Bekleyiş

By sukunettekelimeler

135K 9.8K 1.6K

Kendimi güzel diye adlandıramazdım belki. Ne boyum uzundu, ne nefes kesen güzelliğim vardı; ne gözlerim renkl... More

incir mevsimi
kalbe vurmak • kalbin vuruşu
sevilene verilen sevdiği hediye • incir barışı
dudaklarda iz bırakmak • ince sızı • kalıcı hatıra
aynı yolda birlikte yürümek • aynı çıkışa erememek
imâkar cümleler • anlamsız bakışlar ve fütursuz diyaloglar
arada kalış • kurtarış • saklanan gülüş
ayrı adrese çıkan aynı tarif • büyümek ama büyüyememek
hassasiyet kavramı • hayatın ardı
güç yetirilemeyen şeyler • önemsiz görünen ayrıntılar
kaldırma kuvveti • senden büyük mü
büyümek susmak mıdır • tükenen sözcükler azalmak mıdır
seni böyle görmek sancısı • ruha açılan oyuk
adını doğru söyledim bu sefer • bazı yanlışlar doğrulardan daha değerli belki
üst üste gelen imtihanlar • kırmızı halı • dağınıklık
karpuz • sesli bir gülüş • anılar havuzu •
zaman geçer de biz kalır mıyız olduğumuz yerde • uzaklara takılan bakış
sükutta gizli hisler • şaşırtan bir yükseliş
izler ve sinyaller • reddediş • belirsizlik
kendi bahçen • üzerine titremek • sevilmek
ters dönmek • akşam güneşi altında gökte son turlarını atan kuşlar
bir sevinçten evvel gelen hüzün • hayallerden evvel gelen gerçekler
sonraya saklanan sözler • vazgeçmek
izlenim • hazırlıklar • aynı kuyuya tekrar düşmek
balkona saklanmış bir düğün misafiri • anlayış
kocadan önce davranan kedi • rol oynamak
gözlerin içinde saklı sızı • tamamlanan yarım kalış
ses tonları arasındaki fark • görevini yerine getiremeyen maske
içimden geçmeyen dilime vurmaz benim • oyun değil gerçek
soğuk su etkisi • gerçek küslük •
seni bildikten sonra bilmediğim kelimeler • yürekte leke
seni sevdiğim için • saklamak •
sahi bir ürperiş • gerçek bir hikaye
en zoru insanın kendini affetmesi • nazar
Sana güzel bir şeyler söylemek istedim • sustum
gizli kahraman • seni ıslatan bir kızı sevmek
sarıp sarmalamak • hastalık
üç kişilik zaman yaşamak • beklemek
Artık üç kişilik zaman harcıyormuşuz • iki kişilik nefes alıyormuşum
bayram • güzel tebrik • çocuk kaçırmak
seçim yapmak • tehlike • korku ve boşluk
yıllar geçse de unutmadığım bir ân • bizim ağacımız
sır • en çok kimi sevmek • karşılıksız aşk • son
DUYURU

üçleme • son teklif • kökler

2.5K 212 79
By sukunettekelimeler

Yanından geçip gidecektim ama yapamadım. Kestiği incir ağacının kalan kökünde oturuyordu. Başı öndeydi, beni görmüş müydü  bilmiyordum. Sessiz kalamadım bu kez. O incir ağacını kesmeleri sanki içimde derinlere kök salan bir şeyi kesmişler hissi veriyordu. O incir ağacı benim en sevdiğim, tırmandığım, meyvesini yediğim, dalına salıncak kurduğumdu.

Adımlarımı biraz ötesinde durdurdum. Ayak sesinden ötürü başını kaldırdığında bir kaç saniye göz göze geldik. Şaşırmasını bekliyordum ama bakışlarında hiçbir anlam yoktu. İlk kez onu anlayamıyordum. Kaşlarım çatıktı. "Neden kestin?" dedim sert bir sesle.

"Kökleri çok derine uzamıştı."
Bir ân kelimelere farklı anlamlar yükledi zihnim. Çok farklı... Sanki metafordu her biri.

Sesim biraz yumuşadı.  Normal davranmalıydım. "Olsun, uzasın. Ne olacak sanki? Ben bu ağacı çok seviyordum. Çok şey saklıyordu. Kesmesen olmaz mıydı?"

"Ben de seviyordum. Ama eğer o çok derinlere salınan kökleri kesmeseydim, evlerimizin temeline zarar verecekti. En ufak bir sarsıntıda yıkılma riski daha yükselecekti. İncirin kökü güçlüdür, babaannem öyle derdi."

Yine de üzülmemi değiştirmiyordu bu durum. Bir parçam gitmiş gibiydi. Fark etmeden bunu dile getirdiğimi anladığımda bir an duraksadım. Ne zamandır dilim ve zihnim iş birliği ile benden gayrı iş görüyordu?
"Yine de içimden kocaman bir parçam gitmiş gibi."

Sesinin az evvelkinden biraz daha yumuşak olduğunu fark ettim. "Üzülme, yenisini dikeceğim biraz daha öteye. Onunla kapatırsın eksilen parçanın yerini."

"Yeni gelen eskisinin yerini tutar mı ki? Kapatabilir mi boşluğunu?"

Bu kez yakaladım şaşkınlığı gözlerinde. Fakat çabuk toparladı. Sakin sesinde hafif bir rüzgar esiyor gibiydi. "Tutmaz elbet, olduğu kadar. Kapatmaz elbet, doldurduğu kadar. Alışıyor insan her şeye. Dert etme. Bir tane de tarlaya ekmiştim, o epey büyüdü bile şimdi. Bu ekeceğim erişene dek ondan toplarım sana."

"Toplar mısın?"

"Toplarım, sen istediğin müddetçe."

"Ya istemezsem?"

"O zaman toplamam."

"O zaman da toplarım deyip kibarlık yapmaz mı insan?"

"Ben yapamam."

"Neden?"

"İstemediğin bir şeyi yapmam çünkü."

İçimde bir şeyler kıpırdandı. Başımı salladım, verecek cevabım yoktu. Artık susturuyordu, kelime bırakmıyordu insana. Gitmek üzere hareketlenmiştim ki yavaşça seslenmesi ile durdum. "Hülya!" Dönüp baktım, parmakları arasında oynadığı otlardan kaldırmıştı bakışlarını. "Efendim?"

"Son kez konuşacağım babamla, Rıza amcayla konuşması için. Bu son, söz. Üçten öteye gitmem, istemediğine emin olur seni daha rahatsız etmem."

Yavaşça başımı salladıktan sonra merak edip sordum. "Neden bunu şimdi bana söylüyorsun?"

"Son dedim ya, onu bil de öyle cevap ver istedim."

"Yine aynı cevabı verirsem ne yapacaksın?"

"Gideceğim."

"Nereye?"

"Köklerinin içime dek uzanamayacağı bir yere, buradan uzağa. Ne binam yıkılır, ne köklere zarar gelir böylece."

"Ama bu ailene haksızlık. Sana da öyle."

"Bir haksızlık yok ortada, sen bunu düşünme, etkilemesin seni. Söylediğime pişman etme beni."

"Gitme, kal." dediğimde buldu yine gözlerimi. "Sen buradan başka yerde yeşeremezsin. Nasıl, ne zaman, kiminle bilmem ama zaten ben gideceğim eninde sonunda. Gidip de kendine yazık etme."

Gözlerinde hafifçe bir titreme gördüm o an. Belli belirsiz bir nemlilik. "Ben senin bahçenden başka bir yerde yeşeremiyordum. Ha sen gitmişsin ha ben. Sonuçta sen olmayacaksın, bende yine solan solacak. Sen çiçek aç yeter ki."

Kalbim titredi. Sesindeki tını, bakışlarındaki derinlik ve parmaklarının ucundaki hafif titreme bir an bana da bulaştı. Bir şey diyemedim. Beni kendi elleriyle toprağa gömdü. Tohum olarak mı, ceset olarak mı gömdü bilmem ama nefessizdim. Yüreğimdeki ağırlık sanki yükselip boğazıma düğüm oldu. Gözlerim doldu, gizlemek için ardıma dönüp uzaklaştım yanından. Yanağım ıslandı.

Sefa ne ara böyle derin bir deryaya dönmüştü de ben hiç fark edememiştim bu güzelliği? Neden ben hep dalgalarını hırçın görmüş, ufuk çizgisini ırak görmüş, boğulacağımı düşünmüştüm? Oysa en dingininden bir denizmiş onunkisi. En sıcağından bir gülüş, en yakınından bir bakış. Sefa değişmiş deyip duruyordum ya, Sefa değişmişti belki evet ama ben onu anlamamıştım hiç. Neye döndüğünü çözmemiştim.

Peki nasıl böyle sözler edebiliyordu? Nasıl giderdi? Nasıl giderse köklerin temeline zarar vermeyeceğini düşünüyordu. Kökler bir kere sarılınca, bir daha kolay kolay ayrılır mıydı topraktan? Çok şey alıp götürmez miydi , çok kanatmaz mıydı? Acıtmaz mıydı? Binayı sağlam bırakır mıydı?

İçimdeki korkuyu bir an her zerremde hissettim. Gitmesinden korkuyordum. Gitmesin istiyordum. Onun gitmesi demek...incir mevsiminin bitmesi demekti. Oysa o benim en sevdiğim meyveydi.


Ayrılık. Kelimeyi duyunca içinizde bir yer sızlar süratle. Yollarınızın artık bir olmadığı, bakışlarınızın aynı nesneye dokunamadığı, gözlerinizin birbirini bulamadığı, anılarınızın birlik olamadığı ve zamanınızın aynı ânda kesişemediği kişileri düşünürsünüz. Acı oturur yüreğinize, bir çok acıdan daha keskin bir acı hem de. Ayrılıklar her zaman vuslata gebe de değildir üstelik. İşte budur insanı en çok korkutan. Hasret, gelemeyecek olan vuslat...

-s.k.

🍒

Vuslat: Selamlar Ayrılık. Nasıl gidiyor?

Ayrılık: Nasıl olsun! Her zamanki gibi işte. Ayrılıklar hiç bitmiyor, yani sana gün doğuyor. Ama sen gelince bana geldiğin yerden uzamak düşüyor. Sen gelmesen diyorum!

Vuslat: Ben gelince insanlar seviniyor farkında değil misin? İnsanlar sevinmesinler mi?

Ayrılık: Evet farkındayım. Ama ben gelmezsem de insanlar kıymet bilmiyor, sen bunun farkında mısın pekala? Zaten ben olmazsam senin anlamın yok. Asıl olan benim sen benden sebepsin. Ben olmasam sen bir hiçsin.

Vuslat: Doğru söylersin sen olmazsan ben olamam. Ama ben olmazsam da sen olamazsın. Biz birbirimize bağlıyız. Birbirimizden ayrı olsak da birimiz olmadan diğerimiz olamayız. Birbirimizin varlığının sebepleriyiz. Zıtlıkların hayata anlam kazandırdığı iki karşı kutubuz.

Ayrılık: Yani ikimizin arasında da mı benden var?

Vuslat: Galiba öyle. Ama bizimkisi en uzun süren Sen(Ayrılık) olacak. Bilinmez ne zaman son bulacak. Düşünmeyiz bile. Çünkü hem birbirimizi tamamlarız hem de birbirimize yakın olduğumuz kadar uzağız. Ben ne zaman yakınlaşsam sen oradan uzaklaşmaya başlarsın. Sen ne zaman yakınlaşsan ben oradan uzaklaşmak zorundayım. Hani bizimkisi zorunluluk biraz. Kaderimiz böyle yani.

Ayrılık: Ben her yerde kendimi yaşıyorum. Ama sen, bir yer hariç hep kendini yaşıyorsun. Ben hep aynı duyguyu yaşıyorum ama sen bana karşı, seni değil beni yaşıyorsun. Bir tane de olsa tek de olsa sen farklı bir duyguyu yaşayabiliyorsun. Nasıl bir his söyler misin?

Vuslat: Aslında ben de pek anlayamadım nasıl bir his. Çünkü senden sürekli ayrılık var benim için ama benden her yerde aynı. Benim adım vuslat. Ama bir tek sende tatmadım bu vuslatı. Ama ne denir ki işte hayat. Hayat varsa gerisi olur gider Ayrılık.

Ayrılık: Yine gidiyorum ben o zaman sen gelesin diye. Sen gelesin ki mutluluk gelsin diye. Mutluluğun gelmesi için gitmek mi daha zor sence hüznün bitmesi için gelmek mi? Sence hayat bu soruya cevap vermek mi? Yoksa uğruna ölebileceğin davalara gönül vermek mi?

Vuslat:  Bence her şeyde önemli olan vuslatına ereceğin sonsuzu bulmak. Her şeyin sahibinde vuslata ermek. Zaten O'na olan vuslat demek, her şeye kavuşmak demek. Ayrılıklar bile kavuşur O'na kavuşursan eğer. O'nu razı edersen eğer tüm ayrılıklar son bulur. Sen gidersin, ben gelirim ve sen bana dönüşürsün. İkimizin kavuşması da olur böylece. Sen benden olursun, ben de senden. Bütün oluruz. Kavuşuruz. Yeter ki; asıl kavuşmamız gerekeni unutmayalım Ayrılık.

Ayrılık: Ne de güzel anlattın Vuslat. Hakk'a hakkıyla vasıl olmak ümidi ve duasıyla. Ben sen olacağım güne kavuşacağım günü bekleyeceğim.

Vuslat: Bekleyelim kardeşim. Ben de biliyorum o gün bizim birbirimize yakın olduğumuz kadar uzak. Ama inanıyorum ki vardır bu hayatın sonunda da elbet Vuslat."

Kaynak: https://www.risalehaber.com/vuslat-ile-ayrilik-21412yy.htm

Continue Reading

You'll Also Like

3.1K 194 20
Önümüze uzatılan kağıtta anladığım ve anlamadığım onlarca madde yer alıyordu. Sorun maddelerin sayısı değil, tüm sorun sözleşmenin konusuydu. "Hayatı...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

3.7M 174K 9
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
3.3M 165K 18
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
7.2K 286 13
Olimpos 12 tanrıya ev sahipliği yapıyor. Bazıları acımasız , ama çok azı iyi kalpli. Şimdi en acımasızı ile en iyisinin aşkı. İyi ile kötünün bir kez...