Yirmi Altı

271K 4K 347
                                    

İdil, çoğu insan tarafından imrenilen bir hayata sahip, babasının özel günlerde ona verdiği hediyeleri kimilerinin ancak hayal edebildiği, şımartılıp, sevgiyle sımsıkı sarıldığı, altın bir kozada büyüdü.

Babasının biriciği, annesinin zarif prensesi, arkadaşlarının "şanslı bir kul" diyerek iç çektiği genç bir kadındı. Her "acaba"sı bir emirken, her sıkıntısını da çözmek için birçok insan imdadına yetişirdi. Aslına bakarsanız İdil, tek başına kalsa bir hiçti. Çırılçıplakken ruhu, derisine yapışmış ukalalık, şımarıklık ve altın tozlarıyla bezeliydi. İçi, kuru eğlence, amacı hayatı bir zincir gibi parmağında döndürmekti.

Sonra bir gün sert bir otoriteye toslarken buldu kendini. Otoritenin adı Ateş'ti. Ateş Kemal. Zaten çarpışmalarında birbirine değen her bir noktanın sızlamasından ve küçük bir alev topuna dönmesinden anlamalıydı. Adam, İdil'i diri diri yakmaya gelmişti. Yakıp, küllerinden yeni ve öyle güzel bir kuş meydana getirecekti ki, insanlar ona bakarken gözlerini kısmak zorunda kalacaktı. Büyüleyici bir anka kuşu.

Sarı ve kırmızının çocuğu olacaktı İdil.

Altın kadın, evinin adını Ateş'in kolları koyacaktı. Oysa altın, ateşte eriyip gitmez miydi hiç var olmamış gibi?

İdil yok olup gideceğini bilmeden, en mutlu gününde bir hediyeymişçesine ona gelen adama kollarını sorgusuzca doladı. Buz gibiydi adamın gözleri belki ama o soğuk kürelerde gördüğü tek şey, çağlayan bir yangındı. Kendini adamın gözlerindeki ateşe attığında, güçlü bir anka kuşu olarak yeniden doğacağını nereden bilebilirdi?

Bir kadının, yirmi altıncı yaş gününde alabileceği en güzel hediyeydi, Ateş.

Ve İdil, günün birinde hayatında aldığı her bir pırlanta ve elmastan, pahalı araba ve kıyafetlerden, vücuduna pelesenk olan küçük, altın pırıltılarından daha güzel olan bu hediye için şükredecekti.

Yirmi Altı (Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin