Yirmi Altı (Kitap)

By mandalinagibi

1.7M 46.2K 4.2K

Bir kadının, yirmi altıncı yaş gününde alabileceği en güzel hediyeydi, Ateş. Ve İdil hayatında aldığı her bir... More

Yirmi Altı
26.1
26.2
26.3 |Birinci Kısım|
26.3 |İkinci Kısım|
26.4 |Birinci Kısım|
26.4 |İkinci Kısım|
26.4 |Üçüncü Kısım Alıntısı|
26.4 |Üçüncü Kısım|
26.4 |Dördüncü Kısım|
26.5
26.6 |İkinci Bölüm|
26.7
26.8 |Birinci Kısım|
26.8 |İkinci Kısım|

26.6 |Birinci Kısım|

65K 2.4K 172
By mandalinagibi

  ♪ The Neighbourhood - How♪

Ben galiba bu tiplerden başka birileri olamazmış İdil ve Ateş diye düşünmeye başladım artık.

İDİL

Çalışma hayatımın ilk haftasını devirmek üzereydim. Bu iş hayatı denilen şey, benim için tam bir psikolojik savaştı. Normal insanlar işe alışma evresiyle sınanırken, ben daha fazlası, daha dolusu, daha akıl karıştıranıyla sınanıyordum. Bizim genel müdürle!

Şu an olduğumuz halden bir adım öteye gidememiş, herhangi radikal bir gelişme gösterememiştik. Usulünü bilmeyen iki insan gibi yarı sevişir, yarı savaşır bir haldeydik. Bana kalırsa böyle olmasının tek sebebi kendi hayatındaki karmaşadan geliyordu. Ne yapmam gerektiğini ise henüz bulamamış olmam, sinirlerimi bozmanın yanı sıra, Ateş'e karşı yaklaşımlarımı da dengesizleştiriyordu.

Üstüne üstlük üzerinde yarı hak iddia edebileceğim ceketi, her odasına girip çıkarken, aynı askılık üzerinde bana omuzları düşük bir halde bakarken görmek, şirkette çektiğim işkencelerden yalnızca biriydi. Normalde selam bile vermeyeceğim insanlarla çalışmam, gözümün zevksiz kızlar yüzünden her gün kan ağlıyor olması gibi listemdeki bunlara benzer diğer maddeler, oldukça hafif kalıyordu.

Yüksek moda anlayışım sayesinde geçen ay aldığım ananas şeklindeki altın detaylı çantamı koluma takıp, haftayı bitirmiş olmanın verdiği mutlulukla ıslık çalarak binaya terk etmeye hazırdım. Masasını toparlarken gördüğüm Lale Hanım'a doğru eğilerek, "Çok yoruluyorsunuz siz," dedim ciddiyetle. Konuşmaya devam etmeden önce burnumu bilmiş bir havayla yukarı diktim. "Ayrıca siz babamın asistanı değil misiniz, Lale Hanım? Kemal Bey, bir zahmet kendine başka çalışan bulsa!"

Laflarımın üzerine, eğlendiğini gizlemeyerek kıkırdadı. Gözleri, aslında kime dem vurduğumu anlamış olmanın eminliğiyle bakıyordu bana. "İdil Hanım, şu son cümleyi kurmamış olsaydınız, gerçekten benim için üzüldüğünüzü düşünecektim."

"Dolaylı bir anlatımla fazla çalışıyor olduğunuza üzüldüğümü söyledim." Kaşlarımı bir sonraki cümlemi güçlendirmek için havalandırırken, "Konuya açıklık getirdiğimi düşünüyorum," dedim kelimelerin üzerine bir bir vurgu yaparak.

"Tabii, efendim. Teşekkür ederim ama idare edebiliyorum. Üstelik çoğu işi Kemal Bey'in yardımcısı Turgay Bey zaten hallediyor."

Tam o esnada adının anıldığını hissetmiş gibi, Turgay, Ateş'in odasından çıktı. Ellerinde tuttuğu birkaç sayfa kâğıda sıkıntıyla bakarak kendi kendine konuşuyor gibiydi. Bari birimiz Ateş'in odasından gülerek çıkabilelim istedim. Herkesin yaşadığı, benim kaderimle aynı olmak zorunda mıydı?

Etrafına hiç bakmadan, eliyle şöyle bir dokunduğu yeri yoklayarak asansörün düğmesini buldu. Lale Hanım'a el sallayarak görüşürüz dediğimde, bana pazartesi görüşeceğimizi hatırlattı. Teşekkürler, bunu duymaya ihtiyacım vardı!

Her daim, yürürken şıkırdayan bir insan olmuşumdur. Ya topuklarım, ya taktığım aksesuarlar, hiç olmadı çantam! Ama mutlaka her adımımda benim geldiğim belli olurdu. Tıpkı şu an olduğu gibi, şıkırdayan küpelerim ve çantam geliyor olduğumu bas bas bağırıyordu. Turgay'ın bunun farkında olmayışı bana gerçekten bir sorunu olduğunu düşündürdü.

"Hey," diye seslenerek, nazikçe kolunu dürttüm. O kadar odaklı görünüyordu ki, ürkütmemek için dikkat etmem gerekti.

Derin bir uykudan uyanmışçasına gözleriyle etrafı, sonra da beni kontrol etti. "İdil Hanım?" Sesi bir düşün içindeymiş de, gerçekliği sorgularmış gibi çıkıyordu.

"Körebe oynar gibi dolaşıyorsun, Turgay. Asansörün düğmesini üçüncü seferde bulabildin. İyi misin?"

Elindeki kâğıtları şöyle bir sallayarak, "Yeni ortak firma için hazırlanan sözleşmede, gözümden kaçan dev maddeler varmış da," diyerek sıkıntıyla dudaklarını sıktı. "Kemal Bey'in de böyle hatalara pek tahammülü yok," derken kulağıma doğru eğilmiş, fısıldıyordu. Ateş'ten çekindiği gün gibi açıktı. Doğrusu korkulacak yanının ne olduğunu çözememekle beraber, onu herhangi bir çalışanıyla beraber tartışma içinde görmediğim için de, susup kalmakla yetindim. Belki de haklıydı.

"İnsanlık hali, canım!" Az önce savaş muharebesinden çıkmış adamın omzunu anlayışla sıvazlayarak, "Çok da canını sıkma bence," dedim.

Tam bu esnada Ateş, odasından kendi fırtınasıyla çıktı. Çıkışı öyle şiddetliydi ki, saçlarımı titreten, önünde diz çöktüren bir rüzgâr, kokusunu burnuma altın bir tahtta, omuzlarında taşıyarak getirdi. Öyle bir koku ki, insanın belini kavrıyor, vücudunun en sıcak noktalarına kıvrılıyor ve kendini istetene kadar cezp edici yolculuğuna devam ediyordu.

Aynı saniye asansörün geldiğini belli eden bir dink sesi duyuldu. Binmeden önce küçük bir baş eğmeyle beraber, "İdil Hanım," diyerek beni selamladı. Adeta huşu içinde ismi dudaklarımdan döküldü. "Ateş..." Bir soluk. "Bey!" Daha büyük bir soluk...

Turgay'ın başı aniden bana doğru dönerken, asansöre ilk binen ben oldum. Karşımda iki beklenmedik şey duyan adam vardı. İkisi de küçük bir duraksamanın ardından asansöre bindiler. Ateş, düğmeye basarak asansörü harekete geçirdi. Sessizdi, rahatsızlık verecek kadar sessiz. Öyle ki, alınan nefesleri işitebiliyor, üstelik düzensizliğini takip edebiliyordum. Ateş'in ise bu sessizlikle bir sorunu yokmuş gibiydi. Gözleri, hızla aşağı indiğimizi gösteren sayıların üzerindeydi.

Turgay beklenmedik cesur bir hamleyle, benimle sohbet etmeye devam etti. "İşteki ilk haftanız bitti. Nasıldı? Çabuk mu geçti, yoksa daha çok bir işkenceye mi benziyordu?" Üstelik rahatlığına kavuşmuş, keyifle gülebiliyordu bile!

Bense arkamdaki aynaya yaslanmış, ellerimle belimin hizasındaki demire güç uygulayarak, burnumdan nefes almamaya çalışıyordum. Uzaktan etkisine kapıldığım kokuyla, şimdi neredeyse yüz yüzeydim. Bu yıkımı başka nasıl anlatabilirdim? Dandik fantastik filmlerdeki kana susayan vampir gibi, boynuna bakarak yutkunuyordum. İlk defa, tam o an, kendi gözümden düştüm. Çünkü bunu her daim karşı tarafa yaşatmış biri olarak, verdiği hazzını çok iyi biliyordum. Az önce ismini söylerken tekleyişim, onun şimdiki hazzının kaynağıydı mesela.

"Bu haftalık işkencem çabuk geçti diyelim." Lafın sahibi meydan okurcasına duruşunu dikleştirerek ellerini cebine soktu. Asansörün ışığıyla beraber gerçek anlamda gölgesi üzerime düştü. Kendi gölgemden bile güzel olduğunu fark ediyor olmak canımı sıkıyordu. "İlk haftamı kaçıp göçmeden tamamladığım için, arkadaşlarımla bir kutlama yapacağız. Gelmek ister misin?" Bu davet planda yoktu. Gerçekten, bir anda ağzımdan çıkıvermişti. Ne yapmaya çalıştığımı hâlâ sorgulamayarak devam ettim. "Click'te olacağız. Doğum günümü de orada kutlamıştım birkaç hafta önce. Harika bir yerdir, seversin."

Sorunun muhatabı cevabı vermeden önce, Ateş'in başı hafifçe Turgay'a doğru döndü. Gözleri arkaya doğru bakıyor, beni bulmaya çalışıyordu. Yüzünün ifadesinde hiçbir değişiklik olmaması, beni olduğum yere iyice sindirirken, Turgay'ın telaşlı sesi ortamdaki buzu çözdü.

"Elbette çok isterdim fakat..." O da köşeye sıkışmış beni görebilmek için dönerek, "biliyorsun, bugün bitirmem gereken bir iş var," dedi. "Ama başka zamana sözüm olsun." Aklının kaldığını belli edercesine de, dudaklarını sıkarak omzunu silkti. Önüne dönerken, gözleri kısa süreliğine Ateş'inkilere değdi. Ne gördü bilmiyorum ama daha fazla bakamadı.

Ateş'in tüm bu olanlara tepkisi ise, dudağını umursamaz bir şekilde bükmek ve ilgisini çeken hiçbir şey olmamış gibi önüne dönmek oldu. Asansör sarsılmadan, aynı dink sesiyle durdu. Kapılar biraz daha açılmasa nefessizlikten öleceğimi henüz anlamıştım.

Ateş, otoriter bir sesle, "İyi günler, arkadaşlar," diyerek adeta ortama hükmetti. Turgay'la beraber bana da çalışanı muamelesi yapışı, arkasından sessiz bir küfür savurmama neden oldu. Ve asansörden hâlâ çıkmayarak, hırsla konuşmaya devam ediyordum. "Kendini bilmez herif!"

Turgay eliyle geçme önceliğini bana verene kadar, asansörden çıkmam gerektiğinin idrakine varamamıştım. Birkaç insana selam vererek, yanımda yürümeye başladı. Tam turnikelerden çıkmak üzereyken, koluma hafifçe dokunarak beni durdurdu.

"İdil Hanım, siz Kemal Bey'le önceden tanışıyorsunuz galiba," derken soru sormadığı hem cümlesinden, hem de bakışlarındaki keskinlikten belli oluyordu. Sanki sorunun cevabına ihtiyacı yoktu.

"O da nerden çıktı, Turgay?" diyerek sinirle kaşlarımı çatıp diklendim. Biraz önce gördüğüm muamelenin sinir harbini tam olarak yaşayamayışım, bu tip geri dönüşlere sebep olabiliyordu. Zavallı, günahsız Turgay!

Aşırı tepkimden sonra bir süre ne diyeceğini bilemeyerek bekledi. Fakat bu hareketimin onu korkutmadığını, aksine konuyu cazip kıldığını gözlerinde çok net görebildim. Turgay'ın sandığım kadar zavallı olmayışını da böylelikle anlamış oldum. Zavallı algım!

"Kemal Bey'e, şirket içerisinde 'Ateş' diye hitap eden tek insansınız. Burada kimileri böyle bir ismi olduğunu bile bilmiyor, İdil Hanım."

Cüreti karşısında şaşırdım. Bugün içinde muhatap olduğum tüm adamların benden rol çalarcasına hazır cevap oluşu, bana kendimi sorgulama fikrini doğurdu.

"Ne yazık ki, bahsettiğin konular benim problemim değil. Canım nasıl isterse öyle sesleniyorum. Bunun için hesap mı vermem gerekiyor?"

"Hayır," diye panikleyerek kendini açıklamaya çalıştı. "Ne haddime! Ben sadece aranızda daha özel bir paylaşım sezinledim. Onun için sordum; kusuruma bakmayın."

Alayla gülerek, "Dediğin tek bir cümleye katılıyorum, Turgay," dedim. "Ne haddine!"

Şirketten ayrılırken artık bir değil, üstesinden gelmem gereken koca bir sinir harbi vardı ki, bunun farkına varmak, en kıymetli varlığım Bentley'nin, o narin direksiyonuna bir darbe almasına sebep olmuştu. İki günah keçisi yüzünden, en günahsızının ceza çekmesi ise, bir an bana fazla sahici gelmişti.


Canım müdürüm:

Bade'nin sırası bir sonraki bölümde geliyor; merak etmeyin:

Bu da sizi ne kadar sevdiğim:

Haftaya görüşene kadar kendinize iyi bakın; kendinizi sevin. 

İLETİŞEBİLMEMİZ İÇİN:

Instagram: mervenilya - nilyanindunyasi

Twitter: mandalinagibi

Facebook Grup: Merve Akıncı'dan

Continue Reading

You'll Also Like

3M 4K 1
İntikam için yirmi iki yıl bekleyen ve bu uğurda her şeyi yapacak yüzü ve ruhu yaralı bir adam. İntikamın bir parçası olduğunu bilmeden adama aşık ol...
35.9K 5K 75
3 kitaptan oluşuyor. Gizem. Romantizm. Yetişkin unsurlar ve rahatsız edici içerikler bulundurabilir. - Aldemir Holding'in göbeğinde yaşanan bir cin...
712K 14.2K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
3.3M 97K 75
Ada: Son bir defa gör beni Ada: Son bir defa duy Ada: Son bir defa sarıl bana Ada: Son bir defa ellerimi tut Ada: İmkansız biliyorum Ada: Ama son bi...