Bölüm yeni düzenlemeler ve eklemeler ile yenilendi.
07.09.2016
**
Off bunaldım ama gerçekten ya. Ağlayacağım şimdi yemin ederim, ne kadar kararsız kuzenim ve arkadaşım var benim..
"Off Yağmur yeter! Saçımı bir salıyorsun bi topluyorsun cidden yeter.."
"Yaa Zey mızmızlanma ya.." diyor az önce onuncu kez saldığı saçımı tekrardan toplarken.
"Zeynep ben vazgeçtim, siyah elbiseyi giyme.. O ne öyle cenazeye gider gibi.." dolaba tekrar dönüp göz atıyor. "En iyisi sen, geçen benim sana hediye ettiğim çiçekli elbiseyi giy."
"Ayy tamam Melis.. Off Yağmur yeter sende halle artık şu saçlarımı."
"Zey bi dur yaa.."
Sıkıntı ve çaresiz bir şekilde oturmaya devam ederken Kerem'in aramasıyla Yağmur ve Melis'i etrafımdan uzaklaştırıp telefonu açıyorum..
"Güzelim? Ne yapıyorsun bakalım?"
Sıkıntılı bir şekilde ofluyorum. "Kızlarla uğraşıyorum.Yağmur sende bi dur yaa!" diyorum çemkirerek halâ saçlarımla uğraşan Yağmur'a şakadan sinirle bakarak.
Kerem tam bir şey söyleyeceği sıra da telefonun elimden Melis tarafından alınmasıyla "Ne oluyor be manyak" bakışları atıyorum..
"Kerem'cim bizim şimdi Zeynep'i akşama hazırlamamız lazım. Çok öpüyormuş Zeynep'te seni. Hadi görüşürüz.." diyor pat diye telefonu kapatırken çocuğun suratına.
Ama ne güzel konuşuyorduk biz ya. Uyuz!
"Eveet şimdi devam edebiliriz.." diyor somurtan yüzüme öpücük kondururken..
Daha fazla dayanamayarak bende gülmeye başlıyorum.. "Uyuzsun kuzen.. Uyuzun önünde gidenisin hemde.."
**
Ayy çalıyor vallahi kapı çalıyor..
Sakin kızım Zeynep 4 nefes 1 ıkınma.. Ay hatlar karıştı bunu doğumda yapıyorduk..
"Kızım hadi kapıyı açsana.." diyor annem neyi bekliyorsun bakışları atarak.
"Ha? Hıı şey tabi tabi açıyorum.."
Ben önden annemler de arkamdan gelirken son kez derin nefes alıp kapıyı açıyorum. "Hoşgeldiniz.."
"Hoş bulduk Zeynep'cim.." diyor Sevim annem sarılarak..
"Hoşbulduk Zeynep kızım.."
Ahmet babamlada sarıldıktan sonra onlar içeriye geçerken bende kimse görmeden Kerem'e sıkıca sarılıp elindeki çiçek ve çikolataları alıyorum..
"Güzelim çok güzel olmuşsun.."
Bakışlarımla baştan aşağıya süzüp gülümsüyorum. "Sende çok çok yakışıklı olmuşsun sevgilim.."
"Hıı öyle mi?"
"Evet sevgilim öyle ama biraz daha burada oyalanırsak babam beni sana vermeyecek. O yuzden hadi geçelim içeriye.." kapıyı tam kapatacağım sıra da fark edilmeyi bekleyen Can ve Barış'ı görünce kısık sesle gülmeye başlıyorum. "Sizde hoşgeldiniz.." diyorum Can ve Barış'a sarılırken..
"Çok güzel olmuşsun Zeynep.."
"Benim kuzen şanslı çocuk valla.. Kaptı gül gibi kızı.." diyor Barış Kerem'e dalga geçer gibi bakarak.
"Çok kibarsınız beyler.."
Elimde ki çiçekleri ve çikolataları masanın üzerine bıraktıktan sonra bende kızların yanına geçiyorum..
"Yaa Can çok yakışıklı olmamış mı?" diyor fısıldayarak.
"Hıı Barış daha yakışıklı olmuş bi kere.."
İkisine de alaycı bir bakış attıktan sonra zafer edasıyla gülümsüyorum. "Siz öyle sanın burada benim gül gibi Kerem'im var.."
Bizim erkeklerin bize baktığını fark edince hepimiz birden gülümsüyoruz.
Annemin uyarıcı bakışları sonucunda herkese kahvelerini nasıl istediklerini sorup sonrasında kızlarla birlikte mutfağa geçip kahveleri yapmaya başlıyoruz..
"Ayy Zeynep, Kerem'in kahvesine tuz koyacaksın değil mi?"
"Hayır tabi ki Melis.." diyorum cezveden bakışlarımı kaldırıp gözlerimizi buluştururken. "Yazık günah bu erkeklere de ya.. Hem daha baştan gözlerini korkutmamak lazım evliliğe karşı.."
"Yaa saçmalama Zey, gelenek göreneklerimizi yaşatmamız lazım hem."
Bak hele bak, laflara bak. Görende 70 yaşında nine zanneder bizim Yağmur kuzusunu..
Ayrıca o gelenek görenekler yüzünden salağın teki ne bulmuşsa atmış sevgilisinin kahvesine, sonra ne sevgili kalmış ne koca adayı. Benimde mi böyle olsun yani cık cık cık..
"Tamam hadi tamam azıcık atarız."
"Allah razı olsun.. Söylemesen atmayacaktık sanki biz." diyor Melis elinde ki tuzluğun neredeyse yarısını kahveye boşaltarak.
"Bak Zey, bu fincan Kerem'in unutma sakın.." diyor defalarca gösterdiği fincanı bir kez daha göstererek.
"Tamam kuzu.."
Kahveleri fincanlara koyduktan sonra tepsiye yerleştirip büyük bir itinayla yürümeye başlıyorum.
İçeri geçip kahveleri dağıtmaya başladığım da herkese kaş göz işareti yapıp, Kerem'in olan fincanı almamalarını sağlıyorum.
Allah'ım ne kadar yetenkli bir kadınım ya..
**
Ay bu ne sessizlik ya..
Cidden kendi söz merasimimde canım sıkıldı böyle birşey olabilir mi?
Ahmet babamın sesiyle tüm bakışlar onun üzerine çevriliyor.. "Ee nasılsın Cihan?"
"İyiyim Ahmet sen nasılsın?"
"İyiyim bende.."
Sevim annem kahvesinden bir yudum alıp anneme dönüyor. "Sen nasılsın Demet'cim?"
"İyiyim Sevim'cim sen nasılsın?"
"Bende iyiyim.."
Şu saçma konuşma yerine sessizliklerini tercih ederim açıkçası..
"Ee Candan anneannecim siz nasılsınız?" diyor konuşmaya Barış da dahil olarak.
"İyiyim oğlum.. İyiyim de artık asıl konuya gelsek mi ki?"
Ayy ağzından yine bal damlıyor tontişim. Bu ne canım böyle .. Nasılsın? İyiyim, sen nasılsın? Bende iyiyim.. Tutukluk yapmış cd gibi başa sarıp duruyoruz.
"Evet Cihan.." kahve fincanını sehpaya bırakıp yerinde biraz kıpırdıyor. "Sebebi ziyaretimiz belli.. Bizim çocuklar birbirlerini görüp sevmişler.." Hemi de nasıl sevdik. Kelimeler kifayetsiz kalır yani. "Allah'ın emri..."
Ahmet babam cümleyi tamamlayamadan Kerem'in öksürükleriyle herkes gülüşmeye başlıyor.
"Vee Zeynep vurdu gol oldu." diyor Can yine tüm şebekliğini gün yüzüne çıkartarak.
Oyy kıyamam ya iğrençtir şimdi o kahvenin tadı.
"Evet ne diyorduk.. Bizim çocuklar birbirlerini görüp sevmişler, e bize de desteklemek düşer.. Cihan, Allah'ın emri peygamberin kavliyle Zeynep kızımı, oğlum Kerem'e istiyorum.."
Ayy heyecan bastı. Sıcak mı oldu burası ne?
Babam önce Kerem'i sonra beni süzdükten sonra ciddi bir tavırla konuşmaya başlıyor. "Valla Ahmet, dediğin gibi çocuklar birbirlerini sevmişler bize de bundan sonrasında çok bir laf düşmüyor." Hafif gülümsüyor. "O halde bende verdim gitti.."
Alllaaahhh.. Tri tri nayn nayn tri nayn nayn, hadi bakalım oturmaya mı geldik canım az kurtlarınızı dökün.. Oohh yandan yandan..
Hemen harekete geçip tontişime, annemlere, Ahmet babamlara ve en son da Kerem'e sarılıyorum..
Kerem'le yan yana geçtikten sonra Ahmet babam yüzükleri çıkartıyor.
"O zaman yüzüğün birisini ben, birisini Cihan taksın, Candan Hanım'da kurdelayı kessin.
"Bence de.." diyor Sevim annem, Ahmet babama destek çıkarken.
Ahmet babam benim parmağıma, babamda Kerem'in parmağına yüzüğü taktıktan sonra makası alıp tontişim yanımıza geliyor.. "Kıvırcığım ve yakışıklı oğlum, hayat yolunda attığınız bu adımda hep birlikte, mutlulukla, sağlıkla, çocuklarınızla, aşkınızın hiç bitmemesi arzumla, birlikte bir hayat geçirirsiniz inşallah.."
Elinde ki makasla kurdelayı kestiğinde ikimize de sarılıyor.
"Teşekkürler tontişim, inşallah.." Tekrardan Kerem'e dönüp ellerinden tutuyorum.. "Sana o kadar aşığım ki.." diyorum fısıltı şeklinde. "Ve seni o kadar çok seviyorum ki.."
"Hayır ben daha çok.."
"Ben daha çok.." diyoruz ikimiz de aynı anda birbirimize karşı çıkarken.
Böylece ilk adımı atmış oluyoruz.. Mutluluğa olan ilk adımımızı..