Devin | RAFLARDA |

By candikmenli

292K 20.9K 15.1K

Babasının menfaatleri uğruna bir başkasına satılan Devin, yıllarca süren zulme boyun eğip susmuştur. Genç kad... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
DUYURU
Bölüm 6.1
Bölüm 7.1
Bölüm 7.2
Bölüm 8.1
Bölüm 8.2
Bölüm 9.1
Bölüm 9.2
Duyuru!!!
Bölüm 10.1
Bölüm 10.2
Bölüm 11.1
Bölüm 11.2
Bölüm 12.1
Bölüm 12.2
Bölüm 13
Bölüm 14.1
Bölüm 14.2
Bölüm 15.1
Bölüm 15.2
Bölüm 16.1
Bölüm 16.2
Bölüm 17.1
Bölüm 17.2
Bölüm 18.1
Bölüm 18.2
Bölüm 19.1
Bölüm 19.2
Bölüm 20.1
Bölüm 20.2
Bölüm 21.1
Bölüm 21.2
Bölüm 22.1
Bölüm 22.2
*Bölüm 23.1 - FİNAL
*Bölüm 23.2 FİNAL
Sizlerin Düşünceleri
DEVİN'İN YOLU
DUYURU 📣
Devin Kapak Görseli ve Çıkış Tarihi
ÖN SİPARİŞ

Bölüm 6.2

8.6K 628 388
By candikmenli

Hastaneden çıktıktan sonra Çağlar'ın arabasına bindik ve eve doğru harekete geçtik. Arka koltuktan Alya ile uyuklarken ön tarafta oturan arkadaşım Nalan'ın radyodan yavaş ritime sahip bir şarkı açtığını duydum. Gözlerim kaplıyken müziğin sesi ruhumu dinlendiriyordu.

Geçirdiğim şoktan sonra bu kadar hızlı toparlanabileceğimi düşünmüyordum. Gerçi şaşmamak gerekti. Sonuçta ben, kocasını öldürüp başka bir ülkeye yeni bir hayat için koşarak kaçmış bir kadındım. Her kötülükte iyi bir taraf aramaya başlamıştım. Bu iyi bir şeydi çünkü soğukkanlı olmamı ve daha sağlıklı düşünmemi sağlıyordu.

Araba yavaşça durduktan sonra gözlerimi araladım. Nalan'ın evine gelmiştik. Uyuyan Alya'yı kucağıma alıp arabadan çıktığımda Nalan'ın adımlarını takip ettim ve eve girdik. Oldukça sadelikten yana, gösterişten uzak ama lüks görünen bir evdi.

Tutmuş olduğumuz ev buraya yakındı ve bu benim işime geliyordu. Başım sıkıştığı zaman ilk durağım Nalan oluyordu. Bu durumdan ne kadar kızarıp bozarsam da arkadaşımın memnuniyetsiz bir tavır sergilememesi beni rahatlatıyordu. Vakit kaybetmeden yarın kendi evimize taşınacak ve işe gidecektim. Burada gerekirse kanımın son damlasına kadar tutunmam gerekiyordu.

Akşam olduğunda Çağlar'ın muhteşem aşçılığıyla ortaya çıkan bir masaya konuk olduk. Yapmış olduğu tüm yiyecekler bir lokma aldıktan sonra devamını getirtmeye zorluyordu. Karnımızı tıka basa doyurduktan sonra herkesin yüzünde yorgunluk vardı ama yemek yüzümüze tebessüm olarak yansımıştı.

Alya'nın yüksek ısrarı üzerine salondaki büyük televizyondan animasyon film izledik. Alya ve Nalan filmin sonunu getiremeden uyuya kaldılar. En yorgun olan kişi ben olmama rağmen neredeyse hiç uykum yoktu. Esneyip gözlerini ovuşturan Çağlar'a baktığımda artık herkesin yatıp dinlenmesi gerektiğinin farkına vardım.

"Çağlar, hadi artık kapatalım. Bizimkiler uyudu zaten." dedim yerimde doğrularak.

Bana baktığında dizlerinde yatan Nalan'ın uyuya kaldığının farkına yeni varıyordu. "Haklısın, hepimiz çok yorulduk." dedi. Nalan'ın başını nazikçe dizinden indirip oturuşunu dikleştirip birkaç saniye gerindi. "Güzel bir uyku çekmenin vakti geldi." dedi gülümseyerek.

Bizim için hazırlamış oldukları misafir odasına kucağımda Alya ile giderken iyi geceler diledim ve odaya girip kapıyı arkamızdan kapattım.

Alya'yı yatağa usulca yatırıp bir süre başını okşadım ve alnına minik bir öpücük kondurdum. "Tatlı rüyalar meleğim." diye fısıldadım.

Odanın köşesinde bulunan mini kitaplıktan bir kitap alıp sallanan sandalyeye oturdum. Saatim kaç olduğundan haberim yoktu fakat Sigmund Freud'dan bir söz aklımda yer edindi.

"Bir gün dönüp geçmişe baktığınızda, mücadelelerle geçen yılların hayatınızın en güzel yılları olduğunu fark edeceksiniz."

Bu sözcükleri düşündüğümde ilk aklıma Alya ve hastalığı geldi. Eğer ben mücadele edersem ve bir çözüm yolu bulursam, kızımı iyileştirebilirsem, ileride bu yıllarımı hatırladığımda ne kadar güçlü bir kadın, bir anne olduğumu göreceğim.

Bu düşünce ile beraber yüzümde bir tebessüm oluştuktan sonra kitabın kapağını kapatıp esnedim. Her şey çok güzel olacaktı. Niyet etmek, bir işe başlamak, o işi bitirmenin yarısıydı. Bunu her zaman kendime tekrar edip dururdum ve şimdi de böyleydi. Yolun yarısını bitirmiştim. Kalan yarısını da pozitif yönde sonlandırabilmek için ne gerekiyorsa yapacaktım.

Nalan'a yarın işe gideceğimi söylediğimde biraz daha dinlenmem gerektiğini söylemişti ama duramazdım. Alya'nın kreşe başlaması için henüz erkendi. Yeni hastaneden çıkmıştı ve esas onun dinlenmesi gerekiyordu. Çabuk toparlayacaktı ama en azından yarın değildi.

Hem bulduğum işi bu kadar çabuk kaybetmek istemiyordum. Erken çıkmak için izin isteyecektim ve yeni evimize taşınacaktık. Alya'ya bakması için Nalan'dan rica ettim ve gözü kapalı kabul etti. Gözüm arkada kalmayacaktı.

En fazla dört saat uyuyabileceğimi fark ettiğimde telefonumun alarmını kurdum ve yorganın altındaki kızımın yanına sokuldum. Saçlarını koklayarak derin bir nefes aldım ve ona sarıldım.

Uykuya dalmam pek uzun sürmedi. Hatta gözlerimi kapamamla açmam bir olmuş gibi kurmuş olduğum alarmın gürültüsüyle gözlerimi araladım. Alya'nın rahatsız olmadan uykusuna devam etmesi için hızla alarmı kapattım ve yatakta doğrulup gözlerimi ovuşturdum.

Lavaboya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra Nalan'ın benim için çıkarmış olduğu kıyafetleri giydim. Hamile olduğu için eskiden giydiği ama şu an bedeninin olmadığı kıyafetlerden vermişti.

Siyah kumaş pantolon ve mor renk, üzerinde belli belirsiz sarı çizgileri olan bir bluz. Bluzun üzerinde bulunan detayların renginde bir topuklu ayakkabı da vermişti. Bana verilen giysileri üzerime geçirdiğimde kombinimin şıklığını beğenmeden edemedim.

Saçlarımı tepede toplayıp çantama telefonumu, cüzdanımı ve Nalan'dan ödünç aldığım mat bordo ruju aldım. Alya'nın yanağına öpücük kondurduktan sonra mutfağa gittim ve bir bardak su içerek evden çıktım.

Nalan'ın iş yeri evine yakın olduğundan doğal olarak benim iş yerim de yakındı. Ucu ucuna işe yetişmiştim. Şirkete girer girmez göğüs kafesimde meydana gelen ritim bozukluğu avuçlarımın terlemesine yol açtı. Asansöre bindiğimde patronumun bulunduğu kata çıktım.

Odasının kapısını tıklatıp içeri baktığımda henüz işe gelmemiş olduğunu fark ettim ve bana tahsis edilen odaya doğru ilerledim. Hemen yan odası bana aitti.

Yürürken, "Patronsun ya tabi işe geç gelme gibi bir lüksün var." diye söylendim. Nasıl olsa kimse Türkçe anlamıyordu. Bir kişi dışında.

"Günaydın Devin Hanım."

Sesini duyduğumda olduğum yerde dona kaldım ve bakışlarımı kaldırdım. Alex karşımdaydı ve ne söylediğimi duymuştu. Türkçe bildiğini unutmuştum. Kızarıp bozarmamam gerekiyordu ama buna engel olamayacağımın farkında olduğumdan kendimi odama fırlatmak istedim.

Profesyonelce davranmalıydım. Bakışlarımı kaçırarak, "Günaydın Alex Bey." dedim.

"Hazır olduğunuzda odama gelin de günlük akışın üzerinden geçelim." dedi. Kendi diline geçmişti.

"Tabi efendim." dedim ve odama girdim.

Kapıyı ardımdan kapattıktan sonra bir süre yaslandım. Derin nefesimi ne kadar zaman sonra aldığımı bilemedim. Yutkundum ve ağır adımlarla masama geçtim. Yine rezil olmuştum.

Alex'in iyi niyetli biri olduğuna inanıyordum ama iş konusunda hassas birine de benziyordu ve insanları bozmaktan çekinmeyen bir yapıya sahipti. Hastanede bizi ziyarete gelmesi çok ince bir hareketti. Sonuçta hangi patron işe yeni aldığı birinin kızıyla ilgilenirdi ki?

Masada bulunan bilgisayarımı açtım ve günlük plan çizelgesini çıkarttım. Toplantıların yoğunluğundan başım döndü. Bu adam bu tempoya nasıl ayak uydurabiliyordu? Acaba sevgilisi var mıydı? Varsa kesin kavga ediyorlardı. Sonuçta her kadın ilgi görmek ister ve bu kadar yoğun bir adamın sevgilisi olmak insanı çileden çıkarırdı. Belki de onun gibi birine sahipti. Partneri de işkolik bir iş kadını olabilir ve böylece birbirlerini dengeliyor olabilirlerdi.

"Sana ne bundan Devin!" dedim sıktığım dişlerimin arasından. Oturmuş patronumun aşk hayatı ile ilgili varsayımlar yapıyordum.

Bilgisayarda hazırladığım plan çizelgesinin çıktısını alıp adımlarımı Alex'in odasına yönelttim. Kapıyı tıklattıktan sonra girmem için onay veren sesini duyduğumda dizlerimin bağı yeniden çözüldü. Bu adam beni heyecanlandırıyor muydu? Yoksa korkutuyor muydu? Her ikisi de olabilirdi ama her ikisinin de olmaması gerekiyordu.

İçeri girdiğimde masasında bulunan kağıt işleriyle ilgileniyordu.

Boğazımı temizleyip söze girdim. "Günlük planı aktarmak için geldim efendim." dedim.

"Sizi dinliyorum." dedi bakışlarını kaldırmadan.

Bu hareketi sinirlerimi bozsa da kağıtta göz gezdirdim. En azından ben okurken dinlediğini belli edebilirdi. Hâlâ kağıtları inceleyip imzalamakla meşguldü.

Derin bir nefes alarak söze girdim. "Saat 13.00 da Rusya'dan gelen misafirlerinizle bir öğle yemeğiniz var. 16.00 da," dedim ve gözlerimi kısarak yazan şeye baktım. O an orda olduğumu unutarak, "İsmini okuyamadığım bir holdingle toplantınız var. Sonrasında," dediğimde sesi sesimi kesti.

"Xgranitiyque R Holding." dedi.

Bakışlarımı ona sabitlediğimde hâlâ bana bakmıyordu. Dudaklarından dökülen muhteşem aksanıyla söylemiş olduğu Holdingin ismi tüylerimin dans etmesine neden olmuştu. Fakat yüzüme bakmaması sinir kat sayımı arttırıyordu.

"Her neyse," dedim ve devam ettim. O an dikkatini çekmiş olacaktım ki bakışlarını kaldırıp bana sabitledi. "Sonrasında Çin'deki şirketle bir telefon görüşmeniz var. Bu kadar."

Elimde tutmuş olduğum kağıt ve kalemi indirerek bana bakan gözlerine baktım. Ellerini birbirne kenetlemiş ve çenesini dayamış bir şekilde beni inceliyordu.

Aramızda yaşanan sessizlik savaşını kıstığı gözlerle beni incelemesine son vererek bitiren o oldu. Aniden ayaklandı ve masadaki kağıtları düzene sokarak, "Madem öğlen on ikiye kadar vaktim var ve sabahın henüz dokuz buçuğu," dedi. Ceketini eline alıp bana yaklaştı. "Hazırlan, beş dakikaya otoparkta ol. Kahvaltı edeceğiz."

Beni kokusunun her bir köşeye yayılmış olan odasında yalnız başıma bıraktığında durumu idrak edemedim. Bu adamın dengesizliği beni bozuyordu. Emrivaki bir şekilde bana çıkma mı teklif etmişti o? Ya da belki de sıradan bir emirdi. Üzerine kafa yorulacaklar listeme ekledikten sonra adımlarımı hareket ettirdim ve odama gidip rujumu tazeledikten sonra çantamı alarak otoparka indim. Emir demiri keserdi bu yüzden itaat etmek zorundaydım.

Patronum olmasaydı onun gözlerini oracıkta oyabilirdim. O kimdi beni yönlendiriyordu? Belleğimde bunun hoşuma gidiyor oluşunu engellemeye çalışsam da yapamadım. Kimyam bozuluyordu.

Arabada beni beklerken sıkılmışa benziyordu. Hızla arabaya doğru koşturdum ve kapıyı açacakken ayağımı burktum. Dengemi kaybetmemiş olmaya şükrederek kapıyı açtım ve arabaya bindim.

Ayak bileğim sızlıyordu ama mızmızlanacak halim yoktu. Beni zayıf biri olarak tanımasını istemiyordum.

Arabayı çalıştırdıktan hemen sonra başını iki yana sallayarak, "Sakar şey," diye fısıldadı. Bunu duyduğumda çatılmış kaşlarımla ona döndüm ama o pür dikkat arabasını sürmeye devam etti.

Bense kollarımı birbirine bağlayarak ayağımın sızısıyla kahvaltı yapacağımız yere varmayı bekledim. O an ne kadar acıktığımı düşündüm. Karnımın gurultusu her zaman olduğu gibi beni yanıltmadı ve yeniden yerin dibine girmeme neden oldu.

Gülmesini tutmaya çalıştığını fark ettiğimde yapılabilecek en saçma hareketi yaptım ve kaşlarımı çatıp şaşırmış rolü yaparak, "Arabandan değişik sesler geliyor." dedim.

"Evet arabam oldukça acıkmışa benziyor." dedi ve kusursuz dizilmiş beyaz dişlerini göstererek yoldan gözünü ayırmadan arabayı sürmeye devam etti.

Yüzümün kızardığını biliyordum bu sebeple daha fazla laf etmeden kafamı cama doğru çevirip yolu izledim. Aptal Devin. Aptal!

Keyifler nasıl? Ben Devin'i yazarken hem hüzünleniyor hem de eğleniyorum. Sizler neler hissediyorsunuz? Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum! 🙈😍

Continue Reading

You'll Also Like

14K 1.1K 51
(final verdi, exstra bölüm geliyor) !SPOİLER İÇERMEKDE! Geçmişini geri kazanmak düşüncesi ile erkek kılığında Tokyo manji çetesine katılan Yui, bekle...
1.2M 11.3K 6
Kahramanlığa giden yol bazen çok karanlık ve kanlıdır... Talek Shaknar Darak'ın ışık adına verdiği savaş cehennemin içinden geçmek gibi olacaktı. He...
2.5M 134K 15
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
1M 35.8K 46
Bardağı geri tezgaha koyduğum esnada ensemde hissettiğim nefes ile çığlık atmak için ağzımı açtım. Ne yapacağımı önceden biliyor gibi eliyle ağzımı k...