ÉCRİVEİN

By VanteAres

75 8 15

"Ve işte hayat, bu kadar anlamsız bir filmin sonuca ulaşamamış finali, ölü bir yazarın tamamlanamamış kitabı... More

0.2✓
0.3✓

0.1 ✓

39 2 12
By VanteAres

MY SILENCE IS JUST ANOTHER WORD FOR MY PAIN :

Sessizlik Yalnızca Acımı Temsil Eden Başka Bir Kelime ~★
≠≠≠≠

"Sonra görüşürüz ."diyerek evden çıkmıştı arkadaşı.

"Görüşürüz, Eve gidince mesaj at."

Deyip kapıyı kapatacağı sırada arkadaşının ofladığını duyup başını sallamıştı herkesden sakındığı muhteşem gülümsemesi yüzünden silinirken.

Kocaman evin koridorunda göz gezdirip,siyah ve morun hakimiyet sürdüğü odasına girmişti. Evin diğer odalarından farklı olarak kendini rahat hissettiği tek yer burasıydı belki de.Daha doğrusu kendini ait hissettiği...Ayakta öylece dikildiğini fark ettiren şey gözünden olmasa da ruhundan süzülen bir damla yaş olmuştu ...

Yıllardır akmayan göz yaşlarına bugün de izin vermemek için başını geriye doğru atıp duvara yaslanmıştı. Ağlamaya değmezdi, bunu kendisi de çok iyi biliyordu.
Biliyordu ama kabullenemiyordu,zordu çünkü hem de çok...Ama bildiği bir şey daha varsa o da bu zamana kadar ağlamamıştı bundan sonra da ağlamayacaktı.
Zaten istese de ağlayabiliyor muydu ki? Ruhu o kadar çok ağlamıştı ki, gözleri istese de ağlayamaz olmuştu neredeyse...

Çok kırılmıştı ...
Aslında kırılmaktan da öteydi bu.
Güveni sarsılmıştı ama o kadar büyük bir sarsılmaydı ki bu... Kalbi enkaz altında kalmıştı. Bu enkazdan çıkması çok zorken,kendi başına çıkması belki imkansızdı... Ama arkadaşı sivil yardım kuruluşu gibi yardımına koşmuştu. En azından güven kelimesini yan yana kullanabileceği bir isim vardı...Onun için her şeyi yapabileceği...

Bütün bu düşünceler kalbine ağırdı. Bunun farkındaydı da,olanları aklından geçirdiği saniye içinde bir yerlerde oluşan sızı ruhunu mahvediyor,kalbinden gelen kırılma sesini duyabiliyordu.
İstemiyordu belki ama yine de duyuyordu.
"Rüya olsun... lütfen. " diyordu.
Tanrıya yalvarıyordu ama yine sonsuz gecenin sessizliğinde boğulmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu elinden ...

Bu halini bilen arkadaşı her gün eve uğruyor,uzun nutuklar çekip, nasıl olduğunu soruyor.Kendisinde kalması için ısrar ediyor, tüm gün yüzünden eksik olan gülümsemesini tekrar bahşedip güller açtırıyordu yüzünde. Kalbini huzur kelebekleriyle doldurup biraz da olsa kendisi olmasını sağlıyordu. İyilik meleği gibiydi zaten her şeyiyle ; tertemiz kalbi , bebek gibi masum görünümü ile...

Ama bazen ...
Yetmiyordu, yetmiyordu işte.
Onca işini umursamayıp kendisiyle ilgilenmesine rağmen bununla yetinmediği için kendisine kızıyordu ama kalbinde ki o boşluk doldurulamaz derece de büyük. Söküp atılamaz derece de sağlamdı. Çünkü sahibine, o boşluğun, derin ve acı veren izlerin oluşmasını sağlayan kişiye duyduğu sevgi de, güven de çok sağlamdı .

Ama sorun şuydu ki ; kendi sevgisi ne kadar sağlamsa, karşılığında aldığı tepki de o kadar kalitesiz ve yaralayıcı olmuştu. Asla beklemezdi. Herkesten, her şeyden beklerdi ama ondan asla.

Düşünüyordu da bu kadar kolay mıydı ? Hiç mi pişman olmamıştı, hiç mi acı çekmemişti? Onca yıl, onca söz ve daha niceleri hiç mi yakamamıştı canını?

Verdiği sözler, evin içini dolduran kahkahalar, duvarlara yankılanan müzik notaları. Neden kendisinin ruhunda derin izler bırakırken ona hiçbir şey olmuyordu.
"Ben yapar mıydım acaba? "diye düşünecek oluyor, kendisi bile gülüp "Asla" cevabını vereceğini bildiğinden vazgeçiyordu...
İşte insanlara bu yüzden güvenmiyordu.

"En azından son birkez ... sarılsaydım." diye düşünüp, bunu bile ona çok görüp görmediğini sorguluyordu. Elinde olmadan, özlüyordu... Kendi suçu olmamasına rağmen sünger çekmeyi bile kabul ediyor sonra kızıyordu kendine, acizce davrandığını düşünüyordu ... Neden diye sormadan edemiyor,cevap bulamayınca da kendini suçluyordu.

"Onun bana hep gösterdiği sevgiye karşı beceriksizdim. Belki de ... Bu yüzdendir her şeyin çok zor olması."

Bunlar sadece kendini avutmak için söylediği yalanlardan bir kaçıydı . En kötüsü de bilmiyordu. Neden? Bütün sır da sonsuz kez kendisine sorup durduğu fakat hiçbir cevap bulamadığı bu kelime de gizliydi. İki hece, beş harf.... Kafayı yeme sebebi olacaktı...

Rüzgardan dolayı sertçe çarpan kapı olmuştu onu bütün bu boğucu düşüncelerinden ayıran. "Kapı sesi..." dedi içinden kendi kendine. Çarpan kapının sesiyle kendine gelecek kadar yalnız mıydı artık gerçekten? Gün geçtikçe daha iyi kavrıyordu bunu, belki de artık kabullenmeliydi. Gitmişti ve gelmeyecekti...

Ama aslında sorun etmemesi gerekirdi. Nede olsa her zaman yanlız değil miydi? Farklı bir ruh, yalnız bir ruh, yabancı bir ruh. Yalnızlık sığınağıydı.

Tekti artık, sadece arkadaşı vardı.
Bütün zorlukların önce tek başına üstesinden gelecek.Eğer baş edemezse son çare olarak biricik arkadaşına söyleyecekti... Onu sıkmak isteyeceği son şey bile olamazdı.

Işıltısı kaybolmuş gözlerini diktiği halıdan alıp . Çalışma masasına doğru ilerledi. Siyah tonlarının hakim olduğu koltuğa yavaşça kendini bıraktı...
Eline aldığı defteri uzunca bir süre süzüp gül kokulu sayfalarını çevirmeye başladı.
Her çevirdiği sayfada defteri aldığı ilk gün geliyordu aklında .

"Umarım beğenirsin,gül kokuyor hem." deyip sıcak gülümsemesini sunmuştu ona . O ise defterin sayfalarından yayılan kokuyu çok sevdiğini söylemiş ve kollarını beline sarmıştı... Bir gün çekip gideceği aklına bile gelmeyen kişinin.

"Ama gitti ..."diyerek defterinde ki yarım kalan sayfayı açmış ve eline aldığı kalemle duygularını da katarak yine harikalar yaratmıştı...

Bugün de masanın başında almıştı soluğu. Ne zaman kendini boğulmuş, iki evren arasına sıkışıp kalmış hissetse birşeyler karalar, yazardı gül kokulu defterine...
Son zamanlarda ne yazdığının farkında bile değildi. Ne gelirse aklına,hangi ruh halini yansıtmasına izin verirse duyguları oydu kaleminden dökülenler ...

Yaşadıkları kolay değildi ve yazdıkça kalbinde ki yükün azaldığını hissediyordu. İyi geliyordu bu ona ,yardımcı oluyordu içinde ki yalnızlık hissini gizleyebilmesinde.

Bu gerçekti ve değişmezdi. Ama hayatının, kendi elinde olmaksızın yönünü hiç bilmediği bir yola sapmak zorunda bırakması... Bu birçok şeyi değiştirirdi .

Hatta ilk hamlesini yapmıştı bile hayat.Kendi hayatına karşı oynadığı bu oyunda beyaz taşlar hayatı temsil etmeyi seçmişti. İlk hamle beyaz taşın olabilirdi.
Ama "şah-mat"diyecek taraf kesinlikle kendisi olmalıydı...

Deftere bakıp bıkkınlıkla iç çekti. Olmamıştı... İçinde bulunduğu ruh hali her şeyi etkilediği gibi,cümlelerinin ahenkle oluşturduğu mükemmel tınıyı da katlediyordu.

İçine sinmeyen sayfayı koparmak üzere, etrafa tatlı bir koku yayan yaprağı tutmuş. Fakat sonra vazgeçerek elini geri çekmişti... Hava da kalan eli bir süre defterin kapağında dans etmiş, sonrasında ise defteri yerine yerleştirmişti.

Kurulduğu masadan kalkmış, hatırladığı kadarıyla kitapları tıkıştırmıştı gucci çantasına . "Gucci."deyip alayla gülmüştü gözleri amblemde gezinirken...

O sıra da mesaj sesiyle titreyen telefon gözüne ilişmişti.

****: "Ben geldim ,kendine dikkat et. Bir şeyler sipariş verdim. Az sonra kapında olur ;)

Gelen mesaja gülümseyip "Keşke her konu da bu kadar şanslı olsaydım." demişti. İşte bu kadar da değer veriyorlardı birbirlerine, çok da uzak olmayan evlerine gidip gitmedikleri bile onlar için önem arz ediyordu. Günlerdir bir şey yemiyordu
neredeyse ağzına kadar dolu olan dolaptan bir su almaya bile tenezzül etmemişti.Bunu bilen insan görünümlü iyilik meleği ise yine yapmıştı yapacağını...

O sıra da çalan kapı da bunu kanıtlar nitelikteydi.Kapıyı açınca karşılaştığı elinde pizza kutuları ile duran kıza "Borcum ne kadar?" diye saçma bir soru yöneltmişti.
Yaka kartında Sejeong yazan kız ise "Ödenmiş efendim."diyerek cevap vermişti...

Elinde ki kutuları mutfak masasına bırakırken "Ödemiş Aptal! "diyerek söyleniyordu. Telefonunu eline alıp

"Gerek yoktu. En azından ödemeyi bana bıraksaydın.."

Yazıp gönder tuşuna basmıştı. Anında yankılanan bildirim sesiyle mesaj kutusuna tekrar girmişti.

****"Önemli değil,ama onlar bitecek ona göre.Afiyet olsun. I love u baby♡"

Gelen mesaja cevap vermeden iki tane kalp emojisi kondurmuştu.

"♡♡"

Önünde ki kutulara bakıp en azından yemeyi denemeliyim diye düşünürken zaten açtığı kutudan yayılan koku etrafını sarınca kutunun dibini göreceğini anlamıştı.

Yemek işi bittiğinde telefonla oynamış, televizyon izlemiş,kitap okumuş kısacası yapabileceği her şeyi yapmıştı.

Ama zaman ona inat edercesine bir kaplumbağanın arkasına takılmış gibi yavaş ilerliyordu. Yalnız kalmak böyleydi demek ki.Yalnız olmayı biliyordu ama kalmayı ilk defa deneyimliyordu. Sadece. Sıkılmıştı.

Yapılacak en iyi şeyin dışarı çıkmak olduğuna karar vermiş siyah kapüşonlusunu üstüne geçirip bisikletini de alıp han nehrine doğru yola koyuldu.

Yüzüne çarpan, saçlarını havalandıran rüzgar hafifçe yüzünü yalarken nehrin yolunu tutmuştu...

...

Hi! I'm VanteAres.
Açıkça söyleyeyim 20 bölümlük hafif, eğlenceli bir kitap değil.
Duygular üzerinde dallanıp budaklanan, cümlelerin birbirini açtığı,
betimlemelerin yaşattığı, hüzünlü günlerin acıyan satırlarını barındıran bir kitap.Fikirlerinizi belirtin lütfen.

Continue Reading

You'll Also Like

22.3K 1.4K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...
74K 5.5K 30
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
451K 36.9K 28
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
132K 22.6K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting