WRİSTBAND | bts•bp

Od 4htamaraA29

5.4K 677 1.8K

"Bileğinde ki bilekliği isterim." "Bu bileklik senden değerlidir!" {Not: Bu hikâye 'bamsı beyrek' isimli fil... Více

•TWO•
•THREE•
•FOUR•
•FIVE•
•SIX•
•SEVEN•
•EİGHT•
•NİNE•
•TEN•
•FİNAL•
Yeni kitap

•ONE•

1.6K 69 139
Od 4htamaraA29

"Ey yüce Tanrım,bu garip ağa beyine bir erkek evlat ver"

<•>

Tüm ağalar en büyük Ağa Bey'in çadırında,minderlere oturmuş ziyafetler çekerken,aralarında huzursuz olan tek bir ağa bey'i vardı.

En büyük Ağa Bey Kim Namjoon'un kardeşi olan Kim seok-jin....

Herkes gülüp eğlenirken,o ağlıyordu. Durumu fark eden büyük Bey,duruma icabettiği için müdahale etmek için doğruldu ve derin bir nefes alarak başladı söze;

"Hayırdır Bey,nedir derdin? Neden ağlayıp durursun?"

Ağa Bey'in kalın sesi ile diğer Beyler de ağlayan Seok-jin'e dikkat kesilivermişlerdi.

"Hayır mı? Ne hayırı Bey'im? Görmez misin sofradaki Beylerin oğullarıyla olan muhabbetini? Benim bırak bir oğlum olmasını,bir evladım bile yok! Ben ağlamayayım da kimler ağlasın?" Bunu duyan Beyler,üzülmüştü ikinci ağa beylerinin haline.

Lakin Bey Hoseok hiçte üzülmüş gibi değildi. Oğlu olduğu için kendini şanslı hissediyordu. Nihayetinde haklıydı da.

Yine de, yılların hatırına ufak lakin o zamanlara göre büyük etkili gibi görünen o fikri attı ortaya.

"Birazdan hep beraber çıkıp Tanrı'ya dua edelim madem. Çıkalım ve Tanrı'nın huzurunda hem bize verdiği ziyafetler için teşekkür edelim,hem de bey seok-jin'e bir erkek evlat vermesi için dualar edelim."

Seok-jin'in yüzünde güller açarken,en büyük ağa bey ise son kadehini kaldırarak bir nevi onaylamıştı bu kararı.

Tüm beyler tekrar eski hallerine dönerken, ağa bey hoseok,oğlu yoongi'yi önündeki üzümlerden,meşelerden,içkilerden gelen vitaminlerle besliyordu. Sonuçta,yoongi daha şuncacık yaşında büyük kahramanlıklar yapıp,ismini en erken alan oğlan olmuştu.

Lakin yoongi, bu durumdan hoşnut değildi. Öncelikle duyduğu şeyler hiç hoşuna gitmemişti.Bu yaşında olmasına rağmen anlayabilmişti hayatın zorluğunu. O istemiyordu böyle şeyler. Onun tek istediği yalnız olmaktı. Dağ başında,sadece kendisi....

<•>

Beylerin hepsi çember oluştururken en büyük ağa bey Namjoon,elindeki dilek poşeti ismini verdikleri şeyin altını bir meşale yardımı ile yakmış ve dua etmeye başlamıştı.

"EY YÜCE TANRIM,BU GARİP AĞA BEYİNE BİR ERKEK EVLAT VER! KİM NE DERSE DESİN GÜÇLÜ,KİM NE YAPARSA YAPSIN YENİLMEZ OLSUN!"

"EY YÜCE TANRIM,BU GARİP AĞA BEYİNE BİR ERKEK EVLAT VER! KİM NE DERSE DESİN GÜÇLÜ,KİM NE YAPARSA YAPSIN YENİLMEZ OLSUN!"

"EY YÜCE TANRIM,BU GARİP AĞA BEYİNE BİR ERKEK EVLAT VER! KİM NE DERSE DESİN GÜÇLÜ,KİM NE YAPARSA YAPSIN YENİLMEZ OLSUN!"

Tüm beyler ağa bey'in söylediklerini tekrar ederek dualarını kabul ettirme işlemini tamamlamış,evlerine dönmek üzere ayaklanmaya başlamışlardı. Lakin Bey Hoseok'un sesi herkesi durdurmuştu.

"BEYİM!"

"Ne oldu Hoseok ağa! Neye bağırırsın?"

"Şey diyecektim,ya hazır gelmişken,bana da bir kız evladımın olması için dua mı etsek?"

En büyük ağa bey derin bir nefes vererek başını sallayıp onaylamış ve diğer beylere de oturmaları için elleriyle işaret etmişti.

Beyler yavaşça oldukları yere geri çökerken,daire tekrar oluşmuş ve yeniden ateşli bir poşet yakarak dua etmeye başlamıştılar.

"EY YÜCE TANRIM,SEN BEY HOSEOK'A BİR KIZ EVLAT NASİP ET!"

"EY YÜCE TANRIM,SEN BEY HOSEOK'A BİR KIZ EVLAT NASİP ET!"

"EY YÜCE TANRIM,SEN BEY HOSEOK'A BİR KIZ EVLAT NASİP ET!"

Ağa bey elinde ki poşeti yavaşça havaya uçururken diğer Beylerde kalkmaya yeltenmiş ancak bir ses daha engellemişti onları.

"BEYİM!"

"Ne oldu Bey Taehyung? Sen neden bağırırsın?"

"Bana da,bir av için dua etsek ya? Ne zamandır avlanamıyorum! Yaşlandığımdan olsa gerek herhalde avlanmayı unutmuş gibiyim!"

En büyük Ağa bey sinirlenmeye başlamıştı. İşi gücü vardı canım! Bunlara dua etmek ile mi uğraşacaktı bütün gün! Yalnız, kırmadı kaç yıllık arkadaşı saydığı Bey'i. Derince bir iç çekerek tekrar çömelmiş ve tekrar eliyle diğer beylere oturun anlamında işaret etmişti.

"EY YÜCE TANRIM,SEN BU YAŞLI BEY'E AVLANMA KUDRETİ NASİP ET!"

"EY YÜCE TANRIM,SEN BU YAŞLI BEY'E AVLANMA KUDRETİ NASİP ET!"

"EY YÜCE TANRIM,SEN BU YAŞLI BEY'E AVLANMA KUDRETİ NASİP ET!"

Tüm beyler dualarını ettikten sonra tekrar ayaklanmıştılar ki, Bey jun-ji'nin ağzını açmasıyla beraber daha konuşamadan bağırmaya başlayan Ağa Namjoon'un sinirli sesi buz kestirmişti herkesi.

"AĞZINI AÇARSAN! TANRI ŞAHİDİMDİR GEBERTİRİM SENİ JUN-Jİ! HAYDİ HEPİNİZ İŞİNİZİN BAŞINA! YETER BU KADAR ETTİĞİMİZ DUA!" Hiç bir bey karşılık vermeden oraya buraya kaçışırken kimisi birbirine çarpmış,kimisi yolunu şaşırarak yön değiştirmiş,kimisi de kendi ayaklarını birbirine takarak yere düşmüştü.

Ağa Bey Namjoon,beyliklerinde ki bu şapşal ağaların hallerine derince nefes vermiş ve üzülerek evinin yolunu tutmuştu.

<•>

"Jisoo! Jisoo! Hatunum! Müjde müjde!!!"

Çadırın dışından koşarak yanıma gelmeye çalışan bey'ime göz atmış ve neyin müjdesini vermeye geleceğine meraklanmıştım.

"Ne oldu seok-jin Ağa? Nedir bu mutluluğun sebebi?" Davetkâr bakışlarla bana bakmış ve söze başlamıştı.

"Bir oğlumuz oluyor hatunum! Gebesin!"

Ne olduğunu anlamamıştım. Bu adam sabah ben uyuyorken su-ji ebeyi çağırtıp gebe testi yapmıştı bana? Su-ji ebe beylikte ki en yaşlı ebeydi. Hangi kadın gebe hangi kadın değil anlardı hemencicik.

"Nereden biliyorsun Bey? Ayrıca biz malum işi yapalı haftalar oldu. Nasıl gebe olurum?"

Kafasını 'ah benim saf hatunum' diyerek yana eğmiş ve dudaklarını büzmüştü.

"Sen şimdi gebe değilsin jisoo hatun. Lakin olacaksın. Bugün Tüm kim Beyliği toplandık,bir erkek evlat sahibi olmam için dua ettik. Ateşli poşetimiz hiç sönmeden gökyüzünün en yükseğine çıktı."

Ateşli poşet için henüz bir isim bulunmamıştı. Beyler ona 'ateşli poşet' derken biz hatunlar ise 'dilek poşeti' derdik. Dilek poşeti gökyüzünde ne kadar yükseğe çıkarsa,dileğin kabul görülmesi o kadar fazla olurdu.

Bunu bildiğimden susmayı tercih etsemde bir şeyler hala ters geliyordu. Bir o kadarda baştan sağma.

"Bey yanlış anlama lakin,bir dua ile evlat sahibi olunduğu nereden görülmüş Tanrı Aşkına. Yani sen heveslen yine de,bu kadar heveslenme."

"Ne dersin sen hatun? Bilmez misin Tanrı'nın kudretini? Hem,biz sadece dua ile kalmayacağız. Birlikte olmamız şarttır."

Söyledikleriyle gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Lakin şu an karşımda bana yarım ağız sırıtan bey'im ondan kaçışım olmadığını gözleriyle anlatıyordu bana. Tanrım... Umarım gerçekten bir evlat sahibi olabiliriz.

<•>

9 ay sonra

"Jisoo! Jisoo! Dayan hatunum geliyorum!"

Namjoon ağa,çadırın içinde doğum sancısıyla ağlayıp çığlık atan hatun jisoo için çıldıran seok-jin ağayı geniş omuzlarından ittirmiş ve geriye doğru sendelemesine neden olmuştu.

"Tanrı Aşkına sakin dur seok-jin! Karın doğum yapıyor onun yanına gitsen bir şey değişmeyecek!"

Namjoon ağa haklıydı. Hoseok ağa'nın hatunu kim joo-hyun,kucağında sarılı bir aylık bebeği jennie ile gelecekte ki damadının doğumunu heyecanla beklerken,diğer hatunlarda çadırın içinde doğacak yiğidin ne kadar kötü geldiğinden bahsediyorlardı.

Efsaneye göre,erkek çocuğu ne kadar geç doğarsa o kadar ısrarcı,yiğit,asabi,söz geçiren ve güçlü olurdu. Hatunların neredeyse hepsi büyülenirken,joo-hyun kızını gerçekten mükemmel derecede koruyabilecek bir yiğidin doğacağının farkına varmış ve zafer gülümsemeleri ile etrafa 'kıskanın o benim damadım' der gibi bakışlar atıyordu.

"SU-Jİ EBE? BİTMEDİ Mİ? KARIMA NE YAPIYORSUNUZ İÇERİDE?"

Seok-jin ağa dayanamamış ve bağırarak tekrar içeriye girmeye çalışmıştı. Bu sefer çadırın dışına çıkan sinirli ebe böyle bir durumda bile herkesi güldürmüştü.

"BAŞLAYACAĞIM ŞİMDİ EBENE! SALAK MISIN AĞA SEN? BAK YEMİN EDİYORUM DOĞURTMAM KARINI ÖLÜR GİDER! CANIMI SIKMA AZ SUS DA İŞİMŞ YAPAYIM!"

Ardından tekrar içeri girmiş ve kalan işine devam etmişti.

<•>

"Yok Hoseok ağa yok! Karımın sesi soluğu kesildi! Ses bile gelmiyor artık. İçeride neler oluyor öğrenmek istiyorum. Şu kerata doğsun hele bir! Ben biliyorum ona ne yapacağımı. Annesine bu kadar acı çektirmek neymiş görecek o lanet ço- "

İçeriden gelen derin bir soluk bırakma ve bebek ağlayışı olmuştu seok-jin ağayı susturan. Ebe elinde sarılı bebek ile çadırın dışına büyük bir gülümse ile çıkmış ve bebeği göklere kaldırarak müjdeyi vermişti.

"MÜJDE SEOK-JİN AĞA MÜJDE! NUR TOPU GİBİ YİĞİT BİR OĞLUN OLDU!"

Tüm beyler büyük sevince kapılmış iken seok-jin sinirin ve baskının yarattığı ağlama hissini bu sefer geri itmemiş ve ilk defa gücünü göstermeyi bir kenara bırakarak ağlamaya başlamıştı. Ağa beyleri normalde bunu kınarlardı.

Onlara göre ağlamak yalnız hatunlara mahsustu. Erkek dediğin her zaman güçlü olmalıydı. Erkeklerin ağlayabilecekleri sınırlı hususlar vardı. Bunlardan bazıları, erkek hatununun ölüm haberini alırsa,ailesinden biri ölürse,bir evlat sahibi olursa.....

Gibi şeylerle devam ediyordu. Bu yüzden bunu kınamadılar tersine destek olup ağalarıyla beraber ağladılar. O gün boyunca seok-jin ağa hatunu jisoo ve henüz ismini almamış oğlunun yanından ayrılmamıştı.

Gelenek böyleydi. Erkek çocukları kendi isimlerini kendileri alırdı. Kahramanlık yaparak alırlardı isimlerini. Çünkü isim bir bey'in namusu gibi görünürdü. Nasıl bir kahramanlık yaparsan öyle isim alırdın. Erkek çocukları her zaman kahraman görünürdü. Kız çocukları ise kendi alanlarında kahramanlık yaparlardı lakin isimleri kahramanlıklarına göre verilmezdi. Öylesine koyulurdu işte bir şeyler. Ancak hatunlar ve kız çocukları hiç hir zaman küçük görülmezdi. Beylere göre en kutsal varlıklardı kızlar. Onlar olmasa nasıl adam olacaklardı? Onlar olmasa nasıl böyle yiğitler doğacaktı? Onlar olmasa nasıl düzene gireceklerdi? Beyler hep bunları düşünür ve hatunlarına karşı bir kere bile ses yükseltmezlerdi. Ağa beyleri,savaşlarda haşinlerdi,gerçek krallardı lakin onların beyleri,hatunlarıydı. Beyler hatunlarının sözünden çıkmaz ve onları dinlerlerdi. Hatunların da en az beyler kadar söz hakkı vardı. Öyle ki,imzalanan belgelerin başında 'Beylik ağası ve hatunu buyurur ki....' yazmıyorsa ve sadece 'beylik ağası buyurur ki....' yazıyorsa o belge geçerli kabul edilmezdi.
Yanında mutlaka hatunun da buyurduğu yazmalıydı. Ayrıca imzası da. Yoksa o belgenin hiç bir önemi olmazdı....

Seok-jin göz yaşlarını hafifçe silmiş ve kendi emirinde çalıştırdığı üç çocuğu yanına çağırmıştı.

"Jonghyun,minhyun,Min ki! Gidin! Gidin de oğluma henüz icad edilmemiş en güzel hediyelerden getirin!"

Üç oğlan garip bir şekilde birbirine bakmıştı.

"İyi ama beyim,henüz icad edilmemiş bir şeyi nasıl buluruz biz?"

Sitemle karışık şaşkınlık barındıran sesiyle konuşmuştu Minhyun.

"Ben onu bunu bilmem! Gidin benim oğluma layık en güzel hediyeleri bulun getirin! Gerekirse dünyanın öbür ucuna gidin! O hediyeleri bulmadan da dönmeyin sakın!"

jonghyun tam itiraz edecekti ki üçlü gruplarında ki boş boğazlılığı,tatlılığı ve nazikliği ile bilinen min ki atlamıştı söze.

"Tamam beyim! O hediyeleri bulmadan gelmeyeceğiz!" Jonghyun her zaman kaşık olan kaşlarını daha da çatmış ve etrafta ki kızların neredeyse bayılmasına sebep olacak yakışıklılığıyla dönmüştü min ki'ye.

Seok-jin,hatun jisoo'nun yanına gitmek için çadıra girdiğinde jonghyun içinde tuttuğu tüm sinirini boşaltmak istercesine yapışmıştı min ki'nin yakalarına.

"Ulan min ki! Ne diye tamam deyip atlıyorsun hemen! Nasıl bulalım icad edilmeyen şeyi!"

"Ya ne yapayım? Boş bulundum bir anda. Hem ağa'nın bilmediği bir şey bulur getiririz ne olacak yahu!"

Jonghyun bu sefer vurmak için atak yapacaktı ki,minhyun durdurmuştu onu.

"Sakin olun! Söz ağızdan çıktı bir kere. Yapacak bir şey yok binin hadi atlara."

<•>

"Güçlü hatunum benim..."

Diyerek derin bir öpücük bırakmıştı seok-jin ağa hatununun alnına ve kokusunu içine çekmişti. Hatunu ona bir evlat vermişti. Hatunu onu adam etmişti. Hatun jisoo,onca acıya rağmen dayanmış,dokuz ay karnında evladını taşımış ve sonunda ise güzel bir evlat bahşetmişti ona. Seok-jin gurur duyuyordu hatunu ile.

"Sanırım ben biraz uyumalıyım Bey'im. Oğluda emzirdim. Ağlarsa beni uyandırırsın mutlak olur mu?" Terli saçları ve hala acıyan karnından mütevellit dolan gözleriyle hafifçe gülümsemişti beyine.

Seok-jin tabii ki de uyandırmayı düşünmüyordu hatununu. Bugün çok yorulmuştu ve güzel bir uyku çekmesi gerekliydi. Ancak belli etmedi ve o da hatununa gülümseyerek kafasıyla küçük bir onaylama bahşederek dudaklarını hafifçe dudaklarına bastırdı.

İçinden hatunun dudaklarını özlemle öpmek geçse bile bunu yapmadı ve jisoo'nun kafasını alarak göğsüne yaslamıştı.

Oğullarını da kucaklarına aldıklarında üçü de güzel bir portre oluşturmuş gibiydi. Hatun jisoo daha fazla gözlerini açık tutamamış ve kendini uykunun kollarına bırakmıştı. Seok-jin ise oğlunun ve hatunun kokusunu derince içine çekerek huzurlu bir gece geçirmişti.

*

Evet yeni kurgumuz.
2020'ye son altı dakika kalmışken böyle bir şey yapayım dedim. Kitabın açıklama kısmına yazdım ancak buraya da yazmak istiyorum.

Bu kitap bamsı beyrek isimli filmden alıntıdır. Tam olarak aynı olsa bile çoğu yer,cümle vs. Değiştirilmiştir.

Bu da kitabımızın tanıtımı;

Umarım yeni yılınız mutlu,kutlu ve huzurlu geçer. Şimdiden yeni yılınız kutlu olsun🥳

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

12.7K 521 37
~Sana bir teklifim var ~Kabul etmeyeceğimi bildiğin teklifler etme Odadan çıkacağım sırada arkamdan bağırdı ~On iki milyon yani borcunun tamamı T...
821 106 10
"Sen gerçek misin?" "Bunu bana soracağına doktora görünmeye ne dersin?" //Yazın yb gelecek//
11.4K 709 17
Her biri birbirinden bağımsız AlGon hikayeleri...
LAYEZEL Od 𖥸

Teenfikce

3.2K 215 4
Verilen kişisel bir karar, kaç kişinin kaderini etkileyebilir? "LAYEZEL" adındaki ilk ve tek kitaptır. Çalıntı veya kopya durumunda yasal işlem başla...