SOĞUK SEMT

By ElaSelviNur

183K 10.1K 2.6K

Sessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere dü... More

❌ 1. BÖLÜM ❌
❌ 2. BÖLÜM ❌
❌ 3. BÖLÜM ❌
❌ 4. BÖLÜM ❌
❌ 5. BÖLÜM ❌
❌ 6. BÖLÜM ❌
❌ 7. BÖLÜM ❌
❌ 8. BÖLÜM ❌
❌ 9. BÖLÜM ❌
❌ 10. BÖLÜM ❌
❌ 11. BÖLÜM ❌
❌ 12. BÖLÜM ❌
❌ 13. BÖLÜM ❌
❌ 14. BÖLÜM ❌
❌ 15. BÖLÜM ❌
❌ 16. BÖLÜM ❌
❌ 17. BÖLÜM ❌
❌ 18. BÖLÜM ❌
❌ 19. BÖLÜM ❌
❌ 20. BÖLÜM ❌
❌ 21. BÖLÜM ❌
❌ 22. BÖLÜM ❌
❌ 23. BÖLÜM ❌
❌ 24. BÖLÜM ❌
❌ 26. BÖLÜM ❌
❌ 27. BÖLÜM ❌
❌ 28. BÖLÜM ❌
❌ 29. BÖLÜM ❌
❌ 30. BÖLÜM ❌
❌ 31. BÖLÜM ❌
❌ 32. BÖLÜM ❌
❌ 33. BÖLÜM ❌
❌ 34. BÖLÜM ❌
❌ 35. BÖLÜM ❌
❌ 36. BÖLÜM ❌
❌ 37. BÖLÜM ❌
❌ 38. BÖLÜM ❌
❌ 39. BÖLÜM ❌
❌ 40. BÖLÜM ❌
❌ 41. BÖLÜM ❌
❌ 42. BÖLÜM ❌
❌ 43. BÖLÜM ❌
❌ 44. BÖLÜM ❌
❌ 45. BÖLÜM ❌
❌ 46. BÖLÜM ❌
❌ 47. BÖLÜM ❌
❌ 48. BÖLÜM ❌
❌ 49. BÖLÜM ❌
❌ 50. BÖLÜM ❌
❌ 51. BÖLÜM ❌
❌ 52. BÖLÜM ❌
❌ 53. BÖLÜM ❌
❌ 54. BÖLÜM ❌
❌ FİNAL ❌
❌ GAZEL ARSLANOĞLU ❌
❌ GİRAY DEMİRSOY ❌

❌ 25. BÖLÜM ❌

2.9K 226 42
By ElaSelviNur

İnsanı en çok ailesi yıpratır, bir de ikinci ailesi diye kalbine aldığı insanlar.

GAZEL'İN  ANLATIMINDAN; 

Banyoda elinde jiletle bileklerine son kez bakan adam hiçbir şey düşünmez.

Kafasında birkaç şeyden başka hiçbir şey yoktur. Zihninde dönen tek şey biraz cesaret ve yapacağı hamlelerin hızını hesaplamaktır. Basit bir matematik işlemi vardır kafasında. Öyle her şeyi en ince ayrıntısına kadar hesaplamasına da gerek yoktur. Çünkü bedeni hala işlevsel olsa da ruhu çoktan işlevini kaybetmiştir.

Ne kadar zaman geçti artık farkına varamıyordum. Kollarım, uzun süredir asılı durmaktan dolayı uyuşurken bileklerim zincirin sıkılığı yüzünden kızarmış, bazı yerleri de hareket ettiğim için soyulmuştu. Kasıklarımda hissettiğim acı artık dayanılmaz bir raddeye ulaşmaya başlamıştı. Ateşimin çıktığını hissetsem de bir şey demedim. Olduğum yerde bacaklarımı hareket ettirip yanımdaki Giray'a baktım. Beni izliyordu.

"Nasılsın?"

Şefkatli çıkan sesi benimle buluşurken hafifçe gülümsedim. Beni bu yaşıma kadarki hayatımda merak eden, şefkat gösteren ya da benim için endişelenen hiç kimse olmamıştı. Şimdi ise bu kişilerin sayısı bir elin parmaklarını geçmese de yine de benim için birileri vardı.

"Iyiyim. Senin karnın nasıl, ağrın var mı?"

Dudakları düz çizgi hâline gelse de gözlerinden geçen o parıltıyı görmüştüm.

"Bana bir şey olmaz Yeşil Kafa. Sen beni merak etme."

Tam bir şey söylemek için tekrar ağzımı açmıştım ki içeriye giren adamlar yüzünden susmak zorunda kalmıştım. Samet ve yanında gelen dört kişiyle bize doğru yürümeye başladılar. Ben, yine ben veya Giray'ın karşısına geçeceğini sansam da o, hiç beklemediğim bir şeyi yaparak Yağız'ın karşısına geçti. Gözlerim büyürken içimden lanet etmeye başladım.

Lanet olsun, bu çocuk onun piçliklerine dayanamazdı! Yağız yerinde rahatsızca kıpırdanıp bana baktı. Kahretsin ki bunu yapamazdım. Eğer tepki gösterirsem ne yapacaklarsa kat ve kat fazlasını yaparlardı. Içeriye giren dört koruma onu çözüp götürürken hiç birimizden ses çıkmadı. Samet tek tek bize baktıktan sonra ellerini cebine koyup, ıslık öttürerek depodan çıktı. Kafamı koluma yaslarken Giray'a baktım.

"Giray?"

Bir şey demeden bana döndü. Ne diyecektim ki ona? Küçük bir çocuk gibi 'o iyi olacak mı?' Diyecek halim yoktu o yüzden bir şey demeden öylece bende ona baktım. Giray ne hissettiğimi istediğimi anlamış gibi gözlerini sıkıca kapatıp açtı.

"Ne zaman çıkıcaz bu amına koyduğumun yerinden!?"

Poyraz'ın delirmiş gibi bağırması ile ona baktım. Beyaz yüzü kızarmış, boynundaki ve alnındaki damarlar şişmişti. Oldukça terlemiş olsa da deli gibi bağırmaya devam ediyordu.

"Çıkarın lan artık bizi burdan sülalelerini siktiklerim şerefsizleri."

Poyraz bağırmaya devam ederken içeriye birkaç adam girmişti. Poyraz'ı da çözüp zar zor depodan çıkardılar. Vücuduma yayılan endişe beni rahatsız edecek kadar artsa da yine de sessiz kaldım.

"Ne olacak şimdi?"

Giray'ın bana döndüğünü hissetsem de ona bakmadım. Bakışlarım yerde dolanırken, beton zemini ezberliyordum.

"Bana bak."

Bakmadım. Giray'ın derin nefes aldığını duysam da yine de kafamı kaldırmadım.

"Büyük ihtimalle bu piç sırf zevk aldığı için bizi dövmeye devam edecek. Dayan-"

"Dayanamam."

Hızla kafamı kaldırıp ona bakmış ve sözünü kesmiştim. Dayanamazdım. Giray kaşlarını çatarken anlamak ister gibi bana bakıyordu. Ona doğru biraz daha yaklaştım ve sessizce fısıldadım.

"Kasıklarımdaki dikişler açıldı ve kanamam var. Karnıma yeterince darbe aldım zaten ve az önce de ateşimin yükseldiğini hissettim. Birazdan da soğuk hissettiğim ickn muhtemelen titremeye başlayacağım ki kan kaybını saymıyorum bile. Daha fazla dayanamam anladın mı beni, dayanamam!"

Giray'ın kaşları biraz daha çatılırken vücudunun büyüdüğünü hissettim. Kaslarının gerildiği olduğum yerden bile belli olurken saçma bir şey yapmaması için dua ediyordum. Önemli olan biz değildik, önemli olan o'ydu. Bu tür konularda kendini hiçe saydığını biliyordum ama bunu benden sonra yapamazdı. Benden önce ne halt ettiğiyle pek ilgilenmesem de benden sonrası için böyle olmaması için çabalayacaktım.

Hiçbir sesin çıkmadığı depo artık kararmaya ve soğumaya başlamıştı. Titreyip de Giray'ın dikkatini çekmemek için kendi çok sıkıyordum. Adamlar Poyraz'ı aldıklarından bu yana ne gelen vardı ne de giden. Giray ile tekrar konuşmamıştık hatta onun olduğu tarafa dönmemiştim bile. Öyle bir hâle gelmiştim ki Yağız ve Poyraz'ı bile düşünemiyordum. Birden gözlerimin kararması ile sendeledim. Bileğime bağlı olan zincirler sendelemem ile ses çıkarırken, gözlerimi sıkıca yumdum.

"Gazel, Gazel bana bak güzelim."

Giray'ın sesi hemen yanımdan gelirken cevap veremedim. Altımdaki pantolonun tamamen kan olduğunu bu yüzden de üzerime yapıştığını hissediyordum. Giray bana seslenmeye devam ederken sonunda cevap veremeyeceğimi anlamış gibi harekete geçti.

"Sikeyim!"

Birkaç dakika sonra Giray beni belimden kavradı. Bunu nasıl yaptığını merak etsem de konuşmaya takatim olmadığı için susmaya devam ettim. Elini belimden çekip bileklerime götürdü. Bileklerimdeki zincirleri biraz zorladıktan sonra çözmüş ve beni yeniden belimden tutmuştu. Bir kolu belimi tutmaya devam ederken diğer kolunu bacaklarıma uzatması ile durdu.

"Hassiktir Gazel çok kanaman var."

Dizlerimin altından tuttuğu gibi beni kucağına alırken bana sadece kafamı göğsüne koymak kalmıştı. Kime karşı konuştuğunu bilmesem de konuşmuştu.

"Herkes harekete geçsin çok uzadı bu iş. Çıkıyoruz."

Vücuduma vuran soğukluk ile biraz daha Giray'a yaklaştım. Neler olduğunu tam olarak idrak edemesem de kafamı koyduğum yerden kaldırmadım. Giray hızla yürürken Poyraz'ın ve Yağız'ın sesini duydum.

"Ne oldu abi, niye planı erken bitirdin?"

Poyraz'ın meraklı sesi Giray'a yönetilirken biz, yürümeye devam ediyorduk.

"Gazel'in dikişleri açıldı ve kanaması var. Durumu kötüleşiyor hemen hastaneye gitmeliyiz hadi çabuk olun."

Arabanın kapısı açıldı ve arka koltuğa yavaşça bırakıldım. Geniş koltuğa uzanırken dizlerimi karnıma kadar çektim. Kapı tekrar kapanırken ön kapı açılıp kapandı.

"Poyraz adamları ara burayı halletsinler. Samet şerefsizini de bizim semte yakın olan depoya kapatın."

"Tamam abi. Biz burayı halledip geliriz hastaneye."

Giray başka bir şey demeden arabayı çalıştırdı ve hastaneye doğru sürmeye başladı.

Vücudumu saran kollar ve hissettiğim soğuk ile titremeye başlamıştım. Bedenen ne kadar bok bir hâlde olsam da bilincim yerli yerindeydi. Sert bir yere yatırılmam ile sıcak bir ortama geçmem bir olmuştu. Giray'ın arkamdan bana seslendiğini duysam da tam olarak ne dediğini anlamamıştım. Gözümü zorla açan doktor elindeki ışığı gözüme tutarken bir yandan da hemşire, koluma damar yolu açıyordu. Üzerimdeki tişört yırtılmış sadece yarım atletim ile kalmıştım.

"Ameliyathaneyi hazırlayın hemen dikişleri fena açılmış ve yara enfeksiyon kapmış görünüyor. Hızlı olun."

En son duyduklarım bunlar olmuş ve ben ateşin de verdiği halsizlik ile bilincimi de gözlerim gibi kapattım.

Burnuma gelen tanıdık kokuyu solumam ile burnumu kırıştırdım. Karnımdaki lanet acı devam ederken sanki her bir dikiş ipliğini bile hissediyordum. Odadaki nefes alış veriş seslerinden tek olmadığımı anlarken, gözlerimi araladım. İlkten bulanık görsem de birkaç kere açıp kapatıp bu sorundan kurtuldum. Kolumdaki kelebeğin bile acısını hissederken bu durumdan hoşlanmadım. Hoşlanmadığım gibi de yatağın kumandasında uzanıp baş kısmını dikleştirdim. Odadaki gözlerin bana döndüğünü hissetsem de onlara bakmadan hemen yanımdaki komedindeki suya uzanmıştım ki Yağız'ın sesi buna engel oldu.

"Doktor bir şey yiyip içmemen gerektiğini söyledi."

Yerime geri yaslanıp gözlerimi kapattım. Elimde hissettiğim el ile gözlerimi yeniden açtım. Yağız hemen yan taraftaki koltuğa oturmuş dolu gözleriyle bana bakıyordu.

"Nasılsın?"

Elimi ondan yavaşça çekip karnımın üzerine koydum.

"Gazel, neden benimle konuşmuyorsun?"

Tek kaşım alayla yukarıya kalksada bir şey demedim. Yağız tekrar konuşmak için ağzını açmıştı ki içeriye doktorun girmesi ile susmuştu. Karşımda yirmilerinin sonunda olan ve oldukça alımlı olan bir kadın doktor girdi.

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Gazel hanım?"

Bu sefer iki kaşım alayla yukarıya kalkarken yarım ağız sırıttım.

"Kasıklarımın orda kocaman bir dikiş izi var ve bu izi hayatım boyunca taşımak zorunda kalacağım. Gerçekten de harika hissediyorum."

Yüzümü eski haline getirirken boş gözlerle doktora bakmaya devam ettim. Doktor bozulmuş bir ifadeyle gözlerini benden kaçırırken rahatsız olmuş gibi boğazını temizledi.

"Çıkmak istiyorum burdan. Hemen!"

"Üzgünüm ama pek mümkün değil."

Dediklerine karşı boş bir kahkaha attım. Doktor da dahil odadakiler bana tuhafça bakarken onları görmezden gelip yeniden doktora baktım.

"Ah üzgünüm, size sorduğumu unutmuşum. Taburcu işlemelerini siz mi halledersiniz yoksa benim mi halletmemi istersiniz?"

Doktor başka bir şey demeden odadan çıkarken, ayaklarımı yataktan sarkıtıp yatakta oturur hâle geldim. Komedinin üzerinde telefonumu görmem ile elime alırken hızla Osman'ı aradım.

"Söyle yeşil böceğim."

"Osman ben her zamanki hastanedeyim evden bana kıyafet getir ve hızlı ol."

Başka bir şey demeden telefonu kapatıp öylece oturmaya devam ettim. Osman'ın evi ile hastane arasında çok uzaklık olmasa da onun geç geleceğinden emindim. Oturmaktan dolayı sızlayan karnım yüzünden tekrar yatağa uzandım. Odada kimseden ses çıkmazken ben de bir şey demedim.

"Gazel neden benimle konuşmadığını söylemeyecek misin?"

Yağız'ın konuşurken titreyen sesi dikkatimi çekse de tepki vermeden yüzüne baktım. Gözleri muhtemelen ağladığı için kızarmıştı. Bileklerinde kırmızı izler varken yüzünde herhangi bir yara yoktu. Poyraz'a döndüm. Kaşında ve dudağında yaralar varken sağ yanağında da hafif kızarıklık vardı. Son olarak da Giray'a baktım. Dikkatle beni izliyordu.

Hiçbir şeyi yoktu, domuz gibiydi maşallah.

Hepsi üstlerini değiştirmişti. Muhtemelen ben ameliyatttayken evlerine gitmiş ve geri gelmişlerdi. Yağız'ın sorusunu yine cevapsız bırakırken gözlerimi kapattım.

Yaklaşık yarım saattir öylece duruyordum hatta duruyorduk. Kapının birden açılması ile oraya baktım. Osman nefes nefese kalmış bir şekilde yanıma geldi ve elindeki poşeti bana uzattı. Yataktan yavaşça doğrulup ayağa kalktığım gibi elinden poşeti alıp banyoya geçtim. Osman'ın getirdiği kıyafetleri poşetten çıkarıp kapının arkasındaki askılığa astım. Üzerimdeki mavi hastane önlüğünü çıkarıp dikkatlice giyinmeye başladım. Siyah dar pantolonumu giyip fermuarını ve düğmesini kapattım. Pantolon beni sıksa da bunu önemsemedim. Üzerimdeki yarım atletin üzerine getirdiği siyah v yaka olan siyah tişörtü giydim. Çantanın içinden çıkan postalları elime alıp banyodan çıktım. Çoraplarımı bile giyememiştim. Yatağın üzerine oturup botun içindeki top halindeki çorabı alıp Osman'a attım.

"Gel giydir şunları Osman."

"Hemen böceğim."

Osman havada tuttuğu çorabı alıp önümde diz çöktü ve çorapları giydirdi. Botları da ayağıma geçirip bağcıklarını bağladı.

"Sen şu çıkış işlemlerini hallet geliyorum ben."

Osman odadan çıkarken bende ayağa kalktım. Kapıya doğru giderken birden kolumdan tutulmam bir olmuştu. Giray kolumu tutarken bir şey demeden sertçe kolumu parmaklarının etkisinden kurtardım.

"Artık neler olduğunu söyle daha fazla da benim sabrımı sınama!"

Kaşlarımı hırsla çatarken onu sertçe ittim. İşaret parmağımı Poyraz'a doğru sallarken bağırmaya başladım.

"Senin bu piç arkadaşın yüzünden ben annelik hakkımı kaybettim. Anlıyor musun? Ben bir daha anne falan olamayacağım! Niye peki? Seni öldürmek zorunda olsam da yine de hayatta tutmak için vurduğum için."

Parmağımı bu sefer ona doğru çevirip devam ettim.

"Sen ise daha yakalanmadan önce tüm bunları plânlamıştın hatta hepiniz plânlamıştınız ama bana hiçbir şey demediniz. Ve sen Yağız bunların hepsini bile bile benden hepsini sakladın. Hani sizin için güven önemliydi? Ne oldu Giray, bir Arslanoğlu olduğum için kıçınızı kaç defa kurtarmama rağmen halâ bana güvenmiyor musun? Ama biliyor musun, bundan sonra da güvenmemeye devam et. Çünkü ben artık yokum. Paranı da en kısa zamanda ödeyeceğim merak etme."

Onları orda o hâlde bırakıp hırsla odadan çıkıp kapıyı da sertçe çarptım. Koridordakilerin bana baktıklarını hissetsem bile kimseye aldırmadan hastaneden çıktım. Arabada bekleyen Osman'ı es geçip, hayatım boyunca asla unutmadığım yolda ilerlemeye başladım. Bundan sonra ne onlar vardı ne de ben. Her şeyi yok etmişlerdi.



❌BÖLÜM  SONU❌

Continue Reading

You'll Also Like

481K 28.5K 31
ablasına yazacakken yanlışlıkla dünyaca ünlü boksöre yazan Ahu 💋💋
11.7M 6.7K 4
"Yeter ama bu kadarı fazla!" sinirden gözüm dönerken Savaş abi yanıma gelip omuzlarımdan tuttu. "Yeter mi? Yüsra ben yanında olduğum sürece kimse sa...
1.1K 827 55
kaplidio Efsanesinın son kitabıdır... işlenen suçların ödenmesi gereken bedelleri vardır. Fakat nesillerce taşınmış bu bedeli kim ödeyecek? Gerçek s...
183K 8.1K 58
Köyde geçen bir aşk hikayesi... O bir inci tanesiydi; Dışı dillere destan bir güzel... Naîf kırılgan ve nârin... Köy kurgusu ve abimin arkadasşı konu...