HOLD ME ﻬ jikook

By loytnant

30.3K 2.5K 3.8K

Jeon Jungkook kız arkadaşına evlenme teklifi edeceği gün aldatılan bir polis. Park Jimin'se son dansına çıkan... More

CLAMP ﻬ
PRISONER ﻬ
DEMOLITION ﻬ
AGREEMENT ﻬ
OUTLAWS OF LOVE ﻬ
MERGER ﻬ
CONFRONTATION ﻬ
RENAISSANCE ﻬ
FIRST MESSAGE ﻬ
JUST YOU ﻬ
WHO AM I? ﻬ
BLANK SPACE ﻬ
HOUSEMATE ﻬ
ﻬ REAL LOVE

HARD ﻬ

7.4K 411 663
By loytnant

Dolgun dudaklarını aralayıp dilini pembe yapışık etinin üzerinde geçirdi. Beyaz çarşafların içinde adeta dans eden bir baleti andırıyordu. Sıkı kalçaları ve ince bir beli vardı. Herkesin gözlerinin içine bakmasını isteyen kibri onu havalı yapan tek şeyden ibaretti. Çıplak bedeninde gezinen hafif yanık esmer tenin göğüs uçlarını ezmesiyle gözlerini araladı. Dün geceden kalmış bir melodinin kulağına ulaşmasıyla kıkırdadı. Parmaklarını saçlarında gezdirdi ve yanında sızıp kalmış boynunda ki kuş dövmeli çocuğu incelemeye koyuldu. Gözleri bir günahın tomurcuklanmasının ardından yanık tenden ayırdı irislerini.

Parmaklarını, yüzünü beyaz otel yastığına gömmüş çocuğun üzerinde gezdirdi ve hafif bir sesle konuşmaya başladı. "Hmm acaba.." dilini dudaklarında gezdirmiş ve ıslaklığından emin olduktan sonra genç çocuğun baldırlarında ufak bir seyahate çıkmaya başlamıştı. "Dün gece mhmm.." iri bedenin sırtında halkalar çizen dilini ileri geriye sürterek inlemelerin kulağına doluşmasına izin verdi. "Altta mıydım? Üstte mi?"

Gözlerini döndürerek yataktan kalktı ve iç çamaşırını aramaya başladı. Çıplak bir bedenin ortalıkta gezinmesi pek şaşırtıcı değildi elbette Park Jimin gibi bir kibir makinesi için. Fakat tek sorun sadece sırtını görebildiği bu bedendi.. fakat o sorundan bir haber olmak şu an için pek de önemli gelmemişti ona.

İç çamaşırını bacaklarından geçirirken çalan telefonunun sesini duydu. Nereye koyduğunu bilmediği için bir türlü lanet telefonun sesini kesemiyordu. Bu gerçekten de sinir bozucu bir hal almaya başlamıştı. Ayrıca içi de kıpır kıpırdı her an tekrar kendisini seks anında bulabilecek kadar.. Hormonlarını kıpırdatan ve karşısında ki bedenin penisini içine her an almak istemesini sağlayacak bir şeyler onun karnının gıdıklanmasına neden oluyordu.

"Lanet olsun telefonlara ve onları icat edenlere.."

En sonunda kendi kendine kızıp küfretme seremonisini bitirmiş ve telefonunun dün gece beraber olduğu bacaklarının altında olduğunu fark etmişti. Gözleri kimi zaman eksik parçaları tamamlamakta bir hayli iyiydi. Hızlıca parmak ucu adımlarıyla iri çocuğun bacaklarının dibinde bitmiş ve elini çocuğun bedeninin altına soktu. Lanet olası telefon susmuyor ve tek işi buymuş gibi çalıyordu. Tanrıya dua etmeye başladı kim aradıysa onu öldürmeden ölmesi ve Kore sınırlarından kaybolması için.

Parmakları saniyeler geçmesine rağmen hala iri bedenin altında geziniyordu. Bu oldukça sinir bozucu olsa da telefonunu bulup buradan bir an önce ayrılmak için başka bir şansı yoktu. Minik parmakları iki elinin saramayacağı kadar büyük olan pembe penisin etrafını sarmalamıştı. Kuş kadar hafifçe kaybolan telefonunun izini sürdü. Umarım diye içinden geçirdi "Jimin, umarım o lanet telefon bu herifin altında değildir ve umarım onun altında titreşime geçmez."

Park soyunun lanetli olduğuna inanırdı halk ve kesinlikle o halk Jiminden ibaretti. Ne zaman bir şeyin olmamasını dilese ardından bir kaç dakika sonra o olmamasını dilediği şey oluyor ve onu rezil etmekten geri durmuyordu. Parmaklarını iri herifin erkekliğinin altında ilerlemeye başladı ve telefonu alıp çekmeye hazırlandığı vakit telefon titreşime geçti.

Halbuki onun tek istediği dün gece zemine fırlatılan kumaş parçasını üzerine geçirip yok olmaktı. Ellerini hışımla hareketlenmiş penisin altından çekerek daha taksitini ödemediği telefonunu koltuğun üzerine atmaya çalışırken genç adam kafasını gömdüğü yastığın üzerinde hareketlenmeye başladı.

Çocuk sırtını gömdüğü yastıktan kaldırmış ve erkekliğinde gezinen el ile beraber altında titreyen telefonu fırlatıp atmıştı. Yüzü tamamen mosmor görünüyordu. Ayrıca yastık izleri oldukça çarpıcı yapıyordu pürüzsüz tenini. Dün gece oldukça etkileyici bir gece geçirmişim demekle yetindi Jimin. Ardından elini adını bile bilmediği çocuğun erkekliğinden çekmeye çalıştığı sırada iri bir el bileklerini örttü.

Kahve saçlarının alnına düştüğü bedenin dilinin ucuna sıralananlar oldukça korkunç ve kırıcıydı Jimin'in kendinden tiksinmesine neden olacak cümleleri barındırıyordu dudaklarında.

"Lanet olsun sen kimsin ve neden bu yatakta çıplağım!"

Jimin yanına hiç bir sorun teşkil etmeyen bir surat ifadesiyle oturdu ve elini omzuna koyarak konuşmaya başladı. Karşısında ki çocuk asla susmuyor ve yaşamında Jimin'in ettiği bütün kelimelerden daha fazlasını ağzından çıkarıyordu.

"Elin neden penisimin altındaydı? Genelev falan mı burası?" Parmaklarını burun kemiğine getirip sıkmaya başladı. kendi etrafında dönerek yarı çıplak, hatta çıplak olan dansçıdan bir yanıt bekliyordu.

Jimin duruma el atmak için boşta kalan elini sıkması için Jungkook'a uzattı ardından da karşılık alamayınca parmaklarını saçlarını geriye savurmak için kullandı. "Bak sen kimsin bilmiyorum fakat beraber bir gece geçirdiğimiz çok belli neden bu kastın ki şimdi? Olmuş ve bitmiş. Alan memnun veren memnun.." Jungkook keskin gözlerini Jimin'in dudaklarına kaydırdı, çattığı kaşlarının ardından Jimin cümlesini mırıltılar eşliğinde sonlandırdı.

Kahve saçlı çocuk beline sardığı çarşafın uçlarından tutarak ayağa kalkmış ve 'burada ne oluyor' bakışlarını ona şimdiden sıralamaya başlamıştı. "Dün oldukça zevkli bir gece geçirdik Bay isimsiz ayrı-" çocuk kaslı kollarını Jimin'in beline dayamış ve parmakları ile çenesini sıkmıştı. O kadar sıkmıştı ki Jimin kırılacağını sandı. Fakat şuan çocuğun gözleri dolgun, kırmızı, parlak dudakların bile farkına varamayacak kadar alevliydi. "Bu ne sikim? Lanet olsun ben dün burada bile değildim. Sen seni hayvan herif!"

Jimin mırıltılar eşliğinde büzük dudaklarıyla "Hoyvon folon ayop oloyor oma. Noyo oylo soloyorsonoz boyofondo olondom gocondom." Jimin gözlerini irileştirmiş ve ardından Jungkook'u göğsünden itmeye çalıştı. Hayır, işe yaramıyordu adam resmen beton gibiydi bir milim kıpırdamıyordu. "Tecavüz mü ettin yoksa, dokundun mu bedenime!" Jimin büzüşmüş dudaklarını hareket ettirerek konuşmaya başladı "Sikuk horoof altto olon bondem nasol bu mumkon olabulur!" Çocuk Jimin'in can çekişen bedenini yatağa fırlatarak kahkaha atmaya başlamıştı. Tamamen karşısında ki herifin çıldırdığını düşündü Jimin.

"Ben Busan karakolu polisi Jeon Jungkook. Dün gece arkadaşlarımla içmeye gittik. Ardından da hiç vakit kaybetmeden evime uğradım. Bu durumda beni kaçırmış ve buraya getirmiş oluyorsun. Adam kaçırma ve tecavüz suçundan dolayı seni tutuklayıp-

Jimin duyduklarını sindirememiş ve Jungkook'un elinde sallanan karta şaşkınlıkla bakakalmıştı. Olup bitenler sadece şaka gibi geliyordu. Kahkaha atmaya başladı ve Jungkook'un yanağından bir makas alarak konuştu. "Bebeğim yemem ben bu numaraları. Lanet olsun kamera falan mı var?" El sallamaya başladı ve kolunu Jungkook'un omzuna yerleştirdi. "Hem dün gece o kadar eğlenmişken şimdi neyin zırvalığı bu?"

Jungkook bedeninde gezinen kolu indirdi "Sen delirmişsin, sen ruh hastasısın!" Jimin ciddileşerek konuşmaya başladı. "Bu sıkıcı oyunun sıktı ama, yok polismiş yok adam kaçırma tecavüz! Ağzından çıkanı kulağın duysun tecavüz gibi büyük bir iğrençlik söz konusu, terbiyesiz insan."

Jungkook gözünü kısarak zırvalık olarak düşündüğü kelime dağarcıklarını dinlemeye başladı. "Evet bizim işimiz gücümüz yok milletin yatağından kalkıp bölge polisi olan Bay Jeon'u gece evinden kaçırıp tecavüz edeceğiz!" Baştan aşağı bedenini süzen Jungkook'u göz ardı konuşmasını sürdürdü. Elleri ile onu hedef göstererek, kendisine bakması için onu kocaman aynanın önüne ittirdi. "Baksana bir kendine sen, sence birimiz diğerimize dokunacak olsa bu hangimiz olur? Benim her gece yatağıma aldığım ya da girdiğim çok insan oldu. Ama sen resmen baki-" yüzüne yediği yumruk ile afallayan Jimin yumuşak tenine burnundan akan kanı silmek için kullandı. Tabi ki de her gece yatağına aldığı falan yoktu. Sadece ufak küçücük minicik hatta miniminicik pembe.. Durun tozpembe bir yalandı bu. O sırada Jungkook spor ceketinin ceplerini karıştırdı ardından da pantolonunun kenarında sallanıp duran kelepçeyi gösterdi ufak olana..

Jimin sağa sola sola savurarak kafasını ve olmaz diyerek işaret parmağını salladı. "Biliyordum kelepçe fantazisi olan tarafın sen olacağını- "

Jungkook karşısında saçmalayan çocuğun ruh hastası olduğuna inanmıştı bu cümlelerden sonra o kesinlikle bir hastaydı. Ruh hastası olmasa bile bir hasta olmak için çok uygundu bu tavırları. "Sen bu kelepçe fantazini hücrede yaparsın.. " Jimin şimdi boşta kalan eli ile ağzını kapatarak gülmüştü. "Ee yuh ama hücre mi? Gray bile bu kadarını yapmad-" Jungkook gözlerini devirmiş ve dilini ısırmıştı. "Getir kolunu!"

Jimin ikiletmeden kıkırdayarak bir çocuğa mutluluk hediye eden ebeveyn şahsına büründü. "Oyna bakalım sonra çözersin.." Jungkook eline komidinin üzerinde duran telefonunu geçirmiş ve adresi vererek bir ekip yollamalarını istedi. Jimin'in pembe suratı mor ve morun katlarına bürünmüştü. Sahiden de bu herif ciddiydi. Sinirle soludu. "Se- sen ciddi olamazsın. Ne sikim oluyor burada. Dün bar-" Jungkook sırtına geçirdiği kazağı kemerinin altına sokmuştu. "Hmm hayal dünyandan biletini alıp aramıza dönmen güzel olmuş. Hala anlamıyorsun değil mi? Hastasın sen, dün gece evimdeydim. Ve senin aksine kanıtlarım da var. Endişelenme cidden doğruyu söylüyorsan bir kaç sorgudan sonra salarız seni." Jimin yerde tepinerek cevap veriyor ve saçlarını rüzgar karıştırıyordu. "Benim kanıtım olmadığını nereden biliyorsun!" Jungkook şaşkınca duyduğu yanıtın sahibine çevirdi bakışlarını "Sahiden kanıtın var mı?"

Jimin ayağı ile hayır dercesine parmaklarını sallamıştı. Bunu düşünmek Jungkook için deli saçması gelse de tatlıydı karşısındaki beden. "Hayır yok.. ama belki.." sonlara doğru sesi kısılmıştı ufaklığın "vardır, yani bekleyelim filmler de hep bu replik söylenir ve tam o sırada kapı açılırdı. Kanıt da ortaya atılıyordu.." Jungkook ufakça bir hahladıktan sonra kapının açılması oldukça ilginç ve komik gözükmüştü. Kapı yavaşça süzülüyordu Jungkook ise şaşkınca kapıdan girecek memurları gözlemekteydi. Kapının içerisinden genç parlak siyah saçları ve ince dudakları ile uzun boylu bir genç girmişti. Ardından da arkasından üniformalı çerez memurlar Jimin'i kollarından tutmuş ve ayağa kaldırıyorlardı. Jimin bir sağa bir solo yalpalanıyor ve onu pür dikkat izleyen Jungkook kinayeli bakışlarını karşısında rüzgara boyun eğen çocuktan çekmiyordu. Genç ve yakışıklı memur Jungkook'un göğsüne vurarak kıkırdamaya başlamıştı. "Dün gece seni bıraktıktan sonra evde kaldığına eminsin değil mi?"

Jungkook tek kaşını kaldırarak genç çocuğun beline hafif bir yumruk atmıştı. "Seni aptal tabii ki de evdeydim. O halde nereye gidebilirdim ki.." Genç çocuk ve kimlik kartının sarktığı sağ tarafında yazılı isme sahip olan Taehyung, Jungkook'un erkekliğini elleri ile göstermiş ve Jimin'in çıplak bacaklarını işaret etmişti. "Anlaşılana göre bu oldukça hard bir dava olacak.. baksana resmen sertleş-" Jungkook Taehyung'u kolundan çekiştirerek kapının arkasına sıkıştırdı ve konuşmaya başladı. "Sözlerimi kesme ve beni dinle.." Taehyung ellerini sağa sola hareket ettirip gözleriyle onu onayladı.

"Dün gece sen ben ve Yoongi hyung evlerimize dağıldık. Doğru mu?" Taehyung kafasını, balonunu gökyüzüne kaptırmış ufak bir çocuk gibi aşağıya yukarıya sallamaya başladı.

"Eee yani.. ne var bunda?" Jungkook haylaz bir çocuk edasıyla sorularını sormaya devam etti. "Doğru mu? Cevap ver?" Taehyung sinirli ruhunu altına alarak konuşmaya başladı. Sabırlı görünüyordu. Kim Taehyung gerektiğinden fazla sabırlıydı bu sabah.

"Doğru."

"Dağılmaya başladığımız sırada sen beni eve bıraktın ve anahtarları kendine alıp ben bugün iznimi rahatça evde Soni ile kullanabileyim diye kapıyı üstüme kapadın değil mi?" Soni ismini duymasıyla genç memur gözlerini devirdi, bu kıza sırf Jungkook için katlanıyordu.

Soni..

Taehyung ellerini arka cebine sokmuş ve oldukça zeki görünmeye çalışır bir edaya bürünmüştü. "Evet... ve anahtarlar hala bende."

Taehyung kafasını eğerek "Siktir nasıl buradasın sen peki?" Jungkook parmaklarını şıklatarak konuşmasını sürdürdü ve bir yandan da kulağına Jimin denilen zanlının çığlıklarına kapattı. Elleri ile memurlara işaret etmiş onlara ceketinin arka cebinde ki bantı kullanmalarını söylemişti. Ardından Jimin boğukça çığlık attı.

"Seni ruh hastası. Kelepçe, şimdi de bant sırada ne var kırba-"

"Şunun siktiğimin çenesini kapatın! Hemen!"

Taehyung elleri ile göğsünü çekiştirip bütün odağını genç olana dikmişti. "Yani demem o ki benim kapı üstüme kilitliyken kaçmam im-kan-sız!"

"O halde seni kaçıran..."

İkisi gözlerini yerlerde sürüklenen ve saçlarını yolarak çığlık atan çocuğa. Evet Park Jimin'e döndürdüler. Olacak iş değil ki onu başka şartlarda görseler mesela bir sinemada veya parkta kesinlikle bir çocuk derlerdi. Bedeni, saçları, kısık gözleri, ufak parmakları, Jungkook ve Taehyungdan kısa boyu ile kesinlikle bir çocuktu. Başka zamanlarda diye düşündü Jungkook onu tanısa kesinlikle masum olduğuna inanır gibi geliyordu.

Lakin dün gece direk dansının etrafında süzülen de aynı masum Jimin ve onun sıkı kalçaları değil miydi?

[DÜN GECE]

Mekan loş bir kokuya tabii tutulmuştu. Herkes sonunda gösterinin yıldızının geleceği dakikaların sonlarına gelmenin mutluluğunu yaşıyordu. Yüzlerce insan ünlü direk dansçı Park Jimin'in ününü duymuşlar ve bilmeyenler bile sırf onun alt tarafını gözleri ile yemek için bu akılalmaz mekana damdan düşer gibi düşmüşlerdi. Mekan sahibi bu gece gelen müşteriler ve seksi bedeni ile altında kıvrılacağını düşündüğü Jimin denilen heriften oldukça hoşlanmıştı. Bir kaç saat önce ona bir teklifte bulunmuş ama dansçı "Üzgünüm ama tezgahımız açık arttırma bedenleri satmıyor." cevabını verdikten sonra planları suya değil okyanusa düşmüştü. Aniden herkes pistin sağ tarafından deri gömlek ve altın sarısı kemeri ile dansına şehvet katan Jimin'in gözlerine akın etmeye başladı. Müşteriler büyük bir şehvet ile bir melek gibi süzülen Jimin'i izliyor ve ona övgüler yağdırmaktan çenelerini kapatamıyorlardı. Sahiden de tek dilekleri bu gösteri hiç bitmesin, Jimin hiç gitmesin ve bu dakikalar sonsuza dek sürsün diyeydi. Genç çocuk sıkı kalçaları ile bütün yaramazlıkları yapıyor ve kısılan gözlerindeki arlanmaz öfkeyi arka plana atarak sırıtıyordu. Bu mesleği seçmesi; hatta meslek olduğundan bile emin değildi. Sonuçta bu bedeni Tanrı ona vermişti.

Jimin gömleğinin eteklerini çıplak beyaz tenine sürtüyor ve bacakları ile direğin etrafında dolanıyordu. Kemerinin bir tarafını ağzı ile çekiştirerek yanında ki genç adamın boynundan çekiştirip kulağına doğru sokuldu. Herkes genç adamı öptüğünü sanarken Jimin artık kusacak duruma geldiği bu dansı bir an önce bitirmenin derdindeydi.

"Şarteller, şarteller barın kuzey cephesinde ki küçük odada. Kapa onları."

Adam kekeleyerek cevap verdi. "A-ma ama efendim.."

"Eğer o küçük sikini koparmamı istemiyorsan dediğimi yap Choi!" Çocuk terleyen alnın bir çırpıda silerek Jimin'i onayladı. "Pe-pekala efendim."

Küçük adamdan ayrılarak direğin üzerine sağ bacağını sürtüyor ve salonu süzmeye çalışıyordu. Sahiden de iğrençti. Gerçekten bu mesleği yapmasının tek nedeni bedeninin işe yaramasıydı. Fakat hesapta insanların onu gözleriyle yemesi yoktu. Olur ya işte, bazı şeyler zaman tanımadan kapıyı çalarlardı.

Yanına doğru beyaz tenli bir adamın yaklaşması ile dişlerini sıkarak genç Choi'nin neden hala ışıkları kapatmadığını anlayamıyordu. Adam bedenine dokunmaya çalışıyor Jimin ise içinden küfredip dışından tatlı cümlelerle onun gitmesi gerektiğini söylüyordu. Beyaz tenli olan ellerini Jimin'in tişörtünün içine sokacağı sırada ışıklar kapanmış ve Jimin adamın parmaklarını sertçe sağa sola çevirerek kısık bir kahkahayla "Git kendini becer."

Orta parmağını adamın göremeyeceğini bildiği halde ona doğru sallamış ve koşa koşa Kuzey kapısına varmıştı. Işıkların yandığını görünce Choi'nin boynuna kolunu atmış "Az kalsın ayakta becerecekti beni.." Genç olan boynunu aşağıya indirerek "Üzgünüm" diye fısıldadı.

"Üzülme. Sigaran var değil mi? Evet bende öyle düşünmüştüm."

Çocuğun elinde ki paketi kendi cebine koyarak kendince küçük veletler ağzına sürmemeli uyarısı yapıyordu. Choi, Jimin'in sorularına cevap veremeden genç dansçı kendi sorularına yanıtlarını yetiştirdi.

Ciddi misin der gibi Jimin'e göz atmış ve ellerini ile hayır dercesine ona doğru sallamıştı.

"Bira ister misin?"

"İçmiyorum."

"İçmiyor musun? İçemiyor musun?"

"İçmek istemiyorum."

"Pekala sen bilirsin. Ama yine de tadı muazzam denemek istersen al."

Genç, Jimin'in bu yönünü ilk kez gördüğü için epeyce şaşırmış fakat geldikleri sahile kaptırdığı düşünceler ile gözardı etmişti. "Garip bir insansın."

"Nasıl?"

"Bar da mükemmel, olağanüstü bir kuğuyu andırırken burada açlıktan ağzı kokuşmuş bir serseriye dönüşüyorsun."

"Bunu bir iltifat kabul edeceğim ve lafının altındaki ufacık hakareti hiç duymamış gibi yapacağım." Ellerini ensesine koyarak konuşmaya başladı. Ve dudaklarıyla dilini ıslattı.

"Eğer, bir kuğuyu andırmassam yıllardır aldığım dans eğitimi ve emeklerim boşa gidecek. Ben kesinlikle emeklerim kirli ayaklarım altında ezilirken bir köşede onları izleyecek birisi değilim. Gerektiğinde egoist ve sert olmak zorundayım. Ben geceleri bir direğin etrafında süzülüyorum diye insanların altına beni rahatça sokabilme düşüncesini zihinlerinde geçirmelerini istemiyorum. Anlayacağın ben herkesin sokabileceği o delik değilim."

Choi ufak mırıltılar eşliğinde sohbeti sonsuzluğa uğurlarken Jimin'in telefonu çalmaya başladı. Jimin telefonunu ceplerinden çıkarıp homurdanarak yanıtladı aramasını.

"Evet hyung, otele gideceğim. Pekala güney yakasında ki sahilin yakınında ki otele mi? Oh pekala 15 dakikaya oradayım, tamamdır."

Jimin konuşmasını sonlandırıp, ellerini genç oğlanın yüzünde dolaştırmaya başladı. Choi sürekli bir maskeyle gezerdi, işte bile. Genç, Jimin'in bir kaç dakika önce sarfettiği sözlerinden epey etkilenmiş olacaktı ki yüzünden Jimin'in sıyırmak üzere olduğu maskeyi henüz farkedememişti. Oturduğu yerden hızlıca kalkarak dansçıyı ittirdi. "Galiba gitmem gerekiyor. Üzgünüm Jimin."

Bir kaç dakika sonra yani genç oğlanın acele ile koşarcasına kaçmasından sonra Jimin ayağa kalkıp arkadaşı Jin'in onun dinlenmesi için kiraladığı otel odasına doğru yürümeye başlamıştı.

Jimin otele doğru adım atarken evinde sevgilisi ile kilitlenen Jungkook cinnet geçirmek üzereydi.

"Tae aç şu kapıyı! Bak Soni iyi durumda değil-"

Soniye elleri ile kendine tokat atmasını fısıldıyor ve çığlık atması için baskı kuruyordu. Tamamen Taehyun'un kışkırtıcı planları yüzünden bu halde olmaları onu sinirden deliye çevirmişti. "Baksana bana ve kendisine vuruyor. Bende çok kö-"

Kapının ardında ki kalın ses ona yapmacık bir kahkaha atmaya başladı.

"Seni manyak ruh hastası anahtarlar bende unuttun galiba."

Taehyung'un adım seslerinin yavaş yavaş kaybolmasının ardından Jungkook yelkenleri suya indirmiş ve gözleri ile onu yiyen Soniye doğru göz kırparak kızın bileklerinden çekerek kucağına oturtmuştu. Soni ellerini Jungkook'un ensesinde gezdirdikten sonra parmakları ile göğüs ucundaki piercingini okşamaya başladı. Jungkook dudaklarını araladığı sırada uyuz bir telefon sesi bu erotik ortamı mahvetti. Soni ellerini telefona uzattığı sırada Jungkook ondan önce davranmış ve numaraya bakmadan telefonu açarak kulağına dayamıştı.

"Alo ben Jungkook, Soni'nin erkek arkadaşıyım."

"Kes sesini! Soni seni pis sürtük nasıl memelerini karımın telefonuna atarsın numaraları nasıl karıştırırsın ben sana bu yüzden mi para ödedim." Jungkook telefonda ki sesi Soni'nin de duyması için yükseltmiş ve küfrederek numarayı kapatmıştı.

Ardından mesajlara girip sevgilisinin çıplak bedenini bir adama şehvet dolu sözcüklerle gönderdiğini görünce kızı üstünden umursamazca fırlatarak kolundan tutup odasına soktu.

"Bu ne sikim. Neler oluyor Soni!"

Kız ağlamaktan çatallaşmış sesiyle cevap verdi. "Jungkook, sevgilim açıklayabilirim."

"Kes sesini! Daha benim bile görmediğim o şeyleri o adama nasıl attığını mı açıklayacaksın?"

Kız tişörtünü çıkararak cevap verdi.

"İstersen sende-"

Jungkook arkasına dönerek kıza öfkeyle küfretmeye başladı. "Nasıl böyle bir şey yapabildin! Ben seni bu kadar severken.. bir sürtük gibi."

Jungkook parmaklarını saçlarının içinde ileriye geriye sürtüyor ve sinir krizleri bunu süslüyordu.

"Ne dediğinin farkında mısın? Bana nasıl sürtük dersin Jungkook?"

"Bir dakika haklısın. Sen sürtük değil orospusun. Para karşılığında mı yattın onunla?"

Sorusuna gelmeyen cevaplar canını sıkmaya başlamıştı. Her zaman çok sabırlı bir insan olamamıştı fakat bu sorulara derhal bir yanıt istiyordu. Genç kızı kollarından çekiştirerek kapının önüne fırlattı. Elleri ile masayı, tabloyu, televizyon kumandasını göstererek cüzdanını zemine çökmüş hıçkırıklarının arasından ona bakan kızın önüne attı. "Televizyon 300.000 bin won, bilgisayar ise onun iki katı. Para istersen de şu kavanozun içinde var biraz, cüzdanımda da var. Yani para için kendini siktirmene gerek bile yoktu."

Soni elleriyle kulaklarını kapayarak Jungkook'un onu kilitlediği odanın kapısına vurmaya başladı. "Jungkook lütfen yapma böyle, bebeğim.." Jungkook para kasasının ve bir servetin yüzdüğü odaya eski sevgilisini sokmasının ardından hızlıca odasına soktu kendini.

"Sen istediğin kadar kal. Ben kendimi odama kilitleyip senin yüzüne daha fazla katlanamayacağım. İster kal, ister git umurumda dahi değilsin. İstediğin her şeyi al ve sat."

Elleri ile odasının kilidini göstererek "Kilitliyorum. Sakın yaklaşma. Sakın odama girmeye kalkma."

Kız arkasını dönerek ağlamaya başladı ve genç adam kapıyı kapattıktan sonra bedenini dolaba dayayıp sessizce bir kaç küfür mırıldandı.

Sahiden de hep neden böyle olmak zorundaydı ki? Neden her zaman Tanrı bunu yapıyordu? Sadece birini istiyordu ona ait olacak ve nefesinin sadece onda yeşereceği birini. Bu kadar zor olmalı mıydı yani her şey?

[ Gece 3 suları Jeon'un evi ]

"Bak beni dinle bunu yapamam. Bu çok zalimce sigarasına azdırıcı koyup onu şehrin bilinmeyen bir oteline kilitlemek ne demek biliyor musun sen? Kızın sevgilisi polis ayrıca."

"Muhtemelen şuan aynı yataktalar ve kapıda kilitlidir. Anlarsın ya.."

Gömleğinin bir kaç düğmesini kumaştan ayırarak "Sen şu dansçıyı hallet yeter.."

"Ama bu çok tehlikeli bir hamle olmaz mı?"

"Kız kocamı elimden almadan başka birisini yem etmemiz gerek. Ailesi de görmeli bunu. Bir dansçı harcanacak ama kimin umurunda. Sakın bir yanlışlık yapma. Kızı götür dansçının yatağına."

"Bana bak! Sigarasına şu azdıran tozdan koymayı unutma.."

"İstemiyorum bunu.."

Genç kadın ellerini saçlarında, sıkı kalçalarında ve iri göğüslerinde gezdirdi ardından da genç oğlanın parmaklarını dudaklarını sürtüp geri çekerek ona doğru ilerlemeye başladı. Giydiği kısa eteğinin uçlarını çekiştirerek "Bundan ikimiz de memnun kalmaz mıyız?"

▪︎
Yeni fic, yeni kaoslar bir sürü yeni şey.

Uzun bir yolculuk Hold Me, umarım bu yolculuk sırasında yanımda olursunuz.

İlk bölüm nasıldı yorumlarınızı merak ediyorum :)

gidelim loti :-)

Continue Reading

You'll Also Like

153K 17.3K 38
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
17.3K 4K 27
+82 10 1311 5960: Hamileyim. JJK: Kimsin?
120K 13.3K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
349K 32.2K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...