dandelion || taejin

By controlvjin

134K 10.1K 7.9K

uyarı: hibrit au! Kim Seokjin gece vakti kapı tırmalanma sesleriyle uyandığında ve dış kapıyı açtığında karş... More

giriş
bir
iki
üç
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi beş
yirmi altı
yirmi yedi
yirmi sekiz
yirmi dokuz
otuz
otuz bir
otuz iki
otuz üç
otuz dört - part bir
otuz dört - part iki
final

dört

3.2K 330 337
By controlvjin

dört: stigma

Yeni aydınlanmaya başlayan caddeler insanların işe yetişme telaşıyla doluydu; seri atılan adımların sesleri Seokjin'in kulaklarına doluyor, onu diğerlerinden soyutlanmaya zorluyordu. Günün başlangıcıydı daha, ay kaybolmamıştı ama güneş yavaş yavaş doğuyordu. Seokjin gri kaldırımın en köşesinden, kimseye çarpmamaya çalışarak yürüyordu. Elleri kalın ceketinin cebindeydi, soğuktan korunmak için parmaklarını büzmüştü.

Kim Namjoonla buluşacağı büyük kafeye ulaştığında soğuktan burnunun ucu kızarmıştı bile. Yeni yıla gireli birkaç gün olmuştu bu yüzden kahverengi tonlarındaki kafenin camlarında estetiği bozan yeşil-kırmızı süslemeler vardı. Seokjin yılbaşını evde hibritiyle yalnız kalarak kutlamıştı. 

Kafeye girdiğinde küçük çan sesi içeriyi doldurdu ve en köşedeki masada oturan genç bir adam sakince başını okuduğu kitaptan kaldırdı.

Seokjin bir süre kapıda durarak adama baktı. Kim Namjoon? Ah, hayır, bu adam o olamazdı. Seokjin zihninde adamı hep kırklı yaşlarında, okumaktan gözleri bozulduğu için kapkalın mercekli bir gözlük takan, beyaz saçlı biri olarak hayal etmişti. Ama karşısındaki adam zihnindeki tahmininden çok uzaktı.

Hem de çok uzak.

Sarının apaçık tonlarına sahip saçları usulca geriye yatılmış, alnını açığa çıkarmıştı. Saçları uzun olduğu için kulaklarının arkasından sarkan kısa bir mulletı vardı ve uçları morun açık bir tonuna boyanmıştı. Esmer teniyle uyumlu duran saçları dışında güzel olan diğer bir şey ise yüz hatlarıydı. Adam genel olarak Yunan tanrılarını andırıyordu.

Aklımdaki kesinlikle bu değildi, diye düşündü Seokjin. Hatta bir ara gerçekten o olmadığını düşünmüştü ama gözlerinin içine bakan bal rengindeki irisler ona tanınmışlıkla bakıyordu. Ki zaten adam Seokjin'i görünce ayağa kalkmıştı.

Genç olduğu yetmezmiş gibi boyu da uzun, diye homurdandı Seokjin, adamın heybetini kabullenemeyerek. 

"Merhaba, Seokjin-ssi," dedi adam elini uzatarak. "Ben Kim Namjoon."

Seokjin elini uzatırken çekingence gülümsedi. "Merhaba." Sizi böyle hayal etmemiştim, diyecekti ama kendini tutmayı başardı. Adamın bunu bilmesine gerek yoktu.

Namjoon karşısındaki sandalyeyi gösterdi. "Oturalım mı?"

Seokjin sandalyeye oturduğunda bir garson yanlarına geldi. İkisi de sütlü kahve tercih ederken Seokjin adamı biraz daha inceleme fırsatı bulmuştu. En fazla yirmili yaşlarının sonunda olabilirdi; çok değişik bir tarzı olduğu doğruydu ama tüm garipliğe rağmen güvenilir ve sıcak duruyordu.

"Hibrit uzmanı gibi durmuyorsunuz," dedi Seokjin biraz tedirgince. "Emin misiniz?"

Seokjin'in gergin tatlılığı Namjoon'un gülmesine sebep oldu. "Açıkçası kendime hibrit uzmanı değil de hibritler hakkında bilgili kişi demeyi daha doğru buluyorum."

Seokjin gözlerini devirip ne fark var dememek için kendini zor tuttu, o sırada garson içeceklerini getirmişti. Namjoon kahvesinden küçük bir yudum alıp Seokjin'e baktı. "Kaplan hibritlere nadir rastlanılır, bunu biliyorsunuz değil mi? Neden sizi seçti acaba," Son cümle daha çok kendine yönelikti.

Seokjin derin bir nefes aldı. "Ben... Ah, söyleyeceğim. Daha önceden, sanırım iki yıl kadar önce, ormanda bir kaplanla karşılaşmıştım. Ama tam kaplan, en azından ben öyle düşünmüştüm. Dişi bir kaplandı. Beni öldürecek sanmıştım ama... yapmadı. O günden sonra ormana her çiçek toplamaya gittiğimde ona yiyecek bir şeyler verdiğimden emin oldum. En son üç ay önce gittiğimde gördüm dişi kaplanı. Aynı Taehyung gibi mor gözleri vard-"

"Taehyung?" Namjoon kaşlarını çattı.

"Yavrunun adı," dedi Seokjin utanarak, göz temasından kaçınmak için başını yere çevirmişti. 

"Yavrunun adını Taehyung mu koydunuz?" Namjoon gülümsemesini dudaklarını birbirine bastırarak engelleyince Seokjin birden savunmacı pozisyona geçti.

"Yah! En sevdiğim dizideki oyunculardan birinin adıydı, diziyi izlerken görünce aklıma bir tek o geldi. Ne vermeliydim? Yavrum diye seslenemezdim!"

Namjoon'un parıldayan gülüşü yavaşça usul bir gülümsemeye bıraktı kendini. "Kaç yaşındasınız, Seokjin-ssi?"

Seokjin dudaklarını ısırdı. "21."

"Daha çok küçüksünüz," dedi masada hafifçe öne eğilip. Karşısındaki adam uzun süredir onunla göz temasından kaçınıyordu ama Namjoon bu konuda ısrarcıydı, hafifçe kafasını eğince Seokjin'in açık kahve rengindeki irisleriyle göz göze geldi. "Bir yavruya bakabileceğinize emin misiniz?"

"B-bilmiyorum." Seokjin'in sesi kuru ve cılızdı. "Bildiğim tek şey üç yıldır yalnız yaşadığım ve h-hayatımda bir değişiklik istediğim. Yavruyla ne yapacağımı hala karar vermedim, belki ormana, annesini bulmaya giderim."

"Annesi hala hayatta olsaydı size gelir miydi sizce, Seokjin-ssi?" 

Seokjin bir şey demektense başını iki yana salladı. Namjoon devam etti. "Kaplan-hibritlerin hafızaları çok güçlüdür, Seokjin-ssi, siz annesini beslerken sizi görmüş olabilir. Yavru hatırlıyor musunuz?"

Yine başını iki yana salladı. "Sadece verdiğim eti alıp ormana kayboldu. Normalde benimle kalıp yerdi."

"Aslında bu çok garip," Namjoon parmağının ucuyla çenesini ovuşturdu. "Hiç yetişkin bir kaplan dişi görmedim. Kaplanlar bir yaşına girdiğinde insan-hibrit formuna dönüşürler ve ondan sonra geri kaplan formuna dönmek inanılmaz zordur."

Seokjin hemen başını kaldırıp şaşıran gözlerle Namjoon'a baktı. "Bu Taehyung daha bir yaşından küçük demek mi?"

"Ah, hayır," Namjoon kahvesinden bir yudum daha aldığında Seokjin de hiç dokunmadığı kahvesini yudumlamaya başladı, sıcak kahve ağzını yaksa da umursamadı. Şu an odağı o değildi. "Köpek yaşını duydunuz mu daha önce?"

Seokjin başını salladı. "Köpeklerin yedi yılı bir insan yılına denk geliyor, değil mi?"

"Evet ama bu durum kaplanlar için dört yıla geçerli. Yani biz bir yıl yaşlandığımızda onlar dört yıl yaşlanıyor. Şu an Taehyung hala insan formuna dönüşmediyse büyük ihtimalle 0-4 yaş arasında bir yavru."

Seokjin sonuna kadar açılan ağzını kapatmakta zorlandı. Bilgiler beynini karıştırmıştı. "Yani... bu, atıyorum şimdi, on yıl sonra ben 31 olduğumda Taehyung'un 40larında olacağı anlamına mı geliyor?! BU ÇOK GARİP!"

"Hayır," dedi Namjoon, istemsizce de  olsa gözlerini devirmişti ve bu karşısındaki genç adamın kendini salak gibi hissetmesine sebep olmuştu. Seokjin dudaklarını dişleyip sessizce Namjoon'un cevabını bekledi. "Hibritler ilk heatlerini geçirene kadar senede belirli yaşlarla büyürler. Ama ilk heatlerini, ya da Taehyung gibi kaplan-hibritlerin durumunda geçerli olan rutlarını, geçirdikten sonra insanlarla aynı oranda yaşlanırlar. İlk heatlerine kadar hayvansal kişiliklerine göre büyürler, ondan sonra ise bizim gibi yaşlanırlar. 

"Ayrıca heatlerinden sonra hayvansal formlarına dönmeleri neredeyse imkansızdır. İnsan yılına göre bir yaşına geldikten sonra iki formu da kullanabilirler ama heatlerinden sonra kalıcı olarak insana dönüşürler. Bu yüzden dişi kaplanın Taehyung'un annesi olması fikri beni şaşırtıyor. O yaştaki bir kaplan-hibritin dönüşüm geçirmesi çok zor."

"Ama annesi o olmalı," dedi Seokjin gergince. "Başka hiçbir kaplan görmedim hayatımda."

Namjoon derin bir iç çekti. "Bilemiyorum, Seokjin-ssi. Yoongi senin yavruya bakabileceğine güveniyor, o yüzden ben de güveniyorum."

Seokjin, "Yoongi-hyungla bu konuyu mu konuştunuz?" derken sesi şaşkınlık doluydu. Yoongi, kaplan yavru geldikten sonra Seokjin'e sürekli ziyaretlerde bulunsa da yavruya kalıcı süre bakma konusunda hiçbir şey dememişti. O yüzden onun fikirlerini Namjoon'dan duymak şaşırtıcıydı.

"Yoongi sana derinden bağlı görünüyor," dedi Namjoon gülümseyerek. "Sana her konuda güvenebileceğini de söyledi."

Seokjin yanaklarının hafifçe kızardığını hissetti, sonuçta Yoongi-hyung onun platonik çocukluk aşkıydı. Kendisinden altı yaş büyük hyunguna baktığında kalbi hızlanırdı çocukken. "Evet, aile dostumuzun oğluydu ve üniversiteye gidene kadar bana neredeyse hep o baktı."

Bir süre sessizce kahve içtiler. Namjoon, Seokjin'in birçok şeyi zihninde tarttığını tahmin ediyordu. Genç adamın yüzüne hafif gölgeler çökmüştü sanki, gözleri boşlukta kaybolmuş gibi duruyor, dudaklarını dişleyip sürekli bir şeyler tartar gibi gözlerini kırpıp kırpıp açıyordu. 

"Heat ve rut denen şeylerden bahsettiniz," dedi Seokjin bir süre sonra. "Onlar ne? Yani, heati duydum ama rut...?"

"Ah," Namjoon bu konularda utangaç olmasa da Seokjin'in bir tık utanacağını tahmin etmişti. "Hayvanların çiftleşme dönemi. Genelde 14-20 yaşları arasında ilk kez gerçekleşir, ondan sonra belirli aralıklarda yaşarlar. Kedi-hibritler şehirlerde çok yaygın olsa da bu kasabada çok az rastladım, hiç duymadınız mı?"

Seokjin başını iki yana salladı. "Sadece televizyonda birkaç kez heatten bahsedildiğini duydum. Taehyung'un rut geçireceğini söylediniz, tam farkı ne?"

"Pekala." Namjoon dilini dişlerinin üzerinde gezdirip kahvesinden bir yudum aldı. "Heatler ilişkide pasif olan tarafı, rutlar ise baskın olan tarafı temsil eder. Kedi-hibritlerin büyük bir çoğunluğu heat geçirirken kaplan-hibritler rut geçirir."

Seokjin az daha kahvesinde boğulacaktı; sütlü sıvı dudaklarından süzülürken hemen öne uzanıp peçeteyle ağzını sildi. "Uhm, b-bu çok garip bir bilgi."

"Evet." Namjoon başını salladı. "Hayvanların doğası diyelim."

"Yani... bana Taehyung'un rut geçireceğini söylüyorsunuz? Doğuştan mı karar veriliyor buna?" 

Namjoon bininci defa başını salladı. "Kaplan hibritler için, evet. Taehyung çiftleşme dönemine girdiğinde bir submissive'e ihtiyaç duyacak. Kendi içindeki alfa tarafı tatmin etmek için yani. Büyük ihtimalle bir kedi-hibrit ya da..."

"Ya da ne?" Seokjin kaşlarını çattı.

"Biliyorsun, insanlar da rut kaldırabilirler," dedi Namjoon. "Eğer Taehyungla herhangi bir ilişki içerisinde olacaksanız-"

"Pardon?" Seokjin'in yumuşak sesi birden bire sertleşmişti. Yüz hatları karanlık bir ifadeye bürünmüştü ve Namjoon karşısındaki gencin biraz daha çabalamayla gerçekten korkutucu olabileceğine inanmıştı. "Ne demek istiyorsunuz? Taehyung benim kucağıma geldi. Daha dört yaşında bile değil. Küçük bir yavruyu alıp onu cinsel amaçlarım için kullanacağımı mı düşünüyorsunuz?"

"Öyle demek istemedim!" Namjoon panikledi. "Yani- kedi-hibritlerin neden hiç popüler olduğunu düşündünüz mü, Seokjin-ssi? Taehyung sizin gibi düşünen birinin elinde olduğu için şu an mutluyum. Hibritlerin seksüel amaçlar için kullanıldığı bir dünyadayken ben bunun bir ihtimal olma ihtimaline karşı-"

"Ama öyle bir şey olmayacak."

"Sevindim."

Bir süre sessizlik oluştu. 

Güneş doğmaya başlamıştı ve iki adam kafede oturup muhabbet etmeye devam ettiler; az önce muhabbetin gittiği nokta onları gerse de Seokjin, Taehyung hakkında bilgi almak istiyorsa, ona bakmak istiyorsa öğrenmesi gereken daha bir sürü şey vardı ve bunların cevabını almadan gitmeyecekti. Masadan kalktığında kaplan-hibritler hakkında tam bilgili bir ebeveyn olmak istiyordu.

__

"Taehyung, ben geldim! Taehyungie~ Appa sana kurutulmuş et ve biraz da lahana getird-"

Normalde her kapı açıldığında dizlerine tırmanmaya çalışan yavrunun yokluğu şimdi Seokjin'in yüreğinde bir endişenin kıvılcımlanmasına sebep olmuştu. Gergince elindekileri mutfaktaki havuza koyup sağına soluna bakındı. "Taehyungie?"

Ses yoktu. 

"Taehyung!"

Seokjin merdivenleri nasıl tırmandığını hatırlamıyordu bile, üzerindeki ceketi çıkaracak zamanı bile olmamıştı. Belki oradadır diye aceleyle banyoya koştu ama orada da kaplandan iz yoktu."

"Taehyung!"

Seokjin ağlayacak gibi hissediyordu.

Dolu dolu gözleriyle kendi odasına girdiğinde yatağının üstünde hiç bulmayı beklemediği bir şey gördü.

Emekleyen bir bebek.

Gülüyordu.

Gümüşi sarı renginde hafif kıvırcık saçları; saçlarının tepesinde dikilen iki tane kulağı ve bel sokumundan aşağı doğru inen sarı-siyah çizgili bir kuyruğu vardı.

Kapı açılma sesiyle yavru hemen kapıya döndü, Seokjin'in gözlerine baktı ve gülerek, "Appa?" diye sordu.

Seokjin nefes almanın ne demek olduğunu unutmuştu. Çok sakince, aşırı sakince, aşırı aşırı aşırı sakince, "Taehyung?" diye mırıldandı.


yn:  yavaşça ana konuya girmeye başlayan benin mutluluğu<3 evet bazı kelimeleri orijinal dilinde bıraktım çünkü kendimi böyle yazarken daha rahat hissediyorum<3 bu arada namjoon;

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 359 10
"omegalardan nefret ediyorum." omega complex webtoonun vmin uyarlamasıdır. ithaf @vminkingss
61.5K 13.1K 13
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
180K 6.2K 75
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
50.3K 4.4K 92
Fakat herkesin bilmediği ve öğreneceği çok şey vardı.