaydettim."

     Birdenbire işe gitme isteği belki de benim evde bulunmamdan dolayıydı. Sabahtan beri neden bana karşı mesafeli olduğunu bilemiyordum ama nedeni her  neyse benden kaçmak istiyor gibiydi.

     Ben elime tutuşturulmuş telefona bakmaya devam ederken üzerine ceketini giyiyordu. Eğer bir şey olduysa nedenini söylememesi ya da bir şey yoksa bile bir anda bu kadar mesafeli davranması bende ağlama isteği yaratıyordu. Üstelik beraber geçirdiğimiz birkaç günden sonra beni ilk defa evde yalnız bırakıyordu. Belki de o gittikten sonra tüm haftanın stresini atmak için rahatça tüm içimi dökene kadar ağlamalıydım.

     "Beni duydun mu?"

     Dalmıştım ki onun sesini duymamla kendime geldim. Bana gözlerini dikmiş bakarken onu anladığımı belli etmek için başımı salladım. Beni son kez süzüp kapıdan çıktı ve sonunda evle baş başa kaldık.

     Midemin guruldamaya başladığını hissettiğimde ağlama işini sonraya bırakmam gerektiğini farkettim. Mutfağa doğru ilerlerken bastırıcıları boşu boşuna içtiğim için kendime sinirlenip nefesimi seslice dışarı verdim. O evde yokken kızışma geçirmek en iyi seçenek olurdu ama içtiğim bol miktarda bastırıcılar artık kızışma geçirmemin uzun süre önüne geçecekti.

     İlaçları içtikten sonra uzun süre aç karnına beklemiştim ve aslında bu yanlıştı. Onları tok karnına almam gerekiyordu ve oldukça fazla aldığım için bu çok riskliydi. Daewon yüzünden, daha önce hiç almadığım kadar bastırıcı almak gibi ani kararlar veriyordum ve sonradan pişman oluyordum.

     Hemen masaya oturup onun benim için hazırladığı kahvaltıyı bitirdim. Midemin hafiften ağrımaya başladığını hissediyordum ve bu hiç iyi bir işaret değildi. Mutfağı oyalana oyalana toparlayıp salona geçtim. Daewon'un benim için aldığı telefonu elime alıp incelemeye başladım. Rehbere girdim ve tek kayıtlı olan numaranın onunki olduğunu gördüm. Kendi ismini kaydetmişti. Han Daewon.

     Telefonu kapattım ve kanepeye uzandım. Tüm yaşadıklarımı sorgulamanın ve düşünmenin vakti gelmişti. Üzerimde ağır bir yük vardı ve bu his asla geçmeyecek gibiydi. Yeni hayatıma alışıyor gibiydim ama belki de çok kısa sürecekti. Hayatımda hiç beklemediğim şeyler sürekli yaşanmıştı. Bir sonraki gün yaşıyor olacağımdan bile emin olmadığım günler olmuştu.

     Buradayken her ne kadar güvende gibi olsam da ne olacağı belli olamazdı. Beni her yerde karış karış aradıklarından emindim. Beni bulmaları uzun sürmeyecekti. Yaşıyor olduğum durum her aklıma geldiğinde içimi huzursuzluk kaplıyordu.

     Kanepenin üzerindeki yastığa sarılıp gözlerimi kapattım ve bunları düşünmemeye çalıştım. Bir yandan giderek artan mide ağrım düşünmemi engellememde yardımcı oluyordu. Gözlerimi hafifçe araladım ve gözüm salonun köşesindeki kitaplık tarzı vitrine takıldı. Vitrinde bir fotoğraf dikkatimi çektiğinde ayağa kalktım ve fotoğrafa yaklaştım.

     Daewon'un küçüklüğüyle karşılaşmayı beklemezken iyice cam vitrine doğru yanaştım. Küçüklüğünde bile oldukça ciddi görünüyordu. Yanında anne ve babası olduğunu düşündüğüm iki yetişkin duruyordu. Aklıma kendi anne ve babam gelince bir anda modum düşerken aynı anda ani bir mide sancısıyla olduğum yerde küçük çaplı bir çığlık attım. Elimi mideme götürüp ne ara yere çöktüğümü anlamamıştım.

     Midemdeki kasılmalar artarken daha sık solumaya ve kalp ritimlerimin düzensizleşmeye başladığını farkedebiliyordum. İlacı yüksek dozda aldığım için tüm bunları yaşadığımdan adım kadar emindim. Başımın da dönmeye başlamasıyla kanepenin üzerindeki telefona ulaşmak için yerde sürünerek ilerledim. Telefona ulaştığımda direk rehbere girmiştim ki daha Daewon'un adına tıklamadan telefonu kendimden uzaklaştırdım.

     Daewon gideli iki saat anca olmuştu ve onu böyle bir nedenden dolayı aramam saçmalık olacaktı. O eve gelene kadar daha iyi olacaktım ve geldiğinde neden o kadar ilaç aldığımı sorup bana bağıracaktı. Bu onu sadece daha da sinirli yapacaktı. O yüzden kanepeye uzandım ve her şeyin bir an önce geçmesini diledim.

     Dakikalar geçerken midem sadece daha da kötüleşirken ne yapacağımı bilemeden ayağa kalkmaya çalıştım. Midem çok kötü bulanıyordu, ağrıyordu ve çok zor nefes alabiliyordum. Öleceğimi hissetmeye başladığımda daha fazla sabredemezdim. Daewon'u aramak dışında başka çarem yoktu. Daewon'un numarasına tıklayıp sesi hoparlöre verdim. O sırada daha fazla ayakta duramayacağım için kanepeye doğru kendimi attım.

     Telefon bir süre çaldıktan sonra Daewon'un sesi duyuldu.

     "Ne oldu? Neden aradın?"

     Hızlı nefes alış seslerim ve midemin ağrısı yüzünden arada çıkardığım acı inlemeleri duyuyor olmalı ki ben daha cevap veremeden tekrar konuştu.

     "Yejun... iyi misin?"

     Telefona biraz daha yaklaşmaya çalıştım. Eğer yaklaşmazsam sesimi alamayacağından emindim. Konuşacak halde değildim.

     "Daewon..."

     Midemdeki sıvının bir anda yükseldiğini hissetmemle koşarak lavaboya gittim. Midemdeki her şeyi klozete çıkarmaya başlarken telefonu hoparlöre aldığım için Daewon'un adımı seslenmesini ve söylediği diğer şeyleri duyabiliyordum.

     "Yejun neler oluyor? Yejun? Beni duyabiliyor musun?"

     Ağzımı temizleyip kendime gelmek için yüzümü yıkadıktan sonra son gücümle yerde sürünerek telefona ulaştım. Midemdekileri çıkarttığım için bulantım geçmişti ama ağrım katlanılamaz derecedeydi.

     "Daewon ben çok kötüyüm. Lütfen eve gel..."

     Zar zor konuşurken ayakta duramıyordum. Başım dönüyor ve dengemi sağlayamamama neden oluyordu. En son kendimi yere attım ve nefeslerimi kontrol altına almaya çalıştım.

     "Tamam. Tamam sakin ol, hemen geliyorum."

     Evin içinde son duyduğum ses telefon konuşmasının kapandığını belirten sesti. Onun geleceğini ve daha iyi olacağımı kendi kendime mırıldanmaya başlarken o gelene kadar gözlerimi kapatmak için kendime izin verdim.

Merhabaaa (: Bölümü yazmayı bitirdikten sonra sevdiğim webtoonlardan biri olan Angel Buddy'yi okuyordum. Medyaya o webtoondan bir sahneyi koydum. Bu Daewon ve Yejun'un kitapta yazdığım uyanma sahnesine çok benziyordu ve kafamda kurduğum karakterlere de benzedikleri için koymak istedim. Destekleriniz için çok teşekkür ederim...

Continue Reading

You'll Also Like

25.5K 212 10
Oy kullanmaya giderken tanıştığım ak partili sandık görevlisi kadın hayatımı değiştirdi.
33.8K 2.1K 22
Levent ve kedi sandığı ama kedi olmayan kedisi Çakır'ın hikayesi 🌈
29.9K 1.9K 17
Ne yani ben 1986 yılında gôtünü veren bir ibnemiydim hemde ülkücü bir adama.. Eşcinsel bir kurgudur
49.7K 4.2K 22
AlfaxDelta Birbiriyle küçüklükten beri anlaşamayan Delta ve Alfa'nın ruh eşi çıkması.. Homofobikler girmesin.Bu bir bxb kurgusu, ona göre.