Creatures of the Night ◈ the...

بواسطة adelaidediyebiri

114K 12K 19.5K

Büyücüler dünyası en karanlık günlerine doğru giderken karanlığın ortasında yükselecek olan dehşet herkesin... المزيد

0.0 | kont dracula
karakterler | creatures of night
0.1 | ani teklif
0.2 | hogwarts'ta sıradan bir gün
0.3 | dolunay'da bir gece
0.4 | tehlikeli bir ısırık
0.5 | sirius black ve değişim
0.6 | arkadaşlar ve aile
0.7 | sen...
0.8 | leona dracula
0.9 | normalleşme çabaları
1.0 | james potter çuvallıyor
1.1 | slytherin maçı
1.2 | keyifli bir sabah kahvaltısı
1.3 | leona çapulcular ile tanışıyor
1.4 | keyifsiz bir sabah kahvaltısı
1.5 | tehditler ve teklifler
1.6 | prior'un ürkütücü kuzeni
1.7 | kostüm alışverişi ve vampir efsanesi
1.9 | maureen'in çevirdiği işler
2.0 | cadılar bayramı partisinde
2.1 | ilk öpücük ve ilk kavga
2.2 | saklanmış gerçekler
2.3 | çılgın-jamie-planları
2.4 | gerçeklerle geçen gece
2.5 | kont dracula'nın planları
karakterler | everybody wants to rule the world 「Ⅰ」
karakterler | everybody wants to rule the world 「Ⅱ」
2.6 | sarı zarflı mektup
2.7 | gazetedeki korkunç haber
2.8 | baykuşun gizli haberi
2.9 | kazıklar
3.0 | yoldaşlık toplantısı
3.1 | dracula ailesine ziyaret
3.2 | leona dracula'nın görevi
3.3 | dracula ailesinden mektup
3.4 | şatoda tehlikeli bir gün
3.5 | gizli bir oda ve gizli bir bilgi
3.6 | olağanüstü bir düello
3.7 | dracula'nın tehditleri
3.8 | önemli bir piyon
3.9 | sinsi bir yılan
4.0 | eksik duyulan kehanet
4.1 | minik harry potter
4.2 | sır tutucu
4.3 | kırmızı gözler ve orman
4.4 | görünmezlik pelerin'i
4.5 | victoria'nın tutsağı
4.6 | fedakarlıklar ve vedalar
4.7 | en değerli varlık aile
4.8 | kanın derinliklerindeki güç
4.9 | dracula'nın son hamlesi
5.0 | buruk bir cenaze töreni
son | bu bir veda değil
「au」 karakterler | night of the nights
「au」 0.1 | keşfedilen kehanet
「au」 0.2 | istanbul'da bir gün ve uyanış
「au」 0.3 | beş yüz yıl sonra dünya
「au」 0.4 | yoldaşlık ile toplantı
「au」 0.5 | tehlikeli anlaşma
aşkı harcamanın 80 yolu

1.8 | asil ve köklü dracula ailesi

1.6K 223 438
بواسطة adelaidediyebiri

Madam Pumpkin'in dükkanından çıktıklarında herkesin ellerinde çantalar vardı. Hepsi iyi veya kötü, bir kıyafeti almışlardı sonuçta.

Sirius'un aklı ise kıyafetlerden çok çok uzaktaydı. Leona'nın anlattıklarından sonra kendisini hala toparlamış hissetmiyordu. Bir an önce kalanını duymak ve öğrenmek istiyordu.

"Ee, ne yapıyoruz şimdi?" dedi James bir daire oluşturmuş olan kalabalığa.

Sirius, Leona'nın omzuna kolunu attı ve kızı kendine çekti. Son zamanlarda bunu yapmak alışkanlık haline gelmişti neredeyse. "Leona ve benim biraz işimiz var." dedi. Bir an önce bu kalabalıktan uzaklaşıp sakin bir yerde Kont'un hikayesinin kalanını dinlemek istiyordu.

"İşimiz mi varmış?" dedi Leona kafasını kaldırıp Sirius'a bakarak. Onunla bu kadar yakın olmak kalbini hızlandırıyordu. Üstelik o baş döndüren koksunu bu kadar yakından koklamak... İşte bu harikaydı.

"Evet, konuşmuştuk ya." dedi Sirius Leona'ya. Ses tonundan konuşmadıkları ve Sirius'un ortamdan kaçmak için bunu söylediği anlaşılıyordu. Leona da onu bozuntuya vermedi.

"Evet, nasıl da unutmuşum?" dedi ve güldü.

"Benim de James ile konuşmam gerekenler var." dedi Maureen ciddi bir tonda.

"Öyle mi?" dedi James Maureen'e bakarak. Belli ki onun da bundan yeni haberi oluyordu.

"Evet." dedi Maureen umursamaz bir havada.

"Harika!" dedi Remus bıkkınca. Kızların arkadaşlarını çalıyor oluşu hiç hoşuna gitmemişti. "Benim de Peter ile konuşmam gereken meseleler vardı. Gitmeniz harika olacak."

Sirius ve James, Remus'un tepkisine kahkaha attılar. "Kıskanma, Rem. Birkaç saati içinde Balyumruk'ta buluşuruz, her zaman olduğu gibi." dedi James ve ardından göz kırptı.

"Tamam, tamam." dedi Remus homurdanarak. "Sonra görüşürüz. Hadi gidelim, Pete."

Remus, Peter'a gelmesini işaret ettikten sonra aşağı doğru inen caddede yürümeye başladı. Peter da onu birkaç adım arkasından takip ediyordu.

"Siz ne tarafa gidiyorsunuz?" dedi Maureen Sirius'a bakarak.

"Hım, sizin gitmediğiniz tarafa sanırım." dedi Sirius düşünceli düşünceli. İşin aslı gerçekten onları dinlemeyecek birilerinin olduğu tarafa gitmek istiyordu. Bu meselenin Leona ile aralarında kalması daha iyiydi.

"Biz Üç Süpürge'ye gideceğiz." dedi Maureen.

"Öyle mi?" dedi James Maureen'e bakarak. Maureen'in bazen bu kadar dediğim dedik bir insan olması kendisini şaşırtıyordu.

"O zaman Balyumruk'ta görüşürüz." dedi Sirius James ve Maureen'e gülümseyerek. İkili el sallayıp Üç Süpürge'ye doğru yöneldiler.

"Biz nereye gidiyoruz, Sirius?" dedi Leona Siriua'a dönerek.

Sirius, elini ensesine götürüp saçlarını kaşıdı. Söyleyeceği yerin Leona'nın çok hoşuna gitmeyeceğini tahmin ediyordu fakat en mantıklısı orasıydı. "Hiç Domuz Kafasına gittin mi?" dedi tatlı tatlı gülümseyerek.

* * *

Domuz Kafası her zaman olduğu gibi havasız, karman çorman ve pis kokuluydu. Sirius, Leona'ya yanından ayrılmaması konusunda uyardıktan sonra içeri girmişlerdi. Sirius, bu barı işleten kişinin Albus Dumbledore'un kardeşi Aberforth olduğunu biliyordu. Doğrusu birkaç defa onunla ergen Albus Dumbledore dedikodusu bile yapmıştı. Burada sevilen bir isimdi Sirius. Ancak şimdi, yanında sahip çıkması gereken biri vardı.

Sirius, genel anlamda çok korumacı biri sayılmazdı. Ancak mesele daha on altı yaşında olan hoşlandığı kız olunca ister istemez onu böyle mekanlardan uzak tutmak istiyordu. Domuz Kafasında nasıl tipler takıldığını iyi bilirdi Sirius, işte bu yüzden temkinliydi.

Barın arka tarfındaki pencere kenarı masalarından birine geçti ikili. Bunaltıcı havadan dolayı cüppelerini ve şapkalarını çıkartıp masaya kuruldular. Sirius, eliyle iki işareti yaptı Aberforth Dumbledore'a. Bu her zaman olduğu gibi iki kaymak birası istediğini ifade ediyordu.

"İnsanlardan uzak bir yere gitmek istediğini anlıyorum da bu kadar abartmaya gerek var mıydı?" dedi ürkütücü insanların doluştuğu bara kaçamak bir bakış atan Leona.

"Domuz Kafası pislik bir yer olabilir ama buradakileri tanırım. Çok tehlikeli tipler takılmaz burada." dedi Sirius rahat bir tavırla. "Öyle göründüklerine bakma, gerçekten." diye ekledi Sirius Leona'nın şüpheci bakışlarına karşılık.

"Eh, nerede kalmıştın, hadi anlatmaya devam et!"

"İkizleri anlatıyordum yanlış hatırlamıyorsam." dedi Leona. Eliyle çenesini ovuşturup düşündü biraz. Ardından devam etti.

"Dracula'nın çocuklarının gerçekten vahşi olduğundan bahsetmiştim. Estirdikleri terörle, birçok kişiyi vampire çevirdiler. Hatta dünya genelinde vampirliğin yayılmasında onların pay büyüktür. Bilirsin, Kont'un bir mıntıkası vardı. Ancak çocukları kural ve sınır bilmezdi. Gidebildikleri kadar uzaklara gittiler ve kaosu da beraberinde götürdüler."

"Peki ya nasıl durduruldular ki?" dedi Sirius. İki adet yıkım makinesini durdurmak gerçekten zor olmalıydı.

"Bunda iki etken var." dedi Leona. "Birincisi, illa ki duymuşsundur, Vampir Avcılarıydı."

"İkincisi?" dedi duraklayan Leona'ya bakarak.

"Sana bunları anlatıyorum, Sirius. Umarım beni yargılamazsın. Çünkü bundan sonrası benim kaçıncı büyük olduğunu bilmediğim babama dayanıyor."

Sirius kafasını eğip gözlerini kısarak Leona'ya baktı. "Yargılamam tabii." dedi. "İnsanları aileleriyle yargılayacak son kişi inan ki benim."

"Sana ikizlerin insan kanı taşıdıklarından bahsetmiştim. Bu yüzden daha vahşilerdi. Ama aynı zamanda Kont'un aksine duyguları vardı. İkizlerden kadın olanı, Victoria, vahşetini sürdürürken çok büyük bir insanlık hatasına düştü."

"Hangisine?" dedi Sirius.

"Aşık oldu." dedi Leona.

Bu sırada barmen biralarını getirmişti. "İki Kaymak Birası." diyip dev bardakları ikilinin önüne bıraktı. Leona, bardakların ve biranın ne kadar temiz olduğunu bilmese de kuruyan boğazı için birkaç yudum aldı. Tadı da fena değildi.

"Aşık olduğu kişi ise az önce bahsettiğim kaçıncı büyük olduğunu bilmediğim babama dayanıyor." dedi Leona Sirius'un gözlerinin içine bakarak. Gözlerinde şaşkınlık vardı. Leona devam etti.

"Sana büyükbabamın Transilvanya'da bir malikanede yaşadığını söylemiştim. Aslında bu yaşadığı yerin en kibar tabiri. Daha gerçekçi bir biçimde anlatırsam onlar bir şatoda yaşıyor. Yüzyıllar önce yapılmış bir şato. Ailem yüzyıllardır Transilvanya'nın soylu ailelerinin başında geliyor.  Victoria'nın aşık olduğu kişi de soylu büyükbabalarımdan biriydi. Victoria'nın bir vampir olduğunu, onun ne vahşetlere imza attığını bile bile birbirlerine aşık oldular ve evlendiler."

"Ama sen Transilvanya'da Dracula olmanın sıradan bir şey olduğunu söylemiştin. Bana kalırsa şatoda yaşayan vampir hastası büyükbabalar hiç de normal değil, Leona." dedi Sirius şaşkınlıkla. Leona'yı hiç böyle bir aileden geldiğini hayal etmemişti. Onun Doğu Avrupa'dan sıkılmış sıradan bir ailenin kızı sanıyordu.

Leona kıkırdadı. "Birazcık çarpıtmış olabilirim. Yüzyıllar boyunca şatodan ayrılıp başka yaşam kuran akrabalarımız oldu. Yani gerçekten yaygın ve çoğu aile için normal bir şey soyadının Dracula olması. İnsanlara büyübabamın bir şatoda yaşadığını ve hala 18. yüzyıldaymış gibi giyindiğini söylemek istemiyorum."

"Pekala, hikayeye dönelim." dedi Sirius gülerek.

"Evet, Victoria, Dracula ve kardeşinden habersiz şatoda yaşamaya başladı. Bu sırada ise Transilvanya halkı çoğalan vampir nüfusuyla baş etme yolları arıyordu. Bunlardan en önemlisi ise tahta kazıkların kalbe saplanmasıyla vampirin toza dönüştüğünü keşfetmeleriydi.. Daha sonra köylüler, Victor'un ve Victoria'nın dönüştürdüğü vampirleri tek tek bulup kazıkla öldürmeye başladılar. Vampirler bu saldırıya hazır değildi. Bu nedenle teker teker düştüler."

"Ancak köylüler yeterince güçlü değildi, tek başlarına mücadele etmek için. Bunun için de o zamanlar Transilvanya'nın sahibi olan imparatora kadar gittiler, yani II. Mehmed'e."

"II. Mehmed mi? Bu ismi daha önce duymamıştım." dedi Sirius.

"Evet, siz İngilizlerle pek alakası olmayan biriydi o. Hele büyücülerle, hiç sanmıyorum." dedi Leona. "Kendisi İstanbul'u almasıyla bilinir."

Sirius eliyle çenesindeki minik sakalları kaşıdı. "İstanbul tanıdık geldi."

"Anlatılanlara göre, bir gün güneşin doğumundan sonra yüzlerce köylü ve Mehmed'in askerleri ellerinde tahta kazıklarla şatoyu bastılar. Dracula ve Victor'un peşine düştüler. Dracula, yüzlerce yıl şatoda yaşadığı için şato ile ilgili her şeyi biliyordu. Victor ise Dracula'dan çok çok daha küçüktü ve neredeyse hiç şatoda vakit geçirmemişti. Dracula, köylülerin geldiğini gördüğünde şatonun içindeki gizli geçitlerden birine girip şatodan kaçtı. Victor ise mücadele edebileceğini sandı. Onu, kurbanlarını yatırıp kanlarını emdiği taş bir masanın üstünde kalbine kazık saplayarak öldürdüler. Fakat Dracula'yı bulamadılar. Hatta bazı köylüler şatoyu aradı fakat şato öyle kafa karıştırıcı bir yapıdaydı ki kaynaklarda onlarca köylünün şatonun içinde kaybolduğu yazıyor."

"Vay be! Bunu Binns'in dersinde görmedik bile. Merlin'in sakalı, Leona! Bunların hepsini nasıl bilebiliyorsun?"

"Sana el yazmalardan bahsettim. Bu el yazmalar birebir aile yadigarı, Victoria ile evlenen büyükbabam tarafından yazılmış yazılar. Kendisi o zamanlar şöhretli ve soylu biriydi. Transilvanya'nın dört bir yanından kendisine gelen bilgi kaynakları varmış."

"Peki ya Victoria'ya ne oldu bu arada?"

"Mehmed'in baskınından sonra Victoria'nın bir gece kaçıp gittiğini yazmış büyükbabam. O günden sonra da haber alınmamış. Büyükbabam, o gittikten sonra soyumuzun Dracula olarak devam etmesini istemiş. Victoria'nın çocuğu olan büyükbabamın da vampirlik özelliği taşıdığını yazmış. Ancak sonraki yıllarda vampirlik soyumuzdan neredeyse tamamen silinmiş."

"Merlin! Tüm bunları sindirmekte zorlanıyorum." dedi Sirius. Daha önce hiç bu kadar şaşkınlığa uğradığını hatırlamıyordu. Derslerde öğretilen vampir efsanesi bunun çok çok küçük bir kısmıydı neredeyse.

"Vampirlik Transilvanya'da hoş görülmüyor, biliyorum. Fakat benim ailemde vampirlik tapılası olan özellik. Ailemiz buna karşı aşırı hassastı. Babam, bu tarz şeylere pek önem vermez. Büyükbabamın vampirlik takıntısından öyle sıkılmıştı ki, ben 9-10 yaşlarındayken İngiltere'ye taşınmaya karar vermişler annemle."

"Babana şimdiden kanım ısındı." dedi Sirius. Aslında geniş bir pencereden baktığında kana obsesif aile ve ondan kaçan çocuk hikayesi hiç yabancı gelmemişti Sirius'a. Hatta fazlasıyla tanıdıktı.

"İşte ailem hakkında bütün korkunç gerçekler." dedi Leona Sirius'un yorumlarını duymak için beklentiye gözlerinin içine bakarken.

"O kadar da korkunç değil." dedi Sirius rahat bir tavırla. "Hatta Black ailesini hatırlattı bana. Safkan büyücü olmaya takık sevgili ailem..." Sesi fazlasıyla alaylıydı.

"Onların gotik hali diyebiliriz." dedi Leona gülerek.

Sirius Leona'nın sözlerine güldü.

"Peki ya Dracula ve Victoria'ya ne oldu?" dedi daha sonra.

"Bir daha görülmediler." dedi Leona. "Unutuldular. Hatta Victoria'nın varlığı bütün vampir efsanelerinden silindi."

"Ama ölmediler, değil mi?" dedi Sirius şüpheli bir sesle.

"Onlar ölümsüz." dedi Leona. "Victoria'dan emin olmasam da Kont'un ölümsüz olduğuna adım gibi eminim"

Bu durum Sirius'un tüylerini ürpertmişti.

"Peki neden hala kendini muggle olarak tanıtıyorsun, Leona?" dedi Sirius merakla. "Sen direkt Dracula soyundan olan birisin. Yine de muggle takliti yapıyorsun."

"Aslında, mektubum gelene kadar ben de ailem de büyücülerin var olduğunu bilmiyorduk. Vampirliğin gerçek olduğunu bilmekle büyücülüğü bilmek aynı şeyler değil."

"Transilvanya'daki günlerini özlüyor musun?" dedi daha sonra Sirius.

"Sadece kütüphanesini." dedi Leona. "Yüzyıllardır el değmemiş, saf ve korunmuş bir yapı. Gerçekten çoğu akrabam o kütüphanenin değerini bilmiyor." Kütüphaneden bahsederken büyülenmiş gibi bir yüz ifadesi belirdi Leona'nın yüzünde. Gerçekten kitaplar aklını başından alıyor olmalıydı.

"Ben daha çok hala önceki yüzyıllardaymış gibi yaşayan ailenden bahsediyordum." dedi Sirius, Leona'nın aklı başından uçmuş haline gülümseyerek.

"Ah! Pardon." dedi Leona gülerek. "Büyükbabam ve büyükannemi çok hatırlamıyorum çünkü yemekler dışında görüşmezdik. Şato kocamandı ve babamın kardeşlerinin çocuklarına bile ev sahipliği yapmasına rağmen ıssız sayılırdı. Bu arada, gerçekten fazla kuzenim vardır. Gerçekten fazla. Aynı yerde yaşamış olsak da hiç konuşmadıklarım bile var."

"Bir şatodan ötekine... Bir büyücü için bile havalı bir hayatın varmış." dedi Sirius. Kendisi de kocaman bir malikanede büyümüş olsa da bir şatoyla asla karşılaştırılamazdı.

"Evet, aslında hala apartmanda yaşamaya alışamadım. Oldukça dar geliyor." dedi Leona kafasını sallayarak. "Babam ilk defa İngiltere'ye geldiğimizde apartmanda yaşamak için can atmıştı ancak şu anda şatoda yaşamak için her şeyini verir." Daha sonra Sirius'a baktı Leona. "Sen de ailenden bahsetsene."

Sirius'un yüz ifadesi bunu söylemesiyle tatsızlaştı ve rahatsızca kıpırdandı yerinde. Ailesinden bahsetmekten hiç hoşlanmazdı.

"Ne oldu, Sirius?" dedi Leona birden yüzü düşen Sirius'a.

"Aileden bahsetmek benim için çok eğlenceli sayılmaz." dedi Sirius ve omuz silkti.

Leona, Sirius'un ailesiyle sorunları olduğunu zaten biliyordu fakat bu kadar büyük olduğunu fark etmişti.

"Anlatmak istemiyorsan benim için sorun değil." dedi Leona uzanıp Sirius'un elini avucunun içine alarak.

"Onlarla yaşamıyorum, Leona." dedi Sirius huysuz ama eğlenen bir tonda. Bu konu hakkında bir şeyler anlatmak istemiyordu ama yine de oldukça gurur duyduğu bir şeydi yaptığı. "Evden kaçtım. Onlar da beni asil Black ailesinin soy ağacından sildiler."

Leona, Sirius'un gergin haline rağmen kıkırdadı.

"Niye gülüyorsun sen?" dedi Sirius kaşlarını hafif bir şekilde çatarak.

"Seni babamla tanıştırmalıyım, kesinlikle." dedi Leona gülerek. "O kadar benziyorsunuz ki!"

"Ne yani, siz de mi aileden atıldınız?" dedi Sirius şaşkınlıkla.

"Eğer şatodan bir defa ayrılırsan hayatta geri dönemezsin. Babam İngiltere'ye arkasından güzel dilekler söylenerek gelmedi. O zaman büyükbabam ve abileri arasında kavgaları çok net hatırlarım. Sonuç olarak babam bildiğini okudu ve ailesini arkada bırakmak pahasına yeni bir hayata başladı." dedi Leona. "Belki de bu yüzden Dracula soyundan geldiğimi çok benimsemiyorum. Bana o kimliğimi veren her şey babamın terk etmesiyle o şatoda tıkılı kaldı."

Sirius, tüm bu konuşmaları yaptıktan sonra Leona'ya daha yakın hissetmeye başlamıştı. Ailesini silen insanlar listesine tanıdık birilerinin eklenmesi kendisini daha güçlü hissettiriyordu. Üstelik Leona'nın tüm bunları eğlenceliymiş gibi anlatması da hoşuna gitmişti. Çoğu insan, Sirius'un aile evinden kaçmasını bir başarısızlık olarak görürdü. Fakat Leona öyle değildi. Leona, Sirius'un başarısını anlıyordu. Sirius'u anlıyordu.

Sirius elini kaldırdı ve iki bira daha istedi. Bu sohbet gerçekten Leona ile aralarında geçen en eğlenceli sohbetti. Aynı zamanda onları en çok yakınlaştıran sohbetti de.

* * *

II. Mehmed'i ve Sirius Black'i aynı cümlenin içinde kullandığım için kendimi tebrik ediyorum. Ancak Dracula efsanesinden bahsedip Fatih'ten bahsetmemek büyük ayıp olurdu.

En son II. Mehmed'in final boss olarak gelip Voldemort'u ve Dracula'yı tokatlayıp gitmesini düşünmedim değil hani...

Sonuç olarak, Dracula ile ilgili ayrıntılara girmeden önce Leona ile olan ilgisini ve geçmişini anlatmak istiyordum. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Diğer bölümde görüşmek üzere.

— sn. dracula hazretleri —

— victoria hanımefendi —

واصل القراءة

ستعجبك أيضاً

94.9K 7.4K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
19.7K 1.5K 30
"Kamp ateşi değil, kalplerimiz ısıtsın bizi." - Fred Jr. Weasley Naomi Malfoy
12.1M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
152K 16K 36
𝐃𝐀𝐍𝐂𝐈𝐍𝐆 𝐖𝐈𝐓𝐇 𝐓𝐇𝐄 𝐃𝐄𝐕𝐈𝐋 ┊ ❝𝑺𝒐𝒏𝒖𝒄𝒖𝒏𝒖 𝒅𝒖̈𝒔̧𝒖̈𝒏𝒎𝒆𝒅𝒊𝒈̆𝒊𝒎 𝒃𝒊𝒓 𝒔̧𝒆𝒚 𝑦𝑎𝑝𝑡𝚤𝑚, 𝑘𝑜𝑛𝑡𝑟𝑜𝑙𝑑𝑒𝑛 𝑐̧𝚤𝑘�...