BULUTLAR DA AĞLAR

By Anesrum

574K 48.6K 8.9K

Namverân Somer adının kısaltılmasından nefret eden, insanlarla kolay kolay anlaşamayan ve de kişisel alanının... More

BİRİNCİ BÖLÜM: "BİR BELAYA ÇEKİLİYORUM"
İKİNCİ BÖLÜM: "PROBLEM ÇOCUK VE ISLAK HAVLU"
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ EROLTU"
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "BİR PANDA SAPIK ÇIKIYOR"
BEŞİNCİ BÖLÜM: "HAPİSHANEDE ANLAŞMA"
ALTINCI BÖLÜM: "BİR ARABA DOLUSU DAYAK MI?"
YEDİNCİ BÖLÜM: "UFF ÇOCUK"
SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENİM HAYALİM"
DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GENÇ GİBİ"
ONUNCU BÖLÜM: "ŞAG"
ON BİRİNCİ BÖLÜM: "ORİON"
ON İKİNCİ BÖLÜM: "NAMVERÂN'IN AFFI"
ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "KİŞİSEL ÖĞRETMEN"
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEÇİMLER VE GETİRDİKLERİ"
ON BEŞİNCİ BÖLÜM: "BULUTLAR AĞLARKEN VERİLEN KARAR"
ON ALTINCI BÖLÜM: "CENNETTEN DÜNYANIN MERKEZİNE"
ON YEDİNCİ BÖLÜM: "AV HAKKINDA"
ON SEKİZİNCİ BÖLÜM: "ANNE VE BABA"
ON DOKUZUNCU BÖLÜM: "KÖPEK BALIKLARI"
YİRMİNCİ BÖLÜM: "BARİSTA KIZ"
YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM: "ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİ"
YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM: "ARKADAŞ OLMAK?"
YİRMİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "İLK ARKADAŞLARIM"
YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ÖZÜRLER UTANÇTAN GELMEZ"
YİRMİ BEŞİNCİ BÖLÜM:"ARAMIZDAKİ SINIRLAR"
YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: "BELKİ DE İNSANLAR DEĞİŞİR"
YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM: "HER BİRİMİZİN KABUSLARI"
YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "KURDUĞUMUZ İLK BAĞ"
YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "BİR GÜN"
OTUZUNCU BÖLÜM: "SONUN BAŞLANGICI"
OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM: "SİZİ BİRLEŞTİREN BAĞ"
OTUZ İKİNCİ BÖLÜM: "BABAMIN MUTLULUK GÖZYAŞLARI"
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "SU HERKESİ BİRLEŞTİRİR"
OTUZ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "ONU TANIMIYORSUN BİLE!"
OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM: "TABULAR YIKILABİLİR"
OTUZ ALTINCI BÖLÜM: "FARKINDALIKLAR VE YENİLİKLER"
OTUZ YEDİNCİ BÖLÜM: "BANA BENZEYEN BİRİSİ"
OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GİTME O GÜZEL GECEYE USULCA"
OTUZ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KALBİMİZDEKİ HİÇ GEÇMEYEN YARALAR"
KIRKINCI BÖLÜM: "ELVEDA VE YENİDEN GÖRÜŞÜRÜZ"
KIRK BİRİNCİ BÖLÜM: "ARKADA BIRAKILAN"
KIRK İKİNCİ BÖLÜM: "CANAVARLARA ACIMA"
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ULAŞ'IN KALBİ"
KIRK DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "SEN GECE MİSİN?"
KIRK BEŞİNCİ BÖLÜM: "FATİH İÇİN, BENİM İÇİN"
KIRK ALTINCI BÖLÜM: "AMA KORKUYORUM"
KIRK YEDİNCİ BÖLÜM: "TEŞEKKÜR EDERİM"
KIRK SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BAŞARACAĞIZ"
KIRK DOKUZUNCU BÖLÜM: "IŞIL"
ELLİNCİ BÖLÜM: "YARISI TOPRAĞA GÖMÜLMÜŞ PAPATYALAR"
ELLİ BİRİNCİ BÖLÜM: "SEN ÇOK GÜZELSİN"
ELLİ İKİNCİ BÖLÜM: "HER DEFASINDA BANA GEL"
ELLİ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "ÖLÜM KOKAN ELLERİM"
ELLİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "GÖRMÜYORUM VE DUYMUYORUM"
ELLİ BEŞİNCİ BÖLÜM: "İSTEDİĞİN NE?"
ELLİ ALTINCI BÖLÜM: "NAMVERÂN OLMANIN KURALI"
ELLİ YEDİNCİ BÖLÜM: "KADER DEDİĞİMİZ O KÜÇÜK ŞEY"
ELLİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BENDE BİR PROBLEM VAR"
ELLİ DOKUZUNCU BÖLÜM: "KENDİNİ MEMNUN ET"
ALTMIŞINCI BÖLÜM: "SANA GELDİM"
ALTMIŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALBİMİ KIRMA"
ALTMIŞ İKİNCİ BÖLÜM: "KUKLA"
ALTMIŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "HASTALIK GİBİ, SAĞLIK GİBİ"
ALTMIŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "MİNİ MİNİ MİNE"
ALTMIŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "BİZ BİR TAKIMIZ"
ALTMIŞ ALTINCI BÖLÜM: "GÜNERİ EVİNDE ACİL DURUM"
ALTMIŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "KÖTÜ KADIN MÜZEYYEN"
ALTMIŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "BU EVDE SAĞ KALMALIYIZ"
ALTMIŞ DOKUZUNCU BÖLÜM: "YAZ KIZIM: KENDİMİZİ NASIL FAKA BASTIRDIK?"
YETMİŞİNCİ BÖLÜM: "TOMBALA"
YETMİŞ BİRİNCİ BÖLÜM: "KALIPLAR KEKLER İÇİNDİR!"
YETMİŞ İKİNCİ BÖLÜM: "SANA ACIYORUM"
YETMİŞ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: "O BENİM ANNEM!"
YETMİŞ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: "AYLİN İLE ENVER"
YETMİŞ ALTINCI BÖLÜM: "HER ŞEY YOLUNDA"
YETMİŞ YEDİNCİ BÖLÜM: "HİKÂYEMİZ DEVAM EDECEK"
YETMİŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "GÜNEŞLER DE GÜLÜMSER, YILDIZLAR DA!" [FİNAL]
BDA
RUHUMDAKİ LEKELER
BEN DÖNDÜM!

YETMİŞ BEŞİNCİ BÖLÜM: "YENİDEN ANNE VE BABA"

4K 469 47
By Anesrum

Bazılarınız sadece bölüm sormak için hikâyeye ilk yorumunu yaptı, bazılarının ise küçük yıldız tuşuna basmadığına bile eminim. Oh. Her neyse.

Bölüm şarkısı;

Yo Hitoto - Sunny Side Up [Aishiteruze Baby Açılış Şarkısı]

*


Annemeakşam eve döndüğümde olanları anlatmıştım. Bediz'in halası ve babasıyla olan kavgasını dinlerken annem oldukça sessizdi. Benim konuşmam bittiğinde ise Bediz'in haklı olduğunu söylemişti. Benim olanları anlamam mümkün değildi ama annem oldukça sinirlenmiş gözüküyordu.

"Biz seni her zaman istediğin gibi olmana izin veren bir şekilde yetiştirdik." dedi tabağına biraz salata alırken. "Bu konuyu seninle pek fazla konuşmadım ama küçükken bende Bediz'in yaşadıklarına benzer şeyler yaşadım. Anneannen de beni istemediğim gibi davranmaya, konuşmaya zorlardı. Çocuklar ailelerinin oyuncağı ya da pişman oldukları şeylere karşı olan günah çıkarma aletleri değildir Namverân, bunu asla unutma. Gelecekte bir çocuğun olduğunda ona bir birey gibi davranmalısın çünkü olduğu şey bu. Onun senden bağımsız istekleri, arzuları ve düşünceleri olacak. Bazen öyle anlar gelecek ki sana hiç benzemeyecek, bazen ise sanki klonunla konuşuyormuş gibi hissedeceksin. Unutma ki, hayatındaki kimseyi olmasını istediğin şekle sokamazsın. İnsanlar hamur değildir, onlara şekil veremezsin." Su içerken kısa bir sessizlik yaşandı, hemen ardından gülümsedi. "Büyükannenin de sana aynı şeyleri yaptığını düşünüyor olabilirsin belki de."

"Hayır." dedim anında. "Büyükannemin beni değiştirmeye çalışmadığını biliyorum."

"Büyükannen seni çok zorladı. Sabrını da, zamanını da çaldı. Bunu yapmasının sebebi belki de başka bir çaresinin olmadığını düşünmesidir. Bazı şeylere ulaşmak için çaba harcamak, onları zorlamak gerekir. İnciye sahip olabilmek için istiridyenin kabuğunu kırman gerekebilir. Bunun içinde güç kullanmalısın, zorlamalısın." Gülümsedi. "Ağlamadan gülümsemenin zevkine varamazsın."

Annemin söylediklerinin doğru olduğunu biliyordum, başlarda onu çok fazla suçlasam bile artık büyükannemi hedef gösteremiyordum. Benim gibi sınırları, kuralları olan bir insanı Makber gibi arsız, Bediz gibi alakasız ve Güneş gibi sahiplenici insanlar dışında kim sarsabilirdi? Beni delirten ve hâlâ hoşlanmadığım o arsızlıklar, ısrarlar, devam eden tartışmalar olmasa ben şuan nerede ve nasıl olurdum? Bana ulaşmak için kabuğumu kırmaları gerekmişti ve bunu, en sert şekilde yapmışlardı.

Aynısı Ulaş ile olan ilişkimde de gerçekleşmişti. İkimizde birbirimizi çok zorlamıştık, kırmıştık, kavga etmiştik. Hatta bir keresinde Ulaş beni, sonrasında da ben onu boğazlamıştım. Birbirimizi yakmaya karar vermiştik ve tüm dumanlar dağıldıktan sonra gerçekten olduğumuz kişileri görmüştük.

Bu her zaman işe yaramazdı, aşırı ısrar ve de yüzsüzlük geri de tepebilirdi. İşe yaramasının tek sebebi beni anlamalarıydı. En azından ben öyle olduğunu düşünüyordum. Büyükannem her zaman her insanın yardım çığlığı attığını ve çok az insanın bunu duyabildiğini söylerdi.

Onlar benimkini duymuştu.

Ertesi gün Makber arayıp Bediz ile konuşup konuşmadığımı sormuştu. Güneş de o da oldukça merak ve endişe içindeydi. Bende onlara abileriyle olduğu için endişelenmemeleri gerektiğini ve onu biraz kendiyle baş başa bırakmamızın daha iyi olacağını söyledim. İkisi de bu fikri sevmemişti, özellikle de Makber. Birilerinin özel alanı olması gerektiği fikrine hâlâ alışamamıştı. Telefonum başka bir aramayla titrediğinde Ulaş'ın aradığını görmüş ve telefonu Makber'in suratına kapatmıştım.

"Bakıyorum da hasretime dayanamıyorsun." dediğimde Ulaş'ın gülüşü kulaklarıma doldu.

"Hislerini benim üzerimden söylemekten asla sıkılmayacaksın değil mi?"

Oturduğum koltuktan kalkarken "Neyden bahsettiğin hakkında en ufak bir fikrim yok." dedim.

"Birazdan Fatih'i dersi var, ona gideceğim. Sende gelmek ister misin?" diye sorduğunda heyecanla duraksadım.

"Evet." dedim hızlı bir şekilde. Uzun zamandır Fatih'i görmüyordum, böylece hem onu görebilirdim hem de onunla vakit geçirebilirdim.

"O zaman on dakika içinde Fatihlere gel, servis on beş dakikaya gelecek çünkü." Ulaş'ın yönlendirmesiyle telefonu kapatıp aceleyle odama doğru ilerledim. Fatih bizden büyük olmasına rağmen korumam gerektiğini hissettiğim birisiydi. Sadece özel bir çocuk olması yüzünden değildi, kendi olması nedeniyle de ona karşı garip bir sevgi besliyordum. Benim bile aklıma gelmezken Caelo'nun mezarına çiçek getirmişti. İnce düşünceli ve çok temiz kalpli bir çocuktu.

Üzerimi değiştirip hızlıca gerekli eşyaları alıp evden çıkarak Fatihlere doğru yola koyuldum. Annem gelmeden döneceğimi düşünsem bile ona kısa bir mesaj yollayıp nereye gittiğimi haber verdim. Fatihlerin evine vardığımda kapıyı bana Fidan açtı. Hemen arkasında Ulaş ile boğan bir Fikret ve üzerine mont giydirilmeye çalışılan bir Fatih vardı.

"Hoş geldin Namverân!" Fatih'in annesi beni görünce hemen gülümsedi. Fatih de bu boşluktan faydalanarak kendisini annesinden kurtarıp Ulaş'ın üzerine attı. Ulaş Fatih ile Fikret'in arasında çırpınırken yere kapaklandı böylece.

"Hoş buldum." dedim ayakkabılarımı çıkartıp içeriye girerken. Fidan ardımdan kapıyı kapattı. Ulaş alta kaldığı için çırpınırken annesi Fatih'i kaldırmaya çalışıyordu ama umurunda değildi.

"Nam..." diye inledi Ulaş patlamak üzere olan bir balon gibi kızarırken. "Eğer sevgilim olmaya devam etmek istiyorsan...yardım et..."

"Tehdit etmesene oğlum kızı." Fatih'in annesi duraksayıp Ulaş'ı ayıplayınca güldüm.

"Tehdit değil yardım çağırısıydı." Yanlarına gidip yere çömdüm. "Fatih, ben geldim." dedim en sevimli halimle. Tabii benim gibi birisi ne kadar sevimli olabilirse ancak o kadar sevimli olabilmiştim eminim. Kollarımı iki yana açtım. "Kucak?"

"Kucak!" Fatih kelimemi tekrarladı, ardından da Ulaş'ın göğsüne abanarak üzerinden kalktı. Bu sırada Ulaş ikinci bir ölme tehlikesi yaşadı, bunu komik bulan Fikret ise kıkır kıkır gülüyordu. Fatih Ulaş'ın üzerinden kalkıp bana doğru atıldı ve koca kollarını bir anda boynuma doladı. "Kucak!" derken beni öyle sert kucaklıyordu ki bir an nefessiz kaldım. Ne kadar güçlü olduğunu unuttuğu için bu tarz sorunlar arada yaşanabiliyordu.

"Fatih... Nam ile el sıkışmak ister misin?" diye sordum kesin nefesler eşliğinde. Fatih önce beni umursamadı ama ne zaman onu belinden gıdıkladım, işte o zaman dikkatini bana verdi.

"Gıdıklama yok." Fatih kollarını benden ayırdığında rahatlayıp nefes alabildim. Ulaş ile Fikret yerden kalkarken Fidan Fatih'in çantasını hazırlamakla meşguldü.

"O zaman söz verelim, ben seni gıdıklamayacağım, sende beni sıkıca sarmayacaksın. Söz mü?" Ona serçe parmağımı uzattığımda beni taklit etti. Serçe parmaklarımızı birbirine geçirdikten sonra baş parmağını yakaladım ve beni parmağımla birleştirdim. "Söz!"

"Söz!" dedi gülümseyerek.

"Hadi, servis neredeyse gelir." Annesi saate bakarak aceleyle konuşunca ayaklandık.

"Ulaş abi! Ulaş abi!" Fikret yerinde zıplayınca Ulaş gülümseyerek onun saçlarını okşadı, bir yandan da montunu giyiyordu.

"Tamam, gelirken sana cips alacağım ama sende yemeğini yiyeceksin."

İstediği şeyin alınacağını duyan Fikret hevesle kafasını salladı. "Söz! Hepsini yiyeceğim!"

"Sen Ulaş abine parası olup olmadığını sordun mu bakim önce?" Anneleri Fikret'in kulağından çekiştirince oğlan oflayarak annesinden kaçmaya çalıştı.

"Sordu, sordu." dedi Ulaş gülerek. Ben ayakkabılarımı giymiş Fatih'in ayakkabılarını giyişini izlerken kapının eşiğinde dikilen Fidan'ın da saçlarını karıştırdı. "Sana da çikolata alırım."

"Teşekkür ederim abi." Fidan anında gülümsedi ve sevinçle ellerini çırptı. Onları birkaç ay öncesine dek sevgili sandığıma inanamıyordum. Bu şekilde onları yakalasaydım ya da tüm karşılaşmalarımız sadece Orion'un önünde olmasaydı kesinlikle sevgili olmadıklarını anlayabilirdim. Fidan Ulaş'ın yanında tamamen küçük, şımarık kardeş rolüne bürünüyordu. Fatih'in özel bir çocuk olmasından dolayı ortanca çocuk olsa bile evin büyüğü olma görevi ona düşüyordu, bu yüzden de Ulaş'ın varlığı onu rahatlatıyor olmalıydı.

"Hadi, geç kalacağız." dedim, o anda kendimi otoriter anne gibi hissettim. Ulaş Fatih'in çantasını alınca uzanıp Fatih'in elini tuttum. "Nam Fatih'in elini tutabilir mi? Biraz korkuyor da..."

"Korurum seni." dedi Fatih bir anda ciddi bir yüz ifadesi yaparken.

Gülümsedim ve birlikte evin önüne indik. Servis geldikten sonra Fatih'in eğitim gördüğü rehabilitasyon merkezine gittik. Ulaş buraya çokça gelmiş olmalıydı çünkü birçok kişi onu tanıyordu. Herkes sevecen görünse yine de Fatih'in elini sımsıkı tutuyordum. Sanki birisi çıkıp gelebilirmiş ve ona kötü davranabilirmiş gibi hissediyordum.

Bir binanın önüne geldiğimizde bir kadın bizi kapıda karşıladı. Fatih'i görür görmez "Fatih!" dedi neşeyle. "Hoş geldin!"

"Hoş geldin!" Fatih el sallamak için elini kaldırdı ama kaldırdığı eli, benim tuttuğum eliydi. Bu yüzden bende elimi kaldırmak zorunda kaldım ve birlikte öğretmenine el salladık. "Hoş buldum!"

"Nasılsın Ulaş?" Öğretmen Ulaş'a baktığında erkek arkadaşım gülümsedi.

"İyiyim, ya siz?"

"Fatih'i görünce daha iyi oldum." Yanına gelip tam karşısında durduğumuzda kocaman gülümsedi. Gözleri bana doğru kaydığında Ulaş eliyle beni işaret etti.

"Kız arkadaşım Namverân."

"Memnun oldum." Hafifçe gülümsediğimde öğretmen her zamanki gibi gülümseyerek bana karşılık verdi.

"Bende öyle." Fatih'e dönerek elini uzattı. "Fatih, canım, içeri geçelim hadi. Dersimiz birazdan başlayacak. Bugün çok güzel oyunlar oynayacağız."

"I-hı." Fatih öğretmeninin yanına gitmek yerine elimi tutmaya devam edince öğretmeni üzülmüş gibi yaptı. "İstemiyom."

"Neden peki?"

"Nam da gelsin. Ulaş da gelsin." Fatih önce sağındaki bana, ardından solundaki Ulaş'a baktı.

"Ama biliyorsun ki dersimize onlar gelemez. Arkadaşlarını özlemedin mi?" Öğretmen uzattığı elinin parmaklarını kıpırdattı. "Hadi gel de onları görmeye gidelim."

"Olmaz. İstemiyom. Nam da gelsin Ulaş da. Yoksa istemiyom." Fatih elimi istemsiz bir şekilde sıkınca yüzümü ekşittim. Gerçekten de gücünün farkında değildi. "İstemiyom."

"Daha önce hiç böyle yapmamıştı." dedi Ulaş şaşkınlıkla öğretmene dönerken.

"Sen varken evet, sanırım Namverân'dan dolaylı bir davranış değişikliği." Öğretmen bana bakınca Ulaş iç geçirdi.

"Burada bile problem çıkarıyorsun Nam."

"Hey," dedim kaşlarımı çatarken. "problem çocuk sensin, ben değilim."

"Bugün için sensin." Fatih'e döndü. "Fatih, sen dersteyken biz Nam ile bahçede seni bekleyelim mi? Ne dersin? Dersten sonra dondurma yemeye bile gidebiliriz."

"Olmaz." Bu sefer diğer eliyle de kolumu tuttu. "Nam da gelsin Nam da!"

"Tamam o zaman. Onlar da gelsin." Öğretmen bir şekilde pes edince Fatih yamuk dişlerini göstererek oldukça şirin bir şekilde gülümsedi.

"Oley!"

"Fatih ama bir daha böyle ısrar etmemeli, tamam mı?" Ben konuşunca Fatih'in meraklı gözleri beni buldu. "Fatih arkadaşlarıyla ders yapmalı. Nam ile Ulaş sınıfta olursa dersi anlayamazsa ne olur? Felaket! Felaket!" Yüzümü korkmuş gibi bir ifadeye sokunca Fatih ağzını kocaman açıp "Heeee!" diye mırıldandı. "O yüzden bir dahakine Fatih söz verip böyle yapmamalı. Söz mü?" Boştaki elimi kaldırıp serçe parmağımı ona uzattım. Daha bir saat önce yaptığımızı hatırlayıp elini kaldırdı ve parmağını benimkine doladı, ardından da baş parmaklarımızı birbirine dokundurttuk.

Öğretmenin yönlendirmesiyle birlikte içeri girip sınıfa gittik. Sınıf Fatih gibi birçok özel çocukla doluydu. Sınıfa girince Fatih zaten bana karşı olan ilgisini kaybetti ve yavaş adımlarıyla arkadaşlarının yanına gitti. Ulaş ile öğretmene bakındıktan sonra dikkat çekmeyeceğimizi düşündüğümüz bir köşeye gidip oturduk. Fatih'in rehabilitasyondaki zamanı boyunca yaptığı şeyleri izledik birlikte. Önce ders işlediler, ardından oyunlar oynadılar.

Birinde öğretmenleri sınıfa bir sürü renkli balon getirdi ve hepsinden bir tane seçmesini istedi. Fatih yeşil ve kırmızı balonların ikisin ide kucaklayınca öğretmeni bir tanesini alması gerektiğini söyledi. Bununla birlikte Fatih yeşili seçti. Oyunda birisi ebe oluyor ve gelip baloncu amca olduğunu söylüyordu. Öğrenciler ne istediğini sorduğunda balon istediğini söylüyordu. Hangi renk istediğini sorduklarında ise bir renk söylüyordu. O rengi seçmiş olan öğrenci de kaçışmaya başlıyor, baloncu amca da onu yakalamak için koşuşturmaya başlıyordu. Yakaladığı kişi ebe oluyor, böylece oyun devam ediyordu.

Öğretmenleri sürekli "Aferin!" gibi şeyler söyleyerek öğrencilerine geri dönütler veriyor ve tıpkı bir şahin gibi hepsini gözetliyordu. Kimin ne yapacağını neyi yapamayacağını çok iyi biliyor gibi gözüküyordu. Birisi bir renk söylediğinde ve o renkteki balonu tutan çocuk koşmaya başlamadığında sakince her şeyi baştan alıyordu. Renkleri öğretmişti ve oyun boyunca başa sarıp tekrar tekrar renkleri anlatmak zorunda kalmıştı. Bu, işin bir parçasıydı.

Fatih oyununu oynarken Ulaş bana doğru eğildi ve "İşe bak," dedi. "kendimi çocuğunun okuluna gelen veli gibi hissediyorum."

"Biliyor musun, garip bir şekilde bende öyle." Gözlerimi Fatih'ten ayırmadan cevap verdiğimde güldü ve uzanıp burnuyla kulağımı dürttü. Gıdıklanıp anında geri çekildim. "Yapma!" Telaşla öğretmene bakındım. "Yanlış anlayacaklar."

"Alt tarafı gıdıkladım." dedi pis bir şekilde sırıtırken. "Ne o? Aklına başka şeyler mi geldi?" Eliyle ağzını kapatarak kıs kıs güldü. "Sen var ya, fenasın. Kendimi senden korumak için kung fu filan öğrenmeye başlamalı mıyım?"

"Seni öyle bir döverim ki –"

"Tamam, tamam." Uzandı ve şakağıma bir öpücük kondurdu. "Hemen de kızarmış benim sevgilim."

"Ben sana bana sevgilim deme, devrem de, demedim mi?"

Yüzünü ekşitti. "Hâlâ mı ya?"

"Ne sandın devrem?" Güldüm ve kulağına fiske attım.

Mızmızlanarak "Nam, hadi ama!" sesleri eşliğinde surat asmaya devam etti ama onu dinlemedim. Fatih şimdi başka bir oyunun tam ortasındaydı. Bu şekilde bakıldığında diğer çocuklardan bir farkı yoktu ama mahalledekiler ona kötü davranıyordu. Hal bu ki Fatih hepsinden de özeldi. Sadece özel durumu yüzünden değildi, o hepsinden de iyi bir insandı. Bunu anlayamadıkları için mi ona kötü davranıyorlardı?

Birisi neden Fatih gibi birisine kötü davranırdı? Onu döverdi? Anlamıyordum, dahası anlamak istemiyordum.

"Biliyor musun," dedim Ulaş'a dönerek. "yeniden anne ve baba olmuşuz gibi hissediyorum."

Gülümsediğimde bana kırgınlık atan suratı bir anda düzeldi ve kafasını sallayarak elimi tuttu. "Bende öyle. Özellikle de Fatih gitmemizi istemeyince."

"Gitmesini istemediği bendim bir kere." dediğimde burnumu kaldırarak, benimle tartışmasını beklerken uzanıp burnumu iki parmağının arasında sıkıştırdı.

"Evet, öyleydi."

"Neden bir anda sevgi pıtırcığı gibi davranıyorsun?" Şaşkınlıkla ona baktığımda omuzlarını silkti.

"İçimden geldi." Gözleri yeniden Fatih'e döndüğünde hâlâ gülümsüyordu. "Fatih mutlu gözüküyor ve bu da beni mutlu ediyor. Mutluyum ve bunu göstermek hoşuma gidiyor."

"Onunla tanıştığın için teşekkür ederim." dediğimde dönüp yeniden burnumu sıktı.

"Böylelikle en sevdiği de ben oluyorum." deyip göz kırptığında gözlerimi devirdim.

Her ne kadar Fatih ve ailesi için büyük bir yükü omuzlamaya çalışsa bile, o hâlâ gencecik bir çocuktu.

Bunu unutmasa iyi olurdu. 

Continue Reading

You'll Also Like

150K 11.7K 26
ÖTÜKEN YOLU Günümüzde yaşayan İlayda bir anda kendini GökTürk devletinde bulur bu yolculuk İlayda için sadece zamanda yapılmış bir yolculuk değild...
327K 21.3K 47
Söz verdiğim gibi canlarım sizin için... Bu hikaye tamamen eğlence amaçlıdır. Drama, duygusallığa yer yok dersem yalan söylemiş olurum. Hayatın içind...
1.5K 137 21
❝ Anne doğur , baba öldür beni ❞ Kadere inanır mısınız? Ben inanmazdım boşuna yaşadığımı sanardım hep. oysa rabbimin hayatıma çiçek açtıracağını bilm...
981K 33.5K 46
Bardağı geri tezgaha koyduğum esnada ensemde hissettiğim nefes ile çığlık atmak için ağzımı açtım. Ne yapacağımı önceden biliyor gibi eliyle ağzımı k...