ꜱᴀʏ ᴍʏ ɴᴀᴍᴇ

By wrensshi

2.3M 155K 440K

jungkook hiç olmaması gereken birini, üvey abisi jimin'in sevgilisi kim taehyung'u arzulamıştı. More

ꜱᴀʏ ᴍʏ ɴᴀᴍᴇ 一 ❝ tanıtım ❞
1 一 ❝Odama hoş geldin. Yeniden.❞
2 一 ❝Sınırları belirlemeliyiz.❞
3 一 ❝Korkmadım.❞
4 一 ❝Seni bekliyorum.❞
6 一 ❝Tam şu an istiyorum.❞
7 一 ❝Aynen öyle, güzelim.❞
8 一 ❝Görmezden gelemiyorum.❞
9 一 ❝Ben de beklemezdim ki..❞
10 一 ❝Bu denli özlediysen..❞
11 一 ❝Burada kal.❞
12 一 ❝Çok garip değil mi?❞
13 一 ❝Söz veriyorum.❞
14 一 ❝Kardeşine feci tutuldum.❞
15 一 ❝Kendime küserdim.❞
16 一 ❝Bir kez izin vereceğim.❞
17 一 ❝Senin erkek arkadaşınım.❞
18 一 ❝Doğru kişiyi gösterdim.❞
19 一 ❝En iyisini en sona..❞
20 一 ❝Onu gerçekten seviyorsun.❞
21 一 ❝Bundan ötesi yok.❞
22 一 ❝Neden beni yemiyorsun?❞
23 一 ❝Beklemek beni öldürüyor.❞
final 一 ❝Tatlı canını yakmam.❞
özel 一 ❝Benim için mükemmelsin.❞

5 一 ❝Yakalanmak istemeyiz.❞

104K 6.6K 18.5K
By wrensshi

[shawn mendes - fallin' all in you]

❝gülüyoruz,
çünkü bu sadece bir gece için olacaktı
sanırım kontrol edemiyoruz❞

Derin soluklar eşliğinde kucağında yattığım bedene dudak büzmüş, saçlarımda gezinen parmaklara sığınmıştım. Duygusal bir karmaşa yaşıyordum ve sığınabileceğim kimse yoktu. Tek yapabildiğim başımı Ryujin'in kucağına az daha yaslamak ve kendimi en yakın arkadaşımın nadir sergilediği yakınlığa kaptırmaktı. Eh, o da pek işe yaramıyordu fakat dediğim gibi. Tek seçeneğim buydu.

"Abime inanamıyorum." demişti kaşlarını çatarak. "Yani, siktirsin oradan. İnsan kardeşinin hayran olduğu kişiyi siker mi hiç? Deli olacağım."

Bu dediklerine gülmüş olsam bile lafın ucu bana dokunduğundan fazla sürmemişti. O da pot kırdığını anlarcasına dilini çıkarmış, hareketinden asla utanmadığını göstermişti bir kez daha. Ryujin moralimin bozuk olduğunu biliyordu. Beni neşelendirmek adına türlü yollara başvuracağını da ben biliyordum, bu yüzden aradığım ilk kişi o olmuştu. Mavi saçlarını iki yandan örüp minik bir peri kızı gibi yatağımda saçlarımı okşarken hiç olmadığı kadar keyifsiz görünüyordu.

En yakın arkadaşımı olumsuz etkilemekten kesinlikle hoşnut değildim.

"Kafam patlıyor." demiştim çaresizce. "Henüz duş bile almadım. Hâlâ izlerini taşıyorum ve o akşama bize gelecek. Ve ben de sanki deliler gibi sevişen biz değilmişiz gibi üvey abimle aralarını yapacağım. Aman ne hoş."

Bu doğruydu. Henüz duş bile almamıştım birlikte geçirdiğimiz iki saatin ardından. Boynumda hâlâ koyu koyu izlerini taşıyor, kalçamda hâlâ ağır bir sızı hissediyordum. Doğru düzgün hareket edebildiğim dahi söylenemezdi ki eve bile taksiyle zar zor dönebilmiştim. Başta yorgunumdur diyordum fakat artık farkındaydım. Kalçama tahminimden fazla yüklenmiştik.

"Jungkook bu seçimi sen yaptın." Ryujin bunu söylerken hem gözlerime bakmış hem de yüzümü avuçlamıştı. "Üvey abinin sevgilisini arzuladığını söylediğinde seni cesaretlendirdim. Ona edepsiz teklifte bulunmaya karar verdiğinde seni yine cesaretlendirdim ve sonunda onunla birlikte olduğunda burada saçını okşayan da benim. Ancak Jimin ile onu barıştırmak zorunda oluşunu desteklemiyorum. İkisi de birbirini aldatıyor. Bu sence sağlıklı bir ilişki mi? Ne diye uğraşıyorsun?"

Yattığım kucaktan kalkarken deliğim yine sızlamıştı. Küfretmeye mecalim yoktu adeta ve bu durum beni ekstra huysuz hale getiriyordu.

"İlişkilerinin kalitesi umrumda değil. Taehyung'u elimde tutmam lazım."

Ryujin enseme bir tane yapıştırdığında ikimiz de bunu yaptığına inanamıyor gibiydik. On saniye kadar süren karşılıklı boş bakışmamızın ardından gözlerini devirmiş ve gerçek bir aptal olduğumu fısıldamıştı. Kafam basmıyordu, evet. Tek istediğim gençliğimin güzel dönemlerinde kaliteli bir seks hayatı kurmaktı lâkin şu çektiklerime bir bakınca neden diyordum.

Tanrım neden Kim Taehyung ile sınanırken Ryujin ensemi şaplaklıyor ki?

"Bak ne diyeceğim. Taehyung seni becerirken saçlarını fazla çekiştirmiş olmalı, beyin hücrelerin bugün hiç aktif değil çünkü-"

"Kes sesini."

"Aptal."

"Ukala."

"Pasif."

"Ne!" demiştim şokla. "Bu bir hakaret bile değil?"

"Umrumda mı? Mosmorsun şu an."

Gülerek beni yatağa ittirdiğinde kıçımın ne kadar acıdığını bile bile karnımı gıdıklamış, enerjisiz bedenimi canlandırmaya çalışmıştı. Ona karşılık vermek yerine yorgun gülücükler saçıyordum ki böyle geçirdiğimiz üç beş dakikanın ardından üvey abim kapımı çalmış ve üstümde Ryujin'i görmeyi hiç yadırgamadan elimi ayağıma sokacak o cümleleri söylemişti.

"Jungkook, Taehyung bir saate burada olurmuş. O gelene kadar duşunu al. Sevgilimin yanına ter kokan kardeşimi oturtmak istemiyorum."

Kardeşin sevgilinin kucağına oturduğu için ter kokuyor zaten, Park Jimin.

Haha.

***

Su damlaları bedenimden aşağı süzülürken sıcak su saç diplerimi yakar gibi hissettiriyordu. Huzursuz hissediyordum. Kayıp, gergin, bomboş hissediyordum ve bunlar hissetmekten hoşlanacağım türden şeyler değillerdi. Banyo yaparken derin düşüncelere dalmak akıl kârı olmasa dahi, cidden. Şu duşakabinden çıkıp salonda barışmış olan Taehyung ile üvey abimi görmek istediğimi zannetmiyordum. Yüzleşmek istememiştim.

İlişkileri beni huzursuz eden şeyken, aşağı kata inipte onlarla yüzleşmek istememiştim.

Sabunlu saçlarımı aceleyle durulayıp belime havlumu bağlarken dahi bu fikir aklımdaydı. Ryujin eve gittiğinden beri benim de kaçıp gidesim geliyordu ve beni daha da huzursuz eden şey neden böyle hissettiğimdi. Taehyung ve Jimin birçok kez yanımda yiyişmiş, oynaşmış ya da flört etmişken neden şimdi rahatsız olduğumu bilemiyor, bunun getirisiyle surat asıyordum. Duşu olabiliğince uzatmıştım. Onlar çoktan barışmış, hatta birlikte uzanıyor olmalılardı.

Fakat tahminlerim, giyinmek üzere odama girdiğim esnada biraz çürük kalmıştı.

Siyah çarşaflarımın üzerinde oturan Taehyung beni beynimden vurulmuşa çevirirken gözlerim kocaman açmaktan başka bir şey yapamamıştım.

Anında etrafı kollayıp Jimin'i yoklamaya çalışırken elim ayağıma girmiş sayılırdı. Kapıyı arkamdan kapattığımda o kadar aceleci ve şaşkındım ki belimdeki havlu neredeyse yeri boylayacaktı. Uzun, ıslak saçlarımı geriye atıp şokla bakmıştım ona. O ise halinden gayet memnun, çarşaflarıma yayılmış bana gülümseyerek bakıyordu.

Oh, pekâlâ.

Boynumdaki izleri hoşuna gitmiş olmalıydı.

"Sen kafayı mı yedin?!" Fısıltıyla bağırırken bunu nasıl başardığımı bile anlamamıştım. Taehyung dirsekleri üzerinde uzandığı yatağımdan kalkıp bana doğru adımladığında öylece kalakalmış, yalnızca yutkunabilmiştim. Sadece beş dakika içerisinde vücudum baştan sona değişmiş, beş dakikada Taehyung'un varlığılya yanar hale gelmiştim ben. Ve benden daha korkak olan o beden niçin hâlâ rahattı, çözemiyordum.

"Sakin ol. Uyuyor."

Siyah tişörtünden kendini belli eden esmer tenine kayarken gözlerim, o da aynı edepsizlikle saçlarımdan akan su damlalarını takip etmiş ve vücudumu dikizlemişti. Keyifli görünüyordu. Dudaklarını sayamadığım kez ıslattığı o anlarda vücudumdaki izlerini seyrederken gerçekten keyifli olduğunu söyleyebilirdim. Parmağı karın kaslarımdan süzülen bir damlayı yakaladı ve bulunduğu noktaya minik bir daire çizdi.

"Taehyung, Jimin'i biliyorsun. Geçenki gibi uyanabilir. Odamdan çık."

"Senin hep kıskanç olduğunu düşünmüştüm." dedi beni görmezden gelirken. Yüzüme bakmıyordu. Vücuduma bakıyor, kaslarımı izliyor, hatta ve hatta bana dokunuyordu lâkin asla gözlerime bakmıyordu. "Üvey abisi olduğu gerçeğini kabul edemeyen, şımarık ve kıskanç bir çocuk gibi görünüyordun gözüme."

Dibime girip kokusundan kaçmama fırsat tanımazken Kim Taehyung dürüsttü. İlk kez bana benim hakkımdaki izlenimlerini dile getiriyordu ve duyacaklarımdan hoşlanmayacağım şimdiden belliydi..

"Seninle ilk tanıştığım anda anlamıştım."

"Neden bahsediyorsun?" diye fısıldamıştım dudaklarına. Nasıl nefes alacağıma dair bile fikrim yoktu.

"Bana gelecektin. Beni Jimin'den almak isteyecektin. Bunları sezmiştim fakat şimdi görüyorum ki ben de yanılabiliyormuşum."

"Sen ne-"

"Jungkook." demişti tek nefeste. Elleri havlumu sıkıca kavrarken kendimi onun insafına bırakmış, çıplaklığımı onun yönetmesine izin vermiştim. Daha dün akşam onun evindeydim. Daha dün akşam deliler gibi sevişmiştik ve bu mesafe iyi değildi, nefes alabilecek gibi hissetmiyordum. Onunla aklımı kullanarak yiyişmek benim beklentilerim arasında yer almıyorken onun bana duygusal sayılabilecek bir itirafta bulunması yalnızca tüylerimi diken diken etmişti.

"Beni yanılttın. Amacının Jimin'in elindeki her şeyi almak olduğunu sanıyordum. Sen ise yeniden konuşmamızı sağladın. Her şeyi kafamda kurmuşum."

"Teşekkür etmem mi gerekiyor?" demiştim sinirle. Havlumu Taehyung'un tutuşundan kurtarmış ve o orada bulunmuyormuşcasına dolabıma yönelmiştim. Bu kadar iyi bir vücuda sahipken çıplaklıktan utanacak halim yoktu. Havlumu kasıklarımdan ayırıp kıyafetlerime bakınmış, Taehyung'um varlığını olabildiğince göz ardı etmeye çalışmıştım.

Lâkin o da fırsat vermiyordu işte.

Dibimde bitti hemen. Soğuktan titreyen bedenimi dolapla kendi arasına aldığında siyah iç çamaşırımı bacaklarımdan zar zor geçirip çekiştiriyordum ki onu yapmama da izin vermedi. Beni belimden tutup çevirdi. Yüzüm dolabın tahtasıyla buluşmuş, kalçam ona doğru bükülmüştü. Bunu neden yaptığına anlam dahi veremeden hafifçe eğildi ve yarı yolda kalan iç çamaşırımı iyice sıyırdı.

"Taehyung ne yapıyorsun?" diye tısladım dolaba yapışmış yanağımı umursamadan.

"Kontrol etmeme izin ver." dedi o da, tam aksine beni umursamadan.

Kalça yanaklarım sıcak parmaklar tarafınca iki yana ayrılırken Taehyung'un dudaklarından kesik bir nefes kaçmış, çıplak sırtıma ulaşmıştı. Şu an sahiden kalçamı yokluyor olması o kadar inanılmaz geliyordu ki bana, ne yapacağımı bilememiştim. Ona izin verip vermemek arasında gidip geldim kısa bir süre. Ardından o, baş parmağını kalça çizgimin başladığı yere masaj yapmak için kullandığı an her şey kolaylaştı.

Teslim oldum.

"Deliğin kıpkırmızı, Jeon."

Sıcak nefesi omurgamdan aşağı gezinirken parmaklarının bahsi geçen yerde dolaşıyor olmasıyla yüzümü buruşturmuştum. Canım yanıyordu. Hâlâ yürürken biraz olsun sızı hissediyordum ve şimdi de Taehyung'un bunu dillendirmesi beni ekstra sessizleştirmişti. Ona cevap vermeden dikilmeye devam ettim. Bir süre kalçama masaj yapıp, yatağımın yanındaki komodinin çekmecelerini karıştırmakla meşgul oldu o da.

Bir şeyler arıyordu.

Aradığı şey bir kremdi.

Bunu gerçekten yapıyor olması...

"Bana ciddi ciddi bakım mı yapıyorsun?" demiştim gülerek. "Vay canına, Kim Taehyung. Sürprizlerle dolusun."

"Bunu dilimi sürerken anladığını sanıyordum." demişti cesurca. Bu gereksiz bir şekilde yanaklarımı yakarken neden bundan utandığımı çözmeye çalışmıştım. Sanırım benimle normal hayatta kirli konuşması beni bu hale sokuyordu- ki bu bile saçmaydı. Ben Taehyung ile muhabbet etmezdim. Şimdi kirli sohbete girmek mi çekincemdi yani?

"Sabit dur, tamam mı?"

Dudaklarımdan belli belirsiz bir hmmlama dökülmüştü.

Taehyung parmaklarına aldığı kremi iyice ısıtıp kalçamın içine yayarken hafifçe gerilemiş, tek elini göbek deliğimin oralara yerleştirmesine sebep olmuştum. Hâlâ soğuk sayılabilecek krem deliğimin etrafına parmakları tarafınca yedirilirken kesik kesik nefesleniyordum. Zordu. Yemin olsun, seks sanılandan daha fazla etki bırakıyordu insan bedeninde ve şimdi sızlayan bir delikle Kim Taehyung'un eline düşmüş olmak hiç mi hiç alışıldık değildi bedenime.

Büyülü parmaklar biraz daha deliğimin oralarda gezinip, işaret parmağı kremi deliğimin içine yedirmeye yeltendiğinde acıyla huysuzlanmıştım.

"Yavaşla."

"Çok mu acıyor?" diye sormuştu.

"Sanki umrunda."

"Öyle deme, lazım o bana."

İkimiz de gülüşürken Taehyung kısaca beni biraz daha kremlemiş ve giyinirken birazcık yardım(?) etmişti. Gerçi onu nasıl yapmıştı bilmiyorum fakat birlikte çirkin espriler yaparak beni giydirdiğimiz beş dakika boyunca Jimin'in uyuduğundan emin olmuştuk en azından. Havlumu falan asmakla uğraştığım sırada Taehyung odamda geziniyor, müzik grubu posterlerime bakıyor ve bir iki küçüklük resmimle alay ediyordu.

Garipti.

Sanki, seks için anlaştığımızı yalnızca birkaç saatliğine bir yana bırakmış gibi bir gariplikti.

"Jungkook," dedi elindeki fotoğraf çerçevesini yerine geri bırakırken. "Sevdiğin bir film var mı?"

"Ne?" Şaşkınlığım ses tonuma bile korkusuzca, tek bir pürüz tanımaksızın yansımıştı.

"Zevkine güvendiğimden sordum. Yok mu sevdiğin bir şeyler?"

Yaptığı şeyi garipseyen tek kişi benken yatağımda yaylanmayı kesip ona bakmıştım. Halinden memnun görünüyordu. Sanki odamdaki kendisi değil de Ryujin'miş gibi yerini yadırgamıyor, öylece geziniyor ve her yeri inceliyordu.

İç çamaşırı çekmecemi bile açmıştı.

"Taehyung, odamda seni ifşa edecek bir şeyler olup olmadığını ararken bana yakın davranmak zorunda değilsin." demiştim ben de tek nefeste.

Bu sefer "Ne?" diyen o olmuştu. "Saçmalama tanrı aşkına. O kadar da değil."

"Yani bana az önce iç çamaşırı markama baktığını mı söylüyorsun?"

Kelimelerim onu güldürürken başını iki yana sallamış, yatağıma, yanıma doğru adımlamıştı. Bakışları yüzümden ayrılmazken kalçası yatağımla buluştu. Dirseklerim üzerinde yükseldiğim çarşaf gerilmiş, ben de aynı merakla Taehyung'a bakmıştım. Alt dudağını dili yardımıyla ağzına yuvarlarken tehlikeli görünüyordu. Bana uzanırken, üzerime çıkarken tehlikeli görünüyordu ve ben kılımı kıpırdatmıyordum.

"Seninle vakit geçirmek isterdim."

Dudaklarıma çarpan kelimeler beklenmedikti.

"Dün akşam yeterince-"

"Bahsettiğim seks değil."

Aramızda tuhaf bir sessizlik oluşurken Taehyung tek elini çeneme atıp boynumu çevirmeme sebep olmuştu. Bıraktığı izleri inceliyordu. Bunu yaparken de o kadar enerjikti ki, Jimin'i umursamayı bu kadar kısa sürede nasıl bıraktığını merak etmeme engel olamamıştım. Sanki onları barıştırmak konusunda katkımın olması bütün şüphelerini silmiş gibiydi.

Öte yandan, dudakları tenime değiyordu bile.

Artık tanıdık hale gelen sıcak, dolgun dudaklar kendi eserinin üzerine yeniden gezinip kulağımın altında yer edindi bir süre. Refleksle tek elim onun kaslı kollarından birine tutundu. Dişlerini yeniden tenimde hissetmemle, daha az evvel bahsettiği şeyin seks olmadığını söyleyen Taehyung'a zevkle karışık bir kıkırtı sundum. O da buna aldırmayıp işine devam etti zevkle.

Sıcak dilinin tenimi talan edip henüz silinmeyen izlerimi tazelemesiyle birlikte, odamda nefes seslerimiz daha net duyulmaya başlandı.

"Taehyung," demiştim istem dışı. "Benimle gerçekten ilgileniyor musun, yoksa birazdan bunun bir şaka olduğunu mu söyleyeceksin?"

Bedenini yanıma atıp benimle, benim yatağımda uzanması her gün yaptığımız bir şeymişcesine gülümsemişti. Neden onu sorguladığımı anlıyor gibiydi. Yani, elbette garipseyecektim çünkü parti gecesi bana sınır çizen mankafayla yanımda uzanan kişi arasında dağlar kadar fark vardı. Ve o da biliyordu ki ben bunu hemen kabullenecek, ardında başka sebep aramayacak kadar aptal değildim.

"Şimdiye dek sana yakın davranmadığımın farkındayım fakat- ah, bunu söylemek garip."

"Ne var? Beni becerince ilgini mi çekmeye başladım?"

"Bir saniye olsun laf sokmadan duramaz mısın sen?" demişti gülerek. Parmakları karın kaslarımı bulup oraları gıdıklamaya başlamış ve beni dudaklarımı ısırırak gülmeye sürüklemişti. İçeride uyuyan üvey abim olmasa şu an Taehyung'un çocuksuluğuna haykırıyor olabilirdim, yine de yapamıyor oluşuma karşın şikayetçi sayılmazdım.

Böylesi de güzeldi.

"Sana inanmamı bekleme. Ağzımı becerdikten sonra çekip gittin." Gülmekten dolayı yaşaran gözlerimi silerken konuştuklarımızla gülüşmelerimizin zıtlığına hayret ediyordum. Garip bir ikiliydik. Üvey abisinin sevgilisiyle takılan bir oğlan için bile, tuhaf olduğumuz inkar edilemezdi.

Taehyung da bunun farkındaymışcasına ıslak saçlarımı elleriyle geriye tarayıp yüzüme bakmıştı.

"Jungkook, dediğim gibi. Senin ne istediğini bilmeyen ufak bir çocuk olduğunu sanıyordum ve o gün odana girdiğimde bana tatlı şeyleri sevmediğimi söylediğin an, sana hak verdim. Sadece emin olmam uzun zaman aldı."

"Bu ne demek oluyor?"

Taehyung basitçe omuz silkip dudak bükmüştü. Kendisi de söylediklerini anlamlandıramıyordu belli ki.

Ben de daha fazla uzatmadım. Birbirimizin nefes seslerini dinleyip tavanı izlerken huzurlu hissettiriyordu. Duş alırken hissettiğim tüm karmaşa, çirkin hisler suyla değil tam da şu an akıp gitmişti ve ben yalnızca belli belirsiz tebessüm etmekle meşguldüm. Taehyung'un gözleri kapanıyordu. Her an uyuyacak gibi görünse de seksiydi. Şekilli burnu, burnunun ucundaki beni, uzun ve yumuşacık olan siyah saçları.. Sert biçimli kaşları, kabarmış kızıl dudaklar ve daha sayamayacağım kadar güzelliği vardı. Bir an için onu izlerken kaybolup gittiğimi düşünmüştüm.

"Manzara hoşuna gitti galiba."

Ve o da bunu fark etmekten geri durmamıştı tabii ki.

"Eski haline dönmen kısa zaman aldı."

Yattığı yerden doğrulup kalktığında gideceğini yeni idrak etmiştim. Tabii ki gidecekti. Burada benimle uyuyacak hali yoktu. Hele de üvey abim içerideyken ve her an uyanma ihtimali varken yanımda kalması oldukça aptalca olurdu. Yine de kalmasını isterdim. Taehyung ile seksüelliği minimuma indirip sohbet etmek eğlenceliydi. Asla söylenenin altında kalmayan akıcı bir espri tarzı vardı.

Bundan çok hoşlanmıştım.

"Seninle muhabbet ettim diye yumuşamadım, haberin olsun." demişti oyuncu bir ses tonuyla. Kelimeleri beni buruk tebessümümden alıkoyup yeniden normal hayata döndürmüştü.

"Arkadaş değil miyiz yani?" diye sorarken ben de aynı oyunculuğu taşıyordum.

"Eh, sayılırız. Bizimkisi daha çok yatak arkadaşlığı."

Ben gözlerimi devirip güldüğümde o ayaklanmış, üzerine çeki düzen vererek kendini odamdaki boy aynasından kontrol etmişti. Gidiyordu. Pek uzağa olmasa dahi, Jimin'in odasına geri dönüyordu ve onun ardından yaşayacağım sessizliğe dönmek istemiyordum. Ne ara bu kadar sohbet bağımlısı olduğumu sorgulamayacaktım bile. Yalnızca saçlarını düzeltip odamın kapısına yürüyen bedeni izliyor, dudaklarımı yalıyordum.

Taehyung elini kapı kulpuna atmadan önce duraksamış, bana dönmüştü.

"Baksana.. haftaya gösteriye geliyor musun?"

"Ha?" demiştim içine düştüğüm boşlukla.

Ardından ise zihnim gösteri kelimesini tanıdık hale getirmiş ve Jimin'in geçenlerde annesiyle yaptığı konuşma hayal meyal zihnime vurmuştu.

"Anne, iş yerinden bir güncük izin alamaz mısınız cidden? Erkek arkadaşım da orada olacak. Artık babamla da tanışsınlar istiyorum."

Meh, benim babamdan kendi babasıymış gibi bahsettiği o konuşmayı neden detaylı dinlemediğim aşikârdı.

Yüzümü buruşturarak Taehyung'a baktığımda neyden bahsettiğini pek anlamadığımı çözmüşe benziyordu. Elini kapı kulpundan uzaklaştırıp bana dönmüş, sessiz sayılabilecek bir tonda açıklamaya başlamıştı. Bunu yaparken bile bir sanat eseri gibi görünüyordu.

"Jimin şarkı söyleyecek, ben de gitar çalacağım. Kampüste mini bir gösteri yapılacak işte."

Gözlerimi parmaklarından zar zor çekebilmiş, "Anladım." diye ağız ucuyla gevelemiştim işte. Taehyung cidden çok dikkat dağıtıcı bir unsurdu. Ve ilgilenmediğim bir gösteriden bahsedilirken gözbebeklerim elbette parmaklarına takılı kalmıştı.

Kendimi suçlamıyordum, o Kim Taehyung'du.

"Yani geliyor musun?"

"Gelirim." demiştim kısaca. "Ondan önce sen yakası daha kapalı bir şeyler giyinsen iyi edersin. Tırnak izlerimi buradan bile görebiliyorum."

"Ah, şey.."

"Yakalanmak istemeyiz."

Hmmlamıştı. Gitmeden önce son bir kez daha duraksayıp bana dönerken, neden beni gösteriye davet ettiğini iyice anlamama sebep olmuş, yüzüne o kendini beğenmiş gülümsemesini yerleştirmişti yine.

"Jeon."

Bu defa ben hmmlamıştım.

"Gösteriye mutlaka gel. Tamam mı?"

"Geleceğimden emin olabilirsin."

"İyi geceler."

"Sana da."

Ve o sonunda odamdan çıkmış, beni orada ağzım yırtılana dek gülümsememe sebep olarak yalnız bırakmıştı.

_____________
bu bölümü yazarken kafamı ağaçkakan gibi gagalayan eva seni çok çok seviyorum, n'olur bölüm biter bitmez 100 tane yb mesajı atma aşkım.

Continue Reading

You'll Also Like

49.1K 2.3K 13
Kim Taehyung; Gucci takımlara, Louis Vuitton çantalara, Hermès parfümlere, Prada ayakkabılara, Chanel elbiselere, Dior kozmetik ürünlere, Calvin Klei...
2.9K 125 37
Yalnızca okuyup sevdiğim ficleri öneriyorum. Sizlerin de beğeneceğini düşünüyorum. Fic arayıp bulamıyorsanız buyrunn afiyet olsunn🐯🐰 *Semetae, Seme...
227K 23.5K 49
Ufak intikam oyunlarının zamanla ölümcül oyunlara dönüşeceğini kimse tahmin edemezdi. >>self harm
344K 43.2K 41
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️