SOĞUK SEMT

بواسطة ElaSelviNur

182K 10K 2.6K

Sessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere dü... المزيد

❌ 1. BÖLÜM ❌
❌ 2. BÖLÜM ❌
❌ 3. BÖLÜM ❌
❌ 4. BÖLÜM ❌
❌ 5. BÖLÜM ❌
❌ 6. BÖLÜM ❌
❌ 7. BÖLÜM ❌
❌ 8. BÖLÜM ❌
❌ 9. BÖLÜM ❌
❌ 10. BÖLÜM ❌
❌ 11. BÖLÜM ❌
❌ 12. BÖLÜM ❌
❌ 13. BÖLÜM ❌
❌ 14. BÖLÜM ❌
❌ 15. BÖLÜM ❌
❌ 16. BÖLÜM ❌
❌ 17. BÖLÜM ❌
❌ 18. BÖLÜM ❌
❌ 19. BÖLÜM ❌
❌ 20. BÖLÜM ❌
❌ 21. BÖLÜM ❌
❌ 22. BÖLÜM ❌
❌ 23. BÖLÜM ❌
❌ 24. BÖLÜM ❌
❌ 25. BÖLÜM ❌
❌ 26. BÖLÜM ❌
❌ 27. BÖLÜM ❌
❌ 29. BÖLÜM ❌
❌ 30. BÖLÜM ❌
❌ 31. BÖLÜM ❌
❌ 32. BÖLÜM ❌
❌ 33. BÖLÜM ❌
❌ 34. BÖLÜM ❌
❌ 35. BÖLÜM ❌
❌ 36. BÖLÜM ❌
❌ 37. BÖLÜM ❌
❌ 38. BÖLÜM ❌
❌ 39. BÖLÜM ❌
❌ 40. BÖLÜM ❌
❌ 41. BÖLÜM ❌
❌ 42. BÖLÜM ❌
❌ 43. BÖLÜM ❌
❌ 44. BÖLÜM ❌
❌ 45. BÖLÜM ❌
❌ 46. BÖLÜM ❌
❌ 47. BÖLÜM ❌
❌ 48. BÖLÜM ❌
❌ 49. BÖLÜM ❌
❌ 50. BÖLÜM ❌
❌ 51. BÖLÜM ❌
❌ 52. BÖLÜM ❌
❌ 53. BÖLÜM ❌
❌ 54. BÖLÜM ❌
❌ FİNAL ❌
❌ GAZEL ARSLANOĞLU ❌
❌ GİRAY DEMİRSOY ❌

❌ 28. BÖLÜM ❌

2.4K 195 82
بواسطة ElaSelviNur

Siz annenizin gözünde hep küçükken,
Ben annemin gözünde hep ölüydüm.

GAZEL'İN ANLATIMINDAN;

Ağaca güvenebilirsiniz. Bilirsiniz ki incir ağacı incir verir, erik değil.
Hayvanlara güvenebilirsiniz. Çünkü aslan, aslan gibi davranır çakallık etmez.
Ama ne yazık ki insana güvenemezsiniz. Zira onlar, yüzüne gülümserken arkasında hançer gizleyebilen tek yaratıktır.

'Güven' kolay bir şey değildi, bunu her zaman kendime hatırlatıyordum. Hatta bir söz vardı 'Güven zor kazanılan fakat kolay kaybedilen bir şeydir' diye. Kendime bu aralar çok soruyordum. Ne yaptım da Giray'ın bana olan güvenini sarstım?  Bir bedelinin olacağını bildiğim hâlde onu öldürmemiştim. Uzaktan hep onları izlemiş ve korumuştum. Bir Arslanoğlu olmama rağmen onları Arslanoğullarına karşı savunmuş ve hep yardım etmiştim. Ama bunlara rağmen bana güvenmemişti hatta güvenmemişlerdi.

Kapının birden açılması ve Barış'ın içeri hanzo gibi dalması ile bütün düşüncelerimle aramdaki bağ koptu. Camın kenarında, oturduğum yerde yavaşça ona doğru dönüp kaşlarımı kaldırdım.

"Hayırdır Gazel, koca karı gibi oturmuşsun eline ip ile şiş de vereyim mi?"

Önün bu dediğine göz devirip ayağa kalktım.

"Sen o şişi al da kıçına sok Barış."

Onu odada bırakıp odadan çıktım. Koridordan geçip merdivenlerden hızla indim. Salonda kimse yoktu.

"Barış sen yalnız mı yaşıyorsun?"

Nedense ona sorular sormak istiyordum. Dün Osman'a mesaj atmıştım ama geri dönüş alamadan fenalaşmıştım. Şimdi ise, bunları kendim öğrenecektim. Hem canımda sıkılıyordu ve ondan başka uğraşacağım kimse yoktu.  Kendimi geniş kanepeye bırakıp hemen yanıma oturan Barış'a döndüm.

"Evet de hayırdır soru sormalar falan?"

"Hiç. Sadece seni tanımak istiyorum o kadar."

Omuzlarımı indirip kaldırırken koltuğa uzanıp bacaklarımı onun dizlerine koydum.

"Ailen nerde?"

Bir şey demedi. Belli ki ailesi hakkında konuşmak istemiyordu. Daha fazla zorlamadan konuyu değiştirdim. Dizine uzattığım bir bacağımı geri çekip kenardan karnına vurdum.

"Kalk lan yemek için bir şeyler hazırla da yiyelim."

Yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken bunun konuyu değiştirdiğim için olduğunu biliyordum.

"Zıkkım ye lan, kalk kendin hazırla."

Birden aklıma dolan anılar ile bakışlarımı Barış'a sabitledim.

"Aç mısın?"

"Evet."

"Iyi, kalk da ye o zaman."

Mutfağa gelmem ile kendime kahve yaparken içerden oflama sesleri geliyordu. Buzdolabının açılması ile söylenmeye kaldığı yerden devam etti.

"Hayır, anlamıyorum ki nerde Türk milletinin misafirperverliliği? Ben yemek yapmayi bile bilmiyordum üstelik. Ne anlarım ben yemek yapmaktan! Çok biliyormuş gibi bakınıyorum bir de. Benim suç-"

"Yeter! Ne konuştun be. Yeter, sus."

Bacağımın önce boşluğa sonra da yere düşmesi ile gözlerimin önüne gelen resimler bir bir buharlaşıp gitti.

"Sen iyi misin?"

Bir şey demeden ayağa kalktım.

"Ben biraz dışarı çıkıyorum. Geç olmadan gelir planı yaparız."

Başka bir şey demeden evden çıktım. Evin hemen yanında garaj vardı ve ben bugün kesinlikle araba kullanmak istemiyordum. Garaja girdiğim gibi önde duran mat lacivert motoru gözüme kestirdim. Üzerimde sadece tişört olsa da pek umursamadım. Kafama aynı renk kaskı takarak motorun üzerine oturdum. Motoru çalıştırdığım gibi gürültülü egzoz sesi tüm garajda yankılandı. Yüzümde ufak bir tebessüm olurken motorun ayaklığını kaldırıp yükünü tamamen üstlendim. Tam garajdan çıkmıştım ki Barış tam karşımda elinde deri ceketim ile duruyordu. Onun yanında durup deri ceketimi aldıktan sonra giyip, önce onun yanından sonra da evden ayrıldım.

Hızla yolda ilerlerken biraz da olsa rahatlamamın nedeni vücuduma vuran rüzgârdı. Beni ben yapan ve beni kendime getiren o sert rüzgâr. Ilerde yanan trafik ışığının kırmızıya dönmesi ile yavaşladım ve arabaların arasından geçerek en öne ulaştım. Şimdi boşuna Barış'a masraf çıkarmaya gerek yoktu. Üstelik Giray'a olan borcumu yeni ödemişken buna hiç gerek yoktu.

Hemen yan tarafımdaki arabanın camının açıldığını görürken o tarafa bakmadan ışıklara bakmaya devam ettim. Bu aralar zaten dövmeye birilerini arıyordum, umarım bana bulaşmazdı.

"Şşt yavru, bu ne fizik anasını satayım be!"

Oldukça büyük bir sakinlikle bana laf atan adama döndüm.

"Şu kafandakini çıkart da gül cemalini görelim."

Ben göstericem sana gülü de cemali de. Motorun ayaklığını indirip motordan indim. Adam büyük bir hevesle bana bakarken, ellerimin titremeye başlığını hissettim. Sinir yavaş yavaş tüm hücrelerime yayılmaya başlarken, yüzümde bir gülümseme oluştu. Kaskın kilidini açıp kafamdan çıkarttım. Saçlarımı elimle arkaya doğru iterken, kaskı daha sıkı kavrayıp adamın yanına doğru ilerledim. Adam yüzümdeki gülümsemeden yüz alarak daha da gülerken birden elimdeki kaskı ön camına geçirdim. Diğer elimle destek alıp arabanın üzerine çıkıp kaskı iki elimle kavradım ve vurmaya devam ettim.

"Ağzını, yüzünü siktiğimin şerefsizin evladı. Sen kimsin lan bana laf atıyorsun koyduğumun piçi!"

Ön cam önce çatlayıp ardından da kırılırken arabanın üzerinden indim. Adam yüzüme bile bakamazken kaskı tekrar kafama geçirip kilitledim ve motora bindim. Arkadan gelen korna sesleri kesilirken, motorun ayaklığını kaldırıp çoktan yanmış olan yeşil ışıkla hızla sürmeye devam ettim.

Içimdeki öfkeyi az da olsa çıkarttığım için biraz daha rahatlamıştım ama halâ daha yeterli değildi. Niye bu kadar öfkeli ve nefret doluydum bilmiyorum ama sadece ya birini kan kustururcasına dövmek ya da aynı şekilde dayak yemek istiyordum.

Motoru durdurup nerde olduğuma baktım. Sahile gelmiştim. Yasak olduğunu bilsem de motoru park edip indim. Kaskı çıkarıp aynaya astıktan sonra ilerleyip denize en yakın olan banka oturdum. Tuzlu su genzimi az da olsa yaksa da umursamadım. Saçlarım rüzgarın etkisi ile uçuşup yüzüme çarparken derince nefes aldım ama bırakamadan burnuma bastıran bez buna engel oldu. Her ne kadar nefes almamak için dirensem de sonunda o bendeki ilacı içime çekmiştim. İnatla beni tutanları görmek için çabalasam da çok geçmeden önce gözlerim sonra bilincim kapanmıştı.

Vücudumda hissettiğim acıyla inleyerek gözlerimi açmıştım. Ilkten bulanık gören gözlerim birkaç kırpıştırmadan sonra netleşmişti. Yine bir depodaydım. Yemin ediyorum nerdeyse tüm hayatım depolarda geçti. Bu düşünceyle göz devirirken etrafa baktım. Kimse yoktu. Ne yani burda mı bırakmışlardı beni, hem de bu halde. Duvarda x şekilde bağlanmış duruyordum. Hem el bileklerim hem de ayak bileklerim aşırı sıkı bir şekilde bağlanmıştı. Büyük demir kapının gürültüyle açılması ile oraya baktım.

"Hassiktir!"

Bana doğru gelen üç adamı oldukça iyi tanıyordum. Bunlar yurt dışında yanında çalıştığım adamın korumalarıydı. Lanet olsun! Onca zamandan sonra ne diye karşıma çıkmıştı ki bunlar benim. Ortada duran ve diğer ikisine göre daha uzun ve kalıplı olan adam, eline masada duran kırbaç benzeri bir şey aldı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Yüzünde tehlikeli bir gülümseme oluşurken elini havaya kaldırdı.

"Merhaba Gazel, sadakatsizliğinin bedelini ödemeye hazır mısın?"

Ben daha hiçbir şey diyemeden yanağıma inen deri parçası ile sesli bir şekilde inledim. Hay sıçayım bir onlar eksikti, onlar da geldi tam oldu. Harika!

Karşımdaki adamlar tek kelime ile şerefsizdi. Yurt dışında yanında çalıştığım adamın bütün korumaları ve adamları şerefsiz kelimesinin vücut bulmuş halleriydi. Bu adamlar çocuk, genç, yaşlı, masum dinlemeden öldürürlerdi. Yeter ki abileri emretsin, yeter ki işleri görülsün diye düşünürler bu adamlar. Bazı çocukları da küçük yaşta yanlarına alır onları zorlu eğitimlerden geçirerek kendi aralarına alırlardı. Her ne kadar onlar için çalışıyor olsam da onlardan gizli birçok iş yapmıştım. Onların nasıl insanlar olduğunu çok geçmeden anlamış ve bazı büyük işlerine çomak sokmuştum. Hatta birkaç çocuk kaçırıp onları ailelerine teslim etmişliğim bile vardı. Evet çocuk sevdiğim pek söylenemezdi ama bu onları göz göre göre ateşe atacağım anlamına da gelmiyordu.

Yüzüme inen diğer bir darbe ile yüzüm yan tarafa döndü. Yanağımdan akan kan boğazıma doğru akarken, kafamı yavaşça kaldırıp karşımdakine baktım.

"Beni çözmeye ne dersin, bir de o zaman vur bakalım vurabiliyor musun?"

Adam bozulsa da bir şey demedi ve bir kez daha vurdu. Beni bağlamasa, bana karşı bir şansı olamayacağını o da çok iyi biliyordu. Sırıttım. Içimden her ne kadar Barış'ın beni bulmasını istesem de buna pek imkân veremiyordum. Bu adamlar oldukça profesyöneldi. Öyle herkesin bileceği bir yere götürmezlerdi beni. Bu düşünceler ile kafam tekrar önüme düşerken, olduğum duruma bir kez daha lanet ettim. Birden depoda telefon sesi duyuldu. Gelen üç adamdan kısa olanın telefonu çalışıyordu ve ben az çok kimin aradığını tahmin edebiliyordum. Adam hiçbir şey demeden dinledi ve telefonu kapatıp hemen önümdeki adama baktı.

"Büyük Abi geliyor."

Işte şimdi cidden sıçmıştım. Büyük Abi'nin kesinlikle şakası olmazdı. Lafının üzerine laf söylenmezdi. Bir şeye hayır dediği zaman konu kapanmıştır onun için. Yalakalığı ve gevşek davranılmasını sevmezdi. O ciddetin adamıydı. Onun için en önemli olan şeylerden biri de sadakatti ve ben onun için en önemli olan şeyi çiğnemiştim. Ve şimdi de bunun bedelini ödememin vakti gelmişti.

BÖLÜM   SONU❌

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

284 67 5
Bir ölüm, kaç hayata mâl olurdu? Bir yetime kaç el sarılırdı, hangi elin sıcaklığı gerçekti, hangi elin bileğine dikenlerden bir bileklik asılıydı? ...
11.7M 6.7K 4
"Yeter ama bu kadarı fazla!" sinirden gözüm dönerken Savaş abi yanıma gelip omuzlarımdan tuttu. "Yeter mi? Yüsra ben yanında olduğum sürece kimse sa...
11.5M 184K 17
17 NUMARA'YI KİTAP SATAN HER YERDE BULABİLİR, SATIN ALABİLİRSİNİZ. BURADA YALNIZCA TANITIM AMAÇLI İLK ON BÖLÜM VE ÖZEL BÖLÜMLER YAYIMDADIR. Gecenin k...
105K 6.9K 63
Kaybolmuş bir şehirde, gökyüzünün şehire olan isyanını dile getiren yağmurun üzerimi ıslatmasıyla sığındığım bir durakta, yara bere içinde bırakılan...