alpha's bright star 'tk ✓

By amberias

903K 95.2K 61.2K

"Sen mi güzelsin yoksa beklemek mi? Şansın bile yok. Tabii ki beklemek. Ama yalnızca seni." Alfa Kim Taehyung... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
37
38
39
40
41
42
43
Final

36

16.1K 1.5K 473
By amberias

müzik: when raven claws the sky

|Yıkılmaya yüz tutmuş sert duvarlar.

"Ah Jeongguk, biliyorum biliyorum duymuyorsun beni öyle değil mi? Yalnızlığın bahşettiği acizlik imkânsız düşlerimin çıkış bileti olmuş, beni ise tıpkı içi boş imkânsızlara inandıran duygusuz bir yetişkinde farksız kulağıma rüyalarımı fısıldamış. Artık inanmıyorum, büyüdüm çünkü. Belki de olgunlaştım. Bu mümkün olabilir mi? Babam her zaman henüz olgunlaşmamış bir meyvenin, çoktan olgunlaşmışına nazaran daha ilgi çekici olduğunu söylerdi. Merak edilirdi, kabuklarındaki taze koku, kendisine has tadı, soluklaşmaktan çok uzak olan rengi. Şimdi yalnızca gençliğim için silik bir benliğim. Gözlerimdeki zamanın saçlarıma yıldızlar düşürmesinden korkuyorum. Gelirsin öyle değil mi? Gelirsin ve her zamanki gibi sırtımı okşar, dudaklarınla ıslanmış kirpiklerimi ısıtırsın. O naif, Tanrı'nın sesinden kopmuş tatlı tınını kulaklarımda, ruhumda hissettirir misin? Kalbindeki her bir çiçek benim de gözlerimde açar mı Jeongguk? O güzelliğinden, masumiyetinden bana da bahşeder misin?"

-

Yağmur sessizce toprakla kavuşurken verandanın küçük bir kısmında yer edinen damlaların çıkardığı huzur dolu ses, henüz birkaç saattir tatlı bir uykuya dalan küçüğün tatlı mırıldanmalarının arasında kayboluyordu. Kaşları hiç olmadığı kadar çatık, dudakları ise yüzündeki ifadeyle bütünleşmiş bir şekildeydi. Kahve, ipeksi saçları uzun ve gür kirpiklerine dek uzanırken Taehyung belki de dakikalardır yaptığı şeyi tekrar ediyor, onu izliyordu. Gözleri bir saniye dahi yüzünden ayrılmazken kolları önünde kavuşmuş bir şekilde kahvelerine hapsediyordu eşini. Jeongguk, şimdi gözünde hiç olmadığı kadar masum dururken kulaklarında uğuldamaya başlayan öfkeli şeytanlar yaşananları tane tane fısıldıyordu kulağına.

"Ailene ihanet ettin Taehyung. Onu sevmek ailene sadece ölüm getirdi."

"Yeniden... Yeniden bunu göze alabilir misin? Yeniden onu sevmeye devam edebilir misin? Kardeşinin kanı ellerinde ve hâlâ kurumadı."

"Hayır hayır, hiçbir zaman kurumayacak. Benim acım hiçbir zaman unutulmayacak fakat ben, ben onsuz bir hiçim."

"Sen zavvalı ve korkak birinden daha fazlası değilsin Taehyung. Kardeşinin katiline sığınacak kadar aciz birisin."

Esmer, tüm bedenini işgal eden sesleri susturmak istercesine ellerini kulaklarına kapatırken savunmasız bir gözyaşı boynuna dek süzülmüştü usulca. Canı yanıyordu. Kalbindeki her bir yara sanki hiç gün yüzüne çıkmamış, hayatını zehir etmemiş gibi tekar karşısındaydı. Dudakları titriyor, gözleri amansız bir savaşa katılmış şekilde çaresizce yardım dileniyordu. Dakikalar geçtikçe titrmeleri ve sık alınan nefes sesleri tüm odayı kaplamıştı. Olanları kabul etmek istemezcesine avuçlarını sertçe kulaklarına vuruyordu.

"Hayır hayır, Jeongguk beni seviyor. O asla benim mahvolmamı istemezdi."

"Yanılıyorsun Taehyung, o hiçbir zaman seni sen olduğun için sevmedi. Jeongguk bencildi, o her zaman bencil biriydi."

"Hayır, hayır, hayır!"

"Taehyung!"

Öfkeyle harmanlanan gözyaşları yanaklarında süzülmeye devam ederken Jeongguk henüz ne olduğunu dahi kavrayamadan uyksundan çığlık sesleriyle uyanmıştı. Korkunçtu, hayatının belki de en korku dolu anlarından birini yaşamıştı en zayıf anında. Taehyung'un reddedişleri, sertçe saçlarını çekiştirerek kendine vurmaya başlaması küçük olan da büyük bir yıkım etkisi yaratmıştı. Yalvarırcasına ellerini ellerine hapsederek alınlarını birleştirdiğinde eşinin, kanlı bir savaştan çıkmış nefesleri sertçe dudaklarına çarpıyordu.

"B-ben aileme ihanet etmedim. Bunu yapmadım, biliyorsun öyle değil mi?"

Dudakları özlemle birbirine dokunurken kalbindeki zemheri ruhuna dek ulaşmışcasına üşümüştü eşinin titreyen elleri arasında. Bu öyle bir özlemdi ki ne Taehyung, ne de Jeongguk'un uzun süredir acı çeken kalpleri hiçbir zaman onları affetmeyecekti.

"Taehyung, benim güzel eşim yetmedi mi kendine olan öfken, güvensizliğin? Nasıl olur da bu kadar acımasız olabilirsin söylesene? Görmüyor musun sensiz hâlimi, hâlini, mutlu muyuz? Ayrılınca mutlu mu olacaksın yoksa, bu mümkün mü sanıyorsun? Sensiz yola devam edemem, bensiz yola devam edemezsin. Ayrılık bu kadar kolay değil. Biz neler atlattık, neleri ezip geçtik ne çabuk unuttun? Bir zamanlar gururla elimi tutan sen, şimdi benden mi utanıyorsun?"

"B-ben..."

Omuzları çökmüş, gözyaşları yanaklarında kurumuş, hiç olmadığı kadar tükenmiş hissediyordu. Hissettikleriyle yaptıkları hiçbir zaman bir olmamıştı. Benliğinde birbinden ayrı iki farklı ruh, gerçekler için savaşan tek bir bedenden ibaretti. Düşünceleri hiç olmadığı kadar karanlık, hissettikleri tüm karanlığı gün yüzüne çıkaracak olan bir aydınlık gibiydi. Eşinin kabul etmediği sevgisine sığınmak, kalbinde hiçliğe karışmak istiyordu. İçindeki iki farklı ruhtan birini öldürmek istiyordu. Zira bu ikilem gün geçtikçe benliğini çürütüyor, yaşayan bir ölüden farkını aratmaksızın gözlerinde yer edinmeye devam ediyordu. Ruhu alınmış gözlerindeki boşluğu Jeongguk da görüyor muydu? Yoksa o hâlâ Taehyung'u kızgın, öfkeli bir adam olarak mı biliyordu? Görmüyor muydu gözlerindeki o koca boşluğu, cansızlığı? Hissetmiyor muydu avuçlarındaki zehmehri soğuğu?

"B-ben dayanamıyorum, bu... Bu çok fazla. Unutmak istiyorum onları, yalvarırım unutmamı sağla Jeongguk."

Öfkeli ruhu hiçliğe karışmaktan korkarcasına son hamelerini yapmaya devam ederken kırgınlıkları, eşini sığınacak bir liman gibi görmüş, başını göğsüne yaslayarak sessizce gözlerini kapatmıştı. Beyaz tenlinin sıcaklığı, içindeki tüm kopan fırtınalı dinginliğe sokarken hıçkırıkları saniyeler sonra iç çekişlere dönmüştü. Saçları arasında gezinen sıcak dudaklar kalbini ısıtmaya devam ederken tüm aşkın onda saklı olması Taehyung'a belki de yüzlerce kez bir şeylerin farkındalığını varmasına neden olmuştu. Kendisinin bitmek bilmeyen bencliğinin yanında Jeongguk'un fedakârlığı, sadakati altında tüm hırçın duygularının edildiğini hissediyordu. Sırf eşini kendisinden uzaklaştırmak için Joo Hyun'u ve kızını bu işe alet edecek kadar alçak olması, kendisinin onu hak etmediğine dair bir yerlerde saklanan düşüncelerine büyük bir koz vermişti.

Joo Hyun'a karşı hiçbir şey hissetmemesine rağmen nasıl olur da sırf eşinden intikam almak için onunla aynı çatı altında kalabilmişti? Yaptıkları, söyledikleri kalbinde bitmek bilmeyen savaşın belki de kaybedenini açıklayacak şekilde her şeyi hızlandırmıştı.

"Özür dilersem yine affedersin, neden Jeongguk? Neden benim kadar alçak bir insanı kalbine aldın? Sen bana fazlasın, bu her zaman böyle oldu. Sen çok sevdin ama ben sadece sevdim öyle değil mi? Sen fedakarlık yaptın ben ise seyrettim, sen benim için her şeyi geride bıraktın fakat ben bunu göze alacak bir adam değildim. Ben hiçbir zaman seni ve sevgini hak etmedim. Şimdi nasıl olur da yeniden beni sev diyebilirim ki? Nasıl olur da yeniden başlayalım diyebilirim? Ne kaldı benden, bizden geriye?"

Küçük olan göğsüne tıpkı yaralı bir çocuğun, düşmanından kaçışı gibi tüm düşüncelerinden sıyrılarak kendisine sığınan esmerin ıslanmış yanaklarını sıcacık avuçlarıyla silerken naif bir tebessümün dahi uzun süredir yer edinmeyen yüzünde tatlı bir gülümseme belirmişti. Dudakları, ağlamaktan kızarmış gözlerine giderken sıcaklığını eşinin kirpiklerine dek hissettirmişti.

"Hayır Taehyung, hayır. Kendine bu kadar haksızlık etmene göz yumamam anlıyor musun? Sen benim eşimsin, ailemsin. Nasıl olur da sırt çeviririm sana? Nerede görülmüş birisinin ailesine sırt çevirdiğini? Tanrım, hangimiz mükemmeliz ki Taehyung? Kim mükemmel sevebilir, aşkını gösterebilir ki? Kusurlarımızı kabul etmek yerine ne diye daha fazla acı çektiriyoruz, yıpratıyoruz birbirimizi hm? Sen değil misin benim için kasabadaki kuralı çiğneyerek beni ailenin yanına getiren? Hiçbir zaman unutamam Kim Taehyung. Sen beni bulduğunda sadece birkaç dakika sonra kaybettiğim ailemin peşinden gitmek için Tanrı'ya yalvarırken bana elini uzattın."

Zaman en büyük düşmandı ve Taehyung'u eşinden, evinden ve yuvasından ayrı bırakmıştı. Kaybedilen anlar, onlarca söylenecek sözler sonsuzluğa karışırken dudakları hiç olmadığı kadar cüretkârdı. Elleri özlemini duyduğu eşinin ipeksi saçlarında kaybolurken dudakları kısa sürede pembeliklerine kapanmıştı. Jeongguk'un sıcaklığını hissetmek günün sonunda her şeyi unutmaya yetiyor, zihnine yeni ve ferah anlar bahşediyordu.

Dakikalar geçiyor, dudaklarındaki kavurucu özlemin ateşi vücutlarını sarıyordu. Küçüğün, sessiz ve yorgun incileri boynunda ince bir yol çizerken Taehyung'un dudakları bu kez eşinin kirpiklerini ısıtmak için yükselmişti. İçindeki tarif edilemez huzursuzluk küçüğün yanında yok olmuyor, aksine daha çok kötü hissediyordu. Neden böyleydi?

"Ah Jeongguk, aptal olan ben seni her zaman sevdim. Aciz, alçak, bencil bir adamın sevgisini kabul etmeyi göze alabilir misin? Beni sevmeyi, benimle yanmayı göze alabilecek misin sevgilim? Beni sev demiyorum sana Jeongguk, benimle yan. Bana karışmayı, benim ateşimde kül olmayı kabul edecek misin?"

Taehyung, içindeki bilinmezliklerin kavrucu ateşinde yanmaya devam ederken gün yüzünde yaşamaya devam eden acısı bir saniye dahi yakasını bırakmıyordu, fakat bu sefer yalnız değildi. Bu sefer Jeongguk vardı, her şeye ve herkese rağmen yanındaydı işte.

Onu hiçbir zaman hak etmemesine rağmen Jeongguk kendisine aitti ve bunu hiç kimse değiştirmeyecekti. Yeniden gülümsemek istiyordu, yeniden başlamak istiyordu her şeye. Tüm acı dolu hatıralarına büyük bir çizgi çekmek ve yok etmek istiyordu. Öyle de olacaktı. Jeongguk'un sevgisi her şeyin üstesinden geldiği gibi Kim Taehyung'un acılarını da susturacaktı.

Jeon Jeongguk, eşi için kendisinden vazgeçmiş yaralı bir çocuktu. Bu uğurda tıpkı Daisy'nin de dediği gibi kendini kaybedebilirdi ancak o her şeyi göze almıştı.

"Ben seni her şeye rağmen kalbimde yaşatmaya devam ettim Taehyung. Herkese ve her şeye rağmen senin için her zaman sıfırdan başladım. Bu bir aptallık değil sevgilim. Aşk böyle değil midir zaten? Tıpkı zehirli bir sarmaşık gibi kök saldığı toprağı mahvedene kadar durmaz. Benim mahvolmama izin verme. Ben... Ben yeniden, yeniden ve yeniden senin için başlarım her şeye. Unutmak istiyorum her şeyi, yaşananları, olanları. Bizim hikâyemiz sence de yaşamaya değmez mi? Yetmez mi bu kadar kin, öfke? Senden sadece sevgini istiyorum Taehyung. Sadece sevgini. Zira bir kere daha senin bana öfke ve nefretle bakan gözlerin benim ölümüm olur. Sen bana aitsin Kim Taehyung, bunu hiç kimse değiştirmeyecek."

"Ben tüm bu olanlar için hiçbir zaman kendimi affetmeyeceğim Jeongguk, fakat sen... Sen beni affedersin öyle değil mi?"

Esmerin titreyen vücudu göz yaşlarına eşlik ederken küçüğün elleri pes etmezcesin durmadan silmeye çalışıyordu kırgınlıklarını.

"Seni seviyorum, seni her zaman çok sevdim. Bu yüzden her şeyi unutmak benim için zor değil Taehyung. Aptalım ben, çünkü bir adamı sevdim, birinin yuvası oldum. Bunun sorumluluğu olmayacak mı sanmıştım sence? Hayır Taehyung, ben seni sevmedim yalnızca seninle yanmayı da kabul ettim, bunu göze almasaydım hiç kalabilir miydim yanında? Birlikte yanalım, acılarımızı paylaşalım. Tatlı bir masalın içinde olmadığımızın farkındayım sevgilim. Ben seni severken senin gerçeklerinde yanmayı kabul etttim."

Zehirli olan ben, seni içten içe mahvederken gözlerindeki o parıltı nasıl olur da hiçbir zaman sönmez Jeongguk? Bu kadar mı seviyorsun beni, bu kadar mı kapatıyorsun gözlerini gerçeklere?

Hissettiği hüzün, utanç canının en büyük düşmanı hâline gelirken dudaklarında yer edinen buruk tebessüm hâlâ yerindeydi. Yanındaydı işte Jeongguk. Bundan daha fazla ne isteyebilirdi ki? Onun kendisine karışmış ferah kokusu, zarif sesi kulaklarında uğuldarken elleri avuçları arasında yer ediniyordu. Mutluluk Jeongguk'dan başkası değildi.

Ve o an dudakları arasından sessiz bir yakarış duyulmuştu.

"Seni seviyorum Kim Jeongguk. Seni seviyorum."

Saniyeler birbirini kovalarken esmerin kalbindeki ağırlık zaman geçtikçe daha da büyüyordu. Eşinin tatlı kıkırtısı kulaklarına dolarken nefeslerinin kendisine yetmediğini hissetmişti. Jeongguk'a belli etmek istemezcesine sık nefeslerinin ardından gülümsemeye çalışırken aniden öksürmeye başlamıştı.

"Taehyung. İyi misin?"

Küçüğün endişeli sesi kulaklarında yankılanırken dengesini kaybederek dizleri üzerine düşmüştü.

"Taehyung!"

Eşinin derin çığlıklarına karşın vücudunu inanılmaz bir korku kaplamıştı. Onu bırakıp gidecek olma korkusu tam da kalbinin üzerinde taht kurmuşken bu hissiyatın habercisi olan titremelerine karşı gelecek gücü bulamıyordu.

Henüz çok erkendi, eşini bırakıp gitmek için çok erkendi. Bu... Bu nasıl bir haksızlıktı? O Jeongguk'a doyamamışken, henüz yeniden ellerini elleri arasında hissetmişken nasıl olur da Tanrı onları ayırmaya çalışırdı? Ya bu ölüm korkusu nasıl olur da aniden kalbinde yer edinirdi?

Göğsündeki sancı acısını ikiye katlarken dudakları arasından firar eden kan küçüğünün omzuna bulaşmıştı. Jeongguk, kendisinin ellerinden kurtulmaya çalışırken haykırışları kulaklarında uğulduyordu.

Küçük olan şimdiye dek bilgeden aldığı eğitimlerin esmerin nesi olduğunu anlayacağı kadar yeterli olmadığını fark ettiğinde büyük bir endişe vücudunu ele geçirmişti.

"Bilgeyi çağıracağım Taehyung bırak beni!"

"G-gitme."

"T-taehyung iyi olacaksın. Söz veriyorum iyi olacaksın. Yalvarırım izin ver."

Telaşla eşini orada bırakırken var gücüyle koşmaya başlamıştı. Gördüğü ilk alfanın yanına doğru koşarak telaşla dudakalarını aralamış yalvarırcasına gözlerine bakmıştı.

"Eşim, eşim Taehyung fenalaştı n'olur yardım edin ben-"

Omzuna atılan sert darbeyle geriye doğru sendelerken pes etmeyerek bilgenin evine doğru koşmaya başlamıştı. İçindeki korku, bilincini kaybetmek üzere olan zihnini garip bir şekilde diri tutuyordu.

"Bilge! B-benim Jeongguk aç kapıyı!"

Yumruklarını sertçe kapıya geçirirken avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

"Y-yalvarırım yardım edin! Bilge açın şu kapıyı!"

Dakikalar geçtikçe kalbindeki sancı dayanılmaz bir hâl almaya başlamıştı. Etrafta toplanan kalabalık kendisine nefretle bakarken çaresizlikle Taehyung'a ailesinin evine doğru koşmaya başlamıştı.

Dakikalar birer ölüm gibi gelirken, titreyen vücudunu kontrol altında tutamıyordu. Bu sefer konuşabiliyordu. Öyleyse neden hiç kimse yakarışlarına karşılık vermiyordu?

Vücudundaki acı, gözlerini karartana dek koşarken hiç kimsenin yardım etmeyişi zihninde kontrolü kaybetmesine neden olmuştu. Taehyung'u kaybetme korkusu vücudunda iflas bayraklarını çekmekle eş değerdi. Koştuğu yollar tıpkı bir ömürden farksız gibiydi, uzuyordu uzuyordu ve daha da inanılmaz bir hâl alıyordu.

Dakikalar geçti ve Taehyung'un ailesinin dahi evde olmayışına karşın derin bir öfkeyle ağlamaya başlamıştı.

Tüm evren kendisiyle ve olacaklarla sözleşmiş gibiydi, nefesi, canı yanarken kendisi burada bilinçsiz bir şekilde yardım dileniyordu. Saniyeler sonra kendisine doğru koşuşturan alfayla ayağa kalktığında genç adam hızlıca konuşamaya başlamıştı.

"Eşin nerede?"

-

selam, ben geldim:"

nasılsınız? çok özlemişim yazmayı yahu

bölümü uzun tuttum🤭

sizce diğer bölümde neler olacak?

sizi seviyorum, mavi kalın güvercinler💙🌼

Continue Reading

You'll Also Like

209K 7.4K 9
taehyung dağınık saçtan nefret ediyordu. jeongguk ise onun yanına saçlarını tarasın diye her gün dağınık saçla giden birisiydi. taegguk #1 taehyung #...
368K 38.1K 30
Kral Kim Shin'in omega oğlu Taehyung çapkındı. Annesi ise onu yola getirmesi için hiçbir omegaya yüz vermeyen sert mizaçlı ordu komutanı alfa Jeonggu...
340K 43K 41
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️
36.7K 1.7K 3
[ smut-twoshot ] Bu hikaye; soyunun ilk Omega kralı Kim Taehyung ve krallığı batan, bu yüzden de evlenmek zorunda kalan Alfa prens Jeon Jungkook'un h...