Devin | RAFLARDA |

By candikmenli

294K 21K 15.1K

Babasının menfaatleri uğruna bir başkasına satılan Devin, yıllarca süren zulme boyun eğip susmuştur. Genç kad... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
DUYURU
Bölüm 6.1
Bölüm 6.2
Bölüm 7.1
Bölüm 7.2
Bölüm 8.1
Bölüm 8.2
Bölüm 9.1
Bölüm 9.2
Duyuru!!!
Bölüm 10.1
Bölüm 10.2
Bölüm 11.2
Bölüm 12.1
Bölüm 12.2
Bölüm 13
Bölüm 14.1
Bölüm 14.2
Bölüm 15.1
Bölüm 15.2
Bölüm 16.1
Bölüm 16.2
Bölüm 17.1
Bölüm 17.2
Bölüm 18.1
Bölüm 18.2
Bölüm 19.1
Bölüm 19.2
Bölüm 20.1
Bölüm 20.2
Bölüm 21.1
Bölüm 21.2
Bölüm 22.1
Bölüm 22.2
*Bölüm 23.1 - FİNAL
*Bölüm 23.2 FİNAL
Sizlerin Düşünceleri
DEVİN'İN YOLU
DUYURU 📣
Devin Kapak Görseli ve Çıkış Tarihi
ÖN SİPARİŞ

Bölüm 11.1

6.5K 627 483
By candikmenli

SINIR: 70 VOTE 150 YORUM

Satır arası yorumlarınızı bekliyorum! Oralardaki fikirleriniz beni eğlendirdiği kadar yolumu çizmeme de yardım ediyor. ❤️

Keyifli okumalar. 🙈

Kendinden emin adımlarla içeri girdiğimde lavaboya yöneldim. Aynaya baktığımda gözlerimin çok hafif kızardığını fark ettim. Makyajımın dağılmaması yerle bir olan özgüvenimi yerine getirdiğinde kendime çeki düzen verip dışarı çıktım.

Masaya doğru ilerlediğimde bir kişi dışında herkes bana bakıyordu. Alex önündeki tatlısını yudumlarken telefonuyla ilgileniyordu.

Marcus'un gözlerinde merak vardı ama tebessüm ediyordu.

Mathilda ise beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Bu kadına giderek uyuz olmaya başlamıştım.

İtalyan çifte samimi bir gülümseme bahşederek Marcus'un yanındaki yerime oturdum.

Marcus elimi tutup baş parmağıyla okşarken gülümsedim. O iyi biriydi. Laubali tavırları olan dobra biriydi. Aklındaki neyse dilindeki de oydu. Ondan hoşlanıyordum ama bu 'formalite' işi daha fazla uzarsa onun sınırı geçmek isteyip istemeyeceğinden emin değildim.

Ve şu an için bir beraberliği düşünecek psikolojide de değildim.

Masada bulunan hiç kimse neden ayrıldığımı sormadan sohbete devam ettiler.

Saat geç olmaya başladığında Alya iyi mi diye merak ettim. Ne kadar bulunduğu yere güvensemde yanımda olması hem onun hem de benim için en iyisiydi.

"O zaman artık gecenin eğlenceli kısmına geçebiliriz." dedi Marcus elini elimden çekerek.

"Yaşasın!" diye cırtlayan Mathilda'nın sesi kulak zarımı patlatacak gibiydi.

"Hesabı ben ödemek istiyorum." dedi Bay Bilzerian.

Alex hızla başını kaldırıp, "Hesabımız ödendi." dedi.

Demek benim yanıma geldikten sonra hesabı ödemişti. Böylelikle herkes onun da neden masadan kalktığını anlamıştı. Bu iyiydi. Yanıma gelmiş olduğunu diğerlerinin bilmesini istemezdim. İnsanların gözünde patronları ayartan sıradan bir sekreter olarak gözükmek istemiyordum.

Öyle bir şey yoktu da.

Celine, "Alex, hep böyle yapıyorsun darılıyoruz ama." dedi.

"Misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak bizim için bir şeref, Celine." dedi Alex.

"Peki madem. İtalya'ya geldiğinizde biz de aynı misafirperverlikle yaklaşacağız." dedi.

"Buna hiç şüphem yok." dedi ve ayağa kalktı. "Ama ne yazık ki gecenin ilerleyen saatlerinde aranızda olamayacağım. Uğramam gereken çok acil bir iş çıktı."

"Bu saatte ne işi Alex?" diye sordu Mathilda.

Alex onu yanıtlamadan kardeşine döndü. "Marcus sizi en iyi şekilde eğlendirecektir. Bilirsin o partilerden daha çok anlar." dedi.

"Ben sana demiştim." diye fısıldadı Marcus kulağıma.

Gerçekten de demişti. Alex bir yolunu bulup orada ayrılacaktı.

Açıkçası gecenin geri kalanında ben de evime gidip kızıma sarılarak uyumak istiyordum.

Marcus'u elinden tutup, "Bize birkaç saniye izin verin." dedim ve oradan uzaklaştırdım.

"Bir sorun mu var?" dedi bana bakarak.

"Merak etme önemli bir şey yok. Sadece daha fazla katlanmak istemiyorum. Aklım Alya'dayken eğlenmek doğru gelmiyor. Gecenin geri kalanında kalmak istemiyorum." dedim. Sesim istemeden yalvarır gibi çıkmıştı.

Marcus neredeyse on saniye boyunca gözlerimin içine baktı. Asla göz kırpmıyordu. Yüzü donuktu. Birden silkelenip gülümsedi ve elleriyle yanaklarıma dokundu.

"Peki, sen nasıl istersen. Çocuğunu düşünmen çok normal. Sadece masada moralinin neden bozulduğunu anlamadım. Kendine bir şey yapmazsın umarım." dedi gülümseyerek.

Dedikleri karşısında gülümseyerek ona baktım.

"Hayır, yapmam. Söz veriyorum." dedim.

"O halde ben seni bırakayım. Sonra onların yanına geçerim." dedi.

"Hayır, gerek yok. Bir taksiye atlayıp giderim. Misafirleri maymuncuk ile yalnız bırakmanı istemiyorum." dedim yüzümü buruşturarak.

Kahkaha atmamak için kendini tuttu.

Diğerleri dışarı çıkmaya hazırlanırken Marcus arkasına baktı. Sonra bana döndü ve yüzüme doğru yaklaştı.

"Yardımların için çok teşekkür ederim. Formaliteden de olsa, keyifli bir oyundu." dedi.

Geniş vücudu beni kapladığı için arkadakiler beni görmüyordu.

"Son kez," dedi ve yanağımdan öptü. Diğerlerinin dudaktan öptüğüne inandığına emindim. Dudaklarını çektikten sonra, "Formaliteden." dedi ve gülümsedi.

Marcus önümden çekildikten sonra herkes bize bakıyordu.

"Devin biraz rahatsızlanmış. O yüzden bu geve maalesef aramızda olamayacak." dedi Marcus.

Celine," Yaa, çok üzüldüm. Neden? Neyin var canım?" dedi dudağını büzerek. Bu kadının benden hoşlandığına yemin edebilirdim. Mathilda ile yalnız da eğlenebilirdi ama bir süre sonra o cadıyla aynı ortamda kalmak, sevene bile ölüm gibiydi.

"Biraz halsizim. Merak etmeyin. Üzgünüm," dedim.

"Yarın sabah uçağımız var. Bir daha görüşemeyeceğiz." dedi ve gelip bana sarıldı.

Ben de ona sarılırken, "Keşke daha fazla vakit geçirebilseydik." dedim. Ama içimden gidiyorlar diye göbek atıyordum.

"Onu bıraksam sizin için sorun olur mu?" dedi Marcus.

"Hayır, ben kendim giderim. Sen lütfen misafirlerimizle ilgilen canım." dedim.

İtalyan çift sorun olmayacağını söylediklerinde Alex, "Ben bırakırım." dedi.

Herkes ona döndüğünde, "İşinize geç kalmanızı istemem." dedim.

"Önemli değil. Şirkete yakın bir yerde işim. Senin de o taraflarda oturduğunu sanıyorum." dedi.

"Evet, çok yakın." dedim.

"Tamam o halde ben bırakırım." dedi.

Marcus'a dönüp sarıldığımda, "Sana iyi şanslar. Umarım bu geceyi sıkılmadan atlatabilirsin." dedim.

"Umarım eve gidene kadar Alex'in sıkıcılığından sağ çıkabilirsin." dedi gülerek.

Bay Bilzerian ile el sıkıştıktan sonra Mathilda'ya döndüm.

"Görüşürüz." dedim.

"Hı hı." dedi Mathilda telefonuyla ilgileniyormuş gibi yaparak.

Hep beraber dışarı çıktık. Herkes kendi arabasına bindiğinde ben de Alex'in arabasına bindim.

Kemerimi bağlarken ellerimin titrediğini fark ettim. Dışarısı serindi. Soğuktan mı yoksa gerginlikten mi bilmiyordum.

Yanımda arabayı süren adam benim en zayıf anlarıma şahit olmuştu. Üstelik patronumdu. Tedirgin olmam gayet normaldi.

Arabayı sürerken bir eliyle klimayı açtı.

"Birazdan ısınırsın." dedi. Sanki ben üşürken o da üşümüştü.

"Teşekkür ederim." dedim ellerimi önümde birleştirerek.

"Rica etsem beni eve bırakmadan Alya'yı kreşten alabilir miyiz?" dedim.

"Tabi." dedi.

"İşinize geç kalmazsınız umarım." dedim.

Yoldan gözünü ayırmadan gülümsedi.

"Gerçekten işim var dediğimde bir işim olduğuna inandın mı?" dedi.

"Nasıl yani?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Müşterilerimizle samimiyet kurmamız esastır. Ama bu işi Marcus daha iyi becerir. Ben daha çabuk sıkılan biriyim." dedi.

"Ah, anlıyorum. Yani, yalan attınız." dedim.

"Sayılır. Daha çok kendimi kurtardım diyelim." dedi. Bana baktığında hemen bakışlarımı yola çevirdim.

Midemde garip bir his vardı.

Kreşe doğru giderken hiç laf etmedik. En sonunda derin bir nefes aldı.

"Sen ve Marcus," dedi.

İşte geliyordu.

Lütfen sorma. Lütfen sorma.

"Birbirinizi bu kadar kısa sürede çok çabuk sevmiş görünüyorsunuz." dedi. Bu sözler bir görüş bildirmekten ziyade soru sorarcasına çıkmıştı ağzından.

Cevap vermek için ağzımı araladığımda. Devam etti.

"Beni ilgilendirmez. İkiniz de yetişkinsiniz." dedi. "Ama Marcus biraz, şeydir."

"Neydir?" dedim.

"Şıp sevdi. Yani, pek uzun süreli bir şey yaşadığını görmedim." dedi.

"Ah, anlıyorum." dedim.

"Beni yanlış anlamanı istemem. Gerçi sana karşı bakışları garip. Daha önce onu böyle görmemiştim. Sanki büyülemişsin gibi." dedi.

Sessiz kaldım. Çünkü ne demem gerektiğini bilmiyordum.

Fısıldayarak, "Herkesi büyülüyorsun." dedi.

Duymayacağımı sansa da duymuştum. Bu dediğinden birden fazla çıkarım yapabilirdim. Heyecanlansam da ona gerçeği söylemeliydim. Belki Marcus bana kızabilirdi ama sonuçta oyun bitmişti.

"Biz, Marcus'la beraber değiliz." dedim.

Alex şaşkın bakışlarıyla bana baktı. "Anlamadım?" dedi.

"Formaliteden berabermişiz gibi davrandık. Bunu teklif eden oydu. Biliyorsunuz, sizin yanınızda İtalyan çiftin çift şekilde takılmayı sevdiklerinden söz etmişti. Sonrasında öyle bir oyun oynadık. Bildiğinizi sanıyordum." dedim.

"Hayır, bilmiyordum." dedi. Omuzları düşmüştü. Bu rahatlama belirtisiydi.

"Ya siz? Mathilda ile çok yakışıyorsunuz. O, oldukça güzel bir kadın." dedim.

Bir süre durduktan sonra gülümsedi. Bir şeyler düşünüyordu.

"Mathilda, özünde iyi birisidir. Fazlasıyla şımarık. Ama," dediğinde sözünü kestim.

"Ama onu seviyorsun." dedim.

Gülerek bana baktığında dudaklarını ıslattı.

"Patronunla aşk hayatını mı konuşuyorsun?" dedi.

O an sersemletilmiş gibi hissettim ve bakışlarım önüme düştü.

"B-ben, özür dilerim öyle bir amacım yoktu." dedim.

"Önemli değil," derken hâlâ gülümsüyordu.

Kreşe ulaştığımızda, "Yardıma gelmemi ister misin?" dedi.

"Yok hayır. Hemen burada olurum." dedim ve arabadan indim.

Kreşe girdiğimde Alya'yı çocukların uyuduğu yerde buldum.

Sessizce onu kucağıma alıp görevli kadına gözlerimle teşekkür edip kreşten çıktım.

Ayağımdaki topuklularla yürürken Alya kucağımda daha çok ağırlaşmıştı.

"Kocaman olmuş benim kızım." dedim fısıldayarak.

Belim kopacak gibiydi. Kreşin bahçe kapısından çıktığımda bir anlık dengemi kaybetmem sonucu duvara yaslandım. Az kalsın Alya'yı düşürüyordum.

Burkulan bileğim tekrardan sızlamaya başlamıştı. Alex hızla arabadan çıkıp yanıma geldiğinde, "İyi misin?" diye sordu.

Aramızda sadece Alya duruyordu. Onu kendi kucağına alırken sıcak elleri açıkta kalan kollarıma dokunduğunda titredim.

"İyiyim, teşekkür ederim." dedim.

Alya şimdi onun kucağında minicik görünüyordu. Sanki kuş tüyü taşırmış gibi onu tek koluyla tuttu ve diğer eliyle arka kapıyı açıp usulca Alya'yı yatırdı.

Arabaya bindiğimizde evin yerini tarif ettim. Sonrasında hiç ses etmeden yola koyulduk.

Bileğim zonkluyordu. Yüzümü buruşturarak ayağıma dokundum.

"İyi olduğuna emin misin?" dedi.

"İyiyim. Sadece sızlıyor." dedim.

"Evde ilaç var mı? Yoksa açık bir eczane bulabilirim." dedi. İyiliği göz kamaştırıcıydı.

"Evet ağrı kesici ve merhem var." dedim.

"İstersen yarın işe gelmeyebilirsin." dedi.

"Çok incesiniz. Ama önemli değil, teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

Peki anlamında başını eğdikten sonra arabayı sürmeye devam etti.

Eve geldiğimizde çantamdan anahtarı çıkardım.

"İstersen Alya'yı eve kadar taşıyabilirim." diye bir teklif sunduğunda ne diyeceğimi bilemedim.

Ama onun evimde olması düşüncesi beni heyecanlandırmıştı.

"Yorulmanızı istemem." dedim.

"Önemli değil. Zaten bir işim yok. Eve gidip uyuyacağım." dediğinde kemerini çıkarıp arabadan indi.

Aynı yumuşak hareketlerle arka koltuktan Alya'yı kucağına aldığında peşimden yürümeye başladı.

Alya onun boynuna sarılarak uyuyordu. Alex gülümsediğinde ona döndüm. "Neden gülümsüyorsun?" dedim.

"Nefesi gıdıklandırıyor." dedi Alya'yı göstererek.

Gülümseyerek ikisine baktıktan sonra titrek ellerle kapıyı açtım ve içeri girdim.

Alex peşimden girdiğinde Alya'nın odasını gösterdim. O yöne gittiğinde, "İsterseniz gerisini ben hallederim." dedim.

Ama o beni duymamışçasına ilerledi ve Alya'nın yatağını açıp içine bıraktı. Üstünü titizlikle örterken gömleğinin altında kasılan kaslarını izledim.

Sonrasında odadan çıktı ve kapıya yöneldi.

"İyi geceler Devin. Yarın şirkette görüşürüz." dedi ve gülümsedi.

Kapıyı açıp dışarı çıkacaktı ki, "Bekle!" dedim. Sesim normalden daha yüksek çıkmıştı. Durup bana döndüğünde ne diyeceğimi bekledi.

Asla aklımda olmayan bir şekilde birkaç adım attım ve ondan gözlerimi kaçırarak, "İstersen bir şeyler ikram edebilirim." dedim ve dudağımı ısırdım.

Bunu teklif ettiğime inanamıyordum. Beni şaşırtan bir diğer şeyse açmış olduğu kapıyı aynı yavaşlıkta kapatmış olması oldu.

"Bir yere yetişecek değilim." dedi ve gülümseyerek ona yol göstermemi bekledi.

Gördüğünüz gibi sınırları geçer geçmez yeni bölümü yüklüyorum. 😜

Bu yüzden çoook teşekkür ederim ama keşke okuyan herkes oy verse de daha hızlı yeni bölümler yüklesek. 🤩

Sizce bu bölüm nasıldı? 🥳

Bir de yeni bir hikaye yazmaya başladım. Texting tarzında olacak. Ona da yeni bölümler yüklüyorum. Kırık Kalpler Durağı hikayemi okumayı da unutmazsanız çoook mutlu olurum. 🙏🏼👶🏻

SINIR: 70 VOTE 150 YORUM

Sizi seviyorum! 😍

Continue Reading

You'll Also Like

142K 4.9K 6
Annemin kanı avuçlarımın arasından süzülüp giderken, onun dudaklarında kaybolmanın nefretini içimde bir kere daha yaşadım, yaşattım. Bu duyduğum sons...
2.2M 136K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
1.7M 101K 62
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
67.1K 3.9K 6
YAZAR ZİLAN ERBEK ARIKAN'ın KALEMİNDEN FANTASTİK BİR DÜNYA! "Kadının eli hala ejderha yüzündeyken, dönüşüm geçirerek insan bedenine büründü. Çırılçı...