SOĞUK SEMT

By ElaSelviNur

182K 10K 2.6K

Sessizlik. Burda öyle bir sessizlik vardı ki; Rüzgâr olduğunda sallanıp, dalına tutunamayan yaprağın yere dü... More

❌ 1. BÖLÜM ❌
❌ 2. BÖLÜM ❌
❌ 3. BÖLÜM ❌
❌ 4. BÖLÜM ❌
❌ 5. BÖLÜM ❌
❌ 6. BÖLÜM ❌
❌ 7. BÖLÜM ❌
❌ 8. BÖLÜM ❌
❌ 9. BÖLÜM ❌
❌ 10. BÖLÜM ❌
❌ 11. BÖLÜM ❌
❌ 12. BÖLÜM ❌
❌ 13. BÖLÜM ❌
❌ 14. BÖLÜM ❌
❌ 15. BÖLÜM ❌
❌ 16. BÖLÜM ❌
❌ 18. BÖLÜM ❌
❌ 19. BÖLÜM ❌
❌ 20. BÖLÜM ❌
❌ 21. BÖLÜM ❌
❌ 22. BÖLÜM ❌
❌ 23. BÖLÜM ❌
❌ 24. BÖLÜM ❌
❌ 25. BÖLÜM ❌
❌ 26. BÖLÜM ❌
❌ 27. BÖLÜM ❌
❌ 28. BÖLÜM ❌
❌ 29. BÖLÜM ❌
❌ 30. BÖLÜM ❌
❌ 31. BÖLÜM ❌
❌ 32. BÖLÜM ❌
❌ 33. BÖLÜM ❌
❌ 34. BÖLÜM ❌
❌ 35. BÖLÜM ❌
❌ 36. BÖLÜM ❌
❌ 37. BÖLÜM ❌
❌ 38. BÖLÜM ❌
❌ 39. BÖLÜM ❌
❌ 40. BÖLÜM ❌
❌ 41. BÖLÜM ❌
❌ 42. BÖLÜM ❌
❌ 43. BÖLÜM ❌
❌ 44. BÖLÜM ❌
❌ 45. BÖLÜM ❌
❌ 46. BÖLÜM ❌
❌ 47. BÖLÜM ❌
❌ 48. BÖLÜM ❌
❌ 49. BÖLÜM ❌
❌ 50. BÖLÜM ❌
❌ 51. BÖLÜM ❌
❌ 52. BÖLÜM ❌
❌ 53. BÖLÜM ❌
❌ 54. BÖLÜM ❌
❌ FİNAL ❌
❌ GAZEL ARSLANOĞLU ❌
❌ GİRAY DEMİRSOY ❌

❌ 17. BÖLÜM ❌

3.5K 223 18
By ElaSelviNur

Kaybetme korkusunu bile kaybettim.

GAZEL'İN ANLATIMINDAN;

Insanlar hayatları boyunca birçok şeyi unutabilirlerdi. Kendine söylenen sözleri, çektikleri acıyı, atılan iftiraları her şeyi unuturdular. Ben unutmadım. Her gece uyumama engel olan, gecemi gündüzüme katan, kabuk tutmuş yaralarımı sızlatan anılarımı unutmadım.

Yurt dışına gittikten sonra bir sene boyunca bir anda ortadan kaybolmuştum. Bunu beni takip eden sevgili amcam da biliyordu fakat o da nereye gittiğimi bilmiyordu. Gerçi ilk zamanlarda bende bilmiyordum. Dünya üzerinden silinmiş gibiydim o zamanlar. Beni yanına alıp eğiten adamlar, bana bir senede hayatım boyunca çekmediğim kadar fazla acı çektirmişlerdi. Ne günlerce aç kaldığım günleri ne de çektiğim işkenceleri unutmuş değildim.

Şu anda aklımdaki tek soru ise, bu adama ne cevap vereceğim olmuştu? Ne diyecektim ki Giray'a, beni eğiten adamlar seni öldürmemi istediler bende anlaşmam olduğu için mecbur seni vurdum. Hadi ama bu adam beni bir sıkımda öldürürdü.

Karşımda durmuş siyah gözleriyle bana şüpheyle bakarken rahatsızca yerimde kımıldadım. Bana doğru bir adım daha atarken sert sesiyle mırıldandı.

"Biliyor musun, birisi yalan söylediğinde veya söyleyeceğinde anlayabiliyorum. Ve sen yeşil kafa, bana yalan söylemek için hazırlanıyorsun. Fakat ben yalanı hiç sevmem ve bana söylemeni de tavsiye etmem."

Hassiktir! Salağa yatsam daha beter olacaktı en iyisi üstü kapalı bir şeyler gevelemek.

"Kim olduğunu söyleyemem ama mecbur olduğumu bil. Şimdilik de başka bir şey sorma çünkü ne yaparsan yap cevaplayamam."

Kaşları çatılmış olsa da bir şey demedi ve arkasını dönüp üst kata çıktı. Salonun ortasında öylece ayakta dikilirken, uykum çoktan beni terk etmişti. Daha fazla ayakta durmayıp büyük deri koktuğa oturdum. Kafamı sırt kısmına yaslayıp tavanla bakışmaya başladık. Ona hiçbir şey anlatamazdım. Hem ne diye anlatayım ki onu tanımıyordum bile. Düşüncelerim bile ağırlaşmıştı artık. Ne düşüneceğimi bile bilmezken, her şey birbirine karışmıştı. Sırtımdaki yaralar olduğum pozisyonda beni zorlarken, yana doğru yatıp koltuğa iyice uzandım. Bir kolumu başımın altına koyarken diğerini koltuktan aşağı sallandırdım. Gözlerim yavaştan kapanırken aklımda halâ Giray'a anlatamadıklarım, ondan sakladıklarım vardı.

Yakından gelen tıkırtı sesleri ile gözümü açarken ne olduğunu anlamak için etrafa bakındım. Kafamı kaldırdığım gibi Giray ile göz göze gelince olduğum konuma baktım. Lanet olsun, sanırım gece koltuktan yere geçiş yapmıştım. Hızla doğrulurken sırtımın acısını yok sayıp ayağa kalktım.

"Bir an yuvarlanarak mutfağa geleceksin diye korktum. Dönmedolap gibisin yeşil kafa."

Sözlerine karşılık sadece gözlerimi devirirken bir şey demeyip elindeki kahve dolu kupayı aldım. Nerdeyse yarısına kadar içilmiş kahveyi kafama dikerek bitirdim.

"Boş yapma Giray, kahve yap. Ya da sen boş yapmaya devam et çünkü ben gidiyorum."

Üzerimde bana en az üç beden büyük olan tişörtün önünü pantolonumun içine sıkıştırıp dış kapıya doğru yürümeye başladım.

"Hey, nereye gidiyorsun?"

Arkam ona dönük olmasına rağmen kaşlarım havalandı.

"Osman'ın yanına. Ayrıca bana bu kadar alıştığını bilmiyordum. Sonuçta bir kiralık katilim yanıma yaklaşma o kadar."

Adım sesleri bana doğru yaklaşırken kolumdan tutulup çevrilmem bir olmuştu.

"Başlatma şimdi katiline. Hem sen bu Osman denen herifle ne zamandır görüşüyorsun?"

Önce kolumdaki eline daha sonra da ona bakınca, kolumdaki elini çekip bana bakmaya devam etti.

"Yanında kalacak ve ona yeterince güvenecek kadar tanıyorum şimdi rahat bırak beni."

Kapıyı açmış ve çıkmıştım. Tam kapıyı kapatacakken buna engel oldu.

"Yarın büyükler arasında toplantı olacak ve sende bizimle geleceksin."

Şaşkınca ona dönerken, kanım kaynamaya başlamıştı.

"Reis de geliyor mu? Ayrıca benim orda ne işim var?"

Giray'ın kaşları sorduğum soru ile çatılırken yine o kara gözlerini kısmış, kartal gibi bana bakıyordu.

"Gelecek. Hatta o düzenliyor toplantıyı da sen Reis'i nerden biliyorsun?"

Sıçtık. Bu adam ne diye bana böyle mantıklı sorular soruyordu ki!

"Beni hafife almamanı söylemiştim sana."

Tamamen kaçak bir cevap olmuştu. Hemen gitmem gerekiyordu yoksa soru sormaya devam edecekti.

"Bu arada bizimle gelmenin sebebi, artık bizimle birlikte olman bunu başka bir şeye yorumlama sakın. Şimdi git."

Arkamı dönüp hızla bahçeden çıkarken, onun taklidini yapıyordum. Başka bir şeye yorumlamaymış. Hah! Sanki ben başka bir şey diyorum da. Daha fazla sokaklarda oyalanmayıp Osman'ın evine doğru gitmek için taksiye bindim. Yol boyunca sadece adresi söylemiş sonrasında da kafamı cama yaslamıştım. Yağmur taneleri cama vurup yavaşça aşağı doğru süzülürken işsiz gibi onları izliyordum.

Bazen düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Bazı şeylerin farkına varıyorum. Gün geçtikten herkesten beklentim azalıyordu. Sabrım bitti denecek kadar dipte. Ciddiye alıp önemsediğim insanlardan bile şüphe duyuyorum. Hislerim körleşiyor artık. Ne zaman ne yapacağımı veya nasıl davranacağımı kestiremiyorum. Kalbim bir süredir devre dışıydı fakat mantığım da devre dışıydı. Ben varlığını hissetmediğim hislerimle yaşıyordum. Ya da yaşıyor muydum? Işte orası meçhuldu.

Taksiye cebimdeki ikiyüz lirayı verip indikten sonra hızla küçük kulübeye girmiştim. Osman salondaki meşhur kanepesinde oturuyordu. Fakat bu sefer ne kıçı başı dağıtmıştı ne de benim kızdığım onun ise bağımlısı olduğu çizgi filim izlemiyordu. Öylece oturmuş kapalı televizyona bakıyordu.

"Osman?"

Seslenmem ile olduğu yerde sıçramış ve ayağa kalkmıştı. Kaşlarım çatılırken ona bakmaya devam ettim.

"Gazel, sen ne zaman geldin?"

Sorusunu es geçerken bana ismimle hitap etmesine şaşırmıştım. Genelde bana kıçından uydurduğu lakapları söylerdi. Sanırım iş ciddiydi. Bir yandan ona bakmaya devam ederken bir yandan da tekli koltuğa oturdum.

"Neyin var senin, hayırdır?"

Osman telaşla bir sağa bir sola dolanmaya başladı. Bir şey olmuştu ve bana söylemiyordu.

"Bir şey yok Gazel, ne olacak."

Onun bu salağa yatma çabasına göz devirdim.

"Osman çırpınma da dökül."

Osman bir anda durdu ve kalktığı koltuğa geri oturdu. Kollarını dizlerine yasladıktan sonra ben hariç her yere bakmaya başlamıştı.

"Bankadaki tüm param çekilmiş. Dün gece yarısından sonra aynasızlar geldi, baskın için. Evdeki tüm silahları alıp gittiler. Gizli yeri buldular bana da zorla şifreyi girdirtter. Ne kadar tüfek, tabanca, bombalar ve daha bir sürü şey varsa hepsini toplayıp götürdüler. Bilgisayar sisteminin de senin tabirin ile anasını siktiler. Ev hakkında da yıkım emri çıkartmışlar. Bir haftaya kalmadan yıkacaklar ne var ne yoksa."

Osman karşımda oturmuş gözleri dolmuş bana bakıyordu. Bu eve bu kadar değer vermesini anlıyordum. Onunla ilk tanıştığımız zamanlar ikimizde birbirimizden çulsuzduk. Osman burayı kafelerde çalışarak kazandığı para ile almıştı. Sonra bu işlere girmiş ve yüklü paralar sonucunda bodrumdaki mahzeni yaptırmıştı. Tüm o silahlar, tüfekler hepsi yasaldı aslında, onları almak için de çok para dökmüştük. Burası onun ilk eviydi, biliyorum.

"Kim yaptı bunu, ha! Bu aynasızların işi değil Osman sende biliyorsun. Kim yaptı bunu?"

Kafasını kaldırıp bana baktı. Ağlıyordu. Osman sorduğum soruyla oldukça sinirlenmişti. Ve onda ağzından çıkan kelime ile gözlerimi sıkıca kapattım.

"Arslanoğulları !"

Sinirle oturduğum koltuktan kalkarken ani kalkışım yüzünden küçük koltuk geriye doğru itildi. Bu sefer Osman yerine ben bir sağa bir sola gidiyordum, tabi söylenmeyi de ihmâl etmiyordum.

"Ulan sikecem böyle işi ha! Ulan bu piçler, bu pezevenkler ne bok yemeğe benim işime, hayatıma burunlarını sokuyorlar lan bunlar! Lan ben kurtulamayacak mıyım lan bunlardan? Ama sen dur Osman. Ben hem senin evini hem de o silahların hepsini geri alacağım. O tesisatların hepsini yeni teknoloji ile geri yaptıracağım ve bizden bir kuruş bile çıkmayacak."

Osman kaşlarını havaya kaldırmış bana bakarken, o da ayağa kalkıp karşıma dikildi. Biraz korkmuş biraz da şüpheyle bana bakıyordu.

"Gazel sormaya korkuyorum valla, ne geçiyor senin o yeşil kafandan, ne yapacaksın?"

Onun dediklerine kulak asmazken, kendi kendime gülmeye başlarken ona üstü kapalı cevap vermiştim. Onu bu işten uzak tutacak ve ondan alınan her şeyi fazlasıyla geri verecektim.

"Artık onlar gibi haraket edicem. Gerçek bir Arslanoğlu'nun yapması gerekenleri onlara gösterecektim. Sevgili amcamın tahtını sallama vakti geldi artık."

BÖLÜM SONU

Continue Reading

You'll Also Like

DUDAKLARIN KARARACAK By *

Historical Fiction

8.4K 1K 46
Ben bu hayattan kaçmıştım, yaşamak istemiştim. Ancak bu kaçışın bütün hayatımın yalanlarıyla ödeneceğini bilemedim. Özgürlük kaçıştı, kaçış ise zorlu...
298K 25.9K 46
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
3.1M 16.9K 3
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)
45.6M 2.1M 85
Korkmuyordum, ne karanlıktan, ne gürleyen gök gürültüsünden, ne de bana zarar verebilecek bir insandan. Çünkü ben karanlıktım, ben gürleyen göktüm...