VERA

By seymaozcan2

219K 12.7K 1.5K

Bazı anlar Kaderdir... İnanmadığın her gerçek İnancını yenilemen için bir bedeldir... ✳✳... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
Kişi Tanıtım Timeeeee😄
24.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34. bölüm
Final

25.Bölüm

3.6K 270 18
By seymaozcan2

Sineye yara düştü,
Gönüle keder.
Gözlere perde düştü
Kalbe heder..
            
                                  * * *

Albert annesinin yanından ayrılıp evden çıktı. Gönlünde ki sıkı sıkıya onu boğan bağ ile derin bir nefes alırken bugün başına geleceklerden bir haberdi. Bazı görünmeyen yaralar insanın karşısına neler çıkarırdı.

Kimisine pişmanlık, kimisine kapanmayan yara, kimisine koca bir öfke.

Genç adam üzerine aldığı montla evin bahçe kapısını açmıştı ki karşısında gördüğü suretlerle adımları durmuştu. Babası ve Alice şuan görmek istediği en son kişi bile değildi.

Bir müddet ayakları yere çivilenirken hafiften kaşları çatılmış yavaşça gözlerini babasını doğru çevirmişti. Neden herşeyi bu kadar aceleye getirmek zorundaydı ki. Küçük bir yara bile bir günde kapanmıyordu.

Alice'nin gözleri Albert'i görmesiyle heyecanla büyürken kalp atışı çoktan hızını arttırmıştı. Onu görmeyeli ne kadar uzun zaman olmuştu oysa.

"Evdemiydin, iyi oldu Alice de burdayken sohbet etmiş oluruz" demişti gözlerini Alice'ye dönen babası.

"Okula gitmem lazım!"

Gitmezsem boğulurum baba.

"Bir gün okulu asmanla, okulda kalmış olmazsın!"

Talha içine derin bir nefes çekerken gözleri yere kaymış ellerini montunun çebine koymuştu. Bugün babası bir yana ne kimseyi dinlemeye nede hesap vermeye gücü vardı. Daha fazla babasıyla diyolağa girmeden adımlarını okula doğru çevirmişti. Eğer konuşma uzarsa sonucu hiç hoş olmayacaktı.

"Albert!!"

Babasının beklediği keskin sesi kulaklarına ulaşırken dımlarını durdurmuş yorgun gözlerini babasına çevirmişti.

"İzin ver.. Şimdilik gideyim"

Hiç bir şeye gücüm yok, bırak beni biraz soluklanayım..

Orta yaşlı adam derin derin nefes alırken oğlunun sesiyle çatılı kaşları düzelmeye başlamıştı. Onu bu kadar bitkin görmeyi beklemiyordu belli ki.

Kısa bir bakışmadan sonra Talha yavaş adımlarla yola koyulmuş uzunca bir yolu yürümeye başlamıştı. Bazı duyguları attığın adımlar bastırırdı.

Alice ardından üzüntüyle bakarken ona bir adım atmıştı ki adımını durdurdu. İçine derin bir nefes çekip başını yere eğmişti. Onu bu zamana kadar herşeye rağmen beklemişti. Bundan sonra da bekleye bilirdi. Belli ki canı çok sıkkındı genç adamın.

"Eve geçelim Alice"

Alice başını sallayıp Cain'in peşinden eve girmiş önce Karolin'i ziyaret ettikten sonra aşağı inmiş iki gün önce öğrendikleriyle elinde dosyalar olan Cain'e

"Albert'in evli olduğunu ne zaman söyleyecektin" demişti.

Cain'in kaşları hafiften çatılırken elinde ki dosyayı kenara bıraktı. Çocuklarla uğraşmak gerçekten zordu. Gözlerini Alice'ye dikip duruşunu dikleştirirken.

"Boşanacağını da bilmen gerek" demişti.

"Boşanmak? Neden"

"Albert'i sende tanıyorsun Alice. Bu zamana kadar yaptıklarını da. Bunu yapması seni şaşırtmış olmamalı"

"Peki ya müslüman olması"

"Bunu sorun yapacak değilsin dimi"

Alice ciddileşen yüz ifadesiyle Cain'e bir adım daha yaklaştı. Bu zamana kadar onun yaptıklarını göz ardı etmişti ama bu kadar ileri gideceğini hiç düşünmemişti genç kız. Bir kız için müslüman olması cidden hafife alınacak gibi değildi.

"Peki ya evliliğinin müslüman olmasıyla bir alakası varsa. Sonuçta Albert hiç bir şeye bu kadar bağlı kalmamıştı. Bir insan neden tanrının varlığına inanmazken bir ilahı kabul etsin?"

Cain, dudaklarını ıslatırken ellerini cebine koydu derin bir nefes aldı. Kaşları hafiften yükselirken.

"O zaman, Albert'ten vazgeçmiş olmalısın sevgili Alice"  demişti. Onunla oynuyordu.

Genç kız duydugu cümleyle bir adım gerilerken çattığı kaşları ile Cain'e bir kaç saniye gözlerini dikmiş tek bir cümle söylemeden başını olumsızca sallayıp evden çıkmıştı.

Giden genç kızla Cain bir nefes alıp

"Önemli olan yanında olmasıyken neden bu kadarcık şeylere takılır ki insan" demiş adımlarını karısının odasına çevirmişti. Bugün sabah erkenden çıktığı için görememişti onu.

Kapısına geldiğinde yavaşça açtı kapıyı. Bir müddet kapıdan izledi onu. Bu kadın yüreğine en büyük yara en büyük sevdaydı. Şimdi gözlerinin önünde eriyip gidiyordu.

Yavaş yavaş adımlarla yanına gitti. Yüreğine saplanan bir sancıyla boş tekli kanepeye oturdu. Boğazına birken yumruyu yutkunurken derince bir nefes çekti içine. Sanki hayatında ki tek insan oydu. Tek kişi tek varlığı hatta tek zenginliği. Bu hissettikleri nasıl saplantı olabilirdi ki.

Uyuyordu. Her zaman uyurdu aslında. Eve geldiğini anladığı an odasına çıkar uyku numarası yapardı. Sırf yüzünü görmemek için kendince bukduğu bir kaçıştı bu belki de.

Ama şimdi o eski uykuya benzemiyordu bu. Gözlerinin altına düşen morluklar saçlarında birer birer yer edinmeye başlayan beyazlar. O değişmişti ama adamın sevgisinde neden gram değişiklik yoktu.

Keşke görmeseydi gözleri onu, sevemeseydi. O zaman bunlar olmazdı belki de. Ama yüreğe yer edinen misafir olmuyordu ki kalkıp gitsin bu his yüreğinde taht kurmuştu.

Orta yaşlı adam yavaşca okşadı saçlarını Karolin'in.

"Seni bu kadar sevmemeliydim Karolin" dedi

Yavaşça elleri soğuk elleri tutup burnuna yaklaştırırken.

"Sevgime karşılık bana bunu da vermemeliydin. Seni uzaktan sevebilirmiydim sanıyorsun. Bir kaç dakika yanımdan uzaklaşıp gideceğini hissetmeye bile tahammülüm yokken. Keşke birazcıkta olsa sevseydin beni. Eger yanımdan kaçıp gitmeyeceğini bilseydim belki oğlumuz da yanı başımızda büyürdü. Günahkar sadece benmiyim Karolin"

Orta yaşlı adamın sol gözünden bir damla yaş akıp giderken cebinde ki telefon titremeye başladı.

Sağ eliyle gözünden damlamak üzere olan yaşı sikerken cebinden çıkardığı telefonu açmıştı.

"Cain bey! Cain bey organ bulundu"

"Ne!"

"Şimdi haber geldi Cain bey organ bulundu. "

Cain oturduğu yerden hızla kalkarken gözleri bu sefer mutluluğun damlalarını döküyordu. İçi içine sığmıyordu. İyileşecekti. Artık eskisi gibi cüremesine göz yummayacaktı. Ne kadar çok beklemişlerdi bu organı.

Daha fazla vakit kaybetmeden hızla hastanede kş herşeyi ayarladı ve ambulansın gelmesiyle sonun da bağımlı olduğu yatakkan kalkmış iyileşmek üzere ameliyat için hastaneye götürmüşlerdi. Cain adamlarına oğlunu aramalasını ve durumdan haberdar etmesini de söylemişti.

Sonun da yeterli tahliller yapılıp sonuçlar çıkmış karısı ameliyata alınmıştı. Cain ameliyathanenin önünde heyecanla bekliyordu.

Peki ya içinde ki huzursuzluğun sebebi neydi de böyle bir yani huzursuzluk içindeydi.

Yarım saat geçmeden telefonu çalmaya başladı. Bu sefer içine bir huzursuzşuk çökmüştü. Arayan Albert'i.

"Alo Albert!"

"Cain bey!"

Bu kimdi? Albert'in telefonu neden başkası açıyordu.

Derin derin nefes alan adam

" Telefon sahibi... bir kaza geçirdi" demişti.

Cain duyduklarıyla elinde ki telefonu tutamamış yere düşürmüştü. Titreyen elleriyle gözleri ardında ki ameliyathaneye döndü. Mutlu olması bu kadar kısa mı sürecekti.

Yanın da ki adam hızla gelip yerde ki telefonu aldı

"Efendim iyimisiniz"

"Şöyle oturun"

Cain yanında ki adamının yönlendirmesiyle oturmuştu.

Boğazında ki yumruyu yutkunurken içine oturan nefesini kesen endişeyle.

"A-albert'i bul! Buraya getirilsin!" dedi keskin sesiyle.

"Peki efendim"

Giden adamla Cain'in sağ gözünde ki yaş akmaya başlamıştı bile. Belki de gerçekten mutluluk diye birşey yoktu.

Bir kaç defa derin derin nefes alıp verdi. Gözlerinden damlayan yaşı silerken yerinden kalktı. Aradan geçen on beş dakikanın sonun da telefonu çalmıştı.

"Albert bey hastaneye getirilmek üzere efendim"

Kapanan telefonla karısından haberdar olmak için gerisinde bir adamı bırakıp acile inmişti. . Aklının bir yanı karısında diğer yanı oğlunda bu nasıl bir imtihandı böyle.

Ölemez

Bir kaç dakikanın sonun da siren sesleri ile ambulans gelmişti.

Belki de küçük bir kaza diye düşünürken ambulansın kapısı açılmasıyla yüzüne kanlar bulaşmış üzerinde tıpkı karısını andıran kablolara bağlı oğlu görünmüştü. O an kan vucüdunda ki akışı durdurdu sanki. Gözleri sadece oğluna kitlenmiş dona kalmıştı.

Oğlum.. 

"Acele edin! Nabız düşüyor!Çabuk!"

Oğlu gözlerinin önünde hızla götürülürken ayakları doktorları takip etmeye başlamıştı. Ameliyathaneye alınan oğluyla nefes nefese baka kalmıştı kapanan kapının ardından. Hala olanların şokunu atamamıştı üzerinden.

Neden yüzünde o kadar kan vardı. Elleri neden kırmızıydı.

Şimdi aynı hastanede iki ayrı odada bir yanı yaşama işk adımını atarken diğer yanı o yaşama tutunmaya çalışıyordu. Bir tek kayıpla bile yer yerinden oynamaya yetecekti.

Donuktu. Sakin gözüküyordu ama aldığı nefesin hızı normal değildi. Sakince oturdu boş bir banka. Ellerini birleştirip beklemeye başladı Cain. Sakin kalmaya çalışıyordu. Belki de girdiği şoktan çıkamamıştı.

Aradan geçen 2 saatin sonunda karısının ameliyathaneden çıktığı haberi geldi. Ama oğlu.. Hala yaşam ve ölüm arasında bir girdaptaydı.

Ne demişti polis. Arabanın aniden önüne çıkmasıyla çarpmıştı. O an neden sağını solunu kontrol etmemişti ki.

Bir süre sonra Alice ve ailesi girmişti hastaneye. Alice'nin gözlerinde korku ve endişe yer edinirken ailesinin de ondan bir farkı yoktu. Hala okulda ki arkadaşlarına haber ulaşmamıştı.

Dakikalar birbirini kovaladı. Saatler birer birer akıp geçti. Cain'in gözü kimseyi görmüyor sessizliğini korumaya devam ediyordu. Bir çok kişi yemek getirmiş içeçek getirmiş kimi sağlık dilemiş kimi geçmiş olsum ama hiç birine tepki vermemişti.

Aradan yarım saat daha geçmişti ki sonun da... Yavaş yavaş açıldı ameliyahane kapısı. Doktor yüzünde ki maskesini çıkarırken Cain hızla ayaklanmış onunla beraber diğerleride doktorun etrafını sarmıştı.

"Durumu nasıl"

"İyileşecek mi"

"Görebilirmiyiz"

Sesler birer birer yükselirken doktor gözlerini Cain'e çevirmişti. Yutkunup konuşmaya başladı doktor.

"Cain bey oğlunuza çarpan araba sonucu kolu ve  kaburgası kırılmış. Kafasına aldığı darbe sonucu beyinde oluşan pıhtıyla komaya girdi. Biz elimizden geleni yaptık. Hasta güçsüz ve zor bir ameliyattı. Komadan çıkmasını beklemekten başka çaremiz yok"

"Ne demek komada doktor, Annesi onu bekliyor"

Demişti Cain. Bu cümlelerle sanki tüm gücü de uçup gitmişti.

"Üzgünüm Cain bey. Yapabileceğimiz tek şey onu uyandırmaya yardımcı olacak bir müzik olabilir yada bir koku, yada sevdiği birşeyin sesi olabilir. Komada olan bazı hastalarımız bunlara tepki verir ve uyanırlar"

Cain olduğu yerde başını tutup bir kaç saniye düşündükten sonra.

"Annesi... Onu annesinin yanına alın"

                              * * *

Aradan kaç gün geçmişti. Üç gün mü yoksa bugün dördüncü günmüydü. Cain oturduğu yerden stresle kalktı. Elleriyle saçlarını dağıtırken Karolinin güçsüz sesi duyulmuştu.

"Uyanacak mı"

İlk defa  gözlerinin içine bu kadar uzun bakıyordu Karolin.  Sanki ilk defa bu kadar çaresiz ilk defa bu kadar ona muhtaç gibi. Oysa Karolin onunla mecbur olmadıkça komuşmaz gözlerini onun gözlerine sabitlemezdi bile.

Ameliyattan sonra yavaş yavaş iyileşmeye başlayacaktı  ama üzüntüsü ameliyattan sonra atacak ilk adımlarına bile engel olmuştu. Şimdi kapanan yarasına daha büyük bir yara eklenmişti. Saklamamıştı Cain, belki oğlunun annesine ihtiyacı vardı. Bunu ona yapamazdı. Buna da sebep olamazdı.

"Uyanacak"

Karolin'in gözlerinden yine birer birer damlalar dökülmeye başladı. Uyandığında kendini biraz iyi hissettiğinde oğlunun yanına alınmıştı. O günden beri üzerlerine kara bulut çökmüştü sanki.

"Onu benden bunca zaman uzak tuttun şimdi o giderse, bu içime yerleştirdikleri organ beni mi yaşatacak. Ona bişey olursa onunla beraber yok olurum Cain!"

Cain'in kaşları çatılırken Karolin'e ilk defa bu kadar ruhsuz bakmıştı. İlk defa sesi bu kadar sert ve soğuktu.

"Onu senden uzak tutmamın sebebini bilmen gerekir Karolin. Beni sevmeliydin. Bilmeliydin ki bende sensiz bir hiçim ve şunu da unutma orada yatan sadece senin oğlun değil!"

Cain içindekileri döküp bir kaç defa derin nefes alırken ardını dönüp uzaklaşacakken Karolin.

"Oğlum için senin yanında olduğumu bilmen gerekirdi. Hayatımı bir çöp çuvalına sığdıran adamı nasıl sevmemi beklersin!" demiş dikişli yarasına bir sızı oturmasıyla iki büklüm olmuştu.

"Karolin!!"

Cain karısının kolunu tutup yan odaya taşırken bir yandan da doktorları çağırmıştı. Karısı yavaşça yatağına yerleştirdi. Ondan uzaklaşacakken Karolin adamın kolunu sıkıca tutmuş acısına rağmen gözlerinde ki ıslaklıkla kendisine doğru çekmişti. Kelimeler dilinden yavaşça dökülürken

"Oda senin gibi Cain." demişti.

Orta yaşlı kadın yutkunurken eli yarasının üzerine gitmişti. Gözlerini Cain'e çevirdi tekrar sağ gözünden bir damla yaş çoktan çenesine ulaşmıştı bile.

"Lütfen... Lütfen ona Meryem'i getir Cain!"

24 Ocak Cuma... 

Yorum yorum yorum ve votenizi bekliyorum. 😊

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 89.9K 78
Alper ağlak bir çocuktu. Bora ise onun ağlamasına hiç dayanamıyordu.
72.3K 2.1K 39
İlkim & Barın "Hayatı sürekli kendini koruma iç güdüsüyle yaşamak sadece daha fazla acı çekmeye sebep olur.Leonardo da Vinci'nin dediği gibi 'Daha f...
511K 21.1K 21
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...
Nazendem By Senaxxxx

Teen Fiction

872K 43.3K 34
O evden kurtulmak için tek şansın ortaklarınızın oğluyla yapacağınız bir sözleşmeyse? Nazendem sözleşmesi... Sen bataklıksın Ahu Çetiner ve sana yakl...