Aşk İzlerim | İz Serisi 1

By -BuzlarKralicesi

17.3K 642 101

Bu aşkın sol yanı bendim. Bu hikâye, çok yakında kalbinizi ısıtacak... Yayın Tarihi: 14.8... More

❄ Aşk İzlerim | Prolog
❄ Aşk İzlerim | Karakter Analizi #1
Aşk İzlerim | Fikir
Aşk İzlerim | TUYAP
❄ Aşk İzlerim | Alıntı
❄ Aşk İzlerim | 1
❄ Aşk İzlerim | 2
❄ Aşk İzlerim | 3
❄ Aşk İzlerim | 4
❄ Aşk İzlerim | 5

❄ Aşk İzlerim | 6

198 24 11
By -BuzlarKralicesi

-6-

"Teknik olarak benim hiçbir şeyim değil."

-SAVAŞ-

Aradan geçen 3 hafta boyunca Derya'yı kısa anlar dışında bir daha hiç görmemişti Savaş. Zaten gördüğünde de hep Uğur'un yanında, onunla fısır fısır bir şeyler konuşuyordu. Bu kız aptal mıydı? Uğur'un ne fırlama olduğunu bilmiyor muydu? Canını yakabileceğini düşünemiyor muydu o aptal kafası? Tüm bunları düşünürken delirecekti genç adam. Tamam, biraz sakinleşmeliydi belki de. Teknik olarak o benim hiçbir şeyim değil, diye geçirdi içinden. Elinden geldiğince yardım da etmişti zaten. E daha ne yapacaktı ki? Bundan sonrası ona kalmıştı. Fedaisi gibi etrafta dolaşıp onu bütün kötülüklerden de koruyamazdı ya. Çocuk bakıcısı değildi sonuçta, işi gücü vardı. İstemsizce kendi kendine söylenmeye başlamıştı. "Eşek kadar kız olmuşsun, kendi kendine bakmayı öğren artık!" Gereksiz bir sinirdi Savaş'ınki. Aslında onu hiç ilgilendirmemesi gereken bir şeyi takıyordu kafaya. Tamam, belki Derya'ya bir şey söyleyemezdu ama Uğur'u uyarabilirdi belki. O kıza zarar vermesine müsaade edemezdi.

Bugün bahçede tek başına otururken Derya'nü elindeki kitaplardan arkadaşına bir şeyler gösterdiğinu görmüştü. Bir süre onu izledi ama kız varlığını fark ettiğinde başını başka yöne çevirmişti adam. Kaçamak bakışlarını fark etmemesini diliyordu. Galiba onu ümitlendirmekten korkuyordu. Ayakları yere sağlam basmayan, gerçekleri göremeyecek kadar kör bir kızdı o. Aslında kör mü yoksa çocuk mu, bu konuda ikilemde kalmış durumdaydı Savaş. Muhtemelen hâlâ hayatın gerçeklerini kavrayamayacak kadar çocuk, büyüyememiş bir kız çocuğuydu. Korunmaya muhtaçtı. Kendisi Derya'yla olamayacaklarının farkındaydı ama ona bunu bir türlü izah edemiyordu.

Uğur Bey bahçeye teşrif ettiğinde uğradığı ilk adres tabii ki Derya olmuştu. Bu durum gerçekten sinirlerini bozuyordu Savaş'ın. Selamlaştıktan sonra Uğur kızın kulağına bir şeyler fısıldadı. Ne dedi acaba, diye düşünmekten kendini alamadı genç adam. "Bugün çok güzel olmuşsun." gibi bir şey mi? Biraz fazla uçmuş olabilirdi belki ama son haftalardaki hallerine bakılırsa çok da imkânsız görünmüyordu bu. Bir süre konuşurlarken Savaş arkasını dönüp banka oturdu. Elindeki ders kitaplarını incelerken bir gözü de onlardaydı. İkisi de gülüşerek birbirilerine eğlenceli şeyler anlatıyorlardı. Derya'nın arkadaşı yanlarından ayrıldığında Uğur da Savaş'ı görüp selam vermişti, ona doğru yürüyordu. Umurunda değilmiş gibi davranıp ders kitaplarına gömüldü adam. Tam karşısına oturup yayvan yayvan "N'aber?" diye sordu. Ona sıkı bir yumrukla cevap vermek isterdi Savaş, ama yeri değil diye düşündü. Bursunu yakmak gibi bir niyeti yoktu. Başını iki yana sallayarak cevap vermemeyi tercih etti.

"Ne oldu oğlum?"

Bir de ne oldu diye soruyor muydu? Dalga geçer gibi? Sinirlerine hâkim olamıyordu Savaş. "Bir de soruyor musun?" Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. "Derya'dan ne istiyorsun, açık konuş."

"Oğlum, ne isteyeceğim. Arkadaşlık yapıyorum. Okula yeni geldi, öğreneceği bir sürü şey var. Yardıma ihtiyacı-"

"Bana yutturma bunları! Sen çıkarın olmasa kimseye selam vermezsin Uğur." Sinirden işaret parmağını salladığını bile çok sonraları fark etti. "Bana bak, ne yapmaya çalıştığının farkındayım ama o kız senin bildiğin kızlardan değil."

Kahkahalarla karşılık verdi. "Ooo, şimdi de bana onu mu koruyorsun? Kızı tanımıyorsun bile!" diye alay etti dostuyla.

Evet, Savaş Derya'yı tam manasıyla tanımıyor olabilirdi ama gördüğü kadarıyla Uğur'a meze olacak bir kız da değildi. Bunu kim olsa görürdü! Yapmak istediği tek şey kendisini sinirlendirmekti, bunu biliyordu Savaş.

"Bak, ne yapalım biliyor musun? Sen bana karışma, ben de sana karışmayayım. Ha, eğer kızla ilgili planların varsa da söyle, uzak durayım. Ama yoksa Savaşçığım, kızın kısmetini kapama olur mu?" diyerek göz kırptı.

O anki bakışları nasıldı bilmiyordu ama hayalinde Uğur'u otuz yerinden falan bıçakladığı doğruydu. Fakat bir konuda haklıydı. Kız Savaş'ın hiçbir şeyi değildi ve ona karışmaya hakkı da yoktu. "Kızın canını yakarsan -ki bunu hiç tavsiye etmem-, işte o zaman görüşürüz Uğur efendi."

"Sana ne kardeşim, sana ne?" Kıs kıs gülmeye başladı. Ona gülüyordu Uğur. Neden gülüyordu? Dayak mı istiyordu? "Savaş, farkında mısın bilmiyorum ama sevgiline asılmıyorum. Ne bu sinir?"

Kontrolsüz bir biçimde sinirlendiğini fark eden genç adam sakinleşmek için kendine birkaç saniye verdi. Hışımla "Ne sinirleneceğim ya? Ne yaparsanız yapın!" diyerek kitaplarına gömülmeyi tercih etti. Hayır, ona neydi ki? Sanki anası babasıydı, onlar düşünsündü! Orada, Uğur'un karşısında daha fazla durmak istemedi, kendine hâkim olamamaktan korkuyordu. Çünkü sürekli bu konunun onu ilgilendirmediğini söylediği hâlde kontrolsüzce kendi kendini dolduruyordu.

Kitaplarını toparlayıp kantine doğru yürüdü Savaş. Aslında kızdan bir parça etkilendiği doğruydu ama kızgınlığı bu yüzden değildi. En yakın arkadaşının onu dinlememesi, sözlerini umursamamasıydı öfkesinin sebebi. Her neyse. Kendi kendine mırıldandı. "Aslında umurumda bile değil, ne hali varsa görebilir Derya Hanım." Çok da umursamıyordu. Kantinden kendine bir çay alıp boş koltuklardan birine oturdu. Bu yıl Savaş için çok önemliydi, derslerine asılıp okulu bitirmeliydi. İyi kötü bir iş bulduktan sonra da ondan iyisi yoktu. Gözü çok yükseklerde de değildi üstelik. Sadece annesine kalan ömründe iyi bir hayat sunmak istiyordu. Ailesine bağlı her evlat bunu düşlerdi, bunun için çalışmak en doğal hakkı ve esaslı göreviydi. Ama bu kız... Nereden geldiği bile belli olmayan bu kız kafasını karıştırıyordu. Sinirleniyordu durduk yere. Esasında umursamaması gereken şeyleri fazla umursuyordu. Dolayısıyla derslerine de yansıyordu bu durum. O an lânet ettim. Düşünmesi gereken daha önemli şeyler varken neden o kız? Çayından bir yudum aldığında Derya'nın sürekli kıçında dolaşan kız arkadaşı yanına gelip oturmuştu.

"Merhaba."

Sıradan bir sesle "En azından nezaketen oturabilir miyim diye sorabilirdin." dedi ve aynı ses tonuyla "Ama merhaba." diye ekledi Savaş.

"Nezaket bana göre değildir." Rahat tavırlarla kitaplarını masaya bıraktı. Bu kadar rahat davranan kızlar bazen Savaş gibilere gıcık gelebiliyordu doğrusu. "En yakın arkadaşınla Derya arasında olanları görüyorsun ve üç maymunu oynuyorsun. Sahi, bir şey yapmayı düşünmüyor musun?"

Aynı rahatlığı takındı ve arkasına yaslandım adam. "Dalga mı geçiyorsun? Bir şey mi yapmam gerekiyor?" Çayından bir yudum daha aldı ve ona öldürücü gözlerle bakmamak için kendini zor tuttu. Gerçekten, haddi olmayan konulara burnunu sokmaya ne de meraklıydı bu kız!

"Hadi ama sanki bizimkinden hoşlandığını-"

"Ben kimseden hoşlanmıyorum. İsteyen istediğiyle istediğini yapabilir, beni bağlamaz! Farkındaysan eğer burası üniversite, kreş değil. Herkes kendi kararlarını verebilecek yaşta. Ve ben kimsenin hayatına karışacak değilim." Masadan kalkıp gittiğinde tüm umursamazlığını kaybettiğini hissetti Savaş. Nerede o kıza posta koyan çocuk, nerede kendisi... Lavaboya girip yüzüne birkaç kez su çarptı. Kendine gelmeliydi. Aslında sinirinden kuduruyordu. İtiraf etmeliydi ki Uğur'a saldırmamak için kendini çok zor tutuyordu. Ama şu kız, haklıydı. Hiçbir şey yapmadan öylece duramazdı, bir şeyler yapmalıydı. Dersin başlamasına on beş dakika vardı, amfinin olduğu binaya geçmek için bahçeye indi adam. Derya oradaydı, yanında da az önceki kız. Işık hızıyla yetişmişti anlaşılan. Onun derdini de tam olarak anlayabilmiş değildim, Uğur'dan mı hoşlanıyordu acaba? Kız yanından ayrıldığında Derya'nın yüzü düşmüş gibiydi. Tek başına oturuyordu. Aslında şuan konuşmak için paha biçilemez bir fırsattı. Hiçbir şey söylemeden ona yaklaştı ve kolunu tutarak arka bahçeye sürükledi Savaş. Evet, adeta sürüklemişti. Artık ne kadar sinirlendiyse, kendimi kontrol edemiyordu. Şaşkınca kekeleyerek "N-Ne yapıyorsun sen?" diye vızıldasa da genç adamın umurunda olmadı. "Yürü, konuşacağız."

"Ne konuşması ya? Dur, canımı acıtıyorsun!"

Bahçeye geldiklerinde hışımla bıraktı kızın kolunu. "Sen ne yapmaya çalışıyorsun ya?"

"Ne yapıyormuşum?"

"Bak kızım, Uğur'la ne yaşıyorsunuz bilmiyorum ama-"

"Bilmene de gerek yok zaten, seni ilgilendirmez!"

"Doğru, ilgilendirmez. Ama başını belaya soktuğunda sakın ağlama bana." Ciddiyetle gözlerinin içine baktı ve "Uzak dur ondan." diye uyardım ilk ve son kez. "Onun kızlarla ne tarz ilişkiler yaşadığını bilmiyorsun, sen onlar gibi olamazsın." Umarım mesajı almıştır.

"Beni tanımıyorsun bile, nereden biliyorsun?"

Savaş'sa"Çünkü her halinden belli, ağzın süt kokuyor." diye söylendi alayla. Aslında biraz da aşağılar gibi baktığının farkındaydı. İstemsizce yapmıştı bunu. Artık davranışlarını kontrol altında tutamıyordu. Bu kız ona ne yapmıştı?

Adamın yüzüne uzun uzun baktı ve "Demek ağzım süt kokuyor, öyle mi?" diye mırıldandı Derya. Son sözüne epey içerlediği belliydi. Ani bir hamleyle Savaş'ın dudaklarına yapıştığında genç adam şaşkınlıktan ne yapacağını bilememişti. Her şey aniden oluvermişti. Kendini kurtarmak istediyse de içindeki duygular izin vermedi. Onun dudaklarının büyüsüne kapıldı. Allah'ım, dedi içinden. Bu yaptığım çok yanlış. Evet, yanlıştı biliyordu ama bir an ona karşılık verirken bulmuştu kendini. Dudakları adamın dudaklarından ayrıldığında Savaş halâ şoktaydı.

Derya da pek farklı görünmüyordu. Yanakları ve dudakları kızarmıştı. Zafer gülümsemesi ve kendinden emin bakışıyla serseme çevirmişti adamı fakat farkında bile değildi. Cesurca bir adım atıp "Ağzımın süt kokup kokmadığına sen karar verirsin artık." diyerek hızla oradan uzaklaştı.

Neydi bu şimdi, ne olmuştu?

İşte şimdi başın belada Savaş, diye bağırıyordu adamın iç sesi.

...

*

YAZAR NOTU: Milattan önce başlayıp yarım bıraktığım hikâyelerden birine yeni bölüm yayınlamak tuhaf bir duygu. Ama sanırım bu kez başaracağım. 🤣 Bu hikâyeme hızlı hızlı bölümler yetiştirip final vermeyi planladığımı belirtmek isterim. Çünkü genel olarak hikâyenin hatları hakkında belirli bir plan var kafamda. Elimden geldiğince hızlı şekilde yazdığım bölümleri sizlerle paylaşacağım. Böylece hem final olmuş bir hikâyem daha olacak ve rahatça okuyabileceksiniz hem de bekleyen diğer hikâyelerime yoğunlaşabileceğim çünkü uzun süredir bu hikâyeyi bitirmek aklımdaydı. Başlayalım bakalım... Umarım beğenirsiniz. 💖

Continue Reading

You'll Also Like

676K 45.2K 43
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
491K 14.2K 52
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
518K 23K 16
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
970K 60.5K 39
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, cinsel istismar, psikolojik ve fizik...