After Decisions (GAY)

By alwayshogwartsx

151K 5.7K 1.7K

Cole kısa bir süre önce kızlara o kadar ilgi duymadığını fark eder. Hoşlandığı asıl çocuk da onu hayal kırıkl... More

After Decisions
1. Bölüm.
2. Bölüm.
3. Bölüm.
4. Bölüm.
5.Bölüm.
6. Bölüm.
7.Bölüm (The Smoke)
8. Bölüm.
9.Bölüm.
10.Bölüm - PART 1
10.Bölüm - PART 2
11.Bölüm.
12.Bölüm.
13.Bölüm.
14.Bölüm (Answer)
15.Bölüm
16. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm

17. Bölüm

4.7K 178 60
By alwayshogwartsx

Okul nedeniyle ve çeşitli yazar bunalımları sebebiyle çok sık yazamıyorum ve gerçekten üzgünüm. Amaa 50K ve üstü beni çok mutlu etti ve yazma hissini özlediğimi fark ettim vfjvnk Bu da kendimi affettirmeye hiç ama hiç yetmiyor kısa, geçiş bölümü gibi bir şey ve iyi olduğu söylenemez. Gerçekten üzgünüm,ara ara oluyor. Kısa olduğunun farkındayım ama ancak böyle uzatmadan paylaşabilirdim. Sonraki bölüm daha kısa sürede gelecek en azından 2 buçuk ay değil valla söz bak. Neyse okuyun sonra saydırırsınız gecikme için, izin veriyorum fkbkbkbk

*reklam* Bu 50K -artık neredeyse 60k- şerefine bir larry oneshotı ekledim isteyen bakabilir tenk yu *bitti*

AUGUST

Tavanı izlemek en büyük eğlencelerimden biri sayılırdı. Kendi düşüncelerinle boğuşarak, yavaş yavaş kendini yemek ne kadar eğlence sayılırsa tabii.

Yaklaşık iki buçuk haftadır şehirden yaklaşık 300 kilometre ötede, ufacık bir kasaba evinde çok sevgili (!) halamla kalıyordum. Çünkü görünüşe göre babamla aralarında, "August problem çıkarttığı takdirde yanıma gönderilebilir" gibi bir anlaşma vardı.Tabii bu varlığımdan fazlasıyla memnun olacağını göstermiyordu.

Açıkçası tek yaptığım problem çıkartmaktı, niye şu ana kadar gönderilmemiştim anlamıyordum ama sonuncusuyla birlikte sınırları zorlamıştım sanırım. Ama kesinlikle o piç kurusu bunu hak etmişti, onu o an öldürsem de pişman olmayacağımı biliyordum.

Düşünme, August. Düşünme. Düşünürsen bu cehennem çakması yerden kurtulmak için bir fikir üretmeye sağlıklı düşünce gücün kalmayacak

Stacey, babamın genelde sadece ihtiyaç anlarında iletişim kurduğu kız kardeşiydi. Genelde benim için de yardımları olduğunu biliyordum, para yardımı gibi, ama bunu bana çaktırmamaya çalışıyorlardı. Aynı zamanda bunu, annem ben daha doğduktan kısa bir süre önce öldüğünde asla bana elini uzatan bir anneye sahip olamayacağım düşüncesinin onda bir suçluluk duygusu yarattığı için de yaptığını düşünüyordum. Bunun için de bir şekilde minnettardım. Tabii bu da, benim onun varlığından mutlu olacağıma işaret değildi.

Stacey hiç evlenmemişti. Yalnız başına olmayı, yalnızca bahçesiyle ilgilenmeyi ve öğrencileriyle ilgilenmeyi seviyordu. Okuluna, sanki çok umrumdaymış gibi, geri kalmamak için gidiyordum ve gözlemlediğim kadarıyla öğrencilerine göstermese de onlara gizli bir sevgi besliyordu ve bunu eline geçen belirli fırsatlarda hissettriyordu. Sanırım bana karşı hissettiği de bu tarz bir şeydi, belki o da hissettriyordu ama ben bir süredir hissetmeye izin vermiyordum. Bazen elimde olmuyordu ve en ufak seferde aklımı kaçıracak gibi oluyordum.

Ben de teyzemin öğrencisiydim tabii, çünkü kendisi matematik öğretmeni olduğu için matematik notlarımın pek de parlak olmayan durumundan haberdar olmuştu ve bana ders veriyordu. Bir tek onun dersini dinliyordum, çünkü beni buna zorluyordu. Boş boş bakma hilesini kullandığımda bile anlıyordu. İkna etme yöntemlerine gelirsek, pek de yumuşak biri değildi. Bahçesşne yardım ederken de aynı yöntemleri uyguluyordu. Matematiği öğretebilmek adına ciddi bir sevdası vardı, bu kadar talihsiz bir dersin öğretmeni olup nasıl bundan memnun olduğunu hala anlayamıyordum.

Talihsizlik.

Matematik.

Cole.

Lanet olsun, asla düşünmeyi bırakmayacağım. En ufak bir ipucuyla bile dının bir kez de olsa aklımdan geçmesiyle , beynimin içinde yankılanırken ve adının geçtiği son cümleleri bana her seferinde hatırlatırken düşünmemem ve kafayı yememem mümkün değildi.

Ama düşünmemeliydim. Son birkaç günümü teyzemin her dediğine karşı koymdan uyarak geçirmiştim, şüphelense bile umursamıyordu ve bunu mahvetmemeliydim. Bir an önce buradan çıkıp, olayın kaynağına geri dönmeliydim. Aslında uzak dururusam daha iyi olabileceğimi düşünmüştüm, ama burası hapishane yönetimi altında gibiydi ve telefonum, sigaram, param her şeyim elimden alınmıştı. Kahrolası evden bile çıkamıyordum ve bu yalnızca beni düşüncelerimle yalnız bırakıp sıyırmama yol açıyordu. Bu yüzden dönmeli ve cevap aramalıydım. Lanet olası bir cevap.

Bu kelimeden nefret etmeye başlıyordum.

Bu yüzden bahçeyle ilgilenirken artık sesimi bile çıkarmıyordum. Hatta bunu fırsata çevirmeye çalışıyordum, çünkü her ne kadar teyzemin gözleri üzerimde olsa da bahçede olduğum zaman boyunca yalnızdım. Zaten kaçabileceğim bir yer de yoktu, bahçe çitleri özellikle fazlasıyla sivri ve yüksek yapılmıştı. Ama oldukça büyük bir bahçeydi, bu yüzden en azından burdan bir şekilde çıkmama yardımcı olacak bir şeyler bulabilirdim. Yalnızca sabrediyordum.

2 saat sonra bahçedeki bütün gülleri budamıştım, ama hala bir şey bulamamıştım. Böyle anlarda kendimi kaybedecek gibi oluyordum, ama kendime amacımı hatırlatmak beni güçlü tutuyordu.

Yine de bu sefer bu kadar kolay olmamıştı. İçimi yiyen şeyler vardı, uzun süredir buradaydım ve dayanılmaz hale geliyorlardı. Bir şeyler yapmalıydım. Herhangi bir şey.

Bıçağı ve sap dolu kovayı teyzeme gösterirken gerçekten çalıştığımı kanıtlıyordum. İlk birkaç sefer birikmiş dalları atmış gibi köşeye yaydığımı fark edince bunu yapmamı istemişti.

Ağacı ilaçlayan Stacey bakışlarını bana çevirdi.

"Hepsi mi?" Gözlerimi devirdim.

"Evet, hepsi. Gidip kontrol edebilirsin." Bu sırad gözüm bahçe önlüğünün cebine kaydı. Genellikle orada tuttuğu telefonu, yerinde değildi. İlaçlama sırasında zarar gelmemesi için evde bırakmış olmalıydı.

"Aferin, August. Alışmaya başladın." Onu duymamazlıktan geldim.

"Şimdi içeri gidip bunları temizleyebilir miyim?"

"İzin istemek ne kelime, tabii ki. Hatta elin değmişken tuvaleti de temizleyebilirsin." Sıkıntılı bir nefes vererek bahçe çizmelerim üzerinde döndüm ve yavaşça eve girdim. Arkamdan gelip gelmediğini kontrol ettikten sonra çizmelerimi çıkararak elimdekileri yere bıraktım.

Telefonu göz önüne bir yere koymayacağını biliyordum, bundan daha zekiydi. Anahtarların olduğu küçük siyah kutunun içine baktığımda orada değildi. Paspasın altına bile baktığımda pes etmek üzereydim ki gözüm portmantonun üzerinde görünen siyah çıkıntıya takıldı. Boyum yetişmiyordu.

Onu oraya koymak için sandalyenin üzerine bile çıkmıştı, vay canına. Hırs aileden geliyor olmalıydı.

Ellerim ve dizimle hafif ağırlık vererek, tahtadan portmantonun kırılıp kırılmayacağını kontrol ettim. Üzerinde hafif durduğum sürece biraz gıcırdamadan başka bir sorun çıkarmayacağa benziyordu.

Dizlerimi dikkatlice dayadıktan sonra hafifçe zıplayarak ceketlerin olduğu yerde dizlerimin üzerinde dikildim ve tahta gıcırdarken telefona elimi uzattığım gibi onu alarak indim. İndiğimde kalbim kulaklarımda atıyordu, çünkü beklediğimden fazla ses çıkmıştı. Panikle tekrar kapıya baktım, ama ayak sesi gelmiyordu.

Hızla kaldığım odaya ilerledim ve kapıyı kapattım. Arkamı kapıya yasladıktan sonra telefon ekranına bakmaya başladım. Çok da yeni olmayan telefonun üzerindeki tuşların üzerine titreyen parmaklarımı götürdüm. O an için numarasını hatırlamamayı diledim. O zaman vazgeçip devam edebilirdim belki, ama numarayı hatırlıyordum ve bunu yapmam gerektiğini biliyordum.

Bu yüzden derin bir nefes aldıktan sonra nefesimi verirken numaraları tuşladıktan sonra mesaj gönderme seçeneğine bastım. Henüz sesini duymaya hazır değildim.

Numarayı gizlediğimden emin olduktan sonra yazdığım iki kelimeye bir süre göz gezdirdim. Ekleyebileceğim ya da çıkarabileceğim bir şey yoktu. Olması gerektiği gibiydi. Gönder tuşuna bastıktan sonra göz kapaklarımı birbirine bastırdım ve telefonu kilitlediğim gibi odadan çıktım.

Özür dilerim.

Şimdilik daha fazlasını yapamayacağım için.

COLE

Tam toparlıyorum derken, son gelen mesaj yine dengelerimi alt üst etmişti. Yalnızca bu sefer çaktırmamaya çalışıyordum. Tabii bu da yine kendi iç dünyamda yaşamama sebep olmuştu.

Özür dilerim. Ne için? Tanrı aşkına hangi biri için? Resmen beynimde kendine ait bölmeler açmak için çabalıyordu.

Yalnız kaldığım dakikalar annemi de şüphelendirdiğim için kendimi oyalamaya karar vermiştim, böylece iç dünyamda geçirdiğim vakit azalıyordu ve daha akıl sağlığı düzgün bir görünti çiziyordum. Bunun için de çoğunlukla Lily, hatta bazen Jason'ı kullanıyordum. Ancak Jason'la geçirdiğim vakitler, O'nun yokluğundan faydalanıyormuşum gibi hissettiriyordu. Daha sonra ise kendime, beynimde ona daha az yer ayırmam gerektiğini hatırlatıyor ve kendimi tekrar düşünmemeye veriyordum.

"Bak, beni kafa dağıtmak için kullandığını biliyorum, ama sana iyi geldiği için izin veriyordum. Açıkçası şu an biraz sıkıldım."

"Ne? Hayır, hayır yani kafa dağıtmak için kullanıyorum ama sınav stresi falan işte." Dediğini önemsemeden zarı atıp piyonum olan patenimi 6 hane ilerlettim. "Hah! Zarın iki katı." Bankaya, yani kutuya, saldırırken Lily'nin endişeli bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Cole... Bir haftadır bize geliyorsun, film izliyoruz ve Monopoly oynuyoruz." Yüzümdeki gülümsemeyle kafamı kaldırıp ona baktığımda gülümsemenin silindiğini hissettim. Derin bir iç çektim.

"Konuyu hatırlatmak zorunda mısın?"

"Sadece kendine acımanı izlemekten yoruldum. Ona karşı olan hislerini falan filan, tamam biliyorum ama şu anda elinden gelen bir şey olmadığını kendine hatırlatıp hayatına devam etmek zorundasın."

"Lily, sorun da o za--"

"Ne olduğunun farkındayım yalnızca tanıdığım Cole'a dönüp bunu atlatmanı istiyorum." Öfkeli bir şekilde nefes verirken her ne kadar bu konuyu konuşmaktan kaçınsam da üzerine gitmesine rağmen haklı olduğunun farkındaydım. Ama yine de bir şey söylemeden tapu kartlarının arasından elektrik hanesi kartını alarak sessiz kaldım. Lily'nin gözlerini devirdiğini hissedebiliyordum.

"Buradan çıkıp da Jason'la da buluşacağını söyleme bana." Bir anda niye bu şekilde çıkıştığını anlayamadığım için kaşlarımı çattım ve ona baktım.

"Ne fark eder ki? O da arkadaşım değil mi?" Bana yine şu "hiçbir boktan anlamıyorsun Cole" bakışını attıktan sonra bıkkınlıkla iç çekti.

"Ona umut veriyorsun." Şaşkınlıkla gözlerim daha da açılırken bunu söylemesini beklemiyordum.

"Onun bir kız arkadaşı var." Bana yine aynı bakışı attığında köpürmek üzereydim. "Ne var?!"

"Daisy ve Jason ayrılmış. Daisy geçen akşam bana mesaj atıp bir süre çevremizde olabileceğini sanmadığı için özür dilediğini söyledi." Bir an konuyu unutup şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım.

"Ama neden?"

"Bilmiyorum Cole, ama Jason'ın tercihleri konusunda biraz olsun dengesiz olduğunu fark etmişsindir diye umuyordum. Yüzüne bile bakmazken bir anda dibinden ayrılamamalar sonra Daisy'e olan aşkı şimdi de sana karşı umutlan--"

"HEY. Ben ona umut falan vermiyorum."

"Farkında olmadan yaptığın o kadar çok şey var ki Cole." Hırladığımı hissettikten sonra zarları alıp Lily'nin önüne fırlattım.

"Sıra sende!" Lily bana bir bakış atıp kendi kendine homurdanırken zarı attı.

Eve döndüğümde Lily'nin tavsiyelerini savuşturmaktan bitkin düşmüştüm. Üstelik bir de tüm bunların üzerine bu akşam Jason matematik çalışmaya gelecekti. Lily'nin de son "çıkarımları" yüzünden son matematik çalışmaya geldiğinde neler olduğu gözümün önünden gitmiyordu.

"Ah, sonunda gün içinde yüzünü görebileceğim nadir fırsatlardan biri." Ceketimi asarken kendi kendime gülümsedim.

"Sana da merhaba anne," dedim onu televizyon karşısında bulurken.

"Ciddiyim, şu son birkaç haftadan sonra dışarı çıkman hoşuma gidiyor ama yüzünü özlüyorum. Evdeyken bile odana kapanıyorsun veya birileri oluyor."

"Ah, evet Jason matematik çalışmaya gelecek." Annem gözlerini devirdi. Sonra bir an hafifçe gülümseyerek alaycı bakışlarını üzerime dikti.

"Şüphelenmem gereken bir durum yok değil mi?"

"Tanrı aşkına anne, hayır!" Tam gülecekken bakışları bir anda dondu. Aşırı tepki gösterdiğimi biliyordum ama yetmişti artık.

"Tamam, sakin ol. Zaten ben seninle başka bir konuda konuşmak istiyordum." O yana kayarken işareti alıp yanına geçtim ve merakla onu izledim.

"Bence Dave'le konuşmalısın."

İşte yine başlıyoruz.

Birkaç gündür "iyileştiğime" inanarak işe dönmenin bana iyi geleceğini söyleyip duruyordu, ama Dave'in beni asla tekrar almayacağını anlamıyordu. Tek yapmamı istemediği şeyi yapmıştım, yalan söylemiştim.

"Anne."

"Ne var? Anlamıyorum, bu kadar ciddi ne yaşamış olabilirsiniz ki o senin herhangi bir patronun değil. Yıllardır onunlasın, seni öylece bırakamaz."

"Demek ki bırakabiliyormuş." Bıkkınlıkla iç çektiğinde odama çıkmak istedim ama az önceki konuşmadan sonra bunun ona haksızlık olacağını biliyordum.

Sadece bir anda eski Cole'a tam anlamıyla dönemezdim işte. Elimden gelen buydu. Oraya da uzun bir süre dönebileceğimi sanmıyordum zaten.

"Üstüne gelmemek için, yine, ne olduğunu sormadım ama sence de bazı şeyleri bana anlatma vaktin gelmedi mi? Hepsini içinde mi yaşayacaksın?" Şimdilik planım buydu. Ama bunun mantıklı açıklamasını ona yapamazdım, çünkü yoktu. Gerçekleşen hiçbir şeyin bir mantığı yoktu.

Ve kurtarıcım olan kapı zili çaldı.

"Jason'dır," diye kendi kendime mırıldanırken arkamdaki endişe dolu bakışları hissedebiliyordum.

Kapıyı açtığımda bana içtenlikle gülümseyen Jason'la karşılaştım.

"Selam!" dedi coşkulu bir şekilde. Matematik için bu kadar coşkunun sebebini anlayamıyordum.

"Selam," dedim hafifçe gülümseyerek.

İçeri geçtiğinde annem ayağa kalkmıştı, Jason'la içten bir şekilde selamlaştıktan sonra birlikte odama çıkan merdivenleri tırmanmaya başladık.

Masama oturduğumuzda Jason'ın ön muhabbet çabasını atlatarak, hızla kitaplarımı çıkardım ve konuyu anlatmaya başladım. Bu biraz canını sıkmış gibiydi, ama şu an kafam biraz karışıktı.

Anlattığım süre boyunca bakışlarını üzerimde hissettikçe de Lily'e beni paranoyaklaştırdığı için içimden küfrediyordum.

Beni ilgiyle dinlemesine yine de şükrettim, çünkü gerçekten sayesinde kafamı dağıtabiliyordum. Ama uzun bir süre dikkatle dinleme olayını yerine getirmişti ve sıra Jason'ın tuhaf sorularına geliyordu.

 "Ee, ne zaman canının sıkkın olma sebebini açıklayacaksın?" Tamam, bu kadar ani sormasını beklemiyordum. Ve bu kadar sitem dolu.

"Onu nereden çıkardın?" dedim gülümsemeye çalışarak ve matematik kitabında bir soruyla uğraşır gibi yaparak. Bir anda kitabı sertçe kapatarak elimden aldı. Bir elindeki kitaba bir de sabırsız yüz ifadesine baktım.

"Lily'den betersin."

"Evet, ve onun kadar olmasa da arkadaşınım ama hakkındaki hiçbir şeyi bilmiyorum." Tepki olarak tek kaşımı kaldırdım.

"Tabii, zaten Daisy'le ayrıldığınızı da Lily söyledi ama ben halisünasyon görüyordum." Fark etmeden kollarımı kavuştururken Jason'ın ifadesi durgunlaştı ve kafasını öne eğerek parnaklarıyla oynamaya başladı.

"O çok yeniydi," diye mırıldandı.

"Yeterli bir açıklama değil."

"Konuyu değiştirme Cole." Derin bir iç çektikten sonra yargılayıcı bakışları altında kollarımı kavuşturdum.

"Ne bilmek istiyorsun?" Duymak istediği şeyi duyduğunda deminki sert halinden eser kalmamış, biraz endişelenmiş görünüyordu.

"August... ortadan kaybolduğundan beri böylesin." Bunu oldukça stres altında söylemişti. Şimdi de ben fazlasıyla stres altındaydım. Yine de bunu ona belli etmemeye çalıştım.

"Onun yüzünden olduğunu nereden çıkarıyorsun? Hem neyim varmış benim? Bir hafta hastaydım ondan sonra--"

"Gerçekten o haftadan sonra toparlamış olabileceğine inanmamı mı bekliyorsun?" Yutkunarak yüzüne baktığımda devam etti. "Hiçbir hareketini incelemediğimi, yüz ifadenin nasıl günlerce durgun olduğunu, nasıl kendini soyutladığını?" O konuşurken önüme bakarken hafifçe dudağımı dişlemiştim, suskunluk olduğunda kafamı kaldırıp ona baktım ve bana gerçekten içten baktığını fark ettim. "Bir süre kafa yordum, sen ve August'un birbirinizin yanındaki tuhaf davranışlarını yavaş yavaş fark ediyordum. Ve sen O gittiğinden beri kendinde değilsin, tesadüf olmadığını tahmin edebiliyorum." Ona öylece bakmaya devam ettim. Son zamanlarda bana söylenenler, öncesinde August'un söyledikleri dahil hepsi kafamda tekrar canlandı.

Jason arkadaşımdı, yanımda olmuştu evet. Ama yine de ona anlatmamı engelleyen bir şeyler vardı. Ancak ona yalan söylemekten de büyük bir yorgunluk ve pişmanlık duyuyordum.

"Jason..." Kafamı önüme eğip bir nefes aldıktan sonra tekrar gözlerini gözlerime diktim. "Bence gitmelisin." Jason'ın yüzündeki ifadeyi yavaşça güçlü bir öfke ifadesi aldı ve gözleri dolarken hafifçe gülümsedi.

"Bence de." Sertçe sandalyesinden kalkıp kitaplarını toparlarken onu izledim. Odamın kapısına yöeldiğinde sertçe bana döndü. "Bir daha gelmeyeceğime ve kendimi arkadaşın olarak görmeyeceğimden de emin olabilirsin. Sanırım senin için en iyisi bu." Bununla beraber çıkarken gözlerimi yavaşça kapattım ve içimdeki bütün sıkıntının verdiğim nefesle gitmesini beklesem de gitmedi.

Kapının çarpma sesini duyana kadar yerimden kalkmadım. Ve Jason çabukça "İyi akşamlar Bayan Simmons ve..." kısa bir duraklama olmuştu. "... Bayım." dedi. Kapının çarpma sesi de bundan kısa bir süre sonra gelmişti.

Sesle beraber gözlerimi hızla açtığımda Jason'ın çıkmadan önce söylediği bir kez daha kulağımda çınladı. 

Bayım. Ama ben son bıraktığımda annem aşağıda yalnızdı.

Derin bir nefes alarak ben merdivenlerden inerken eve tam bir sessizlik hakimdi ve evde birinin olduğu düşünülürse bu biraz tuhaftı. Adımlarım yankılanıyordu resmen.

Her adımımla içimdeki kötü his parmak uçlarıma kadar yayılırken nihayet salonu görebileceğim seviyeye geldiğimde adımlarımı daha bile yavaşlatmıştım. Masada oturan ve ellerini çenesine dayamış olan annemin yanındaki adamın silüeti bana korkutucu derece tanıdık geldiğinde düşüncesiyle bile midem bulanmaya başlamıştı.

Annemin bakışları endişeyle bana çevrildiğinde merdivenlerin yarısında öylece duruyordum. Annem ellerini yavaşça indirirken kim olduğunu bildiğim, ancak başkası olması için son gücümle dua ettiğim adam yavaşça bana doğru döndü.

Benimkimden biraz daha koyu olan ela gözleri ve zaten fark etmiş olduğum benimkiyle aynı ton rengi olan saçını gördüğümde, babam olması gereken ama asla bunu becerememiş olan adam bana bakıyordu.

 Dualarım kabul olmamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 74.7K 58
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
596K 32.1K 57
Alışılmışın biraz dışında olan bir gerçek aile kurgusudur. Yani,nasıl anlatılır bilmiyorum.Ama galiba "Gül" ailesinden değilim. Biliyordum. Benim gib...
1.3M 51.1K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
351K 28.6K 45
"Uyan, kavga et, sigara iç, dolandır, uyu. Hayır, ben bundan ibaret değilmişim.." K.T. Bir dolandırıcı çetesinin üyesi olan Karmen, çeteyle birlikte...